2019/27389

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

K.Y. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/27389)

 

Karar Tarihi: 20/12/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Berrak YILMAZ

Başvurucu

:

K.Y.

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından verilen kayıt sorgulama belgesinde "Kamu kurumundan ihraç edilmiş bulunmaktadır." ibaresinin bulunması ve buna yönelik bilgi edinme talebinin kabul edilmemesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/8/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 5/9/2016 tarihinde, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmış olup hâlen Keskin T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunmaktadır.

6. Başvurucu 13/12/2016 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) kayıt sorgulama belgesi almıştır. Belgede bulunan "Emekli Sandığı" başlığı altında, "01/09/2016 tarihinde kamu kurumundan ihraç edilmiş bulunmaktadır." ibaresi yer almaktadır. Başvurucu 6/1/2017 tarihinde SGK'dan bilgi edinme talebinde bulunmuştur. Talepte kayıt sorgulama belgelerinde kamudan başka gerekçelerle ihraç edilen kamu görevlileri hakkında benzer bir kayda yer verilip verilmediği, tazminatsız olarak işten çıkarılan bir işçi için de benzer şekilde işten çıkarılmaya dair bir kaydın bulunup bulunmadığı, ayrıca uygulamanın yasal dayanağı, bu şekilde bir ifadeye yer verilmesinin gerekçesi ve kurumun hangi göreviyle ilgili olduğu, uygulama ile ne amaçlandığı, bu uygulamanın ne kadar süre devam edeceği, yeni bir işe girilmesi hâlinde de benzer bir kayda yer verilip verilmeyeceği sorulmuştur.

7. Başvurucu, SGK tarafından süresi içinde cevap verilmediğinden 16/2/2017 tarihinde Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna (BEDK) talebinin uygunluğunun değerlendirilmesi ve uygun görüldüğü takdirde SGK tarafından talebinin karşılanması için bildirimde bulunulması için başvurmuştur.

8. BEDK 16/3/2017 tarihinde talebi reddetmiştir. Kararda, itiraz sahibinin talebinin 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu'nun 25. ve 27. maddeleri (bkz. §§ 18, 19) uyarınca Kanun'un kapsamı dışında olduğu belirtilmiştir.

9. Başvurucu 9/5/2017 tarihinde BEDK kararının kaldırılması ve SGK'ya bilgi edinme talebine cevap verilmesi için bildirimde bulunulması talebiyle Ankara 10. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.

10. SGK 1/7/2017 ve 11/7/2017 tarihli yazılarıyla başvurucunun bazı sorularına cevap vermiştir.

11. Mahkeme 9/3/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararda; bilgi edinme isteminin bireyler için bir hak, kendisinden bilgi talep edilen kamu kurum ve kuruluşları bakımından ise kanuni bir yükümlülük olduğu, kurum ve kuruluşların bu yükümlülüklerini yerine getirmemelerinin ancak kanunun istisna saydığı durumlardan birinin bulunması hâlinde mümkün olduğu ifade edilmiştir. Bilgi edinme hakkının kurum ve kuruluşların ellerinde bulunan veya bulunması gereken bilgi ve belgelere ilişkin bir hak olduğundan henüz kurumların uhdesinde bulunmayan bir bilgi ve belgenin istenemeyeceği belirtilmiştir. Bu anlamda kurumun yerine getiremeyeceği bir talebin ileri sürülemeyeceği, tavsiye ve mütalaa talebi niteliğindeki başvuruların bilgi edinme hakkı çerçevesinde cevaplandırılmayacağı vurgulanmıştır.

12. Kararda ayrıca 4982 sayılı Kanun'un amacının açık ve şeffaf bir idare ile sivil toplum örgütleri ve bireylerce kamu kurumlarının kolayca denetlenmesinin sağlanması olduğu ifade edilmiştir. Bununla birlikte idarenin kimi tasarruflarını kamuyla paylaşmasının doğuracağı sonuçlar bakımından kamunun genel güvenliği, işleme yönelik özel durumlar gözönüne alınarak başvurucunun talebinin reddedildiği belirtilmiştir. Başvurucunun bilgi edinme talebinin 4982 sayılı Kanun'da belirtilen bilgi ve belgelere ilişkin olmadığı, mütalaa talebi niteliğinde olduğu ve anılan Kanun kapsamında cevaplandırılmasının mümkün olmadığı vurgulanmıştır.

13. Başvurucu 14/11/2018 tarihinde Ankara 12. İdari Dava Dairesine istinaf talebinde bulunmuş, Daire 19/2/2019 tarihinde kararın usule ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle talebi reddetmiş ve hüküm kesinleşmiştir.

14. Nihai karar 9/7/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. Kişisel verilerin korunmasıyla ilgili hukuk için bkz. Bestami Eroğlu [GK], B. No: 2018/23077, 17/9/2020, §§ 42-50; Ümit Eyüpoğlu, B. No: 2018/6161, 28/6/2022, §§ 13-28.

