2019/14578

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

REFİK ERBULUT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/14578)

 

Karar Tarihi: 3/2/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

Refik ERBULUT

Vekili

:

Av. Tuğba ERBULUT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tapu tahsis belgesi iptal edilen yapının yıkılması sonucunda uğranılan zararın giderilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/4/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 1949 doğumlu olup Ankara'da ikamet etmektedir.

A. Olayın Arka Planı

9. Başvurucu Ankara'nın Mamak ilçesi Şirintepe Mahallesi'nde kâin 3320 ada 14 parsel numaralı taşınmaz üzerinde bir adet tek katlı gecekondu inşa etmiştir. Anılan taşınmaz özel mülkiyette bulunmaktadır. Başvurucu, taşınmazı harici satış senediyle 6/2/1980 tarihinde A.Z.den satın aldığını belirtmektedir. Başvurucu, arsaya ait yer ücretini 1980 yılında 12 taksit hâlinde Mamak Belediyesine ödemiştir.

10. Başvurucu "Mamak Dutluk Şirintepe 43. Sokak Devamı No: ..." adresinde bulunan gecekondu için tapu tahsis belgesi verilmesi istemiyle 3/1/1985 tarihinde Mamak Belediyesine müracaat etmiştir. Müracaat formunda taşınmazın kadastral ada ve parsel numaraları yer almamaktadır. Başvurucunun müracaatında "Yapının bulunduğu alanın mülkiyet durumu" hanesi "Şahsa ait" şeklinde işaretlenmiş, gecekondunun inşa tarihi ise 1977 yılı olarak gösterilmiştir.

11. Mamak Belediyesi tarafından Ankara'nın Mamak ilçesi Şirintepe Mahallesi'nde kâin 3381 ada 14 parsel numaralı ve toplam 8.162 m² büyüklüğündeki taşınmazın 205 m²lik bölümü için 22/1/1985 tarihinde başvurucuya tapu tahsis belgesi verilmiştir. Tapu tahsis belgesinde taşınmazın maliki "Belediye" olarak gösterilmiştir.

12. Anılan 3381 ada 14 parsel numaralı taşınmaz, tapu kütüğünde Ankara Belediyesi adına kayıtlı iken 17/7/1987 tarihinde Mamak Belediyesine devredilmiştir. Tapu kütüğünün beyanlar hanesinde 205 m²lik arsanın başvurucuya tahsis edildiği şerhi yer almaktadır.

13. Başvurucu ile Ankara Büyükşehir Belediyesi (Belediye) arasında Yeni Mamak Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi kapsamında 11/9/2008 tarihli Tapu Tahsis Belgeli Tesis Karşılığı Konut Sözleşmesi akdedilmiştir. Sözleşmeye göre başvurucuya bir adet 100 m²lik daire teslim edilecek, bunun karşılığında başvurucu, sözleşmede belirlenen tahsis borcunu ödeme yükümlülüğü altına girecektir. Anılan sözleşmede tahsis borcu 23.497,50 TL, enkaz bedeli ise 1.598,11 TL olarak tespit edilmiştir. Başvurucu, enkaz bedelinin düşülmesinden sonra kalan 21.898,39 TL üzerinden borçlandırılmış; borcun 72 aylık taksitler hâlinde ödenmesi bağıtlanmıştır. Sözleşmenin 1. maddesinin (d) bendine göre sözleşmenin imzalanması tarihinden sonra yapılan araştırma sonucunda hak sahibi olunmadığının belirlenmesi hâlinde sözleşme Belediye tarafından tek taraflı olarak iptal edilebilecektir. Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi Hak Sahipliği Değerlendirme formunda 15.298,07 TL muhdesat bedeli saptanmıştır.

14. Başvurucu, ödeme planı doğrultusunda taksitlerini ödemeye başlamış ve bireysel başvuru konusu işlemin tesis edildiği 22/5/2013 tarihi itibarıyla toplam 17.000 TL ödeme yapmıştır.

