2019/18482

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DERYA YULCU BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2019/18482)

 

Karar Tarihi: 2/2/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

Derya YULCU

Vekili

:

Av. Mahmut Nedim ELDEM

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, asgari aidat ödeme süresi şartını sağladığı hâlde emeklilik yardımı ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/5/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu 1978 doğumlu olup Muş'ta ikamet etmektedir.

10. Öğretmen olan başvurucu 30/9/1999 tarihinde mevzuat gereği zorunlu olarak İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığına (İLKSAN/Sandık) üye olmuştur. Başvurucunun aylığından her ay düzenli olarak aidat kesintisi yapılarak Sandığa ödenmiştir. Başvurucu, Ağrı'nın Patnos ilçesi Cengiz Topel İlkokulunda görevli iken 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 3/10/2016 tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'yle (675 sayılı KHK) kamu görevinden çıkarılmıştır.

11. Başvurucu 24/11/2016 tarihinde Sandığa başvurarak 30/9/1999-29/10/2016 tarihleri arasında kesilen aidatların emeklilik yardımı esaslarına göre yasal faiziyle birlikte ödenmesini talep etmiştir. Başvurucu, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulunun 27/5/2015 tarihli ve E.2015/2410, K.2015/3412 sayılı kararını da emsal göstermiştir. Sandık 30/11/2016 tarihli yazıyla başvurucunun talebini reddetmiştir. Yazıda 1/12/2007 tarihli ve 2603 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi'nde yayımlanan İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı Aidat ve Sosyal Yardımlar Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 10. maddesinde üyelik kapsamında Sandığa en az 120 ay ödeme yapıp emekli olanlara bir defaya mahsus emeklilik yardımı ödeneceğinin hükme bağlandığı belirtilmiş ve buna göre emekli olanlara emeklilik yardımı ödeneceği ifade edilmiştir. Bu nedenle henüz emekli olmayan başvurucuya emeklilik yardımı yapılmasının mümkün olmadığı vurgulanan yazıda, talep etmesi hâlinde ödediği aidatların yasal faiziyle birlikte başvurucuya iade edilebileceği açıklanmıştır. Başvurucu 16/12/2012 tarihinde bu işlemin düzeltilmesi için Sandığa müracaat etmiş ise de Sandık bu başvuruya altmış günlük kanuni süresi içinde bir cevap vermemiştir.

12. Başvurucu 30/11/2016 tarihli işlemin iptali istemiyle Erzurum 2. İdare Mahkemesinde 30/3/2017 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde 29/10/2016 tarihinde kamu görevinden çıkarılmakla İLKSAN üyeliğinin de sona erdiğini belirtmiştir. Sandığa yaklaşık on yedi yıl aidat ödediğini vurgulayan başvurucu, emekli olması hâlinde hangi imkânlardan yararlanacak ise aynılarının temin edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, Yönetmelik'in 10. maddesine göre en az tam on yıl Sandığa aidat ödemiş olanlara emeklilik yardımı ödeneceğinin hükme bağlandığını hatırlatmış; bu hükme göre en son aidatın kesildiği tarihe kadar üye kalsaydı emekliye ayrılırken alacağı maddi yardım ölçü alınarak hesaplanan tutarın ödenmesi gerektiğini öne sürmüştür. Başvurucu ayrıca Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Kurulunun 27/5/2015 tarihli ve E.2015/2410, K.2015/3412 sayılı kararının da bu yönde olduğuna işaret etmiştir.

13. Erzurum 2. İdare Mahkemesi 24/4/2017 tarihinde yetkisizlik kararı vererek dosyayı Ankara İdare Mahkemesine göndermiştir. Yetkisizlik kararından sonra davaya Ankara 11. İdare Mahkemesi (Mahkeme) bakmıştır.

14. Davalı Sandıkça, sunulan cevap dilekçesinde Sandığın 13/1/1943 tarihli ve 4357 sayılı Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına ve Bu Öğretmenler için Teşkil Edilecek Sağlık ve İçtimai Yardım Sandığı ile Yapı Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun 'un 11. maddesiyle kurulduğu hatırlatılmıştır. Cevap dilekçesinde, Sandığın 22/3/1995 tarihli ve 22235 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı Ana Statüsü'nde (Ana Statü) yapılacak yardımların tahdidi olarak sayıldığı belirtilmiştir. Cevap dilekçesinde, Ana Statü'nün 18. maddesinin ikinci fıkrası ile Yönetmelik'in 10. maddesinin birinci fıkrasına göre emekli yardımı yapılabilmesi için emekliye ayrılmış olma ve en az 120 ay üye aidatı ödemiş olma şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucunun emekli olma şartını sağlamadığı belirtilen cevap dilekçesinde, Adana 1. İdare Mahkemesinin 19/1/2016 tarihli bir kararı da emsal gösterilerek başvurucuya emeklilik yardımı yapılmasının mümkün olmadığı kaydedilmiştir. Cevap dilekçesinde, son olarak başvurucuya emeklilik yardımı yapılmasının Sandığın aktüeryal dengesini bozacağı iddia edilmiştir.

