2019/29218

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULKADİR KARAKAŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/29218)

 

Karar Tarihi: 23/5/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucular

:

1. Abdulkadir KARAKAŞ

 

 

2. Ahmet Şirin KARAKAŞ

 

 

3. Dilan KARAKAŞ

 

 

4. Emine Bahar MAZİ

 

 

5. Fatma KARAKAŞ

 

 

6. Kasım DAĞKIRAN

 

 

7. Kasım KARAKAŞ

 

 

8. Maşallah KURT

 

 

9. Mehmet DAĞKIRAN

 

 

10. Mehmet Ali DAĞKIRAN

 

 

11. Mehmet Bahar DAĞKIRAN

 

 

12. Mehmet Hanefi KARAKAŞ

 

 

13. Mehmet Şaban KARAKAŞ

 

 

14. Ömer DAĞKIRAN

 

 

15. Ramazan KARAKAŞ

 

 

16. Şilan GÖRDÜ

Başvurucular Vekili

:

Av. İbrahim Halil HARMAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu tarafından hükmedilen tazminatın yetersiz olması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 16/8/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucular tarafından, Diyarbakır ili Sur ilçesi Alçık köyü 153,154,184, 309 parsel sayılı taşınmazlar için 24/1/1963 tarihinde Diyarbakır 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve daha sonra Diyarbakır Kadastro Mahkemesinde (Mahkeme) devam eden kadastro tespitine itiraz davasında 16/5/2012 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

8. Temyiz edilen karar Yargıtay 16. Hukuk Dairesince (Daire) 7/4/2015 tarihinde onanmıştır. Karar düzeltme talebinin de yine aynı Daire tarafından 28/1/2016 tarihinde reddi ile hüküm bu şekilde kesinleşmiştir.

9. Başvurucular, görülen davada Mahkemenin hatalı bilirkişi raporlarına dayanarak eksik inceleme sonucunda hukuka aykırı kararla davanın kısmen kabulüne üstelik makul olmayan sürede karar verdiği iddiasıyla 28/3/2017 tarihinde Anayasa Mahkemesine başvurmuşlardır. Başvurucular aynı başvuruda Mahkemenin taşınmazın tamamı üzerinde zilyet olduklarını kabul etmesine rağmen, zilyetlikle edinilebilecek miktarın 100 dönümle sınırlandırılması nedeniyle de mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddia etmişlerdir. Başvuru, 2017/19159 bireysel başvuru numarasına kaydedilmiştir.

10. Anayasa Mahkemesi 3/11/2017 tarihinde yargılamanın sonucunun adil olmadığı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiaları yönünden kabul edilmezlik kararı vermiş, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığı iddiası yönünden ise başvurunun bölüme gönderilmesine hükmetmiştir.

11. Başvurucuların, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığı iddiasını içeren şikâyeti Anayasa Mahkemesinin 2016/6940 numaralı bireysel başvuru dosyasında birleştirilmiştir. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanunla kurulan İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna (Tazminat Komisyonu) başvurmaları gerektiğinden birleştirilen başvuruların tamamını 31/10/2018 tarihli kararla kabul edilemez bulmuştur.

