2018/2014

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖZLEM GÜMÜŞTAŞ VE SEZİN UÇAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/2014)

 

Karar Tarihi: 18/11/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Abdullah UÇAR

Başvurucular

:

1. Özlem GÜMÜŞTAŞ

 

 

2. Sezin UÇAR

Başvurucular Vekili

:

Av. İpek BOZKURT

 

 

Av. Kader TONÇ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/1/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası bakımından kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların ise kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmamışlardır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) terör örgütü 1970'li yıllarda kurulan ve Marksist Leninist ilkelere dayalı komünist bir sistem kurmak amacıyla mevcut anayasal düzeni silah zoruyla yıkmayı hedefleyen bir terör örgütüdür. Bu örgüt, kurulduğu yıllardan 12 Eylül askerî darbesine kadar hedefini gerçekleştirmek için birçok silahlı eylemde bulunmuş; bu silahlı eylemlerini 12 Eylül askerî darbesinden sonra da zaman zaman devam ettirmiştir (Ahmet Urhan, B. No: 2014/13961, 9/10/2019, § 10).

9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık), İstanbul Barosuna kayıtlı avukat olan ve aynı hukuk bürosunda çalışan başvurucuların da aralarında bulunduğu bazı kişiler hakkında MLKP terör örgütüne üye oldukları gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştır.

10. Anılan soruşturma kapsamında Cumhuriyet savcısının talimatıyla 19/10/2017 tarihinde birlikte kaldıkları ikametgâhta gözaltına alınan başvurucuların savunması 25/10/2017 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından alınmıştır. Başvurucuların Savcılıktaki ifade alma işlemi sırasında müdafileri de hazır bulunmuştur.

11. Başvurucular savunmalarında özetle suçlamaya konu edilen cenaze törenlerine örgütün talimatı doğrultusunda katılmadıklarını, cenazelerine katıldıkları kişilerden bir kısmını müvekkilleri olmaları nedeniyle, diğerlerini ise Suriye'de MLKP ve YPG saflarında girdikleri silahlı çatışmada öldürülmeleri nedeniyle tanıdıklarını, katıldıkları cenazelerde, etkinliklerde ve sosyal medya üzerinden yapmış oldukları paylaşımlarda suç teşkil eden herhangi bir eylemde bulunmadıklarını savunmuşlardır.

12. Cumhuriyet savcısı 25/10/2017 tarihinde başvurucuları MLKP terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmaları istemiyle İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir. Bu sırada başvurucuların müdafileri de hazır bulunmuştur.

13. Hâkimlik 26/10/2017 tarihinde, başvurucuların silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Şüpheli Özlem Gümüştaş'ın MLKP terör örgütü üyesi olan ve terör örgütü içerisinde faaliyet yürütürken ölen örgüt mensuplarının (S.B., Ş.Ö., Y.E., E.A.) ilimizde ve farklı illerde yapılan cenaze ve anma eylemlerine aktif olarak katıldığı, sosyal medya hesabından terör örgütü üyesi şahıslara ait resim ve haber içeriklerini paylaşarak terör örgütü sempatisini belirtir paylaşımlar yaptığı, aleyhine iki tanık beyanı bulunduğu, şüpheli Sezin Uçar'ın MLKP terör örgütü üyesi olan ve terör örgütü içerisinde faaliyet yürütürken ölen örgüt mensuplarının (I.H., S.B., Ş.Ö., Y.E., E.A., V.G., Ü.Y., S.Ç.) ilimizde ve farklı illerde yapılan cenaze ve anma eylemlerine aktif olarak katıldığı, sosyal medya hesabından terör örgütü üyesi şahıslara ait resim ve haber içeriklerini paylaşarak terör örgütü sempatisini belirtir paylaşımlar yaptığı tespit edilmiştir. Bu nedenlerden dolayı şüphelilerin Yargıtay yerleşik kararına göre de yasa dışı terör örgütü olarak kabul edilen MLKP terör örgütü ile terör örgütü alt yapılanmaları ESP (Ezilenlerin Sosyalist Partisi), SKM (Sosyalist Kadın Meclisi), SGDF (Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu) ve MLKP terör örgütü fikir ve ideolojisi doğrultusunda yayın yapan internet sitelerinin çağrıları ve duyuruları üzerine yukarıda belirtilen eylemlere aktif olarak katıldıkları ve açıklandığı üzere eylemlerde diğer birçok suçun da işlendiği ancak şüpheli eylemlerinin bütün halinde terör örgütü adına faaliyet göstermek olarak değerlendirilip ayrıca, şüphelilerin geçmiş örgütsel arşiv ve UYAP/KİHBİ kayıtları da incelendiğinde terör örgütü içerisinde düzenli ve süreklilik gösterecek şekilde örgütsel faaliyetlerine riayet ederek örgütün koymuş olduğu kurallara uyarak başta terör örgütü propagandası suçu olmak üzere sair suçları işleyen şüphelilerin süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetleriyle artık sempatizanlık düzeyini aşıp örgütle organik bağ kurdukları, alt yapı ve taban oluşumuna, yine geri cephe ve kent çalışmalarına yönelik yoğunluk, süreklilik ve çeşitlilik gösteren kent faaliyetlerinde bulundukları, MLKP terör örgütü üyesi olan ve terör örgütü adına faaliyet yürüttükleri sırada ölen örgüt mensupların ülkemiz genelinde yapılan cenaze ve anma eylemlerine aktif olarak iştirak etmeleri sebebiyle de soruşturma dosyasındaki bütün eylemlerin örgüt üyeliği kapsamında değerlendirildiği, bu şekilde tüm şüphelilerin üzerine atılı suçu işledikleri yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunduğu, yüklenen suçun yasada öngörülen ceza miktarı, işlendiği iddia edilen suçun önemli ve ciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedenin 'Kanun gereğince' var sayıldığı, Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve 5271 sayılı CMK’nun 100 ve devam eden maddeleri uyarınca şüphelilerin tutuklanmasına engel bir hallerinin 'tutuklama yasağı ve yargılama engeli bulunmaması hali gibi' bulunmadığı, almaları muhtemel ceza göz önüne alındığında kaçma şüphelerinin bulunduğu, soruşturmanın henüz tamamlanmaması nedeniyle şüphelilerin delilleri yok etme, gizleme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin bulunduğu, işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik önlemi değerlendirildiğinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 13. maddesinde ifade olunan ‘ölçülülük’ ilkesi uyarınca, daha hafif koruma önlemi olan adli kontrol tedbiri uygulanmasının bu aşamada soruşturmaya konu suç ve bu şüpheliler açısından 'yetersiz' kalacağı ve amaca hizmet etmeyeceği kanaatine varılarak şüpheliler ve müdafilerinin serbest bırakılma istemlerinin reddi ile tüm şüphelilerin üzerine atılı olan Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan 5271 sayılı CMK’nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca ... [tutuklanmalarına karar verildi.]"