15. Mahkeme 31/10/2017 tarihli kararıyla dava konusu işlemi iptal etmiştir. Kararın gerekçesinde, 4357 sayılı Kanun'un 11. maddesi ile Ana Statü ve Yönetmelik'in ilgili hükümlerine yer verildikten sonra on yedi yıllık üyeliği boyunca başvurucudan toplam 4.338,77 TL aidat kesintisi yapıldığı ve -idarenin bildirdiğine göre- emekli olması hâlinde başvurucuya on yedi yıl üzerinden yapılması gereken emekli yardımının 19.450,21 TL olarak hesaplandığı belirtilmiştir. Kararda, Sandığın kamu gücünden kaynaklanan tek yanlı tasarrufuyla başvurucunun maaşından on yıldan fazla süreyle üyelik aidatı kestiğine işaret edilmiştir. Başvurucunun emeklilik yardımından yararlanması için Yönetmelik'te öngörülen on yıllık süreyi de doldurduğunun hatırlatıldığı kararda, bu durum gözönüne alınarak en son aidatın kesildiği tarihe kadar üye kalsaydı emekliye ayrılırken alacağı maddi yardım ölçü alınmak suretiyle hesaplanan tutarın başvurucuya ödenmesinin eşitlik ilkesi ve hakkaniyet kuralları gereği olduğu ifade edilmiştir. Kararda, bu sebeple dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu sonucuna varıldığı açıklanmıştır. Son olarak Danıştay Onbirinci Dairesinin 13/6/2017 tarihli ve E.2017/937, K.2017/4897 sayılı kararının da bu yönde olduğu belirtilmiştir.

16. Sandık bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 10/4/2019 tarihli kararıyla istinaf istemini kabul ederek mahkeme kararını kaldırmış ve davayı esastan reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, Yönetmelik'in 10. maddesi hükmüne vurgu yapılarak başvurucuya emeklilik yardımı ödenebilmesi için başvurucunun en az 120 ay süreyle aidat ödemiş olması ve emekli olmuş bulunması şartlarının birlikte gerçekleşmesinin gerekli olduğu kabul edilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi, başvurucunun 120 ay süreyle aidat ödeme şartını sağladığını ancak emekli olma şartını taşımadığını vurgulamış; bu sebeple başvurucuya emeklilik yardımı ödenmemesi yolunda tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğunu belirtmiştir. Bölge İdare Mahkemesi ayrıca 21/6/2018 tarihli ve E.2017/1840, K.2018/1763 sayılı kararına da atıfta bulunmuştur. Bölge İdare Mahkemesi kararında Danıştay Onbirinci Dairesinin 13/6/2017 tarihli ve E.2017/937, K.2017/4897 sayılı kararıyla ilgili olarak herhangi bir değerlendirme yer almamıştır.

17. Nihai karar 30/4/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 30/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. İlgili Mevzuat

18. 4357 sayılı Kanun'un 11. maddesi şöyledir:

"Hükmi şahsiyeti haiz ve Maarif Vekaletine bağlı olmak üzere (İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve İçtimai Yardım Sandığı) adı ile bir sandık kurulur.

Maarif Vekaleti bütçesinden maaş alan ilkokul öğretmenleri, ilkokul yardımcı ve stajyer öğretmenleri, yetiştirme yurtları öğretmenleri, arızalı çocuklara ilk tahsillerini veren müesseselerin öğretmenleri, Maarif müdürleri, ilkögretmen müfettiş ve denetmenleri, uygulama okulu öğretmenleri, İlköğretim Umum Müdürlüğü ve maarif müdürlüklerinde vazifeli memurlar ile Sandık işlerinde çalışan memurlar Sandığa azadırlar.

Sandık azası iken emekliye ayrılanlar, isterlerse azalıklarını devam ettirebilirler.

Sandığın gelirleri şunlardır:

1 - Azalardan umumi heyetçe tesbit edilecek miktarda her ay kesilecek aidat (azanın her terfi ettiği ayı takibeden ayda bu aidat yalnız o aya mahsus olmak üzere iki misli olarak alınır.)

2 - Teberrular ve Devlet bütçesinden yapılacak yardımlar.

3 - Sandık gelirlerinin nemalandırılmasından hasıl olan karlar.

4 - Sandığın maksatlarını tahakkuk ettirmeye elverişli prevantoryum ve kaplıca gibi tesisler satın alarak veya yaptırılarak bunların kiralanmasından veya işletilmesinden elde edilecek kazançlar.

Sandığın, azalarına hangi hallerde ve ne miktarda karşılıksız veya karşılıklı yardım yapacağı 14 üncü maddede yazılı 'Ana statü' de belirtilir. "

19. Ana Statü'nün olay tarihinde yürürlükte bulunan 15. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Sandık üyelerine aşağıda belirlenen hallerde sosyal muhtevalı yardımlar yapılır.

