2018/22268

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ RIZA AKINCI VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/22268)

 

Karar Tarihi: 15/6/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucular

:

1. Ali Rıza AKINCI

 

 

2. Cengiz ARSLAN

 

 

3. Emre ŞAHİN

 

 

4. Halil İbrahim TÜRK

 

 

5. Hüseyin ALINTAŞ

 

 

6. Kerem AKSOY

 

 

7. Muhammet BAYCA

 

 

8. Muhammet KARAMARA

 

 

9. Nuray GÜNDOĞDU

 

 

10. Onur TERCANLI

 

 

11. Rafet RENGİN

 

 

12. Sinan ARSLAN

 

 

13. Turan ŞAHİN

 

 

14. Yaşar GÜNGÖR

 

 

15. Yaşar YILMAZ

 

 

16. Rafet RENGİN

 

 

17. Fedai SAYAR

 

 

18. Neşet ARSLAN

Başvurucular Vekili

:

Av. Ahmet ÇAVUŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, belediye tarafından tahsil edilen hat devir ücretinin iade edilmesi amacıyla yapılan düzeltme şikâyet başvurusunun reddi üzerine açılan davanın aynı konuda lehe Danıştay ve bölge idare mahkemesi kararları olduğu hâlde süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular muhtelif tarihlerde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Konularının aynı olması nedeniyle 2018/22276, 2018/22291, 2018/22300, 2018/22304, 2018/22312, 2018/33498, 2018/33514, 2018/33518, 2018/33523, 2018/33525, 2018/33542, 2018/33550, 2018/33803, 2018/33819, 2019/21983, 2019/27442, 2019/27416 numaralı başvuru dosyalarının 2018/22268 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucular minibüs plakalı toplu taşıma araçlarını 2011 ile 2015 yılları arasında satın almıştır. Samsun Büyükşehir Belediyesi (Belediye) söz konusu devirlerin tescili sırasında 2.198 TL ile 23.500 TL arasında değişen tutarlarda hat devir ücretini tahakkuk ettirmiştir. Başvuruculardan bazıları taksitle bazıları ise peşin olarak ödeme yapmıştır.

10. Başvurucular tahakkuktan itibaren 3 ay ile 6 yıl arasında değişen süreler geçtikten sonra 2016 ve 2017 yıllarında muhtelif tarihlerde Belediyeye düzeltme başvurusunda bulunmuştur. Başvurucular, hat devir ücreti tahsil edilmesinin kanuna aykırı olduğunu iddia ederek iadesini talep etmiştir. Belediye cevap vermemek suretiyle başvuruları zımnen reddetmiştir.

11. Başvurucular söz konusu zımnen ret işlemlerinin iptali istemiyle Samsun Vergi Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme 14/11/2016 tarihi ile 18/8/2017 tarihleri arasında vermiş olduğu kararlar ile dilekçelerin Belediyeye tevdiine karar vermiştir. Kararlarda; başvurucuların 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 116. ve devamı maddelerinde düzenlenen hata düzeltme başvurusunda bulundukları, 213 sayılı Kanun'a göre bu yolun işletilebilmesi için Belediye Başkanlığına ayrıca şikâyet başvurusu yapılması gerektiği belirtilmiştir.

12. Dilekçelerin Belediyeye tevdii üzerine Belediye cevap vermemek suretiyle şikâyet başvurularını zımnen reddetmiştir.

13. Başvurucular zımnen ret işlemlerinin iptali istemiyle 2017 ve 2018 yıllarında ayrı ayrı dava açmıştır. Dava dilekçelerinde özetle 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 97. maddesi kapsamında olayda belediyelerin ücret tahsil etmesini gerektiren bir faaliyet bulunmadığından tahsil edilen ücretin hukuka aykırı olduğu, vergi hatası kapsamında iade edilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.

14. Belediye savunmasında söz konusu devir ücretinin Belediye meclisi kararı ile 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesine istinaden yürürlüğe konulan tarifeye göre alındığını, başvurucuların hiçbir itirazda bulunmaksızın ödemeyi yaptıklarını belirterek davaların reddini savunmuştur.