14. Başvurucuların tutuklama kararına yaptığı itiraz İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 6/11/2017 tarihinde benzer gerekçelerle kesin olarak reddedilmiştir.

15. Anılan karar başvuruculara 11/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucular 10/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Başsavcılığın 3/3/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucuların silahlı terör örgütüne üye olma ve terör örgütü propagandası yapma suçlarından cezalandırılmaları istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır. İddianamede öncelikle MLKP'nin terör örgütü olduğundan bahsedilmiş, sonrasında ise başvurucuların suçlamaya konu edilen eylemlerine yer verilmiştir. Anılan eylemler her bir başvurucu yönünden aşağıdaki gibi özetlenebilir:

A. Başvurucu Özlem Gümüştaş Yönünden

i. İddianameye göre G.K.nin MLKP terör örgütüne katılarak Suriye'ye gittiğini iddia eden ve kolluk birimine başvuran G.K.nin kardeşi ve babası teşhis ettikleri başvurucuyla ilgili olarak şu şekilde beyanlarda bulunmuşlardır:

"… kardeşim G.K. ile ilgili bilgi almak amacıyla Fatih’te bulunan ESP İl Merkezine gittiğimizde görüştüğümüz ve avukat olduğunu öğrendiğim, bize konu ile ilgili araştırma yaptıktan sonra bilgi ileteceğini, konu ile ilgili polise gitmememiz gerektiğini, Rojava devriminin çok büyük evrensel devrim olduğunu, orada kazanılmışlık olduğunu, hatta avukat arkadaşlarının bile oraya gittiğini, çocukları Suriye’ye giden birçok ailenin kendilerine başvurduğunu, ESP İl Başkanlığında çalışan yöneticilerin dahi YPG’nin özel daveti ile oraya gittiğini söyleyen şahıstır."

"… oğlum G.K. ile ilgili bilgi almak amacıyla Fatih’te bulunan ESP İl Merkezine gittiğimde beni görüştürdükleri ve avukat olduğunu öğrendiğim, bana konu ile ilgili araştırma yaptıktan sonra bilgi ileteceğini, konu ile ilgili polise gitmemem gerektiğini söyleyen şahıstır."

ii. Suriye'nin Ayn-el Arap (Kobani) bölgesinde çıkan silahlı çatışmada öldürülen MLKP terör örgütü üyesi S.B.yi anmak amacıyla MLKP terör örgütünün kendi güdümünde yayın yapan internet sitesinden 14/12/2014 tarihinde yayımlanan "S.B. için taziye çadırları açılacak" şeklinde çağrısı ve talimatı doğrultusunda 14/12/2014 tarihinde İstanbul'un Kadıköy ilçesinde yaklaşık 80 kişinin katıldığı bir etkinlik düzenlenmiştir. Söz konusu etkinlik sırasında "yaşasın partimiz MLKP, kadınlar partiye MLKP’ye" şeklinde sloganlar atılmış; öldürülen örgüt mensubu adına kurulan taziye çadırı çevresine "Kobane şehidi S.B. ölümsüzdür" ve "Kobane kadın devrimidir savunacağız" yazılı pankartlar, öldürülen örgüt üyesinin fotoğrafı ve söz konusu fotoğrafın üzerinde bulunduğu dövizler açılmış; örgütü simgeleyen işaretler ve örgütün ismi mumlarla oluşturulmuştur. Başvurucunun da söz konusu etkinliğe katılan grubun içinde yer aldığı ve onlarla birlikte hareket ettiği iddia edilmiştir.

iii. Anılan örgüt üyesinin öldürülmesi nedeniyle tekrar anma etkinliklerinin düzenlenmesine ilişkin 20/12/2014 tarihinde örgütün güdümündeki internet sitesinden yapılan çağrı üzerine aynı tarihte Tunceli'de bir etkinlik düzenlenmiştir. Söz konusu etkinlik sırasında içlerinde yüzü kapalı kişilerin de bulunduğu grup tarafından "Komutan Sarya yaşıyor, MLKP savaşıyor", "Çelikten irade, granitten disiplin, zaferden ölüme yaşasın MLKP", "S.B. Ölümsüzdür" ve "Biji berxwedane Kobanê (yaşasın Kobani direnişi)" şeklinde sloganlar atılmış; "Kobanê kadın devrimidir, savunacağız" ve "Rojava devrimini ölümüne savunacağız, S.B. ölümsüzdür" yazılı pankartlar, örgütü simgeleyen bayraklar ve öldürülen örgüt mensubunun fotoğrafının üzerinde bulunduğu dövizler açılmıştır. Ayrıca öldürülen örgüt mensupları için saygı duruşunda da bulunulmuştur. Başvurucunun da söz konusu etkinliğe katılan grubun içinde yer aldığı ve onlarla birlikte hareket ettiği iddia edilmiştir.

