2018/23027

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BURCU ÇAĞLAYAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/23027)

 

Karar Tarihi: 29/6/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Olcay ÖZCAN

Başvurucular

:

1. Burcu ÇAĞLAYAN

 

 

2. Dilber DALĞIRAN

 

 

3. Esin GÜLLÜ

 

 

4. Hüseyin Polat DALKIRAN

 

 

5. Mevlüt DALĞIRAN

 

 

6. Naciye Ruhsar DALĞIRAN

 

 

7. Serhat DALKIRAN

Başvurucular Vekili

:

Av. Hamdi Tahsin ULUS

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamulaştırılan taşınmaz üzerindeki muhdesatın bedelinin acele elkoyma dosyası ile ödendiği gerekçesiyle kamulaştırma bedeline dâhil edilmemesinden dolayı kamulaştırma bedelinin düşük tespit edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/8/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Ankara'nın Altındağ ilçesi İnkılap Mahallesi'nde bulunan 46 ada 15 parsel sayılı ahşap ev nitelikli ve 32,90 m² yüz ölçümlü taşınmaz başvurucuların murisi H.D. adına tapuya kayıtlıdır.

9. Bakanlar Kurulunun 21/1/2010 tarihli kararı ile Ulus Tarihî Kent Merkezi Yenileme Alanı Projesi'nin sınırları belirlenmiştir. Bu kapsamda Bakanlar Kurulunun 8/7/2013 tarihli ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının (İdare) 25/7/2013 tarihli encümen kararlarına istinaden taşınmazın kamulaştırılması için acele elkoyma kararı verilmesi istemiyle İdare tarafından 7/11/2013 tarihinde Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (1. Asliye Hukuk Mahkemesi) dava açılmıştır.

10. 1. Asliye Hukuk Mahkemesi refakatinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda şu tespitlere yer verilmiştir:

i. Ahşap ev vasıflı ve imar parseli olan taşınmaz, Ankara'nın en eski yerleşim birimi içinde, Ankara Valiliğine 145 metre mesafede ve meskûn mahalde yer almakta olup belediye hizmetlerinden faydalanmaktadır. Taşınmazın emlak vergisine esas değeri 617,18 TL/m²dir. Taşınmazın cinsi, konumu, vergi rayici, değerlendirme tarihinden önce gerçekleşen ve özel amacı olmayan emsallerin alım satım rayiçleri, Türkiye İstatistik Kurumu Toptan Eşya Fiyat Endeksi (TÜİK) verileri ve objektif ölçüler dikkate alındığında imar parseli olarak değeri 1.425 TL/m²dir. Bu durumda taşınmazın zemin bedelinin 46.882,50 TL (32,90 m² x 1.425 TL/m²) olduğu anlaşılmaktadır.

ii. Taşınmaz üzerinde zemin+bir normal katlı bina mevcuttur. Binanın zemin katının oturum alanı 62 m² ve birinci katın oturum alanı 62 m² olmak üzere toplam oturum alanı 124 m²dir. Dava tarihi olan 2013 yılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Mimarlık ve Mühendislik Hizmet Bedelinin Hesabında Kullanılacak 2013 Yılı Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğ (yaklaşık birim maliyetleri) dikkate alınarak yapılan hesaplamada taşınmazın III. sınıf A grubu yapılardan olduğu anlaşılmaktadır. Yapının birim maliyeti 490 TL/m², Kasım 2013 tarihindeki TÜİK verilerine göre ise birim maliyeti 519,37 TL/m²dir. Binanın yıpranma oranı %60 olarak tespit edilmiştir. Sonuç olarak yapı bedeli 25.760,75 TL (124 m² x 519,37 TL/m² x 0,40) olmaktadır.

11. 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 30/12/2013 tarihinde arsa bedeli 46.882,50 TL ile yapı bedeli 25.760,75 TL'nin depo edildiğini belirterek davayı kabul etmiş ve 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 3. ve 27. maddeleri gereğince taşınmaza el konulmasına karar vermiştir. Kararda ayrıca, yatırılan bedelin başvuruculara ödenmesi hükme bağlanmıştır.