16. 4982 sayılı Kanun'un "Bilgi edinme hakkı" kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:

"Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir.

Türkiye'de ikamet eden yabancılar ile Türkiye'de faaliyette bulunan yabancı tüzel kişiler, isteyecekleri bilgi kendileriyle veya faaliyet alanlarıyla ilgili olmak kaydıyla ve karşılıklılık ilkesi çerçevesinde, bu Kanun hükümlerinden yararlanırlar.

Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan hak ve yükümlülükleri saklıdır."

17. 4982 sayılı Kanun'un "Bilgi verme yükümlülüğü" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

"Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler.

Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz."

18. 4982 sayılı Kanun'un "Kurum içi düzenlemeler" kenar başlıklı 25. maddesi şöyledir:

"Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkının kapsamı dışındadır. Ancak, söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum çalışanlarının bilgi edinme hakları saklıdır."

19. 4982 sayılı Kanun'un "Tavsiye ve mütalaa talepleri" kenar başlıklı 27. maddesi şöyledir:

"Tavsiye ve mütalaa talepleri bu Kanun kapsamı dışındadır."

20. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun "Sigortalı sayılanlar" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından;

...

c) Kamu idarelerinde;

1) Bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendine tabi olmayanlardan, kadro ve pozisyonlarda sürekli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar,

2) Bu maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine tabi olmayanlardan, sözleşmeli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesi uyarınca açıktan vekil atananlar,

sigortalı sayılırlar. ..."

21. 5510 sayılı Kanun'un "Sigortalı bildirimi ve tescili" kenar başlıklı 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"İşverenler, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılan kişileri, 7 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalılık başlangıç tarihinden önce, sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirmekle yükümlüdür.

...

4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılan kişileri çalıştıracak işverenler, bu kapsamda ilk defa veya tekrar çalıştırmaya başlattıkları kişileri, 7 nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen sigortalılık başlangıcından itibaren, onbeş gün içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirmekle yükümlüdürler. Aynı kamu idaresinin farklı birimleri arasındaki naklen tayin ve görevlendirmelerde bildirim yapılmaz."

22. 5510 sayılı Kanun'un "Sigortalılığın sona ermesi" kenar başlıklı 9. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Kısa ve uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık;

...

c) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılanların;

1) (Değişik: 17/4/2008-5754/7 md.) Ölüm veya aylık bağlanmasını gerektiren hallerde görev aylıklarının kesildiği tarihi, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinde belirtilen yaş hadleri ile sıhhi izin sürelerinin doldurulması halinde ise bu süre ve hadlerin doldurulduğu tarihleri takip eden aybaşından,

2) (Değişik: 17/4/2008-5754/7 md.) Diğer hallerde ise görevden ayrıldıkları tarihten,

...

itibaren sona erer.

...

Birinci fıkranın (a), (c) ve (d) bentlerine göre sigortalılığı sona erenlerin durumları işverenleri tarafından, (b) bendinde belirtilen şekillerde sona erenlerin durumları ise kendileri ve sözü edilen bentte belirtilen faaliyetin sona erme halinin bildirildiği kuruluşlar veya vergi daireleri tarafından, en geç on gün içinde Kuruma bildirilir. Bu kişilerin meslek kuruluşlarına ya da vergi dairelerine olan yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmaları, sigortalılığın sona ermesine ilişkin belge ya da bilginin verilmesine engel teşkil etmez. (Ek cümle: 13/2/2011-6111/28 md.) Vergi dairelerince vergi mükellefiyetinin sona erdiğine ilişkin yapılacak bildirimlerde bu süre vergi mükellefiyeti terk işleminin tesis tarihinden itibaren iki ayı geçmemek üzere vergi mükellefinin işi bırakma işlemlerinin vergi dairelerince tekemmül ettirildiği tarihten başlar."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Anayasa Mahkemesinin 20/12/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

24. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).

B. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu, SGK tarafından verilen kayıt sorgulama belgesindeki "Kamu kurumundan ihraç edilmiş bulunmaktadır." ibaresi nedeniyle eşitlik ve ayrım gözetmeme ilkesinin, adil yargılanma hakkının, özel hayatı ve aile hayatının, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca başvurucu, isminin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.

26. Bakanlık görüşünde; somut olayın ve yargılamanın bir özeti yapıldıktan sonra başvurucunun cevaplanmasını istediği sorularla umduğu bilgiye erişememesinin özel hayatına saygı hakkını ne şekilde etkilediğini yeterince ortaya koyamadığı, idari ve yargısal makamların başvurucunun talebini reddetmesinin demokratik toplum gerekliliklerine uygun ve orantılı bir müdahale olduğu belirtilerek somut olayda başvurucunun özel hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediğinin Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki iddialarını yinelemiştir.