...

7- Emeklilik yardımı.

Yukarıda sayılan yardımlar Sandık hükmi şahsiyetinin mali imkanları ölçüsünde her yıl, yıllık kesin hesap ve bütçe durumlarına bakılarak gerçekleştirilir.

Yardımlara nasıl hak kazanılacağı, yardım miktarı, müracaat şekli, ibrazı gereken belgeler özel bir Yönetmelikle tesbit olunur."

20. Ana Statü'nün 15. maddesinin yürürlükteki hâlinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Sandık üyelerine; Sandığın mali imkânları ölçüsünde aşağıda belirtilen yardımlar yapılır:

a) Karşılıklı yardımlar kapsamında üyenin Sandık nezdinde birikmiş mevcutları nispetinde ve belirli esaslara münhasır olmak üzere yapılan ikraz ve emeklilik ödemeleri,

...

(2) Karşılıklı ... yardımlara nasıl hak kazanılacağı, yardımların miktarı ve müracaat şekli ile Sandığa ibrazı gereken belgeler yönetmelikle tespit olunur.

..."

21. Olay tarihinde yürürlükte bulunan Yönetmelik'in 10. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Sandık üyesi iken emekliye ayrılanlardan, en az 10 tam yıl Sandığa üye aidatı ödemiş olanlara;

a) Üyenin Sandığa ödemiş olduğu aidat toplamının yüzde yüz elli fazlası tutarı,

b) Üyenin ödediği son aidat tutarının yüz ile çarpımının tutarı,

c) Üyenin son aidat tutarının dört katının aidat ödenen toplam yılla çarpımının tutarı toplamı,

bir defaya mahsus olmak üzere emekli yardımı olarak ödenir."

22. 1/10/2017 tarihli ve 2721 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi'nde yayımlanan İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı Aidat ve Sosyal Yardımlar Yönetmeliği'nin 8. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Emekli yardımı;

a) Üyelik kapsamında Sandığa en az 120 ay aidat ödeyip, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından emekli edilenlere yapılan toplu emekli ödemesi olarak,

b) Sandık üyesi iken, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından malûlen emekli edilenlere, üyelik sürelerine bakılmaksızın yapılan malûliyet ödemesi olarak,

c) Sandık üyesi iken vefat edenlerin, üyelik sürelerine bakılmaksızın, kanuni vârislerine ölüm ödemesi olarak,

ç) Üyelik kapsamında iken, Sandığa en az 120 ay aidat ödemiş olanlardan, herhangi bir nedenle üyeliği sona erip, aidat iadelerini almayanların vefatı halinde bu üyelerin kanuni vârislerine ölüm ödemesi olarak,

bir defaya mahsus olmak üzere emekli yardım usul ve esaslarına göre ödenir.

 (2) Emekli yardımı hesaplama kalemleri şunlardır;

Üyenin Sandığa ödemiş olduğu aidat toplamının yüzde yüz elli fazlası tutarı,

Üyenin ödediği son aidat tutarının yüz ile çarpımının tutarı,

Üyenin son aidat tutarının dört katının aidat ödenen toplam yılla çarpımının tutarı,

toplamlarıdır."

2. Anayasa Mahkemesi Kararı

23. Anayasa Mahkemesi 4357 sayılı Kanun'un 11. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunu 29/11/2017 tarihli ve E.2016/192, K.2017/160 sayılı kararıyla reddetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

" ...

10. Anayasa’nın 48. maddesinin birinci fıkrasında 'Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir...' denilmek suretiyle sözleşme özgürlüğü güvenceye bağlanmıştır.

11. Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği; bu sınırlamaların Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.

12. İtiraz konusu kural uyarınca Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden maaş alan ilkokul öğretmenlerinin İLKSAN’a üye olmaları zorunludur.

13. Özel hukuk, kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerini eşitlik ve irade serbestisi esasına göre düzenleyen hukuk kurallarının bütünüdür. Özel hukukta irade özerkliği, kişilerin yasal sınırlar içinde istedikleri hukuki sonuca bu yoldaki iradelerini yeterince açığa vurarak ulaşabilmelerini ifade etmektedir. Sözleşme özgürlüğü ise özel hukuktaki irade özerkliği ilkesinin anayasa hukuku alanındaki dayanağıdır. Anayasa açısından sözleşme özgürlüğü; devletin kişilerin istedikleri hukuki sonuçlara ulaşmalarını sağlaması ve bu bağlamda kişilerin belli hukuki sonuçlara yönelen iradelerini geçerli olarak tanıması, onların iradelerinin yöneldiği hukuki sonuçların doğacağını ilke olarak benimsemesi ve koruması demektir. Sözleşme özgürlüğü uyarınca kişiler, hukuksal ilişkilerini özgür iradeleriyle ve sözleşmelerle düzenlemekte serbesttir. Anayasa’nın 48. maddesinde koruma altına alınan sözleşme özgürlüğü, sözleşme yapıp yapmama serbestisinin yanı sıra yapılan sözleşmelere dışarıdan müdahale yasağını da içerir.