12. İdare, dayanak gösterilen Bakanlar Kurulu kararının iptal edildiği, iptal kararı sonrası Bakanlar Kurulunun 22/6/2015 tarihli kararı ile Ulus Tarihî Kent Merkezi Yenileme Alanı Projesi'nin sınırlarının yeniden belirlendiği, bu kapsamda 28/6/2015 ve 24/8/2015tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararları ile İdarenin 30/7/2015 tarihli encümen kararına istinaden yeniden taşınmazın kamulaştırılması ve acele elkoyma kararı verilmesi yönünde karar alındığı gerekçesiyle 13/8/2015 tarihinde Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinde (24. Asliye Hukuk Mahkemesi) dava açmış ve taşınmaz hakkında acele kamulaştırma kararı verilmesini istemiştir.

13. 24. Asliye Hukuk Mahkemesi refakatinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda şu tespitlere yer verilmiştir:

i. Keşif tarihinde taşınmaz üzerinde zemin+bir normal katlı bina mevcuttur. İdarenin fiilî zeminde yapmış olduğu analizlerde zemin kat (depo) 275 analiz numarası ile muris H.D.ye ait 12 m²lik yapı, zemin kat (büfe) 274 analiz numarası ile muris H.D.ye ait 11 m²lik yapı ve zemin kat (berber) 271 analiz numarası ile Ş.Z.ye ait 10 m²lik yapı bulunduğu, bu yapıların üzerinde bulunan birinci normal katın 3000 ada 16 parselde değerlendirilmiş olduğu rapor edilmiştir.

ii. 2015 yılı Ağustos ayı yaklaşık birim maliyetleri ile yapı sınıfı dikkate alındığında;

- 271 analiz numarası ile Ş.Z.ye ait 10 m²lik yapının birim maliyeti 370 TL/m²dir. Yıpranma oranı %50 olarak tespit edilmiştir. Değerlendirme ayına göre enflasyon farkı ile birlikte yapı bedeli 1.942,50 TL (10 m² x 370 TL/m² x 1,05 x 0,50) olmaktadır.

- 274 analiz numarası ile muris H.D.ye ait 11 m²lik yapının birim maliyeti 370 TL/m²dir. Yıpranma oranı %50 olarak tespit edilmiştir. Değerlendirme ayına göre enflasyon farkı ile birlikte yapı bedeli 2.136,75 TL (11 m² x 370 TL/m² x 1,05 x 0,50) olmaktadır.

- 275 analiz numarası ile muris H.D.ye ait 12 m²lik yapının birim maliyeti 370 TL/m²dir. Yıpranma oranı %50 olarak tespit edilmiştir. Değerlendirme ayına göre enflasyon farkı ile birlikte yapı bedeli 2.331 TL (12 m² x 370 TL/m² x 1,05 x 0,50) olmaktadır.

iii. 2015 yılı Ağustos ayı değerlendirme tarihi itibarıyla taşınmazın imar parseli olarak zemin değeri 2.000 TL/m²dir. Muris hissesine düşen toplam zemin bedeli 65.800 TL (32,90 m² x 2.000 TL/m²) olduğu anlaşılmaktadır.

14. 24. Asliye Hukuk Mahkemesi 3/11/2015 tarihinde murisin tapuda malik olduğu 32.90 m² hisseli ahşap ev niteliğindeki taşınmazın arsa ve bina değeri toplamının 72.210,25 TL olduğu ve tespit edilen bedelden fazlasının acele elkoyma kararı verilen 1. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasından hak sahipleri adına 72.643,25 TL olarak depo edildiği ve bu bedelin 7/1/2014 tarihinde tahsil edildiği gerekçesiyle davayı kabul etmiştir. Kararda ayrıca 2942 sayılı Kanun'un 3. ve 27. maddeleri gereğince taşınmaza el konulması ve acele kamulaştırma bedelinin daha evvel tahsil edilmesi nedeniyle yeniden karar verilmesine yer olmadığı hüküm altına alınmıştır.

15. İdare tarafından başvurucular aleyhine 29/11/2016 tarihinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemiyle Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde (5. Asliye Hukuk Mahkemesi) dava açılmıştır. Bu davada İdare, taşınmaz üzerindeki yapıların İdarece yıkıldığını belirterek yapılar hesaplamaya dâhil edilmeksizin zemin bedelinin tespit edilmesini ve taşınmazın İdare adına tescilini talep etmiştir.

