2019/25140

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULLAH KARAKOÇ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/25140)

 

Karar Tarihi: 31/1/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Mahmut ALTIN

Başvurucular

:

1. Abdullah KARAKOÇ

 

 

2. Hüseyin KARAKOÇ

 

 

3. Mehmet KARAKOÇ

 

 

4. Yunus KARAKOÇ

 

 

5. Nazente DEMİR

 

 

6. Ayşe DEMİR

 

 

7. Mustafa KARAKOÇ

 

 

8. Ali Rıza KARAKOÇ

 

 

9. Murtaza KARAKOÇ

Başvurucular Vekili

:

Av. Mustafa Süha KOÇTEKİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamulaştırma bedelinin güncel değerinin ödenmesi talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/7/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

A. Kamulaştırma Süreci

5. Başvurucuların hisse sahibi olduğu başvuru konusu Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesine bağlı Yeniçay Mahallesi'nde kâin 1035 parsel sayılı taşınmazın 20.618 m²lik kısmının, Sandıklı Bakımevi Tesisleri sahasında kalması nedeniyle kamulaştırılması için Karayolları Genel Müdürlüğü (İdare) tarafından 7/5/1976 tarihinde kamu yararı kararı alınmıştır.

6. Başvuru konusu taşınmaza 28/5/1976 tarihinde kıymet takdiri yapılarak 62.678,72 TL kamulaştırma değeri biçilmiştir.

7. Başvuru formu ekinde sunulan kamulaştırmaya ilişkin Antalya 3. Noterliğince düzenlenen 30/6/1976 tarihli belgede başvurucuların aynı konutta oturan babaları M.K.ya 9/7/1976 tarihinde tebliğ edildiğine dair açıklamalar yer almakla birlikte tebellüğ edenin imzasına rastlanmamıştır. Söz konusu belgede "...tapuya kayıtlı bulunan taşınmaz malın maliki tebliğ süresi sonunu takiben iki ay içinde rızai muamele yaptırmak için idaremize müracaat ettiği takdirde tapu memuru huzurunda ferağ takriri vermesini müteakip kamulaştırılan kısma ait bedel kendisine ödenecektir. Bu süre içinde müracaat etmezse İdaremiz cebri muamele yapmakta muhtar olacaktır." açıklamalarına yer verilmiştir.

8. Kamulaştırma bedeli 9/11/1976 tarihinde maliklerin tapudaki hisseleri oranında Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. Antalya Şubesine yatırılmıştır.

B. Kamulaştırma İşleminin İptali Davası Süreci

9. Başvurucular tarafından İdare aleyhine kamu yararı kararının iptali talebiyle Danıştay 6. Dairesinde açılan davanın 5/12/1977 tarihinde reddine karar verilmiştir.

C. Kamulaştırma Bedelinin Arttırılması Davası Süreci

10. Başvurucular tarafından 30/1/1978 tarihinde İdare aleyhine açılan kamulaştırma bedelinin artırılması davasında Sandıklı Asliye Hukuk Mahkemesince(Mahkeme) 27/12/1979 tarihinde kamulaştırma bedelinin 62.678,72 TL'den 523.284,84 TL'ye çıkarılmasına karar verilmiştir. Ardından anılan karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince (Daire) 13/7/1981 tarihinde onanmıştır. Başvurucuların başvuru formundaki beyanına göre arttırılan kamulaştırma bedeli 1979 yılında Denizli Merkez Bankasına bloke edilmiştir.

D. Başvuru Konusu İkinci Kamulaştırma Bedelinin Arttırılması Davası Süreci

11. Başvurucular 13/1/2014 tarihinde İdare aleyhine Mahkemede açtıkları kamulaştırma bedelinin arttırılması ve tazminat davasında; kamulaştırma işlemi ve bedelinden haberdar olmadıklarını, kamulaştırma kararının kendilerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini ve taşınmazlarının hiçbir bedel ödenmeksizin 40 yıla yakındır İdare tarafından kullanıldığını ileri sürerek taşınmazın güncel bedelinin ödenmesini talep etmişlerdir.

