2019/29646

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ADEM TÜRK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/29646)

 

Karar Tarihi: 19/1/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Mustafa Erdem ATLIHAN

Başvurucu

:

Adem TÜRK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; tutuklamanın hukuki olmaması ve makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, bazı tanıkların dinlenmesi talebinin mahkemece reddedilmesi ve hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, terör örgütü üyeliği suçuyla ilgili olarak yapılan yargısal yorumların öngörülebilir olmaması nedeniyle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ve sağlık durumuna rağmen ceza infaz kurumunda tutulma nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, vergi mahkemesi hâkimi olarak görev yapmakta iken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararı ile meslekten çıkarılmış, darbe teşebbüsü sonrasında 11/8/2016 tarihinde gözaltına alınmış ve sorgusunun ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. Hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış olan başvurucu 28/3/2019 tarihinden itibaren tutuklu olarak yargılanmaktadır.

3. Başvurucu, tutuklanmadan önce 22/2/2016 tarihinde testis kanseri nedeniyle ameliyat olmuştur ve o dönem kemoterapi tedavisi gördüğünü iddia etmektedir. Geçirmiş olduğu bu operasyon nedeniyle üçer aylık periyotlarla kontrollerinin yapılması gerektiğini ancak tutuklandığından beri bu kontrollerinin yapılamamasının yanında, D vitamini alması ve spor yapması gerekmesine rağmen kalabalık koğuş ve ceza infaz kurumu şartları nedeniyle stres altında olduğunu, tedavi kapsamında belirli gıdaları tüketemediği için ellerinde yaralar çıktığını ve bu sebeplerle hastalığının nüksedebileceğini ileri sürmektedir.

4. Başvurucunun tutuklu kaldığı süre boyunca on beş defa kurum reviri ve aile hekimi tarafından muayene edilmiş olduğu ve bunun dışında tetkik ve tedavi amacıyla yedi kez Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevkinin sağlandığı anlaşılmaktadır.

5. Başvurucu hakkında üniversite hastanesi tarafından düzenlenen 18/7/2019 tarihli sağlık kurulu raporunda; testis kanseri tanısı ile hastalığının sürekli tedavi ve periyodik kontrol gerektirdiği, hükmün infazının hastalık nedeniyle ertelenip ertelenmeyeceği ile ilgili kararın yetkili kurumlar tarafından değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

6. Adli Tıp Kurumu raporunda "..tedavisi ve önerilen aralıklarla düzenli poliklinik kontrollerinin sağlanarak cezaevi şartlarında kalmasında sağlığı yönünden engel bir durum tespit edilmediği, hastalıklarının ilerlemesi veya vasfının değişmesi durumunda son durumunu gösterir sağlık kurulu raporunun gönderilmesi ile yeniden değerlendirilebileceği oy birliği ile mütalaa olunur." tespiti yapılmıştır.

7. Başvurucu tutukluluğunun devamına dair karara sağlık sorunlarını ileri sürerek yaptığı itirazın reddedilmesi üzerine 27/8/2019 tarihinde hastalığı nedeniyle serbest bırakılması yönünde tedbir talepli olarak bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Anayasa Mahkemesince başvurucunun tedbir talebinin değerlendirilmesi için tutuklu olarak bulunduğu ceza infaz kurumuna müzekkere yazılarak sağlık durumuna ilişkin detaylı bilgi istenmiş ve bu istem doğrultusunda alınan 27/9/2019 tarihli sağlık raporunda "Üroloji ve tıbbi onkoloji kliniği tarafından düzenli aralıklarla hastanın takip ve kontrollerinin yapılması, bulunduğu ortam ile ilgili zorunlu ihtiyaç ve yaşam alanlarının enfeksiyon riskleri açısından değerlendirilerek oluşabilecek sekonder enfeksiyonların önlenebilmesi açısından hijyenik ortam sağlanması kanaati uygundur. Oy birliği ile karar verildi." şeklinde sonuca varılmıştır.