14. Sözleşme özgürlüğünün özel hukuk alanında geçerli olması nedeniyle öncelikle İLKSAN üyeliğinin özel hukuk kurallarına tabi olup olmadığının belirlenmesi gereklidir.

15. Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden maaş alan ilkokul öğretmenlerinin kamu görevlisi olduğu şüphesizdir. Kamu görevlileri ile kamu yönetimleri arasındaki ilişkiler kural tasarruflarla düzenlenmektedir. Kamu personeli, belirli bir statüde ve nesnel kurallara göre hizmet yürütmekte; o statünün sağladığı ücret, atanma, yükselme gibi kimi haklara sahip olmaktadır. Kamu hizmetine giriş, hizmet içinde yükselme ve bulunulan statünün sağladığı haklar statü hukukunun gereği olarak kanunlarla belirlenmektedir. Kanun koyucu; statü hukuku çerçevesinde yürütülen memuriyet hizmetine girmeye, memuriyette yükselmeye, özlük haklarına ve bunun gibi diğer hususlara ilişkin koşulları anayasal ilkelere uygun olarak belirleme yetkisine sahiptir.

16. Kanun’da İLKSAN’ın tüzel kişiliğinin niteliği ve hangi hukuk hükümlerine tabi olacağı konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle hukuki niteliğinin belirlenmesi sırasında İLKSAN’ın kuruluşu, işleyişi, yetki ve ayrıcalıkları gibi özelliklerinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

17. Kanun’un 11. ve 14. maddeleri uyarınca; İLKSAN’ın Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olarak faaliyet göstermek üzere kanunla kurulmuş bir tüzel kişilik olduğu, üzerinde Millî Eğitim Bakanlığının idari vesayet yetkisinin bulunduğu, bu bağlamda işleyiş tarzının ve esaslarının belirlendiği ana statüsünün Millî Eğitim Bakanlığınca hazırlandığı, mevcutlarının ve alacaklarının devlet mallarına ait hak ve önceliklere sahip olduğu, gelirlerinin her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğu gibi haciz ve temlik edilemediği gözetildiğinde anılan kuruluşun, üyelerinin serbest iradelerinin eseri olmadığı, fonksiyonları bakımından kamu gücüne dayanan bir statüye sahip olduğu, işlemlerinin kapsam ve sınırının kanunla belirlendiği ve bu özellikleri nedeniyle tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu açıktır.

18. Kanun’un 11. maddesinin son fıkrasında, İLKSAN üyelerine hangi hâllerde ve ne miktarda karşılıksız veya karşılıklı yardım yapılacağının 'Ana statü'de belirtileceği öngörülmüştür. İLKSAN Ana Statüsü’nün 15. maddesine göre üyelere ikraz, evlenme yardımı, doğal afet yardımı, şehit yardımı, emeklilik yardımı ve cenaze yardımı şeklinde sosyal içerikli yardımlar yapılmaktadır. Bu yönüyle İLKSAN’ın, üyeleri arasında sosyal ve ekonomik dayanışmayı güçlendirme amacını taşıdığı kuşkusuzdur.

19. Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden maaş alan ilkokul öğretmenlerinin statü hukukuna tabi kamu görevlisi ve İLKSAN’ın, üyelerinin sosyal ve ekonomik çıkarlarını koruma ve üyeleri arasında dayanışmayı teşvik etme amacıyla kurulmuş bir kamu kurumu olduğu gözetildiğinde, İLKSAN üyeliği ilişkisinin bir tür sözleşme olmayıp kamu hukuku ilke ve kurallarına tabi olduğu açıktır. Bu itibarla İLKSAN üyeliği konusunda irade serbestisinin ve dolayısıyla sözleşme özgürlüğünün varlığından söz etmek mümkün olmadığından zorunlu üyelik esasının sözleşme özgürlüğüne aykırı olduğu da söylenemez.

20. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 48. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir."

3. Danıştay Kararı

24. Danıştay Onbirinci Dairesinin mahkeme kararında dayanılan13/6/2017 tarihli ve E.2017/937, K.2017/4897 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...

