2017/9872 K. 2021/5973 T. 28.6.2021

11. CD., E. 2017/9872 K. 2021/5973 T. 28.6.2021

T.C. Yargıtay Başkanlığı - 11. Ceza Dairesi
Esas No.: 2017/9872
Karar No.: 2021/5973
Karar tarihi: 28.06.2021
 

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

SUÇ : Sahte belge düzenlemek

HÜKÜM : Mahkumiyet, beraat

Katılan vekilinin temyiz dilekçesinin içeriği itibarıyla temyiz isteminin, sanık ... hakkında verilen beraat kararına yönelik olduğu belirlenerek yapılan incelemede:

1-Sanık ... hakkında “2010 takvim yılında muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme” suçundan verilen beraat kararına yönelik katılan vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun aramaya ilişkin 142. ve devamı maddelerine aykırı olarak yapılan aramaya dayanılarak ele geçirilen sahte yazar kasa fişleri ile hukuka aykırı olarak elde edilen deliller üzerinden düzenlenen vergi inceleme raporlarının mahkûmiyete esas alınamayacağı ve dosyada sanığın sahte belge düzenlediğine dair ikrarı dışında başkaca delil bulunmadığı anlaşılmakla, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz nedenlerinin reddiyle sonucu itibarıyla doğru olan hükmün ONANMASINA,

2-Sanık ... hakkında “2010 takvim yılında sahte belge düzenlemek” suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik sanık müdafinin temyiz isteminin incelenmesinde:

Anayasanın 2. maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. "Hukuk Devleti", her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, kanunların üstünde kanun koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğunun bilincinde olan devlettir. Anayasa'nın 20. maddesinin ikinci fıkrasına göre de "...usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça, yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz."

5271 sayılı CMK’nın Birinci Kitap Dördüncü Kısmında, altı bölüm halinde koruma tedbirleri, bu kapsamda “arama ve elkoyma” işlemine dair usul ve esaslar (m. 116-134) düzenlenmiştir. Ancak ceza yargılamasına dair çeşitli usul hükümleri ile “arama ve elkoyma” gibi koruma tedbirlerine ilişkin hükümlere bir çok özel kanunda da yer verilmiştir. Bunlardan biri de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'dur. 213 sayılı Kanun'un 359. maddesindeki suçlara ilişkin olarak Cumhuriyet savcısının dava açması, Kanun gerekçesindeki ifadeyle “vatandaşın mali emniyeti mülahazası ile” vergi idaresinin vereceği mütalaaya bağlandığı gibi anılan Kanun'un 142-147. maddeleri arasında “arama” ve “aramalı inceleme”nin usul ve şartları ayrıntılı bir şekilde hükme bağlanmıştır.

213 sayılı Kanun'un 142. maddesi uyarınca "İhbar veya yapılan incelemeler dolayısıyla, bir mükellefin vergi kaçırdığına delalet eden emareler bulunursa, bu mükellef veya kaçakçılıkla ilgisi görülen diğer şahıslar nezdinde ve bunların üzerinde arama yapılabilir. Aramanın yapılabilmesi için:

a)Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların buna lüzum göstermesi ve gerekçeli bir yazı ile arama kararı vermeye yetkili sulh yargıcından bunu istemesi,

b) Sulh yargıcının istenilen yerlerde arama yapılmasına karar vermesi, şarttır."

Buna göre, vergi kaçırıldığına delalet eden emarelerin bulunması halinde, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar, arama yapılmasını gerekli kılan bir yazıyla sulh ceza hâkiminden talepte bulunacak, arama kararının verilmesi halinde de, arama işlemi genel kolluk görevlileri tarafından değil, vergi inceleme elemanları gerçekleştirilecektir. VUK’nın 7. maddesine göre genel kolluk, talep üzerine sadece gerekli güvenlik önlemlerinin alınmasını sağlamakla yükümlüdür.

VUK'nın 147. maddesinde, “bu bölümde açıkça yazılı olmayan hallerde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun arama ile ilgili bulunan hükümlerinin uygulanacağı"nın belirtilmesinden maksat, bu Kanun'un aramaya ilişkin 142-146. maddelerinde açıkça düzenlenen konularda bu hükümlerin, açıkça düzenlenmeyen konularda ise CMK hükümlerinin uygulanmasının sağlanmasıdır.

Ceza muhakemesinde, arama olağan bir koruma tedbiri iken, Vergi Hukuku’nda istisnai, olağandışı bir denetim yoludur. Niteliği itibariyle adli arama olmasına rağmen, bu aramanın genel suç kolluğu tarafından değil, vergi inceleme elemanlarınca yapılabilmesi, vergi suçlarına ilişkin olarak yapılacak aramanın özelliğidir. Bir araç koruma tedbiri olarak vergi araması, vergi incelemesi denetim yolunun ön basamağıdır. Amaç, vergi kaçırıldığını ortaya çıkaracak ve destekleyecek belge ve kayıtların bulunmasıdır.

