2018/14172

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AHMET OFLAS BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/14172)

 

Karar Tarihi: 30/6/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

M. Emin ŞAHİNER

Başvurucu

:

Ahmet OFLAS

Vekili

:

Av. Muhammed Fehim OFLAS

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kesinleşmiş bir mahkeme kararını ortadan kaldıracak şekilde ikinci bir hüküm kurulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/5/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyon tarafından makul sürede yargılanma hakkı yönünden başvurunun ayrılmasına ve ayrılan dosyanın 2019/967 başvuru numarasına kaydedilmesine karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

A. Başvuru Konusu Olayın Arka Planı

10. Başvurucu, Iğdır İl Sağlık Müdürlüğünde (İdare) il sağlık müdürü olarak görev yapmakta iken muhasebe denetmeni R.M. tarafından yapılan denetim sonucu 23/7/2010 tarihli inceleme raporu düzenlenmiş; raporda, başvurucunun 2005-2007 yılları arasında almış olduğu ek ödeme ve ücretten/maaşından eksik gelir vergisi kesildiği için kendisine yersiz olarak ödeme yapıldığı tespitine yer verilmiştir.

11. Anılan tespit üzerine İdarenin 23/12/2010 tarihli yazı ve ekinde bildirilen borç bildirim belgesi ile başvurucunun ek ödeme ve ücretten/maaşından eksik gelir vergisi kesilmesinden kaynaklanan 9.745,05 TL'lik yersiz ödemenin iade edilmesi istenmiştir. Başvurucudan iadesi talep edilen miktarın 13/2/2011 tarihli ve 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılması yoluna gidilmek suretiyle toplam 7.111,89 TL'lik meblağ 29/4/2011 tarihinde başvurucudan fiilen tahsil edilmiştir.

B. İdari Yargı Süreci

12. Başvurucu, İdarece hakkında tesis edilen borç bildirim belgesinin iptali istemiyle Erzurum 1. İdare Mahkemesinde iptal davası açmış; dava dilekçesinde İdareninhatalı ödemeyi ancak ödeme tarihinden itibaren dava açma süresi olan altmış gün içinde geri alabileceğini belirterek iadeye yönelik işlemin iptal edilmesini istemiştir.

13. Mahkeme 30/11/2011 tarihinde dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, olayda başvurucuya atfedilebilecek herhangi bir hilenin, gerçek dışı beyanın ya da açık hatanın varlığından söz edilemeyeceği ve yerleşik içtihatlara göre idarenin hatalı ödemeyi ancak ödeme tarihinden itibaren dava açma süresi olan altmış gün içinde geri alabileceği ifadelerine yer verilmiştir.

14. Söz konusu karara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilmediği için hükmün 3/2/2012 tarihli kesinleşme şerhi ile kesinleştiği anlaşılmıştır. Kararın kesinleşmesi üzerine de İdarece daha önce başvurucudan tahsil edilen meblağ kendisine iade edilmiştir.

C. Adli Yargı Süreci

15. Sağlık Bakanlığı idari yargı süreci devam etmekte iken söz konusu davanın sonuçlanmasını beklemeden, tüzel kişiliği aleyhine haklı bir sebep olmaksızın başvurucunun zenginleştiğini ileri sürerek 10/3/2011 tarihinde başvurucu aleyhine Van 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kurum zararı nedeniyle alacak davası açmıştır.

16. Mahkeme 4/12/2012 tarihli kararıyla, davaya konu olan idari işlemin Erzurum 1. İdare Mahkemesinin mezkûr kararı ile iptal edildiğini ve davacı kurumun bu idari işlemi esas alarak başvurucudan yersiz alındığı bildirilen ödemelerin tahsilini talep etmekte herhangi bir hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine hükmetmiştir.

17. Temyiz edilen karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin (Daire) 30/9/2013 tarihli ilamıyla bozulmuştur. Karar gerekçesinde, herhangi bir şart tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemenin borçlar hukukunun sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde istenebileceği gözetilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile karar verildiği ifadelerine yer verilmiştir.

18. Bozma kararına uyan Mahkeme 19/6/2014 tarihli kararı ile davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi özetle şöyledir:

i. Başvurucunun il sağlık müdürü olarak görev yaptığı sırada şahsına yapılan ek ödeme ve ücret/maaş ödemelerine yönelik vergi matrahlarının yanlış hesaplanması sonucu gelir vergisi eksik kesilmiştir.

ii. Başvurucu, vergi matrahlarının yanlış hesaplandığını ve eksik gelir vergisi kesintisi nedeniyle kendisine fazla ödeme yapıldığını bilebilecek durumda değildir.

iii. Bu durumda sebepsiz zenginleşen ve iyi niyetli olan başvurucunun geri vermekle yükümlü olduğu miktar, geri isteme zamanında elinde kalan miktar ile sınırlıdır.

iv. 2005-2009 yılları arasında başvurucuya ödenen maaştan az kesinti yapılması nedeniyle başvurucuya ödenen fazla miktarı başvurucu o dönem içinde maaşla beraber peyder pey harcamış olup başvurucunun iade etmesi gereken meblağ elinde bulunmamaktadır.

