2017/606 K. 2017/570 T. 22.11.2017
VDDK., E. 2017/606 K. 2017/570 T. 22.11.2017
T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2017/606
Karar No.: 2017/570
Karar tarihi: 22.11.2017
İstemin_Özeti : Davacı adına, gerçek bir emtia teslimi/hizmet ifasına dayanmaksızın fatura düzenlediği yolundaki vergi tekniği raporu esas alınarak, takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden 2008 yılının tüm dönemleri için salınan üç kat vergi ziyaı cezalı geçici vergi davaya konu yapılmıştır.
İstanbul 2. Vergi Mahkemesi, 19.4.2012 gün ve E:2011/2616, K:2012/857 sayılı kararıyla; uyuşmazlık konusu dönemlerde sahte belge düzenleme sebebiyle komisyon geliri elde etmiş olduğu tespit ve iddia edilen davacının defter ve belgelerinin gerçek durumu yansıtmadığı belirtilerek sevk edildiği takdir komisyonunca, tarh dosyasının tetkiki ve haricen yapılan araştırmalar neticesinde, yapılan işin türü, işyeri mevkii, emsali mükelleflerin beyanları, durumu ve dönem hasılatları, ekonomik değişmeler ve benzeri tüm faktörler de dikkate alınarak belirlenen matrah üzerinden dava konusu cezalı tarhiyat yapılmış ise de davacının ilgili dönemlerde sahte belge düzenleme sebebiyle komisyon geliri elde ettiği yönünde herhangi bir tespit mevcut olmadığı halde, yasayla tanınan inceleme ve araştırma yetkisi kullanılmaksızın, soyut ve genel ifadelere yer verilerek, matrahın dayanağı ve izahı somut olarak belirtilmeden, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 31/8'inci maddesine aykırı şekilde matrah takdir edildiği, bu durumda, eksik incelemeye dayalı olarak takdir edilen matrah üzerinden re’sen salınan vergi ziyaı cezalı geçici vergide hukuka uygunluk bulunmadığıgerekçesiyle tarhiyatı kaldırmıştır.
Davalı idarenin temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi, 18.9.2015 gün ve E:2012/6065, K:2015/4237 sayılı kararıyla;
hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunda, davacıyla ilgili beş yoklama tutanağı bulunduğu, bu tutanaklar incelendiğinde verilen adrese müteakip defalar gidildikten sonra 21.7.2005 tarihinde açılış yoklamasının yapıldığı, bundan sonraki yoklamalarda davacının bildirilen adreste bulunmadığı ve tanınmadığının tespit edildiği, davacı tarafından yoklama yapılması isteğinde bulunulan diğer adrese gidildiğinde de adreste tanınmadığının belirlendiği, yoklamalarda mükellef lehine değerlendirilebilecek bir durum bulunmadığı, 7.5.2010 tarihli defter belge isteme yazısı kişinin ikametinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen, herhangi bir mücbir sebep olmaksızın defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmediği, davacının farklı konularda ticari faaliyette bulunmuş birçok firmanın ortağı göründüğü, Bs formları incelendiğinde katma değer vergisi beyannamelerinde satışlarını eksik beyan ettiği, mal ve hizmet alışı ve satışı yaptığı firmaların birbirleriyle ortaklığı bulunduğu ve muhasebecilerinin aynı kişi olduğu, bu firmaların yüksek tutarlarda birbirlerine fatura düzenledikleri, mükellefiyetlerinin re'sen terk ettirildiği, yapılan yoklamalarda adreslerinde bulunmayan, defter ve belgelerini ibraz etmeyen, gerçek bir ticari faaliyeti olduğuna dair hiçbir delil bulunmayan ve sahte belge düzenleme sebebiyle komisyon geliri elde ettiği yönünde olumsuz tespitler bulunan firmalar olduklarının tespit edildiği görülmüş olup bu tespitler karşısında davacının gerçek bir faaliyetinin olmadığı ve sahte fatura düzenlediği sonucuna ulaşıldığı, yasayla tanınan inceleme ve araştırma yetkisini kullanan takdir komisyonunca, yukarıda belirtilen vergi tekniği raporu esas alınarak matrah takdir edildiği ve bu nedenle takdir komisyonu kararının dayanaksız olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle kararı bozmuş; davacının karar düzeltme istemini reddetmiştir.