15. Mahkeme bir kısım davalarda 8/3/2018, 9/3/2018, 30/3/2018 ve 10/5/2018 tarihinde kabul kararı vermiştir. Kararlarda, 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesi uyarınca ilgililerin isteğine bağlı ifa edilen hizmetler için alınacak bedellere ilişkin olarak belediye meclisine yetki verileceği fakat uyuşmazlık konusu olayda Belediyece yapılmış bir hizmetin bulunmadığı ifade edilmiştir. Yapılmayan bir hizmetten ücret tahsil edilmesinin ise vergi hatası niteliğinde olduğu vurgulanmıştır. Davalı Belediye kararlara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Samsun Bölge İdare Mahkemesi (Bölge İdare Mahkemesi) 1. Vergi Dava Dairesi 31/5/2018 ve 13/6/2018 tarihinde vermiş olduğu kararlar ile istinaf başvurularını kabul ederek mahkeme kararlarını kaldırmış ve davaların süre aşımı gerekçesiyle reddine karar vermiştir. Kararlarda "davacıların ödedikleri hat devir ücretinin 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesi kapsamında ve ücret niteliğinde olduğu, aynı Kanun'un 98. maddesinde yalnızca vergi, harç ve katılma payları hakkında 213 sayılı Kanun'a göndermede bulunulduğundan ücret niteliğinde olan kamu alacakları için 213 sayılı Kanun hükümlerinin ve bu bağlamda 213 sayılı Kanun'da yer alan düzeltme şikâyet yolunun somut olayda uygulanamayacağı" belirtilmiştir. Bu gerekçeye göre "hat devir ücretinin tahakkuk ve tahsilini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde dava açılması gerektiği olayda ise bu sürenin geçtiği" belirtilmiştir.

16. Mahkeme davaların bir kısmını ise 28/6/2018 ve 29/6/2018 tarihinde vermiş olduğu kararlar ile doğrudan süre aşımı gerekçesiyle reddetmiştir. Kararlarda Bölge İdare Mahkemesinin yukarıda belirtilen gerekçesine yer verilmiştir. Kararlara karşı yapılan istinaf talepleri Bölge İdare Mahkemesince reddedilmiştir.

17. Mahkeme bazı davaları ise 7/5/2018, 14/5/2018 ve 16/5/2018 tarihinde vermiş olduğu kararlar ile görev yönünden reddetmiştir. Kararlarda dava konusu olan devir ücretinin niteliği itibarıyla vergi, resim, harç ve benzeri mali yüküm ile bunların zam ve cezası olmadığı ifade edilmiştir. Mahkemenin görev ret kararı üzerine davaya bakan Samsun 1. İdare Mahkemesi ile 2. İdare Mahkemesi 10/5/2019, 22/10/2018 ve 8/11/2018 tarihinde vermiş olduğu kararlar ile davaları süre aşımı gerekçesiyle reddetmiştir. Gerekçede, ödeme tarihinden itibaren dava açma süresi içinde doğrudan açılması veya idari başvuru yapılması gerektiği hâlde bu süre geçtikten sonra idari başvuru yapıldığı, süresinden sonra yapılan başvurunun dava açma süresini etkilemediği belirtilmiştir. Kararlara karşı yapılan istinaf talepleri ise Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi tarafından reddedilmiştir.

18. Başvurucular nihai kararların kendilerine tebliğ edilmesinden ardından muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Kanun Hükümleri

19. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür."

20. 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesi şöyledir:

"Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet (...) (2) için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. Belediye'ye tekel olarak verilmiş işler kendi özel hükümlerine tabidir."

21. 2464 sayılı Kanun'un 98. maddesi şöyledir:

"Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanuna göre alınacak vergi, harç ve katılma payları hakkında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve bunların ek ve tadilleri hükümleri uygulanır."

22. 213 sayılı Kanun’nun 116. maddesi şöyledir:

"Vergi hatası, vergiye mütaallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır."

23. 213 sayılı Kanun’un 122. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Mükellefler, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilirler."

24. 213 sayılı Kanun’un 124. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanlar şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına müracaat edebilirler."

