2018/1073
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
GENEL KURUL |
|
KARAR |
|
MEHMET OSMAN KAVALA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/1073) |
|
Karar Tarihi: 22/5/2019 |
R.G. Tarih ve Sayı: 28/6/2019-30815 |
|
GENEL KURUL |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Zühtü ARSLAN |
Başkanvekili |
: |
Engin YILDIRIM |
Başkanvekili |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
|
|
Recep KÖMÜRCÜ |
|
|
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
Raportör Yrd. |
: |
Yusuf Enes KAYA |
Başvurucu |
: |
Mehmet Osman KAVALA |
Vekili |
: |
Av. Ahmet Köksal BAYRAKTAR |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması ve tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/12/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
7. Birinci Bölüm tarafından ¾/2019 tarihinde yapılan toplantıda, niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden başvurunun Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 28. Maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
9. Türkiye İnsan Hakları Kurumu tarafından 2014 yılı Ekim ayında yayımlanan Gezi Parkı Olayları Raporu’nda yer alan bazı tespitler şöyledir:
i. Gezi Parkı, İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde Taksim Meydanı yakınında bulunan bir şehir parkıdır. Gezi Parkı’nda gerçekleşen değişimler, Gezi Parkı olayları ile gündeme gelmiş; konuya ilişkin birçok açıklama yapılmış ve tartışma yürütülmüştür.
ii. Gezi Parkı olayları, İstanbul Taksim Meydanı’nda bulunan Gezi Parkı’nda İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmak istenen çevre ve imar düzenlemelerine engel olmak amacıyla 27/5/2013 tarihinde -düzenleme yapacak olan iş makinelerinin Gezi Parkı’na girmesi üzerine- başlamış ve haziran-temmuz aylarında yoğunlaşarak Türkiye’nin birçok iline yayılmış toplantı ve gösteri yürüyüşleridir.
iii. Kamuoyunda olayların çevreci bir saikle başladığını ve bireylerin yaşadıkları çevreye ilişkin kararların kendilerine sorulması talebini ortaya koyduklarını ifade edenler olduğu gibi yerleri değiştirilen ağaçların bahane olarak kullanıldığını, hareketin iktidara karşı yurt dışı destekli bir kalkışma olduğunu belirtenler ve polisin müdahalesini Başbakanlık binasının ele geçirilmeye çalışılması, kamunun ve özel kişilerin mallarına zarar verilmesi ile ilişkilendirenler de mevcuttur.
iv. İçişleri Bakanlığı verilerine göre 28/5/2013-6/9/2013 tarihleri arasında 80 ilde, Gezi Parkı olayları çerçevesinde 5.532 eylem/etkinlik gerçekleştirilmiş; bu eylem ve etkinliklere 3.611.208 kişi katılmış, olaylara ilişkin 104.519 emniyet personeli görevlendirilmiş, söz konusu gösterilerden 164’üne müdahalede bulunulmuş, bir komiser yüksekten düşme nedeniyle şehit olmuş, üçü silahla ve ikisi bıçakla olmak üzere 697 güvenlik görevlisi yaralanmış, olaylar sırasında yaşamını yitiren 4 sivil vatandaşın ölümüyle ilgili adli ve idari soruşturma yürütülmüş, olaylarda gözaltına alınan 5.513 kişiden 148’i tutuklanmış, görevlendirilen polislerden 127’si hakkında uygulamaları nedeniyle araştırma/soruşturma işlemleri yapılmıştır.
B. Başvurucuya İlişkin Süreç
10. Başvurucu, Anadolu Kültür Anonim Şirketi (Anadolu Kültür A.Ş.) Yönetim Kurulu başkanlığının yanı sıra pek çok sivil toplum kuruluşunda kurucu üye, yönetim kurulu üyesi veya dayanışma kurulu üyesi olarak görev alan bir iş adamıdır. Başvurucu; George Soros’un kurduğu Açık Toplum Enstitüsünün Danışma Kurulu üyeliğini, bir dönem ise Açık Toplum Vakfının Yönetim Kurulu üyeliğini yapmıştır.
1. Başvurucunun Gözaltına Alınması ve Tutuklanması
11. Gezi olayları ile ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 2013 yılında 2013/1120 sayılı soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturmaya başvurucu da şüpheli sıfatıyla dâhil edilmiştir. Bu soruşturma daha sonra 2014/40852 sayılı dosya üzerinden yürütülmüştür.
12. Öte yandan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 2017/96115 sayılı dosya kapsamında başka bir soruşturma daha başlatılmıştır. Başvurucu bu soruşturma kapsamında 18/10/2017 tarihinde gözaltına alınmıştır.
13. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinin “atılı suçun yasada belirtilen niteliği ve dosyada mevcut deliller dikkate alındığında şüpheli ve şüpheli müdafileriyle diğer soruşturma eçiciniz soruşturma dosyasını incelemeleri ve örnek almalarının soruşturmanın akıbetini tehlikeye düşüreceği” gerekçesiyle 20/10/2017 günü 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. Maddesine dayanılarak soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanmasına karar verilmiştir. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz 9/2/2018 tarihinde İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiştir.
14. Savcılık 23/1/2017 tarihli ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 684 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 10. Ve 11. Maddeleri gereğince 25/10/2017 tarihinde başvurucu hakkındaki gözaltı süresinin 7 gün uzatılmasına karar vermiştir.
15. İstanbul Emniyet Müdürlüğünde 31/10/2017 tarihinde başvurucunun ifadesi alınmıştır. İfade alma işlemi sırasında başvurucunun iki müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucuya hakkındaki suçlamalarla ilgili ayrıntılı sorular sorulmuş, başvurucu da bu sorulara ayrıntılı cevaplar vermiştir.
i. M.P. adlı kişi soruşturma kapsamında bilgi sahibi olarak kollukta alınan 28/3/2016 tarihli ifadesinde “İsmini Mehmet Osman Kavala olarak bildiğim bu şahıs, Gezi olayları öncesinde de ulusal ve uluslararası birçok toplantı ve panele yine ulusal ve uluslararası birçok sivil toplum kuruluşlarının kurucu ve temsilcisidir. Gezi olaylarının bir park ötesinde bir anlam vemisyon yüklenmesinde aktif çabaları olmuştur, kimlik sorunu, cinsel yönelim özgürlüğü, ifade özgürlüğü gibi farklı siyasi olmayan odakların da Gezi olaylarına katılımını sağlamıştır. Türkiye’nin Soros’u olarak anılır. Gezi olayları ile özdeşlik kurulan Dünya’daki birçok kalkışmanın renkli demokrasi devrimi olarak lanse eden ve bu amaçla uluslararası STK’lara para, lojistik, kaynak, insan sağlayan Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye’deki bütün organizasyonlarını yapan kişidir. Gezi olaylarının kitleselleşmesi, yaygınlaşması ve süreklileşmesi için uluslararası kaynakları STK’lar üzerinden Gezi olaylarına ve onun simgesi haline gelen Gezi Parkına taşımıştır.” Şeklindeki beyanlarıyla ilgili olarak iddiaların mesnetsiz olduğunu ve somut delile dayanmadığını, çalıştığı yerin Gezi Parkı’na yakın olması nedeniyle farklı sivil toplum kuruluşlarının yer aldığı barışçıl toplantılara katıldığını, Gezi Parkı’nın park olarak korunması dışında başka bir amacının olmadığını ancak kendisinin bu kuruluşları mobilize etmesinin söz konusu olmadığını, “Türkiye’nin Soros”u ifadesinin bir yakıştırma olduğunu, Yönetim Kurulu üyesi olduğu Açık Toplum Vakfının diğer ülkelerdeki vakıflarla irtibatı olduğunu, bu irtibat dışında başka özel bir ilişkisinin olmadığını ileri sürmüştür.