Dosyanın incelenmesinden, davacının 06.09.1995-02.10.2012 tarihleri arasında sınıf öğretmeni olarak görev yaptığı dönemde İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı üyesi olarak maaşından 17 yıl boyunca aidat kesildiği, 28.09.2012 tarihinde branş değişikliği nedeniyle üyeliğinin sona ermesi üzerine, kesilen aidatlarının üye kalsa idi emekliye ayrılırken alacağı maddi yardım ölçü alınmak suretiyle hesaplanarak yasal faiziyle birlikte ödenmesi talebiyle yapılan başvurunun reddi üzerine temyizen incelenen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı'nın kamu gücünden kaynaklanan tek yanlı tasarrufu sonucu 10 yıldan fazla süre ile maaşından Sandığa üyelik aidatı kesilen davacının, emeklilik yardımından yararlanması için Yönetmelikte öngörülen 10 yıllık süreyi de doldurduğu gözönüne alındığında, uğramış olduğu zararın, en son aidatın kesildiği tarihe kadar üye kalsa idi emekliye ayrılırken alacağı maddi yardım ölçü alınmak suretiyle hesaplanması ve belirlenen miktarın davacıya ödenmesi eşitlik ilkesi ve hakkaniyet kuralları gereğidir.

Bu durumda, idare mahkemesince değinilen hususlar gözönüne alınmadan davanın reddi yolundaki kararında hukuka uygunluk görülmemiştir."

B. Uluslararası Hukuk

25. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:

"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."

26. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre mülkiyet hakkını güvence altına alan Sözleşme'nin anılan maddesinin ilk ve en önemli koşulu, kamu makamları tarafından mülkiyet hakkına yapılan herhangi bir müdahalenin hukuka dayalı olması gerekliliğidir (Iatridis/Yunanistan [BD], B. No: 31107/96, 25/3/1999, § 58). Bu maddenin birinci paragrafının ikinci cümlesi, devletlere yalnızca hukukun öngördüğü koşullar dâhilinde mülkiyetten yoksun bırakma yetkisi vermiş; ikinci paragrafı ise devletlere ancak hukuk kurallarını uygulayarak mülkiyeti kamu yararına kontrol etme yetkisi tanımıştır. AİHM, hukuka dayalı olma ilkesini yalnızca bu maddede yer alan hükümlerden çıkarmamaktadır. Kararlarda sıklıkla demokratik bir toplumun temel ilkelerinden biri olan hukukun üstünlüğü ilkesinin Sözleşme’nin bütün maddeleri için geçerli olduğu ifade edilmektedir (Iatridis/Yunanistan, § 58).

27. AİHM'e göre hukukilik ilkesi, müdahalenin ilk olarak iç hukukta bir temelinin olması gerektiği anlamına gelmektedir (Shchokin/Ukrayna, B. No: 23759/03-37943/06, 14/10/2010, § 51). AİHM, Sözleşme’de geçen hukuk ya da hukuka aykırı terimlerine sadece iç hukuka atıfta bulunmakla kalmayıp aynı zamanda bu terimlerin hukukun üstünlüğü ile ilgili olduğunu belirtmektedir. Buna göre uygulanan iç hukuktaki düzenlemelerin hukukun üstünlüğü ilkesiyle de uyumlu olması gerektiği ifade edilmektedir (James ve diğerleri/Birleşik Krallık [GK], B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 67). Hukuka dayalı olma ilkesi ayrıca iç hukukta uygulanan kanun hükümlerinin yeterli derecede erişilebilir, belirli ve öngörülebilir olmasını da içermektedir (Beyeler/İtalya [BD], B. No: 33202/96, 5/1/2000, § 109; Hentrich/Fransa, B. No: 13616/88, 22/9/1994, § 42; Spaček, s.r.o./Çek Cumhuriyeti, B. No: 26449/95, 9/11/1999, §§ 56-61).

28. Serkov/Ukrayna (B. No: 39766/05, 7/7/2011) kararında öngörülebilirlik kavramının ölçeğinin içeriği, kapsadığı alan, ele aldığı kişi sayısı ile durumlara bağlı olduğuna vurgu yapılmıştır. Buna göre bir hukuk normunun birden fazla anlama geliyor olması ise -tek başına- Sözleşme'nin amacı çerçevesinde öngörülebilirlik koşulunun yerine getirilmediği anlamına gelmemektedir. AİHM, mahkemelerin rolünün de tam bu yorum belirsizliklerini güncel uygulamadaki değişimleri de dikkate alarak ortadan kaldırmak olduğunu belirtmiştir. AİHM, yüksek mahkemelerin hukukun istikrarlı ve uyumlu bir biçimde uygulanmasını sağlama görevinin de gözardı edilmemesi gerektiğini ifade etmiştir. AİHM'e göre bir yüksek mahkemenin bu görevini yerine getirememesi ise Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesinin gerekliliklerine aykırı sonuçlara yol açabilir (Serkov/Ukrayna, § 35).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Anayasa Mahkemesinin 2/2/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

