2019/26448

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CEYHAN ÇİFTÇİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/26448)

 

Karar Tarihi: 30/3/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Ömer MENCİK

Başvurucu

:

Ceyhan ÇİFTÇİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya ait bir dokümanın başvurucudan alınması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 23/7/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, başvuru tarihinde terör örgütüne üye olma suçundan Osmaniye 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır.

6. Ceza İnfaz Kurumu, başvurucuya ait olan ve Arap harfleriyle yazılmış bir hat levhasını muhafaza altına almıştır. Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu (İdare ve Gözlem Kurulu) kararına göre söz konusu dokümanın arama sırasında elde edildiği anlaşılmıştır. Başvurucuya göre ise kapalı görüş sırasında yanında götürdüğü sırada hat levhasını kurum görevlilerine vermesi sonrasında anılan doküman incelemeye alınmıştır.

7. İdare ve Gözlem Kurulu, söz konusu dokümanın emanet eşya deposunda muhafaza edilmesine karar vermiştir. İdare ve Gözlem Kurulu kararı şu şekildedir:

"Kurumumuzda hükümlü/tutukluların odasında yapılan arama esnasında beyaz A-4 kağıdı üzerine çay döküp eskitme yapıldığı, sonra üzerine hat sanatına benzer şekiller yapıldığı ve karton kapaklı defterden baskı yapmak üzere şablon hazırlandığı tespit edilmiş olup, yapılan inceleme sonucunda ilgili dokümanların Bakanlık Genelgeleri doğrultusunda güvenlik tedbirlerine aykırı olduğu, örgütsel faaliyetlerin canlı tutulması ve örgütsel haberleşmenin sağlanması adına; şekil, desen, mors alfabesi gibi noktalama, labirent şeklinde çizimler, hat sanatı şeklinde anlamı çözülemeyen yazılar ve çizimler, içeriği anlaşılamayan şekil ve yazıların bulunduğu ve bu yöntemle haberleşmeye çalışabilecekleri düşünüldüğünden ..kurum içinde bulunanların emanet eşya biriminde muhafaza altına alınmasına...karar verilmiştir."

8. Başvurucu, İdare ve Gözlem Kurulu kararına karşı Osmaniye İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, İdare ve Gözlem Kurulu kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek 30/5/2019 tarihinde şikâyeti reddetmiştir. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesi, kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek 17/6/2019 tarihinde başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.

9. Başvurucu, nihai kararı 8/7/2019 tarihinde öğrendikten sonra 23/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

10. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Oda ve eklentilerinde bulundurulabilecek kişisel eşyalar" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"(1) Kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri veya bulunduramayacakları kişisel eşya, gıda, tıbbî malzeme ve diğer ihtiyaç maddeleri yönetmelikle düzenlenir."

11. 5275 sayılı Kanun'un "Kültür ve sanat etkinliklerine katılma, ifade özgürlüğü" kenar başlıklı 60. maddesi şöyledir:

"(1) Ceza infaz kurumlarında, olanaklar elverdiğince, kültürün ve sanatın çeşitli dallarını temsil eden programlar hazırlanır ve hükümlülerin bunlara katılmaları hususundaki usûller düzenlenir.

 (2) Bu programların temel hedefi, hükümlülerin ifade yeteneklerini geliştirmelerini ve bilgilerini artırmalarını sağlamaktır.

 (3) Kurumun kültür ve sanat programları, Adalet Bakanlığınca belirlenen esaslara göre kurum en üst amiri tarafından düzenlenir. Bu maksatla Devletin kültür ve sanat işleriyle görevli kuruluşları gerekli yardımları yaparlar.

 (4) Hükümlülerin ifade özgürlüğü çerçevesinde gerçekleştirebilecekleri yayın etkinlikleri, kurumda çalışma esaslarını düzenleyen hükümlere ve bu husustaki koşullara bağlıdır."

12. 5275 sayılı Kanun'un "Süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı" kenar başlıklı 62. maddesinin olay tarihindeki hâli şöyledir:

"(1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.

(2) Resmî kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam eden hükümlülerin ders kitapları denetime tâbi tutulamaz.

 (3) Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez."

13. 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik'in (Yönetmelik) "Süreli veya süresiz yayınlar ile kitaplar" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:

"Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.

Resmî kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam eden hükümlülerin ders kitapları denetime tâbi tutulamaz.

Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez."

