2019/23070

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DOĞAN MİMARLIK İNŞAAT GIDA SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/23070)

 

Karar Tarihi: 17/11/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Mahmut ALTIN

Başvurucu

:

Doğan Mimarlık İnşaat Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.

Vekili

:

Av. Süleyman DOĞAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, irtifak sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 28/6/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Şanlıurfa ticaret siciline 5249 numarayla kayıtlı bir şirkettir. Başvurucu Şirket eski ortaklarından A.D., ortaklar kurulunun 30/3/2007 tarihli kararıyla on yıllığına şirket müdürü olarak seçilmiş ve A.D.nin şirket kaşesinin altına atacağı imza ile şirketi temsile yetkili olacağına karar verilmiştir.

6. Başvurucu Şirket ile İl Özel İdaresi arasında Şanlıurfa'nın Haliliye ilçesine bağlı Sırrın Mahallesi'nde kain 4771 ada 1 No.lu parsel sayılı 47.347,77 m² yüz ölçümlü taşınmaz üzerinde park ve rekreasyon tesisleri yapılmak üzere 18 yıl 6 ay süreliğine 3/6/2010 tarihinde başvurucu Şirket lehine yıllık 72.000 TL bedelle irtifak hakkı sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmeyi, başvurucu Şirket adına A.D. imzalamıştır.

7. Söz konusu sözleşmenin irtifak hakkının amacı ve taşınmazın kullanım şekline ilişkin 4. maddesinde taşınmaz üzerinde su parkı (aquapark), yarı olimpik yüzme havuzu, asma germe brandalı çok amaçlı mekânlar, mini futbol, basketbol, voleybol sahaları, tenis kortu, koşu kondisyon pisti, çocuk carting pisti ile bu mekânları destekleyecek bitkilendirme, bunların otomatik sulanması ve bu mekânlara yetecek kadar otopark tesisleri yapılmak amacıyla irtifak hakkının kurulmuş olduğu ve su parkı konseptinin irtifak hakkının kullanım amacı ve şekli olduğu belirtilmiştir. Sözleşmenin irtifak hakkı bedeline ilişkin 6. maddesinde ise İl Özel İdaresinin taşınmaz üzerinde yapılacak tesisin bizzat hak lehtarınca işletilmesi hâlinde bu tesisin işletilmesinden elde edilen toplam yıllık hasılatın yüzde biri oranında pay alacağı; üçüncü kişilere kiraya verilmesi hâlinde ise hak lehtarından brüt kiranın yüzde biri oranında, kiracı/kiracılardan ise tesisin işletilmesinden elde edilecek toplam yıllık hasılattan hak lehtarına ödenen kira bedeli düşüldükten sonra kalan tutar üzerinden yüzde bir oranında ayrıca pay alınacağı kararlaştırılmıştır.

8. Başvurucu Şirket ortaklarından A.D. 14/3/2011 tarihinde başvurucu Şirketteki hisselerini M.D.ye devretmiş ve şirket müdürlüğü görevi de sona ermiştir.

9. Başvuru konusu taşınmaz 13/6/2014 tarihinde bedelsiz olarak Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesine (Belediye) devredilmiştir.

10. Başvuru konusu irtifak sözleşmesi 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 8. maddesi gereğince 13/1/2017 tarihinde Belediye tarafından tek taraflı olarak feshedilmiştir.

11. Başvurucu Şirket tarafından fesih işleminin iptali talebiyle 19/4/2017 tarihinde Belediye aleyhine Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açılmıştır. Mahkeme 28/6/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi özetle şöyledir:

i. İrtifak sözleşmesinin imzalanması aşamasında şirket ortağı ve temsilcisi olan A.D. hakkında Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2017/444 soruşturma numaralı dosyasında -PKK/KCK- silahlı terör örgütüne üye olma, silahlı terör örgütü propagandası yapma suçlarının işlendiği iddiasıyla iddianame düzenlendiği belirtilmiştir.

ii. Bununla birlikte Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamada 14/3/2018 tarihinde atılı suçlarla ile ilgili olarak somut delillerle desteklenmeyen yalnızca istihbari bilgi bulunduğu, yapılan aramalarda ele geçirilen materyaller ile dijital materyallerde bulunan ses ve görüntü dosyalarının sempati ve iltisak boyutunu aşmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği izah edilmiştir.