iv. Suriye'nin Ayn-el Arap bölgesinde çıkan silahlı çatışmada öldürülen MLKP terör örgütü üyesi E.A. ve YPG üyesi Ö.E.nin cenaze törenlerini düzenlemek amacıyla MLKP terör örgütünün kendi güdümünde yayın yapan internet sitesinden 25/2/2015 tarihinde yayımlanan "Kobanê şehitleri yarın Adana'da uğurlanacak" şeklindeki çağrısı ve talimatı doğrultusunda 26/2/2015 tarihinde Adana'da yaklaşık 4.500 kişinin katıldığı bir etkinlik düzenlenmiştir. Söz konusu etkinlik sırasında içlerinde yüzleri kapalı, elleri eldivenli ve ayakkabılarının üzerine çorap geçirilmiş kişilerin de bulunduğu grup tarafından ölen örgüt mensuplarının cenazeleri mezarlığa götürülürken MLKP ve YPG/YPJ terör örgütlerini simgeleyen bayraklar, Abdullah Öcalan'ın posterleri, öldürülen örgüt mensubunun fotoğrafları ile "E.A. (Alişen Dersim) ölümsüzdür" ve üzerinde E.A.nın fotoğrafının bulunduğu "zaman gösteriyor ki yaşamımızı artık savaşa göre şekillendirmeliyiz" yazılı pankartlar açılmış; yürüyüş esnasında sık sık "şehid namirin", "E.A. ölümsüzdür", "E.A. yaşıyor, komünistler savaşıyor", "barikattan cepheye yaşasın MLKP", "devrimin zaferi için yaşasın MLKP" gibi sloganlar atılmıştır. Cenazelerin defnedilmesi sonrasında MLKP terör örgütü güdümündeki internet sitesinden "Kobanê şehitleri şiirlerle sonsuzluğa uğurlandı" şeklinde paylaşımda bulunulmuştur. Başvurucunun da söz konusu etkinliğe katılan grubun içinde yer aldığı ve onlarla birlikte hareket ettiği iddia edilmiştir.

v. Kolluk kuvvetleri ile aralarında çıkan silahlı çatışmada öldürülen MLKP terör örgütü üyeleri Ş.Ö. ve Y.E.nin cenaze törenlerini düzenlemek amacıyla MLKP terör örgütünün kendi güdümünde yayın yapan internet sitesinden 22/12/2015 tarihinde yayımlanan "E. ve Ö. yarın Gazi Mahallesi'nden uğurlanacak" şeklindeki çağrısı ve talimatı doğrultusunda 22/12/2015 tarihinde İstanbul'da yaklaşık 2000 kişinin katıldığı bir etkinlik düzenlenmiştir. Söz konusu etkinlik sırasında, öldürülen örgüt üyelerinin tabutlarının üzerine örgütü simgeleyen bayrak örtülmüş, cenazeleri Adli Tıp Kurumundan alınıp mezarlığa götürülürken "yaşasın partimiz MLKP, bedel ödedik bedel ödeteceğiz, katil devlet hesap verecek, komünist devrimciler ölümsüzdür, şehit namırın” şeklinde sloganlar atılmış, öldürülen örgüt mensupları Ş.Ö ve Y.E.nin fotoğrafları ile "Ş.Ö. ölümsüzdür", "Y.E. ölümsüzdür", "devrim şehitleri ölümsüzdür" yazılı pankartlar ve örgütü simgeleyen bayraklar açılmıştır. Yürüyüş esnasında grup içinden yüzleri kapalı, uzun namlulu silah taşıyan yaklaşık 15-20 kişi tarafından "kadın devriminin cüretkar savaşçıları yolunuz yolumuzdur, kavgamızın rehberi komünist kadınların dirilişi" yazılı pankartlar açılmış, cenazelerin defnedilmesinin ardından havaya ateş edilmiştir. Etkinlik sonrasında MLKP terör örgütü güdümündeki internet sitesinden "kadınlar devrim sözüyle E. ve Ö.yü yıldızlara uğurladı" şeklinde paylaşımda bulunulmuştur. Başvurucunun da söz konusu etkinliğe katılan grubun içinde yer aldığı ve onlarla birlikte hareket ettiği iddia edilmiştir.

vi. Başvurucunun 8/6/2017 tarihinde A.D.K. isimli MLKP terör örgütü mensubunun Suriye'de çıkan çatışmada öldürülmesi nedeniyle anma etkinliklerine katılan kişilerin gözaltına alınması üzerine Facebook isimli sosyal paylaşım sitesindeki kişisel hesabında "Gezi ayaklanmasının ruhu ve bilinciyle Rojava siperlerine koşan A.D.K.yi ananlar, ölümsüzleşenlerin mücadelesine sahip çıkanlar tutuklanmak isteniyor." şeklinde dile getirdiği tepkisini paylaşarak terör örgütü propagandası yaptığı iddia edilmiştir.