16. 5. Asliye Hukuk Mahkemesi refakatinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda şu tespitlere yer verilmiştir:

i. Keşif tarihinde taşınmaz üzerinde yapı bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde İdare, yalnızca zemin bedeli tespit edilmesini talep ettiğinden yıkılan ve bedeli acele elkoyma dosyalarında depo edilen yapılar değerlendirilmemiştir.

ii. 2/11/2016 tarihli kıymet takdir raporunda taşınmaza zemin bedeli olarak 1.250 TL/m² değer takdirinde bulunulmuştur.

iii. Değerlendirme 29/11/2016 dava tarihine göre yapılmıştır. Taşınmazın kıymetini etkileyecek tüm unsurlar, değerlendirme tarihinden önce gerçekleşen ve özel amacı olmayan emsallerin alım satım rayiçleri, TÜİK verileri ve objektif ölçüler dikkate alındığında taşınmazın imar parseli olarak değeri 2.550 TL/m²dir. Bu durumda taşınmazın zemin bedelinin 83.895 TL (32,90 m² x 2.550 TL/m²) olduğu anlaşılmaktadır.

iv. 1. Asliye Hukuk Mahkemesince ödenen 46.882,50 TL'lik zemin bedeli düşüldüğünde başvuruculara ödenmesi gerekli kamulaştırma bedelinin 37.012,50 TL olacağı tespit edilmiştir.

17. Başvurucular zemin bedelinin düşük belirlendiğine ve taşınmaz üzerinde bulunan yapıların bedelinin de hesaplanması gerektiğine ilişkin itirazlarını sunmuştur. 5. Asliye Hukuk Mahkemesi, başvurucuların ve İdarenin itirazları üzerine ek bilirkişi raporu alınmasına karar vermiştir. Alınan ek bilirkişi raporunda kök raporda yer verilen görüşler tekrar edilmiştir.

18. 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 12/12/2017 tarihinde davanın kabulüne, bakiye kamulaştırma bedelinin 37.012,50 TL olarak tespitine, depo edilen 37.012,50 TL'nin başvuruculara ödenmesine ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile İdare adına kayıt ve tesciline karar vermiştir.

19. Taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İdare istinaf talebinde, taşınmaz için belirlenen bedelin aynı bölgede açılan davalarda belirlenen bedellerden çok yüksek olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucular ise İdarenin analiz raporlarında ve acele elkoyma dosyalarında yapılan keşiflerde tespit edildiği hâlde yapı bedellerinin hesaplanmamasının hatalı olduğunu, arsa bedelinin düşük belirlendiğini ve lehlerine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken hükmedilmediğini iddia etmiştir.

20. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 31/5/2018 tarihinde vekâlet ücretinin yanlış hesaplandığına ilişkin başvurucuların istinaf sebepleri dışında kalan istinaf taleplerinin kesin olarak reddine karar vermiş ve başvurucular ile İdare lehine ayrı ayrı 1.980 TL vekâlet ücretine hükmetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde özetle;

i. Taşınmaza emsal kıyaslaması yapılarak değer biçilmesinin, tespit edilen kamulaştırma bedelinden acele elkoyma dosyasında tespit edilen zemine yönelik bedelin mahsup edilmek suretiyle bakiye kısmın bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden başvuruculara ödenmesinin doğru olduğu ifade edilmiştir.

ii. Taşınmaz üzerinde bulunan yapılar yönünden açılmış bir dava bulunmadığı gerekçesiyle bu yönde bir inceleme yapılmamasının yerinde olduğu vurgulanmıştır.

21. Nihai karar başvurucular vekiline 25/7/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

22. Başvurucular 2/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. İlgili Mevzuat

23. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Mülkiyet hakkının içeriği" kenar başlıklı 683. maddesi şöyledir:

"Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.

Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir."

24. 4721 sayılı Kanun'un "Bütünleyici parça" kenar başlıklı 684. maddesi şöyledir:

"Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur.

Bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır."

25. 2942 sayılı Kanun’un "Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili" kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister.

Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, dava dilekçesi ve idare tarafından verilen belgelerin birer örneği de eklenerek taşınmaz malın malikine meşruhatlı davetiye ile veya idarece yapılan araştırmalar sonucunda adresleri bulunamayanlara, 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28 inci maddesi gereğince ilan yoluyla tebligat suretiyle bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur.

