2018/3936

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BİRSEL ÖZBİÇER VE SEVİM KARAPÜR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/3936)

 

Karar Tarihi: 20/12/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Mahmut ALTIN

Başvurucular

:

1. Birsel ÖZBİÇER

 

 

2. Sevim KARAPÜR

Başvurucular Vekili

:

Av. İsmail BAŞAR

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamulaştırma bedelinin düşük tespit edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 5/2/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. 2018/3964 sayılı başvurunun 2018/3936 sayılı başvuru ile konu yönünden hukuki irtibat bulunması sebebiyle 2018/3964 sayılı başvurunun kapatılmasına, incelemenin 2018/3936 sayılı başvuru üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucular, Hatay ili Dörtyol ilçesi Konaklı köyünde kâin 10.100 m² yüz ölçümündeki 94 parsel sayılı, başvuru konusu taşınmazın malikidir.

10. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) söz konusu taşınmazın 3.474,31 m²lik kısmından yüksek gerilim enerji hatları geçirilmek suretiyle daimî irtifak hakkı tesisi kurulması amacıyla kamulaştırma kararı almıştır. TEİAŞ'ın belirlediği kamulaştırma bedeli üzerinde uzlaşılamaması üzerine 18/2/2009 tarihinde Dörtyol Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) acele elkoyma davası açılmıştır.

11. Mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda, taşınmazın belediye sınırları içinde olmadığı ve imar görmediği belirtilerek zeytin bahçesi/tarla vasfında olduğu kabul edilmiştir. Buna göre taşınmazın m² maliyetinin 25 TL olduğu belirtilerek 30.047,50 TL kamulaştırma bedeli hesaplanmıştır. Bilirkişi raporu incelendiğinde açıklama kısmında ifade edilmemiş ise de hesap kısmında irtifak kamulaştırması bedelinin irtifaka konu sahanın arazilerde %35'ini geçemeyeceği yönündeki Yargıtay içtihadı nazara alınarak hesaplama yapıldığı anlaşılmıştır.

12. Mahkemece 26/3/2009 tarihinde 30.047,50 TL bedel üzerinden acele elkoyma kararı verilmiştir.

13. Ardından TEİAŞ tarafından başvurucular aleyhine 13/4/2010 tarihinde açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasıyla başvuru konusu taşınmazın 3.474,31 m²lik kısmı üzerinde TEİAŞ adına daimî irtifak hakkı tesisinin tapuya tesciline karar verilmesi talep edilmiştir.

14. Mahkemece aldırılan 29/6/2010 tarihli bilirkişi raporunda belediye sınırları içinde arsa vasfındaki taşınmazın m² fiyatının 49 TL olduğu kabul edilerek ve irtifak kamulaştırması bedelinin irtifaka konu sahanın arsalarda %50'sini geçemeyeceği yönündeki Yargıtay içtihadı nazara alınarak taşınmazın irtifak kamulaştırması bedeli 85.073,31 TL olarak hesaplanmıştır.

15. Mahkemece bilirkişi raporunda hesaplama hataları olduğu belirtilerek rapor üzerinde resen düzeltmeler yapılmıştır. Bu çerçevede arsa vasfındaki taşınmazın m² fiyatının 76.131 TL olduğu kabul edilerek ve irtifak kamulaştırması bedelinin irtifaka konu sahanın arsalarda %50'sini geçemeyeceği yönündeki Yargıtay içtihadı dikkate alınarak taşınmazın irtifak kamulaştırması bedeli 132.177,88 TL olarak belirlenmiştir. Mahkemece bu hesaplama doğrultusunda 23/2/2011 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararda, taşınmazın 3.474,31 m²lik kısmı üzerine davacı TEİAŞ lehine daimî irtifak hakkı tesisiyle tapuya tesciline ve irtifak kamulaştırma bedelinin 132.177,88 TL olarak tespitine hükmedilmiştir.

16. Davacı TEİAŞ tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay 18. Hukuk Dairesince 10/10/2011 tarihinde bozulmuştur. Kararın gerekçesinde;

i. Dörtyol Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 28/4/2010 tarihli yazısına göre başvuru konusu taşınmazın belediye mücavir alanı içinde kaldığı, imar planı dışında olduğu, belediyenin hizmetlerinden yararlanmasına karşın etrafının meskûn olmadığı, yerleşim merkezine uzaklığının 7 km olduğu, beldenin gelişme istikametinde bulunmadığı ifade edilmiştir.

ii. Öte yandan Bakanlar Kurulunun Yargıtayca kısmen benimsenen 28/2/1983 tarihli kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın arsa sayılabilmesi için belediyenin veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber belediye hizmetlerinin tümünden yararlanması ve aynı zamanda etrafının meskûn olmasının zorunluluk arz ettiği vurgulanmıştır.

iii. Buna göre başvuru konusu taşınmazın belediye hizmetlerinden yararlanmakla birlikte meskûn mahal içinde bulunmadığı ve arsa olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir.

iv. Netice itibarıyla Mahkemece taşınmazın arazi olarak kabulüyle net gelir yöntemi esas alınarak ve arazide yetişmesi mutat münavebe ürünleri de dikkate alınarak bilirkişi kuruluna yaptırılacak değerlendirme sonucu saptanacak değer üzerinden kamulaştırma bedelinin tespiti gerektiği izah edilmiştir.

17. Mahkemece bozma ilamı doğrultusunda keşif yapılarak yeni bilirkişi heyetinden 20/3/2012 tarihli rapor aldırılmıştır. Raporda, taşınmazın kapama narenciye bahçesi olduğu ve m² fiyatının 35 TL kabul edilerek net gelir yöntemi üzerinden irtifak kamulaştırma bedeli 38.075,68 TL hesaplanmıştır. Bilirkişi raporu incelendiğinde irtifak kamulaştırması bedelinin irtifaka konu sahanın arazilerde %35'ini geçemeyeceği yönündeki içtihadının dikkate alınmadığı anlaşılmıştır. Başvurucular, taşınmazın arsa vasfında olduğunu belirterek bedelinin düşük tespit edildiği itirazında bulunmuştur.