30. Başvurucu;

i. Emekli olmadan emeklilik yardımından yararlandırılamayacağına ilişkin gerekçeyle davanın reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini öne sürmüştür. 675 sayılı KHK ile ihraç edildiği için hizmet süresi ve yaş yönünden emeklilik şartlarını taşımadığını, ihraç edilmiş olması sebebiyle iş bulmasının güçlüğü de dikkate alındığında hizmet süresi şartını sağlamasının imkânsıza yakın olduğunu, bu nedenle hizmet süresi şartını aramanın emekli yardımı alacağından vazgeçilmesini istemeye eş değer olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, Bölge İdare Mahkemesinin bu hususları dikkate almadan karar vermesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

ii. Bölge İdare Mahkemesince heyetin oluşumunun değişmesine bağlı olarak sürekli farklı kararlar verildiğini iddia etmiş, bu durumun hukuk güvenliği ve belirlilik ilkelerini zedelediğini belirtmiştir. Daha önce kabul edilen davalarla koşulları aynı olduğu hâlde kendi davasının reddedilmesinin öngörülebilir olmadığını ve bu durumun hukuka olan güveni sarstığını ifade etmiştir. Bölge İdare Mahkemesi kararları arasında meydana gelen içtihat farklılığını giderecek bir mekanizmanın olmamasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini savunmuştur.

iii. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ancak kanunla sınırlanabileceğini, somut davada ise yasal koşullar sağlanmadan davanın reddedildiğini vurgulamıştır. Kaldı ki emeklilik yardımından kaynaklı alacağını üyelikten ayrılmak zorunda kaldığı 29/10/2016 tarihinden itibaren on yıl içinde talep etmemesi hâlinde bu alacağın zamanaşımına uğrayacağına işaret etmiş, bu on yıllık sürede emeklilik koşulunu sağlamaması hâlinde bu hakkını kaybedeceğinden yakınmıştır. Bu durumun kamu yararı ile bireysel yarar arasındaki dengeyi bozacağını değerlendirmiştir.

iv. On yıl aidat ödeyip emekli olma koşulunu sağlayan bir kimse, emeklilik yardımı alabilecekken kendi durumunda olduğu gibi emekli olması imkânsız hâle geldiği için emekli olamayanların bu yardımı alamamasının eşitlik ilkesini zedelediğini öne sürmüştür.

31. Bakanlık görüşünde;

i. Öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi kapsamında korunmaya değer bir mülkünün bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinin Anayasa Mahkemesinin takdirinde olduğu belirtilmiştir.

ii. İLKSAN'ın başvurucunun talebini reddettiği 30/11/2016 tarihli yazısında başvurucuya emekli yardımı yapılmasının mümkün olmadığını belirtmekle birlikte talebi hâlinde birikmiş aidatlarının yasal faizi ile birlikte kendisine ödenebileceğini ifade ettiği gözetildiğinde başvurucunun mağdur statüsünün bulunup bulunmadığının Anayasa Mahkemesince değerlendirilmesi talep edilmiştir.

iii. Bölge İdare Mahkemesinin dava konusu maddi olay ve uyuşmazlığa ilişkin mevzuatı değerlendirdiği, benzer konuda verilen başka bir karara da atıfta bulunarak uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu makul bir şekilde ve ayrıntılı olarak gerekçelendirdiği, bu gerekçeleri oluştururken açıkça keyfî davrandığına işaret eden bir hususun bulunmadığı vurgulanmıştır. Bu nedenle başvurunun kanun yolu şikâyeti mahiyetinde kabul edilmesi gerektiği savunulmuştur.

iv. 4357 sayılı Kanun'un 11. maddesine dayanılarak yapılan düzenlemelerle emeklilik yardımının ödenebilmesi için emekli olma şartının getirildiğine değinilmiş, bu şartı sağlamayan başvurucuya talebi hâlinde birikmiş aidatlarının yasal faizi ile birlikte kendisine ödenebileceği belirtildiği hâlde başvurucunun bu imkândan yararlanmadığı hatırlatılmıştır.

32. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialara ek olarak birikmiş aidat iadesi ile emeklilik yardımı arasında maddi yönden büyük bir farkın bulunduğunu, aidat iadesi için üç yıl aidat ödenmiş olması yeterli iken emeklilik yardımı için on yıl aidat ödenmesi gerektiğini ifade etmiştir.

B. Değerlendirme

33. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

34. Başvurucunun şikâyetinin özü, emeklilik yardımının ödenmesi isteminin reddedilmesine ilişkin olduğundan başvurucunun tüm şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun bulunmuştur.

35. Anayasa Mahkemesi Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden maaş alan ilkokul öğretmenlerinin statü hukukuna tabi kamu görevlisi ve İLKSAN’ın üyelerinin sosyal ve ekonomik çıkarlarını koruma ve üyeleri arasında dayanışmayı teşvik etme amacıyla kurulmuş bir kamu kurumu olduğu gözetildiğinde İLKSAN üyeliği ilişkisinin bir tür sözleşme olmayıp kamu hukuku ilke ve kurallarına tabi olduğunu kabul etmiştir (AYM, E.2016/192, K.2017/160, 9/11/2017, § 19). Anayasa Mahkemesinin anılan kararı dikkate alındığında Sandığın başvurucu aleyhine tesis ettiği işlemin sözleşme ilişkisi çerçevesinde kurulmuş bir özel hukuk işlemi olmayıp kamu hukuku ilke ve kurallarına tabi olduğu, dolayısıyla somut olayda bir kamu müdahalesinin bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durumda somut olaydaki şikâyetin negatif yükümlülükler kapsamında incelenmesi gerekir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