Mahkemece malike doğrudan çıkarılacak meşruhatlı davetiyede veya ilan yolu ile yapılacak tebligatta;

...

d) 14 üncü maddede öngörülen süre içerisinde, tebligat veya ilan tarihinden itibaren kamulaştırma işlemine idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabilecekleri,

...

Belirtilir.

...

14 üncü maddede belirtilen süre içinde, kamulaştırma işlemine karşı hak sahipleri tarafından idari yargıda iptal davası açılması ve idari yargı mahkemelerince de yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde mahkemece, idari yargıda açılan dava bekletici mesele kabul edilerek bunun sonucuna göre işlem yapılır.

Kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal veya maddi hatalara karşı adli mahkemelerde açılacak düzeltim davalarında hangi idareye husumet yöneltileceğinin davetiye ve ilanda açıkça belirtilmemiş veya yanlış gösterilmiş olması nedeniyle davada husumet yanlış yöneltilmiş ise, gerçek hasma tebligat yapılmak suretiyle davaya devam olunur."

26. 2942 sayılı Kanun'un "Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları" kenar başlıklı 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"15 inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın;

a) Cins ve nevini,

b) Yüzölçümünü.

c) Kıymetini ektileyebilecek bütün nitelik ve unsarlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,

d) Varsa vergi beyanını,

e) Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,

f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini.

g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini,

h) Yapılarda, resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını,

ı) (Değişik: 19/4/2018-7139/27 md.) Bu fıkrada belirtilen unsurlara göre tespit edilen arazi bedelinin yarısını geçmemek ve her bir ölçünün etkisi açıklanmak kaydıyla bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,

Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak Sermaye Piyasası Kurulu tarafından kabul edilen değerleme standartlarına uygun, gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler.

Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz.

..."

2. Yargı İçtihatları

27. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 18/4/2011 tarihli ve E.2010/20438, K.2011/6723 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Dava, 4650 sayılı Yasa ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesi uyarınca kamulaştırma bedelinin tesbiti ile kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı idare vekilince temyiz edilmiştir.

Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak zeminine, üzerindeki yapılara ise resmi birim fiyatları esas alınıp, yıpranma payı düşülerek değer biçilmesi yöntem olarak doğrudur. Ancak;

1-Dava konusu edilen 5157 ada 2 parsel sayılı taşınmazın üzerinde bodrum+zemin+2 normal kattan ibaret, kat irtifakı kurulmamış bir yapı mevcut olup, davacı idare tarafından Ulus Tarihi Kent Merkezi Proje Alanında kalması nedeniyle dava konusu taşınmaz ile birlikte üzerindeki yapı da kamulaştırılmıştır.

Bu durumda, dava konusu edilen arsa ve yapının tamamının kamulaştırma bedeli belirlenip, bu miktardan davalıların tapudaki payları oranında hesaplanacak miktarın kamulaştırma bedeli olarak tesbitine karar verilmesi gerekirken, denetime elverişli olmayan bilirkişi kurulu raporunda yapılan hesap hatası nedeniyle davalıların tapudaki paylarını aşar şekilde fazlaya hükmedilmesi,

2-Dava konusu edilen yapıya2009 yılı Ocak ayında yayınlanan yaklaşık birim fiyatı dava tarihine eskale edilerek değer biçilirken, bulunulacak olan rakamın 2010 yılı Ocak ayında ilan edilen ve 511,00-TL olarak belirlenen birim fiyatını aşmaması gerektiğinin düşünülmemesi,

3-Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan yapının davacı idareye ait olduğu yönünde hüküm kurulmaması,

Doğru görülmemiştir.

..."

28. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 27/3/2014 tarihli ve E.2013/23574, K.2014/8713 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal incelemesi yapılarak değer biçilmesi ve bedelin tebit edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan incelemede;

Dava konusu kıymet takdir komisyonu raporunda taşınmaz üzerinde 85,26 m², 7,24 m², 2,76 m², 13,44 m²'lik toplam 106,70 m²'lik bina, kömürlük, tuvalet ve duvar olduğu yazılıdır. Bilirkişi raporunda ise sadece 65 m²'lik binanın bedeli tesbit edilmiştir.