ii. Gezi Parkı olaylarında yer alan kişilerin tespit edilmesine yönelik soruşturma kapsamında başvurucunun cep telefonunun teknik takibe alındığı belirtilmiş, elde edilen iletişim kayıtlarıyla ilgili olarak başvurucuya sorular sorulmuştur. Bu kapsamda başvurucunun F.B.G. adlı kişi ile yurt dışı oluşumlardan finansal destek arayışı ile ilgili konuşmalar yaptığı belirtilerek başvurucuya F.B.G. ile irtibatının ne olduğu ve bu konuşmalarda geçen “Mayer” adlı şahsın kim olduğu sorulmuştur.
- Başvurucu; F.B.G. ile NTV kanalında çalıştığı esnada tanıştığını, işten çıkarılmasından sonra yeni bir haber kanalının kurulması için gerekli kaynağın nereden sağlanacağı konusunda bu kişiyle görüştüğünü ve bazı önerilerde bulunduğunu, konuşmada bahsedilen hibelerin Avrupa Konseyinin sivil toplum kuruluşlarına verdiği bağışlar olduğunu ancak bu projenin gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması üzerine proje çalışmalarına son verildiğini, görüşmenin Gezi olaylarından sonra yapıldığını ve Gezi olaylarıyla hiçbir ilgisinin olmadığını, F.B.G. ile yaptığı bir diğer konuşmada adı geçen “Mayer” adlı kişinin ise haber kanalı kurulmasına mali destek verebileceği düşünülen, Alman menşeli olan ve Türkiye’de de faaliyet gösteren F.E. Vakfının temsilcisi olduğunu belirtmiştir.
iii. Başvurucu ile O.K. adlı kişinin yaptığı görüşmede HAYCAR adlı bir dernekte yapılacak bir toplantıdan bahsettikleri ve bu konuşmada lobi ifadesinin geçtiği belirtilerek bu toplantının konusu ve konuşmada geçen lobi ifadesinin ne anlama geldiği başvurucuya sorulmuştur.
- Başvurucu; O.K.yı uzun süredir tanıdığını, bu şahsın kültürel tarihle ilgili konularda yayın çıkaran “Bir Zamanlar Yayıncılık” isimli yayınevinin kurucusu, HAYCAR’ın ise Ermeni Mimarlar ve Mühendisler Derneğinin kısa adı olduğunu, bu yayınevi ve dernekle Anadolu’daki kültürel mirasın belgelenmesi konusunda bir proje için görüştüklerini, lobi diye tabir edilen kişinin HAYCAR üyesi “Lori” adlı bir kadın olduğunu ifade etmiştir.
iv. Başvurucu ile Ö. Adlı kişinin yaptığı görüşmede Gezi olaylarında çekilen fotoğraflar ve yurt dışında açılacak bir sergiyle ilgili konuşmalar yaptıkları iddia edilmiş, başvurucuya bu fotoğrafların kullanıldığı bir sergiyi yurt dışında neden açmak istediği sorulmuştur.
- Başvurucu; Ö. Adlı şahsın N. Foto Vakfının kurucularından biri olduğunu, Carnegie adlı bir kuruluşun Gezi olayları ile ilgili olarak Brüksel’de düzenleyeceği panelde yer alacak fotoğraf sergisi ile bazı sanatçı ve aktivistlerin parkta düzenledikleri faaliyetlerle ilgili fotoğrafların tedariki konularında bu kişiyle görüştüğünü, bu görüşmede söz konusu sergide çatışma fotoğraflarının değil Gezi Parkı’ndaki barışçıl ortama ilişkin fotoğrafların sergilenmesi gerektiğini bu kişiye söylediğini ifade etmiştir.
v. Başvurucunun Ç.M. adlı kişiyle Gezi olaylarına dair bilgi ve belgelerin yurt dışına gönderileceği/gönderilmesi ile ilgili konuşmalar yaptığı ileri sürülerek başvurucuya bunun amacının ne olduğu sorulmuştur.
- Başvurucu; Ç.M. adlı kişinin Anadolu Kültür A.Ş.den ayrıldıktan sonra film prodüksiyon şirketi kurduğunu, yapmak istediği film için Açık Toplum Vakfından hibe desteği alınması konusunda bu kişiyle görüştüğünü, filmin konusunu hatırlamadığını ancak filme bir destek verilmediğini ifade etmiştir.
vi. G.T. adlı kişiyle yaptığı görüşmede 1915 Ermeni olayları ile ilgili projelerin bulunduğu iki yıllık bir kampanya planlamasından, bu kampanyanın hayata geçirilmesi için mali kaynağa ihtiyaç duyulduğundan, söz konusu kampanyaya Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) destek bulunması gerektiğinden bahsettikleri ileri sürülerek başvurucuya bu kampanyanın amacı, kim veya kimler tarafından düzenlendiği ve kampanyada görev alma sebebi sorulmuştur.
- Başvurucu; G.T.nin Açık Toplum Vakfının direktörü olduğunu, bu Vakfın sivil toplum kuruluşlarının projelerini desteklediğini, ABD’de yaşayan ve Anadolu kökenli Ermeni ailelerin torunları olan ABD vatandaşı bir grubun 2015 yılında İstanbul’da yapılacak bir anma etkinliğine katılmak istemesi üzerine S.W. adlı kişinin bu grupla ilgili yapılacak film için destek almak amacıyla Açık Toplum Vakfına başvurduğunu, G.T. ile bu kapsamda görüştüğünü ancak bu projeye destek verilmediğini, grubun siyasi bir amaç taşımadığını belirtmiştir.
vii. Başvurucu ile Ö.K. adlı kişinin yaptığı görüşmede 1915 olaylarının 100. Yıl dönümünde geniş katılımlı bir organizasyonun planlanmasından ve bu organizasyonun Türkiye’de yapılmasından bahsettikleri ileri sürülmüş, başvurucuya bu organizasyonun yoğunlukla ülkemizde yapılması yönündeki söylemlerinin sebebi sorulmuştur.
- Başvurucu; bu görüşmenin anma etkinliklerine katılmak isteyen Ermeni grupla ilgili olduğunu, grubun geliş amacının soykırımı tanıtmak değil duygusal bir ortamda bulunmak olduğunu, nitekim bu etkinliklere başka ülkelerden Ermeni kökenli kişilerin de katıldığını, etkinliklerde herhangi bir gerginlik olmadığını, Başbakan’ın da taziye mesajı yayımladığını ifade etmiştir.
viii. Başvurucu ile A.G. adlı kişinin yaptığı görüşmede Alevi Federasyonunun sistem tarafından mağdur edildiği ve benzer oluşumların 1915 olayları ekseninde toplanması gereğinden bahsettikleri ileri sürülerek başvurucuya bu çabalarının amacı sorulmuştur.