18. Mahkemece bu bilirkişi raporu esas alınarak 12/7/2012 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararda, bu kez irtifak kamulaştırma bedelinin 38.075,68 TL olarak tespitine ve bozma öncesi karar ile fazladan alınan 94.102,20 TL'nin davacı idareye iadesine hükmedilmiştir. Kararın gerekçesinde arsa vasfındaki taşınmazın m² fiyatının 35 TL olduğu kabul edilerek ve irtifak kamulaştırması bedelinin irtifaka konu sahanın arsalarda %50'sini geçemeyeceği yönündeki içtihadı nazara alınarak kamulaştırma bedelinin hesaplandığı belirtilmiştir.

19. Başvurucular temyiz dilekçesinde, arsa vasfında olan taşınmazın arazi olarak kabulünün ve irtifak nedeniyle olabilecek değer kaybının irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değerinin %35'ini geçemeyeceğine ilişkin kuralın mülkiyet hakkını ihlal ettiğini vurgulamıştır. Ancak fazladan ödenen bedelin iadesine ilişkin hükme karşı temyiz itirazında bulunmamıştır. Taraflarca temyiz edilen karar, Dairece 10/12/2012 tarihinde bozulmuştur. Kararın gerekçesinde;

i. Kamulaştırılan taşınmazda hangi ürünler yetişiyorsa bu ürünler esas alınarak taşınmazın değerinin belirlenmesi gerekirken tarım ve hayvancılık ilçe müdürlüğü verileri getirtilmeden bedel tespiti yapıldığı belirtilmiştir.

ii. İrtifak hakkı tesis edilmesi amacıyla yapılan kamulaştırma işleminde kamulaştırma bedelinin taşınmazın irtifak hakkı tesisinden önceki değeri ile irtifak hakkı tesis edildikten sonraki değeri arasındaki farktan ibaret olduğu vurgulanmıştır. İrtifak kurulması nedeniyle taşınmazda meydana gelecek değer düşüklüğü oranının ise taşınmazın cinsi, niteliği, kullanım şekli, irtifak hakkının niteliği taşınmazda kapladığı alan ve yeri, istikameti dikkate alınarak belirleneceği açıklanmıştır.

iii. Öte yandan Yargıtay uygulamalarında, taşınmazın niteliğine uygun kullanımını önemli ölçüde etkileyen özel bir durum söz konusu olmaması hâlinde arazilerde irtifak nedeniyle oluşabilecek değer kaybının irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değerinin %35'ini aşmaması gerektiğine işaret edilmiştir.

iv. Sonuç itibarıyla başvuru konusu taşınmaz üzerindeki irtifak hakkı tesisinde, irtifakın geçtiği yere ve alanına, taşınmazın yüz ölçümüne ve niteliğine göre değer kaybının %12 oranında olması gerektiğinin düşünülmemesi ve kamulaştırmadan arta kalan alana da ayrıca değer düşüklüğü hesaplayarak irtifak kamulaştırma bedeli belirleyen bilirkişinin raporunda belirlediği kamulaştırma bedeline hükmedilmiş olmasının doğru görülmediği izah edilmiştir.

v. Ayrıca idarece fazladan yatırılmış olan paranın başvurucu tarafça bankadan çekilmesine kadar varsa işlemiş olan mevduat faizi ile birlikte davacı idareye ödenmesine karar verilmesi gerektiği beyan edilmiştir.

20. Mahkemece bozma ilamı doğrultusunda 12/12/2013 tarihli ek bilirkişi raporu aldırılmıştır. Raporda enerji nakil hattının araziyi ortadan bölüp geçtiği izah edilerek arazideki değer kaybı oranı %35 kabul edilmiştir. Öte yandan arazi vasfındaki taşınmazın m² fiyatının 35 TL olduğu kabul edilerek irtifak kamulaştırma bedeli 42.420 TL hesaplanmıştır.

21. Mahkemece 12/12/2013 tarihli ek bilirkişi raporunun hükme esas alındığı belirtilerek 28/5/2014 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararda, bu kez irtifak kamulaştırma bedelinin 42.420 TL olarak tespitine ve bozma öncesi karar ile fazladan alınan 94.102,20 TL'nin bankaya yatırıldığı tarihten başvurucular tarafından çekilme tarihine kadar yasal faiziyle birlikte davacı idareye iadesine hükmedilmiştir.

22. Başvurucular temyiz dilekçesinde, arsa vasfında olan taşınmazın arazi olarak kabulünün ve irtifak nedeniyle olabilecek değer kaybının irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değerinin %35'ini geçemeyeceğine ilişkin kuralın mülkiyet hakkını ihlal ettiğini vurgulamıştır. Ayrıca fazladan ödenen bedelin iadesinin faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi de temyize konu edilmiştir. Taraflarca temyiz edilen karar, Dairece 21/4/2015 tarihinde bozulmuştur. Kararın gerekçesinde;

i. Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarına göre özel ve dikkate alınması gereken haklı bir neden bulunmadıkça tarım arazilerinin olduğu gibi kullanılması hâlinde getireceği net gelir üzerinden bilimsel yöntemle yapılacak değerlendirmede münavebeye alınacak ürünler için dekar başına elde edilecek ortalama verim, üretim gideri ve toptan satış fiyatına ilişkin olarak ciddi istatistiki bilgilere dayalı olduğu bilinen o yerdeki gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüğü verilerinin esas alınması gerektiği zikredilmiştir.

ii. Dörtyol Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü (Dörtyol İlçe Tarım Müdürlüğü) yazısında; daha önce 21/5/2012 tarihli yazı ile bildirilen verilerin il müdürlüğü rakamları dikkate alınarak istatistiki bilgi amaçlı hazırlandığı, bunun Dörtyol ilçesi açısından uygun olmadığı, asıl uygun olan verilerin 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2014/103 Esas sayılı dosyaya gönderilen 16/4/2014 tarihli yazı ekinde sunulan asgari ve azami sınırları belirtilen veriler olduğu bildirilmiştir.