15. Gecekondu, dosyadan anlaşılamayan bir tarihte Belediye tarafından yıktırılmıştır.

16. Belediyenin 22/5/2013 tarihli işlemiyle Tapu Tahsis Belgeli Tesis Karşılığı Konut Sözleşmesi iptal edilmiştir. Başvuru formundan anlaşıldığı kadarıyla tapu tahsis belgesi de iptal edilmiştir. Başvurucunun tapu tahsis belgesinin iptaline ilişkin işleme karşı dava açtığıyla ilgili olarak bir bilgi, bireysel başvuru formunda yer almamaktadır. Sözleşmenin iptaline ilişkin işlemin gerekçesinde sözleşme konusu taşınmazın Hazineye, belediyeye veya il özel idaresine ait ya da Vakıflar Genel Müdürlüğünce idare edilen taşınmazlardan olmayıp özel kişilerin mülkiyetinde bulunduğu ve sözleşmenin 1. maddesinin (d) bendine dayanılarak sözleşmenin iptal edildiği belirtilmiştir. Belediye, başvurucunun ödediği 17.000 TL'yi faizsiz olarak başvurucuya iade etmiştir.

B. Bireysel Başvuruya Konu Süreç

17. Başvurucu 13/11/2013 tarihinde Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) Belediye aleyhine tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde 17.000 TL'nin yasal faiziyle birlikte iade edilmesi gerektiği belirtilerek faiz bedeli karşılığında 4.100 TL tazminata hükmedilmesi talep edilmiştir. Dilekçede ayrıca 1.598,11 TL enkaz bedeli ile 15.298,07 TL muhdesat bedelinin tazminat olarak ödenmesi isteminde bulunulmuştur. Başvurucu, sözleşmenin hak sahibi olmadığı gerekçesiyle feshinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, sözleşme iptal edilse bile muhdesat ile enkaz bedelinin ödenmesi, ayrıca ödediği 17.000 TL'nin yasal faiziyle birlikte iade edilmesi gerektiğini savunmuştur. Başvurucu son olarak taşınmazı kullanamadığından dolayı da zarara uğradığını açıklamıştır.

18. Mahkeme 24/11/2014 tarihinde taşınmaz mahallinde keşif yaptıktan sonra bilirkişi kurulu tarafından hazırlanan 3/2/2015 havale tarihli raporda, başvurucunun gecekondusunun tapu tahsis belgesinde gösterilen ve Belediyeye ait olan 3381 ada 14 parsel numaralı parselin üzerinde değil, mülkiyeti özel kişiye ait olan 3320 ada 14 parsel numaralı parselin üzerinde olduğu belirtilmiştir. Raporda ayrıca Belediyenin sözleşmeyi feshetmesinin 24/2/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun'un 10. maddesine uygun olduğu, 17.000 TL için Belediyenin temerrüdünün söz konusu olmaması sebebiyle başvurucu lehine faize hükmedilmemesi gerektiği görüşü açıklanmıştır. Bu karşılık raporda, sözleşmede tespit edilen muhdesat bedeli ile enkaz bedelinin başvurucuya ödenmesi gerektiği ifade edilmiştir.

19. Aynı bilirkişi kurulunca hazırlanan 28/9/2015 havale tarihli ek raporda ise muhdesat bedelinin dava tarihindeki karşılığının 32.041,39 TL olduğu belirtilmiştir. Raporda ayrıca taraflar arasında akdedilen sözleşmede başvurucuya ait tesis için hak sahibine 2008 yılı için aylık 250 TL kira yardımı yapılacağı ve bu yardımın hak edilen konutun hak sahibine teslimine kadar devam edeceği hüküm altına alındığı ifade edilmiş, bunun uygulanmamış olması hâlinde başvurucunun gecekondusunu kullanamaması nedeniyle yoksun kaldığı zararın 19.481 TL olabileceği değerlendirilmiştir.