- Başvurucu; A.G.nin İnsan Hakları Derneğinde çalıştığını, bu görüşmede 2015 yılı anma etkinliklerinde farklı grupların kendi meselelerini öne çıkarması ve bu etkinliklere siyasi içerik vermesi konusundaki çekincelerini ifade ettiğini, bu etkinliğe katılacak olanların Ermenilerin maruz kaldığı olaylara bakış açılarının onlarla benzer olmasının önemli olduğunu vurguladığını belirtmiştir.
ix. Başvurucunun Sterk TV’den (terör örgütü PKK’yı destekleyen yayınlar yapan bir TV kanalı) aradığını söyleyen bir kişiyle yaptığı görüşmede, Gezi olayları ile ilgili yurt dışında yapıldığı ileri sürülen toplantıdan bahsettikleri belirtilerek başvurucuya bu toplantıların amacı sorulmuştur.
- Başvurucu; telefonda görüştüğü kişiyle daha önce tanışmadığını, konuşmada bahsi geçen toplantının Carnegie Vakfı tarafından düzenlenen kamuya kapalı akademik bir toplantı olduğunu, Gezi olaylarına katılanların sosyal konumları ile dinamiklerinin tartışıldığını, Avrupa Birliği’nin (AB) eski Türkiye Temsilcisi M.P. tarafından toplantıya davet edildiğini ve izleyici olarak katıldığını, toplantıda herhangi bir konuşma yapmadığını, Sterk TV’nin düzenlediği toplantıya ise katılmadığını ifade etmiştir.
x. Başvurucunun İ.P. adlı kişiyle yaptığı görüşmede Gezi olaylarının siyasi otoriteye bir baskı aracı olarak kullanılması, Gezi olaylarında aktif rol oynayan taraftar grupları ve platformlarla görüşülmesi gerektiği hususlarından bahsettikleri ileri sürülerek başvurucuya Gezi olaylarını siyasi otoriteye baskı amacı olarak kullanmak istemesinin sebebi sorulmuştur.
- Başvurucu; İ.P.nin önce Bursa Nilüfer Belediyesinde, daha sonra Kadıköy Belediyesinde çalıştığını, bu görüşmede bahsi geçen toplantıda (Hangi toplantıdan bahsedildiği anlaşılamamaktadır.) yerel idarelerin şeffaf hâle gelmesiyle ilgili olarak konuşulduğunu, İ.P. adlı kişinin de bu toplantıya katılabilecek bazı isimler önerdiğini ancak İ.P.nin önerdiği taraftar gruplarıyla bir toplantı gerçekleştirilmediğini ileri sürmüştür.
xi. İ.A. ve C.A. adlı kişilerin mesajlaşmalarında para temin etmek amacıyla başvurucunun sekreterinden randevu almaya çalışmaktan bahsettikleri ileri sürülerek bu şahıslarla irtibatının ne olduğu, bu kişiler arasındaki telefon görüşmesi içeriğinin borçlarını ödemek ve dayanışma yemeği düzenlemek amacıyla başvurucudan para istemek yönünde olduğu ileri sürülerek başvurucuya Gezi olaylarına katılan kişilere maddi yardımda bulunup bulunmadığı, İ.A. ve C.A. ile İ.A. ve T.S. adlı kişiler arasında yapılan görüşme içeriğinin de başvurucudan ne şekilde para isteneceği hususunda olduğu belirtilerek başvurucuya bu kişilere maddi yardımda bulunup bulunmadığı sorulmuştur.
- Başvurucu; bu şahısları tanımadığını, kültür ve sanat alanında proje yapmak isteyenlerin zaman zaman randevu talep ettiğini, bu kapsamda bazı projelere destek verildiğini ancak bu şahıslara randevu veya maddi destek verdiğini hatırlamadığını belirtmiştir.
xii. Başvurucunun A.H.A. adlı kişiyle 3/8/2013 tarihinde Cezayir Lokantası’nda (Bu lokantanın sahibinin başvurucu olduğu iddia edilmektedir.) buluştuğu ileri sürülerek başvurucuya irtibatı ve ne amaçla buluştuğu sorulmuştur.
- Başvurucu; A.H.A.nın Anadolu Kültür Vakfının Yönetim Kurulu üyesi, ayrıca arkadaşı olduğunu, Avrupa Konseyi tarafından desteklenen Avrupa Siyaset Okulu programını bu kişiyle gerçekleştirdiklerini, sorulan görüşmeyi tam olarak hatırlamamakla birlikte görüşmenin Anadolu Kültür Vakfının faaliyetlerine ilişkin olabileceğini ifade etmiştir.
xiii. Başvurucuya Ermenistan ve İran’dan gelen bazı kişiler, C. İsimli bir kadın ve A.Z. ile Cezayir Lokantası’nda 12/8/2013 tarihinde görüştüğü belirtilip fiziki takip kapsamında elde edilen fotoğraflar gösterilerek bu kişilerin kim olduğu, aralarındaki irtibatın ve görüşme amaçlarının ne olduğu sorulmuştur.
- Başvurucu; A.Z.nin gazeteci olduğunu, fotoğraflar net olmadığı için diğer şahısları çıkaramadığını, görüşmenin Gezi olaylarıyla ilgili olmadığını, bunun muhtemelen sosyal bir birliktelik olduğunu ifade etmiştir.
xiv. Başvurucunun 18/8/2013 tarihinde Cezayir Lokantası’nda B.F., T.Ö. ve ismi belirtilmeyen dört kişiyle daha bir araya geldiği belirtilerek başvurucuya bu kişilerle irtibatının ve buluşma amaçlarının ne olduğu sorulmuştur.
- Başvurucu; B.F.nin Müzik Yapım Birliği başkanı ve Anadolu Kültür Vakfının Yürütme Kurulu üyesi olduğunu, diğer kişilerle birlikte bir yayın projesi hakkında kendisinden destek istediğini ancak projenin gerçekleşmediğini, B.F. dışındaki kişileri tanımadığını ifade etmiştir.
xv. Başvurucunun Ü.K. adlı kişiyle bir otelde buluştuğu ileri sürülerek başvurucuya bu kişiyle irtibatının ve buluşma amacının ne olduğu sorulmuştur.
- Başvurucu; Ü.K.nın mali müşavir olduğunu, ortak olduğu şirketlerden birine danışmanlık yaptığını, bu şirketle ilgili bir sorun hakkında görüştüklerini belirtmiştir.
xvi. Başvurucuya 17-25 Aralık operasyonlarının hazırlık ve planlama döneminde, 1/11/2013 tarihinde herhangi bir yabancı ülke temsilcisiyle görüşüp görüşmediği sorulmuştur.
- Başvurucu; belirtilen süreçte herhangi bir yabancı ülke temsilcisiyle görüşmediğini, ayrıca Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) tarafından yapılan faaliyetleri destekleyici hiçbir eyleminin olmadığını ifade etmiştir.
xvii. Başvurucunun işyerinde 18/10/2017 tarihinde yapılan aramada el konulan flash belleğin içinde yer alan, 11/6/2013 tarihinde Gezi olaylarının yaşandığı alanda göstericilerle birlikte toplumsal olaylara müdahale aracının (TOMA) önünde çektirdiği fotoğraf başvurucuya sorulmuştur.