B. Başvurucu Sezin Uçar Yönünden

i. Suriye'nin Ayn-el Arap (Kobani) bölgesinde çıkan silahlı çatışmada öldürülen MLKP terör örgütü üyesi S.B.yi anmak amacıyla MLKP terör örgütünün kendi güdümünde yayın yapan internet sitesinden 14/12/2014 tarihinde yayımlanan "S.B. için taziye çadırları açılacak" şeklindeki çağrısı ve talimatı doğrultusunda 14/12/2014 tarihinde İstanbu'un Kadıköy ilçesinde yaklaşık 80 kişinin katıldığı bir etkinlik düzenlenmiştir. Söz konusu etkinlik sırasında "yaşasın partimiz MLKP, kadınlar partiye MLKP’ye" şeklinde sloganlar atılmış, öldürülen örgüt mensubu adına kurulan taziye çadırı çevresine "Kobane şehidi S.B. ölümsüzdür" ve "Kobane kadın devrimidir savunacağız" yazılı pankartlar, öldürülen örgüt üyesinin fotoğrafı ve söz konusu fotoğrafın üzerinde bulunduğu dövizler açılmış; örgütü simgeleyen işaretler ve örgütün ismi mumlarla oluşturulmuştur. Başvurucunun da söz konusu etkinliğe katılan grubun içinde yer aldığı ve onlarla birlikte hareket ettiği iddia edilmiştir.

ii. Suriye'nin Rojava bölgesinde Til Temir kentinde çıkan silahlı çatışmada öldürülen MLKP terör örgütü üyesi İ.H.yi anmak amacıyla MLKP terör örgütünün kendi güdümünde yayın yapan internet sitesinden 8/3/2015 tarihinde yayımlanan "MLKP'li İ.H. İstanbul'da anılacak" şeklinde çağrısı ve talimatı doğrultusunda 8/3/2015 tarihinde İstanbul'un Kadıköy ilçesi HDP Kadıköy ilçe örgütü binası önünde bir etkinlik düzenlenmiştir. Söz konusu etkinlik sırasında "yaşasın rojava kadın devrimimiz", "avaşin yoldaş yaşıyor komünistler savaşıyor", "I.H. ölümsüzdür""yaşasın YPJ yaşasın MLKP" şeklinde sloganlar atılmış; "Rojava kadın devrimidir savunacağız. enternasyonalist devrimci I.H. (Avaşin Tekoşin Güneş) ölümsüzdür" yazılı pankartlar ve öldürülen örgüt mensubunun fotoğrafının üzerinde bulunduğu dövizler açılmıştır. Etkinlik sonrasında MLKP terör örgütü güdümündeki internet sitesinden "Kadınlar I.H.ye söz verdi" şeklinde paylaşımda bulunulmuştur. Başvurucunun da söz konusu etkinliğe katılan grubun içinde yer aldığı, elinde bahse konu dövizler bulunduğu ve onlarla birlikte hareket ettiği iddia edilmiştir.

iii. MLKP terör örgütünün üyesi S.B.nin Suriye'de çıkan çatışmada öldürülmesi nedeniyle anma etkinliklerinin düzenlenmesine ilişkin 20/12/2014 tarihinde örgütün güdümündeki internet sitesinden yapılan çağrı üzerine aynı tarihte Tunceli'de bir etkinlik düzenlenmiştir. Söz konusu etkinlik sırasında içlerinde yüzü kapalı kişilerin de bulunduğu grup tarafından "Komutan Sarya yaşıyor, MLKP savaşıyor", "Çelikten irade, granitten disiplin, zaferden ölüme yaşasın MLKP", "S.B. Ölümsüzdür" ve "Biji berxwedane Kobanê (yaşasın kobani direnişi)" şeklinde sloganlar atılmış; "Kobanê kadın devrimidir, savunacağız" ve "Rojava devrimini ölümüne savunacağız, S.B. ölümsüzdür" yazılı pankartlar, örgütü simgeleyen bayraklar ve öldürülen örgüt mensubunun fotoğrafının üzerinde bulunduğu dövizler açılmıştır. Ayrıca öldürülen örgüt mensupları için saygı duruşunda da bulunulmuştur. Başvurucunun da söz konusu etkinliğe katılan grubun içinde yer aldığı ve onlarla birlikte hareket ettiği iddia edilmiştir.

iv. Kolluk kuvvetleri ile aralarında çıkan silahlı çatışmada öldürülen MLKP terör örgütü üyeleri Ş.Ö. ve Y.E.nin cenaze törenlerini düzenlemek amacıyla MLKP terör örgütünün kendi güdümünde yayın yapan internet sitesinden 22/12/2015 tarihinde yayımlanan "E. ve Ö. yarın Gazi Mahallesi'nden uğurlanacak" şeklindeki çağrısı ve talimatı doğrultusunda 22/12/2015 tarihinde İstanbul'da yaklaşık 2.000 kişinin katıldığı bir etkinlik düzenlenmiştir. Söz konusu etkinlik sırasında, öldürülen örgüt üyelerinin tabutlarının üzerine örgütü simgeleyen bayrak örtülmüş, cenazeleri Adli Tıp Kurumundan alınıp mezarlığa götürülürken "yaşasın partimiz MLKP, bedel ödedik bedel ödeteceğiz, katil devlet hesap verecek, komünist devrimciler ölümsüzdür, şehit namırın” şeklinde sloganlar atılmış, öldürülen örgüt mensupları Ş.Ö ve Y.E.nin fotoğrafları ile "Ş.Ö. ölümsüzdür", "Y.E. ölümsüzdür", "devrim şehitleri ölümsüzdür" yazılı pankartlar ve örgütü simgeleyen bayraklar açılmıştır. Yürüyüş esnasında grup içinden yüzleri kapalı, uzun namlulu silah taşıyan yaklaşık 15-20 kişi tarafından "kadın devriminin cüretkar savaşçıları yolunuz yolumuzdur, kavgamızın rehberi komünist kadınların dirilişi" yazılı pankartlar açılmış; cenazelerin defnedilmesinin ardından havaya ateş edilmiştir. Etkinlik sonrasında MLKP terör örgütü güdümündeki internet sitesinden "kadınlar devrim sözüyle E. ve Ö.yü yıldızlara uğurladı" şeklinde paylaşımda bulunulmuştur. Başvurucunun da söz konusu etkinliğe katılan grubun içinde yer aldığı ve onlarla birlikte hareket ettiği iddia edilmiştir.

