2018/22691

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HASAN MUTLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/22691)

 

Karar Tarihi: 30/6/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

Hasan MUTLU

Vekili

:

Av. Oktay YAVUZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, hükmedilen kamulaştırma bedelinin yetersiz olması ve kamulaştırma tarihi ile ödeme tarihi arasındaki enflasyon farkının karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/7/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyet yönünden Komisyonca ayırma kararı verilerek anılan şikâyet 2019/8748 başvuru numarasına kaydedilmiş ve belirtilen şikâyetin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna 18/6/2019 tarihinde karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kalan kısmının kabul edilemez olduğu hususunda oybirliği sağlanamaması nedeniyle kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 1965 doğumlu olup Trabzon'da ikamet etmektedir.

9. Başvurucu, Trabzon ili Merkez Akyazı beldesi (1) No.lu Beşirli Mahallesi'nde kâin 1.600 ada 12 parsel No.lu ve 1.038,46 m² büyüklüğündeki taşınmazın 13/320 oranında hissedarıdır. Anılan taşınmazın 544,35 m²lik bölümü "Trabzon Şehir Geçişi Kanuni Bulvarı ve Akyazı Sahil Bağlantı Yolu" projesi için acele kamulaştırma usulüyle Karayolları Genel Müdürlüğü (İdare) tarafından kamulaştırılmıştır. Trabzon 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyadan anlaşılmayan bir tarihte verdiği karar üzerine İdare tarafından taşınmaza el konulmuştur. Acele kamulaştırma sırasında tüm maliklere toplam 1.088.700 TL ödeme yapılmıştır.

10. Tarafların kamulaştırma bedeli hususunda uzlaşmaya varamamaları üzerine İdare taşınmazın 544,35 m²lik bölümü için 29/5/2014 tarihinde Trabzon 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırma bedelinin tespiti davası açmıştır. Dava bireysel başvuruya konu 12 No.lu parselin yanı sıra bireysel başvuruya konu olmayan 13 No.lu parseli de kapsamaktadır.

11. Mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde başvurucu, taşınmazın kalan bölümünün de kamulaştırılmasını talep etmiştir. Başvurucu ayrıca aynı mahallede kâin 1.603 ada 11 parsel No.lu taşınmaz için Trabzon 1. İdare Mahkemesinin E.2008/303 sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporunda 1.807 TL metrekare birim fiyatı belirlendiğini, bunun güncellenmesi hâlinde 3.000 TL'yi bulacağını belirtmiştir. Başvurucu yine aynı bölgeye yakın başka iki taşınmaz için Trabzon 1. ve 2. Asliye Hukuk Mahkemelerine sunulan bilirkişi raporlarında metrekare birim fiyatının 2.305,48 TL ve 2.520 TL olarak tespit edildiğini bildirmiştir. Başvurucu kendi taşınmazının özelliklerini belirterek metrekare birim fiyatının en az 5.000 TL olarak esas alınmasını talep etmiştir.

12. Mahkemece taşınmaz mahallinde yapılan keşif sonrası birinci bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 13/10/2014 tarihli raporda, taşınmazın kadastro parseli olduğu dikkate alınmak suretiyle metrekare birim fiyatı 2.150 TL olarak belirlenmiştir. Raporda, ihtilaf konusu 12 No.lu parsel ile 13 No.lu parsel için toplam 1.337.386 TL kamulaştırma bedeli hesaplanmış, acele kamulaştırma sırasında ödenen bedel düşüldükten sonra maliklere ödenmesi gereken tutar 93.306 TL şeklinde tespit edilmiştir.

13. Rapora yapılan itirazlar üzerine Mahkeme ikinci bir bilirkişi heyeti tayin etmiştir. Bu heyet tarafından düzenlenen 15/12/2014 tarihli raporda, taşınmazın metrekare birim fiyatı 2.250 TL olarak kabul edilmiştir. Taşınmazın metrekare birim fiyatı belirlenirken aynı mahallenin hudutları içinde olup 14/7/2004 tarihinde kamulaştırılan bir taşınmaz emsal alınmıştır. Raporda emsal taşınmazın nitelikleri dikkate alındığında dava konusu taşımazdan 3,5 kat daha değerli olduğu sonucuna ulaşılarak anılan taşınmaz için hesaplanan güncel birim fiyatının üç buçukta biri başvurucuya ait taşınmazın birim fiyatı olarak belirlenmiştir. Taşınmazın kamulaştırma dışı bırakılan kısmındaki değer kaybının %100 olacağı kabul edilmiştir. Raporda her iki parsel için kamulaştırma bedeli toplam 3.111.435 TL olarak belirlenmiş, acele kamulaştırma sırasında ödenen bedel düşüldükten sonra maliklere ödenmesi gereken tutar 1.867.355 TL şeklinde tespit edilmiştir.