14. Yönetmelik'in "El işi faaliyetleri" kenar başlıklı 14. maddesi şöyledir:

"Hükümlülerin, gerekli malzemeler kantinden temin edilmek koşuluyla, el işi faaliyetlerini, ceza infaz kurumlarının uygun bölümlerinde yapmaları esastır.

Ceza infaz kurumunun güvenliğini bozmamak kaydı ile bu faaliyetlerin devamına koğuş, oda ve eklentilerinde izin verilebilir.

Maket bıçağı, tornavida gibi kesici ve delici alet ile boyama ve yapıştırmada kullanılan madde ve malzemelerin koğuş, oda ve eklentilerinde bulundurulmasına izin verilmez"

15. Yönetmelik'in "Bulundurulabilecek hayvanlar ile diğer eşyalar" kenar başlıklı 15. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Hükümlülerin kendilerini geliştirmeleri için gerekli görülen eğitim ve kültürel çalışmalarında kullanabilecekleri malzemeleri, koğuş, oda ve eklentiler dışında, idare tarafından uygun görülecek yerlerde ve denetim altında bulundurmasına ve kullanmasına kurum olanakları çerçevesinde izin verilebilir.

..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Anayasa Mahkemesinin 30/3/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

17. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

18. Başvurucu; kapalı görüş yapmak üzere görüş yerine giderken yanında götürdüğü hat levhasını kurum görevlilerine göstererek müsaade istediğini ancak anılan dokümanın kendisinden alındığını ve bir daha verilmediğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca söz konusu sanatsal çalışmasını hiçbir geliri olmadığı için ailesi aracılığıyla satarak kendisine ve ailesine bir gelir temin etmeyi amaçladığını, eserlerinde dinî ve sanatsal değeri olan açıklamalar yer aldığını, söz konusu müdaheleyle temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Bakanlık görüşünde, başvurunun başvuru formunda hangi hakkının ne şekilde ihlal edildiğine dair hiçbir belirleyici ya da ayırt edici ifade kullanmadığı, iddialarını soyut olarak dile getirdiği belirtilmiş; şikâyetin temellendirilemediği ifade edilmiştir. Ayrıca müdahalenin kanuni dayanağının Yönetmelik'in 14. ve 15. maddesi olduğu, anılan hükümlerde ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin el işi faaliyetlerinin ceza infaz kurumlarının uygun bölümlerinde yapılacağının kurumunun güvenliğini bozmamak kaydı ile bu faaliyetlerin devamına koğuş, oda ve eklentilerinde de izin verileceğinin düzenlendiği, başvurucu hakkındaki işlemin de bu maddeler uyarınca tesis edildiği açıklanmıştır.

20. Bakanlık görüşünde ayrıca müdahalenin kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi meşru amacıyla yapıldığı, Kurulun başvurucudan alınan dokümanlar hakkında dikkatli bir inceleme yaptığı ve örgütsel haberleşmeye neden olacağı kanaatine vardığı belirtilmiştir. İdare ve Gözlem Kurulu ile İnfaz Hâkimliği kararlarında yer alan gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğu, başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla orantılı olduğu ifade edilmiştir.

2. Değerlendirme

21. Başvuruya konu olayda başvurucu, düşüncelerini yazı ile açıklamış; söz konusu dokümanı düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün bir aracı olarak kullanmıştır. Bu nedenle mevcut koşullar altında başvurunun ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz. Bejdar Ro Amed, B. No: 2013/7363, 16/4/2015, § 40; Murat Türk (2), B. No: 2013/7082, 21/4/2016, § 36; Ahmet Gerez, B. No: 2017/27380, 14/9/2022, § 21).

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

23. Başvuruya konu dokümanın Ceza İnfaz Kurumunca muhafaza altına alınması ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulduğunun kabul edilmesi gerekir.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

24. İfade özgürlüğüne yönelik başvuru konusu müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına istinat etmesi ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmaması gerekmektedir.