12. Mahkemece 28/5/2015 tarihinde davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde taşınmazın kamulaştırıldığı, kamulaştırma kararının taşınmaz malikleri ile aynı konutta oturan babaları M.K.ya 9/7/1976 tarihinde tebliğ edildiği belirtilmiştir. Bununla birlikte başvurucular tarafından kamulaştırma işleminin iptali için açılan davanın 1977 yılında reddine karar verildiği ve ardından başvurucular tarafından 1978 yılında açılan kamulaştırma bedelinin arttırılması davasının da 1979 yılında kabulüne karar verildiği izah edilmiştir. Bu veriler ışığında başvurucuların kamulaştırma işleminden haberdar olmadığının düşünülemeyeceği vurgulanarak başvuru konusu davanın 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı ifade edilmiştir.

13. Başvurucuların temyiz talebi üzerine karar, Dairece 31/5/2018 tarihinde onanmıştır. Başvurucuların karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 16/5/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

14. Nihai karar, başvuruculara 17/6/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucular 12/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Başvurucular Ahmet Karakoç ve Hasan Karakoç başvurunun devamı sırasında vefat etmiş, mirasçıları Nazente Demir, Ayşe Demir, Mustafa Karakoç, Ali Rıza Karakoç ve Murtaza Karakoç başvuruya devam etmek istediklerini bildirmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. Olay tarihinde yürürlükte olan 31/8/1956 tarihli ve 6830 sayılı mülga İstimlak Kanunu'nun 13. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"İstimlâki kararlaştırılan yerlerin tapu ve tapu kaydı yoksa vergi kayıtları ile ve ayrıca haricen yapılacak tahkikatla tesbit edilen mal sahibi, zilyed ve diğer alâkalılarından ikametgâhı tesbit edilmiş olanlara istimlâk olunacak gayrimenkulun plân veya ebatlı krokisi, istimlâk kararı ve takdir olunan kıymeti ve istimlâkin hangi idare lehine yapıldığı ve açılacak dâvalarda husumetin kime tevcih edileceği 15 gün içinde noter marifetiyle tebliğ olunur. Tebligatta Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri tatbik olunur..."

17. 6830 sayılı mülga Kanun'un 16. maddesi şöyledir:

"Mahkemede dâva açıldığı ve dâva neticesine intizar edilmeksizin istimlâk olunan gayrimenkule hemen elkonulmasına idarece zaruret görüldüğü hallerde, gayrimenkulun takdir olunan kıymeti millî bankalardan birisine, bulunmayan yerlerde mal sandıklarına yatırılarak makbuzu, ilgili evrak suretleriyle birlikte mahkemeye tevdi edilip delil tesbiti istenir. Mahkeme 8 gün içinde gayrimenkul sahibini davet ile 5 gün zarfında gayrimenkulun, 11 nci maddede yazılı olduğu şekilde kıymet takdirine esas olabilecek bütün evsafını tesbit ettirerek o gayrimenkulun siciline şerh ve tescil edilmesini tapu dairesine bildirir.

Bu muamele, mahkemenin davetine icabet etmeyen veya delillerin tesbiti sırasında hazır bulunmayanların gıyabında yapılır. İstimlâk olunan gayrimenkulün mülkiyeti veya hisse miktarı münazaalı bulunduğu hallerde dahi bu madde hükmü tatbik olunur."

18. 6830 sayılı mülga Kanun'un 17. maddesi şöyledir:

"İstimlâk olunan gayrimenkulun takdir edilen kıymetine, kanuni müddet içinde mahkemeye müracaat ile itiraz edilmediği ve tapu dairesinde rıza ile ferağ muamelesi yaptırılmadığı hallerde takdir edilen kıymetin tamını mîllî bankalardan birisine ve bulunmıyan yerlerde mal sandığına yatırılarak makbuzu alâkadar evrak suretleriyle birlikte mahkemeye tevdi edilir. Mahkeme iki tarafı derhal davet ederek, gelmeseler dahi gıyaplarında o gayrimenkulun lehine istimlâk yapılan idare adına tescilini tapu dairesine tezkere ile bildirir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Anayasa Mahkemesinin 31/1/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