iii. Öte yandan A.D.nin sonrasında şirket ortaklığından ayrıldığı görülmüş ise de irtifak sözleşmesinin başvurucu Şirketin ortağı ve kanuni temsilcisi olan A.D. tarafından imzalandığı vurgulanmıştır. Ayrıca A.D.nin irtifak sözleşmesinin imzalandığı tarihte şirket yetkilisi ve ortağı olmasından dolayı sorumluluğunun devam ettiği belirtilmiştir.

iv. Bunun yanında ceza mahkemesi kararındaki tespitler ile diğer bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi neticesinde, A.D.nin PKK/KCK terör örgütü ile iltisakı olduğu sonucuna varıldığı dile getirilerek 667 sayılı KHK'nın 8. maddesi uyarınca irtifak hakkı sözleşmesinin feshedilmesi işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir.

12. Başvurucunun istinaf istemi, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesince (Daire) 15/3/219 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

13. Nihai karar, başvurucu vekiline 29/5/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 28/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

14. 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 'un ek 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar üzerinde tesis edilecek irtifak hakları ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde verilecek kullanma izinlerinde, irtifak hakkı veya kullanma izni bedellerine ilave olarak, bu alanlarda yürütülen faaliyetlerden elde edilecek tüm hâsılatın yüzde 1’i oranında Hazinece pay alınır. Toplam yıllık hasılat; işletmenin, tek düzen muhasebe sistemindeki gelir tablosunda yer alan net satışlar, iştiraklerden ve bağlı ortaklıklardan elde edilen temettü gelirleri hariç olmak üzere diğer faaliyetlerden olağan gelir ve kârlar ile olağan dışı gelir ve kârların toplamı üzerinden tespit edilir. İrtifak hakkı kurulan veya kullanma izni verilen Hazine taşınmazı üzerinde bulunan tesisin tamamının veya bir kısmının hak lehtarınca üçüncü kişilere kiraya verilmesi hâlinde; hak lehtarından brüt kiranın yüzde l’i oranında, kiracıdan/kiracılardan ise, tesisin işletilmesinden elde edilecek toplam yıllık hasılattan hak lehtarına ödenen kira bedeli düşüldükten sonra, kalan tutar üzerinden yüzde 1 oranında ayrıca pay alınır. Kiracılardan alınamayan hasılat payları hak lehtarından alınır. Yürütülen faaliyetin niteliği gereği yıllık hasılatın tespit edilememesi durumunda; hak lehtarından cari yıl irtifak hakkı veya kullanma izni bedeli, kiracılardan ise hak lehtarına ödenen cari yıl kira bedeli üzerinden yüzde 20 oranında pay alınır.

..."

15. 667 sayılı KHK'nın "İrtifak ve İntifa hakları ile kira sözleşmelerinin iptali" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:

"Mülkiyeti 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununda belirtilen genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçe kapsamındaki idarelere, düzenleyici ve denetleyici kurumlara, sosyal güvenlik kurumlarına, mahalli idarelerle bu idareler tarafından kurulan birlik ve işletmelere, özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları, müessese ve işletmeleri ile sermayesinin %50'sinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıklara ve vakıflara ait olan her türlü taşınmazın yararlanıcıları ile kiracılarının, milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği veya iltisakı ya da bunlarla irtibatının değerlendirilmesi halinde irtifak ve intifa hakları ile kira sözleşmeleri ilgili kurum ve kuruluş tarafından resen iptal edilir. Bu durumda, ilgili kurum ve kuruluşlara ait ve sözleşme tarihinde mevcut bina, yapı ve tesisler hariç olmak üzere, taşınmazların üzerinde yapılan bina, yapı ve tesisler ile her türlü taşınır, alacak ve haklar, belge ve evrak 23/7/2016 tarihinden geçerli olmak üzere bedelsiz olarak Hazineye devredilmiş sayılır."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Anayasa Mahkemesinin 17/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

17. Başvurucu Şirket, faaliyetlerinin ve ortaklarının terör örgütleriyle ilişkisinin olmadığını ve bu hususta somut bir delil gösterilmediğini belirterek irtifak sözleşmesinin feshedilmesinden yakınmaktadır. Başvurucu Şirket özellikle A.D.nin 14/3/2011 tarihinde şirketteki tüm hisselerini devrederek şirketle ilişkisinin kalmamasına rağmen eski ortağın terör örgütüyle iltisaklı olduğu kabul edilerek irtifak sözleşmesinin imzalanmasından altı yıl sonra feshedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu iddia etmiştir.