- Başvurucu; bu fotoğrafta herhangi bir çatışma ortamının olmadığını, TOMA’ların park hâlinde olduğunu, fotoğraf çektirdiği kişileri tanımadığını, bu kişilerin ricası üzerine fotoğraf çektirdiğini belirtmiştir.
xviii. 2014/40852 sayılı soruşturma kapsamında alınan mahkeme kararına istinaden elde edilen HTS kayıtlarıyla ilgili olarak 1/3/2013-30/11/2013 tarihleri arasında görüştüğü yaklaşık otuz beş kişiyle irtibatının ne olduğu başvurucuya sorulmuştur. Başvurucu bunlarla olan tanışıklık ve irtibat durumunu tek tek (iş ve özel hayatından tanıdığı akademisyen, gazeteci, iş adamı, sivil toplum kuruluşu ve meslek kuruluşu yönetici ve çalışanları, fotoğraf ve grafik sanatçısı vs.) açıklamıştır.
- Sözü edilen otuz beş kişinin dışında kalan ve başvurucu ile (2013 ile 2017 yılları arasında) nispeten daha fazla görüşen bazı kişilerle irtibatının ne olduğu başvurucuya ayrıca sorulmuştur. Başvurucu bu kişilerle olan ilişkisini detaylı bir biçimde soruşturma makamlarına anlatmıştır. Verdiği cevaplara göre bu kişiler siyaset ve insan hakları alanında çalışmaları bulunan kişiler, sanat eleştirmeni, yabancı vakıf çalışanları, yurt içinden ve yurt dışından arkadaşları, akademisyen ve yabancı bir ülkenin belediye çalışanı olup başvurucu bunlarla birtakım ekonomik, kültürel ve sosyal proje çerçevesinde görüşmüştür.
xix. Başvurucuya, işyerinde yapılan aramada el konulan telefonunda yer alan -ve Türkiye Cumhuriyeti toprak bütünlüğünün bozularak sınırlarının yeniden çizildiğini gösteren- bir haritanın 27/2/2016 tarihinde çekilmiş fotoğrafı gösterilerek haritayı kimin ne amaçla çizdiği, haritaya ait fotoğrafı telefonunda hangi amaçla bulundurduğu sorulmuştur.
- Başvurucu söz konusu haritayı yurt dışında basılmış bir yayında gördüğünü, bu haritanın Sevr Antlaşması ile ilgili olduğunu, haritanın fotoğrafını arşiv malzemesi olarak saklamak amacıyla çektiğini, başkaca bir amacının olmadığını ve fotoğrafı kimseyle paylaşmadığını belirtmiştir (Başvurucu 7/3/2018 tarihinde Sulh Ceza Hâkimliğine sunduğu dilekçede bu haritayı yanlış hatırladığını, söz konusu haritanın ANG Vakfı tarafından yayımlanan “Ana Arı Üretimi” başlıklı eğitim kitabında yer aldığını, bu haritanın arı ırklarının bölgesel kökenleriyle ilgili olduğunu, ANG Vakfının saf arı ırkı üretimi konusunda Artvin’de yürüttüğü çalışmaları inceledikleri bir gezi sırasında bu haritanın fotoğrafını çektiğini ifade etmiştir.).
xx. Başvurucuya, işyerinde yapılan aramada el konulan telefonunda yer alan-DHKP-C güdümünde olduğu iddia edilen- Halk Cephesinin adının yazılı olduğu pankartın yer aldığı, 2/6/2013 tarihinde çekilen fotoğraf gösterilerek fotoğrafı nerede ve hangi amaçla çektiği, telefonunda hangi amaçla bulundurduğu sorulmuştur.
- Başvurucu; fotoğraftaki pankartın Atatürk Heykeli üzerinde bulunmasının bir tezat teşkil ettiğini, bu çelişkili durumu ilginç bulduğu için fotoğrafı çektiğini, bunu herhangi bir yerde paylaşmadığını ve adı geçen örgütle herhangi bir bağlantısının olmadığını ifade etmiştir.
xxi. Başvurucuyaişyerinde yapılan aramada el konulan telefonunda yer alan, yüzü kapalı şahıslarca Abdullah Öcalan’ın (PKK terör örgütü lideri) posterinin açıldığı 27/12/2012 tarihli bir fotoğraf gösterilerek fotoğrafı nerede ve hangi amaçla çektiği, telefonunda hangi amaçla bulundurduğu sorulmuştur.
- Başvurucu; Ş.E. adlı kişinin Cizre’deki cenaze töreni sırasında, cami avlusunda beklerken duvarın üstüne tırmanan bir grubun Abdullah Öcalan posteri astığını gördüğünü, bu anın fotoğrafını çektiğini, herhangi bir paylaşım ve propaganda amacının olmadığını ileri sürmüştür.
xxii. A.E. adlı kişinin Cumhuriyet gazetesinin mali sorunlarının giderebilmesi amacıyla AB fonlarından yararlanabilmesi için A.İ. adlı kişiye mesaj attığı, A.İ.nin de A.E.ye bu konuda başvurucuya danışılması gerektiğini söylediği, sonrasında da A.E.nin bu konuda başvurucuyla mesajlaştığı belirtilmiştir. Bu kapsamda 15 Temmuz darbe girişimini destekleyici yazılar yazdığı iddia edilen ve hakkında dava açılan A.E.nin hangi amaçla mali destek talebinde bulunduğu başvurucuya sorulmuştur.
- Başvurucu; A.E.yi eskiden beri tanıdığını, bu şahsın Cumhuriyet gazetesinin mali sorunlarını çözmek için tavsiye talebinde bulunduğunu ancak gazetenin mali durumunu bilmediği için bu kişiye yardımcı olamadığını, herhangi bir mali destek sağlamadığını belirtmiştir.
xxiii. Başvurucunun telefon üzerinden 9/5/2017 tarihinde C.D. ile mesajlaştığı tespit edilmiştir. Başvurucuya siyasi ve askerî casusluk, Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve FETÖ/PDY’ye yardım etmek suçlarından yargılaması devam eden ve kaçak olan C.D. ile neden mesajlaştığı, mesajlarda geçtiği üzere C.D. ile buluşup buluşmadığı sorulmuştur.
- Başvurucu; C.D.yi gazeteci olarak eskiden beri tanıdığını, bu şahsın görüşme talebi üzerine Berlin’de kısa bir süre nezaket amacıyla görüştüklerini, ziyaret esnasında eski bir milletvekilinin de orada olduğunu, kendisinin C.D.nin Almanya’daki çalışmaları ile bir ilişkisinin olmadığını ifade etmiştir.
xxiv. Başvurucunun telefon üzerinden 17/2/2017 tarihinde A.E. adlı kişiyle Kürt siyasi hareketinden temsilcilerle bir araya gelmek, PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) eş genel başkanlarıyla görüşmek isteyen bir heyetle ilgili olarak mesajlaştıkları tespit edilmiştir (Bu konuşmada A.E. adlı şahıs başvurucuya tanışmak isteyeceği düşüncesiyle heyet hakkında bilgi vermiştir. Heyette Avrupa Parlamentosundan üyeler, İzlanda Parlamentosu eski üyesi, Guardian gazetesi dış ilişkiler muhabiri, Uluslararası Toplumsal Ekoloji Enstitüsü Danışma Kurulu üyeleri, Westminister Adalet ve Barış Komisyonu başkanı, Cambridge Üniversitesi öğretim üyesi bulunmaktadır. Mesaj içeriğinde ayrıca terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere Bakanlığa başvurulduğu bilgisi yer almaktadır.). Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ve HDP temsilcileri arasında yapılması istenen görüşme hususunda başvurucudan yardım istenmesinin sebebi başvurucuya sorulmuştur.
