2018/3762

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET MİHRİ ŞİRVANLI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/3762)

 

Karar Tarihi: 18/5/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Olcay ÖZCAN

Başvurucu

:

Mehmet Mihri ŞİRVANLI

Vekili

:

Av. Ali KÜÇÜKALİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma amacıyla kullanılmayıp üçüncü kişilere satılarak kazanç elde edildiği gerekçesiyle açılan tazminat davasının sonradan yürürlüğe giren yasal düzenleme sonucunda hak düşürücü süreden reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/1/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu 1938 doğumlu olup İstanbul ilinde ikamet etmektedir.

A. Kamulaştırma Süreci

8. Gaziantep'in Şehitkamil ilçesi İbrahimli köyünde bulunan 100.940 m² yüz ölçümlü 585 parsel sayılı taşınmazın 48.320/100.940 hissesi başvurucu adına tapuya kayıtlıdır.

9. Taşınmazın imar planında çevik kuvvet hizmet alanı olarak ayrılması sonrasında 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre kamulaştırılması için Gaziantep Valiliğinden (Valilik) 14/11/1991 tarihinde olur alınmıştır.

10. İstimlak Takdir Kıymet Komisyonu tarafından başvurucu hissesine 386.560.000eski Türk lirası takdir edilmiştir. Bu bedel 27/11/1991 tarihinde Ziraat Bankası Gaziantep Merkez Şubesinde açılan hesaba yatırılmıştır.

11. 29/11/1991 tarihinde Gaziantep E. gazetesinde kamulaştırma ilanı yapılmış ve 7/12/1991 tarihinde Gaziantep 2. Noterliğince yapılan tebligat, başvurucunun işçisi olduğu belirtilen M.Ç.ye tebliğ edilmiştir.

12. Gaziantep Emniyet Müdürlüğünün (Emniyet Müdürlüğü) 19/12/1991 tarihinde Millî Emlak Genel Müdürlüğüne yaptığı başvuru üzerine başvurucunun hissesinin tapusu 20/12/1991 tarihinde Maliye Hazinesi (Hazine) adına tescil edilmiştir.

13. Aynı yıl başvurucu, kamulaştırma bedelinin artırılması istemiyle Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde (3. Asliye Hukuk Mahkemesi) dava açmıştır.

14. 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 9/11/1993 tarihinde davayı kısmen kabul etmiş ve 2.754.240.000 eski TL kamulaştırma bedel farkının ferağ tarihi olan 20/12/1991 tarihinden itibaren işleyecek %30 yasal faizi ile başvurucuya ödenmesine karar vermiştir.

15. Temyiz edilen karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesince (5. Hukuk Dairesi) 3/2/1994 tarihinde onanmıştır.

16. Taşınmaz, Millî Emlak Genel Müdürlüğü tarafından 24/12/1992 tarihinde İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğüne (Emniyet Genel Müdürlüğü) Çevik Kuvvet hizmet tesisleri yapılmak üzere tahsis edilmiştir.

17. Emniyet Müdürlüğü tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü İnşaat ve Emlak Dairesi Başkanlığına yazılan 18/4/2005 tarihli yazıda; birer adet futbol halı saha, kapalı spor salonu ve havalı tabanca atış poligonuna ihtiyaç olduğu belirtilerek bu tesislerin kamulaştırılan ve üzerinde Emniyet Müdürlüğü hizmet otolarının akaryakıt ikmallerinin yapıldığı benzin istasyonu, açık atış poligonu ve eğitim alanı bulunan taşınmaz üzerine yapılması istenmiştir.

18. Emniyet Müdürlüğü tarafından Hukuk İşleri ve Soruşturma Şube Müdürlüğüne yazılan 13/3/2014 tarihli yazıda, Emniyet Müdürlüğünün 18/4/2005 tarihli talebine istinaden işlem yapılmadığı, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ile Emniyet Genel Müdürlüğü arasında lojman yapımı karşılığında imzalanan 6/12/2005 protokol ve 6/6/2006 tarihli ek protokol tarihine kadar taşınmazın Çevik Kuvvet ve Özel Harekât eğitim alanı ve açık atış poligonu, terör veya kaçakçılık suçlarından yakalanan araçların detaylı arama alanı, trafik ve asayiş suçları ile ilgili olarak bağlanan, yakalanan araçlar için park yeri ve hizmet otolarının akaryakıt ikmallerinin yapıldığı benzin istasyonu olarak kullanıldığı, bu kullanımın devrin yapıldığı 2007 yılına kadar sürdüğü ifade edilmiştir.