12. Bunun üzerine başvurucular makul sürede yargılanma hakkına ilişkin hakkettikleri tazminatlarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi ayrıca taraflarına lehe vekâlet ücretine hükmedilmesi istemiyle 17/12/2018 tarihinde Tazminat Komisyonuna başvurmuştur. Tazminat Komisyonu 29/5/2019 tarihli karar ile başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar vermiştir. Tazminat Komisyonu karar gerekçesinde, davada 213 tarafın olduğunu, Tazminat Komisyonuna müracaat edenlere murislerine verilmesi gereken tazminattan hisselerine düşen miktarının verilmesi gerektiğini ve yargılama sırasında vefat eden kişilerin yerine varisleri olarak davaya devam edenlerin aynı aile ekonomik birliği içerisinde değerlendirildiğinden lehine tek tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Tazminat Komisyonu buna göre, 24/1/1963 tarihinde açılan başvuruya konu davaya 22/9/1978 tarihinde müdahil olarak katılan Salih Dalkıran'ın 6/1/1996 tarihinde vefat etmesi üzerine 29 yıllık toplam yargılama süresi üzerinden mirasçılar Ömer Dağkıran, Mehmet Ali Dağkıran, Kasım Dağkıran, Mehmet Bahar Dağkıran, Emine Bahar Mazi, Mehmet Dağkıran ve Maşallah Kurt'a ayrı ayrı 1.445 TL tazminat ödenmesine karar vermiştir. Tazminat Komisyonu yine başvuruya konu davaya 6/5/2011 tarihinde müdahil olarak katılan Ahmet Karakaş'ın 11/3/2013 tarihinde vefat etmesi üzerine 4 yıl 8 aylık yargılama süresi üzerinden mirasçılar Abdulkadir Karakaş, Fatma Karakaş, Ahmet Şirin Karakaş, Mehmet Hanefi Karakaş, Mehmet Şaban Karakaş, Ramazan Karakaş, Şilan Gördü, Dilan Karakaş'a ayrı ayrı 181 TL ödenmesine karar vermiştir. Tazminat Komisyonu son olarak hisse satın alarak yine 6/5/2011 tarihinde davaya müdahil olarak katılan Kasım Karakaş'a 4 yıl 8 aylık yargılama süresine tekabül eden 1.625 TL’nin tazminat olarak ödenmesine karar vermiştir.

13. Başvurucular, karara karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesine (Bölge İdare Mahkemesi) itirazda bulunmuştur. Başvurucular itiraz dilekçesinde, komisyonca takdir edilen tazminat tutarının Anayasa Mahkemesine yapılan emsal başvurular yönünden hükmedilen tazminat miktarıyla kıyaslandığında çok düşük olduğunu iddia etmiştir. Başvurucular ayrıca, yargılama sürelerinin hatalı tespit edildiğini ayrıca vekâlet ücreti takdir edilmemiş olmasının usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir.

14. Bölge İdare Mahkemesi 3/7/2019 tarihli kararla başvurucuların itirazının reddine hükmetmiştir. Bölge İdare Mahkemesi karar gerekçesinde, ödenmesine karar verilen tazminat miktarının, davanın konusu, uyuşmazlığın niteliği ve şikâyete konu edilen yargılamanın süresi göz önünde bulundurulmak suretiyle, makul sürenin aşımıyla orantılı olarak belirlendiği ve bu nedenle hakkaniyete ve Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına uygun olduğu belirtilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi ayrıca 6384 sayılı Kanun'da yapılan başvurularda vekil ile temsil olunması halinde, başvuranlar lehine vekâlet ücreti takdir edileceği yolunda bir kuralın bulunmadığını belirterek Tazminat Komisyonu kararının usul ve yasa hükümlerine uygun olduğunu vurgulamıştır.

15. Nihai karar 22/7/2019 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucular 16/8/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un "Müracaat hakkında karar ve karara itiraz" kenar başlıklı 7. maddesi şöyledir:

"(1) Komisyon, müracaat hakkında dokuz ay içinde karar vermek zorundadır.

 (2) Komisyon, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin emsal kararlarını da gözetmek suretiyle müracaat konusunda gerekçeli olarak karar verir.

(3) Komisyon kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Komisyon aracılığıyla Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz dilekçesi müracaata ilişkin diğer tüm belgelerle birlikte derhal itiraz merciine gönderilir. Bu itiraz öncelikli işlerden sayılarak üç ay içinde karara bağlanır. Mahkeme tarafından Komisyon kararı yerinde görülmezse işin esası hakkında karar verilir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.

 (4) Ödenmesine karar verilen tazminat, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde Bakanlık tarafından ödenir. Ödemeye ilişkin düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden, yapılacak işlemler harçlardan müstesnadır."

18. 6384 sayılı Kanun'un "Anayasa Mahkemesinde bulunan bazı bireysel başvurular hakkında Komisyona müracaat" kenar başlıklı geçici 2. maddesi şöyledir:

"(l) Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında olup, münhasıran bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvurular, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Komisyon tarafından incelenir.