iii. Buna göre bu veriler dikkate alınarak taşınmazın yarısının mandalina, yarısının da limon bahçesi olduğu hususu da gözetilip her bölümün değerinin ayrı şekilde resmî veriler esas alınarak değerlendirilmesi gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı izah edilmiştir.

iv. Ayrıca bozma öncesi taşınmazın değerinin tespiti için hazırlanan bilirkişi raporunda objektif değer artış oranı uygulanmadığı ve bu husus bozma nedeni yapılmadığı hâlde bozma sonrası değer tespitinde objektif değer artışı uygulanmak suretiyle değerlendirme yapılmasının hatalı olduğu belirtilmiştir.

v. Öte yandan kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması hâlinde tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme uyarınca dava tarihinden dört aylık sürenin bittiği tarihten karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğine dikkat çekilmiştir.

23. Mahkemece bir kez daha bozma ilamı doğrultusunda eksiklikler giderilerek 11/2/2016 tarihli ek bilirkişi raporu aldırılmıştır. Raporda, bozma ilamında belirtilen Dörtyol İlçe Tarım Müdürlüğü tarım verileri dikkate alınarak arazi niteliğindeki narenciye bahçesinin m² net gelir değerinin bir önceki ek rapordaki gibi 35 TL olduğu tespit edilmiştir. Yine önceki ek raporda olduğu gibi enerji nakil hattının araziyi ortadan bölerek geçmesi nedeniyle arazideki değer kaybı oranının %35 olduğu kabul edilerek irtifak kamulaştırma bedeli 42.420 TL olarak hesaplanmıştır.

24. Mahkemece bozma ilamına uyularak ve 11/2/2016 tarihli ek bilirkişi raporu esas alınarak 24/3/2016 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararda, bu kez irtifak kamulaştırma bedelinin 42.420 TL olarak tespitine ve bozma öncesi karar ile fazladan alınan 90,757,88 TL'nin davalı tarafından bankadan çekilmesine kadar varsa işlemiş mevduat faiziyle birlikte davacı idareye iadesine hükmedilmiştir. Ayrıca 42.420 TL kamulaştırma irtifak bedelinden acele elkoyma dosyasında ödenen 30.047,50 TL mahsup edildikten sonra kalan 12.372,50 TL'nin 14/8/2010 tarihinden ilk karar tarihi olan 23/2/2013'e kadar yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmiştir.

25. Başvurucular temyiz dilekçesinde, arsa vasfında olan taşınmazın arazi olarak kabulünün ve irtifak nedeniyle olabilecek değer kaybının irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değerinin %35'ini geçemeyeceğine ilişkin kuralın mülkiyet hakkını ihlal ettiğini vurgulamıştır. Ancak fazladan ödenen bedelin iadesine ve faizine ilişkin hükme karşı temyiz itirazında bulunmamıştır. Başvurucuların tarafından temyiz ettiği karar, bu kez Yargıtay 5. Hukuk Dairesince 19/4/2017 tarihinde onanmıştır. Başvurucuların karar düzeltme talebi de aynı Daire tarafından reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.

26. Nihai karar 17/1/2018 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.

27. Başvurucular 5/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. İlgili Mevzuat

28. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun “İrtifak hakkı kurulması” kenar başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Taşınmaz malın mülkiyetinin kamulaştırılması yerine, amaç için yeterli olduğu takdirde taşınmaz malın belirli kesimi, yüksekliği, derinliği veya kaynak üzerinde kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı kurulabilir."

29. 2942 sayılı Kanun’un “Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili” kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, … asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, … idare adına tesciline karar verilmesini ister.

Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, … taşınmaz malın malikine … bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur.

Mahkemece yapılan duruşmada tarafların bedelde anlaşamamaları halinde hakim, en geç on gün içinde keşif ve otuz gün sonrası için de duruşma günü tayin ederek, 15 inci maddede sayılan bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda taşınmaz malın değerini tespit için mahallinde keşif yapar…

Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin beyanını da dikkate alarak, 11 inci maddedeki esaslar doğrultusunda taşınmaz malın değerini belirten raporlarını onbeş gün içinde mahkemeye verirler. Mahkeme bu raporu, duruşma günü beklenmeksizin taraflara tebliğ eder. Yapılacak duruşmaya hakim, taraflar veya vekillerini ve bilirkişileri çağırır. Bu duruşmada tarafların bilirkişi raporlarına varsa itirazları dinlenir ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı beyanları alınır.

Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde gerektiğinde hakim tarafından onbeş gün içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir ve hakim, tarafların ve bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit eder. Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının kamulaştırılma bedelidir. … İdarece, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına … dair makbuzun ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir ve bu karar, tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir. Tescil hükmü kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz hakları saklıdır.

 (Ek fıkra: 11/04/2013-6459 S.K./6. md) Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.

…”

30. 2942 sayılı Kanun’un “Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları” kenar başlıklı 11. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları şöyledir:

 “Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz.

Kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı tesisinde, bu kamulaştırma sebebiyle taşınmaz mal veya kaynakta meydana gelecek kıymet düşüklüğü gerekçeleriyle belirtilir. Bu kıymet düşüklüğü kamulaştırma bedelidir.”

2. Anayasa Mahkemesi Kararı

31. Anayasa Mahkemesinin 10/4/2019 tarihli ve E.2018/156, K.2019/22 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...

I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ

Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 4650 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle başlığıyla birlikte değiştirilen 11. maddesi şöyledir:

 “Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları

Madde 11- (Değişik: 24/4/2001 - 4650/6 md.)

...