14. Birinci bilirkişi heyeti tarafından verilen 11/2/2015 tarihli ek bilirkişi raporunda kamulaştırma bedeli 2.973.149 TL'ye, ödenmesi gereken tutar ise 1.729.069 TL'ye yükseltilmiştir.

15. Maliklerin 13 No.lu parsel yönünden davadan feragat etmesi üzerine ikinci bilirkişi heyeti sadece 12 No.lu parsele ilişkin hesaplama içeren 24/3/2015 tarihli ek rapor hazırlamıştır. Buna göre kamulaştırma bedeli 2.336.535 TL, maliklere ödenmesi gereken tutar ise 1.092.455 TL olarak hesaplanmıştır.

16. Birinci bilirkişi heyeti de sadece 12 No.lu parsele ilişkin olarak 24/4/2015 tarihinde ek rapor hazırlamıştır. Buna göre 12 No.lu parsel için maliklere ödenmesi gereken fark tutar 1.884.449 TL olarak hesaplanmıştır.

17. Mahkeme 29/6/2015 tarihli kararıyla, yeterli ve hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle ikinci bilirkişi heyetinin 24/3/2015 tarihli ek raporunu esas alarak taşınmazın kamulaştırma bedelini 2.336.535 TL şeklinde belirlemiş; acele kamulaştırma sırasında ödenen 1.088.700 TL'yi düştükten sonra kalan 1.247.835 TL'nin (Bu tutarın bilirkişi raporundakinden farklı olmasının bireysel başvuru konusu olmayan 13 No.lu parsel için acele kamulaştırma sırasında ödenen tutarın hesaplamaya katılmamasından kaynaklandığı değerlendirilmektedir.) maliklere ödenmesine hükmetmiştir. Mahkeme bu tutarın 50.693 TL'sinin başvurucuya ödenmesine karar vermiştir.

18. Başvurucunun da aralarında bulunduğu malikler karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Temyiz dilekçesinde, taşınmazın bedelinin düşük takdir edildiği ileri sürülmüştür. Dilekçede aynı bölgedeki başka taşınmazlar için belirlenen metrekare birim fiyatlarının 2.450 TL, 2.500 TL ve 2.515 TL şeklinde olduğu belirtilmiştir. Davacılar, kendi taşınmazlarının özelliklerinin emsal gösterdikleri taşınmazlara nazaran daha iyi olduğunu ifade etmiştir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi (Daire) 10/10/2016 tarihli kararıyla usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararını onamıştır.

19. Davacılar benzer gerekçeler ileri sürerek kararın düzeltilmesi yoluna başvurmuştur. Daire 14/5/2018 tarihli kararıyla ilk derece mahkemesi kararını, taşınmazın kamulaştırılmayan kısmının idare adına tescil edilmesine ilişkin hüküm fıkrası eklemek suretiyle düzelterek onamıştır.

20. Nihai karar 19/6/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 18/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

21. Bu arada davacılar ilk derece mahkemesi kararından sonra yargılama süreci devam ederken 30/9/2014 ile 29/6/2015 tarihleri arasındaki dönem için 80.290,51 TL faiz ödenmesi talebiyle İdare aleyhine icra takibi başlatmıştır. Trabzon 4. İcra Dairesi 28/5/2015 tarihinde İdareye icra emri göndermiştir. İdare 9/6/2016 tarihinde davacılara 81.360,55 TL ödeme yapmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

22. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun "Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili" kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, … asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, … idare adına tesciline karar verilmesini ister.

Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, … taşınmaz malın malikine … bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur.

Mahkemece yapılan duruşmada tarafların bedelde anlaşamamaları halinde hakim, en geç on gün içinde keşif ve otuz gün sonrası için de duruşma günü tayin ederek, 15 inci maddede sayılan bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda taşınmaz malın değerini tespit için mahallinde keşif yapar…

Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin beyanını da dikkate alarak, 11 inci maddedeki esaslar doğrultusunda taşınmaz malın değerini belirten raporlarını onbeş gün içinde mahkemeye verirler. Mahkeme bu raporu, duruşma günü beklenmeksizin taraflara tebliğ eder. Yapılacak duruşmaya hakim, taraflar veya vekillerini ve bilirkişileri çağırır. Bu duruşmada tarafların bilirkişi raporlarına varsa itirazları dinlenir ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı beyanları alınır.

Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde gerektiğinde hakim tarafından onbeş gün içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir ve hakim, tarafların ve bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit eder. Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının kamulaştırılma bedelidir. … İdarece, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına … dair makbuzun ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir ve bu karar, tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir. Tescil hükmü kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz hakları saklıdır.

Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.

…"

23. 2942 sayılı Kanun’un "Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları" kenar başlıklı 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"15 inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın;

a) Cins ve nevini,

b) Yüzölçümünü,

c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,

d)Varsa vergi beyanını,

e)Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,

f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini,

g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini,

h) Yapılarda, (…)(2) resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını,

ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,

Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler.

Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz.

..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Anayasa Mahkemesi 30/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kamulaştırma Bedelinin Yetersiz Olduğuna İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu, Mahkemenin hükme esas aldığı ikinci bilirkişi heyetince düzenlenen raporda taşınmazın metrekare birim değeri olarak tespit edilen 2.250 TL'nin düşük olduğu yolundaki itirazlarının derece mahkemelerince karşılanmadığından yakınmıştır. Başvurucu, Mahkemeye ibraz ettikleri emsal bilirkişi raporlarının dikkate alınmadığından şikâyet etmiştir. Bilirkişi raporlarının gerekçesiz olduğunu iddia eden başvurucu, Mahkemece bunların hükme esas alınmasının hak kaybına yol açtığını savunmuştur. Başvurucu tüm bunların mülkiyet hakkını, adil yargılanma hakkını ve eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ifade etmiştir.

2. Değerlendirme

26. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

27. Anayasa'nın ''Kamulaştırma'' kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:

"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır."

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun tüm şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

29. Somut olayda başvurucunun hissedarı olduğu taşınmaz kamulaştırılmıştır. Taşınmaz mal varlığının Anayasa’nın 35. maddesinde yer alan mülkiyet hakkının kapsamına dâhil olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Başvurucunun hissedarı olduğu taşınmazın mülkiyetinin devletin üstün buyurma gücüne dayanılarak Hazineye geçmiş olmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır.

30. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir.

31. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun düşebilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).

32. Somut olayda taşınmazın kamulaştırılmasının kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunmadığı hususunda başvurucunun bir şikâyeti yoktur. Ayrıca başvurunun bu yönleriyle resen incelenmesini gerektiren bir neden de tespit edilememiştir. Dolayısıyla ölçülülük unsuruyla sınırlı bir denetim yapılacaktır.

33. Ölçülülük ilkesi elverişlilikgereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

34. Mülkiyet hakkından yoksun bırakma biçimindeki müdahalelerde, hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında gözetilmesi gereken adil denge ancak malike tazminat ödenmek suretiyle sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle mülkten yoksun bırakmalarda malike tazminat ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca kamulaştırma yoluyla malikin mülkiyet hakkının sona erdirildiği hâllerde malike ödenmesi gereken tazminat taşınmazın gerçek bedelidir. Bu itibarla taşınmazın gerçek bedelinin ödenmediği durumlarda somut olayın koşulları da gözetilerek müdahalenin orantılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir (Cevat Aydın, B. No: 2014/13886, 4/10/2017, § 48).

35. Mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etki eden esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).

36. Başvurucu, ikinci bilirkişi heyetince hazırlanan rapor esas alınarak belirlenen kamulaştırma bedelinin düşük olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucuya göre bilirkişi tarafından hesaplanan 2.250 TL metrekare birim fiyatı düşüktür. Başvurucu ayrıca yargılama sırasında sunduğu emsallerin dikkate alınmadığını ileri sürmüştür. Vurgulanmalıdır ki taşınmaz bedelinin tespiti teknik ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Bu nedenle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu konuda uzmanlaşmış bir mahkeme olmadığı gibi Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkı kapsamında yapılan bireysel başvurularda bedel veya değer düşüklüğü karşılığını hesaplamak gibi bir görevi de bulunmamaktadır (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 52).

37. Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda başvurucunun hissedarı olduğu taşınmazın metrekare birim fiyatı belirlenirken aynı bölgede bulunan bir taşınmaz emsal alınmış ve başvurucuya ait taşınmazın niteliklerinin emsal taşınmaza göre oldukça düşük olduğu belirtilerek metrekare birim fiyatı 2.250 TL olarak tespit edilmiştir. Mahkemenin de bu rapordaki görüşü benimsediği anlaşılmıştır. Başvurucu, bu birim fiyatın düşük olduğunu ileri sürmekte ise de bilirkişi raporundaki tespitlerden hangisine itiraz ettiğini açıklamamıştır. Öte yandan Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucunun emsal olarak gösterdiği taşınmaz birim fiyatlarının neden dikkate alınmadığı açıklanmamış ise de gerekçe yükümlülüğünün tarafların her türlü iddialarının karşılanması gerektiği anlamına gelmediği hatırlanmalıdır. Derece mahkemelerinin uyuşmazlığın esasına etkili iddiaları karşılaması yeterlidir. Teknik bir mesele olan kamulaştırma bedelinin hesaplanmasına ilişkin uyuşmazlıklarda mahkemelerin bilirkişi raporuna atıfla karar vermesi tek başına kararın gerekçesiz olduğu anlamına gelmez. Bilirkişi raporuna atıf yapılmasının -özellikle raporda ciddi bir eksikliğin bulunmadığı veya başvurucuların rapora yönelik itirazlarının esaslı olmadığı hâllerde- ilgili ve yeterli gerekçe standardını karşıladığı kabul edilmelidir.

38. Başvuru formu incelendiğinde başvurucunun emsal gösterdiği taşınmazların hangi yönleriyle dikkate alınması gerektiğini açıklamadığı görülmektedir. Başvurucunun salt emsal olarak gösterdiği taşınmazlar için başka mahkemelerce belirlenen bedelin dikkate alınmadığına vurgu yaptığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki inceleme yetkisinin sınırları ve niteliği gözetildiğinde başvurucunun bu iddiasına yönelik daha öte bir inceleme yapılmasına yetecek verilerin başvurucu tarafından temin edilmediği görülmektedir. Bu durumda bilirkişi raporuna atıfla verilen kararın ilgili ve yeterli gerekçe standardını karşılamadığı sonucuna ulaşılmasını gerektiren bir neden bulunmamaktadır.

39. Sonuç olarak somut başvuruya konu olayda kamulaştırma yoluyla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle başvurucuya yüklenen külfetin taşınmazın gerçek bedelinin ödenmesi suretiyle telafi edildiği ve bu suretle kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkı arasında makul ve hakkaniyete uygun bir dengenin kurulduğu anlaşılmıştır. Bu durumda bedel tespiti boyutuyla mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

40. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kamulaştırma bedelinin yetersiz olduğuna yönelik şikâyeti bakımından mülkiyet hakkının ihlali iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Enflasyon Kaybının Karşılanmadığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

41. Başvurucu tescil kararından çok sonra faiz alacağına ulaştığını belirtmiş ve kamulaştırma tarihi ile ödeme tarihi arasındaki enflasyon farkının giderilmediğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

42. Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir bireysel başvuruyu inceler. Başvurucuların şikâyetlerini hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Başvurucuların maddi dayanaklar yönünden yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak, bunlara ilişkin delilleri Anayasa Mahkemesine sunmak; hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).

43. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi, kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa'ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucunun başvurusunun esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine inceletebilmesi için öncelikle kendisinin ihlal iddialarını gerekçelendirmesi, buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini sunması zorunludur (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 12/1/2021, § 24).

44. Başvurucu kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında yitirilen değerinin ödenmediğini belirtmekle yetinmiş, enflasyon sebebiyle oluşan kaybının ne kadar olduğuyla ilgili hiçbir açıklama yapmamıştır. Anayasa Mahkemesinin bir temyiz mercii olmadığı, bu sebeple resen harekete geçerek kamu makamlarının yaptığı tüm işlemleri hukuka uygunluk denetiminden geçirme gibi bir görevinin bulunmadığı bilinmelidir. Anayasa Mahkemesi başvurucuların temellendirebildiği şikâyetlerini inceler. Başvurucunun ödenen faizin kamulaştırma bedelinde enflasyon nedeniyle oluşan değer kaybını karşılamadığı şikâyetinin incelenebilmesi için kamulaştırma bedelinin enflasyon farkı giydirilmiş hâlinin ne olduğunu ve fiilen ne kadar ödeme yapıldığını göstermesi mecburidir. Somut olayda ise başvurucu bu yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Bu nedenle başvurucunun bu şikâyetini temellendiremediği sonucuna ulaşılmıştır.

45. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun enflasyon farkına yönelik şikâyeti bakımından mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kamulaştırma bedelinin yetersiz olması dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Enflasyon kaybının karşılanmaması dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.