2019/21926

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET KANICIOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/21926)

 

Karar Tarihi: 10/5/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucu

:

Mehmet KANICIOĞLU

Vekili

:

Av. Ertan GÜNDÜZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna yapılan başvurunun daha önce Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun süresinde olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 13/6/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu aleyhine 11/7/2008 tarihinde Kayseri 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) ortaklığın giderilmesi davası açılmıştır.

9. Mahkeme 27/3/2014 tarihinde davanın kabulüne karar vermiştir. Taraflarca temyiz edilmeyen karar 18/5/2017 tarihinde kesinleşmiştir.

10. Başvurucu vekilinin talebi üzerine Mahkemece 17/12/2018 tarihinde satış işlemlerinin yapılması için dosya, satış memuruna gönderilmiştir.

11. Başvurucu, ortaklığın giderilmesi davası sonucunda taşınmazın satışı suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verildiği hâlde görevlendirilen satış memurluğu tarafından taşınmazın satışa çıkarılmayarak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla 20/2/2018 tarihinde Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmuştur. Başvuru 2018/5533 bireysel başvuru numarasına kaydedilmiştir.

12. Anayasa Mahkemesi, 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a eklenen geçici 2. maddeyle Bakanlık bünyesinde oluşturulan başvuru yoluna istinaden, ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görünen İnsan Hakları Tazminat Komisyonunu (Tazminat Komisyonu) işaret ederek 17/10/2018 tarihli kararla başvuruyu kabul edilemez bulmuştur.

13. Bunun üzerine başvurucu 30/10/2018 tarihinde Tazminat Komisyonuna başvurarak tazminat talebinde bulunmuştur. Tazminat Komisyonu 11/1/2019 tarihli karar ile başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulmadığı gerekçesi ile talebi reddetmiştir.

14. Başvurucu, karara karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesine (Bölge İdare Mahkemesi) itirazda bulunmuştur. Başvurucu itiraz dilekçesinde, Anayasa Mahkemesinin Mustafa Ozgan ve diğerleri (B. No: 2014/17682, 8/3/2017) kararına dikkat çekerek ortaklığın giderilmesi davalarında icra aşamasının da makul süreden sayıldığını, karar icra edilmediğinden makul süreye ilişkin bireysel başvuruda otuz günlük başvuru süresinin işlemediğini ileri sürmüştür.

15. Bölge İdare Mahkemesi 4/4/2019 tarihli kararla başvurucunun iddiaları yönünden ayrı bir gerekçe belirtmeksizin itirazın reddine hükmetmiştir. Nihai karar 20/5/2019 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu 13/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Başvuru formunda başvurucu, taşınmazın satışının hiç yapılamadığını ve mahkeme kararının yerine getirilemediğini iddia etmiştir. Bu kapsamda Mahkemeden 4/3/2022 tarihli yazı ile satış işlemlerinin devam edip etmediği, dosyanın açık olup olmadığı sorularak yapılan işlemlerin belirtilmesi istenilmiştir. Mahkeme tarafından gönderilen cevapta, satışa konu taşınmazın mahallinde en son 29/1/2019 tarihinde uzman bilirkişi heyeti marifetiyle kıymet takdirinin yapıldığı, 22/2/2019 tarihinde bilirkişi heyeti tarafından kıymet takdiri raporunun ibraz edildiği, taraflara bilirkişi raporunun tebliğine geçildiği ancak yapılamayan tebligatların bulunduğu belirtilmiştir. Mahkeme ayrıca taşınmazda el birliği mülkiyetinde bulunan hissedarların bulunduğu ve buna ilişkin olarak kayıt ve belgenin bulunmadığını belirterek mevcut hâli ile taraf teşkilinin sağlanamadığından 31/12/2021 tarihinde takipsizlik nedeni ile dosyanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiği belirtmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

18. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Mustafa Ozgan ve diğerleri, §§ 19-34.

19. 6384 sayılı Kanun'un "Müracaat hakkında karar ve karara itiraz" kenar başlıklı 7. maddesi şöyledir:

"(1) Komisyon, müracaat hakkında dokuz ay içinde karar vermek zorundadır.

 (2) Komisyon, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin emsal kararlarını da gözetmek suretiyle müracaat konusunda gerekçeli olarak karar verir.

 (3) Komisyon kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Komisyon aracılığıyla Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz dilekçesi müracaata ilişkin diğer tüm belgelerle birlikte derhal itiraz merciine gönderilir. Bu itiraz öncelikli işlerden sayılarak üç ay içinde karara bağlanır. Mahkeme tarafından Komisyon kararı yerinde görülmezse işin esası hakkında karar verilir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.

 (4) Ödenmesine karar verilen tazminat, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde Bakanlık tarafından ödenir. Ödemeye ilişkin düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden, yapılacak işlemler harçlardan müstesnadır."

20. 6384 sayılı Kanun'un "Anayasa Mahkemesinde bulunan bazı bireysel başvurular hakkında Komisyona müracaat" kenar başlıklı geçici 2. maddesi şöyledir:

"(l) Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında olup, münhasıran bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvurular, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Komisyon tarafından incelenir.