37. Somut olayda uyuşmazlık, İLKSAN üyesi iken kamu görevinden çıkarıldığı için İLKSAN'dan ayrılmak durumunda kalan başvurucuya, yaptığı aidat ödemeleri karşılığında emeklilik yardımı mı yoksa birikmiş aidatlarının mı ödeneceği hususuna ilişkindir. Söz konusu taleplerin parasal niteliği dikkate alındığında yukarıda da değinildiği üzere başvurunun Anayasa'nın 35. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Diğer taraftan somut olayın koşulları altında başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin mülkiyetin kullanılmasının düzenlenmesi şeklindeki üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

38. Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesi de gözönünde bulundurulmalıdır. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).

39. İLKSAN, 4357 sayılı Kanun'un 11. maddesiyle kurulmuştur. Sandığın faaliyetlerinin kanuni temelini anılan Kanun oluşturmaktadır. Anılan Kanun'un 11. maddesinin ikinci fıkrasında kimlerin Sandık üyesi olacağı düzenlenmiş ve söz konusu görevlerde bulunulduğu süre boyunca Sandık üyeliğinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Ancak sözü edilen Kanun'da Sandığın hangi hâllerde ve ne miktarda yardım yapacağı hususu düzenlenmemiş, bu konuların düzenlenmesi Kanun'un 11. maddesinin beşinci fıkrasıyla Ana Statü'ye bırakılmıştır. Ana Statü'nün 15. maddesinde emeklilik yardımı da üyelere yapılacak yardımlar arasında sayılmış ancak koşullarının Yönetmelik'te düzenleneceği belirtilmiştir. Sandık ve Bölge İdare Mahkemesi başvurucu yönünden aradıkları emekli olma şartını Yönetmelik'in 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasına dayandırmıştır.

40. Başvuru konusu olayda ilkokul öğretmenliği görevinin sona erdiğinde tereddüt bulunmayan başvurucunun emeklilik yardımı ödenmesi talebinin reddedilmesi bakımından ihlal olup olmadığı konusunda nihai değerlendirmenin ölçülülük ilkesi yönünden yapılmasının daha uygun olacağı sonucuna varılmıştır.

41. Emeklilik yardımı ödenmesinin emekli olma şartına bağlanmasının amacının Sandık emeklilik sisteminin korunması ve devamlılığının sağlanması olduğu anlaşılmaktadır. Bunun kamu yararına yönelik meşru bir amaç teşkil ettiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

42. Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

43. Usule ilişkin güvencelerin varlığı orantılılık değerlendirmesinde önemli bir rol oynayabilir. Bu bağlamda müdahalenin hukuka aykırılığının ileri sürülebileceği veya müdahale nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmin edilmesinin istenebileceği hukuk yollarının olmaması da bazı durumlarda kişiye yüklenen külfeti ağırlaştıran bir unsur olarak görülebilir. Bu bakımdan kişinin hukuka aykırılık iddialarının bir mahkeme tarafından etkili bir biçimde incelenmesi müdahalenin orantılılığı bakımından ehemmiyet arz etmektedir (başvurucuya diğer unsurlar yanında ayrıca etkin bir savunma hakkı tanındığından müdahalenin ölçülü görüldüğü kararlar için bkz. Eyyüp Baran, B. No: 2014/8060, 29/9/2016, §§ 75-95; Fatma Çavuşoğlu ve Bilal Çavuşoğlu, §§ 74-89; buna karşılık aynı koşulun yargılama sürecinde sağlanmaması nedeniyle müdahalenin ölçüsüz görüldüğü kararlar için bkz. Mahmut Üçüncü, B. No: 2014/1017, 13/7/2016, §§ 79-102; Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 57-72).

44. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/12563, 24/5/2018, § 52).

45. Somut olayda da müdahalenin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken öncelikle mülkiyet hakkının gerektirdiği usule ilişkin güvencelerin sağlanıp sağlanmadığının belirlenmesi gerekir.

46. Olayda 675 sayılı KHK'yla kamu görevinden çıkarılan başvurucunun Sandık üyeliği de sona ermiştir. On yedi yıllık Sandık üyeliği bulunan başvurucu, asgari on yıl aidat ödeme koşulunu sağladığı hâlde emekli olma şartını taşımadığı gerekçesiyle başvurucuya emekli yardımı yapılmamıştır.