İstanbul 2. Vergi Mahkemesi, 14.6.2017 gün ve E:2017/783, K:2017/1208 sayılı kararıyla; aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.
Davalı idare tarafından; yasal mevzuat çerçevesinde yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek, ısrar kararının bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi : K1
Düşüncesi : Dosyanın incelenmesinden, takdir komisyonu kararının dayanağının bulunduğunun anlaşılması karşısında tespit edilen matrah farkının hukuka uygunluğunun değerlendirilmesi suretiyle karar verilmek üzere, ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Davacı adına, gerçek bir emtia teslimi/hizmet ifasına dayanmaksızın fatura düzenlediği yolundaki vergi tekniği raporu esas alınarak, takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden 2008 yılının tüm dönemleri için salınan üç kat vergi ziyaı cezalı geçici verginin kaldırılması yolunda verilen ısrar kararı davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3/B maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu kurala bağlanmış; vergi incelemesinin maksadını belirleyen 134'üncü maddesinde de ödenmesi gereken vergilerin doğru olarak tespiti gerektiği belirtilerek aynı gerçek duruma işaret edilmiştir. Kanunun re'sen vergi tarhını düzenleyen 30'uncu maddesinde, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde, takdir komisyonları veya ilgisine göre inceleme elemanlarınca matrah takdir edileceği hüküm altına alındıktan sonra maddenin 1'inci bendinde vergi beyannamesinin kanuni süresi geçtiği halde verilmemesinin re'sen takdir sebebi olduğu; 31'inci maddesinin 8'inci bendinde, takdir kararlarında takdirin müstenidatı ve takdir hakkında izahat bulunması gerektiği belirtilmiştir.
Davacı hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunun incelenmesinden, hakkında beş adet yoklama tutanağının mevcut olduğu ve bu yoklamalarda lehine değerlendirilebilecek bir tespitin yer almadığı, ayrıca 7.5.2010 tarihli defter belge isteme yazısının kişinin ikametinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen, herhangi bir mücbir sebep olmaksızın defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmediği, davacının iki firmanın ortağı göründüğü, mal ve hizmet alışı ve satışı yaptığı firmaların birbirleriyle ortaklığı bulunduğu ve muhasebecilerinin aynı kişi olduğu, bu firmaların birbirlerine yüksek tutarlarda fatura düzenledikleri, mükellefiyetlerinin re'sen terk ettirildiği, yapılan yoklamalarda adreslerinde bulunmayan, defter ve belgelerini ibraz etmeyen, gerçek bir ticari faaliyeti olduğuna dair olumlu tespit bulunmayan ve sahte belge düzenleme sebebiyle komisyon geliri elde ettiği yönünde olumsuz tespitler bulunan firmalar olduklarının tespit edildiği görülmüş olup bu tespitler karşısında davacının gerçek bir faaliyetinin olmadığı ve sahte fatura düzenlediği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda, değinilen vergi tekniği raporunda yer alan tespitlerin esas alındığı anlaşılan olayda takdir komisyonu kararının dayanağının olmadığı yolundaki hükmüne esas aldığı gerekçesi hukuka uygun düşmeyen Vergi Mahkemesince, takdir edilen matrah farkının hukuka uygunluğunun değerlendirilmesi, bu değerlendirme yapılırken davacının vergi tekniği raporunun kendilerine tebliğ edilmediği, 6111 sayılı Kanundan faydalandıkları yolundaki iddialarının da karşılanması ve iddialarının tarh matrahına etkisi belirlenerek karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle, tarhiyatın kaldırılması yolunda verilen ısrar kararında yasal isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 2. Vergi Mahkemesinin, 14.6.2017 gün ve E:2017/783, K:2017/1208 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, kararın tebliğ tarihini izleyen on beş (15) gün içinde Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 22.11.2017gününde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.