9. 31/10/2019 tarihinde Birinci Bölüm tarafından düzenli aralıklarla kontrolü yapılmak ve enfeksiyon riski taşıyan ortamlardan uzak tutulmak koşuluyla başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasında yaşamı açısından risk oluşturan bir durum olmadığı gerekçesiyle serbest bırakılmaya ilişkin tedbir talebinin reddi ile başvurucunun ceza infaz kurumunda enfeksiyon riski oluşturmayacak bir ortamda tutulmasına karar verilmiştir. Bunun üzerine ceza infaz kurumunca revirde tutulmak istenen başvurucu, uygulamaya rıza göstermemiştir.

10. Başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş, karara karşı yaptığı istinaf talebi hakkında istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine ve sağlık durumu gözetilerek 25/12/2019 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir. İlgili dosya Yargıtay'da olup, temyiz incelemesi devam etmektedir.

11. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebi kabul edilmiş, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin ise Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

12. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğinden şikâyet eden başvurucu, insan psikolojisinin kanser hastalığının tedavisindeki rolüne dikkat çekerek ceza infaz kurumu koşullarının hastalığına olumsuz etkisi olması ve kurumda uygun tedavi koşullarının bulunmaması nedeniyle tahliye edilmesini talep etmiş ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini öne sürmüştür.

13. Tutuklu veya hükümlü olan başvurucuların sağlık durumlarının tahliyeyi/infazın durdurulmasını gerektirdiğine, ceza infaz kurumlarının koşullarının sağlık durumlarına uygun olmadığına ya da tutuldukları süre zarfında kendilerine sunulan sağlık hizmetlerinin yeterli olmadığına yönelik şikâyetlerinin incelenmesi sırasında yararlanılan genel ilkeler pek çok kararda belirtilmiştir (birçok karar arasından bkz. Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, §§ 56-66; Sabri Kaya, B. No: 2014/8482, 29/6/2016, §§ 49-62; Ergin Aktaş, B. No: 2014/14810, 21/9/2016, §§ 68-80; Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527, 16/11/2016, §§ 36-45).

14. Anayasa'nın 17. veya başka bir maddesi, kanser de dâhil herhangi bir hastalıktan muzdarip kişilere tutuklanmayacakları yönünde mutlak bir güvence bahşetmez. Bununla birlikte tutukluların var olan rahatsızlıklarından kaynaklanan acılarının yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma yönünden bir risk doğması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlali söz konusu olabilir (benzer değerlendirmeler için bkz. Fatih Hilmioğlu, B. No: 2014/648, 18/9/2014, § 66). Bu bakımdan ihlal iddiasıyla ilgili olarak bir sonuca varabilmek için başvurucu hakkında tanzim edilen tıbbi raporlar dikkatli bir şekilde incelenmelidir.

15. Başvurucunun tutuklanmasından önce düzenlenen belgelerin hiçbirinde başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulması hâlinde yaşamının tehlikeye düşeceğine dair bir tespit bulunmadığı görülmektedir. Başvurucunun dile getirmesi üzerine yargılamasını yapan Mahkemece başvurucunun tutuklanmasından kısa bir süre sonra infazın ertelenmesiyle ilgili hukuki düzenlemelerin başvurucu yönünden uygulanabilirliği konusunda alınan ara kararı gereğince girişimlere başlanmış ve alınan raporlar ile başvurucunun ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettirebileceği, tedavisi ve önerilen aralıklarla düzenli poliklinik kontrollerinin sağlanarak ceza infaz kurumu şartlarında kalmasında sağlığı yönünden engel bir durumun tespit edilmediği belirtilmiştir (bkz. § 6).

16. Başvurucunun tedbir talebi hakkında değerlendirme yapmadan önce alınan rapor doğrultusunda Anayasa Mahkemesince 31/10/2019 tarihinde başvurucunun serbest bırakılmaya ilişkin tedbir talebinin reddi ile enfeksiyon riski oluşturmayacak bir ortamda tutulmasına karar verilmiştir. Başvurucu, ceza infaz kurumu revirinde tutulmak istenmiş ancak bu uygulamaya rıza göstermemiştir.