20. Mahkeme 24/12/2015 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/6/2015 tarihli ve E.2014/13-2459, K.2015/1521 sayılı kararına atıfta bulunularak tapu tahsis belgeli taşınmaz üzerindeki bina ve eklentileri karşılığında ödenecek bedelin belirlenmesinde arsa üzerindeki yapılara ait enkaz bedelinin esas alınması gerektiği belirtilmiştir. Kararda, tarafların imzaladıkları sözleşmenin 2. maddesinde hak sahibinin borcu belirlenirken arsa üzerindeki tesis ve müştemilata ait enkaz bedelinin düşüleceğinin kararlaştırıldığı ifade edilmiştir. Sözleşmenin taraflar yönünden bağlayıcı olduğunun vurgulandığı kararda, 2981 sayılı Kanun'un 13. maddesinin (b) fıkrası, 14/4/2006 tarihli ve 26139 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 14. maddesi ve sözleşme hükümleri uyarınca tapu tahsis belgeli gecekonduların bulunduğu arsa üzerindeki yapı ve müştemilatlar ile ağaçlara ait bedelin belirlenmesinde sadece enkaz bedelinin esas alınması gerektiği kabul edilmiştir. Mahkeme bu gerekçelerle başvurucuya enkaz bedelinin değil de yapı bedelinin ödenmesinin hukuken mümkün olmadığını açıklamıştır. Mahkeme enkaz bedeline yönelik olarak ise bunun düşülmesinden sonra borçlandırma işlemi yapıldığına dikkat çekmiştir. Mahkeme son olarak başvurucunun hesap numarasını bildirmesi üzerine idarenin başvurucuya 17.000 TL ödeme yaptığı gözetildiğinde bunun faizsiz olarak ödenmiş olmasının hukuka uygun olduğunu belirtmiştir.

21. Başvurucu, dava dilekçesindeki iddialarla karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Başvurucu ek olarak taşınmazın kullanamaması dolayısıyla yoksun kaldığını belirttiği 19.481 TL'nin de ödenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesi kararlarına da atıfta bulunan başvurucu, taşınmazının bedelsiz olarak yıkılmasının mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin (Daire) 22/5/2017 tarihli kararıyla Mahkeme kararı, usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek onanmıştır. Karar düzeltme istemi de 11/3/2019 tarihinde reddedilmiştir. Nihai karar 7/4/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

22. Başvurucu 30/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

23. 22/12/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Tescil" kenar başlıklı 705. maddesi şöyledir:

"Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.

Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır."

24. 2981 sayılı Kanun’un "Tapu verme" kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"a) Bu Kanun hükümlerine göre hazine, belediye, il özel idaresine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya araziler üzerinde, gecekondu sahiplerince yapılmış yapılar, 12 nci madde hükümlerine göre tespit ettirildikten sonra, kayıt maliki kamu kuruluşunca bu yer hak sahibine tahsis edilir ve bu tahsisin yapıldığı tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilerek ilgilisine 'Tapu Tahsis Belgesi' verilir.

Tapu tahsis belgesi, ıslah imar planı veya kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil eder.

...

Hak sahibi olmadığı halde tapu verilen kişilerin tapuları resen iptal edilir."

25. 2981 sayılı Kanun’un "Tapu tahsis belgesi verilen gecekondular" kenar başlıklı 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Tapu tahsis belgesi verilen gecekondular hakkında aşağıdaki uygulamalar yapılır.

a) (Değişik : 22/5/1986 - 3290/6 md.) Bu Kanun gereğince arsa tahsis edilecek kimselerin; kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırı içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya bir bölümü iş yeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması gerekir.

b) (Değişik : 22/5/1986 - 3290/6 md.) Hazine, belediye, il özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresinde olan veya bu Kanun uyarınca mülkiyetlerine geçen arsa veya araziler üzerinde, ıslah imar planları ile meydana getirilen imar parselleri içinde hak sahiplerine, yapılarının işgal ettiği arazi de dikkate alınarak ıslah imar planında getirilen ölçülere uygun şekilde arsa veya hisse tahsis edilir. Gecekondusu muhafaza edilemeyen hak sahiplerine aynı bölgede veya diğer gecekondu ıslah veya önleme bölgesinde başka bir arsa veya hisse verilir. Tahsis edilen arsa veya hissenin bedeli 4/11/1983 tarih ve 2942 sayılı Kanun veya 6/6/1984 tarih ve 3016 sayılı Kanuna göre tespit edilir.

…"

26. 13/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun "Ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak başlanan yapılar" kenar başlıklı 32. maddesi şöyledir:

"Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.

Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır.

Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister.

Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.

Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir.

 (Ek fıkra:29/11/2018-7153/15 md.) İdare tarafından ruhsata bağlanamayacağı veya aykırılıkların giderilemeyeceği tespit edilen yapıların ruhsatı üçüncü fıkrada düzenlenen bir aylık süre beklenmeden iptal edilir ve mevzuata aykırı imalatlar hakkında beşinci fıkra hükümleri uygulanır."

27. Yönetmelik'in 14. maddesi şöyledir:

"(1) Tapu tahsis belgesindeki tahsis miktarı 400 m2 olup arsa borcu bulunmayan hak sahiplerine Belediye Meclisince belirlenecek büyüklükte bir adet konut verilir. Tapu tahsis belgesindeki tahsis miktarı 400 m2’den az olan maliklerin eksik arsa oranları, konut sözleşmesi ile Belediye Meclisince tespit edilecek konut büyüklüğünün inşaat maliyet bedeli oranı üzerinden hesaplanacak bedele, gecekonduya ait varsa arsa borcu da ilave edilerek, toplamdan; tesis ve müştemilata ait enkaz bedeli düşülerek borçlandırma yapılır."

B. Uluslararası Hukuk

28. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Feti Yılmaz ve diğerleri, B. No: 2017/37121, 11/12/2019, §§ 27-30.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Anayasa Mahkemesinin 3/2/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

30. Başvurucu;

i. Tapu tahsis belgesi iptal edilerek gecekondusu yıkıldığı hâlde hiçbir bedel ödenmemesinin özel hayata saygı hakkını, konut dokunulmazlığı hakkını, hak arama özgürlüğünü ve mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

ii. Tapu tahsis belgesi olan ve 1985 yılında 12 taksit hâlinde işgaliye bedeli de ödediği taşınmazının bedelsiz olarak elinden alındığını vurgulamıştır. Taşınmazın yaklaşık otuz yıl sonra bedelsiz olarak yıkılmasının hukuk devleti ilkesini ihlal ettiğini iddia etmiştir.

iii. Ev sahibi olacağı düşüncesiyle taşınmaza yıllarca emek harcadığını, bahçesine ağaç ektiğini belirtmiş, taşınmazın elinden alınmasının konut dokunulmazlığını ihlal ettiğini ifade etmiştir.

iv. Devletin bir kurumu tarafından verilen bir belgenin başka bir kurumu tarafından yok sayıldığından yakınmıştır. Sözleşmesinin iptal edilmesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini savunmuştur.

v. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıfta bulunarak yıllarca idarenin müdahalesi olmaksızın konut olarak kullanılan bir binanın bedelsiz olarak yıkılmasının mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

31. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, tapu tahsis belgeli konutu yıkıldığı hâlde bedelinin ödenmemesine yöneliktir. Bu nedenle başvurucunun tüm şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun bulunmuştur.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Mülkün Varlığı

34. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015, §§ 49-54). Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir" denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı aynî ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).

35. Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı mevcut mal, mülk ve ekonomik değerleri koruyan bir temel haktır. Kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma beklentisi -bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun- mülkiyet kavramı içinde değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 36).

36. Anayasa Mahkemesi daha önce pek çok kararında şehir planlaması ile ilgili düzenlemelere aykırı şekilde inşa edilmiş olması sebebiyle idari makamlarca yapının her an yıkılması mümkün bulunmasına rağmen bu yönde bir girişimde bulunulmaması ve önlem alınmaması, uzunca bir süre bu duruma sessiz kalınması, esasen yapı sebebiyle vergi tahsil edilmesi veya yapının kamu hizmetlerinden yararlandırılması suretiyle bu alanlarda sosyal ortam ve aile ortamının oluşturulmasına izin verilmesi hâlinde, inşa edilen yapının kullanılmasından kaynaklanan ekonomik değerin Anayasa'nın 35. maddesi çerçevesinde önemli bir mal varlığı değeri ve dolayısıyla bir mülk oluşturduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir (birçok karar arasından bkz. Ayşe Öztürk, B. No: 2013/6670, 10/6/2015, § 85; Nazif Kılıç, B. No: 2014/5162, 15/6/2016, § 35; İrfan Öztekin, B. No: 2014/19140, 5/12/2017, §§ 43-45; Rifat Algan, B. No: 2014/19138, 22/2/2018, §§ 49-51).