v. MLKP terör örgütü üyeleri olan ve 22/8/2016 tarihinde Tunceli ili Ovacık ilçesinde çıkan silahlı çatışmada öldürülen V.G. ile Ü.Y.nin 26/8/2016 tarihinde düzenlenen cenaze törenine katılan grubun içinde başvurucunun da yer aldığı ve onlarla birlikte hareket ettiği iddia edilmiştir. Cenaze töreni sonrasında MLKP terör örgütü güdümündeki internet sitesinden aynı tarihte "Dersim şehitleri uğurlandı. Bayraklarını asla yere düşürmeyeceğiz." şeklinde paylaşımda bulunulduğu belirtilmiştir.

vi. MLKP terör örgütü üyesi olan ve Suriye’nin Minbiç kentinde çıkan çatışmada öldürülen S.Ç.nin 27/6/2016 tarihinde düzenlenen cenaze törenine katılan "I.dan S.ye yürüyoruz zafere" yazılı pankart açan grubun içinde başvurucunun da yer aldığı ve onlarla birlikte hareket ettiği iddia edilmiştir. Cenaze töreni sonrasında MLKP terör örgütü güdümündeki internet sitesinden aynı tarihte "I.dan S.ye yürüyoruz zafere" şeklinde paylaşımda bulunulduğu belirtilmiştir.

vii. Başvurucunun, Facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde bulunan kişisel hesabında 8/3/2015 tarihinde MLKP terör örgütünü simgeleyen bayrağı elinde tutan bir örgüt üyesinin, 15/3/2015 tarihinde I.H. isimli öldürülen örgüt üyesinin, 20/12/2014 tarihinde S.B. isimli öldürülen örgüt üyesinin, 10/12/2014 tarihinde Y.S. isimli öldürülen örgüt üyesinin fotoğrafları ile 1/9/2017 tarihinde H.A. isimli öldürülen örgüt üyesinin anma ve taziye haberini paylaşarak terör örgütü propagandası yaptığı iddia edilmiştir.

18. İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi 19/3/2018 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E. 2018/89 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

19. Mahkeme 5/10/2018 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucuların tahliyesine karar vermiş; başvurucular aynı gün serbest bırakılmıştır.

20. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. İlgili hukuk için bkz. Şerzan Sümer, B. No: 2018/16001, 9/7/2020, §§ 26-33.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 18/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

23. Başvurucular; suç şüphesi ve bunu haklı kılan somut olgu ya da deliller olmamasına rağmen mesleklerinden kaynaklanan güvencelere de riayet edilmeksizin yasal düzenlemelere aykırı olarak haklarında tutuklama kararı verildiğini, adli kontrol tedbirlerinin neden yetersiz kalacağına ilişkin hiçbir gerekçe gösterilmediğini, delilleri karartma tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda bulunmadığını, katıldıkları bazı etkinlikler ile sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlar nedeniyle suçlandıklarını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

24. Başvurucular ayrıca tutuklamaya dayanak oluşturan sosyal medya paylaşımları ile katıldıkları ileri sürülen protesto eylemlerinin soruşturma makamlarınca terör örgütü propagandası yapma ve terör örgütüne üye olma suçlarının delili olarak değerlendirilmesinin ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.

25. Bakanlık görüşünde, başvurucular hakkında verilen tutuklama kararında açıklanan gerekçeler dikkate alındığında tutuklamaya esas alınan delillerin objektif bir gözlemciyi suçun işlendiği hususunda ikna edebilecek nitelikte olduğu ve tutuklama anında da makul şüphenin bulunduğu olgularına dikkat çekilmiştir. Bakanlık ayrıca terör suçlarının soruşturulmasının kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bıraktığını, bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmaması gerektiğini de belirtmiştir.

26. Bakanlık somut olayda başvurucuların suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğunu, tutuklama nedenlerinin mevcut olduğunu ve tutuklama kararlarının ölçülü olduğunu belirterek bu kapsamda başvurucuların yalnızca ifade özgürlüğü kapsamında kalan eylemleri nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığına ve tutuklandığına ilişkin iddiaları yönünden farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durumun bulunmadığını da ifade etmiştir.

B. Değerlendirme

27. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

28. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların bu bölümdeki iddialarının özü, haklarında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmadığına ilişkindir. Başvurucular bu bağlamda tutuklamaya konu suçlar bakımından kuvvetli suç belirtisinin bulunmadığını ileri sürerken suçlamaya -ve dolayısıyla tutuklamaya- konu edilen eylemlerin ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları kapsamındaki fiiller olduğunu iddia etmiştir. Başvurucuların anılan iddiası bağlamında tutuklamaya konu fiillerin temel hak ve özgürlüklerin kullanımıyla ilgili olup olmadığı hususu, bunların kuvvetli suç belirtisi teşkil edip etmediği konusunda yapılacak incelemeyle doğrudan bağlantılıdır. Esasen başvurucular da ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğine yönelik şikâyetlerini tutuklamanın hukuka aykırı olduğu iddiası temelinde dile getirmiştir. Bu itibarla başvurucuların bu bölümdeki iddialarının bir bütünlük içinde Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir. Dolayısıyla tutuklamayla bağlantılı olarak diğer temel hak ve özgürlükler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasının gerekli olmadığı değerlendirilmiştir (aynı yöndeki değerlendirme ve uygulamalar için bkz. Ayhan Bilgen, § 126; Meral Danış Beştaş (2), B. No: 2017/5845, 4/7/2018, § 102; Selahattin Demirtaş (3), B. No: 2017/38610, 9/6/2020, § 233).