Bu durumda; Kıymet Takdir Komisyonu raporu ile bilirkişi raporu arasında oluşan çelişkinin giderilmesi için taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatların yıkılıp yıkılmadığı, yıkıldı ise kimin tarafından yıkıldığı, binanın ölçümündeki farklılığın neden kaynaklandığı hususlarında her türlü delilleri taraflardan sorularak ve 85,26 m²'lik binanın dava tarihindeki iç mekan özellikleri de ayrıntılı olarak belirtilerek, Bayındırlık Bakanlığı Resmi Birim Fiyatları esas alınarak; yapının mesken (konut) olarak halen kullanıldığı da gözetilerek, III.sınıf (A) grubu yapı sınıfına girip-girmediği araştırılmadan, II.sınıf (B) grubu birim fiyatının kabulüyle az bedel tebiti,

Doğru görülmemiştir.

..."

29. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 1/7/2020 tarihli ve E.2019/1575, K.2020/837 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Ankara ili, Altındağ İlçesi, Bozkurt Mahallesi 131.60 m² alanlı 68 ada, 10 parsel sayılı taşınmazın Ankara Büyükşehir Belediye Encümeninin 19.01.2017 tarih ve 135/407 sayılı kamu yararı gereği Ulus Tarihi Kent Merkezi Yenileme Alanı kapsamında planlanan İnanç Müzesi projesi içinde yer aldığı anlaşılmış olup, arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak zeminine, dava konusu arsa üzerinde bulunan yapıya resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payı da düşülerek değer biçilmesinde, tespit edilen bedelin bloke ettirilerek davalı tarafa ödenmesine dair kararda, Akşemsettin Mahallesi, 46 ada, 15 parsel sayılı taşınmaz yönünden Kasım 2016 tarihi itibariyle 2.550 TL/m² birim bedelin Dairemizin 2018/1031-2018/1516 sayılı ilamı ile, yine dava konusu taşınmaza bitişik parsel konumundaki Telgraf Sokak, 69 ada, 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden Ocak 2017 değerlendirme tarihi itibariyle 2.750 TL/m² birim bedelin Dairemizin 2018/1414-2018/1899 sayılı ilamı ile uygun görüldüğü de dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı idare vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir."

B. Uluslararası Hukuk

30. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:

"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."

31. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) davanın esasını teşkil eden zararı giderecek tazminatın ulusal mahkemeler tarafından hesaplanması gereken hâllerde kendini bu konuda karar vermeye yetkili görmemektedir. Doğrusu AİHM kamulaştırılan yerin değerini belirleyecek ve buna karşılık ödenecek tazminatın kriterlerini belirlemede kendini Türk mahkemelerinin yerine koyamaz. Ne var ki somut olaydaki dava dosyası içeriğine göre AİHM, başvurucunun ulusal mahkemelerce hükmedilen tazminat bedelinin mülkün değeri ile makul bir bağlantı kurmadığını gösterebildiğini gözlemlemektedir (Yıltaş Yıldız Turistik Tesisleri A.Ş./Türkiye, B. No: 30502/96, 24/4/2003, § 38).

32. Öte yandan Tkachenko/Rusya (B. No: 28046/05, 20/3/2018) kararında AİHM, iç hukuktaki düzenlemelere aykırı olan bir müdahalenin de hukukilik ölçütünü karşılamadığını kabul etmiştir. Bununla birlikte herhangi bir usule aykırılığın müdahalenin hukukiliğiyle uyumsuz kabul edilemeyeceğini belirtmiştir. Bu bağlamda AİHM, hukukun doğru biçimde uygulanması ve yorumlanması konusunda sınırlı bir yetkisi olduğunu ve ulusal mahkemelerin yerine geçme gibi bir sorumluluğu olmadığını ancak bu kararların açık bir keyfîlik veya bariz takdir hatasından yoksun olmaması gerektiğini vurgulamıştır (Tkachenko/Rusya, § 52). AİHM sonuç olarak somut olayda iç hukukta öngörülen kamulaştırma usulüne aykırı davranıldığını tespit ederek mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir (Tkachenko/Rusya, §§ 53-58).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