ı) (Değişik: 19/4/2018-7139/27 md.) Bu fıkrada belirtilen unsurlara göre tespit edilen arazi bedelinin yarısını geçmemek ve her bir ölçünün etkisi açıklanmak kaydıyla bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,

...

IV. ESASIN İNCELENMESİ

...

18. Söz konusu maddenin birinci fıkrasının (ı) bendinde, bedel tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin de bazı şartlarla kamulaştırma bedelinin belirlenmesinde esas alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda kamulaştırmaya konu arazinin emsallerine göre pazarlama veya ulaşım kolaylıkları, ana yollara, il merkezlerine, yerleşim alanlarına yakınlık gibi değerini olumlu yönde etkileyecek birtakım özelliklerinin gözardı edilmemesi ve taşınmazın gerçek değerinin tespiti bakımından bilimsel yöntemle belirlenen bedelin anılan fıkranın (ı) bendi uyarınca belirli bir oranda artırılması mümkün olabilmektedir.

19. Bu itibarla bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüler bakımından her bir ölçünün değere etkisinin açıklanması gerektiği Kanun’da ifade edildiği gibi bu ölçülerin somut, araziye getirdiği katkı ve değer yönünden açık, objektif, gerekçeli, makul, arazi bedelinin belirlenmesinde etkili olabilecek diğer bir unsur içinde gözetilmemiş olmasının da uygulamada yargı içtihatlarıyla kabul edildiği anlaşılmaktadır.

20. İtiraz konusu kuralın yer aldığı madde gerekçesinde özellikle kamulaştırılan tarım arazilerinin değer takdirinde yöntemine göre hesap edilen bedeli anlamsız kılacak objektif değer artışlarının yapıldığı, objektif ölçüler gerekçe gösterilerek çoğu kez %50-200, hatta %300 oranında artış uygulandığı ifade edilmiştir. Bu kapsamda kural arazilerde diğer objektif ölçülerin uygulanması bakımından oransal bir sınırlama öngörmektedir.

21. Kuralla diğer objektif ölçüler sebebiyle uygulanacak olan artış oranı Kanun’un 11. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen unsurlara göre tespit edilen arazi bedelinin %50’si ile sınırlandırılmış olup bu oranın taşınmazın özelliklerine göre %50 ve daha az oranda uygulanması mümkün iken %50’nin üzerinde uygulaması mümkün olmayacaktır.

...

C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

...

33. Arazilerde kamulaştırma bedeli, Kanun’un 11. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca ve anılan fıkrada belirtilen bedel tespitine ilişkin diğer unsurlar da esas alınmak suretiyle belirlenmektedir. Bu kapsamda taşınmaz mal veya kaynağın mevkiine ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması hâlinde getireceği net gelir üzerinden bilimsel yöntemle hesaplama yapılmakta; bu aşamaya kadar değerlendirmeye alınmamış, arazinin değerini olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilecek somut ve objektif birtakım özelliklerin bulunması hâlinde ise özellikle anılan fıkranın (ı) bendi kapsamında bunlar da dikkate alınarak kamulaştırma bedeli tespit edilmektedir.

34. İtiraz konusu kural, kamulaştırmaya konu arazinin değeri üzerinde olumlu etkileri bulunan birtakım ölçüler sebebiyle uygulanacak objektif değer artırıcı unsur oranını Kanun’un 11. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen unsurlara göre tespit edilen arazi bedelinin %50’si ile sınırlandırmaktadır. Bu kapsamda kural doğrudan kamulaştırma bedelinin tespiti ile ilgili olup kuralla getirilen sınırlama tespit edilecek kamulaştırma bedelinin tutarını doğrudan etkileyecek niteliktedir.

35. Anayasa’nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla sınırlanabilir. Kamu yararı kavramı, devlet organlarının takdir yetkisini de beraberinde getiren bir kavram olup objektif bir tanıma elverişli olmayan bu ölçütün her somut olay temelinde ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Arazilerde kamulaştırma bedelinin tespitinde diğer objektif ölçüler sebebiyle uygulanacak olan objektif değer artırıcı unsur oranını %50 ile sınırlandıran kuralın kamu yararı amacıyla gerçekleştirilen projelerde kamulaştırma maliyetlerinin azaltılması, yatırım bedellerinin düşürülmesi ve bu suretle idarenin kaynaklarının korunması amacıyla düzenlendiği ve kamu yararı amacına dönük olduğu anlaşılmaktadır.

36. Arazilerde kamulaştırma bedelinin tespitinde asli değer biçme yönteminin taşınmaz mal veya kaynağın mevkiine ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması hâlinde getireceği net gelir üzerinden bilimsel olarak hesaplama yapılması olduğu gözetildiğinde bu şekilde belirlenecek bedel üzerinden diğer objektif ölçüler sebebiyle uygulanacak artış oranının makul, belirli ve öngörülebilir bir seviyede tutulabilmesi ile kamulaştırma maliyetlerinin azaltılması bakımından diğer objektif ölçüler sebebiyle uygulanacak artırım oranına oransal bir üst sınır getirilmesinin itiraz konusu kuralın amacını gerçekleştirmeye elverişli olmadığı söylenemez.