B. Danıştay Kararı

25. Başvurucu tarafından dayanılan Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 2/12/2010 tarihli ve E.2008/7221 ve K.2010/632 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"İstemin Özeti : Toplu taşıma faaliyetinde kullanılan aracın önceki malikinden devri sırasında davalı belediye tarafından istenilen devir temlik ücreti istenmesine ilişkin işlemin iptali ve ücretin ödenen kısmının iadesi istemiyle açılan davayı; İçişleri Bakanlığınca 15.6.2006 tarih ve 26199 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Büyükşehir Belediyeleri Koordinasyon Merkezleri Yönetmeliğinin 28/2. maddesinde, taksi, dolmuş, minibüs ve umum servis araçları ile toplu taşım araçlarının tahsis süreleri, ticari plaka sayıları ile bu plakaların verilmesine ilişkin usul, esas ve devir ücretlerinin Ulaşım Koordinasyon Merkezince tespit edileceği düzenlemesine yer verildiği, dosyanın incelenmesinden, toplu taşıma faaliyetinde kullanılan aracın satış ve devir sözleşmesi ile önceki malikinden davacı adına devrinin yapılması için davalı idare tarafından devir temlik ücreti salındığı ve bu ücretin davacı tarafından ödendiği, 12.12.2007 tarih ve 247 sayılı Ulaşım Koordinasyon Merkezinin toplu taşıma izin belgeli araçlardan devir temlik ücreti alınmasına ilişkin kararına istinaden davalı belediyece alınan ücretin kanuni dayanağının bulunmadığı iddiasıyla ücret istenmesine ilişkin işlemin iptali ve ödenen tutarın iadesi istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı, 5393 sayılı Belediye Kanunu ile 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri kanununda genel anlamda ulaşım ve toplu taşıma faaliyetlerine ilişkin yetki ve sorumluluklarının düzenlendiği, bunun yanısıra, bu hizmetlerin ifası için Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) kurulacağı, bu birimin kuruluş, görev ve yetkilerini düzenleme konusunda İçişleri Bakanlığına yönetmelik çıkarma yetkisinin verildiğinin görüldüğü, bireyler için bir hukuki güvence oluşturmak bakımından vergilerin kanuniliği ilkesi gereği mali yükümlülük anlamında getirilen sorumlulukların doğrudan kanunla düzenlenmesi gerektiği, yönetmelikle mali yükümlülük ihdas edilemeyeceği, ancak dava konusu olayda, davalı belediyece salınan devir temlik ücretinin dayanağının anılan yönetmeliğin 28/2 maddesi olduğu, zira Kanun hükümlerinde Büyükşehir belediyelerine bu ücretin alınması konusunda bir yetki verilmediğinin görüldüğü, sonuç olarak anılan yönetmeliğin 28/2 maddesi ile ihdas edilen vergi benzeri mali yükümlülüğün kanunla düzenlenmesi gereken bir alana ilişkin olması nedeniyle Anayasanın 73/3 maddesine aykırılık teşkil ettiği, bunun yanısıra 2464 sayılı Kanunun 97. maddesinin de dava konusu devir temlik ücreti açısından hukuki dayanak oluşturamayacağı, zira, olayda belediyece yapılmış bir hizmetin bulunmadığının görüldüğü, bu durumda davacı adına devir temlik ücreti salınmasında ve tahsil edilmesinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle kabul eden Bursa 1. Vergi Mahkemesinin 23.7.2008 tarih ve E:2007/1126, K:2008/1559 sayılı kararının; dava konusu devir temlik ücretinin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

...

Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar, sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 15/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

27. Başvurucular; başvuru konusu olayda Belediyenin yapmış olduğu herhangi bir hizmet olmadığından hat devir ücreti adı altında bir ücret tahsil edemeyeceğini, dolayısıyla ortada vergi hatası bulunduğunu belirterek düzeltme şikâyet yoluna başvurulabileceğini iddia etmiştir. Başvurucular benzer konuda açılan davalarda Danıştayın lehe bir kararı olduğu gibi Bölge İdare Mahkemelerinin de lehe kararları olduğunu belirterek davalarının süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma haklarının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddiaları ödedikleri hat devir ücretinin iadesi için yaptıkları düzeltme şikâyet başvurusu üzerine açtıkları davanın süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesine ve aynı konuda farklı kararlar verilmesine ilişkin olup bu iddialar adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden değerlendirilmiştir.

29. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

30. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

31. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Dava açmak isteyen kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmadığı müddetçe dava açma koşullarına sınırlamalar getirilebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 36).

32. Dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

33. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46). Diğer taraftan başvurucuların yargısal süreçte dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

34. Somut başvuruda derece mahkemeleri başvuruya konu davaları süresinde açılmadıkları gerekçesiyle reddetmişler ve kararlar bu şekilde kesinleşmiştir. Mahkemeler gerekçelerinde tahakkuk ve tahsilden sonra 30 (idare mahkemesinde 60) gün içinde dava açılması gerektiğini oysa davacıların bu süreler geçtikten sonra Belediyeye 213 sayılı Kanun kapsamında başvuru yapmalarının ardından dava açtıklarını fakat bu başvuruların geçmiş olan dava açma süresi üzerinde etkisi bulunmadığını belirtmiştir. Kararların asıl kanuni dayanağını 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinin (bkz. § 19) oluşturduğu anlaşılmaktadır.