C. Değerlendirme

27. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

...

Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir."

28. Özel hayata saygı hakkı Anayasa'nın 20. maddesinde koruma altına alınmıştır. Devlet, kişilerin özel ve aile hayatına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin haksız saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet hakkıdır. Ancak mahremiyet hakkı sadece yalnız kalma hakkından ibaret olmayıp bu hak, bireyin kendisiyle ilgili bilgileri kontrol edebilme hukuksal çıkarını da kapsamaktadır. Bireyin kendisine ilişkin herhangi bir bilginin kendi rızası olmaksızın açıklanmaması, yayılmaması, bu bilgilere başkaları tarafından ulaşılamaması ve rızası hilafına kullanılamaması, kısaca bu bilgilerin mahrem kalması konusunda menfaati bulunmaktadır. Bu husus, bireyin kendisiyle ilgili bilgilerin geleceğini belirleme hakkına işaret etmektedir (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, §§ 31, 32). Özel hayata saygı hakkının kapsamında olan bireylerin kişisel verilerinin korunmasını isteme hakkı, Anayasa'nın 20. maddesinde açık olarak düzenlenmiştir (Nurcan Belin, B. No: 2014/14187, 10/1/2018, § 38).

29. Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilmeyi, bu verilere erişmeyi, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etmeyi ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı ifade edilmiştir. Maddede ayrıca kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı, kişinin insan onurunun korunmasının ve kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçlamaktadır (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, §§ 19, 20; Nurcan Belin, § 45).

30. Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere kişisel veri -belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla- bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade etmekte olup bireyin adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi sadece kimliğini ortaya koyan bilgileri değil telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, öz geçmişi, fotoğrafı, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, sağlık bilgileri, genetik bilgileri, IP adresi, e-posta adresi, alışveriş alışkanlıkları, hobileri, tercihleri, etkileşimde bulunduğu kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler kişisel veri kapsamındadır (AYM, E.2014/74, K.2014/201, 25/12/2014; E.2014/180, K.2015/30, 19/3/2015).

31. Öte yandan Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı yönünden inceleme yapılabilmesi için öncelikle anılan hak kapsamında korunması gerekli bir kişisel verinin olup olmadığı belirlenmelidir. Anayasa hükmünün lafzı, konuya ilişkin uluslararası belgeler ve karşılaştırmalı hukuk dikkate alındığında belirli veya belirlenebilir bir gerçek veya tüzel kişi hakkındaki her türlü bilgi kişisel veri olarak değerlendirilir. Ancak her dava ya da başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrası anlamında bir kişisel veri bulunup bulunmadığı davanın ve başvurunun kendine özgü koşulları dikkate alınarak otonom şekilde tespit edilir. Bir kişisel verinin bulunduğu tespit edildiğinde bu veriye yönelik her türlü sınırlama ve müdahale Anayasa’nın anılan hükmü kapsamındaki güvenceleri harekete geçirir (E.Ü. [GK], B. No: 2016/13010, 17/9/2020, § 59).

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun SGK tarafından verilen kayıt sorgulama belgesindeki "Kamu kurumundan ihraç edilmiş bulunmaktadır." ibaresi belirli bir gerçek kişi hakkındaki bilgi kapsamında olduğu anlaşılmakla bu bilginin kanuni dayanağı hakkında bilgi edinme talebinin özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun SGK kayıt sorgulama belgesindeki söz konusu kaydı hakkında bilgi edinme talebi kişinin kendisiyle ilgili kişisel verileri hakkında bilgilendirilme hakkıyla sınırlı olarak incelenecektir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

34. Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde genel olarak herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiş, ikinci cümlesinde kişisel veriler bağlamında bazı özel güvenceler sayılmış, üçüncü cümlesinde kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği düzenlenmiş, dördüncü cümlesinde ise kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre lafzı dikkate alındığında Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasının kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında sadece işleme şeklindeki sınırlama ya da müdahalelere karşı değil kişisel verilere yönelik her türlü müdahale ve sınırlamalara karşı güvence getirdiği anlaşılmaktadır (E.Ü., § 63; Bestami Eroğlu, § 101).

35. Bunun yanında Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı belirtilmiştir (Ümit Eyüpoğlu, § 45).

36. Kişilerin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme ve bu verilere erişim hakkı veri işlemenin şeffaflığı veya açıklığı ilkesinin bir uzantısıdır. Kişilerin kendisi hakkında hangi verilerin kim tarafından, ne zaman ve hangi nedenle işlendiğini bilmesi bu verileri düzeltme, sildirme, engelleme gibi haklarını kullanmasını da mümkün kılmakta ve söz konusu anayasal güvencelerin hayata geçirilmesini sağlamaya yönelik tamamlayıcı bir özellik taşımaktadır (Ümit Eyüpoğlu, § 46).