37. Öte yandan itiraz konusu kuralla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülülük ilkesi kapsamında gerekli ve orantılı olup olmadığı da incelenmelidir. Kural, kamulaştırılan arazilerde değer artırıcı unsurlar sebebiyle uygulanacak objektif değer artırıcı unsur oranına bir üst sınır getirmek suretiyle bu oranı %50 ile sınırlamaktadır. 7139 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde ve itiraz konusu kuralın yer aldığı madde gerekçesinde ifade edildiği üzere objektif değer artışı uygulamasıyla taşınmazın değerinde %100, %200 ve hatta %300’lere varan oranlarda artış yapılmasını gerektiren durumlara uygulamada sıklıkla rastlandığı görülmektedir. Bu durumda uygulanacak objektif değer artırıcı unsur oranının %50 ile sınırlandırılması kamulaştırmaya konu taşınmazın somut olarak sahip olduğu, daha önce arazi bedelinin belirlenmesinde etkili olabilecek diğer bir unsur içinde veya kapitalizasyon faiz oranının belirlenmesi sırasında değerlendirilmemiş, taşınmaza olumlu yönde katkı ve değer sağlayan unsurların olması gerektiği oranda ve ölçüde kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmaması sonucunu doğuracaktır. Kamulaştırmada gerçek karşılığın malike ödenmesi gerekliliği karşısında araziyi emsallerine göre daha değerli kılan olumlu özelliklerinin önemli ölçüde bedele yansıtılmasını engelleyebilecek şekilde oransal sınırlama öngörülmesinin gerekli olduğu söylenemeyeceği gibi öngörülen sınırlama olağan koşullarda %50’nin üzerinde objektif değer artışı uygulanması gereken taşınmazlar yönünden kamulaştırmada gerçek bedelin tam olarak tespitini ve malike ödenmesini engelleyeceğinden kamu yararı ile malikin mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi malik aleyhine bozmaktadır. Bu yönüyle kural ölçülülük ilkesine aykırıdır.

38. Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen anayasal ögelerden birinin bulunmaması kamulaştırma işlemini Anayasa’ya aykırı hâle getireceği gibi Anayasa’nın 35. maddesi ile korunan ve sınırları belirtilen mülkiyet hakkına da aykırılık oluşturur. Bu çerçevede kamulaştırma bedelinin tespitinde kamulaştırmanın anayasal ögelerinden biri olan gerçek karşılığa ulaşılmasını engelleyen, mülkiyet hakkının ölçüsüz biçimde sınırlandırılmasına neden olan kural Anayasa’nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırıdır.

39. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa’nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2. ve 10. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.

..."

3. Yargıtay Kararları

32. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 9/2/2021 tarihli ve E.2019/8304, K.2021/1117 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...arsa niteliğindeki İzmir ili, Karabağlar ilçesi, Uzundere mahallesi, 260 parsel sayılı taşınmaza 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11/1-g maddesi uyarınca emsal karşılaştırması yapılarak, arazi niteliğindeki Uzundere mahallesi 793 parsel sayılı taşınmaza 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11/1-f maddesi uyarınca net geliri esas alınarak değer biçilmesine ve aynı Kanunun 11/son maddesi uyarınca taşınmaz malın niteliği, tamamının yüzölçümü, geometrik durumu ve irtifak hakkına konu olan bölüm dikkate alınarak değer düşüklüğü oranı belirtilmek suretiyle irtifak hakkı karşılıklarının tespit edilmesine ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek davalı tarafa ödenmesine ilişkin ilk derece mahkemesinden verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile;irtifak alanlarının fen bilirkişi raporuna atıf yapılmak suretiyle tesisine karar verilmesi gerektiğinden hükmün tescile ilişkin bendinin HMK'nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir..."

33. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 25/2/2013 tarihli ve E.2012/26091, K.2013/2963 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...1) 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11/son maddesi uyarınca irtifak hakkı karşılıkları bu hak nedeniyle taşınmazın tamamında meydana gelecek değer kaybıdır. Bu itibarla dava konusu taşınmazların ayrı ayrı irtifak hakkı kurulmasından önceki zemin ve üzerindeki yapılar dahil tüm değerlerinin tesbit edilmesi ve bundan sonra enerji nakil hattı nedeniyle her bir taşınmazın tamamında meydana gelecek değer düşüklüğü oranının belirlenmesi ve bu oranla her bir taşınmazın tüm değerinin çarpılması sonucu her bir taşınmaz için irtifak hakkı karşılığının hesaplanması gerekir. Bilirkişi kurullarınca böyle bir inceleme ve işlem yapılmadığı gibi ayrıca kalan bölümde de değer azalması olacağı kabul edilmek suretiyle fazla bedele hükmedilmesi,

2) Arazi niteliğindeki taşınmazlardan geçen enerji nakil hatları nedeniyle değer düşüklüğü hesap edilirken taşınmazların yüzölçümü, geometrik yapısı enerji nakil hattının güzergahı ve salınım yüksekliği nazara alınarak bu oranın tüm taşınmazın en fazla % 35'i oranında olabileceği gözetilmeden, arsa niteliğindeki taşınmazlar için kabul edilen %50 oran üzerinden hesap yapılması,

...

Doğru görülmemiştir."

34. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 9/3/2009 tarihli ve E.2009/377, K.2009/3600 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...2942 Sayılı Yasanın 4650 sayılı Yasayla değişik 11. maddesinin son fıkrası uyarınca ve Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre; kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı kurulmasında, bu kamulaştırma nedeniyle taşınmaz malda oluşacak değer düşüklüğü oranının (dolayısıyla kamulaştırma bedelinin) tesbitinde, taşınmaz malın cinsi (arsa veya arazi olması) ve yüzölçümü ile irtifak hakkının kurulduğu alanın yüzölçümü, irtifakın niteliği (akaryakıt boru hattı, elektrik enerji nakil hattı vb.) ve konumu gözönünde bulundurulur. Buna göre hesaplanacak değer düşüklüğü oranı (kanıtlanmış özel ve önemli bir durum sözkonusu olmadıkça) arsa niteliğindeki taşınmaz malda irtifak hakkının kurulduğu alanın mülkiyet değerinin % 50'sinden fazla olamaz. Dava konusu taşınmaz 917 m² yüzölçümlü olup 639 m²'lik kısmında davacı idare lehine irtifak hakkı kurulmuş bulunduğuna göre, bu taşınmaz malda irtifak hakkı kurulması nedeniyle oluşacak değer düşüklüğü oranının taşınmazın tüm değerinin % 35'i oranında olacağı düşünülmeden, irtifak geçen alanın mülkiyet değerinin % 60'ı oranında değer kaybı olacağının kabulü ile fazla bedele hükmedilmesi,

Doğru görülmemiştir."

B. Uluslararası Hukuk

35. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:

"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."

36. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Kahyaoğlu ve diğerleri/Türkiye (B. No: 37203/05, 31/5/2016, §§ 4-19) kararına konu olayda, başvurucuların taşınmazının bir bölümü üzerinden kamulaştırma yapılmaksızın veya kamu irtifakı tesis edilmeksizin enerji nakil hattı geçirilmiştir. Başvurucular tarafından kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasında mahkeme, bilirkişi görüşüne başvurmuş ve bilirkişi, taşınmazın bir bölümünün üzerinden enerji nakil hattı geçirilmiş olması dolayısıyla değerinin %9 oranında azaldığını kabul ederek tazminat hesaplamıştır. Ancak mahkeme, Yargıtay kararlarında kamu irtifakı kurulması nedeniyle taşınmazda oluşacak değer düşüklüğünün taşınmazın toplam değerinin %2'sini geçemeyeceğinin belirtildiğini gerekçe göstererek zararın taşınmaz değerinin %2'siyle sınırlı olduğu sonucuna ulaşmıştır. Mahkeme, bu görüşten yola çıkarak bilirkişi raporundaki tespite rağmen taşınmazın değerinin %7'sine isabet eden tazminat istemi yönünden davayı reddetmiş ve söz konusu karar Yargıtay tarafından onanmıştır.

37. AİHM; bilirkişi raporunda taşınmazda oluşan değer kaybı taşınmazın gerçek değerinin %9'u olarak tespit edildiği hâlde yerel mahkemenin Yargıtay içtihadından hareketle zarar miktarını taşınmaz değerinin %2'si ile sınırlandırdığına işaret ettikten sonra yargı mercilerince bunun gerekçesinin açıklanamadığını vurgulamıştır. AİHM, Yargıtayın farklı durumların gözönünde bulundurulmasını dışlayan katı yorumu nedeniyle başvurucuların taşınmazının değerinin %7'sine tekabül eden zararlarının karşılanamadığını belirtmiş ve bunun da kamu yararı ile bireysel yarar arasındaki adil dengeyi bozduğunu ifade ederek mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Kahyaoğlu ve diğerleri/Türkiye, §§ 33-40).

38. Kutlu ve diğerleri/Türkiye (B. No: 51861/11, 13/12/2016) kararında da kamulaştırılan bir taşınmazın bilirkişi raporunda objektif değer artış oranının %40 olarak belirtilmesine rağmen derece mahkemelerince %25 olarak belirlenmesi mülkiyet hakkı bağlamında incelenmiştir. AİHM; derece mahkemelerinin bilirkişi raporundaki sonuçların gözardı edilmesinin nedenlerini somut ve yeterli gerekçelerle açıklaması gerektiğini, somut olayda ise gözönünde bulundurulacak ölçütlerin basit bir anlatımının -mahkemece değer düşüklüğü oranının %25 ile sınırlandırılmasına yol açan kriterlerin neden ve nasıl dikkate alındığı belirtilmediği için- yeterli bir gerekçe olarak kabul edilemeyeceğini ifade etmiştir. AİHM; sonuç olarak yeterli bir gerekçe gösterilmeden %25 olarak belirlenerek daha az tazminata hükmedilmesi adil dengeyi bozduğu için bu durumun mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını kabul etmiştir (Kutlu ve diğerleri/Türkiye, §§ 62-76).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

39. Anayasa Mahkemesinin 20/12/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

40. Başvurucular; yüksek gerilim enerji hatlarının taşınmazın tamamında önemli bir değer kaybına yol açmasına rağmen irtifak sebebiyle oluşabilecek değer kaybının irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değerinin arazilerde %35'ini, arsalarda %50'sini geçemeyeceğine ilişkin Yargıtay içtihadı nedeniyle gerçek kamulaştırma bedeline hükmedilmemesinden yakınmaktadır.

41. Öte yandan başvurucular, taşınmazların arsa ve arazi sınıflandırılması kriterleri ile kamulaştırma bedelinin belirlenmesine yönelik kamulaştırma kanunundaki düzenlemelerin ve Yargıtay içtihatlarının mülkiyet hakkını kısıtladığını öne sürmektedir. Başvurucular ayrıca dava tarihindeki arazilerde ürün mübadele sistemi üzerinden bedel tespiti yapılmasının ve resmî satış sözleşmelerinde gerçek satış değerinin gösterilmemesinin taşınmazın gerçek değerinin altında kamulaştırma bedelinin belirlenmesine neden olduğunu ileri sürmektedir.

42. Bununla birlikte başvurucular, fazladan ödenen bedelin faiziyle iadesine dair hükümde paranın çekildiği tarihten itibaren idare lehine mevduat faizine karar verilmişken kamulaştırma bedeline ilişkin olarak lehlerine verilen hükümde karar tarihine kadar yasal faize karar verilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu iddia etmiştir.

43. Sonuç olarak başvurucular bu gerekçelerle eşitlik ilkesi ile adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

B. Değerlendirme

44. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

45. Anayasa'nın "Kamulaştırma" kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:

"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır. "

46. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların şikâyetinin özünün kamulaştırma bedelinin miktarına ilişkin olduğu gözetildiğinde şikâyetlerin tümünün mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Değer Kaybının İrtifaktan Etkilenen Alanın Mülkiyet Değerinin Arazilerde %35'ini, Arsalarda %50'sini Geçemeyeceği Kuralına İlişkin Şikâyet Yönünden

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

47. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Mülkün Varlığı ile Müdahalenin Varlığı ve Türü

48. Başvuru konusu olayda ilgili taşınmaz, başvurucular adına tapuda kayıtlı olduğundan mülkün varlığında bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu taşınmazın enerji nakil hattı geçirilen 3.474,31 m² yüz ölçümlük kısmı üzerinde TEİAŞ lehine daimî irtifak hakkı tesisiyle tapuya tesciline karar verildiğinden müdahalenin mülkten yoksun bırakmaya ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32; AYM, E.1988/34, K.1989/26, 21/6/1989; E.2011/58, K.2012/70, 17/5/2012).