35. Dava açmanın bir süreye bağlanmasının meşru amacının ne olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi tarafından müteaddit defa incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu incelemelerinde idari işlem ya da eylemlere karşı açılacak davalarda süre koşulu öngörülmesinin en genel ifadesiyle idari istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacı bulunduğuna işaret etmiştir (daha ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ayşe Yıldırım, B. No: 2014/5, 25/10/2017, §§ 54, 55; Fatma Altuner, B. No: 2014/17714, 26/10/2017, §§ 48, 49; Çölbeyi Lojistik Nakliyat Gümrükleme Denizcilik İnşaat Turizm Sanayii ve Ticaret Limitet Şirketi, B. No: 2014/12354, 9/11/2017, § 52).

36. Somut başvuruda tartışılması gereken mesele davaların süre aşımı gerekçesiyle reddine ilişkin yorumunun ölçülü olup olmadığıdır. Ölçülülük ilkesi, öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını ve bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir. Öngörülen tedbirin olağan dışı ve aşırı bir yük altına sokması durumunda müdahalenin ölçülü olduğundan söz edilemez (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38). Müdahalenin ölçülülüğü değerlendirilirken ilgili yasal düzenlemelerle birlikte somut olayın koşulları ve başvurucunun tutumu da gözönünde bulundurulmalıdır (Ahmet Ersoy ve diğerleri, B. No: 2014/4212, 5/4/2017, § 50).

37. Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38; Emrah Yayla [GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020, § 68).

38. Mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında ilk değerlendirilmesi gereken husus elverişlilik ve gereklilik kriterleridir. Başvurucuların davalarının süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesinin idari istikrarın sağlanması meşru amacına ulaşılması yönünden elverişli ve gerekli bir araç olduğu açıktır. Somut olayda değerlendirilmesi gereken orantılılıktır.

39. Somut olayda derece mahkemeleri, hat devir ücretinin tahsilinin hukuki olup olmadığından önce bu iddianın düzeltme şikâyet yolu kapsamında incelenip incelenemeyeceği sorununu öncelikle yorumlayarak değerlendirmiştir. Mahkemeler özetle 2464 sayılı Kanun'un 97. maddesi dayanak gösterilerek tahakkuk ve tahsil edilen devir ücreti için aynı Kanun'un 98. maddesinin açık hükmü gereği -vergi, harç ve katılma payı- olmayan devir ücreti için 213 sayılı Kanun'un ve dolayısıyla bu Kanun'da düzenlenen düzeltme şikâyet yolunun uygulanamayacağını belirlemiştir. Söz konusu belirlemenin ardından da olağan dava açma süresinde açılmayan davanın reddine karar vermiştir

40. Başvurucuların temel iddiası dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme şikâyet başvurusu üzerine açtıkları davalarının esasının incelenmesi gerektiği iddiasıdır.

41. Kişilerin hukuka aykırı gördükleri her türlü vergi, resim, harç işlemlerine karşı yasal süresi içinde vergi mahkemelerinde dava açmaları gerekir. Vergi mahkemelerinde dava açma süresi otuz gündür. Yasal dava açma süresinin geçmesinden sonra bu işlemlere karşı dava açılması mümkün değildir. Bununla beraber kanun koyucu dava açma süresinin geçtiği durumlarda hukuki hata niteliğinde olmayan hataların düzeltilmesi amacıyla düzeltme ve şikâyet yolunu ihdas etmiştir. Vergi hatası düzeltme ve şikâyet yolu 213 sayılı Kanun'un 116. ve 117. maddelerinde düzenlenen ve hukuki uyuşmazlık niteliği taşımayan hataların yapılması nedeniyle mükelleften haksız yere vergi alınması durumunda başvurulabilecek bir idari başvuru mekanizmasıdır. Bu yola başvurulabilmesi için bir vergilendirme hatasının bulunması ve bu hatanın vergilendirme işlemine karşı dava açma süresinin geçmesinden sonra ortaya çıkmış olması gerekmektedir. Kişiler dava açma süresi geçmiş ve hata içerdiğini düşünüyorlarsa öncelikle bağlı bulundukları vergi dairesine düzeltme başvurusunda bulunmalıdır. Düzeltme başvurusunun reddedilmesi hâlinde mükellefin belediye başkanlığına/Maliye Bakanlığına şikâyet yoluna başvurmaları gerekir. Belediye başkanlığı/Maliye Bakanlığı tarafından da şikâyetin yerinde görülmeyerek reddi durumunda otuz gün içinde vergi mahkemesinde dava açılması gerekir. Şikâyet, tüketilmesi zorunlu bir idari başvuru yolu olup şikâyet yoluna başvurulmadan vergi mahkemesinde dava açılması mümkün değildir (benzer değerlendirmeler için bkz. Çölbeyi Lojistik Nakliyat Gümrükleme Denizcilik İnşaat Turizm Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi, §§ 54-56).