19. Taşınmazın tamamının 22/6/2007 tarihinde tapuda yapılan işlemle Hazine tarafından TOKİ'ye tahsis edildiği belirtilerek TOKİ adına tescil edildiği anlaşılmıştır.

20. 2009 yılında yapılan imar uygulaması sonucunda taşınmaz ifraz edilmiştir. Taşınmazın 5154 ada 1 parsel numarasıyla 21.892,56 m² ve 5155 ada 1 parsel numarasıyla 30.024,32 m² yüz ölçümlü bölümleri Belediye ile TOKİ arasında yapılan 27/5/2009 tarihli protokole istinaden Belediyeye satış yoluyla devredilmiş ve tapuda tescil işlemi 20/7/2009 tarihinde yapılmıştır. Taşınmazın Belediyeye devredilen ve diğer kısımları hakkında başvuru dosyası ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla başka bir bilgi ve belge temin edilememiştir.

B. Tazminat Davası Süreci

21. Başvurucu 12/2/2014 tarihinde 10.000 TL tazminat ödenmesi istemiyle Belediye ve Emniyet Genel Müdürlüğü aleyhine Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (1. Asliye Hukuk Mahkemesi) dava açmıştır. Bu davada başvurucu; kamulaştırma kararı doğrultusunda hiçbir işlem yapılmadan taşınmazın 2007 yılına kadar bekletildiğini, daha sonra TOKİ'ye devredildiğini, TOKİ'nin de taşınmazı Belediyeye devrettiğini, taşınmazın kamulaştırma amacına tahsis edilmemesine rağmen 2942 sayılı Kanun gereğince kendisine yapılması gereken bildirimin yapılmadığını ve ticari amaçla yapılan işlemler sonucunda taşınmazın satışından haksız kazanç elde edildiğini belirterek kamulaştırma bedeli ile satış bedeli veya dava tarihindeki değeri arasında oluşan bedel farkını talep etme hakkının olduğunu ileri sürmüştür.

22. 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 28/4/2015 tarihinde davayı reddetmiştir. Mahkeme kararın gerekçesinde özetle:

i. 2942 sayılı Kanun'un "Vazgeçme İade ve Devir" kenar başlığını taşıyan ve 10/9/2014 tarihli ve 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun ile değiştirilen 22. maddesinde kamulaştırılan taşınmaza ihtiyacı kalmayan idarenin kamulaştırmadan sonraki davranışlarının düzenlendiği belirtilmiştir.6552 sayılı Kanun'la eklenen geçici 9. maddenin devam eden davalara da uygulanması benimsenen üçüncü fıkrası ile kamulaştırılan taşınmazlara bu işlemin kesinleşmesinden itibaren kamu hizmetine tahsisi lüzumu kalmaması hâlinde mal sahiplerinin yasadan kaynaklanan yetkilerini kullanabilmeleri için beş yıllık hak düşürücü süre öngörüldüğüne işaret edilmiştir.

ii. Olayda kamulaştırmanın1991 yılında kesinleştiği ve davanın açıldığı tarihe kadar hak düşürücü sürenin dolduğuna vurgu yapılmıştır.

23. Temyiz edilen karar 5. Hukuk Dairesince 22/6/2016 tarihinde yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönünden düzeltilerek onanmış ve kararda taşınmaza ilişkin kamulaştırma işleminin kesinleşmesinden itibaren beş yıl içinde dava açılmadığı yeniden vurgulanmıştır. Yapılan karar düzeltme istemi de 5. Hukuk Dairesince 20/11/2017 tarihinde reddedilmiştir.

24. Nihai karar başvurucu vekiline 29/12/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

25. Başvurucu 29/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

26. Kamulaştırma tarihinde yürürlükte bulunan 2942 sayılı Kanun’un "Mal sahibinin geri alma hakkı" kenar başlıklı 23. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde, kamulaştırmayı yapan idarece veya 22 nci maddenin ikinci fıkrası uyarınca devir veya tahsis yapılan idarece; kamulaştırma ve devir amacına uygun hiç bir işlem veya tesisat yapılmaz veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz mal olduğu gibi bırakılırsa, mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte ödeyerek, taşınmaz malını geri alabilir.