1. Uygulanabilirlik Yönünden

30. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

31. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191).

32. Soruşturma mercilerince başvuruculara yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucuların MLKP terör örgütünün hiyerarşik yapılanması içinde yer almaları ve dolayısıyla bu terör örgütüne üye olmalarıdır. Anayasa Mahkemesi 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsünden sonra doğrudan darbe teşebbüsüyle bağlantılı olarak yürütülen soruşturmalarda veya doğrudan teşebbüsle bağlantılı olmasa bile teşebbüsün arkasındaki yapılanma olduğu anlaşılan Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması ile (FETÖ/PDY) bağlantılı soruşturmalarda uygulanan tutuklama tedbirlerinin hukukiliğini incelerken bu suçlamaların olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 237-242; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

33. Anayasa Mahkemesi Aydın Yavuz ve diğerleri kararında darbe teşebbüsünden sonra ilan edilen olağanüstü hâle ilişkin yaptığı değerlendirmede 21/7/2016 tarihinde ilan edilen olağanüstü hâlin temel olarak darbe teşebbüsü nedeniyle olduğunu, bununla birliktebu süreçte ülkenin maruz kaldığı terör saldırılarının da olağanüstü hâl ilanında ve olağanüstü hâlin devam ettirilmesinde etkisinin bulunduğunu, dolayısıyla bu dönemde uygulanan tedbirlerin genel olarak 15 Temmuz darbe teşebbüsünün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin yanı sıra terörden kaynaklanan tehdit ve tehlikenin de bertaraf edilmesine yönelik olduğunu ifade etmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 226-229).

34. Bu itibarla başvurucular hakkında MLKP silahlı terör örgütü ile bağlantılı bir suçtan uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesinin Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılması gerekir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Figen Yüksekdağ Şenoğlu, B. No: 2017/3366, 9/7/2020, §§ 51, 52). Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucuların tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Genel İlkeler

35. Genel ilkeler için bkz. Gülser Yıldırım (2), §§ 110-124).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

36. Somut olayda öncelikle başvurucuların tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucular MLKP terör örgütünün üyesi olma suçundan 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmışlardır.

37. Diğer taraftan başvurucular, bir avukat olarak mesleklerinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandıklarını iddia etmektedirler.

38. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 58. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma yapılmasının Bakanlığın iznine bağlı olduğu ve soruşturmanın suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcılığı tarafından yapılacağı düzenlenmiştir. Aynı maddenin (2) numaralı fıkrasında ise duruşmanın inzibatına ilişkin hükümlerin saklı olduğu ve bu hükümlere göre avukatların tutuklanamayacağı gibi haklarında disiplin hapsi ve para cezası da verilemeyeceği belirtilmiştir.

39. 1136 sayılı Kanun'un 61. maddesinde ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suç dolayısıyla suçüstü durumunda soruşturmanın, bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından genel hükümlere göre yapılacağı ifade edilmiştir. Aynı Kanun'un 62. maddesinde ise bu Kanun ve diğer kanunlar gereğince avukat sıfatı ile veya Türkiye Barolar Birliğinin ya da baroların organlarında görevli olarak kendisine verilmiş bulunan görev ve yetkiyi kötüye kullanan avukatın 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesi hükümlerine göre cezalandırılacağı düzenlenmiştir.

40. Buna göre 1136 sayılı Kanun'da avukatlar yönünden özel soruşturma prosedürlerinin yalnızca avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı öngörüldüğü ve bu hâllerde soruşturmanın Bakanlığın iznine bağlı olduğu, bunun dışında kişisel suçları bakımından özel soruşturma usulünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucular hakkındaki tutukluluğa ilişkin belgeler başta olmak üzere soruşturma dosyasında yer alan tespit ve değerlendirmeler ile Yargıtay 16. Ceza Dairesinin isnat konusu suçun görev suçu olarak nitelendirilemeyeceği yönündeki içtihadı karşısında söz konusu suçun kişisel suç olarak nitelendirilmesinin temelsiz ve keyfî bir yaklaşım olduğu söylenemez (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. Alparslan Altan, [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, § 123). Nitekim Anayasa Mahkemesi, Yıldırım Turan ([GK], B. No: 2017/10536, 4/6/2020) kararında ilgili Kanunlar çerçevesinde konuyu hâkimler yönünden etraflıca değerlendirmiş ve Yargıtay içtihatlarına da değinerek terör örgütüne üye olma suçunun kişisel bir suç olduğunu, Yüksek Mahkeme üyelerinden farklı olarak hâkim ve Cumhuriyet savcıları yönünden ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli bulunmasa da kişisel suçlarına ilişkin olarak soruşturma yürütülmesi için izin şartı bulunmadığını belirterek Vergi Mahkemesi üyesi (hâkim) olan başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna varmıştır (ayrıntı için bkz. Yıldırım Turan, §§ 102-147).