37. Somut olayda 1977 yılında inşa edilen ve 1985 tarihinden sonraki kullanımının tapu tahsis belgesine dayandığı anlaşılan gecekonduya 2008 yılına kadar dokunulmadığını not etmek gerekir. Başvurucu, gecekondu için 3/1/1985 tarihinde 2981 sayılı Kanun kapsamında imar affı başvurusu yapmış ve Mamak Belediyesince 22/1/1985 tarihinde başvurucuya tapu tahsis belgesi düzenlenerek verilmiştir. Başvurucu, Mamak Belediyesinin tespit ettiği yer bedelini de ödemiştir. Tapu tahsis belgesinin verildiği tarihten itibaren 2008 yılına kadar başvurucu bu yapıyı kullanmış ve tapu tahsis belgesinin mevzuata aykırılığı hususunda kamu makamlarınca uyarılmamıştır. Dolayısıyla söz konusu yapının bu kadar uzun bir süre kullanılmasının başvurucu bakımından önemli bir ekonomik menfaat teşkil ettiği ve bu yönden başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken bir menfaatinin mevcut olduğu kabul edilmiştir.

b. Müdahalenin Varlığı

38. Anayasa’nın 35. maddesi ile mülkiyet hakkına temas eden diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde Anayasa'nın mülkiyet hakkına müdahaleyle ilgili üç kural ihtiva ettiği görülmektedir. Buna göre Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş; ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten yoksun bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§ 55-58).

39. Somut olayda mülkiyet hakkı yönünden şikâyet edilen temel husus, taşınmaz üzerindeki yapının tazminat ödenmeksizin yıkılmasına ilişkindir. Anayasa Mahkemesi daha önce benzeri başvuruları mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına saygıya ilişkin genel kural çerçevesinde incelemiştir (İrfan Öztekin, § 47; Rifat Algan, § 53; Durali Gümüşbaş, B. No: 2015/6427, 10/10/2018, § 42). Somut olayda da bu ilkeden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.

c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

40. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

41. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).

i. Kanunilik

42. 2981 sayılı Kanun'un 10. maddesinin (a) fıkrasında Kanun hükümlerine göre Hazine, belediye, il özel idaresine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya araziler üzerinde gecekondu sahiplerince yapılmış yapıların kayıt maliki kamu kuruluşunca bu yerin hak sahibine tahsis edileceği ve bu tahsisin yapıldığı tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilerek ilgilisine Tapu Tahsis Belgesi verileceği hükme bağlanmıştır. Aynı Kanun'un 13. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde Hazine, belediye, il özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresinde olan veya bu Kanun uyarınca mülkiyetlerine geçen arsa veya araziler üzerinde ıslah imar planları ile meydana getirilen imar parselleri içinde hak sahiplerine, yapılarının işgal ettiği arazi de dikkate alınarak ıslah imar planında getirilen ölçülere uygun şekilde arsa veya hisse tahsis edileceği, tahsis edilen arsa veya hissenin bedelinin 4/11/1983 tarih ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu veya 6/6/1984 tarih ve 3016 sayılı Kanun'a göre tespit edileceği kuralına yer verilmiştir.

43. Görüldüğü üzere tapu tahsis belgesi verilmesi gecekondunun Hazine, belediye, il özel idaresine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya araziler üzerinde yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Kanuna göre özel kişilere ait taşınmazlar üzerinde inşa edilen gecekondular için tapu tahsis belgesi verilmesi mümkün değildir. Somut olayda başvurucunun gecekondusunun tapu tahsis belgesinde gösterilen ve Belediyeye ait olan 3381 ada 14 parsel numaralı taşınmazın üzerinde değil mülkiyeti özel kişiye ait olan 3320 ada 14 parsel numaralı taşınmaz üzerinde olduğu tespit edilmiştir. Başvurucunun bu tespite bir itirazı bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucunun tapu tahsis belgesinin iptal edilmesine ilişkin işleme karşı dava açtığı da dosyadan anlaşılamamaktadır. Bu durumda tapu tahsis belgesi iptal edilen gecekondunun 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca yıkılmasının kanuni dayanağının bulunduğu değerlendirilmiştir.