33. Mahkemenin 29/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

34. Başvurucular, taşınmazın üzerinde bulunan yapıların bedelinin acele elkoymaya ilişkin dava dosyalarında yokluklarında tespit edildiğini ifade etmiştir. Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemiyle açılan davada, bu yapılar yönünden yeniden çekişmeli değer tespiti yapılması gerektiği hâlde yapı bedellerinin acele elkoyma dosyalarında hesap edilerek ödendiği gerekçesiyle yeniden hesaplanmaması nedeniyle zarara uğradıklarını belirten başvurucular, bu gerekçelerle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

35. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

36. Anayasa'nın "Kamulaştırma" kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:

"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır."

37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların, yapı bedellerinin yeniden hesaplanmaması nedeniyle kamulaştırma bedelinin düşük belirlendiği yönündeki şikâyetlerinin mülkiyet hakkına ilişkin olduğu anlaşıldığından başvurucuların tüm şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

38. Başvurucuların kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkin şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığına ve başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Mülkün Varlığı ile Müdahalenin Varlığı ve Türü

39. Somut olayda başvurucuların murisine ait taşınmaz kamulaştırılmıştır. Taşınmaz mal varlığının Anayasa’nın 35. maddesinde yer alan mülkiyet hakkının kapsamına dâhil olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Başvurucuların taşınmazının mülkiyetinin kamulaştırma yoluyla İdareye geçmiş olmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkiyetten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32; AYM, E.1988/34, K.1989/26, 21/6/1989; E.2011/58, K.2012/70, 17/5/2012).

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

40. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

41. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).

 (1) Kanunilik

42. Kamulaştırmanın usul ve esasları 2942 sayılı Kanun'da düzenlenmiştir. Somut olayda, başvuruculara ait taşınmazın Ulus Tarihî Kent Merkezi Yenileme Alanı Projesi kapsamında idare kararıyla kamulaştırıldığı ve kamulaştırma sürecinin 2942 sayılı Kanun’a göre sürdürülerek tamamlandığı görülmektedir. Bu durumda mülkiyetten yoksun bırakmanın kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.

 (2) Meşru Amaç

43. Somut olayda başvurucuların taşınmazı Ulus Tarihî Kent Merkezi Yenileme Alanı Projesi kapsamında tarihî ve kültürel mirasın korunması amacıyla kamulaştırılmıştır. Tarihî ve kültürel mirasın korunmasında kamu yararı bulunduğu açıktır.

 (3) Ölçülülük

 (a) Genel İlkeler

44. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2013/32, K.2013/112, 10/10/2013; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).

45. Mülkiyet hakkından yoksun bırakma biçimindeki müdahalelerde, hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında gözetilmesi gereken adil denge ancak malike tazminat ödenmek suretiyle sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle mülkten yoksun bırakmalarda malike tazminat ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca kamulaştırma yoluyla malikin mülkiyet hakkının sona erdirildiği hâllerde malike ödenmesi gereken tazminat taşınmazın gerçek bedelidir. Bu itibarla taşınmazın gerçek bedelinin ödenmediği durumlarda somut olayın koşulları da gözetilerek müdahalenin orantılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir (Cevat Aydın, B. No: 2014/13886, 4/10/2017, § 59).

46. Çok sayıda alıcısı ve satıcısı bulunmayan ve satışa konu olan malların aynı nitelikte (homojen) olmadığı emlak piyasasında bir taşınmazın herkes için geçerli tek, değişmez ve kolay hesaplanabilir bir fiyatının olmadığı da gözönünde bulundurulmalıdır. Anayasa'nın koruması altında bulunan mülkiyet hakkı açısından önemli olan, kamulaştırılan veya üzerinde irtifak hakkı kurulan taşınmazın gerçek değerinin 2942 sayılı Kanun'a göre belirlenmesi, irtifak hakkı kurulan taşınmazda meydana gelen değer düşüklüğü karşılığının objektif kriterlere göre tespit edilmesi ve ulaşılmak istenen kamu yararı ile orantılı bir bedelin başvuruculara ödenmesidir (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 48).