18. Başvurucu Şirket ayrıca kural olarak limited şirket ortak ve yöneticilerinin, ortak veya yöneticilik sıfatının devam ettiği dönemle sınırlı olarak sorumlu olduklarını ancak kendi idareleri zamanını ilgilendiren vergi ve cezalar nedeniyle sorumlu tutulabileceklerini savunmuştur. Bununla birlikte ceza sorumluluğunun şahsi olduğu ve ceza kanunlarının geriye yürütülemeyeceği vurgulanmıştır. Sonuç olarak başvurucu Şirket bu gerekçelerle çalışma ve sözleşme hürriyeti ile mülkiyet, adil yargılanma ve etkili başvuru hakları ile suç ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

19. Bakanlık görüşünde, yapılacak incelemede Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşulları ile Belediye'den temin edilen görüş ve ilgili belgelerin dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır.

B. Değerlendirme

20. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu Şirketin şikâyetlerinin özü, irtifak sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin olduğundan tüm şikâyetlerin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir.

1. Uygulanabilirlik Yönünden

22. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

23. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

24. Anayasa Mahkemesi Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017 §§ 187-191) kararında, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır.

25. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsünden sonra Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 21/7/2016 tarihinde OHAL ilan edilmesine karar vermiş; daha sonra da OHAL birçok kez uzatılmıştır. OHAL ilanı nedenlerinin başında darbe teşebbüsü gelmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 224, 226). OHAL ilanı ile darbe teşebbüsünden kaynaklanan tehlikenin yanı sıra bu teşebbüsün arkasında olduğu değerlendirilen Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasından (FETÖ/PDY) kaynaklanan tehdit ve tehlikenin de bertaraf edilmesinin amaçlandığı görülmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 48, 229). Nitekim darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmanın FETÖ/PDY olduğuna ilişkin olarak kamu makamlarınca ve soruşturma mercilerince yapılan değerlendirmeler olgusal temellere dayanmaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 216).

26. Başvurucunun irtifak sözleşmesinin feshedildiği tarihte Türkiye'de olağanüstü hâl yönetim usulü yürürlüktedir. Ayrıca başvurucunun şikâyet ettiği fesih işleminin dayanağının olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğu görülmektedir. Bu itibarla sözleşmenin feshedilmesi işleminin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. ve 35. Maddeleri maddesi kapsamında yapılacaktır.

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Esas Yönünden

a. Mülkün Varlığı

28. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31). İrtifak hakkının tapu kaydında başvurucu Şirket adına tescil edildiği hususunda tereddüt bulunmadığına göre Anayasa'nın 35. maddesi anlamında bir mülkün varlığı hususunda kuşku bulunmamaktadır.

b. Müdahalenin Varlığı ve Türü

29. Anayasa’nın 35. maddesi ile mülkiyet hakkına temas eden diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde Anayasa'nın mülkiyet hakkına müdahaleyle ilgili üç kural ihtiva ettiği görülmektedir. Buna göre Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş; ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten yoksun bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, §§ 55-58).

30. Başvurucu Şirketin irtifak sözleşmesinin feshedilmesi mülkiyet hakkına müdahale niteliği taşıdığı aşikardır. Bununla birlikte başvurucunun mülkiyetinde bulunmayan taşınmazın çıplak mülkiyetinin İl Özel İdaresinde/Belediyede olması nedeniyle müdahalenin mülkten yoksun bırakma niteliğinde olmadığı değerlendirilmiştir. Diğer taraftan başvurucunun mülkiyetinde bulunmayan taşınmazı, 18 yıl 6 ay süreyle üzerine irtifak sözleşmesi amacına uygun tesisler yapmak ve bu tesisleri işletmek veya kiraya vermek suretiyle yararlanma imkânı sağlayan sözleşmenin feshinin başvurucunun taşınmaz üzerindeki kullanma/yararlanma hakkını yitirdiği anlaşılmıştır. Buna göre müdahalenin mülkten barışçıl yararlanma yetkisine bir müdahale teşkil ettiği ve birinci kural kapsamında incelenmesi gerektiği kabul edilmiştir.

c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

i. Genel İlkeler

31. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür.

32. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen ve hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60). Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, müdahaleye ilişkin yeterince erişilebilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).

33. Anayasa'nın 15. maddesine göre savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulabilmesi ve bunlar için Anayasa'nın diğer maddelerinde öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesi mümkündür. Ancak Anayasa'nın 15. maddesi, bu hususta kamu otoritelerine sınırsız bir yetki tanımamaktadır. Anayasa'nın diğer maddelerinde öngörülen güvencelere aykırı tedbirlerin Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunmaması, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı bulunmaması ve durumun gerektirdiği ölçüde olması gerekir. Anayasa Mahkemesince Anayasa'nın 15. maddesine göre yapılacak inceleme bu ölçütlerle sınırlı olacaktır. Mahkeme bu incelemenin usul ve esaslarını ortaya koymuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 192-211, 344).

34. Mülkiyet hakkı savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hâl gibi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında değildir. Dolayısıyla bu özgürlükler yönünden olağanüstü hâllerde Anayasa'daki güvencelere aykırı tedbirler alınması mümkündür.

35. Bununla birlikte temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbir yönünden kişilerin, olağanüstü hâl döneminde de ölçüsüz veya keyfî müdahalelere karşı koyabilecekleri usulî güvencelerden yararlandırılması gerekir (benzer yönde bkz. Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, § 160). Bu bağlamda belirtmek gerekir ki olağanüstü hâl döneminde de müdahalenin kanuniliğine ilişkin iddia ve itirazların ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılanması keyfi müdahaleleri önlemek bakımından önemli bir usul güvencesidir.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

36. Somut olayda 14/3/2011 tarihinde şirketteki hisselerini devrederek şirketle ilişiği kesilen şirketin eski ortağı ve müdürü olan A.D. tarafından, başvurucu Şirket lehine İl Özel İdaresiyle 2010 yılında başvuru konusu taşınmaz üzerinde park ve rekreasyon tesisleri yapılmak üzere irtifak sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmenin imzalanmasından sonra 2014 yılında başvuru konusu taşınmaz, bedelsiz olarak Belediyeye devredilmiştir. Ardından söz konusu irtifak sözleşmesi 667 sayılı KHK 8. maddesi gereğince 13/1/2017 tarihinde Belediye tarafından tek taraflı olarak feshedilmiştir (bkz. §§ 6-10).

37. Mahkeme, başvurucu Şirket tarafından fesih işleminin iptali talebiyle açılan iptal davasının reddine karar vermiştir. Mahkemece başvurucu Şirket eski ortağı A.D. hakkında yapılan soruşturmadan ve iddianame içeriğinden alıntılar yapıldıktan sonra ceza dosyasında beraat kararı verildiği açıklanmıştır. Bununla birlikte A.D.nin sonrasında şirket ortaklığından ayrıldığı görülmüş ise de A.D.nin irtifak sözleşmesinin imzalandığı tarihte şirket yetkilisi ve ortağı olmasından dolayı sorumluluğunun devam ettiği ve ceza mahkemesi kararındaki tespitler ile diğer bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi neticesinde, A.D.nin PKK/KCK terör örgütü ile iltisakı olduğu kabul edilerek 667 sayılı KHK'nın 8. maddesi uyarınca irtifak hakkı sözleşmesinin feshedilmesi işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir (bkz. § 11).

38. Başvurucu şirketin tarafı olduğu sözleşmenin 667 sayılı KHK'nın 8. maddesi uyarınca feshedildiği açıktır. Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca 667 sayılı KHK'nın 8. maddesinin kanunilik kriterini karşılayıp karşılamadığı ve aynı zamanda olağanüstü halden kaynaklanan bir amaca yönelik olup olmadığının tespiti bu aşamada üzerinde durulacak bir husus değildir. Bu itibarla Anayasa Mahkemesi, sözleşmenin feshine dayanak teşkil eden ve olağanüstü hal tedbiri olarak getirilen düzenlemeyi esas alarak olağanüstü hal şartlarında bir ölçülülük kriteri olan durumun gerektirdiği ölçüde kriterinin somut olay bağlamında müdahaleyi haklı ya da en azından katlanılabilir kılıp kılmadığını irdeleyecektir.