- Başvurucu, söz konusu heyete Cezayir Lokantası’nda bir yemek daveti verildiğini, heyetten bazı kişilerle önceden tanışıklığının bulunduğunu (Başvurucu bu kişilerle hangi vesilelerle tanışmış olduğuna dair açıklamalar yapmıştır.) kendisinin de bu yemeğe çağrıldığını ancak başka yere davetli olması nedeniyle yemeğe katılamadığını, yemekten sonra bu heyetten tanıdığı kişilerle kısaca görüştüğünü, duyduğu kadarıyla bu heyetin Abdullah Öcalan ile bir görüşme yapmadığını ifade etmiştir.
xxv. Başvurucu ile A.İ. arasındaki 21/6/2016 tarihli mesajlaşma içeriğinde “belki hassas konu olan İŞİD PKK eşitlemesinin niye sorunlu olduğu da söylenebilir. İŞİD’in beslendiği/yaydığı selefi düşünce meşru, PKK’nın beslendiği/yaydığı sol milliyetçi ideoloji gayri meşru ve din dışı. Halbuki PKK’nın siyasi hedefleriyle çakışan ama terör destekçisi olmayan düşünce alanının sınırları öbüründen çok daha geniş” şeklinde ifadeler bulunduğu tespit edilmiştir. Bu kapsamda başvurucuya A.İ. ile irtibatının ve görüşmede sözü edilen PKK terör örgütünün siyasi hedeflerinin ne olduğu sorulmuştur.
- Başvurucu; A.İ.nin bir siyaset bilimci ve kendisinin eski bir arkadaşı olduğunu, fikir alışverişinden ibaret olan bu konuşmada terör destekçisi olmayan, düşünce alanında kalan görüşlerin PKK’nın bazı görüşleriyle çakışması durumunda karşılaşılan sorunların irdelendiğini ileri sürmüştür.
xxvi. Başvurucuya 15-16 Temmuz 2016 tarihlerinde Büyükada’da bulunan bir otelde yapılan toplantıya katıldığı tespit edilen H.J.B. isimli kişiyi tanıyıp tanımadığı, bu kişiyle 20/1/2015, 9/3/2016, 18/7/2016 tarihlerinde görüşüp görüşmediği sorulmuştur.
- Başvurucu; H.J.B. ile 2000 yılından beri tanıştıklarını, H.J.B.nin akademisyen ve Türkiye üzerine çalışan bir düşünce kuruluşunun yöneticisi olduğunu, İstanbul’da düzenlenen bazı uluslararası toplantılarda bir araya gelmenin haricinde bu kişi ile bir ilişkisinin olmadığını, 18/7/2016 tarihinde kültürel miras alanında uzman iki kişiyle yemek için gittiği restoranda tesadüfen H.J.B. ile karşılaştığını ve selamlaştıklarını ancak bu kişinin başka bir masaya oturduğunu belirtmiştir. Diğer tarihlerde ise H.J.B. ile bir görüşme yaptığını hatırlamadığını ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca ofisinin oteller bölgesine yakın olması nedeniyle bu otellerin birinde kalan bir kişiyle aynı ortamda bulunduğunu gösteren telefon sinyallerinin hatalı yorumlanmış olabileceğini belirtmiştir.
xxvii. Başvurucunun 27/6/2016 tarihinde Diyarbakır’a gittiği, 28/6/2016 tarihinde H.J.B ile İstanbul Şişli’de bir araya geldiği ve bu görüşmeden sonra H.J.B.nin de 30/6/2016 tarihinde Diyarbakır’a gittiği ileri sürülmüştür. Bu kapsamda başvurucuya bu görüşmenin ve Diyarbakır ziyaretlerinin sebebi sorulmuştur.
- Başvurucu bu tarihte bazı arkadaşlarıyla Diyarbakır’a gittiğini, orada beraber çalışma yaptığı vakıf temsilcileri ve sanatçılarla görüştüğünü, 28/6/2016 tarihinde H.J.B. ile bir araya geldiğini hatırlamadığını, telefon sinyalinden kaynaklanan yanlış bir anlaşılma olabileceğini, bu kişinin ne sebeple Diyarbakır’a gittiğini de bilmediğini söylemiştir.
xxviii. Son olarak başvurucunun 4/8/2015 tarihinde İMC TV’de katıldığı bir programda “Sonuçta her ne kadar bazıları PKK İŞİD’le veya şeyle buna benzeyen örgütlerle mukayese etseler de şuan da PKK rasyonel siyaset yapma kapasitesine sahip bir örgüt bunu da sözcüleri konuşmalarında ifade ediyorlar… Hükümetin büyük bir sorumluluğu ama bazı durumlarda bir muhalefet hareketinin de silahlı muhalefet hareketinin de siyaseti belirlemede önemli rolü oluyor.” Şeklinde ifadeler kullandığı belirtilmiştir. Yine tarihi belirtilmemekle birlikte (Açık kaynaklardan yapılan araştırmada program tarihinin 2/4/2013 olduğu tespit edilmiştir.) İMC TV’de katıldığı bir programda başvurucunun “Bundan sonra acaba PKK militanlarının silahlarını bırakmak için Türkiye’den ayrılmalarına ihtiyaç var mı?” şeklinde beyanda bulunduğu ileri sürülmüştür. Bu kapsamda başvurucuya konuşmalarında geçen “PKK’nın rasyonel siyaset yapma kapasitesi”, “silahlı muhalefetin siyaseti belirlemede etkili olması” ve “PKK’nın silah bırakmak için ülke dışına çıkmaması” sözleriyle neyi kastettiği sorulmuştur.
- Başvurucu; o dönemde PKK’lıların Kuzey Irak’a gitmelerine ilişkin bir kanun çıkarılması yönünde tartışmalar olduğunu, bu konuşmada PKK’lıların silahlarını bırakmalarından bahsettiğini, suça karışmamış PKK’lıların silah bırakarak ülkelerinde yaşamalarını, “rasyonel siyaset yapma kapasitesi” ifadesiyle Oslo’da ve daha sonra Abdullah Öcalan üzerinden yapılan görüşmelere binaen PKK yöneticilerinin görüşme yapabilecek formasyona sahip olduğunu, “silahlı muhalefetin siyaseti belirlemede etkili olması” ifadesiyle de silahlı mücadele yürüten örgütün davranışlarının Hükûmetin atacağı adımları ve demokrasinin gelişmesini etkileyebileceğini kastettiğini belirtmiştir.