 (1) Kanunilik

25. 5275 sayılı Kanun'un "Oda ve eklentilerinde bulundurulabilecek kişisel eşyalar" kenar başlıklı 35. maddesiyle hükümlü veya tutukluların bulundurabilecekleri eşyaların yönetmelikle belirleneceği düzenlenmiş, bu madde gereğince çıkarılan Yönetmelik'in 8. maddesinde ise "kurum güvenliğini tehlikeye düşürdüğü veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsadığı tespit edilen yayınların kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin oda ve eklentilerinde bulundurulamayacağı" açıkça ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, daha önce, mevzuatta yer verilen yayın sözcüğünün sadece yayımlamak eyleminin sonucunda ortaya çıkan basılı eserleri değil -sözcüğün Türkçede kazandığı anlam genişliği gözetildiğinde- yazılı her tür materyali kapsadığını değerlendirmiştir. Söz konusu düzenlemeler gereği kurum güvenliğini tehlikeye düşürdüğü veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsadığı tespit edilen dokümanın emanet eşya biriminde muhafaza edilmek üzere hükümlüden alınacaktır. Sonuç olarak 5275 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile Yönetmelik'in 8. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Ahmet Gerez, §§ 25-31).

 (2) Meşru Amaç

26. Başvuruya konu müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacı kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.

(3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

27. Başvuru konusu müdahalenin kanuni bir temeli ve meşru amacı belirlendikten sonra yapılması gereken müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının değerlendirilmesidir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında benzer değerlendirmeler için bkz. Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, §§ 38-41; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 21; Eşref Arslan, B. No: 2014/14655, 18/7/2018, §§ 39-43).

28. Somut olayda başvurucunun kendisinin yaptığını belirttiği doküman Ceza İnfaz Kurumu tarafından muhafaza altına alınmıştır. İdare ve Gözlem Kurulu desen, mors alfabesi gibi noktalama ve labirent içeren çizimler ile hat sanatı kullanılarak oluşturulmuş yazılar ve çizimlerin içeriği anlaşılamayan şekil ve yazılar içerdiğini, bu nitelikteki belgelerin örgütsel faaliyetlerin canlı tutulması ve haberleşmenin sağlanması adına kullanılabileceğini, bu nedenle ceza infaz kurumunda alınması gereken güvenlik tedbirlerine aykırı olduğunu belirtmiş ve başvurucuya ait dokümanın kurum emanet eşya biriminde muhafaza altına alınmasına karar vermiştir. Derece mahkemeleri de İdare ve Gözlem Kurulu kararını hukuka uygun bulmuştur.

29. Hükümlü ve tutuklular, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altında olduğu konusunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır (Murat Karayel (5), § 27).

30. Öte yandan bir hapis cezasının veya özgürlükten yoksun bırakan benzer bir yaptırımın amacı ve meşruiyeti toplumu suça karşı korumak, bununla bağlantılı olarak mahkûmların ıslahını sağlayabilmektir (daha geniş değerlendirmeler için bkz. Halil Bayık [GK], B. No: 2014/20002, 30/11/2017, § 36). Mahkûmların kendilerini geliştirmelerine fırsat sağlayan edebî eserler oluşturmalarına imkân tanınması da mahkûmların ıslahı için önem taşımaktadır.

31. Bununla birlikte ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlanabilir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).

32. Ceza infaz kurumlarınca mahpusların ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerin takdir payı içinde kalıp kalmadığı ve esas itibarıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı müdahalenin gerekçesine bakılarak anlaşılabilir. Dolayısıyla mevcut başvurudaki gibi ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerde kurumların ve derece mahkemelerinin dava konusu ifadelerin ceza infaz kurumunun asayişini ve güvenliğini tehlikeye düşüren, kamu görevlilerini hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan ifadeleri içerip içermediğini değerlendirmeleri gerekir (Bejdar Ro Amed, § 80; idare ve derece mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapılmaması nedeniyle ihlal sonucuna ulaşılan bir karar için bkz. Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 73; derece mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapıldığının tespit edildiği bir karar için bkz. Ahmet Temiz (6), B. No: 2014/10213, 1/2/2017, §§ 39-44).

33. Ceza infaz kurumlarında bulunan dokümanların kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran yahut müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan yayınlar olup olmadığının belirlenmesinin bu yayınların incelenmesini gerektirdiğini açıktır. Ele geçen yayınların bir anlam ifade etmeyen, sadece muhatabının anlamlandırabileceği özelliği olan şekiller, çizimler ve kelimeler içermesi durumunda kurum güvenliğini tehlikeye düşürme noktasında bir sakıncası bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinin ilk bakışta mümkün olmadığı da açıktır. Bu nitelikteki dokümanların ancak teknik ve uzmanlık gerektiren bir çözümleme ile değerlendirilmesi mümkün olacaktır.