39. Başvurucu şirket, 667 sayılı KHK'nın 8. maddesinde yer alan "taşınmazın yararlanıcıları ve kiracıları" ibaresinin şirket eski ortaklarını kapsamadığı veya bu kabul edilse dahi KHK'nın yürürlüğe girdiği 29/10/2016 tarihinden önceki ortakları kapsamadığını ileri sürmüştür. Başvurucunun bu iddiaları karşısında Mahkeme, sözleşmenin şirket adına şirketin eski ortağı ve müdürü olan A.D. tarafından imzalanmış olması ve bu kişinin de terör örgütü ile iltisakını oraya koyan maddi delillerin varlığını esas alarak sözleşmenin feshinin KHK'ya uygun olduğu sonucuna varmıştır.

40. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvencelerinin varlığı olağan dönemlerde olduğu kadar olağanüstü hal koşullarında zorunludur. Bu bağlamda mülkiyet hakkının usule ilişkin güvencelerinin somut olayda sağlandığından söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır (benzer bir yaklaşım için bkz. Kamil Darbaz ve Gmo Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53). Somut olayda mahkemenin anılan kararında neden sonuç ilişkisi kurularak şekli anlamda bir gerekçeye yer verildiği tartışmasızdır. Ancak şekli anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli olmayıp bu gerekçenin makul olması da şarttır. Makul bir gerekçeden söz edilebilmesi için dava konusu maddi olay ve olgulardan hareketle delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanması ile varılan sonucun ve bu sonuca varılırken kullanılan takdir yetkisinin sebeplerinin belli bir mantık silsilesi içinde ortaya konulmuş olması gerekmektedir. Derece Mahkemelerinin bu yükümlülüğe uyması aynı zamanda hukuki güvenlik ve belirliliğin sağlanması ve keyfî uygulamaları önüne geçilmesi yönünden önem taşımaktadır.

41. Anılan bütün bu hususlar ile derece mahkemelerinin gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, başvurucu şirketin ortağı ve temsile yetkili müdürü sıfatıyla 3/6/2010 tarihli sözleşmeyi imzalayan A.D.nin 14/3/2011 tarihinde şirketteki hisselerini de devretmek suretiyle ortaklıktan ayrıldığı ve bu tarih itibariyle şirketteki temsil yetkisinin de sona erdiği anlaşılmıştır. Belediye, imtiyaz sözleşmesini 667 sayılı KHK'nın 8. maddesine dayanarak başvurucu şirketin terör örgütü ile iltisaklı bulunduğu gerekçesi ile tek taraflı olarak feshetmiş ise de bu iltisakın nedeni hakkında bir açıklama yapmamıştır. Derece mahkemeleri ise şirketin önceki ortaklarından A.D.nin terör örgütü ile iltisaklı olduğu yönünde değerlendirmelerde bulunmuş ancak, şirketin terör örgütü ile iltisaklı olduğunu ortaya koyacak maddi olguları göstermediği gibi 14/3/2011 tarihinde şirket ile hukuki ilişkisi kesilen A.D.nin şirket ile hukuki ilişkisi kesilmesine rağmen fiilen şirkette etkin olduğu yönünde şirketi de kapsayacak şekilde bir açıklamada bulunmamışlardır. Bu itibarla 2011 yılında şirket ile ilişkisi kesilen eski ortak ve temsilcinin 677 sayılı KHK'nın yürürlük tarihinden sonra şirket üzerindeki gücü ve etkisi gösterilmeden bu kişinin yalnızca kendi şahsını ilgilendiren iltisakından hareketle şirketin de terör örgütü ile iltisaklı olduğunun kabulünü doğuran takdir yetkisinin belli bir mantık silsilesi içinde ortaya konulduğundan söz edilemez. Bunun doğal sonucu olarak irtifak hakkı sözleşmesinin feshedilmesi suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye yönelik olarak başvurucunun uyuşmazlığın sonucuna etkili, ayrı ve açık yanıt gerektiren iddia ve itirazlarının derece mahkemelerince ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılandığının kabulü de mümkün olmamıştır.

42. Açıklanan gerekçelerle olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15.maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

4. Giderim Yönünden

43. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama ile 5.000.000 TL maddi ve 3.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

45. Başvuruda mülkiyet hakkı yönünden ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

46. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

 

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesine (E.2017/499, K.2018/628) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına ve Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesine GÖNDERİLMESİNE 17/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.