ii. Meşru Amaç

44. Anayasa'nın 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu düzenlenmiş; çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirliliğini önlemenin devlet ve vatandaşların ödevi olduğu belirtilmiştir. İnşa edilecek yapıların imar mevzuatına uygun olarak yapılmasının sağlanması ve bu kapsamda ilgili mevzuat hükümleri uyarınca ruhsat alınmadan yapılabileceği açıkça düzenlenen yapılar hariç bütün yapıların ruhsata bağlanması suretiyle yapılaşmanın fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun olarak gerçekleştirilmesi; sağlıklı, güvenli, kaliteli ve ekonomik yaşam çevrelerinin oluşturulması bakımından önem teşkil etmektedir. Bu bakımdan yapılaşmanın fen, sağlık ve çevre şartlarına uygunluğunun sağlanmasında ve buna ilişkin düzenlemelerde kamu yararı bulunduğu kabul edilmelidir (Osman Yücel, B. No: 2014/4874, 15/6/2016, §§ 82-84).

45. Somut olay bağlamında tapu tahsis belgesinin iptal edilmiş olması sonucunda ruhsatı olmadığı gerekçesiyle yapının yıkılmasının kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunduğu kabul edilmiştir.

iii. Ölçülülük

46. Tapu tahsis belgesi iptal edilen gecekondunun yıkılması suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesinde dikkate alınacak genel ilkeler Feti Yılmaz ve diğerleri kararında belirlenmiştir (Feti Yılmaz ve diğerleri, §§ 54-58.

47. Somut olayda, 1977 yılında inşa edilen gecekondu için başvurucu tarafından 3/1/1985 tarihinde yapılan müracaat üzerine Mamak Belediyesince 22/1/1985 tarihinde başvurucuya tapu tahsis belgesi verilmiştir. Başvurucu ile Belediye arasında 11/9/2008 tarihinde Yeni Mamak Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi kapsamında Tapu Tahsis Belgeli Tesis Karşılığı Konut Sözleşmesi'nin akdedilmesi sonrasında gecekondu dosyadan anlaşılamayan bir tarihte yıkılmıştır. Ancak başvurucunun gecekondusunun tapu tahsis belgesinde gösterilen ve Belediyenin mülkiyetinde olan yerde değil özel mülkiyette bulunan bir parselde bulunduğunun tespiti üzerine Belediye, tapu tahsis belgesini ve 22/5/2013 tarihli işlemle de tek taraflı olarak sözleşmeyi iptal etmiştir. Sözleşmenin iptali sonrasında, başvurucunun sözleşme gereğince ödediği 17.000 TL başvurucuya iade edilmekle birlikte gecekondunun bedeli başvurucuya ödenmemiştir.

48. Mamak Belediyesince düzenlenen tapu tahsis belgesinin 2981 sayılı Kanun'da yer alan şartların sağlanmadığı gerekçesiyle iptal edilmesine ilişkin işleme karşı başvurucu tarafından yargı yoluna müracaat edilmediğinden bu husus Anayasa Mahkemesince değerlendirilmeyecektir. Yine başvuruya konu davada, başvurucunun sözleşme gereğince ödediği 17.000 TL'nin faizsiz olarak iade edilmesi meselesi de davanın konusunu oluşturmakta ise de bireysel başvuru formunda bu kısma yönelik olarak bir şikâyet ileri sürülmediğinden buna yönelik bir inceleme yapılması mümkün değildir. Ayrıca başvurucunun taşınmazı kullanamamasından kaynaklı olarak uğradığını öne sürdüğü zararla ilgili olarak da bireysel başvuru formunda bir iddiası bulunmamaktadır. Bu durumda Anayasa Mahkemesince değerlendirme konusu yapılacak husus gecekondunun yıkılması nedeniyle başvurucuya tazminat ödenmemesi şikâyetinden ibaret olacaktır.