19. Temyiz edilen karar, Dairenin 22/10/2014 tarihli ilamıyla tekrar bozulmuştur. Karar gerekçesinde; Mahkemece, başvurucuya yapılan yersiz ödeme miktarının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu ifadelerine yer verilmiştir.

20. Bozma kararına uyan Mahkeme 19/3/2015 tarihli kararı ile bu kez davanın kabulüne karar vermiştir. Kararda, başvurucunun almış olduğu paranın yararlanma dışında elinden çıkmış olduğunu ispat edemediği ve dolayısıyla da dava konusu edilen yersiz ödenen miktarı iade ile mükellef olduğu gerçeğine vurgu yapılmıştır. Kararda ayrıca dosya kapsamındaki bilirkişi görüşünde de tespit edildiği üzere başvurucuya yersiz olarak ödenen miktarın 9.745,05 TL olduğu ve ödeme yapıldığı tarihten itibaren bu miktar için faiz talebinin bulunduğu saptaması yapılmıştır. Kararda diğer yandan 9.745,05 TL'lik borç miktarının yapılandırılmak suretiyle 7.111,89 TL olarak tespit edildiğine ve başvurucunun da bu miktarı 29/4/2011 tarihinde ödediğine ancak sonradan bu paranın başvurucu tarafından geri alındığına dikkat çekilmiştir. Kararda son olarak 7.111,89 TL'nin başvurucu tarafından geri alınmış olması nedeniyle borcun yeniden yapılandırılmasının İdarenin takdiri olduğu hatırlatılmış ve 9.745,05 TL'nin ödenmesine ilişkin tebligatın başvurucuya 4/1/2011 tarihinde yapıldığı anlaşılmakla bu tarihten itibaren 9.745,05 TL'nin yasal faizi ile birlikte başvurucudan alınarak İdareye ödenmesi gerektiğine hükmedilmiştir.

21. Başvurucunun iddiasına göre mezkûr kararın akabinde önceden tarafına iade edilen meblağ artırımlı olarak 14/7/2017 tarihinde kendisinden tekrar tahsil edilmiştir.

22. Başvurucunun temyiz ettiği karar ise Dairenin 20/3/2018 tarihli ilamıyla onanmıştır.

23. Nihai karar başvurucu vekiline 12/4/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

24. Başvurucu 8/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

25. İlgili hukuk için bkz. Erol Güler, B. No: 2013/8173, 14/4/2016, §§ 16-23.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 30/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

27. Başvurucu, ek ödeme ve ücret/maaş ödemelerinden yapılan gelir vergisi kesintilerine ilişkin olarak idare mahkemesince lehine verilmiş ve kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmakta iken asliye hukuk mahkemesinde açılan, konusu ve tarafları aynı olan ikinci bir davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmeyip kabul edilmesinden yakınmaktadır. Başvurucuya göre derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası içermektedir. Başvurucu sonuç olarak sebebiyet vermediği ödemelerden sorumlu tutulması nedeniyle zarara uğradığını belirterek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Bakanlık görüşünde, somut olaydaki uyuşmazlığın idare mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi kararları arasındaki çelişkinin varlığına dayandığına ve başvurucunun Uyuşmazlık Mahkemesine başvurabilmesinin mümkün olduğuna dikkat çekilmiştir. Bakanlık bu tespitten hareketle mevcut başvuruda başvuru konusu uyuşmazlık yönünden etkili başvuru yollarının tüketilmediği kanaatinde olduğunu belirtmiştir.

B. Değerlendirme

29. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlali iddiası yanında ayrıca adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Ancak özü itibarıyla başvurucunun sebebiyet vermediği ödemelerden sorumlu tutulmasının haksızlık olduğu yönündeki şikâyetinin mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

31. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir.

32. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

33. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi için öncelikle hukuk sisteminde hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun iddia edilen ihlalin sonuçlarını giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını düzeltici bir vasıf taşımayan veya aşırı ve olağan olmayan birtakım şeklî koşulların öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan uzaklaşan başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577, 16/2/2017, § 39).

