2017/636 K. 2017/635 T. 13.12.2017
VDDK., E. 2017/636 K. 2017/635 T. 13.12.2017
T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2017/636
Karar No.: 2017/635
Karar tarihi: 13.12.2017
İstemin Özeti : Tasfiyesi tamamlanmış davacı şirket adına ilam harcının tahsili amacıyla düzenlenen 2.3.2016 tarih ve 3 sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İstanbul 12. Vergi Mahkemesi, 22.3.2016 gün ve E:2016/922, K:2016/716 sayılı kararıyla; tasfiyenin sonuçlandırıldığı hususu 22.11.2013 tarih ve 8449 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilerek ticaret sicilinden kaydı silinen davacı şirket adına, 2.3.2016 tarihinde ödeme emri düzenlendiği, tasfiyesi sonuçlanmış olmakla tüzel kişiliği sona ermiş şirketin haklara sahip olması, borçlu kılınması ve temsilinin hukuken olanaklı olmadığı, bunun sonucu olarak münfesih şirket adına tüzel kişiliğin sona ermesinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi hukuki işlem tesis edilemeyeceği, tesis edilen işlemlerin hukuki sonuç doğurmayacağı, hukuki sonuç doğurmayan, diğer bir ifadeyle hukuk düzeninde varlık kazanmayan işlemlerin herhangi bir kişinin menfaatini ihlal etmesinin de söz konusu olamayacağıgerekçesiyle davayı ehliyet yönünden reddetmiştir.
Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 31.1.2017 gün ve E:2016/17831, K:2017/1085 sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (a) bendi, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10'uncu maddesinin 1'inci, 2'nci ve son fıkrası hükümlerine yer verdikten sonra; adına ödeme emri düzenlenen şirketin tüzel kişiliğinin, ticaret sicilinden kaydının silindiği tarihte sona erdiği, bu tarihten sonra, haklara sahip olması, borçlu kılınması mümkün olmayan münfesih şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin iptali gerekirken, davanın ehliyet yönünden reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle kararı bozmuş, davalı idarenin karar düzeltme istemini reddetmiştir.
İstanbul 12. Vergi Mahkemesi, 13.2.2017 gün ve E:2017/936, K:2017/1934 sayılı kararıyla; aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar etmiştir.
Davacı tarafından; limited şirket ortaklarının ödenmeyen amme alacaklarından sorumlu olduğu, dolayısıyla dava açmakta hukuki menfaatleri bulunduğu ileri sürülerek, ısrar kararının bozulması istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : K1
Düşüncesi :Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan İstanbul 12. Vergi Mahkemesinin, 13.2.2017 gün ve E:2017/936, K:2017/1934 sayılı ısrar kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bu nedenlerle, temyiz isteminin reddine, kararın tebliğ tarihini izleyen on beş (15) gün içinde Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 13.12.2017gününde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY
Dosyanın incelenmesinden davacı şirketin tasfiyesinin tamamlanarak 22.11.2013 tarihindeticaret sicilinden kaydının silindiği ve davanın, kanuni temsilcisi tarafından imzalanan dilekçe ile şirket adına açıldığı anlaşılmıştır.
Olay tarihinde yürürlükte olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31'inci maddesinin 1'inci fıkrasında göndermede bulunulan ehliyet ve vekalete ilişkin düzenlemelerine göre yargılama işlemlerinde bulunabilmek için, öncelikle hak ehliyetine sahip olmak gereklidir. Şirketler için söz konusu ehliyet, tüzel kişiliğin kazanıldığı tarihten kaybedildiği tarihe kadar mevcut olan bir niteliktir. Başka anlatımla; bir şirketin hak sahibi olması, borçlu kılınabilmesi ve temsili, ancak tüzel kişilik kazandığı tarihle tüzel kişiliğinin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklı bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de şirketlerin tüzel kişiliğinin sona ermesi, fesihleri sonucu ticaret sicilinden silinmeleriyle olur.
Bu hukuki durum karşısında; feshedilerek ticaret sicilinden kaydı silinmekle tüzel kişiliği, diğer bir deyişle hukuk alemindeki varlığı sona eren şirketin, medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti de son bulmuştur. Dolayısıyla, yargılamanın hiçbir aşamasında taraf olma ehliyeti de bulunmayan münfesih tüzel kişiliğin, gerek yargı mercilerinde, gerekse diğer resmi merciler önünde temsil edilebileceğinden söz etmek olanaklı değildir. Bu bakımdan; hukuksal varlığı olmayan şirket adına açılan davanın incelenmesine ve bu davada verilen kararın anılan şirket tarafından temyiz edilmesine yasal olanak bulunmadığından, davacı temyiz isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.
XX - KARŞI OY
Davacı temyiz isteminin kabulüyle, ısrar kararının Danıştay Dokuzuncu Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.