49. İmar mevzuatına aykırı olarak inşa edilen yapılara kamu otoritelerince müsamaha gösterilmesi, bunlarla ilgisi olarak kanuni işlem yapılmaması, bu yerlerin uzun yıllar her türlü beledi hizmetlerden yararlandırılması sebebiyle yapının kullanılmasından kaynaklı olarak doğan ekonomik menfaat başvurucu yönünden mülk teşkil etmekte ise de gecekondunun tazminatsız olarak yıkılması mülkiyet hakkının ihlal edildiği anlamına otomatik olarak gelmez. Gecekondunun yıkılması suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olup olmadığı değerlendirilirken başvurucunun ve idarenin kusurlarının bulunup bulunmadığı da gözönünde bulundurulur. Bu bağlamda tarafların yasal yükümlülüklerinin neler olduğu, bunların yerine getirilmesinde ihmalkârlık gösterilip gösterilmediği ve ihmalin varlığının tespiti hâlinde bunun hukuka aykırı sonucun doğmasında bir etkisinin bulunup bulunmadığı da dikkate alınır.

50. Mahkeme 2981 sayılı Kanun'un 13. maddesinin (b) fıkrasına, Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Yönetmeliği'nin 14. maddesine ve sözleşme hükümlerine atıfla başvurucunun sadece enkaz bedeli talep edebileceği sonucuna ulaşmıştır.

51. Öncelikle Mahkemenin tarafların kusur durumlarını tartışmadan salt mevzuat hükümlerine atıfla tazminat talebini reddetmesinin Anayasa'nın 35. maddesiyle güvence altına alınan mülkiyet hakkının korunmasının gerektirdiği nitelikte bir inceleme olduğu söylenemez. Anayasa'nın 35. maddesine uygun bir incelemeden söz edilebilmesi için tarafların fiillerinin ve kusur durumlarının tartışılarak bir sonuca ulaşılması gerekir. Öte yandan Mahkeme kararında atıfta bulunulan hükümler Belediye tarafından 2981 sayılı Kanun hükümleri uyarınca başvurucuya arsa veya hisse verilmesi hâli için geçerlidir. Somut olayda ise başvurucunun hak sahipliği bütünüyle iptal edilmiştir.

52. Mahkemenin sözleşme hükmüne atıfla başvurucunun sadece enkaz bedeline razı geldiği, bu nedenle yapı bedeli ödenmesinin mümkün olmadığı yolundaki gerekçesinin de ilgisiz olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemenin önündeki dava sözleşmenin iptali sonrasında muhdesat (gecekondu) bedelinin ödenmesi isteğiyle açıldığına göre iptal edilen sözleşme hükümlerine atıfla tarafların sorumluluklarını tespit etmesi makul değildir. Ayakta kalması hâlinde ancak anlam ifade edecek olan sözleşme hükmüne dayalı olarak, başvurucunun yapı bedeli yönünden tazminat hakkından feragat ettiği sonucuna ulaşılması mümkün olamaz.

53. Ayrıca Mahkemenin enkaz bedeli yönünden de bir değerlendirme yapmadığı görülmektedir. Mahkeme her ne kadar enkaz bedelinin düşülmesinden sonra borçlandırma işlemi yapıldığına dikkat çekmiş ise de sözleşmenin iptal edilip başvurucunun ödediği 17.000 TL'nin başvurucuya iade edildiği ve başvurucuya yapılan tahsisin de iptal edildiği gözetildiğinde enkaz bedelinin başvurucunun toplam borcundan düşülmüş olmasının artık bir anlamının kalmadığı açık hâle gelmiştir. Buna rağmen sözleşme yürürlükteymiş gibi değerlendirme yapılması makul bulunmamıştır.

54. Mahkemenin tarafların kusur durumunu tartışmadan ilgisiz ve yetersiz gerekçelerle başvurucunun tazminat talebini reddetmiş olması karşısında başvurucuya tazminat ödenmemesinin orantılı bir müdahale olup olmadığına ilişkin değerlendirmenin doğrudan Anayasa Mahkemesince yapılması uygun olacaktır.