34. Başvuru konusu ile ilgili ilkeler daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından Erol Güler kararında (B. No: 2013/8173, 14/4/2016) ortaya konmuştur. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi; yersiz ödeme yapıldığı iddiasıyla ahizlerinden iadesi istenen ödemelere ilişkin tesis edilen idari işlemlere karşı yine ahizlerince idare mahkemelerinde açılan davaların iptal kararı verilmek suretiyle ahizleri lehine sonuçlandığı ancak bu defa idari mercilerce ahizler aleyhine sebepsiz zenginleşme iddiasıyla adliye mahkemelerinde açılan tazminat davalarının da kabul edilmek suretiyle idare lehine sonuçlandığı ve böylece taraf, sebep ve konuları aynı olup kesinleşen bu davalarda çelişkili kararların ortaya çıktığı durumlarda, hüküm uyuşmazlığının çözümü amacıyla Uyuşmazlık Mahkemesine başvuru yolunun etkin, ulaşılabilir ve tüketilmesi gereken bir yol olup olmadığı yönlerinden inceleyerek etkililiğini tartışmıştır (Erol Güler, §§ 26-37).

35. Anayasa Mahkemesi Erol Güler kararında özetle sulh hukuk mahkemesi ve idare mahkemesinde açılan davaların konusunun başvurucuya yapılan ödemenin niteliği ile bu ödemenin idare tarafından geri istenip istenmeyeceği olduğunu ve bu iki kararın birbiriyle çeliştiğini belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi ayrıca daha önceki bir tarihte Uyuşmazlık Mahkemesinin fazladan ödenen denetim tazminatıyla ilgili idare mahkemesi ve sulh hukuk mahkemesi kararları arasında oluşan çelişkinin hüküm uyuşmazlığı niteliğinde olduğunu belirterek başvuruyu esastan karara bağladığını ve bu kararın bireysel başvuruya konu olayla aynı olduğunu dile getirmiştir (Erol Güler, §§ 32, 34). Anayasa Mahkemesi sonuç olarak bireysel başvuruya konu mahkeme kararları arasındaki çelişkinin de hüküm uyuşmazlığı niteliğinde olduğunu, tarafların bir başvuru süresi olmadan hüküm uyuşmazlığının çözümü için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurabileceklerini, başvurucunun etkili bir çözüm yolu olan hüküm uyuşmazlığına başvurmadan bireysel başvuru yoluna müracaat edemeyeceğini belirtmiş ve başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvurusunun kabul edilemez olduğunu hükme bağlamıştır (Erol Güler, §§ 36, 37).

36. Başvuru konusu somut olayda ise İdarenin 23/12/2010 tarihli yazı ve ekinde bildirilen borç bildirim belgesi ile belirli bir dönem Iğdır İl Sağlık Müdürlüğünde il sağlık müdürü olarak görev yapan başvurucudan ek ödeme ve ücret/maaş ödemelerinden eksik gelir vergisi kesilmesinden kaynaklanan yersiz ödemenin iade edilmesinin talep edildiği, başvurucunun da hakkında tesis edilen borç bildirim belgesinin iptali istemiyle Erzurum 1. İdare Mahkemesinde E.2011/220 sayılı dosya üzerinden dava açtığı, Mahkemenin 30/11/2011 tarihli kararı ile dava konusu işlemin iptaline hükmettiği, kararın kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği anlaşılmıştır.

37. Öte yandan idari yargı süreci devam etmekte iken Sağlık Bakanlığı tarafından ek ödeme ve ücret/maaş ödemelerinden eksik gelir vergisi kesilmesinden kaynaklanan yersiz ödemenin tahsili amacıyla 10/3/2011 tarihinde Van 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde E.2011/165 sayılı dosya üzerinden alacak davası açıldığı, Mahkemenin 19/3/2015 tarihinde, yersiz ödenen 9.745,05 TL'nin başvurucudan tahsiline karar verdiği anlaşılmıştır. Ayrıca başvurucunun temyiz talebinin Dairenin 20/3/2018 tarihli kararıyla reddi üzerine karar kesinleşmiştir.

38. 12/6/1979 tarihli ve 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 24. maddesinde farklı yargı kollarındaki yargı mercilerinden en az ikisi tarafından görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konu ve sebebe ilişkin, taraflardan en az biri aynı olan kararlar arasındaki hüküm uyuşmazlığının Uyuşmazlık Mahkemesince giderilebileceği belirtilmiştir. Buna göre somut olayda da yargı yolu farklı mahkeme kararları arasında ortaya çıkan hüküm uyuşmazlığına ilişkin olarak etkili bir çözüm yolu olan Uyuşmazlık Mahkemesine başvuru yolu bulunmasına rağmen bu yolun tüketilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda somut başvuru yönünden de Anayasa Mahkemesinin Erol Güler kararından ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.