42. Gerek vergi hatasından gerekse hukuki uyuşmazlıktan kaynaklanan vergi ihtilaflarında genel kural, vergi mahkemesi nezdinde dava açılmasıdır. Bununla birlikte vergilendirme işlemlerinden doğan ihtilaf bir hatadan kaynaklanmakta ise dava yoluna göre daha kolay olan düzeltme şikâyet yoluna gidilmesi mümkündür. Ancak bu durumda ortada bir hukuki uyuşmazlık değil vergi hatasının bulunması gerekmektedir. Düzeltme ve şikâyet konusu olan hususun vergi hatası veya hukuki uyuşmazlık kapsamından hangisine girdiği de başlı başına bir yorum ve değerlendirme gerektirmektedir (Ali Şahin ve Cafer Aksakal, B. No: 2014/4230, 11/1/2017§67).

43. Başvurucular hat devir ücretinin ödedikleri tarihten itibaren süresi içinde vergi davası açmamış, bunun yerine sınırlı uygulama alanı olan düzeltme şikâyet başvurusu yaparak sonuç elde etmeye çalışmıştır. Derece mahkemeleri de somut olayın koşullarının düzeltme şikâyet kapsamında değerlendirilemeyeceği yorumuyla sonuca varmıştır. Her ne kadar benzer konuda başka Bölge İdare Mahkemeleri tarafından farklı kararlar verilmiş ise de süresinde açılan bir davadan farklı olarak düzeltme şikâyet yolunun işletilmesi ve düzeltme şikâyet yolunda ise mevzuat hükümlerinden ziyade karar mercilerinin yorumlarının daha çok ön plana çıkması hususları birlikte değerlendirildiğinde olayda 213 sayılı Kanun'un uygulanamayacağı dolayısıyla düzeltme şikâyet başvurusuna konu olmayacağına ilişkin yorumunun hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine ters düşecek bir nitelik arz etmediği gibi orantılı olmadığının söylenemeyeceği sonucuna varılmaktadır.

44. Başvurucu tarafından dayanak yapılan Danıştay kararında (bkz. § 25) ise devir ücretinin niteliğine ilişkin değerlendirmede bulunulduğu görülmekle birlikte devir ücretinin iadesi istemiyle olağan dava açma süresinden sonra yapılan başvurularda vergi hatası kapsamında düzeltme şikâyet yolunun işletilebileceği yönünde bir değerlendirme ve sonuç içermediği görülmektedir.

45. Buna göre başvurucuların mahkemeye erişim haklarına yönelik müdahalenin ölçülü olduğu, dolayısıyla belirtilen şikâyet bağlamında mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

46. Diğer taraftan başvuruya konu davalarda derece mahkemelerince uyuşmazlığın esasına yönelik bir değerlendirme yapılamadığından devir ücretinin hukuki niteliğine ilişkin ayrı bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.

47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

48. Başvurucular, Belediyenin faaliyeti olmamasına rağmen kendilerinden haksız bir şekilde devir ücreti tahsil edildiğini belirtmiştir. Tahsil edilen ücret nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

49. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, § 17).

50. Somut olayda başvurucuların süresi içinde olağan dava yoluna başvurmadıkları süresinden sonra vergi hatası kapsamında başvurdukları düzeltme şikâyet yolunun ise derece mahkemeleri tarafından uyuşmazlığın esasının incelenmesi için elverişli bir yol olarak kabul edilmediği ve derece mahkemelerinin bu yorumlarının Anayasa Mahkemesince mahkemeye erişim hakkını ihlal eder nitelikte görülmediği dikkate alındığında başvurucuların hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmediği sonucuna varılmıştır.

51. Açıklanan gerekçelerle başvurucular tarafından, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 15/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.