Doğmasından itibaren bir yıl içinde kullanılmayan geri alma hakkı düşer.

Aynı amacın gerçekleşmesi için birden fazla taşınmaz mal birlikte kamulaştırıldığı takdirde bu taşınmaz malların durumunun bir bütün oluşturduğu kabul edilerek yukarıdaki fıkralar buna göre uygulanır.

..."

27. Yürürlükte olan 2942 sayılı Kanun’un "Mal sahibinin geri alma hakkı" kenar başlıklı 23. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde, kamulaştırmayı yapan idarece veya 22 nci maddenin dördüncü fıkrası uyarınca devir veya tahsis yapılan idarece; kamulaştırma ve devir amacına uygun hiç bir işlem veya tesisat yapılmaz veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz mal olduğu gibi bırakılırsa, mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte ödeyerek, taşınmaz malını geri alabilir.

Doğmasından itibaren bir yıl içinde kullanılmayan geri alma hakkı düşer.

 (Ek fıkra: 10/9/2014-6552/100 md.) Birinci ve ikinci fıkrada belirtilen süreler geçtikten sonra kamulaştırılan taşınmaz malda hakları bulunduğu iddiasıyla eski malikleri veya mirasçıları tarafından idareden herhangi bir sebeple hak, bedel veya tazminat talebinde bulunulamaz ve dava açılamaz.

Aynı amacın gerçekleşmesi için birden fazla taşınmaz mal birlikte kamulaştırıldığı takdirde bu taşınmaz malların durumunun bir bütün oluşturduğu kabul edilerek yukarıdaki fıkralar buna göre uygulanır.

...''

28. Yürürlükte olan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 6552 sayılı Kanun'la kabul edilerek 11/9/2014 tarihinde yürürlüğe giren geçici 9. maddesi şöyledir:

 “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla değiştirilen veya eklenen bu Kanunun (…) 23 üncü maddesinin üçüncü fıkrası hükmü; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleştirilen kamulaştırma işlemleri nedeniyle, kamulaştırılan taşınmaz malların eski malikleri veya mirasçıları tarafından bu taşınmaz malların geri alınması, bedel veya tazminat talebiyle açılan ve henüz kesinleşmeyen davalarda da uygulanır. Bu maddenin uygulanması nedeniyle reddedilen davaların yargılama giderleri davalı idare tarafından ödenir.''

B. Uluslararası Hukuk

29. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:

"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."

30. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kural olarak özel bir kişiye menfaat sağlamak için mülkten yoksun bırakmanın kamu yararı amacı taşımadığını kabul etmiştir (James ve diğerleri/Birleşik Krallık [GK], B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 40). Kamu yararı amacının gerçekleştirilmemesi şikâyetiyle ilgili Karaman/Türkiye (B. No: 6489/03, 15/1/2008) kararına konu olay, sağlık merkezi yapılması şartıyla belediyeye bağışlanan taşınmazın bir kısmının şarta aykırı olarak kamu hizmetine tahsis edilmeyerek üçüncü kişilere satılmasına ilişkindir. AİHM, idareye devir anında ortaya konulan şarta aykırı bir şekilde kullanılan taşınmaza ilişkin olarak malikin geri alım hakkının bulunmadığını saptayan Yargıtay kararının taşınmazın kısmen de olsa kamu hizmetine tahsis edilmiş olduğu düşüncesiyle haklılaştırılamayacağını belirtmiştir (Karaman/Türkiye, § 32). AİHM, kamu hizmetine tahsis edilmemiş olsa bile mülkiyetin el değiştirmiş olması nedeniyle önceki malikin mülkiyet veya tazminat iddiasında bulunamaması sonucunu doğuran 2942 sayılı Kanun'un 35. maddesine ilişkin Yargıtay yorumunun kamu yararının gerekleri ile bireysel hakların korunmasının gereklilikleri arasındaki dengeyi bozduğu kanaatine varmıştır (Karaman/Türkiye, § 33). AİHM sonuç olarak 2942 sayılı Kanun'un 35. maddesine ilişkin uygulamanın Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesiyle uyumlu olmadığı sonucuna ulaşmıştır (Karaman/Türkiye, § 34).