 (2) Komisyona müracaat, müracaat edenin kimlik bilgileri ile Anayasa Mahkemesine başvuru tarihi ve numarasını içeren imzalı bir dilekçeyle yapılır. Dilekçeye, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruya ilişkin form, kabul edilemezlik kararı ve bu kararın tebliğine dair belge ile ihlal iddiasına ilişkin diğer bilgi ve belgeler eklenir.

 (3) Müracaat evrakındaki eksikliğin giderilmesi için müracaat edene otuz günü geçmemek üzere süre verilir. Bu süre içinde, geçerli bir mazeret olmaksızın eksikliğin tamamlanmaması hâlinde müracaat reddedilir.

 (4) Bu madde uyarınca Komisyona gelen müracaatlar bakımından 7 nci maddenin birinci fıkrasındaki dokuz aylık süre, on altı ay olarak uygulanır."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Anayasa Mahkemesinin 10/5/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucu, paydaşı bulunduğu taşınmaza ilişkin olarak açılan ortaklığın giderilmesi davası sonucunda, mahkemece ortaklığın taşınmazın satışı suretiyle giderilmesine karar verildiği hâlde görevlendirilen satış memurluğu tarafından taşınmazın satışa çıkarılmadığını belirtmiştir. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine yaptıkları başvuruya kadar on bir yıl geçmesi nedeniyle belirtilen hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, Ankara Bölge İdare Mahkemesine yaptıkları itirazda Anayasa Mahkemesi emsal kararını sundukları hâlde taleplerinin kabul edilmemesiyle ilgili gerekçede bir açıklama bulunulmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca makul sürede yargılanma hakkıyla ilgili Tazminat Komisyonuna yaptıkları başvurunun reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. Bakanlık görüşünde, mevcut başvurunun kabul edilebilirliğine dair yapılacak incelemede başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığı hususunun da dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca davanın karmaşıklığının, toplanması ve değerlendirilmesi gereken delillerin çeşitliliğinin, kapsamının ve içeriğinin, dikkate alınması gereken belirleyici unsurlar arasında olduğu belirtilmiştir. Yine görüş yazısında, Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından verilen kararın 18/5/2017 tarihinde kesinleştiği, başvurucunun bu tarihi izleyen otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunması gerekirken bu sürenin bitiminden çok sonra 20/2/2018 tarihinde Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurunun Komisyon tarafından reddedilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı vurgulanmıştır. Son olarak gerek Tazminat Komisyonu tarafından verilen kararın gerekse Tazminat Komisyonu kararının değerlendirildiği Bölge İdare Mahkemesi kararının yeterli gerekçeyi içerdiği şeklinde değerlendirmelere yer verilmiştir.

24. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

B. Değerlendirme

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda temel mesele başvurucunun taraf olduğu ortaklığın giderilmesine ilişkin davanın makul sürede tamamlanmaması olduğundan mahkemeye erişim ve gerekçeli karar hakkından ayrıca bir inceleme yapmaya gerek görülmemiş olup başvuruya konu şikâyetler makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26. Anayasa Mahkemesinin bir ihlal iddiasının giderilmesi için etkili olarak görüp tüketilmesi gerektiğini belirttiği bir başvuru yoluna başvurulduktan sonra yapılacak bireysel başvurularda ihlal iddialarının yine ilk başvuruda ihlal edildiği ileri sürülen hak yönünden incelenebileceği tabidir.

27. 6384 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesi ile "Anayasa Mahkemesinde bulunan bazı bireysel başvurular hakkında Komisyona müracaat" düzenlenmiştir. Anılan hüküm ile geçici 2. maddenin yürürlüğe girdiği 31/7/2018 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Tazminat Komisyonu tarafından incelenebileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeden sonra Anayasa Mahkemesi, Tazminat Komisyonuna başvurunun ilk bakışta başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu kabul ederek başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararları vermiştir (bkz. Ferat Yüksel, B. No: 2014/13828, 12/9/2018).

28. Bu sebeple Anayasa Mahkemesinin Tazminat Komisyonunu etkili görüp bu yolun tüketilmesi gerektiğini belirttiği ilk başvuru başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olduğundan Tazminat Komisyonuna yapılan başvuruda söz konusu ihlal iddialarının incelenmemesine/giderilememesine dair eldeki -ikinci- başvuruda ileri sürülen iddiaların da makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

29. Buna göre makul sürede yargılanma hakkı ihlali iddiasıyla 31/7/2018 tarihine kadar Anayasa Mahkemesine yapılan başvurular yönünden bir kanun yolu oluşturulmuş olup eldeki başvuruda inceleme söz konusu kanun yolundan başvurucunun yararlandırılmamasına yönelik Tazminat Komisyonu kararı ve bu karara karşı itirazı inceleyen Bölge İdare Mahkemesi kararına ilişkin olacaktır.