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

49. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

50. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).

 (1) Kanunilik

51. Kamulaştırmanın usul ve esasları 2942 sayılı Kanun'da düzenlenmiştir. Somut olayda, kamulaştırma sürecinin 2942 sayılı Kanun’a göre sürdürülerek tamamlandığı görülmektedir. Bu durumda mülkiyetten yoksun bırakmanın kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.

 (2) Meşru Amaç

52. Başvuruya konu taşınmazdan enerji nakil hattı geçirilmesinde kamu yararı amacının bulunduğu açıktır.

(3) Ölçülülük

 (a) Genel İlkeler

53. Ölçülülük ilkesi; elverişlilikgereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2013/32, K.2013/112, 10/10/2013; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).

54. Mülkiyet hakkından yoksun bırakma biçimindeki müdahalelerde, hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında gözetilmesi gereken adil denge ancak malike tazminat ödenmek suretiyle sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle mülkten yoksun bırakmalarda malike tazminat ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca kamulaştırma yoluyla malikin mülkiyet hakkının sona erdirildiği hâllerde malike ödenmesi gereken tazminat, taşınmazın gerçek bedelidir. Bu itibarla taşınmazın gerçek bedelinin ödenmediği durumlarda somut olayın koşulları da gözetilerek müdahalenin orantılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir (Cevat Aydın, B. No: 2014/13886, 4/10/2017, § 59).

55. Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrasında kamulaştırmanın taşınmazın gerçek karşılığının ödenmesi şartıyla kullanılabilecek bir yetki olduğu hükme bağlanmıştır. Gerçek karşılığının ödenmesi Anayasa'nın 46. maddesiyle maliklerin lehine getirilen özel bir güvence mahiyetindedir. Dolayısıyla taşınmazın gerçek karşılığı ödenmeden yapılan kamulaştırma işlemleri Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrasındaki gerçek karşılığın ödenmesi güvencesine aykırı olacaktır.

56. Öte yandan gerçek karşılığın ödenmesi aynı zamanda ölçülülük ilkesinin de bir gereğidir. İdari irtifak kurulmak suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerde, hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında gözetilmesi gereken adil denge ancak malike tazminat ödenerek sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle idari irtifak kurulmak suretiyle mülkiyet hakkına müdahalede bulunulan durumlarda malike tazminat ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrasında, gerek kamulaştırmada gerekse idari irtifak kurulmasında taşınmazın gerçek karşılığının ödeneceği hükme bağlanmakla kamu yararı ile malikin menfaatleri arasındaki dengeyi kuracak bedelin taşınmazın gerçek karşılığı olduğu ifade edilmiştir. İdari irtifak kurulan hâllerde gerçek karşılık, idari irtifak kurulması nedeniyle taşınmazın değerinde meydana gelen azalmayı karşılayan tutardır. Bu itibarla idari irtifak kurulması nedeniyle taşınmazın değerinde meydana gelen azalmayı karşılayacak düzeyde bir tazminatın ödenmediği durumlarda somut olayın koşulları da gözetilerek müdahalenin orantılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir (bazı farklarla birlikte bkz. Saadet Esin, B. No: 2014/18103, 26/10/2017, § 35).

57. Bununla birlikte bilirkişinin bilimsel veya teknik uzmanlık gerektiren ve objektif olarak bakıldığında mahkemenin vâkıf olmadığı meselelerde görüş beyan ettiği dikkate alındığında mahkemenin bilirkişi raporunu yetersiz görmesi durumunda bunun gerekçesini ortaya koyması gerekir. Mahkemenin gerekçesini açıklamadan bilirkişi raporunu hükme esas alınamaz bulması, raporun lehine olduğu kişi açısından yargılama adaletini olumsuz yönde etkileyebileceği gibi kamulaştırma veya idari irtifak bedelinin tespit edildiği davalarda taşınmazın gerçek bedelinin veya taşınmazda meydana gelen değer kaybının gerçek miktarının tespit edilmesini de engelleyebilir (Saadet Esin, § 47; benzer diğer değerlendirmeler için bkz. Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2019/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 52).

58. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda sağlandığından söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve Gmo Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).

 (b) İlkelerin Olaya Uygulanması

59. Başvurucular aleyhine açılan irtifak kamulaştırması bedelinin tespiti ve tescili davasında Mahkeme, 10.100 m² yüz ölçümündeki taşınmazın 3.474,31 m²lik kısmı yönünden daimî irtifak hakkı tesisine ve idare adına tapuya tesciline hükmetmiştir. Ayrıca Yargıtayca verilen üç bozma kararı doğrultusunda beş bilirkişi raporu aldırıldıktan sonra irtifak kamulaştırma bedelinin 42.420 TL olarak tespitine karar verilmiştir.

60. Başvurucular, tüm yargılama aşamalarında yüksek gerilim enerji hatlarının taşınmazın tamamının önemli bir değer azalışına sebebiyet vermesine rağmen irtifak sebebiyle oluşabilecek değer kaybının irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değerinin arazilerde %35'ini, arsalarda %50'sini geçemeyeceğine ilişkin Yargıtay içtihadı nedeniyle gerçek kamulaştırma bedeline hükmedilmemesinden yakınmaktadır.

61. Acele elkoyma davasında aldırılan bilirkişi raporunda, taşınmazın tarla vasfında olduğu kabul edilerek ve açıklama kısmında ifade edilmemiş ise de hesap kısmında irtifak kamulaştırması bedelinin irtifaka konu sahanın arazilerde %35'ini geçemeyeceği yönündeki içtihat nazara alınarak hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır (bkz. § 11).