 (2) Komisyona müracaat, müracaat edenin kimlik bilgileri ile Anayasa Mahkemesine başvuru tarihi ve numarasını içeren imzalı bir dilekçeyle yapılır. Dilekçeye, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruya ilişkin form, kabul edilemezlik kararı ve bu kararın tebliğine dair belge ile ihlal iddiasına ilişkin diğer bilgi ve belgeler eklenir.

 (3) Müracaat evrakındaki eksikliğin giderilmesi için müracaat edene otuz günü geçmemek üzere süre verilir. Bu süre içinde, geçerli bir mazeret olmaksızın eksikliğin tamamlanmaması hâlinde müracaat reddedilir.

 (4) Bu madde uyarınca Komisyona gelen müracaatlar bakımından 7 nci maddenin birinci fıkrasındaki dokuz aylık süre, on altı ay olarak uygulanır."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Anayasa Mahkemesinin 23/5/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Vekâlet Ücretine Hükmedilmemesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

20. Başvurucular, Komisyon tarafından vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

21. Başvurucular, Komisyona yaptığı başvuru nedeniyle lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmekte ise de 6384 sayılı Kanun yalnızca makul sürede yargılama yapılmaması ile mahkeme kararlarının icra edilmemesi iddialarıyla AİHM'e yapılan başvuruları incelemek üzere idari bir kurul olan Komisyonun kurulmasını öngörmektedir. Anılan Kanun gereği başvuruların incelenmesinde başvurucular dışında karşı taraf veya davalı sıfatıyla hiçbir kurum veya kişinin yer almadığı, Komisyonun başvurucunun iddialarını haklı gördüğü takdirde ancak Kanun'da öngörülen şekilde tazminata hükmedebileceği, bunun dışında vekâlet ücretine hükmetme yetkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır (Ahmet Doğan, B. No: 2014/11359, 16/9/2015, § 46).

22. Başvuru konusu olayda başvurucuların Komisyona yaptığı başvuru üzerine makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilerek 6384 sayılı Kanun gereği başvuruculara yalnızca tazminat ödenmesine karar verildiği, anılan Kanun ve Komisyonun yetkisi gereği başvurucular lehine vekâlet ücretine karar verilmemesinin başvurucuların adil yargılanma hakkına bir müdahale oluşturmadığı kabul edilmiş; başvurucuların Komisyon tarafından hüküm altına alınan tazminatın ödenmediğine yönelik herhangi bir iddiasının da bulunmadığı anlaşılmıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkına yönelik açık ve görünür bir ihlal saptanmadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkı İle Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

24. Başvurucular, komisyonca takdir edilen tazminat tutarının, Anayasa Mahkemesine yapılan emsal başvurular yönünden hükmedilen tazminat miktarıyla kıyaslandığında çok düşük olduğunu ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca yargılamanın elli dört yıl sürmesi nedeniyle mülkiyet ve makul sürede yargılanma hakkı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda temel mesele, başvurucuların taraf oldukları kadastro tespitine itiraza ilişkin davanın makul sürede tamamlanmaması olduğundan mülkiyet hakkından ayrıca bir inceleme yapmaya gerek görülmemiş olup başvuruya konu şikâyetler makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26. Anayasa Mahkemesinin bir ihlal iddiasının giderilmesi için etkili olarak görüp tüketilmesi gerektiğini belirttiği bir başvuru yoluna başvurulduktan sonra yapılacak bireysel başvurularda ihlal iddialarının yine ilk başvuruda ihlal edildiği ileri sürülen hak yönünden incelenebileceği tabidir.

27. 6384 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesi ile "Anayasa Mahkemesinde bulunan bazı bireysel başvurular hakkında Komisyona müracaat" düzenlenmiştir. Anılan hüküm ile geçici 2. maddenin yürürlüğe girdiği 31/7/2018 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Tazminat Komisyonu tarafından incelenebileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeden sonra Anayasa Mahkemesi, Tazminat Komisyonuna başvurunun ilk bakışta başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu kabul ederek başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararları vermiştir (bkz. Ferat Yüksel, B. No:2014/13828, 12/9/2018).