30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

31. Etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47; Murat Haliç, B. No: 2017/24356, 8/7/2020, § 44).

32. Öte yandan şikâyetlerin esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının olması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanmasının bir gereğidir. Buna göre kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla öngörülen yargı yollarının mevzuatta yer alması yalnız başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunması gerekir. Söz konusu yola başvurulabilmesi için öngörülen koşullar somut olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir nitelikteki iddiaların bu doğrultuda geniş şekilde değerlendirilmesi, koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise bu durumun yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir (İlhan Gökhan, B. No: 2017/27957, 9/9/2020, §§ 47, 49).

33. Gerek 1086 sayılı Kanun'un mülga hükümleri gerekse 6100 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri dikkate alındığında, ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıkları çözümlemekle görevli olan sulh hukuk mahkemesince ortaklığın taşınmazın satılması suretiyle giderilmesine karar verilmesi durumunda, aynı zamanda satış işlemlerini gerçekleştirmek üzere bir satış memuru görevlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Kanun hükümleri ve Yargıtay uygulamaları dikkate alındığında sulh hukuk mahkemesince, ortaklığın taşınmazın satışı suretiyle giderilmesine karar verilmekle yargılama safhası sona ermekte, satış memurunca satış işlemlerinin gerçekleştirilmesine ilişkin işlemler ise anılan kararın infazına ilişkin görülmektedir (Mustafa Ozgan ve diğerleri, § 44).

34. Anayasa Mahkemesi içtihadında medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih, sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

35. Nitekim Anayasa Mahkemesi ortaklığın giderilmesi davası ile ilgili iddiaları incelediği Mustafa Ozgan ve diğerleri kararında ortaklığın giderilmesi davalarında makul sürenin kararın icrası aşamasını kapsayacak şekilde hesaplanması gerektiğini belirtmiştir (Mustafa Ozgan ve diğerleri, § 55). Anayasa Mahkemesi, anılan kararda davanın açıldığı tarihten itibaren icra aşamasını da kapsayacak şekilde yaklaşık dokuz yıl iki ay süren yargılamada geçen sürenin makul olmadığı sonucuna varmıştır. Makul sürenin kararın icrasını kapsayacak şekilde hesaplanmasının sonucu olarak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin bireysel başvurunun da kararın icra edilmesine kadar ileri sürülmesi mümkündür.

36. Elbette ki satış memurluğu aşamasındaki sürenin tamamının ortaklığın giderilmesi yargılamasında geçen makul süre hesabına her zaman ilave edileceği anlamına gelmemektedir. Diğer bir deyişle, ilgililerin özen yükümlülüğüne aykırı davranışlarından/hareketsizliklerinden kaynaklanan gecikmenin Tazminat Komisyonunca makul süre hesabına dahil edilmemesi mümkündür. Buna karşın, satış memurluğu aşamasında geçen ve satış memurluğunun kusurundan kaynaklanan süre makul sürede yargılama hakkına ilişkin tazminat hesabında ilgililerin lehine değerlendirilmelidir.

37. Somut olayda başvurucunun tarafı olduğu ortaklığın giderilmesine ilişkin davada 27/3/2014 tarihinde verilen nihai karar taraflarca temyiz edilmemesi üzerine 18/5/2017 tarihinde kesinleşmiş ise de kararın icrası sağlanamamıştır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına dayanarak Anayasa Mahkemesine yapılan 20/2/2018 tarihli başvurunun bu tarih gözetilerek yapılması mümkündür.

38. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda, davanın açıldığı 11/7/2008 tarihinden kararın icrasını kapsayacak şekilde Anayasa Mahkemesine yapılan 20/2/2018 tarihli başvuru tarihine kadar geçen süre gözetilerek -satış memurluğu aşamasındaki geçen süreye ilişkin değerlendirmeler de (bkz § 36) dikkate alınarak- makul sürenin hesaplanması mümkündür.

39. Ancak makul sürede yargılanma hakkına ilişkin ihlalin giderilmesi bakımından teorik düzeyde etkili olduğu saptanan tazminat komisyonunun öngörülebilir olmayan ve bariz takdir hatası teşkil eden yorumu sebebiyle somut olayda başarı şansı sunma potansiyelini yitirmiştir. Bu ihlalin giderilmesi için ihdas edilen başvuru yolundan Tazminat Komisyonunun -Anayasa Mahkemesine başvurulara ilişkin otuz günlük sürenin hesabında- icra aşamasını dikkate almaması suretiyle başvurucuların yararlandırılmamasının makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkını ihlal ettiği sonucuna varılmıştır.

40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

41. Başvurucu, yeniden yargılama ile 250.000 TL manevi, 50.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

42. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

43. İncelenen başvuruda başvurucunun makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı ihlal edilmiştir. Uzun süren yargılamaya karşın Tazminat Komisyonu tazminat vermemiştir. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin Tazminat Komisyonu kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

44. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için komisyonca yeniden inceleme yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yeniden incelemede yapılması gereken iş, Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden inceleme yapılmak üzere ilgili tazminat komisyonuna gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

45. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için Tazminat Komisyonunca yeniden inceleme yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ihlalin giderilmesi noktasında gereği için Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına (K.2019/16) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesine (E.2019/37, K.2019/2523) GÖNDERİLMESİNE,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.