17. Başvurucunun tutulduğu ceza infaz kurumunda kamu makamlarınca gerekli sağlık hizmetine erişiminin sağlandığı, bu kapsamda tutuklu kaldığı dokuz aylık süre boyunca on beş defa kurum reviri ve aile hekimi tarafından muayenesi yapılmak suretiyle hem ceza infaz kurumu bünyesinde tedavi edildiği hem de gerektiğinde daha donanımlı olan Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevkinin sağlandığı ve başvurucuya gerekli muayene, tahlil, tetkik ve tedavi hizmetlerinin verildiği anlaşılmaktadır. Başvurucu hakkında tanzim edilen hiçbir raporda başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulması durumunda tedavi edilemeyeceğine ve/veya ceza infaz kurumundaki koşullar nedeniyle hastalığının kötüleşeceğine, bu nedenle yaşamsal tehlikesinin bulunduğuna ilişkin açık tespitler yer almamaktadır.

18. Diğer taraftan tutuklanmadan önce testis kanseri olan başvurucu, ceza infaz kurumunda revir koğuşuna yerleştirilmek istenmiş ancak kendisi buna rıza göstermemiştir. Bununla birlikte operasyonundan üç yıl geçtikten sonra tutuklanıp infaz kurumuna yerleştirilen ve başvuru tarihi itibarıyla beş aydır tutuklu bulunan başvurucunun bu süre içinde sağlık yönünden herhangi bir komplikasyon yaşamadığı, düzenli olarak hastaneye sevk edilerek tıbbi gözetim altında tutulduğu gözlemlenmiştir. Başvurucu, rahatsızlığının ceza infaz kurumunun şartları veya yetkililerin uygulamalarından kaynaklanan nedenlerle ilerlediği ve doğal olarak özgürlükten yoksun bırakılmasından ötürü ortaya çıkan ızdırap ve acının ötesinde bir ızdırap ve acıya maruz kaldığı yönünde bir delil ortaya koymamıştır. Başvurucunun tedavi veya kontrollerinin ihmal edilmesi nedeniyle sağlık durumunun kötüleştiği yönünde bir tespit de yapılmamıştır.

19. Başvurucu, hastaneye sevkleri sırasında araç içinde uzun süre bekletildiğinden, diyetine riayet edilmediğinden ve genel koğuş şartlarından şikâyetçi olmuş ancak şikâyet ettiği nakil ve koğuş koşullarının sağlığına nasıl etki ettiğine ilişkin somut bir açıklama yapmamış; ya da sağlık hizmetlerine zamanında veya yeterince erişemediği yönünde bir iddiada bulunmamıştır.

20. Suç isnadına bağlı olarak özgürlüğünden yoksun bırakılan bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk bulunmadığı, hasta bir kişinin ceza infaz kurumunda tutulmasının ancak ceza infaz kurumu koşulları veya uygulanan tedbirlerin kişiyi olağanın üzerinde sıkıntıya sokacak nitelikte olması hâlinde kötü muamele olarak nitelendirilebileceği ve bu kapsamda somut bir delil olmadığı dikkate alındığında başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının tek başına kötü muamele olarak nitelendirilemeyeceği değerlendirilmiştir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Fatih Hilmioğlu, § 77).

21. Bu tespitler ışığında başvurucunun sağlık durumu, başvurucuya sağlanan bakımın kalitesi ve sağlık durumunun ceza infaz kurumunda tutulmasına engel teşkil etmediği yönündeki sağlık raporları birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun sağlık durumu uygun olmamasına rağmen tutukluluk hâlinin devam ettirilmesi nedeniyle kötü muameleye maruz kaldığı yönündeki iddiasının kötü muamele yasağı için aranan asgari ağırlık derecesine ulaşmadığı gerekçesiyle açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır.

22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

23. Başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği ve tanık dinletme hakkının ihlal edildiği iddialarının Yargıtay nezdinde temyiz incelemesi devam ettiğinden hukuk sisteminde mevcut yargısal yollar tüketilmeksizin bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle; tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasının Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 271, 272), Selçuk Özdemir ([GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 78,79) ve Devran Duran ([GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66) kararları doğrultusunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemeyeceğinden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle; tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasının ise İrfan Gerçek (B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45) kararı doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 19/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.