47. Sandık 4357 sayılı Kanun'un 11. maddesiyle kurulmakla birlikte Sandığın hangi hâllerde ve ne miktarda yardım yapacağı hususunun düzenlenmesi Ana Statü'ye bırakılmıştır. Ana Statü'nün 15. maddesinde emeklilik yardımı da üyelere yapılacak yardımlar arasında sayılmış ancak koşullarının yönetmelikte düzenleneceği belirtilmiştir. İşlem tarihinde yürürlükte bulunan Yönetmelik'in 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Sandık üyesi iken emekliye ayrılanlardan en az on tam yıl Sandığa üye aidatı ödemiş olanlara bir defaya mahsus olmak üzere emeklilik yardımı ödenecektir.

48. Mahkeme emeklilik yardımı alma hakkının doğması ve bunun ödenmesinin talep edilebilme şartlarının ayrı olup olmadığı ve buna bağlı olarak Yönetmelik'in 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre emekli yardımı hakkının doğabilmesi için on yıl Sandığa aidat ödenmiş olmasının yeterli olup olmadığı hususlarında da ayrıntılı bir değerlendirme yapmamıştır. Ayrıca emekli yardımı yapılabilmesinin emekli olma şartına bağlanmasının Sandık sisteminin korunması ve devamlılığının sağlanması amacı yönünden elverişlilik ve gereklilik ölçütlerini sağlayıp sağlamadığı da açıklanmamıştır.

49. Diğer taraftan İLKSAN, zorunlu üyelik esasına dayanan ve kamu hukuku kurallarına tabi bir sosyal güvenlik sandığıdır. İlkokul öğretmenlerinin bu görevleri devam ettiği sürece Sandık üyeliğinden ayrılmaları mümkün değildir. Somut olayda ise başvurucunun kamu görevinden çıkarıldığı için Sandık üyeliğinin sona erdiği hususu yönünden Bölge İdare Mahkemesinin kararında herhangi bir değerlendirme bulunmamaktadır. Üstelik kendi isteğiyle Sandıktan ayrılmayan başvurucunun emekli olmak için kanunda aranan hizmet süresi şartını ileride sağlayıp sağlamayacağının belirsiz hâle gelip gelmediği hususu da tartışılmamıştır.

50. Son olarak belirtmek gerekir ki Bölge İdare Mahkemesinin yorumuna göre Yönetmelik'teki anılan hüküm dikkate alındığında Sandık üyelerine emeklilik yardımı ödenebilmesi için en az on yıl aidat ödemiş olmalarının yanında ayrıca emekli olmaları da gerekmektedir. Buna karşılık Mahkemenin atıfta bulunduğu Danıştay Onbirinci Dairesinin 13/6/2017 tarihli ve E.2017/937, K.2017/4897 sayılı kararında emekli olmama, emeklilik yardımı ödenmesine engel olarak görülmemiştir. Anılan karara göre emekli olmadan önce ilkokul öğretmenliği görevinin sona ermesi sebebiyle Sandık üyeliğinden ayrılan kişinin emeklilik yardımından yararlanmak için Yönetmelik'te öngörülen on yıllık süreyi doldurması hâlinde en son aidatın kesildiği tarihe kadar üye kalsaydı emekliye ayrılırken alacağı maddi yardım ölçü alınmak suretiyle hesaplanan tutarın kişiye ödenmesi eşitlik ilkesi ve hakkaniyet kuralları gereğidir. Dolayısıyla emeklilikten önce ilkokul öğretmenliği görevinin sona ermesi sebebiyle Sandık üyeliğinden ayrılan kişiler yönünden emeklilik yardımından yararlanabilmek için emekli olma şartının gerekli olup olmadığıyla ilgili olarak yargı mercileri arasında görüş ayrılığının bulunduğu görülmektedir.

51. Başvurucu lehine karar veren ilk derece mahkemesinin Danıştay Onbirinci Dairesinin 13/6/2017 tarihli ve E.2017/937, K.2017/4897 sayılı kararına atıfta bulunduğu gözlemlenmiştir. Buna karşılık ilk derece mahkemesi kararını kaldıran ve davayı reddeden Bölge İdare Mahkemesinin anılan Danıştay kararıyla ilgili olarak bir değerlendirme yapmadığı, bunun yerine kendisinin önceki bir kararına atıfta bulunduğu görülmüştür. Halbuki Bölge İdare Mahkemesinin içtihat merci olan Danıştayın kararından neden farklı bir sonuca ulaştığını açıklaması gerekir.

52. Sonuç olarak değerlendirilmesi gereken söz konusu hususlar dikkate alındığında mahkeme kararının başvurucunun mülkiyet hakkına ilişkin davanın sonucuna etkili olabilecek mahiyetteki iddia ve itirazlarına cevap verecek nitelikte yeterli bir gerekçe içermediği tespit edilmiştir. Bu sebeple mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin usule ilişkin güvenceler somut olayda yerine getirilmediği için müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.

53. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. Giderim Yönünden

54. Başvurucu yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

55. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 11. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

56. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 11. İdare Mahkemesine (E.2017/1123, K.2017/3477) GÖNDERİLMESİNE,

D. 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/2/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.