47. Kamulaştırma yoluyla malikin mülkiyet hakkının sona erdirildiği hâllerde taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi orantılılık ilkesinin gereğidir. Taşınmaz bedelinin tespiti teknik ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Bu nedenle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetkisi ve görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu konuda uzmanlaşmış bir mahkeme olmadığı gibi Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkı kapsamında yapılan bireysel başvurularda bedel veya değer düşüklüğü karşılığını hesaplamak gibi bir görevi de bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile ödenen bedel arasındaki ilişki yönünden yapacağı tespit, orantılılık incelemesinden ibarettir (Mukadder Sağlam ve diğerleri, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 52).

48. Mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk, davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanmasını gerektirmektedir (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).

 (b) İlkelerin Olaya Uygulanması

49. Somut olayda Ulus Tarihî Kent Merkezi Yenileme Alanı Projesi kapsamında başvurucuların murisine ait taşınmazın İdare tarafından kamulaştırılmasına karar verilmiştir. İdarece 2013 yılı içinde acele elkoyma istemiyle açılan dava sırasında alınan bilirkişi raporunda, taşınmazın yüz ölçümünün 32,90 m² olduğu, taşınmaz üzerinde zemin+bir normal katlı binanın mevcut olduğu ve iki katın toplam oturum alanının 124 m² olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca zemin bedeli 46.882,50 TL ve yapı bedeli de 25.760,75 TL olarak hesap edilmiştir. Yargılama sonunda 1. Asliye Hukuk Mahkemesi depo edilen bu bedellerin ödenmesine ve taşınmaza el konulmasına karar vermiştir.

50. Ancak kamulaştırma işlemi için kamu yararına dayanak alınan Bakanlar Kurulu kararının iptal edilmesi sonucunda yeniden bu yönde alınan kararlara istinaden bir kez daha kamulaştırma kararı verilmiş ve 2015 yılında acele el koyma istemli başka bir dava açılmıştır. Bu dava sırasında alınan bilirkişi raporunda zemin bedeli 65.800 TL hesap edilmiş ancak taşınmazın üzerindeki yapıya ilişkin farklı tespitlere yer verilmiştir. Buna göre taşınmaz üzerinde zemin+bir normal katlı binanın mevcut olduğu, İdarenin fiilî zeminde yapmış olduğu tespitlerde zemin katta yer alan 275 analiz numaralı 12 m²lik depo ile 274 analiz numaralı 11 m²lik büfenin murise ait olduğu ancak aynı katta bulunan 271 analiz numaralı 10 m²lik berber dükkânının ise Ş.Z.ye ait olduğu belirtilmiştir. Ayrıca bu yapıların üzerinde bulunan birinci normal katın da 3000 ada 16 parselde değerlendirilmiş olduğunun rapor edildiği ifade edilmiştir. Zemin katta bulunan yapıların toplam bedeli 6.410,25 TL olarak hesap edilmiştir.

51. 24. Asliye Hukuk Mahkemesi, toplam alacağın (zemin bedeli+yapının zemin kat bedeli) 72.210,25 TL olduğu ve bu bedelden daha fazlasının (72.643,25 TL) ilk acele elkoyma dosyası ile ödendiği gerekçesiyle bedel yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına ve taşınmaza elkonulmasına karar vermiştir.

52. Daha sonra İdare, taşınmazın kamulaştırılması için bedel tespiti ve tescil istemli dava açmış ve bu davada taşınmaz üzerindeki yapıların İdarece yıkıldığını belirterek yapılar hesaplamaya dâhil edilmeksizin zemin bedelinin tespit edilmesini ve taşınmazın İdare adına tescilini talep etmiştir. Yapılan keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporunda taşınmaz üzerindeki yapının yıkıldığı ve dava dilekçesinde İdarenin sadece zemin bedelinin tespitini istediği belirtilerek yalnızca zemin bedeli hesaplanmıştır. Rapora karşı başvurucuların yaptığı itiraz üzerine düzenlenen ek raporda da benzer görüşlereyer verilmiştir. 5. Asliye Hukuk Mahkemesi, davanın kabulüne, zemin bedeli olarak daha evvel ödenen 46.882,50 TL'den bakiye olarak hesaplanan 37.012,50 TL'nin murisin mirasçılarına ödenmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde yapı bedelinin hesaplanmamasına ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararında ise yapı bedelinin hesaplanmamasına gerekçe olarak yapılar yönünden açılmış bir dava bulunmaması gösterilmiştir.