28. Bu sebeple Anayasa Mahkemesinin Tazminat Komisyonunu etkili görüp bu yolun tüketilmesi gerektiğini belirttiği ilk başvuru başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olduğundan Tazminat Komisyonuna yapılan başvuruda söz konusu ihlal iddialarının incelenmemesine/giderilememesine dair eldeki -ikinci- başvuruda ileri sürülen iddiaların da makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

29. Buna göre makul sürede yargılanma hakkı ihlali iddiasıyla 31/7/2018 tarihine kadar Anayasa Mahkemesine yapılan başvurular yönünden bir kanun yolu oluşturulmuş olup eldeki başvuruda inceleme söz konusu kanun yolundan başvurucuların yararlandırılmamasına yönelik Tazminat Komisyonu kararı ve bu karara karşı itirazı inceleyen Bölge İdare Mahkemesi kararına ilişkin olacaktır.

30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

31. Etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47; Murat Haliç, B. No: 2017/24356, 8/7/2020, § 44).

32. Öte yandan şikâyetlerin esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının olması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanmasının bir gereğidir. Buna göre kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla öngörülen yargı yollarının mevzuatta yer alması yalnız başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunması gerekir. Söz konusu yola başvurulabilmesi için öngörülen koşullar somut olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir nitelikteki iddiaların bu doğrultuda geniş şekilde değerlendirilmesi, koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise bu durumun yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir (İlhan Gökhan, B. No: 2017/27957, 9/9/2020, §§ 47, 49).

33. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52). Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41, 45).

34. Somut olayda, anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar ile davanın niteliği ve uyuşmazlığın türü dikkate alındığında; başvuruya konu davaya 22/9/1978 tarihinde müdahil olarak katılan Salih Dalkıran'ın 6/1/1996 tarihinde vefat etmesi üzerine mirasçıları başvurucular tarafından devam ettirilen ve toplamda otuz yedi yılı aşan yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir. Her ne kadar Tazminat Komisyonunca yargılamanın süresi 29 yıl olarak belirtilmişse de murisin davaya müdahale tarihi olan 22/9/1978 tarihinden kararın kesinleştiği 28/1/2016 tarihine kadar geçen yargılama süresinin yaklaşık 37 yıl 4 ay olduğu kabul edilmelidir. Yine başvuruya konu davaya 6/5/2011 tarihinde müdahil olarak katılan Kasım Karakaş ve 11/3/2013 tarihinde vefat eden Ahmet Karakaş'ın mirasçıları başvurucular tarafından devam ettirilen ve toplamda 4 yıl 8 ayı aşan yargılama süresinin de makul olmadığı açıktır. Nitekim bu durum Tazminat Komisyonunca da kabul edilmiştir. Başvuruya konu mesele yargılama süresine göre belirlenen tazminat miktarının anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlara göre yeterli olup olmadığı ile ilgilidir.

35. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında, 213 tarafı olduğu anlaşılan bireysel başvuruya konu yargılamada otuz yedi yılı aşan yargılama süresi için Tazminat Komisyonunca Salih Dalkıran mirasçıları olan yedi başvurucuya ayrı ayrı olmak üzere verilen 1.445 TL'nin (toplamda 10,115 TL) orantılı olarak belirlendiği ve yeterli giderimi sağladığı görülmüştür. Yine Tazminat Komisyonunca 4 yıl 8 ayı aşan yargılama süresi için Ahmet Karakaş mirasçıları olan sekiz başvurucuya ayrı ayrı olmak üzere verilen 181 TL (toplamda 1.448 TL) ile Kazım Karakaş'a verilen 1.625 TL'nin orantılı olarak belirlendiği ve yeterli olduğu sonucuna varılmıştır.

36. Bu durumda, ödenen tazminat tutarının Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadıyla uyumlu olduğu tespit edilmekle uzun yargılanma nedeniyle ortaya çıkan ihlalin gideriminin sağlandığı sonucuna varılmıştır.

37. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 23/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.