20. Başvurucular;

i. Özellikle usulüne uygun kamulaştırma işlemi yapılmaksızın ve bedeli ödenmeksizin maliki oldukları taşınmaza el atılmasından yakınmıştır.

ii. Hususen derece mahkemelerince kamulaştırma bedelinin bankaya yatırıldığına ilişkin tebligatın babaları M.K. tarafından tebellüğ edildiğinin kabul edildiğini oysa tebligat belgesinde babalarının imzasının bulunmadığını belirterek tebligatın usulüne uygun olmadığını iddia etmiştir. Bu nedenle 9/11/1976 tarihinde Vakıfbank Antalya Şubesine bloke edilen 62.678,72 TL kamulaştırma bedelinden haberdar olmadıklarını ve bu bedeli alamadıklarını ifade etmiştir.

iii. Ayrıca daha sonra açtıkları kamulaştırma bedelinin arttırılması davasında 1979 yılında hüküm altına alınan bedelin Denizli Merkez Bankasına bloke edildiğini ancak bu hususun da kendilerine tebliğ edilmemesi nedeniyle bugüne kadar kamulaştırma bedelinin ödenmediğini dile getirmiştir.

iv. Bununla birlikte 1976 yılındaki usulsüz tebligatın başvurucular tarafından öğrenildiği tarihte usulüne uygun hâle geldiğini ve Kamulaştırma Kanun'undaki 30 günlük süreye riayet ederek başvuru konusu davayı açmalarına rağmen davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu açıklamıştır.

v. Öte yandan taşınmazın kamulaştırma amacına uygun kullanılmaması ve geçerli bir tebligat bulunmaması nedeniyle 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanun uyarınca durumu öğrendikleri andan itibaren kamulaştırmasız el atma veya bedel artırım ile taşınmazın güncel değerinin ödenmesi davasını açma seçeneklerinin olduğunu belirtmiştir.

vi. Netice itibarıyla bu gerekçelerle mülkiyet, adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

21. Bakanlık görüşünde, başvuru konusu taşınmaz hakkında kamulaştırma işlemlerinin başvurucuların babasına 1976 yılında noterden yapılan tebligatla tamamlandığı, ardından kamulaştırma işleminin iptali davası ile kamulaştırma bedelinin arttırılması davası açıldığı buna göre başvurucuların kamulaştırma işleminden haberdar olmadığının düşünülemeyeceği vurgulanarak süre aşımından davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu izah edilmiştir. Buna göre evvela başvurunun Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi yönünden değerlendirilmesi gerektiği aksi halde başvurucuların şikâyetlerinin kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği zikredilmiştir. Öte yandan esas incelemesinde Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği izah edilmiştir.

22. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

B. Değerlendirme

23. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

24. Anayasa'nın ''Kamulaştırma'' kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:

"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır."

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucuların belirtilen şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Mülkün Varlığı ile Müdahalenin Varlığı ve Türü

27. Kamulaştırılan taşınmaz, başvurucuların mülkiyetinde bulunduğundan mülkün varlığı noktasında tartışma bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucuların taşınmazının kamulaştırılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32; AYM, E.1988/34, K.1989/26, 21/6/1989; E.2011/58, K.2012/70, 17/5/2012).

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

28. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

29. Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine göre mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).

30. Anayasa Mahkemesi, daha önce çeşitli kararlarında kamulaştırmasız el atma yoluyla yapılan müdahalelerin kanuni bir dayanağı bulunmadığından mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını kabul etmiştir (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436, 6/3/2014; Mustafa Asiler, B. No: 2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015; Şevket Karataş).

31. Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrasında kamulaştırmanın taşınmazın gerçek karşılığının ödenmesi şartıyla kullanılabilecek bir yetki olduğu hükme bağlanmıştır. Gerçek karşılığının ödenmesi Anayasa'nın 46. maddesiyle maliklerin lehine olarak getirilen özel bir güvence mahiyetindedir. Dolayısıyla taşınmazın gerçek karşılığı ödenmeden yapılan kamulaştırma işlemleri Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrasındaki gerçek karşılığın ödenmesi güvencesine aykırı olacaktır (Kübra Yıldız ve diğerleri [GK], B. No: 2018/32734, 28/7/2022, § 61).

32. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda sağlandığından söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve Gmo Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).

33. Derece mahkemelerince taşınmazın kamulaştırıldığı ve kamulaştırma bedelinin bloke edildiği kabul edilmiş ise de başvurucular özellikle -ilk ve sonrasında arttırılan- kamulaştırma bedellerinin kimin adına, neredeki hangi bankaya yatırıldığının bildirilmemesi nedeniyle kendilerine herhangi bir ödemenin yapılmadığını iddia etmiştir.

34. Somut olayda başvurucular malik oldukları başvuru konusu taşınmaza davalı idare tarafından usulüne uygun bir kamulaştırma yapılmadan el atıldığı ve taşınmazın bedelinin ödenmediği iddiasıyla İdare aleyhine başvuru konusu kamulaştırma bedelinin güncel değerinin ödenmesi talebiyle tazminat davası açmıştır. Mahkemece, kamulaştırma tebligatının başvurucuların babasına tebliğ edildiği, sonrasında başvurucular tarafından kamulaştırma işleminin iptali ve kamulaştırma bedelinin arttırılması davası açtıkları izah edilerek başvurucuların kamulaştırma işleminden haberdar olmadığının düşünülemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir (bkz. §§ 11,12).

35. Başvuru evrakları incelendiğinde başvuru konusu taşınmazın kamulaştırma işlemleri yapılmasına ve kamulaştırma bedelinin arttırılmasına karar verilmesine rağmen tapuda hâlen başvurucular adına tescilli olduğu ve idare tarafından kamulaştırma bedelinin ödendiğinin ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle halen başvurucular adına tescilli olan taşınmaza ilişkin 1976 ve 1979 yıllarında bloke edilen kamulaştırma bedellerinin başvuruculara ödenip ödenmediği, ödendi ise hangi tarihte ödendiği ve buna bağlı olarak değer kaybına uğratılıp uğratılmadığı gerekçeli kararda tartışılarak açıklığa kavuşturulmamıştır (benzer değerlendirme için bkz. Leyla Filho ve Thales De Almeida Martins Filho, B. No: 2016/6292, 24/6/2020 § 47).

36. Bu durumda somut olayda derece mahkemeleri kararlarının başvurucuların davanın sonucuna etkili olabilecek mahiyette olan iddia ve itirazlarına cevap verecek nitelikte yeterli ve uygun bir gerekçe içermediği anlaşılmaktadır. Nihayetinde başvuruya konu davada başvurucular, dava konusu taşınmazların fiilen el atılmış olmasına rağmen kendilerine herhangi bir bedel ödenmediğini ileri sürerek iddialarını somut bir temele dayandırmıştır. Bu bilgiler çerçevesinde Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen gerçek karşılığının ödendiği hususu başvuruya konu yargılama çerçevesinde tespit edilemediğinden geçerli bir kamulaştırmadan söz edilmesi mümkün görülmemiştir. Sonuç olarak başvurucuların taşınmazına yönelik müdahalenin Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleri ile 2942 sayılı Kanun'da belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır (benzer değerlendirme için bkz. Halide Kocaustaoğlu ve Diğerleri, B. No: 2019/5137, 18/1/2023, §§ 34,35).

37. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. GİDERİM

38. Başvurucular, ihlalin tespit edilmesini talep etmiştir.

39. İncelenen başvuruda; başvurucuların taşınmazına yönelik müdahalenin kanunilik ölçütünü karşılamadığından mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. İhlal, İdarenin eyleminden kaynaklanmıştır. Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlaline yol açıldığının bilinerek idari anlamda gerekli tedbirlerin alınması ve benzeri nitelikte yeni ihlallere yol açılmaması için kararın bir örneğinin taşınmaza el atan sorumlu İdare olan Karayolları Genel Müdürlüğüne de gönderilmesi gerekir. Bunun yanında ihlalin ve sonuçlarının başvuru öncesi mahkemelerce de giderilemediği tespit edilmiştir.

40. Dolayısıyla başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Sandıklı Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2014/13, K.2015/307) GÖNDERİLMESİNE,

D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Yargıtay 5. Hukuk Dairesine (E.2017/12440) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Karayolları Genel Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 31/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.