31. Beneficio Cappella Paolini/Malta (B. No: 40786/98, 13/7/2004) kararına konu olayda başvurucunun 7/3/1985 tarihinde kamulaştırılan taşınmazı kısmen kamu yararı amacı doğrultusunda kullanılmıştır. Başvurucunun 16/2/1987 tarihinde taşınmazın kullanılmayan kısmının iade edilmesi için idareye yaptığı başvuru ise reddedilmiştir. Bunun üzerine başvurucunun 10/11/1988 tarihinde açtığı dava da derece mahkemelerince reddedilmiştir. AİHM, olayda kamulaştırma yönteminin tartışma konusu olmadığını ve ilgili kanun hükümlerinin uygulanarak tazminatın başvurucuya ödendiğini belirtmiştir. Ancak AİHM'e göre kamulaştırılan taşınmazın yalnızca bir bölümünün kamu yararı amacına kullanılması ve kullanılmayan bölümünün iadesi yönünde kanuni bir düzenlemenin bulunmaması mülkiyet hakkına saygı bakımından önemli bir sorun teşkil etmektedir (Beneficio Cappella Paolini/Malta, § 33).

32. AİHM; böyle bir davada, kamulaştırmanın bireyin mülkünden elde edilen gelirden yoksun bırakılmasına yol açtığını, bu yoksun bırakmanın ise kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunmaması durumunda Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesindeki güvencelere aykırı olarak mülk sahibinin aşırı bir külfete katlanmasına sebep olduğunu kabul etmiştir. AİHM, 1985 yılında yapılan kamulaştırma ve 1987 yılında idarenin başvuruyu reddi sırasında kamu yararı mevcut olsa da aradan geçen sürede taşınmazın hâlen kamulaştırma amacı doğrultusunda kullanılmadığını özellikle vurgulamıştır (Beneficio Cappella Paolini/Malta, § 33). AİHM'e göre bu sebeple başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında olması gereken adil denge başvurucu aleyhine bozulmuştur (Beneficio Cappella Paolini/Malta, §§ 33, 34).

33. Motais de Narbonne/Fransa (B. No: 48161/99, 2/7/2002) kararına konu olayda bir sosyal konut projesi için taşınmazın kamulaştırılması söz konusudur. Ancak bu taşınmaz üzerinde kamulaştırma tarihinden itibaren on dokuz yıl geçmesine rağmen belirtilen kamu yararı amacı çerçevesinde herhangi bir inşaat yapılmamıştır. AİHM'e göre Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi, taraf devletleri bireylerin rızası dışında yoksun bırakıldıkları taşınmazlarının arazi spekülasyonuna yol açacak şekilde uzun bir süre kamu yararı amacıyla kullanılmadan tutulmak suretiyle yoksun bırakılması riskinden korumaya zorlamaktadır. Kararda, bu geçen sürede taşınmazın değerinde önemli miktarda bir değer artışı olduğuna dikkat çekilmiştir (Motais de Norbonne/Fransa, § 21). AİHM sonuç olarak on dokuz yıl boyunca kamulaştırmanın dayandığı kamu yararına ilişkin projenin uygulanmaması sonucu bu zaman diliminde meydana gelen artı değerden başvurucunun yoksun bırakılmasının başvurucuya aşırı bir külfet yüklediğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Motais de Norbonne/Fransa, §§ 16-23).

34. Bu kapsamda değinilecek diğer bir karar Keçecioğlu ve diğerleri/Türkiye (B. No: 37546/02, 8/4/2008) kararıdır. Bu olayda uyuşmazlık konusu taşınmaz büyükşehir belediyesince yapılan bir imar uygulaması çerçevesinde 1992 yılında kamulaştırılmıştır. Başvurucular 27/10/1997 tarihinde 2942 sayılı Kanun'un 23. maddesine dayalı olarak büyükşehir belediyesine tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Başvurucular, taşınmazın kamu yararı amacı doğrultusunda kullanılmadığını ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararı, imar planındaki projenin gerçekleştirilebileceğine vurgu yapılarak Yargıtayca bozulmuştur. Davanın reddine ilişkin hüküm Yargıtayca 5/2/2002 tarihinde onanmıştır (Keçecioğlu ve diğerleri/Türkiye, §§ 4-18).