41. Somut olayda avukat olan başvurucuların yaptığı görevle ilgili bulunmayıp kişisel suç niteliğindeki tutuklamaya konu edilen terör örgütü üyesi olma suçu yönünden anılan kararlarda yer alan değerlendirmelerden ve varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucuların mesleğinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmediğinden bahisle kanuna aykırı olarak tutuklandığı iddiası yerinde değildir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Şerzan Sümer, § 47).

42. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

43. Başvurucuların haklarında verilen tutuklama kararında, başvurucularla ilgili bazı olgu ve olaylara değinilerek MLKP silahlı terör örgütünün üyesi olma suçu yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu sonucuna varılmıştır (bkz. § 13). İddianamede ise suçlamaya esas alınan unsurlar her bir başvurucu yönünden ayrı ayrı belirtilmiştir. Bu itibarla Anayasa Mahkemesince, başvurucuların suç işlediklerine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığı yönündeki incelemenin anılan olgular temelinde yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.

44. Soruşturma mercilerince başvurucuların bazı terör örgütü mensuplarının cenazeleriyle ilgili bir kısım tören ve etkinliklere katıldıkları ifade edilmiştir. Bu kapsamda;

i. Başvurucular; MLKP terör örgütü üyesi iken Kobani'de girdiği silahlı çatışmada ölen S.B. için örgüte bağlı internet sitesinden yapılan çağrı üzerine 14/12/2014 tarihinde İstanbul'da yapılan bir etkinliğe katılmışlardır. Başvurucuların adı geçen kişi için örgüt tarafından 20/12/2014 tarihinde Tunceli'de düzenlenen bir anma etkinliğine de katıldıkları ve etkinlikte terör örgütü lehine sloganlar atıldığı tespit edilmiştir.

ii. Kobani'deki çatışmalarda ölen MLKP üyesi E.A. ve YPG üyesi Ö.E. için terör örgütünün çağrıları üzerine bir takım etkinlikler düzenlenmiştir. Bu bağlamda E.A.nın cenazesinin teslim alınması ve defnedilmesi sırasında Adana'da gerçekleşen olaylarda terör örgütünü öven sloganlar atılmıştır. Başvurucuların da bu eyleme katıldıkları belirlenmiştir.

iii. MLKP terör örgütü tarafından gerçekleştirildiği değerlendirilen bazı bombalı eylemlerin faillerinin tespiti ve yakalanması amacıyla güvenlik güçlerince 22/12/2015 tarihinde İstanbul'da gerçekleştirilen operasyonda çıkan silah çatışma sonucunda Ş.Ö. ve Y.E. isimli örgüt mensupları hayatlarını kaybetmiş, dört polis memuru ise yaralanmıştır. Anılan örgüt mensuplarının cenazelerinin teslimi sırasında çok sayıda kişi tarafından örgüt lehine sloganların atıldığı ve pankartların açıldığı belirlenmiştir. Örgütün internet sitesinden çağrısı üzerine söz konusu etkinliklerin yapıldığı anlaşılmıştır. Güvenlik birimleri defin sonrasında cenazeye katılan kişilerden bazılarının havaya ateş ettiklerini tespit etmişlerdir. Başvurucu Özlem Gümüştaş'ın da anılan etkinliklere (silah kullanma dışında) katıldığı belirlenmiştir.

iv. MLKP terör örgütü içinde faaliyet gösteren ve Kobani'de girdiği silahlı çatışmada ölen Alman uyruklu bir kişi için örgüte bağlı internet sitesinden yapılan çağrı üzerine 8/3/2015 tarihinde İstanbul'da yapılan bir etkinliğe başvurucu Sezin Uçar'ın da katıldığı belirlenmiştir.

v. Başvurucu Sezin Uçar'ın MLKP terör örgütü içerisinde faaliyet yürütürken Tunceli ili Ovacık ilçesinde 22/8/2016 tarihinde yaşanan çatışmalar sonucunda hayatlarını kaybeden V.G. ve Ü.Y. isimli örgüt mensuplarının 26/8/2016 günü Tunceli ilinde MLKP terör örgütünün organizesinde yapılan cenaze törenine katıldığı tespit edilmiştir.

vi. Başvurucu Sezin Uçar'ın MLKP terör örgütü içerisinde faaliyet yürütürken Suriye'nin Minbiç kentinde yaşanan çatışmalar sonucunda ölen S.Ç. için MLKP terör örgütünün çağrısı üzerine 27/6/2016 tarihinde düzenlenen etkinliğe katıldığı belirlenmiştir.

45. Başvurucular cenaze merasimi veya anma töreni şeklinde bir kısım etkinliğe katıldıkları terör örgütü mensuplarıyla ilgili genel olarak bu kişileri avukat-müvekkil ilişkisi dolayısıyla tanıdıklarını ifade etmişlerdir. Bir terör örgütü mensubunun cenaze törenine katılmanın her durumda örgütsel ilişkiyi gösteren bir unsur olduğunu söylemek mümkün değildir. Bununla birlikte belirli durumlarda terör örgütü mensuplarıyla ilgili cenaze merasimlerine katılmanın veya bir takım anma etkinliklerinde bulunmanın örgütsel ilişki bakımından bir olgu olarak değerlendirilmesi de söz konusu olabilir. Bu bağlamda her bir somut olayın kendi koşulları içinde ve olayın özellikleri göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerekir.