55. Olayda başvurucu adına düzenlenen tapu tahsis belgesinin iptal edilmesinin sebebi, gecekondunun tapu tahsis belgesinde gösterilen ve Belediyeye ait olan 3381 ada 14 parsel numaralı taşınmazın üzerinde değil mülkiyeti özel kişiye ait olan 3320 ada 14 parsel numaralı taşınmaz üzerinde olmasıdır. Bu durumda başvurucunun gecekondusunun bulunduğu taşınmaz ile belge üzerindeki taşınmazın birbirinden farklı olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu tarafından tapu tahsis belgesi düzenlenmesi için yapılan müracaatta gecekondunun kâin olduğu arazinin kadastral ada ve parsel numarası yazılmamış, sadece adres bilgisine yer verilmiştir. Bu durumda tapu tahsis belgesindeki farklı yazımın başvurucunun yanlış yönlendirmesinden mi yoksa idarenin hatasından mı kaynaklandığı tam olarak anlaşılamamaktadır. Bununla birlikte başvurucunun tapu tahsis belgesinin farklı bir taşınmaz için düzenlendiğini bilebilmesi beklenir. Başvurucunun tapu tahsis belgesindeki bu açık hataya rağmen sessiz kalmasının başvurucu yönünden kusur teşkil ettiği değerlendirilmiştir.

56. Bununla birlikte başvurucunun hilesi veya açıkça yanlış yönlendirmesi sonucu tapu tahsis belgesinin hatalı düzenlendiği iddia edilmediğine göre kamu otoritelerinin tapu tahsis belgesini düzenlerken bu hatanın farkına varmasının mümkün olduğu söylenebilir. Bu manada idarenin de yeterince özenli davranmadığı ve dolayısıyla belli ölçüde kusurlu bulunduğu görülmektedir.

57. Öte yandan idarenin iyi yönetişim ilkesine uygun hareket etme yükümlülüğü bulunmaktadır. İyi yönetişim ilkesi, kamu yararı kapsamında bir konu söz konusu olduğunda kamu otoritelerinin uygun zamanda, uygun yöntemle ve her şeyden önce tutarlı olarak hareket etmelerini gerektirir (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 68; Ayten Yeğenoğlu, B. No: 2015/1685, 23/5/2018, § 44). Olayda başvurucu adına düzenlenen tapu tahsis belgesinin hatalı olduğu yaklaşık 23 yıl sonra tespit edilmiştir. Bu süre, tapu kayıtlarının incelenmesinden anlaşılabilecek bir hatanın tespiti için oldukça uzundur. Dolayısıyla hatanın tespit edilmiş olmasının yaklaşık 23 yıl sonra gerçekleşmesi de idarenin sorumluluğunu artıran bir unsur olarak görülmelidir.

58. Bu durumda hem başvurucunun hem de idarenin üzerine düşen yükümlülükleri tam olarak yerine getirmedikleri anlaşılmaktadır. Başvurucunun azımsanmayacak ağırlıkta bir kusuru bulunsa da idarenin de kusurunun bulunduğu gözetildiğinde hatalı işlemden kaynaklanan tüm sorumluluğun başvurucuya yüklenmesi kamu menfaatleri ile bireysel yarar arasında kurulması gereken dengenin bozulmasına yol açacaktır. Başvurucunun tazminat talebinin bütünüyle reddedilmesi somut olayda idarenin yükümlülüklerini ihlal etmesinden doğan külfetin de başvurucuya yüklenmesi sonucunu doğurmuş ve mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi orantısız kılmıştır.

59. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

60. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

61. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini ve yeniden yargılama yapılmasına hükmedilmesini talep etmiştir. Başvurucu ayrıca lehine tazminata hükmedilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

62. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

63. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

64. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

65. İncelenen başvuruda, başvurucunun tazminat talebinin bütünüyle reddedilmesi somut olayda idarenin yükümlülüklerini ihlal etmesinden doğan külfetin de başvurucuya yüklenmesi sonucu doğurduğu için mülkiyet hakkının ihlal edildiği kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

66. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

67. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

68. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2013/506, K. 2015/494) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat isteminin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/2/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.