2017/535 K. 2017/535 T. 8.11.2017
VDDK., E. 2017/535 K. 2017/535 T. 8.11.2017
T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2017/535
Karar No.: 2017/535
Karar tarihi: 08.11.2017
İstemin_Özeti : Sigorta acenteliği faaliyetinde bulunan davacı tarafından, beyanı üzerine tahakkuk ederek ödediği 2008 yılının Ocak ilâ Temmuz dönemlerine ilişkin banka ve sigorta muameleleri vergisinin, mükellefiyette hata yapıldığı ileri sürülerek iadesi amacıyla yapılan şikayet başvurusunun zımnen reddi işleminin iptali ile ödenen tutarın tecil faizi oranında hesaplanacak faiziyle birlikte iadesi istemiyle dava açılmıştır.
Ankara 6. Vergi Mahkemesi, 8.4.2015 gün ve E:2014/1274, K:2015/680 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 116, 117, 118, 122 ve 124'üncü maddelerine yer verdikten sonra, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28'inci maddesinde; banka ve sigorta şirketlerinin, 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununa göre yaptıkları işlemler hariç olmak üzere, her ne şekilde olursa olsun, yapmış oldukları bütün muameleler dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paraların banka ve sigorta muameleleri vergisine tabi olduğu; aynı Kanunun ''Mükellef'' başlıklı 30'uncu maddesinde, banka ve sigorta muameleleri vergisini banka, banker ve sigorta şirketlerinin ödeyeceğinin hükme bağlandığı, 1.8.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5766 sayılı Kanunun 25'inci maddesi ile anılan maddenin; banka ve sigorta muameleleri vergisini banka ve bankerlerle sigorta şirketlerinin ödeyeceği, sigorta aracıları tarafından yapılan sigorta işlemlerinde de verginin mükellefinin sigorta şirketleri olduğu şeklinde değiştirildiği, 86 Seri Nolu Gider Vergileri Genel Tebliğinde de 6802 sayılı Kanunda değişiklikler yapan 5766 sayılı Kanunun 25'inci maddesinin yürürlüğe girmesinden önceki uygulamaya göre sigorta işlemlerinde banka ve sigorta muameleleri vergisinin mükellefinin, sigorta şirketleri ile bu şirketler tarafından sözleşme yapma veya prim tahsil etme yetkisi verilen sigorta acenteleri olduğu ancak, 5766 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler uyarınca, 1.8.2008 tarihinden itibaren sözleşme yapma veya prim tahsil etme yetkisi bulunan sigorta acenteleri ile sigorta acenteliği bulunan banka şubeleri tarafından yapılan sigorta işlemleri de dahil olmak üzere bütün sigorta işlemlerinde verginin mükellefinin sigorta şirketleri olduğunun belirtildiği, davalı idarece 1.8.2008 tarihinden önce sigorta acentelerinin vergi mükellefi olduğu belirtilmekte ise de 6802 sayılı Kanunun 30'uncu maddesinde sigorta acentelerinin vergi mükellefi olduklarına dair bir hüküm bulunmaması ve sigorta şirketleriyle yaptıkları acentelik sözleşmeleriyle, sigorta sözleşmesi yapma ve prim tahsil etme konularında yetkili kılınmaları, kanunda öngörülen şekilde örgütlenmeyen gerçek veya tüzel kişi sigorta acentelerinin, tahsil ettikleri sigorta primleri dolayısıyla banka ve sigorta muameleleri vergisi mükellefi sayılmamaları gerektiği sonucuna ulaşıldığı ancak, uyuşmazlık konusu dönemde sözleşme yapma ve prim tahsil yetkisine haiz davacı tarafından, 3226 sayılı Kanuna göre yaptıkları işlemler nedeniyle sigorta şirketi adına tahsil edilen paralar üzerinden, bu paraları ödeyen kişilerden vergiler tahsil edilerek ihtirazi kayıt konulmaksızın beyan edilip vergi dairesine ödendiği ve aynı vergilerin sigorta şirketince mükerrer ödendiğine dair bir iddiada da bulunulmadığı, dolayısıyla gerçekte sigorta işlemi yaptıranlar tarafından ödenen vergilerin davacıya iadesinin sebepsiz zenginleşmeye neden olacağı ve 3226 sayılı Kanuna göre yapılan işlemlerin de vergilendirilmemesi sonucunu doğuracağından, davacının, vergilerin iadesi istemiyle yaptığı düzeltme şikayet başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle, davayı reddetmiştir.
Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi 11.5.2016 gün ve E:2015/4746, K:2016/4375 sayılı kararıyla; aynı mevzuat hükümlerine yer verdikten sonra; olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12'nci maddesinin 1'inci fıkrasının 9'uncu bendinde, sigortacılık; 12'nci bendinde de acentelik, ayrı birer ticarethane olarak sayılarak, faaliyet alanı hizmet ifası olan acentelerin aracılık hizmeti sunan işletmeler olduğu, bunların, sigortacılık alanında, sigorta şirketleri nam ve hesabına, sigorta ettirenlerle sigorta sözleşmesi yapma ve prim tahsil etme yetkilerini haiz olarak yürüttükleri hizmetin sigortacılık değil, sigortacılık hizmetine aracılık hizmeti olduğu, hizmetin, salt, sigortacılık sektöründe yapılıyor olması, ona sigortacılık hizmeti vasfı kazandıramayacağı gibi hizmette bulunan sigorta acentelerine de sigortacı unvanı bahşetmeyeceği, sözü edilen hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden; sigortacılık faaliyetinde bulunan bir hukuk süjesinin, bu faaliyetinden dolayı banka ve sigorta muameleleri vergisi mükellefi olabilmesi için, sigorta şirketi olması zorunlu bulunduğundan, sigorta acentelerinin verginin mükellefi olarak kabul edilmelerinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşıldığı, öte yandan; sigorta şirketleriyle yaptıkları acentelik sözleşmeleriyle, sigorta sözleşmesi yapma ve prim tahsil etme konularında yetkili kılınmaları da sigorta acentelerinin, tahsil ettikleri sigorta primleri dolayısıyla banka ve sigorta muameleleri vergisi mükellefi sayılmalarını gerektirecek nitelik taşımadığından, sigorta şirketi olmayıp, sigorta acenteliği faaliyetinde bulunan davacının düzeltme ve şikâyet başvurularına konu edilen verginin mükellefi olmadığının açık olduğu, olayda, yukarıda açıklandığı üzere yürüttüğü faaliyeti dolayısıyla davacının banka ve sigorta muameleleri vergisinin mükellefi olmadığının açık olması karşısında, 213 sayılı Kanunun 118'inci maddesinin 2'nci fıkrasında tanımlanan ve vergilendirme hatası olarak kabul edilen "mükellefiyette hata"nın varlığının kabulü zorunlu olduğundan, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı, yeniden verilecek kararda faiz isteminin de değerlendirileceği gerekçesiyle kararı bozmuş, davalı idarenin karar düzeltme istemini reddetmiştir.
Ankara 6. Vergi Mahkemesi, 18.5.2017 gün ve E:2017/555, K:2017/751 sayılı kararıyla; aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.
Davacı tarafından; banka ve sigorta muameleleri vergisinin mükellefinin sigorta şirketi olduğu, mükellefiyette hata yapıldığı, aynı konuya ilişkin istemlerini mükellefiyette hata olarak değerlendiren mahkeme kararlarının, bölge idare mahkemeleri tarafından onanarak kesinleştiği ileri sürülerek, ısrar kararının bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : K1
Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulüyle, ısrar kararının Danıştay Yedinci Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Sigorta acenteliği faaliyetinde bulunan davacı tarafından, beyanı üzerine tahakkuk ederek ödenen 2008 yılının Ocak ilâ Temmuz dönemlerine ilişkin banka ve sigorta muameleleri vergisinin, mükellefiyette hata yapıldığı ileri sürülerek iadesi amacıyla yapılan şikayet başvurusunun zımnen reddi işleminin iptali ile ödenen tutarın faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen ısrar kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Danıştay Yedinci Dairesinin yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, kararın tebliğ tarihini izleyen on beş (15) gün içinde Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 8.11.2017gününde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.