2018/15476

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDÜLAZİZ TUFAN İLTAŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/15476)

 

Karar Tarihi: 22/9/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucu

:

Abdülaziz Tufan İLTAŞ

Vekili

:

Av. Mustafa Hüseyin BUZOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ek ikramiye ödenmesi talebinin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın hukuki güvenlik ilkesine aykırı olarak reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma ve çalışma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/6/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Arka Plan Bilgisi

9. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Devletin yetkili organları tarafından tehdit değerlendirmesi yapılarak demokratik anayasal düzene, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine, millî güvenliğe yönelik tehdit oluşturan tüm terör örgütlerine ve illegal yapılanmalara karşı tedbirler alınması kararlaştırılmıştır (ayrıntılar için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017).

10. Anılan tedbirler kapsamında olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmiş ve OHAL kanun hükmünde kararnameleri çıkarılmıştır. Bu çerçevede 25/7/2016 tarihinde kararlaştırılan 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler İle Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (668 sayılı KHK) 27/7/2016 tarihli ve 29783 2. mükerer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

11. 668 sayılı KHK, 8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı Kanun'un 24/11/2016 tarihli ve 29898 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi sonucunda kanunlaşmıştır.

B. Somut Başvuruya İlişkin Olay ve Olgular

12. Türk Silahlı Kuvvetlerinde albay rütbesi ile görev yapan başvurucu 30/8/2016 tarihinde fiilî hizmet süresini tamamlayacak olması nedeniyle kurumunun hazırladığı4/2/2016 tarihli anket formunu doldurmuş ve görev süresinin bir yıl daha uzatılmasını istemediği seçeneğini işaretlemiştir. Yine başvurucu tarafından kurumuna gönderilen 29/6/2016 tarihli talep formunda da fiilî hizmet süresinin uzatılmasını istemediği yönünde beyanda bulunulduğu görülmüştür.

13. 4/2/2016 tarihli anket formunda, ilave ikramiye verilmek suretiyle kadrosuzluktan emekliye sevk edilmeye ilişkin usul ve esasları düzenleyen 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'na geçici 39. madde ile albayların durumlarının Ağustos 2016 tarihli Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) toplantısında görüşüleceği, daha sonraki yıllarda kadrosuzluktan emekliye sevk kararlarında kanun maddesinin geçerliliğini yitireceği ve ilave ikramiye verilmeyeceği belirtilerek görev sürelerinin uzatılmasını isteyip istemediklerinin ilgili kişilere sorulduğu anlaşılmıştır.

14. Başvurucunun, fiilî hizmet süresini tamamlamış olması sebebiyle 23/8/2016 tarihli YAŞ kararı gereği 30/8/2016 tarihinden geçerli olmak üzere kadrosuzluktan emekliye sevk edildiği anlaşılmıştır.

15. Başvurucu, emeklilik sonrası 1/9/2016 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) müracaat ile 926 sayılı Kanun'un geçici 39. maddesi uyarınca kendisine ek ikramiye ödenmesi talebinde bulunmuştur.

16. SGK, 668 sayılı KHK ile 926 sayılı Kanun'un geçici 39. maddesi iptal edildiğinden ikramiye ödenmesine imkân bulunmadığı gerekçesiyle talebi reddetmiştir.

17. Başvurucu SGK işleminin iptali ve ilave ikramiye ödemesinin yapılması istemiyle Ankara 7. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.

18. Mahkeme 13/6/2017 tarihinde davayı reddetmiştir. Mahkeme gerekçesinde; 926 sayılı Kanun'a eklenen geçici 39. maddenin, 668 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırıldığı tarihten sonra 30/8/2016 tarihinde başvurucunun YAŞ kararıyla emekliye sevk edildiği, buna göre yürürlükte olmayan geçici 39. madde hükümlerine göre emekli ikramiyesi ödenmesinin uygulama alanı kalmadığı belirtilmiştir.

19. Başvurucu bu karara karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesinde (Bölge İdare Mahkemesi) istinaf yoluna başvurmuştur. Bölge İdare Mahkemesi, istinaf başvurusunu kesin olarak reddetmiştir. Nihai karar 22/5/2018 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.

20. Başvurucu 5/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. 926 sayılı Kanun'un geçici 39.maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan hâli şöyledir:

"...

Bu Kanunun kadrosuzluktan emeklilik hükümlerine tabi olmak kaydıyla, Yüksek Askeri Şura tarafından emekliye ayrılmasına karar verilen albaylardan, 30 Ağustos 2016 tarihi itibarıyla subaylıkta;

a) 30 uncu fiili hizmet yılını tamamlayacak olanlara, emekliliğe esas aylık tutarının 5,5 katı,

b) 29 uncu fiili hizmet yılını tamamlayacak olanlara, emekliliğe esas aylık tutarının 11 katı,