16. Cumhuriyet Savcılığı 1/11/2017 tarihinde anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarından tutuklanması istemiyle başvurucuyu sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir. Cumhuriyet Savcılığının tutuklama talebindeki gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
“[Başvurucunun] Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye yönelik bir ayaklanma olan ve tüm terör örgütlerinin (FETÖ/PDY, PKK/KCK, DHKPC, MLKP)’nin aktif olarak katıldığı ve destek verdikleri kamuoyunda ‘gezi olayları’ olarakbilinen eylemlerin yöneticisi ve organizatörü olduğu, 15/7/2016 tarihinde ülkemizde gerçekleştirilmeye çalışılan darbe girişimi ile ilgili 15-16 Temmuz 2016 tarihinde Büyükada [S.] Otelde yapılan darbe teşebbüsü sürecinde darbenin organizatörlerinden olan [H.J.B.] ile yabancı uyruklu kişilerle olağanın ötesinde yoğun irtibat kurarak darbe teşebbüsüne katılmak suretiyle anayasal düzeni cebir şiddet yöntemleri ile değiştirmek suçunu işlediğine dair bulgu ve delillere ulaşıldığı, bu oluş şekli ile [Başvurucunun] TCK 312. Maddesi kapsamında kalan atılı cebir şiddet kullanarak yasal meşru hükümeti düşürmek yahut iş göremez hale getirmek suçu ile TCK[‘nın] 309. Maddesi kapsamında kalan cebir şiddet kullanarak anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etmek suçlarını işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular bulunduğu… [anlaşılmıştır.]”
17. Başvurucunun sorgusu 1/11/2017 tarihinde İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılmıştır. Sorgu işlemi sırasında başvurucunun müdafileri de hazır bulunmuştur. Başvurucunun Hâkimlikteki ifadesinin ilgili kısımları şöyledir:
“[B]en bugüne kadar ki hayatımda cebir şiddet kullanarak hükümeti devirmeye yönelik herhangi bir eylemde bulunmadım. Buna ilişkin delil yoktur. Benim hiçbir örgütle bağlantım yoktur …1990 lı yıllardan itibaren Fethullah Gülen çetesine karşı şüpheci ve eleştirel oldum. Özellikle [H.A.nın] kitabını okuduktan sonra ve onun tutuklanmasını izledikten sonra ve balyoz davasında yapılan sahtekarlıkları tespit ettikten sonra bu örgütün ne kadar tehlikeli olduğunu anladım. Balyoz davasının bir numaralı sanığı [Ç.Dnin] kızı ve damadı ile düzenlediğim toplantıda basın temsilcilerini çağırdım. Bu toplantıda onlara Fethullah GÜLEN çetesinin yaptıkları anlatılmaya çalışıldı. Bu nedenle benim 15 temmuz darbe girişiminde bulunanlarla en ufak bir ilgim ve ilişkim olamaz. Ben Gezi parkının park olarak kalması ve İstanbulluların yeşil alanda park olarak istifade etmesini savunmak dışında hiçbir eylemde ve organizasyon içinde bulunmadım. Gezi olayları organizasyonunu yapan komiteler bellidir. Türkiye Mimarlar, Mühendisler Odalar birliği birleşkeleri ve STK ların oluşturduğu Taksim Dayanışma adlı bir komite vardır. Ben bu komitenin içinde görev almadım. Hiçbir toplantısına katılmadım. Gezi olaylarını fınanse ettiğim iddiası da mesnetsizdir. Sadece iki gencin çeşitli planlar yaparak gençlik kampı organizasyonu gibi projelerde benden para talep etmeleri, almaya çalışmaları ile ilgili tape dışında olayları finanse ettiğime dair hiçbir kanıt yoktur. Nitekim böyle birşey de yapmadım. Benim doğup büyüdüğüm ve şu anda iş yeri olarak kullandığım bina Gezi parkının Elmadağ ucundadır. Gezi parkı benim aşağı yukarı her gün içinden geçtiğim bir yerdir. Bu nedenle olaylar sırasında Gezi parkında bulunup, burada barışçıl tamamen şiddetten uzak bir takım sosyal etkinlikleri izledim ve bu olayların bir an önce bitmesi için elimden geleni yaptım. Bu çabalar içinde sayın [S.E.] ve [N.Ç.] ile yaptığımız görüşmeler de vardır. Sayın Başbakanla Gezi olaylarını organize eden dayanışma komitesi temsilcileri ile görüşmeleri için tanıdığım arkadaşlara telkinde bulundum. Gezi olayları sırasında şiddetin her türlüsüne tamamen karşı oldum. Gezi olayları sırasında telefonla konuştuğum kişiler eşim, dostum, asistanım, akademisyen ve gazeteci arkadaşlarımdır. Bunlardan hiçbiri şüpheli, Gezi olaylarında şiddet ve cebir kullanarak eylem yapabilecek veya eylemleri örgütleyebilecek konumda kişiler değildir. Söz konusu iddianamede Amerika’da yaşayan [H.J.B.] ile Gezi olayları ile ilgili konuştuğum, iş birliği yaptığım veya bir plan içerisinde olduğum mesnetsiz iddialardır. Ben [H.J.B.yi] çeşitli uluslararası konferanslar dolayısıyla tanıyorum. Kız kardeşi [K.B.] ile bir sergi düzenlemesi konusunda beraber çalışıyoruz. [H.J.B.] ile özel bir ilişkim yoktur. Görüştüğümüz zamanlarda ki benim hatırladığıma göre 2011 yılındaki konferansta olmuştu. Hükümeti yıkmak veya hükümete karşı bir eylem düzenleme gibi bir konuda konuşmamız söz konusu dahi olmadı. Kendisi ile darbe girişiminden sonra 18 Temmuz’da bir lokantada tesadüfen karşılaştık. Ayrı masalarda oturduk. Bu karşılaşmada da selamlaşmak dışında bir konuşmamız olmadı … Benim iş yerim Cumhuriyet Caddesinde Hilton, Divan, Ceylan ve diğer otellere çok yakın mesafededir. Tahmin ediyorum ki [H.J.B.] bu otellerde bulunması ve bu mıntıkalardan telefon konuşması yapması böyle bir yanlış anlamaya sebebiyet vermiştir … Gezi parkının şu anda park olarak işlev görmesine memnunum. Bunun böyle olmasının hükümetin politikaları açısından herhangi bir sıkıntı yaratmış olduğunu düşünmüyorum. Ancak Gezi olaylarına kendi amaçları için kullanmak isteyen örgütler olmuştur. Ancak benim bunların hiçbiri ile bir ilişkim yoktur … Dinleme tapelerinde bahsedilen fon ve şirket kurma Gezi olaylarından sonra gazeteci [F.B.G.] ve arkadaşlarının yeni bir yayın çıkarma projesi ile ilgilidir. Tapelerde de bunun bir yayın projesi olduğu belli olmaktadır. Ben bu projeye maddi destekte bulunmadım. Ancak destek bulabilmeleri için önerilerde bulundum. Ancak bu proje gerçekleşmedi. Brüksel de Carnegie vakfında çalışan Türkiye’de görev yapmış eski AB Büyükelçisi [M.P.] Gezi olayının sosyolojik incelemesi ve katılan gençlerin talepleri ile ilgili akademik bir toplantı yapmak istediğini bana bildirdi. Beni bu toplantıya davet etti. Ayrıca bir günlük toplantı sırasında bir takım fotoğrafların da bulunduğu sergi düzenlemek istediğini ifade etti. Ben herhangi bir şiddet ve çatışma içeren fotoğraflar olmadan Gezi kampanyasına barışçıl