62. Başvuru konusu davada Mahkemece aldırılan 29/6/2010 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın arsa vasfında olduğu kabul edilerek ve irtifak kamulaştırması bedeli, irtifaka konu sahanın arsalarda %50'sini geçemeyeceği yönündeki içtihat nazara alınarak hesaplanmıştır. Söz konusu içtihat benimsenerek verilen karar, taşınmazın arsa değil arazi olduğu belirtilerek bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamı doğrultusunda aldırılan 20/3/2012 tarihli raporda taşınmazın arazi olduğu kabul edilmiş ancak irtifaka konu sahanın arazilerde %35'ini geçemeyeceği yönündeki içtihat dikkate alınmamıştır. Buna mukabil Mahkeme gerekçesinde; hem taşınmazın arazi değil arsa vasfında olduğu hem de bilirkişi raporunda hesaplamada dikkate alınmamasına rağmen irtifak kamulaştırması bedelinin irtifaka konu sahanın arsalarda %50'sini geçemeyeceği yönündeki içtihat esas alınarak kamulaştırma bedelinin hesaplandığı belirtilmiştir. Taraflarca temyiz edilen karar, taşınmazın niteliğine uygun kullanımını önemli ölçüde etkileyen özel bir durum söz konusu olmaması hâlinde arazilerde irtifak nedeniyle oluşabilecek değer kaybının irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değerinin %35'ini aşmaması gerektiği belirtilerek bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamı doğrultusunda aldırılan 12/12/2013 tarihli ek bilirkişi raporunda enerji nakil hattının araziyi ortadan bölüp geçtiği izah edilmiş, arazideki değer kaybı oranı %35 kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Bu rapora göre verilen karar da tarım verilerine, objektif değer artışına ve faize ilişkin sebeplerle bozulmuştur. Neticede bir kez daha bozma ilamına uyularak enerji nakil hattının araziyi ortadan bölerek geçmesi nedeniyle arazideki değer kaybı oranının %35 olduğu kabul edilerek irtifak kamulaştırma bedeline hükmedilmiştir (bkz. §§ 12-24).

63. Kamulaştırma bedelini sınırlandıran söz konusu kural nedeniyle irtifak kamulaştırma bedellerinin hesabında arazilerde en az %65, arsalarda ise en az %50 oranında bedel indirimi yapılmaktadır. Buna göre derece mahkemesi kararlarına esas teşkil eden mezkûr kuralın doğrudan kamulaştırma bedelinin tespitiyle ilgili olduğunu ve kuralla getirilen sınırlama nedeniyle kamulaştırma bedelinde yüksek oranda indirim yapıldığını vurgulamak gerekir.

64. Hâlbuki kamulaştırmanın anayasal ögelerinden biri gerçek karşılık olduğundan kamulaştırılan taşınmazın bedeline dair yasal düzenlemelerin Anayasa’da öngörülen gerçek karşılık ölçütüne uygun olması gerekmektedir. Buna göre kamulaştırılan taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi, Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri kapsamında mülkiyet hakkına yönelik sınırlandırmalar bakımından ölçülülük ilkesinin de bir gereğidir.

65. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Saadet Esin ile Celal Afşin ve diğerleri (B. No: 2015/18943, 19/9/2018) ve Ahmet Koca ve diğerleri (B. No: 2018/17345, 19/10/2021) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede söz konusu kararlarda, kamulaştırma bedelinin tespitinde kamulaştırmanın anayasal ögelerinden biri olan gerçek karşılığa ulaşılmasını sağlayan objektif değer artışına ilişkin olarak bilirkişi raporundaki somut tespitlere yönelik herhangi bir eleştiri getirilmeden, soyut olarak objektif değer artışının belli bir oranı geçemeyeceğinin kabul edilmesinin taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesini engellediği gerekçesiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.

66. Nitekim objektif değer artışı oranına ilişkin benzer bir üst sınırlama getiren 2942 sayılı Kanun’un 11. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan “…arazi bedelinin yarısını geçmemek ve…” ibaresi, Anayasa Mahkemesince Anayasa’ya aykırı bulunarak 10/4/2019 tarihli ve E.2018/156, K.2019/22 sayılı kararla iptal edilmiştir. Kararda esasen objektif değer artışı uygulamasıyla taşınmazın değerinde %50'yi aşan oranlarda artış yapılmasını gerektiren durumlara uygulamada sıklıkla rastlanmasına rağmen bu oranın %50 ile sınırlandırılmasının gerçek kamulaştırma bedelinin tam olarak tespitini ve malike ödenmesini engelleyeceği ifade edilmiştir (bkz. § 31).

67. Başvuru konusu olayda uygulama alanı bulan ve arazilerde kamulaştırma bedelinin tespitinde arazilerde irtifak nedeniyle oluşabilecek değer kaybının irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değerini %35 ile sınırlandıran mezkûr kuralın kamu yararı amacıyla gerçekleştirilen projelerde kamulaştırma maliyetlerinin azaltılması, yatırım bedellerinin düşürülmesi ve bu suretle idarenin kaynaklarının korunması amacıyla düzenlendiği ve kamu yararı amacına dönük olduğu anlaşılmaktadır. Arazilerde kamulaştırma bedelinin tespitinde asli değer biçme yönteminin taşınmaz mal veya kaynağın mevkiine ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması hâlinde getireceği net gelir üzerinden bilimsel olarak hesaplama yapılması olduğu gözetildiğinde bu şekilde belirlenecek bedel üzerinden değer kayıp oranının makul, belirli ve öngörülebilir bir seviyede tutulabilmesi ile kamulaştırma maliyetlerinin azaltılması bakımından bir üst sınır getirilmesinin mezkûr kuralın amacını gerçekleştirmeye elverişli olduğu söylenebilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. AYM, E.2018/156, K.2019/22, 10/4/2019, §§ 35, 36).

68. Kamulaştırma sebebiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerde taşınmazın gerçek bedelinin ödenmesi gerektiği ancak somut olayda, derece mahkemelerince ilgili ve yeterli gerekçe gösterilmeden irtifak kamulaştırma bedeli olarak kabul edilen değer kaybının irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değer