c) 28 inci fiili hizmet yılını tamamlayacak olanlara, emekliliğe esas aylık tutarının 16 katı, herhangi bir vergiye tabi olmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından emekli ikramiyesi olarak ayrıca ödenerek 50 nci maddenin (a) bendine göre 30 Ağustos 2016 tarihi itibarıyla kadrosuzluktan emekliye sevk edilirler. Bunlardan, 30 Ağustos 2016 tarihi itibarıyla bir üst rütbeye terfi ettirilenler hakkında talepleri hâlinde emeklilik işlemi uygulanmaz. Fiili hizmet sürelerinin hesaplanmasında, 14 üncü ve 109 uncu maddeler gereğince subay nasbedilenler ile harp okulu öğrenim süresinden yıl olarak fazla okuyarak fakülte ve yüksekokulları bitirenler işlem gördükleri emsali harp okulu mezunları ile birlikte değerlendirilmeye tabi tutulur. Bu durumdaki personel, istediği sürece ve azami emsallerinin 31 inci fiili hizmet yılını tamamladıkları yılın 30 Ağustos tarihine kadar, emekliye ayrıldıkları rütbe ve kıdem üzerinden 3/1/1961 tarihli ve 205 sayılı Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanununa göre hesaplanacak aidat her ay düzenli olarak kendisi tarafından ödenmek kaydıyla Ordu Yardımlaşma Kurumu üyeliklerini devam ettirebilir.

..."

22. 6755 sayılı Kanun'un 4. maddesiyle aynen kabul edilen 668 sayılı KHK'nın 4. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

"...

27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 54 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiş, aynı Kanunun geçici 39 uncu maddesi yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

 “Ancak, Yüksek Askerî Şûra Başkanı tarafından bir üst rütbede hizmetine ihtiyaç duyulanlar da rütbe bekleme süresine bakılmaksızın ve 47 nci maddenin birinci fıkrasındaki sicil şartı aranmaksızın Yüksek Askerî Şûra değerlendirmesine alınırlar.”

..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Anayasa Mahkemesinin 22/9/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

24 Başvurucu; emeklilik öncesinde kendisinden emekliye ayrılıp ayrılmayacağı yönünde bir anket doldurmasının istendiğini, bu anketin yapıldığı tarihte geçici 39. maddenin yürürlükte olduğunu, dolayısıyla emeklilik için başvurduğu tarihte bu madde yürürlükte olduğundan kendisine ödeme yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Ek ikramiye ödenmesi talebinin reddine yönelik işlemin iptali istemiyle açtığı davada Mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulduğunu, subjektif değerlendirmelerle davanın reddine hükmedildiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

25. Bakanlık görüşünde, mülkiyet hakkı yönünden ortada mülk olmadığı için konu bakımından yetkisizlik, adil yargılanma hakkı yönünden ise hukuk kurallarını yorumlama yetkisinin derece mahkemelerine ait olduğu ve ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde bulunduğu ileri sürülmüştür.

2. Değerlendirme

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16; M. Aydın Gürül, B. No: 2012/682, 2/10/2013, § 18). Başvurucunun eşitlik ilkesinin ihlaline yönelik iddiasını temellendirmemesi nedeniyle eşitlik ilkesi yönünden inceleme yapılmamış, iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında ele alınmıştır. Diğer taraftan başvurucunun mülkiyet hakkı şikayeti bulunmamaktadır.

27. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).

28. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).

29. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde aslında yargılamanın sonucuna dair olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149).

30. Bireysel başvuruya konu olayda, başvurucunun Türk Silahlı Kuvvetlerinde Albay rütbesi ile görev yapmakta iken 30/8/2016 tarihi itibariyle fiilî hizmet süresini tamamladığı ve kurumuna göndermiş olduğu talep formlarında da hizmet süresinin uzatılmasını istemediğini ve bu tarihte geçici 39. maddenin yürürlükte olduğunu belirttiği görülmüştür. Buna karşılık başvurucunun, 668 sayılı KHK ile 926 sayılı Kanun'un geçici 39.maddesinin iptal edildiği 25/7/2016 tarihinden sonra fiilî hizmet süresinin değişen yeni hukuki duruma göre uzatılması yönünde kurumundan herhangi bir talepte bulunmadığı anlaşılmıştır.

31. Buna göre, fiilî hizmet süresini tamamlayan ve bu sürenin uzatılmasını istemeyen başvurucunun kadrosuzluktan YAŞ kararı ile emekli olduğu, doldurmuş olduğu 4/2/2016 tarihli anket formunun emekli olmasında doğrudan etkisinin bulunmadığı görülmüştür.

32. Bu kapsamda, mahkeme kararındaki gerekçe ve başvurucunun yargılama aşamasında ileri sürdüğü itirazlar da gözönüne alındığında Mahkemenin yürürlükte olmayan geçici 39. madde hükümlerine göre emekli ikramiyesi ödenmesinin uygulama alanı kalmadığı yönündeki yorumunda herhangi bir keyfîliğin veya bariz takdir hatasının söz konusu olmadığı değerlendirilmiştir.

33. Bu doğrultuda başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu değerlendirilerek mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu kanaatine varılmıştır.

34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Çalışma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

35. Başvurucu, öncesinde emekliliğe teşvik edilip emekli olduktan sonra ise ilave ikramiyenin ödenmemesinin çalışma hakkını ihlal ettiğini ifade etmiştir.

2. Değerlendirme

36. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

37. Bireyin dilediği alanda çalışma özgürlüğü ve çalışma hakkı Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerinde güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme’de düzenlenen haklardan değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de kamu hizmetine girme ya da dilediği kamu görevinde çalışma hakkının Sözleşme’de ya da protokollerinde korunan bir hak olmadığını açıkça ifade etmektedir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 24).

38. Somut olayda başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği şekliyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü çalışma hürriyeti ve hakkının Anayasa ve Sözleşme ile Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanına girmediği anlaşılmıştır.

39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Çalışma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/9/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.