2019/17376

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HADİCE RÜZGAR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/17376)

 

Karar Tarihi: 12/1/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucular

:

1. Hadice RÜZGAR

 

 

2. İbrahim TAŞTAN

 

 

3. Muharrem TAŞTAN

 

 

4. Sara ÖZTAŞ

 

 

5. Seher ÖZDEMİR

Başvurucular Vekili

:

Av. Abdulcebbar YAĞIZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; kamulaştırılan taşınmazın bedelinin düşük belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/2/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular Hadice Rüzgar, İbrahim Taştan ve Muharrem Taştan sırasıyla 1962, 1962 ve 1955 doğumlu olup Bursa'da; Sara Öztaş 1959 doğumlu olup Tortum'da ve Seher Özdemir 1969 doğumlu olup İzmir'de ikamet etmektedir.

9. Başvurucuların maliki bulunduğu Erzurum'un Tortum ilçesi Aksu Mahallesi'nde kâin 138 ada 22 parsel numaralı 326,51 m² yüz ölçümlü ve bahçe niteliğinde olan taşınmaz Aksukapı-Oltu Devlet Yolu Projesi kapsamında Karayolları Genel Müdürlüğü (İdare) tarafından 2/11/2012 tarihli kamu yararı kararına istinaden kamulaştırılmıştır. İdarece zemin için 4.293,61 TL, yapı (taş duvar) bedeli için 275,92 TL ve ağaçların bedeli için 27.192 TL olmak üzere toplam 31.761,53 TL kamulaştırma bedeli takdir edilmiştir.

10. İdarece teklif edilen bedelin başvurucular tarafından kabul edilmemesi üzerine İdare 17/12/2014 tarihinde Tortum Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası açmıştır.

11. Mahkemece 25/3/2015 tarihinde taşınmaz mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. İnşaat mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan 30/4/2015 havale tarihli raporda taşınmazın üzerindeki taş duvarın değeri 490 TL olarak belirlenmiştir. Dört ziraat mühendisinden oluşan bilirkişi heyetince hazırlanan 30/4/2015 havale tarihli raporda ise;

i. Taşınmazın meyve bahçesi olduğu dikkate alınarak kapama usulüyle hesaplama yapılmıştır. Buna göre sadece ağaçların bedeli esas alınmış, zeminin bedeli buna eklenmemiştir. Taşınmaz üzerinde diğer ağaçların yanı sıra 525 vişne ağacının bulunduğu belirtilmiştir.

ii. Meyveli ağaçların bedeli 144.912,29 TL, meyvesizlerinki (kavak ve söğüt) ise 7.770,45 TL olmak üzere ağaçların toplam bedeli 152.682,74 TL olarak belirlenmiştir. Meyveli ağaçların bedeli hesaplanırken vişne ağaçları da dikkate alınmıştır.

iii. Ağaçların toplam alanı kamulaştırılan alandan fazla olduğu için teknik olarak arta kalan alanın olmadığı ve ağaçsız bölgenin yoğunluğunun taşınmazın değerinde %85 oranında azalmaya yol açtığı kabul edilerek 152.682,74 TL'nin %15'i olan 22.902,41 TL, taşınmazın bedeli olarak hesaplanmıştır.

iv. Taşınmazın bedeli objektif değer artışı nedeniyle %25 oranında artırılarak taşınmaz için başvuruculara toplam olarak ödenmesi gereken kamulaştırma bedeli 28.628,01 TL şeklinde tespit edilmiştir. Objektif değer artış oranı %25 olarak kabul edilirken taşınmazın Tortum-Oltu kara yoluna yakınlığı vurgulanmıştır.

v. Meyve vermeyen 255 vişne fidanı için ayrıca 6.145,50 TL maktu değer hesaplanmıştır.

vi. Bu suretle başvuruculara ödenmesi gereken toplam bedel 34.773,51 TL (28.628,01+6.145,50=34.773,51 TL) olarak saptanmıştır.