34. Buradan çıkan sonuca göre basit bir araştırmayla anlamı tespit edilemeyecek nitelikteki dokümanlarda bir şifre kullanılıp kullanılmadığını tespit etmesini Ceza İnfaz Kurumundan beklemenin kuruma aşırı külfet yüklemek anlamına geleceği değerlendirilmiştir. Aksinin kabulü idarelerin yayınların kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran yahut müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan yayınlar olup olmadığını belirleme görevlerini layıkıyla yerine getirmelerine engel olacak derecede yükümlülük oluşturulmasına yol açabilecektir. Ancak hükümlü veya tutukluya ait bir dokümanda kurum yetkililerince anlamlandırılamayan, sadece muhatabının anlayabileceği özellikteki şekiller, çizimler ve kelimeler bulunduğunun ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya konulması gerekmektedir.

35. 5275 sayılı Kanun'un 60. maddesinde, ceza infaz kurumlarında hükümlülerin ve tutukluların ifade yeteneklerini geliştirmelerini ve bilgilerini artırmalarını sağlamak amacıyla ve olanaklar elverdiğince kültürün ve sanatın çeşitli dallarını temsil eden programların hazırlanacağı ve hükümlülerin bunlara katılmaları hususundaki usullerin düzenleneceği belirtilmiş hatta devletin kültür ve sanat işleriyle görevli kuruluşlarının bu noktada gerekli yardımları yapacağı bir görev olarak ifade edilmiştir.

36. Söz konusu düzenlemeden anlaşılmaktadır ki mahkûmların ıslahını, ifade yeteneklerini geliştirmelerini ve bilgilerini artırmalarını sağlamak amacıyla kültür ve sanat etkinlikleri son derece önemlidir. Arap yazısını estetik ölçülere bağlı kalıp güzel bir şekilde yazma sanatı olarak bilinen hat etkinliğinin de bir sanat olduğu konusunda şüphe yoktur. Bunun yanında hat sanatıyla oluşturulan eserlerden bazılarının basit bir araştırmayla anlamının tespit edilmesi de mümkündür.

37. Ceza İnfaz Kurumu idaresi yaptığı değerlendirmede somut olaya ilişkin hiçbir açıklama yapmamış, hat sanatının Türk kültürünün önemli ve yaygın parçalarından biri olduğu gözetildiğinde başvuru konusu levhanın infaz kurumu üzerinde ağır bir yük oluşturmadan basit bir araştırmayla anlamının tespit edilip edilemeyeceği yönünde herhangi bir değerlendirme yapmadan temel hak ve özgürlükleri derin bir şekilde etkileme niteliğinde olan son derece soyut ve indirgemeci bir yaklaşımla levhayı yasaklama yoluna gitmiştir. İnfaz Hâkimliğinin ve itiraz merciinin kararlarında da söz konusu dokümana ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmamıştır.

38. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir (diğerleri arasından bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Eşref Arslan, §§ 50-54; Abdulhamit Babat (3), B. No: 2015/3370, 9/1/2020, §§ 33-37). Sonuç olarak somut olayda İdare ve Gözlem Kurulu ile İnfaz Hâkimliği, başvurucunun dokümanının muhafaza altına alınmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir. Bu nedenle başvuru konusu dokümana el konulmasının demokratik bir toplumda gerekli olduğunun gösterilemediği değerlendirilmiştir.

39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

İrfan FİDAN bu görüşe katılmamıştır.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

40. Başvurucu, tüm haklarının kendisine verilmesi talebinde bulunmuştur.

41. Başvurucu, tahliye edildiğinden yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Bununla birlikte yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında ve eski hâle getirme kuralı çerçevesinde başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE İrfan FİDAN'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Osmaniye İnfaz Hâkimliğine (E.2019/1908, K.2019/2080 sayılı karar) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/3/2023 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu; kapalı görüş yapmak üzere görüş yerine giderken yanında götürdüğü hat levhasına kurum görevlilerine göstererek müsaade istediğini ancak anılan dokümanın kendisinden alındığını ve bir daha verilmediğini belirtmiştir. Başvurucu bu nedenle temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında sıklıkla belirttiği üzere, ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 29).

3. Öncelikle başvurucu, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunurken el konulan hat çalışmalarının içeriğinde yazılı hususlara değinmiş, hangi hakkın hangi nedenle ihlal edildiği kısmında ise kişi hak ve özgürlük hakkı ilkesinin ihlal edildiğini iddia ederek el konulan hat çalışmalarının tarafına verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Başvurucu dört satırda belirttiği bu hususlar dışında hangi anayasal hakkın hangi nedenle ihlal edildiğine dair hiçbir açıklama yapmamıştır.