Ceza usul hukukunda, re’sen araştırma ilkesi ve vicdani delil sistemi geçerli olup, amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek, hukuka uygun elde edilen her türlü delille ispatlanabilir. Anayasa'ya göre, kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular delil olarak kullanılamaz (m.38/6). CMK uyarınca, yüklenen suç, ancak hukuka uygun şekilde elde edilmiş olan delillerle ispat edilebilir (m. 217/2). Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, reddolunur (m.206/2-a). Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hukuka kesin aykırılık sebebidir (m. 289). Açıklanan pozitif hukuk normları ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun (29.11.2005, 2005/144 Esas, 2005/150 Karar, 17.11.2009, 2009/7-160 Esas, 2009/264 Karar) kararları ile aynı yöndeki Özel Daire Kararları karşısında; “hukuka aykırı biçimde” elde edilen deliller, Türk Ceza Yargılaması Hukuku sisteminde dikkate alınamaz. Bu husus, Avrupa İnsan Haklari Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan ve Anayasamıza da eklenen (m. 36) adil yargılanma hakkının da gereğidir.

Yukarıda yer verilen Anayasa ve Kanun hükümleri ile 213 sayılı VUK’nin 142 ve devamı maddeleri karşısında somut olay değerlendirildiğinde; İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne sanığın sahte yazar kasa fişi düzenlendiğinin ihbar edilmesi nedeniyle, olay yerine giden kolluk görevlilerince her hangi bir arama kararı alınmaksızın sanığın yapılan üst aramasında, çalıştığı .... A.Ş.’ye ait gerçekte dolum yapılan araçlar yerine komisyon karşılığında anlaştığı kişilere ait farklı araç plakalarının yazıldığı yazar kasa fişleri ile yine .... Tic. Ltd. Şti ile ..., Şti. şirketlerine ait tamamen sahte olarak düzenlenmiş yazar kasa fişlerinin ele geçirilmesi üzerine, aramada ele geçen belgeler nezdinde yapılan incelemeler sonucunda düzenlenen vergi suçu raporlarına istinaden dava şartı olan mütalaaların verilmesi nedeniyle sanık hakkında sahte fatura düzenleme suçundan dava açılmıştır.

Emniyet görevlileri tarafından, sanığın VUK'nin 359/b. maddesi kapsamında kalan suçu işlediğinin tespit edilmesi nedeniyle, bu aşamada gecikmesinde sakınca bulunduğuna ilişkin bir hâlin varlığı da gösterilmediğine göre, sanık için kanun koyucunun öngördüğü ve daha güvenceli olan 213 sayılı Kanun'un 142 ve devamı maddelerindeki özel usule uygun olarak arama ve el koyma işleminin gerçekleştirilmesi, diğer bir ifade ile Cumhuriyet Başsavcılığının, yetkili sulh ceza hâkiminden talepte bulunması ve arama kararı verilmesi halinde vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların arama işlemini gerçekleştirmesi gerekirdi.

Bir başka anlatımla, genel hükümlere tabi bir suç ihbarı üzerine, delil elde edilmesi amacıyla CMK uyarınca yapılan arama işlemi sonucunda, vergi suçunun da işlendiğini gösteren delillerin bulunması veya VUK'nın 147. maddesi hükmü karşısında, vergi suçuna ilişkin olmasına rağmen gecikmesinde sakınca bulunan hâllerin varlığı halinde, CMK hükümlerine göre arama işlemi yapılabilir ve bu şartlarda yapılan arama sonucunda elde edilen deliller de hukuka uygun kabul edilebilirdi. Ancak somut olayda emniyet görevlilerince sanığın VUK’nin 359. maddesi kapsamında sahte fatura ticareti yaptığı en başından tespit edildiği halde VUK’nin ilgili hükümleri uyarınca herhangi bir arama kararı alınmamıştır. Ayrıca, bu yöntemle elde edilen faturalar hükme esas alınarak sanığın mahkûmiyetine karar verilirken, CMK’nin 230/1-b. maddesi uyarınca hükmün gerekçesinde “delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi, bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi” gerektiği de gözetilmemiştir.

Dosya içeriğine göre; hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirme dışı tutulması halinde, sanığın cezalandırılmasına imkân bulunmamaktadır. Gerekçeli kararda gösterilen esaslı deliller arasında vergi inceleme raporları mahkûmiyete esas alınmış ise de, VUK hükümleri gözetilmeden, dolayısıyla hukuka aykırı arama el koyma sonucunda elde edilen deliller üzerinden harekete geçilerek düzenlenen vergi inceleme raporları mahkûmiyete esas alınamaz. Bu itibarla; hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen üst aramasında elde edilen maddi deliller ile buna dayanılarak düzenlenen inceleme raporları esas alınarak mahkûmiyet kararı verilemeyeceği dikkate alınarak sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması,

Yasaya aykırı, sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.