12. Mahkeme 2/7/2015 tarihli kararıyla bilirkişi raporunu esas alarak kamulaştırma bedelinin 35.263,51 TL (34.773,51+490 =35.263,51 TL) olarak tespitine karar vermiştir.

13. Mahkeme kararı Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin (Daire) 27/3/2017 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma kararında; dava konusu taşınmazın konumu, yüz ölçümü ve bilirkişi raporunda yazılı özellikleri dikkate alındığında objektif değer artışı uygulanmaması gerektiği belirtilmiştir. Bozma kararında ayrıca vişne fidanları yönünden mükerrer hesaplama yapıldığı ifade edilmiştir.

14. Mahkeme tarafından bozma kararına uyularak ek bilirkişi raporu alınmıştır. Ek bilirkişi raporunda taşınmaz bedeli ile fidan bedeli önceki bilirkişi raporundaki gibi hesaplanmış ancak taşınmaz bedeline objektif değer artışı uygulanmamıştır. Buna göre kamulaştırma bedeli 29.047,81 TL (22.902,41+6.145,50=29.047,81 TL) olarak tespit edilmiştir.

15. Mahkeme 6/2/2018 tarihli kararıyla ek bilirkişi raporunda taşınmaz bedeli için hesaplanan 22.902,41 TL'ye 490 TL duvar bedelini de ilave ederek kamulaştırma bedelini 23.392,41 TL olarak tespit etmiştir. Mahkeme, bilirkişi raporundan farklı olarak 6.145,50 TL fidan bedelini kamulaştırma bedeline dâhil etmemiştir. Gerekçeli kararda, bilirkişi raporunda fidanların maktu bedelinin bozma kararına aykırı olarak kamulaştırma bedeline dâhil edildiği belirtilerek fidan bedelinin (6.145,50 TL'nin) düşülmesi gerektiği ifade edilmiştir.

16. Başvurucular bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuşlardır. Temyiz dilekçesinde %25 objektif değer artış oranının dikkate alınması gerektiği savunulmuştur. Dilekçede, aynı bölgedeki diğer bazı taşınmazlar için %25 objektif değer artış oranı esas alınarak kamulaştırma bedeli hesaplandığı ve bunlara ilişkin kararların onandığı, kendi taşınmazları yönünden farklı karar verilmesinin yeknesaklığı bozduğu belirtilmiştir. Dilekçede ayrıca kapama meyve bahçesi niteliğindeki taşınmaz için meyve geliri elde edilmeyen söğüt ve kavak ağaçlarının maktu bedelinin ödenmesi gerektiği, nitekim bilirkişi raporunda meyvesiz ağaçlar için 7.770,45 TL bedel takdir edildiği ifade edilmiş; bu tutarın kamulaştırma bedeline dâhil edilmemesinin kanuna aykırı olduğu iddia edilmiştir. Dilekçede son olarak 255 vişne fidanının toplam alanda gösterilmediği, bunlar için takdir edilen maktu bedelin de kamulaştırma bedeline dâhil edilmediği, böylece vişne fidanları için kamulaştırma bedelinin hesaplanmadığı ifade edilmiştir.

17. Daire 28/11/2018 tarihli kararıyla mahkeme kararını bazı yönlerden düzelterek onamıştır. Nihai karar 7/1/2019 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucular 6/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

19. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun "Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili" kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, … asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, … idare adına tesciline karar verilmesini ister.

Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, … taşınmaz malın malikine … bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur.

Mahkemece yapılan duruşmada tarafların bedelde anlaşamamaları halinde hakim, en geç on gün içinde keşif ve otuz gün sonrası için de duruşma günü tayin ederek, 15 inci maddede sayılan bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda taşınmaz malın değerini tespit için mahallinde keşif yapar…

Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin beyanını da dikkate alarak, 11 inci maddedeki esaslar doğrultusunda taşınmaz malın değerini belirten raporlarını onbeş gün içinde mahkemeye verirler. Mahkeme bu raporu, duruşma günü beklenmeksizin taraflara tebliğ eder. Yapılacak duruşmaya hakim, taraflar veya vekillerini ve bilirkişileri çağırır. Bu duruşmada tarafların bilirkişi raporlarına varsa itirazları dinlenir ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı beyanları alınır.

Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde gerektiğinde hakim tarafından onbeş gün içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir ve hakim, tarafların ve bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit eder. Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının kamulaştırılma bedelidir. … İdarece, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına … dair makbuzun ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir ve bu karar, tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir. Tescil hükmü kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz hakları saklıdır.

 (Ek fıkra: 11/04/2013-6459 S.K./6. md) Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.

…"

20. 2942 sayılı Kanun'un "Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları" kenar başlıklı 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"15 inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın;

a) Cins ve nevini,

b) Yüzölçümünü,

c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,

d)Varsa vergi beyanını,

e)Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,

f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın (…) mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini.

...

h) Yapılarda, (…) resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını

ı) her bir ölçünün etkisi açıklanmak kaydıyla bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,

Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler.

Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz.

…"

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Anayasa Mahkemesinin 12/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucular;

i. Dairenin gerekçesiz bir şekilde ve yerleşik içtihadına aykırı olarak objektif değer artış oranının dikkate alınmaması gerektiği gerekçesiyle kararı bozmasının mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir. Aynı bölgedeki -hatta aynı adadaki- diğer bazı taşınmazlar için %10 ile %35 aralığındaki objektif değer artış oranı esas alınarak kamulaştırma bedeli hesaplandığını ve bunlara ilişkin kararların onandığını, kendi taşınmazları yönünden farklı karar verilmesinin yeknesaklığı bozduğunu ve eşitlik ilkesini ihlal ettiğini belirtmişlerdir.

ii. Kapama meyve bahçesi niteliğindeki taşınmaz için meyve geliri elde edilmeyen söğüt ve kavak ağaçlarının maktu bedelinin ödenmesi gerektiğini, nitekim bilirkişi raporunda meyvesiz ağaçlar için 7.770,45 TL bedel takdir edildiğini ifade etmiş, bu tutarın kamulaştırma bedeline dâhil edilmemesinin kanuna aykırı olduğunu iddia etmişlerdir.

iii. 255 vişne fidanının toplam alanda gösterilmediği hâlde bunlar için takdir edilen maktu bedelin de kamulaştırma bedeline dâhil edilmediğini, böylece vişne fidanları için kamulaştırma bedeli hesaplanmadığını belirtmiş, bu durumun mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.

iv. Yargılama sonucunda İdarenin teklif ettiğinden daha düşük kamulaştırma bedeline hükmedildiğini iddia etmişlerdir. Ayrıca başvuru formunun olay ve olguların anlatıldığı bölümünde Mahkemenin aleyhlerine vekâlet ücretine hükmettiğinden bahsetmişlerdir.

2. Değerlendirme

23. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

24. Anayasa'nın ''Kamulaştırma'' kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:

"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır."

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların tüm şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Bununla birlikte başvuru formunun olay ve olguların anlatıldığı bölümünde Mahkemenin aleyhlerine vekâlet ücretine hükmettiğinden bahsedilmiş ise de vekâlet ücretine yönelik olarak açık bir şikâyet ileri sürülmediğinden bu yönüyle bir inceleme yapılmayacaktır.

26. Kamulaştırılan taşınmaz başvurucuların mülkiyetinde bulunduğundan mülkün varlığı noktasında tartışma bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucuların taşınmazının kamulaştırılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur.

27. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş; ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten yoksun bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§ 55-58).

28. Somut olayda başvurucuların taşınmazı kamulaştırılmak suretiyle İdarenin mülkiyetine geçmiştir. Dolayısıyla olaydaki müdahale mülkten yoksun bırakma mahiyetindedir.

29. Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).

30. Somut olayda taşınmazın kamulaştırılmasının kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunmadığı hususunda başvurucuların bir şikâyeti yoktur. Ayrıca başvurunun bu yönleriyle resen incelenmesini gerektiren bir neden de tespit edilememiştir. Dolayısıyla ölçülülük unsuruyla sınırlı bir denetim yapılacaktır.