amaçlarla katılanların düzenledikleri sosyal etkinlikler ile ilgili fotoğrafların bulunması için tanıdığım fotoğrafçı [Ö.Y.ye] başvurdum. Kendisini vakıfla tanıştırdım. Bunun dışında dinleyici olarak bu toplantıya katıldım. Gezi olayları ile ilgili yurt dışında katıldığım tek toplantı budur. Bu toplantıda akademik mahiyette olup sosyal analiz amaçlıdır. Ben Gezi olayları sırasında amatör fotoğrafçı olarak cep telefonumla bir dizi fotoğraf çektim. Taksimde dolaştığım sırada Atatürk heykeli etrafında bu pankartları gördüm. Bunu çok garipsedim. Zira heykelin simgelediği değerlerle bu heykelin etrafına konan pankartlardaki sloganlar tam bir tezat teşkil ediyordu. Bunu ilginç bulduğum için bu fotoğrafı çektim. Hiçkimseye göndermedim. Sadece kendi arşivim içindedir. Diğer fotoğraf ise Sevr anlaşması sırasında hazırlanmış olan bir belgedir. Bunu da arşiv malzemesi olarak kullanmak için fotoğrafladım herhangi bir paylaşımım olmadı tabiki fotoğrafta gözüken haritanın ne bugünkü siyasi durumla ne de gelecekteki siyasi durumla hiçbir alakası olamaz. Abdullah Öcalan posteri ile ilgili olan fotoğrafı [Ş.E.nin] Cizre’de camide kılınan cenaze namazına katıldığım sırada çektim. Cenaze beklenirken tam karşıdaki duvara bir grup tırmandı. Bu posteri sallandırdı. Bu enstantaneyi de diğer başka fotoğraflarda olduğu gibi cenazeye katılma sırasında kendim çektim. Herhangi bir propaganda veya paylaşım olması söz konusu değildir. IMC televizyonunda iki defa beni konuşmacı olarak davet ettiler. Bunlardan bir tanesi açılım sürecinde PKK’lıların ülkemizden Kuzey Irak’a girmeleri gitmeleri ile ilgili Öcalan’ın talep ettiği söylenen yasa ile ilgili idi. Ben böyle bir yasanın çıkarılamayacağını ancak ülkemizde bulunan silahlı militanların silahlarını bırakmaları için bir yasa çıkarılabileceğini ve bu şekilde silahlı bir grubun bir dağdan başka bir dağa giderek tehdit unsuru olmaya devam etmesi yerine silahlarını bırakarak köylerine, şehirlerine dönüp normal sivil hayata katılmalarının çözüm için daha uygun olacağını belirttim. Tabi burada kastım eylemlere öldürmelere katılmamış kişilerdir. Bir başka programda da her zaman söylediğim gibi PKK’nın silahlarını bırakmasını, silahlı mücadeleden vazgeçmesini, Türkiye’de demokrasinin ve kürtler ileilgili hakların verilmesi için önemli olduğunu belirttim. Her ne kadar hükümetin açılım sürecini yürütmek sorumluluğu varsa da silahlı hareketin de bu sürece uygun … davranan aklı ve mantık yoluyla ile silahları bırakma noktasına gelmesini[n] kendileri için bir sorumluluk olduğunu ve bunu yaparlarsa siyasetin olumlu bir biçimde bitirilebileceklerini ifade ettim. Ben birkaç aydınla birlikte 2005 yılında o zaman … başbakan olan Sayın Erdoğan’ı ziyaret etmiştik ve kendisi ile çatışmaların durması PKK’nın silahları bırakması konusunda görüşlerimizi arz etme fırsatı bulmuştuk. Benim her ortamda söylediğim savunduğum siyasetle silahlı mücadelenin birlikte olmayacağıdır. Ben ne iş hayatımda ne STK yöneticisi olarak bir devlet kuruluşunun çalışmasını engelleyecek bir faaliyette bulunmadım,tam tersi devlet kurumlarına katkı yapmayı sağlamayı amaçladım. STK’lar ile devlet kurumları arasında işbirliğinin geliştirilmesi için çalıştım. Hiçbir örgütle ilişkim yoktur. FETÖ ögütünün tehlikeleri ile ilgili uzun zamandan beri toplantılarda görüşlerimi söyledim. Balyoz davası ile ilgili bir yazı yazdım, bu yüzden benim hükümeti yıkmaya yönelik bir faaliyeti desteklemiş olmam mümkün değildir.”
18. İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği, sorgusunun ardından başvurucuyu anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarından tutuklamıştır. Tutuklama kararının gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Soruşturma dosyasında bulunan arama ve elkoyma tutanakları, iletişim tespit tutanakları, fiziki takip tutanakları, dijital inceleme tutanakları, fotoğraflar, şüpheli savunması, açık kaynak tespitleri, şüpheli hakkındaki ifadeler,yakalama tutanağı, şüpheli savunmaları ve diğer belgeler incelendiğinde, [başvurucunun] Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükûmetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye yönelik bir ayaklanma olan ve tüm terör örgütlerinin … (FETÖ/PDY, PKK/KCK, DHKPC, MLKP)’nin aktif olarak katıldığı ve destek verdikleri kamuoyunda ‘Gezi olayları’ olarak bilinen eylemlerin yöneticisi ve organizatörü olduğu, eyleme katılan şahışlara maddi yardımda bulunduğu, 15/7/2016 tarihinde ülkemizde gerçekleştirilmeye çalışılan darbe girişimi ile ilgili 15-16 Temmuz 2016 tarihinde Büyükada [S.] Otelde yapılan darbe teşebbüsü sürecinde darbenin organizatörlerinden olan [H.J.B.] ile yabancı uyruklu kişilerle irtibat kurarak darbe teşebbüsüne katılmak suretiyle anayasal düzeni cebir şiddet yöntemleri ile değiştirmek suçlarını işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunduğu, yüklenen suçlarınyasada öngörülen ceza miktarı, işlendiği iddia edilen suçların önemli veciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedeninin kanun gereğince varsayıldığı, nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve 6352 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 100. Ve devam edenmaddeleri uyarınca şüphelinin tutuklanmasına engel bir halinin (tutuklama yasağı ve yargılama engeli bulunmaması hali gibi) bulunmadığı, alması muhtemel ceza göz önüne alındığında kaçma şüphesinin bulunduğu, soruşturmanın henüz tamamlanmaması nedeniyle şüphelinin delilleri yok etme, gizleme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin bulunduğu, işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik önlemi değerlendirildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 13. Maddesinde ifade olunan ölçülülük ilkesi uyarınca daha hafif koruma önlemi olan adli kontrol tedbiri uygulamasının bu aşamada soruşturmaya konu suç ve bu şüpheli açısından yetersiz kalacağı ve amaca hizmet etmeyeceği kanaatine varılarak şüpheli ve müdafisinin serbest bırakılma istemlerinin reddi ile şüphelinin üzerine atılı olan Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarından 5271 sayılı CMK’nın 100. Ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmasına… [karar verildi.]”
19. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 13/11/2017 tarihinde reddedilmiştir. Ret kararının gerekçesinde; başvurucunun tutuklanmasına ilişkin kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, başvurucu müdafiinin dilekçesinde belirttiği itiraz nedenlerinin yerinde olmadığı belirtilmiştir. Bu kararı başvurucu 4/12/2017 tarihinde öğrenmiştir.
20.Başvurucu 29/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
21. Başvurucunun tutukluluk durumu 30/11/2017, 22/12/2017, 22/1/2018, 17/2/2018, 19/3/2018, 18/4/2018, 16/5/2018, 11/6/2018, 9/7/2018, 3/8/2018, 31/8/2018, 28/9/2018, 26/10/2018, 24,11/2018, 22/12/2018, 18/1/2019 ve 15/2/2019, 2/4/2019, 30/4/2019 tarihlerinde incelenmiştir. 3/8/2018, 26/10/2018, 24/11/2018, 15/2/2019 ve5/3/2019 tarihli incelemeler; başvurucunun yokluğunda ancak zorunlu müdafinin dinlenmesi suretiyle, 30/4/2019 tarihinde başvurucunun müdafilerinin dinlenmesi suretiyle (SEGBİS vasıtasıyla) gerçekleştirilmiştir.
22. Savcılık başvurucu hakkında 2017/96115 sayılı soruşturma dosyası üzerinden yürütülen ve başvurucunun tutuklandığı soruşturmanın başvurucuya ilişkin kısmını 14/12/2018 tarihinde tefrik etmiş ve soruşturmaya 2018/210299 sayılı dosya üzerinden devam olunmuştur. Başvurucu hakkında 2014/40852 sayılı dosya kapsamında yürütülen soruşturmada da başvurucu hakkındaki soruşturma -dosyadan anlaşılmayan bir tarihte- tefrik edilerek soruşturmaya 2018/210299 sayılı dosya üzerinden devam olunmuştur.
2. Başvurucu Hakkında Kamu Davası Açılması
23. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 19/2/2019 tarihli iddianame ile başvurucu ve diğer on altı kişi hakkında aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
24. İddianamede sorgu esnasında sorulan delillerin yanı sıra başka delillere de yer verilmiştir. İddianamede;
i.Gezi olaylarında Occupy hareketi olarak bilinen ve teorisyenliğini Gene Sharp’ın (pasif direniş teorisi ve yöntemleri üzerine çalışan Amerikalı siyaset bilimci) yaptığı sivil başkaldırı yönteminin kullanıldığı, söz konusu yöntemlerin OTPOR (Sırbistan’da 1998-2004 yılları arasında faaliyet gösteren, dönemin lideri Slobodan Miloseviç’in devrilmesine neden olan sokak hareketlerinin önemli bileşenlerinden bir gençlik hareketi) ve CANVAS (Centre for Applied Nonviolent Action and Strategies/Şiddet İçermeyen Eylem ve Stratejiler Uygulama Merkezi, eski OTPOR liderlerinden Slobodan Djinoviç ve Srdja Popoviç tarafından 2004 yılında kurulan bir sivil toplum örgütü) adı verilen gruplar tarafından Arap dünyasındaki kalkışma hareketleri sırasında uygulandığı ileri sürülmüştür. George Soros’un Orta Doğu ve Baltık ülkelerinde gerçekleşen ve özgürlükçü hareket olarak nitelenen halk hareketleri kapsamında OTPOR/CANVAS’a finans desteği sağladığı belirtilmiştir. CANVAS’ın aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkede faaliyet gösterdiği, OTPOR/CANVAS denetiminde bir halk hareketi için Türkiye’de de nabız yoklandığı iddia edilmiştir.
ii. Bu kapsamda 2012 yılı Aralık ayında ODTÜ’de başlayan öğrenci eylemleri sırasında OCCUPY/TURKEY adlı hareketin kurulduğu, bu hareketin sosyal medya faaliyetleri yürüttüğü iddia edilmiştir. OCCUPY/TURKEY’den önce 2011 yılında “AYAKLAN İSTANBUL/OCCUPY İSTANBUL” adıyla bir internet sayfası oluşturulduğu, bu harekete üye olan kişilerce çeşitli aralıklarla eylemler düzenlendiği, Gezi eylemleri başlamadan önce M.A.A. gibi bir kısım şüphelinin 2011 yılı içinde Taksim Gezi Parkı’nda çekilmiş eylem video ve görüntülerinin bulunduğu, M.A.A.nın da yer aldığı bu görüntülerde “AYAKLAN İSTANBUL” ibaresinin olduğu, Gezi Parkı’nda eylemde bulunma daveti yapıldığı, bu nedenle 2011 yılında gündem oluşturma çabalarının başladığı ve 2013 yılındaki Gezi olaylarına uygun ortam hazırlandığı ileri sürülmüştür. Gezi olayları sırasında da OCCUPY/TURKEY hareketinin etkili olduğu, özellikle sosyal medya üzerinden eylem çağrılarında bulunduğu belirtilmiştir.
iii. Gezi olaylarında ön plana çıkan şahıslar ile OTPOR/CANVAS eğitmenleri arasında irtibat olduğu ifade edilmiştir. Bu bağlamda OTPOR yöneticilerden I.M.nin 18-21 Haziran 2012 tarihlerinde Türkiye’ye geldikten sonra 7-15 Temmuz 2012 tarihlerinde Mısır’a gittiği, aynı tarihlerde Gezi olaylarında ön planda bulunan M.A.A. ve birlikte hareket ettiği şahısların da I.M.den halk ayaklanması ile ilgili eğitim almak üzere Mısır’da bulundukları ileri sürülmüştür. Aynı zaman dilimi içinde başvurucunun da -yaklaşık yirmi beş günlük süreçte- Gezi olaylarının koordine edilmesi maksadıyla Belçika, Almanya ve ABD’ye gittiği vurgulanmıştır. Başvurucunun daha sonraki süreçte de Fransa, Belçika, Ermenistan, Macaristan ve Fas’a gittiği iddia edilmiştir.
iv. İddianameye göre yurt dışı seyahatlerinden sonra 30/7/2012 tarihinde “Mi Minör” isimli bir tiyatro oyununun provalarına başlanmıştır. Şüphelilerden H.M.A.nın yazdığı ve M.A.A.nın yönetmenliğini yaptığı oyunda izleyici sosyal medya aracılığı ile temsilî ülkenin başkanına karşı ayaklanmaya teşvik edilmektedir (Oyunda Pinima adlı bir ülke ve bu ülkenin başında zalim bir diktatör bulunmaktadır. Diktatörün itici demokrasi konuşmaları, tutuklamalar, adam öldürmeler, susturmalar, bağrışmalar halkın canını sıkar ve halk başkana karşı ayaklanır. Bu esnada seyirciler tarafından akıllı telefonlar aktif olarak kullanılır ve sosyal medyada izleyiciler başkan aleyhine mesajlar yazarak isyan ederler.). Bu oyunile Gezi olaylarının provasının yapıldığı iddia edilmiştir.
v. Gene Sharp’ın belirlediği ve OTPOR/CANVAS hareketinin uygulandığı 198 şiddetsiz protesto ve ikna yönteminin Gezi olayları sırasındaki eylemlerle bire bir eşleştiği iddia edilmiştir. George Soros’un