46. Somut olayda avukat olan başvurucuların MLKP terör örgütü üyesi iken çeşitli yerlerdeki çatışmalarda ölen terör örgütü mensupları için düzenlenen birçok etkinliğe katılmaları söz konusudur. Yine başvurucuların katıldıkları bu etkinlikler İstanbul, Tunceli ve Adana gibi farklı illerde gerçekleştirilmiştir. Öte yandan bu tören ve anma etkinlikler MLKP terör örgütünün internet üzerinde yaptığı çağrılar üzerine tertip edilmiştir. Dahası bunlarda örgütün propagandası niteliğinde bir takım faaliyetlerde bulunulmuş; hatta birinde silahla ateş dahi açılmıştır. Bu itibarla başvurucuların anılan tören ve etkinliklere katılma eylemlerinin -avukat müvekkil ilişkisinin ötesinde- örgütsel bir bağlantıya işaret eden yönünün bulunduğunu söylemek mümkün görünmektedir.

47. Nitekim Yargıtay da terör örgütü propagandasına dönüştürülmeyen insani mülahazalarla gerçekleştirilen taziye ziyaretleri gibi eylemlerin silahlı terör örgütü faaliyeti kapsamında kabul edilemeyeceğini belirtmekle birlikte, terör örgütü yöneticilerinin talimatı veya örgütün çağrıları doğrultusunda gerçekleştirilen ve terör örgütünün propagandasına dönüşen şiddet eylemleri ve faaliyetlerini bu kapsamda görmemektedir. Bununla ilgili olarak Yargıtay 16. Ceza Dairesi 28/5/2019 tarihli ve E.2019/3165, K.2019/4105 sayılı kararında "... 2014-2016 yılları arasında silahlı terör örgütü PKK/KCK’ya müzahir yayın organlarınca yapılan çağrılar üzerine gerçekleştirilen, şiddet içeren ve terör örgütünün propagandasına dönüşen terör örgütü mensuplarının cenaze definlerine ve yasadışı gösteri yürüyüşlerine katılan sanığın süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren eylemleri nedeniyle silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair kabulde isabetsizlik [olmadığı]" değerlendirmesinde bulunmuştur.

48. Öte yandan MLKP terör örgütüne katılıp Suriye'ye gitmesinden endişe ettikleri bir yakınlarıyla ilgili olarak bilgi almak için başvurucu Özlem Gümüştaş ile görüşen tanıklar C.K. ve G.K. başvurucunun kendilerine konuyla ilgili araştırma yaptıktan sonra bilgi ileteceğini ve polise gitmemeleri gerektiğini söylediğini ifade etmişlerdir. Tanık G.K. ayrıca başvurucunun kendisine Rojava devriminin çok büyük evrensel devrim olduğunu, orada kazanılmışlık olduğunu, hatta avukat arkadaşlarının bile oraya gittiğini, çocukları Suriye’ye giden birçok ailenin kendilerine başvurduğunu, ESP İl Başkanlığında çalışan yöneticilerin dahi YPG'nin özel daveti ile oraya gittiğini söylediğini de dile getirmiştir.

49. Başvurucu Sezin Uçar yönünden ise sosyal medya üzerinden yapılan bazı paylaşımlarda da terörle ilgili hususların bulunduğu görülmektedir. Bu kapsamda başvurucunun 20/10/2014 tarihinde -cenaze merasimine de katılmış olduğu- MLKP terör örgütü üyesi S.B.nin görüntüsünün olduğu pankartı paylaştığı; 10/12/2014 tarihinde MLKP terör örgütü üyesi olan ve bir çatışmada ölen Y.S. isimli kişinin fotoğrafını paylaştığı; 8/3/2015 tarihinde MLKP terör örgütünün flamasını taşıyan bir örgüt mensubunun fotoğrafını paylaştığı; 15/3/2015 tarihinde MLKP terör örgütü üyesi olan ve Rojovada 7/3/2015 tarihinde ölen I.H. isimli kişinin görüntüsünü paylaştığı; 1/9/2017 tarihinde ise28/8/2017 tarihinde etkisiz hale getirilen MLKP terör örgütü kırsal alan sorumlusu H.A. ile ilgili anma ve taziye haberi paylaştığıtespit edilmiştir.

50. Buna göre başvurucuların MLKP terör örgütünün internet üzerinden yaptığı çağrılar üzerine silahlı çatışmalarda ölen teröristlerle ilgili olarak farklı şehirlerde gerçekleştirilen ve terör örgütünün propagandasının yapıldığı birçok cenaze töreni ve anma etkinliğine katılmalarının yanı sıra tanık beyanları ve sosyal medya paylaşımlarının soruşturma mercilerince bir bütün olarak MLKP terör örgütüyle bağlantılı bir suçlama bakımından kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğunu söylemek mümkün değildir.

51. Diğer taraftan başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.

52. Başvurucuların tutuklanmasına karar verilen terör örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 24; Gülser Yıldırım (2), § 148).

53. Somut olayda Hâkimlikçe başvurucuların tutuklanmasına karar verilirken suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı itibarıyla kaçma şüphesinin bulunmasına, delillerin karartılması ihtimaline, isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesindeki katalog suçlar arasında yer almasına, suçun konusunun ağırlığı ve önemi dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacak olmasına ve suça ilişkin yaptırımın niteliğine göre tutuklamanın ölçülü olmasına dayanıldığı görülmektedir.

54. Buna göre somut olayın koşullarında Hâkimlik tarafından verilen kararların içeriği değerlendirildiğinde başvurucular yönünden özellikle delilleri etkileme ihtimaline ve kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

55. Başvurucular hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

56. Öncelikle örgüt suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64).

57. Somut olayda başvurucuların terörle bağlantılı bir suç nedeniyle tutuklandıkları dikkate alındığında Hâkimliğin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

58. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların tutuklamalarının hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

59. Buna göre başvurucuların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 18/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.