35. AİHM ilk olarak kamulaştırmanın yöntemince yapıldığının taraflar arasında tartışma konusu olmadığını ancak asıl şikâyet konusunun aradan yirmi bir yıl geçmesine rağmen hâlen kamu yararı amacına uygun çalışmalara tahsis edilmemesi olduğunu vurgulamıştır (Keçecioğlu ve diğerleri/Türkiye, § 25). Buna göre taşınmaza ilişkin olarak kamulaştırma kararı verilmesinin üzerinden yirmi bir yıl geçmesine rağmen mülkten yoksun bırakmaya esas teşkil eden kamu yararına yönelik proje hayata geçirilmemiştir. AİHM, taşınmazın kamulaştırma amacına uygun düzenlemeler için kullanılmamasının başvurucuların mülkiyet hakları bakımından önemli sorunlara yol açtığını belirtmiştir. AİHM'e göre böyle bir kamulaştırma artık kamu yararına ilişkin bir gerekçeye dayanmayıp başvurucuların söz konusu taşınmazın artı değerinden mahrum kalmalarına neden olmaktadır. AİHM somut olayda da yirmi bir yıl geçtiği hâlde taşınmazın kamulaştırma amacı doğrultusunda kullanılmadığını belirterek kamu yararı amacının gerçekleşmediği ve kamu yararı ile başvurucuların hakları arasındaki adil dengenin bozulduğu sonucuna varmıştır (Keçecioğlu ve diğerleri/Türkiye, §§ 26-28).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

36. Mahkemenin 18/5/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

37. Başvurucu, 2007 yılına kadar taşınmaz üzerine kamulaştırma kararına uygun şekilde bir işlem yapılmadığını, bu tarihten sonra da taşınmazın kamulaştırma ve kamu yararı amacı ile kullanılmayıp TOKİ'ye ve TOKİ tarafından da Belediyeye devredildiğini, daha sonra ise taşınmazın Belediye tarafından üçüncü kişilere ihale ile satıldığını ifade etmiştir. Taşınmazın ticari amaçla kullanıldığını ileri süren başvurucu, açtığı tazminat davasının yargılaması sırasında yapılan yasal değişikliğin devam eden davaları da kapsaması nedeniyle davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığı gerekçesiyle reddedildiğini belirtmiştir. Sonuç olarak başvurucu, Çevik Kuvvet hizmet alanı olarak kamulaştırılarak Çevik Kuvvet hizmet tesisleri yapılmak üzere tahsis edilen taşınmazın ticari amaçla satılarak haksız kazanç elde edildiğini iddia etmiş; taşınmazın iadesi veya tazminat ödenmesi yönünde meşru beklentisi oluştuğunu vurgulayarak hukuki güvenlik ilkesi ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

38. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun temel şikâyeti, Çevik Kuvvet hizmet alanı olarak kamulaştırılarak Çevik Kuvvet hizmet tesisleri yapılmak üzere tahsis edilen taşınmazın kamulaştırma amacıyla kullanılmayıp ticari amaçla satılarak kazanç elde edilmesine ve açtığı tazminat davası sırasında yapılan yasal değişiklik nedeniyle davanın hak düşürücü süreden reddedilmesine ilişkindir. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine yönelik olduğu anlaşılan tüm şikâyetleri mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.

1. Genel İlkeler

40. Başvurucuya ait kamu yararı amacına dayalı olarak kamulaştırılmış taşınmazın Anayasa'nın 35. maddesi kapsamında mülk teşkil ettiği açıktır. Kamulaştırılan taşınmaz ile başvurucu arasındaki mülkiyet ilişkisi kamulaştırmayla sona ermiştir. Bununla birlikte 2942 sayılı Kanun'un 22. ve 23. maddelerinde kamulaştırılan taşınmazların kamu yararı amacına uygun kullanılmaması durumunda iade edileceği veya bedelinin tazmin edileceği düzenlenmiştir. Dolayısıyla 2942 sayılı Kanun'un 22. ve 23. maddelerindeki düzenlemeler dikkate alındığında kamulaştırılan taşınmazın başvurucuya iadesinin veya bedelinin tazmin edilmesinin meşru bir beklenti oluşturacağı kabul edilmelidir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, § 49; Derya Alpdoğan ve diğerleri, B. No: 2015/6845, 31/10/2018, § 33).