4. Başvurucular, bireysel başvuru formunda ihlal edildiği iddia edilen hakları maddi ve hukuki açıdan temellendirme yükümlülüğü altındadır. En azından özü itibarıyla ihlal iddiasının hukuki ve olgusal olarak ortaya konulması beklenir. Öz itibarıyla maddi ve hukuki temellendirme yapılmayan, hangi hakkın hangi nedenle ihlal edildiği iddiası ortaya konulmayan başvurular hakkında temellendirilmemiş şikâyet nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından verilen Cemal Günsel kararında bu husus açıkça ortaya konulmuştur (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021). Cemal Günsel başvurusunda başvurucu, ihlal iddialarını hukuki açıdan temellendirdiği, hangi anayasal hakkın hangi nedenle ihlal edildiğini açık ve net ortaya koyduğu halde, maddi yönden tam olarak temellendirme yapılmadığı gerekçesiyle kabul edilemezlik kararı verilmiştir. Somut olayda başvuru formu, Cemal Günsel kararındaki başvuru formundan kısa olduğu ve formda hiçbir hak ve özgürlükten bahsedilmediği, hangi hakkın hangi nedenle ihlal edildiğine dair öz itibarıyla dahi hiçbir bilgi yer almadığı halde temellendirmeyi gerçekleştirdiği kabul edilerek ihlal sonucuna ulaşılmıştır. Bu yönüyle Genel Kurul tarafından verilen Cemal Günsel kararındaki ilkelerden ayrılındığı ve bunun gerekçesinin de belirtilmediği görülmüştür.

5. Sonuç olarak somut başvuruda, öz itibarıyla maddi ve hukuki hiçbir temellendirme olmadığı için Genel Kurul kararındaki ilkeler doğrultusunda temellendirilmemiş şikâyet nedeniyle açıkça dayanaktan yoksunluk kararı verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan, çoğunluğun başvuru formunda hiçbir yerde olgusal olarak dahi bahsedilmeyen ifade özgürlüğünün ihlal edildiği şeklindeki kararına katılamadım.

6. Öte yandan İdare ve Gözlem Kurulu tarafından Eğitim Kurulu Kararlarına istinaden yapılan değerlendirme sonucu başvurucuda bulunan dokümanların Kurum dışına gönderilmesi ve kurum dışından gelenlerin verilmemesine, kurum içinde bulunanların emanet eşya biriminde muhafaza altına alınmasına karar verilmiştir.

7. İnfaz Hakimliği ve Ağır Ceza Mahkemelerinin bu konudaki inceleme ve takdir yetkilerinin Anayasa Mahkemesine göre daha geniş olduğu hatırda tutulmalıdır. Somut olayda Eğitim Kurulu kararlarına istinaden İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla işlem tesis edilmiştir.

8. Öncelikle başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunda tutulduğu, Kanun ve Tüzükte belirtilen bazı sınırlama ve kısıtlamalara tabi tutulabileceği açıktır. Başvurucunun belirttiği dokümanın Türkçe yazı karakterinde olmadığı dikkatten kaçmamalıdır.

9. Diğer taraftan Ceza İnfaz Kurumu tarafından dokümana “el konulmuştur.” Bu belgelerin imhası veya yok edilmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Başvurucunun, el konulan bu dokümanları sonradan gerek şartla tahliye gerekse bihakkın tahliye tarihlerinde alabileceği de açıktır. Nitekim başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezası il cezalandırılmasına karar verildiği, tahliye sırasında anılan dokümanları alabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

10. Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinin delilleri değerlendirmesi konusundaki takdir yetkisine, bariz bir takdir hatası veya açık keyfilik söz konusu olmadığı sürece müdahale edemez. Somut olayda İdare ve Gözlem Kurulu, İnfaz Hakimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının içerikleri dikkate alındığında gerekçesiz oldukları söylenemez.

11. Açıklanan nedenlerle somut olay yönünden, öncelikle temellendirilmemiş şikâyet nedeniyle açıkça dayanaktan yoksunluk kararı verilmesi gerektiği; ayrıca dokümanlara yalnızca el konulduğu, başvurucunun sonradan anılan dokümanlara erişme imkanının olduğu dikkate alındığında, başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilmediği kanaatine vardığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.