31. Ölçülülük ilkesi elverişlilikgereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

32. Mülkiyet hakkından yoksun bırakma biçimindeki müdahalelerde, hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında gözetilmesi gereken adil denge ancak malike tazminat ödenmek suretiyle sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle mülkten yoksun bırakmalarda malike tazminat ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca kamulaştırma yoluyla malikin mülkiyet hakkının sona erdirildiği hâllerde malike ödenmesi gereken tazminat taşınmazın gerçek bedelidir. Bu itibarla taşınmazın gerçek bedelinin ödenmediği durumlarda somut olayın koşulları da gözetilerek müdahalenin orantılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir (Cevat Aydın, B. No: 2014/13886, 4/10/2017, § 48).

33. Mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etki eden esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).

34. Somut olayda bilirkişi heyetince 22.902,41 TL olarak hesaplanan taşınmazın bedeli objektif değer artışı nedeniyle %25 oranında artırılarak taşınmaz için başvuruculara toplam olarak ödenmesi gereken kamulaştırma bedeli 28.628,01 TL şeklinde tespit edilmiştir. Ancak Daire olayda objektif değer artışı uygulanmaması gerektiğini belirterek kararı bozmuş, bozma kararına uyan Mahkeme ek bilirkişi raporu aldırdıktan sonra taşınmazın bedelini objektif değer artış oranı uygulamaksızın 22.902,41 TL olarak tespit etmiştir.

35. Vurgulanmalıdır ki taşınmaz bedelinin tespiti teknik ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Bu nedenle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu konuda uzmanlaşmış bir mahkeme olmadığı gibi Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkı kapsamında yapılan bireysel başvurularda bedel veya değer düşüklüğü karşılığını hesaplamak gibi bir görevi de bulunmamaktadır (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 52). Anayasa Mahkemesinin görevi kamulaştırma bedelinin tespiti yönteminin gerçek bedelin ödenmesini temin edip etmediğini incelemekten ibarettir.

36. 2942 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (f) bendinde araziler için kamulaştırma bedeli tespitinin taşınmazın kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması hâlinde getireceği net getiri esas alınarak belirlenmesi öngörülmektedir. Düzenli ve sürekli tarımsal getiri istatistikleri ise ülkemizde il ve ilçe tarım müdürlükleri tarafından il merkezi ve ilçeler düzeyinde tutulmaktadır. Bu nedenle mahkemeler ve mahkemelerin atadığı bilirkişiler, Yargıtayın yerleşik içtihatları doğrultusunda özel bir durum olmadıkça kamulaştırma bedelinin tespitinde resmî birer kurum olan il ve ilçe tarım müdürlüklerinin verilerini kullanmaktadır (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 63).

37. Net gelir yönteminde, taşınmazda mutat olarak ekilen tarım ürünlerinin ortalama verim miktarı ile değerlendirme yılındaki ortalama toptan kilogram satış fiyatları esas alınarak değerlendirme yılında arazinin bir dekarından elde edilecek gayrisafi geliri bulunur. Gayrisafi gelirden ortalama masraflar çıkarılarak net gelir hesaplanır. Hesaba alınan ürünlerin yıllık ortalama fiyatları değil hasat dönemindeki fiyatları esas alınır (Cevat Aydın, § 56).

38. Taşınmazın değerini etkileyen objektif unsurlar da değerin belirlenmesinde hesaba katılmaktadır. Bu unsurların tahdidî olarak sayılması mümkün değil ise de taşınmazın yola ve yerleşim yerine yakınlığı, ticari ve iş kapasitesi, deniz, göl, nehir gibi tabii güzelliklere uzaklığı, imarlı bölgelere yakınlığı gibi özellikler buna örnek gösterilebilir (Cevat Aydın, § 58).

39. Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporu incelendiğinde objektif değer artış oranının %25 olarak kabulünde taşınmazın Tortum-Oltu kara yoluna yakınlığının dikkate alındığı görülmektedir. Ancak raporda söz konusu kara yolunun taşınmaza olan mesafesi işlenmemiş ve bu mesafenin ne suretle taşınmazın bedeline etki ettiğine dair bir açıklama yapılmamıştır. Bu hâliyle rapordaki değerlendirmenin oldukça soyut kaldığı ve dayanaklarının gösterilemediği anlaşılmaktadır. Mahkeme kararında da buna açıklık getirilmemiş, bilirkişi raporundaki değerlendirmeler aynen kabul edilmiştir.

40. Dairenin bozma kararında ise dava konusu taşınmazın konumu, yüz ölçümü ve bilirkişi raporunda yazılı özelliklerine vurgu yapılmıştır. Dairenin aynı proje kapsamında kamulaştırılan taşınmazların bedel tespitine ilişkin uyuşmazlıkların tümünü gözönünde bulundurarak ve bunlara ilişkin olarak düzenlenen raporları ve fotoğrafları inceleyerek bu kanaate vardığı gözlemlenmektedir. Her ne kadar Dairenin kararında da tatmin edici düzeyde bir irdeleme bulunmamakta ise de bilirkişi raporundaki değerlendirmenin soyutluğu ve Dairenin söz konusu bölgedeki tüm uyuşmazlıkları gözönünde bulundurarak kanaat oluşturduğu dikkate alındığında bozma kararındaki gerekçenin ilgili ve yeterli olduğu neticesine ulaşılmıştır.

41. Başvurucular aynı bölgedeki -hatta aynı adadaki- diğer taşınmazlar için objektif değer artış oranı hesaplandığı hâlde kendi taşınmazı yönünden objektif değer artış oranı uygulanmamasının yeknesaklığı bozduğunu ileri sürmektedir. Kamulaştırma bedeli her taşınmazın özellikleri dikkate alınarak belirlenmektedir. Bu sebeple her taşınmazın değerinin farklı olması kaçınılmazdır. Başvurucuların sadece aynı bölgedeki taşınmazlar için objektif değer artış oranı hesaplandığını öne sürmesi derece mahkemelerinin ulaştığı kanaatin keyfî olduğunun kabulü için yeterli görülemez. Derece mahkemelerinin kanaatinin sorgulanabilmesi için başvurucuların bundan daha öte dayanaklar göstermesi -örneğin söz konusu taşınmazların kendilerininkiyle aynı özelliklere sahip olduğunu somut bir biçimde ortaya koyması- beklenir.

42. Anayasa Mahkemesinin bir temyiz mercii olmadığı ve inceleme yetkisinin sınırlı olduğu hatırdan uzak tutulmamalıdır. Bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesinin bir temyiz mercii gibi hareket ederek derece mahkemesi kararlarını her yönüyle hukuka uygunluk denetimine tabi tutması düşünülemez. Başvurucuların emsal gösterdiği taşınmazların niteliklerinin kendilerininkiyle aynı olduğunu gösterme yolunda bir çabaya girişmemiş olmaları karşısında derece mahkemelerinin ulaştığı kanaatin keyfî ve temelsiz olduğunun söylenmesi için hiçbir neden bulunmamaktadır.

43. Başvurucular kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında meyve geliri elde edilmeyen söğüt ve kavak ağaçları için bilirkişi tarafından takdir edilen 7.770,45 TL maktu bedelin dikkate alınmamasından da yakınmaktadır. Bu noktada bilirkişi raporundaki bedel hesaplama yöntemine dikkat çekilmelidir. Bilirkişi raporunda kapama usulüyle hesaplama yapıldığı ve %15 oranın uygulandığı tutara meyvesiz ağaçların bedelinin de eklendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında meyvesiz ağaçların dikkate alınmadığı iddiasının temeli bulunmamaktadır.

44. Bu itibarla kamulaştırma işlemiyle başvuruculara yüklenen külfetin dengelendiği ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

46. Başvurucular, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmamış olması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

47. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

48. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41, 45).

49. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında 3 yıl 11 ay ve 11 günlük yargılamaya ilişkin sürenin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.

50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 12/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.