41. Taşınmazların kamu yararı amacı doğrultusunda hiç kullanılmadan üçüncü kişilere satıldığının tespit edildiği başvurularda meşru amaç ve ölçülülük yönlerinden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir (Nusrat Külah, §§ 57-70; Süleyman Oktay Uras ve Sevtap Uras, B. No: 2014/11994, 9/3/2017, §§ 78-82). Taşınmazın kamulaştırma amacına uygun bir şekilde tahsis edilmesinden sonra bu ihtiyaca lüzum kalmaması nedeniyle farklı amaçlarla kullanılmasının somut olayın koşullarına bağlı olarak mülkiyet hakkının gerekliliklerine bir aykırılık teşkil etmeyeceği açıklanmıştır (Habibe Kalender ve diğerleri, B. No: 2013/3845, 1/12/2015, §§ 45, 48)

42. Derya Alpdoğan ve diğerleri kararında, taşınmazın kamulaştırma amacı dışında kullanılmakla birlikte kamu yararına yönelik başka bir ihtiyaç için tahsis edilmesi hâlinde yine kamu yararı amacının mevcut olduğu ancak sadece sebebinin değişmiş olduğunun kabul edileceği ifade edilmiştir (Derya Alpdoğan ve diğerleri, § 50). Buna karşın kamulaştırılan taşınmazlara yönelik olarak kamu yararı amacına aykırı hukukî işlem ve tasarruflarda bulunulması yanında bu taşınmazların makul bir süre geçtiği hâlde kamu yararı amacı doğrultusunda kullanılmamasının da mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale teşkil edeceği belirtilmiştir. Buna göre kamulaştırılan taşınmazın kamu yararı amacına tahsis edilmemesinin aradan geçen sürede mülkün oluşturduğu artı değerden mülk sahibinin yararlandırılmamasına ve esas itibarıyla taşınmazın gerçek değeri üzerinden kamulaştırılmamasına sebebiyet verdiği açıklanmıştır (Derya Alpdoğan ve diğerleri, § 54).

2. İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Başvuru konusu olayda, taşınmaz 1991 yılında Çevik Kuvvet hizmet alanı olarak kamulaştırılmış ve Çevik Kuvvet hizmet tesisleri yapılmak üzere tahsis edilmiştir ancak başvurucu, taşınmazın kamu yararı amacı dışında kullanıldığından ve üçüncü kişilere satılarak haksız kazanç elde edildiğinden yakınmaktadır.

44. Bu kapsamda başvurucu tarafından taşınmazın kamulaştırma bedeli ile satış bedeli veya dava tarihindeki değeri arasında oluşan bedel farkının ödenmesi talebiyle12/2/2014 tarihinde açılan dava, dava sırasında 11/9/2014 tarihinde yürürlüğe giren ve 2942 sayılı Kanun'un 23. maddesine eklenen üçüncü fıkra ve geçici 9. maddesi gerekçe gösterilerek hak düşürücü süreden reddedilmiştir.

45. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 2942 sayılı Kanun'un 23. maddesine göre kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde, taşınmazda kamulaştırma ve devir amacına uygun bir işlem veya tesisat yapılmaz ya da kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek olduğu gibi bırakılırsa mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek kanuni faizle birlikte ödemek suretiyle taşınmaz malını geri alabilecektir ancak doğmasından itibaren bir yıl içinde kullanılmayan geri alma hakkı düşecektir. Geri alma şartlarını düzenleyen bu hükümlerde başvurucunun tazminat istemini hükümsüz veya etkisiz kılan bir hükme yer verilmemişken 2942 sayılı Kanun'un 23. maddesine eklenen üçüncü fıkra ile geri alma hükümlerine ilişkin belirlenen süreler geçtikten sonra kamulaştırılan taşınmaz malda hakları bulunduğu iddiasıyla eski malikleri veya mirasçıları tarafından idareden herhangi bir sebeple hak, bedel veya tazminat talebinde bulunulamayacağı ve dava açılamayacağı ifade edilmiştir. Bu maddenin yürürlüğüne ilişkin geçici 9. maddede ise bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleştirilen kamulaştırma işlemleri nedeniyle, kamulaştırılan taşınmaz malların eski malikleri veya mirasçıları tarafından bu taşınmaz malların geri alınması, bedel veya tazminat talebiyle açılan ve henüz kesinleşmeyen davalarda 22. maddeye eklenen üçüncü fıkra hükmünün uygulanacağı ifade edilmiştir. Bu durumda davanın açıldığı tarihte diğer koşulların bulunması hâlinde başarıya ulaşma şansı bulunan tazminat davasının devam eden davaları da kapsayacak şekilde aleyhe yapılan yasal değişiklik sonucunda etkisiz hâle getirildiği ileri sürülmektedir.