37. Bu ilkeler ışığında demokratik bir toplumda kişisel verilerin işlenmesi süreci şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmeli, bunun bir gereği olarak veri sahiplerine kişisel verilerine erişim imkânı tanınmalı ve bu imkânın kolayca kullanılması için gerekli tedbirler alınmalıdır (Ümit Eyüpoğlu, § 47). Bu anlamda anılan anayasal güvenceleri gözeten bir yargılama süreci yürütülmesi ve neticede ulaşılan sonucun konuyla ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

38. Başvuru özetle başvurucunun SGK kayıt sorgulama belgesinde yer alan kişisel verisine yönelik bilgilendirilme talebinin karşılanmaması nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

39. Kişilerin kişisel verileri hakkında bilgilendirilme ve bu verilere erişme hakkı kapsamında devlete yüklenen pozitif yükümlülükler, bu hakkın kapsamında kişilere tanınmış olan güvencelerden etkili bir şekilde yararlanılmasını temin için devlete mevzuat oluşturma ve özellikle de güvencelere aykırılıkları yaptırıma bağlama yükümlülüğü yüklemektedir. Ayrıca Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinin “Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” şeklindeki hükmü uyarınca mevzuat oluşturma yükümlülüğü gereklerinin çerçevesi kanunla belirlenmelidir.

40. Bu çerçevede Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ilişkin güvenceler ile 24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun ve hukuk sistemimizde mevcut olan düzenlemelerin mevcut başvuruya konu uyuşmazlıkta uygulanması yönünde bir engel olmadığı gözetildiğinde yasal altyapı oluşturmak bağlamında pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmiş olduğu söylenebilir (bkz. §§ 15-22).

41. Somut olayda başvurucu, SGK'dan istediği bilgi edinme talebinin reddi üzerine BEDK'ya başvurmuş ve SGK tarafından talebinin karşılanması için SGK'ya bildirimde bulunulmasını talep etmiştir. BEDK tarafından talebin 4982 sayılı Kanun'un 25. ve 27. maddeleri kapsamında reddedilmesi üzerine başvurucu, idari yargıda BEDK kararının kaldırılması ve SGK'ya bilgi edinme talebine cevap vermesi için bildirimde bulunulması talebiyle dava açmıştır. Yargılama sonucunda bireyler için bir hak olarak nitelendirilen bilgi edinme isteminin aynı zamanda kendisinden bilgi talep edilen kamu kurum ve kuruluşları bakımından kanuni bir yükümlülük olduğu, kurum ve kuruluşların bu yükümlülüklerini yerine getirmemelerinin ise ancak kanunun istisna saydığı gerekçelerin bulunması durumunda mümkün olduğu, bilgi edinme hakkının kurum ve kuruluşların ellerinde bulunan veya bulunması gereken bilgi ve belgelere ilişkin bir hak olduğundan, henüz kurumların uhdesinde bulunmayan bir bilgi ve belgenin istenemeyeceği, dolayısıyla kurumun yerine getiremeyeceği bir talebin bu kapsamda ileri sürülemeyeceği, bu nedenle tavsiye ve mütalaa talebi niteliğindeki başvuruların bilgi edinme hakkı çerçevesinde cevaplandırılmayacağı belirtilmiştir.

42. Bu yorumun başvurucunun kişisel verilerine ilişkin bilgilendirilme talebini karşılamadığı açıktır. Nitekim başvurucu bu verilere erişme yönündeki talebi reddedildiği için bu davayı açmıştır. Yukarıda da değinildiği üzere kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme ve bu verilere erişme hakkı Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında açıkça öngörülmüş olan güvencelerdir. Kişisel verilerin şeffaflığı ilkesi de bu güvencelerin sağlanmasını gerektirmektedir.

43. Mevcut davada Mahkeme tarafından sadece 4982 sayılı Kanun kapsamında bir değerlendirme yapıldığı ancak başvurucunun kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme hakkı yönünden 6698 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, özenli bir yargılama yürütülerek anayasal standartları karşılayan nitelikte ilgili ve yeterli gerekçelere yer verilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda derece mahkemesi tarafından başvurucunun kişisel veriler hakkında bilgilendirilme yönündeki talebinin ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanmaması nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı bağlamında kamusal makamların üzerine düşen pozitif yükümlülükleri yerine getirmediği sonucuna varılmıştır.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. Giderim Yönünden

45. Başvurucu, ihlalin tespiti ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

46. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

47. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

C. Özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

D. Anayasa’nın 20. maddesinde yer alan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

E. Kararın bir örneğinin kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 10. İdare Mahkemesine (E.2017/1182, K.2018/534) GÖNDERİLMESİNE,

F. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi (E.2019/153, K.2019/270) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.