53. Bu durumda başvurucuların murisinin taşınmazı üzerindeki yapının bedeli olarak İdare tarafından ilk açılan acele elkoyma davası sonrası 25.760,75 TL ödendiği anlaşılmıştır.

54. Başvurucular, ödenen bu bedelin İdarece tek taraflı olarak tespit ettirildiğini ve çekişme imkânı bulamadıklarını ileri sürmektedir. Kamulaştırma süreci incelendiğinde taşınmaz üzerinde bulunan yapının kamulaştırma işlemi kapsamında ve acele elkoyma kararlarından sonra İdare tarafından yıkıldığı açıktır. Ancak İdare, kamulaştırma davasında yalnızca zemin bedelinin hesap edilmesini istemiş ve derece mahkemeleri de talebin yapı bedelini kapsamadığını gerekçe göstererek yapı için hesaplama yapmamıştır. Bu durumda yapı, kamu gücü kullanan İdare tarafından yıkıldığı hâlde başvurucular bedelin tespitine ilişkin süreçte itiraz ve savunma imkânı bulamamıştır. Her ne kadar yapı için 25.760,75 TL ödendiği anlaşılmakta ise de Anayasa Mahkemesinin görevi hesaplama yöntemini tespit etmek değildir. Bu görev ve yetki bu konuda uzmanlaşmış derece mahkemelerine aittir. Anayasa Mahkemesi yalnızca bedelin tespit edilmesi sürecine ilişkin yöntemin başvurucuların mülkiyet hakkının sağladığı güvenceleri içerip içermediği ve belirlenen bedelin mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile orantılı bir giderim sağlayıp sağlamadığı ile ilgili sınırlı inceleme yapma yetkisine sahiptir.

55. Bu kapsamda, alınan kamu yararı kararına istinaden tamamının kamulaştırılmasına karar verilen ve acele elkoymaya ilişkin dava sürecine kadar üzerinde yapı bulunan taşınmazın zemininin kamulaştırıldığı ancak geriye kalan ve İdare tarafından yıkıldığı anlaşılan yapının kamulaştırılmadığı sonucuna varmak mümkün değildir. Yukarıda yer verilen kanun hükümlerine göre kamulaştırılan taşınmaz üzerindeki yapının -arza tabi olacağı da dikkate alındığında- derece mahkemelerinin İdarenin talebinin bu şekilde olduğuna yönelik gerekçesi başvuruculara olağanın ötesinde ağır bir külfet yüklemiştir (bkz. § 20). Başvurucuların, acele elkoyma dosyası ile ödenen yapı bedelinin belirlenmesine ilişkin sürece katılarak savunma ve itirazlarını ortaya koyma imkânları da ellerinden alınmış ve bu nedenle başvurucular çekişmeli yargılama yapılması olanağı bulamamıştır. Dolayısıyla kamu gücü kullanılarak ellerinden alınan taşınmazın gerçek bedelinin ödenmesi gerekliliğine ilişkin ilkeler de dikkate alındığında mülkiyet hakkının usuli güvencelerinin yerine getirilmediği ve yapı için ödenen bedelin gerçek bedel olmadığına ilişkin başvurucuların şikâyetlerinin ortadan kaldırılmadığı görülmektedir. Bu nedenle başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahale sonucunda başvuruculara yüklenen külfet ile kamu yararı arasında adil bir dengenin kurulamadığı ve yüklenen külfetin aşırı ve ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

56. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

57. Başvurucuların mülkiyet haklarının ihlal edildiğine karar verildiğinden Bölge Adliye Mahkemesince temyiz kanun yolu kapalı olarak karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğine yönelik şikâyetleri incelenmemiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

58. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

59. Başvurucular, maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

60. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

61. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

62. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

63. İncelenen başvuruda taşınmaz üzerinde bulunan yapı için ödenen bedelin tespitine ilişkin süreçte başvurucuların savunma ve itirazlarını ortaya koyma imkânından mahrum bırakılmaları nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin idarenin eyleminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte mahkeme de ihlali giderememiştir.

64. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

65. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

66. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2016/478, K.2017/501) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvuruculara ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.