46. Ancak davanın incelenmesini kurallara bağlayan usule ilişkin hükümlerde yapılan yasal değişikliğin değerlendirilerek sonuca varılması tek başına yeterli olmayıp öncelikle başvurucunun kamulaştırılan taşınmazda mülkiyet hakkı kapsamında korunmaya değer bir hakkının bulunduğunu ortaya koyması gerekmektedir. Bir başka deyişle ileri sürülen iddianın derece mahkemeleri tarafından incelebilmesi imkânının olduğundan söz edilebilmesi için öncelikle talep edilebilir haklı ve meşru bir beklentinin bulunması gerekmektedir.

47. Anayasa Mahkemesi Habibe Kalender ve diğerleri kararında, kamulaştırıldıktan sonra uzun bir süre kamu yararı amacıyla kullanılan ve değişen koşullar sonrasında idare tarafından üçüncü kişilere devredilen taşınmazın geri verilmesi veya taşınmazın kamulaştırma değeri ile idarece satış değeri arasındaki farkın kendilerine ödenmesi taleplerinin mevcut düzenlemelerle desteklenen bir beklenti olmadığı, bu yönde verilmiş yerleşik yargı içtihatları bulunmadığı, bahsedilen taleplerin mahkeme önünde ispat edilemediği, mülkiyet hakkı kapsamında meşru beklenti olarak nitelendirmeye yeterli somutluğa sahip bir beklenti olmadığı, Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına ilişkin korumadan yararlandırılmasının mümkün olmadığı sonucuna varmıştır (Habibe Kalender ve diğerleri, § 48).

48. Başvuru konusu olayda başvurucunun taşınmazı 1991 yılında Çevik Kuvvet hizmet alanı olarak kamulaştırılmış ve bu amaca uygun şekilde Çevik Kuvvet hizmet tesisleri yapılmak üzere tahsis edilmiştir. Emniyet Müdürlüğü tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü İnşaat ve Emlak Dairesi Başkanlığına gönderilen 18/4/2005 tarihli yazıda, kamulaştırılan taşınmazın hizmet otolarının akaryakıt ikmallerinin yapıldığı benzin istasyonu, açık atış poligonu ve eğitim alanı olarak kullanıldığı ifade edilmiştir. Bu yazıda ayrıca birer futbol halı saha, kapalı spor salonu ve havalı tabanca atış poligonuna ihtiyaç olduğu bildirilmiş ve bu yapıların taşınmaz üzerine inşa edilmesi istenmiştir. Emniyet Müdürlüğü tarafından Hukuk İşleri ve Soruşturma Şube Müdürlüğüne gönderilen 13/3/2014 tarihli yazıda ise taşınmazın TOKİ ile imzalanan 6/12/2005 protokol ve 6/6/2006 tarihli ek protokol tarihine kadar Çevik Kuvvet ve Özel Harekât eğitim alanı ve açık atış poligonu, terör veya kaçakçılık suçlarından yakalanan araçların detaylı arama alanı, trafik ve asayiş suçları ile ilgili olarak bağlanan, yakalanan araçlar için park yeri ve hizmet otolarının akaryakıt ikmallerinin yapıldığı benzin istasyonu olarak kullanıldığı belirtilmiş; bu kullanımın devrin yapıldığı 2007 yılına kadar sürdüğü ifade edilmiştir.

49. Bu durumda 1991 yılında Çevik Kuvvet hizmet alanı olarak kamulaştırılan taşınmazın TOKİ'ye fiilen devredildiği 2007 yılına kadar kamulaştırma ve kamu yararı amacına uygun olarak hizmet otolarının akaryakıt ikmallerinin yapıldığı benzin istasyonu, açık atış poligonu ve eğitim alanı olarak kullanıldığı görülmektedir. Taşınmaz bu tarihten sonra ise değişen koşullara göre lojman ihtiyacının karşılanması maksadıyla TOKİ'ye devredilmiştir. Daha sonra TOKİ, 2009 yılında taşınmazın bir bölümünü Belediyeye devretmiştir.

50. Dolayısıyla 1991 yılından 2007 yılına kadar yaklaşık on altı yıl süreyle kamulaştırma amacına uygun şekilde kullanılarak, değişen koşullara göre lojman ihtiyacı kapsamında TOKİ'ye devredilen taşınmazın geri alınmasına veya başvurucuya tazminat ödenmesine ilişkin şartların oluşmadığı anlaşıldığından başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır.

51. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/5/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.