2019/30143

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İSMAİL GÜLLER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/30143)

 

Karar Tarihi: 16/3/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

İsmail GÜLLER

Vekili

:

Av. İnci COŞKUNER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, hukuka aykırılığı yargı kararıyla tespit edilen idari işlemden dolayı yoksun kalınan parasal hakların ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 19/8/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Mersin Büyükşehir Belediyesi (Belediye) Park ve Bahçeler Daire Başkanlığında şube müdürü olarak görev yapan başvurucu, asli görevinin yanında ayrıca iş güvenliği uzmanı olarak 15/7/2015 tarihinde görevlendirilmiştir.

8. Belediye 5/4/2016 tarihli işlemle başvurucuyu aynı unvanla Tarımsal Hizmetler Daire Başkanlığına atamış, 14/4/2016 tarihli işlemle de söz konusu birimde iş güvenliği uzmanına ihtiyaç bulunmadığı gerekçesiyle başvurucunun iş güvenliği uzmanlığı görevini sonlandırmıştır. Başvurucu, bu işlemin iptali istemiyle Mersin 1. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Anılan mahkeme 28/12/2017 tarihinde idari işlemi iptal etmiştir. Kararın gerekçesinde; iş güvenliği uzmanlığı görevinin başvurucunun çalıştığı birimle bir bağlantısının bulunmadığı, birimin değişmiş olmasının iş güvenliği uzmanlığı görevinin sonlandırılmasına dayanak olamayacağı belirtilmiştir.

9. Başvurucu 15/2/2018 tarihinde Belediyeye müracaat ederek 11/4/2016-15/2/2018 tarihleri arasında iş güvenliği uzmanlığına ilişkin olarak yoksun kaldığı 35.771 TL'nin yasal faiziyle birlikte ödenmesini talep etmiştir. Belediye yasal süresi içinde cevap vermemiştir.

10. Başvurucu 20/4/2018 tarihinde Mersin 2. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçesinde bazı Danıştay kararlarına atıfta bulunularak hukuka aykırı olduğu yargı kararıyla tespit edilen idari işlem sebebiyle yoksun kaldığı iş güvenliği uzmanlığından kaynaklı parasal haklarının tazmin edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

11. Belediyenin savunma yazısında, başvurucunun iş güvenliği uzmanlığı görevinde bulunmadığı dönemlerde başvurucuya ödeme yapılmasının mümkün olmadığı vurgulanmıştır.

12. İdare Mahkemesi 27/9/2018 tarihli ara kararıyla Belediyeden, başvurucunun 11/4/2016-15/2/2018 tarihleri arasında çalıştığı varsayıldığında iş güvenliği uzmanlığı ek görevinden kaynaklanan maaşının ve ek ödemelerinin bildirilmesini istemiştir. Belediye tarafından gönderilen 10/10/2018 havale tarihli yazı ekindeki belgelerde başvurucunun yoksun kaldığı parasal hakların 35.771 TL olduğu açıklanmıştır.

13. İdare Mahkemesi 15/10/2018 tarihinde davayı kabul ederek 35.771 TL parasal hakların yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun iş güvenliği uzmanlığı görevini yerine getirmemesine idarenin hukuka aykırı işleminin sebebiyet verdiği vurgulanarak bundan kaynaklanan parasal hak kayıplarının idarece tazmini gerektiği belirtilmiştir.

14. Belediye karara karşı istinaf yoluna müracaat etmiştir. Konya Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 3/7/2019 tarihinde istinaf istemini kabul ederek davayı esastan ve kesin olarak reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, 20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 8. maddesinin (7) numaralı bendiyle belirli şartları taşıyan personelin asli görevlerinin yanında iş güvenliği uzmanı olarak görevlendirilebilmelerine imkân tanındığı belirtilmiş ancak bu görevlendirmeden kaynaklanan ödemenin görevin fiilen yapılmasına bağlı olduğu ifade edilmiştir. Kararda, başvurucunun 11/4/2016-15/2/2018 tarihleri arasında fiilen çalışmadığına vurgu yapılarak başvurucuya tazminat ödenmesinin mümkün olmadığı açıklanmıştır.

15. Nihai karar 31/7/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 19/8/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. 6331 sayılı Kanun'un 8. maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:

"Kamu kurum ve kuruluşlarında ilgili mevzuata göre çalıştırılan işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanı olma niteliğini haiz personel, gerekli belgeye sahip olmaları şartıyla asli görevlerinin yanında, belirlenen çalışma süresine riayet ederek çalışmakta oldukları kurumda veya ilgili personelin muvafakati ve üst yöneticinin onayı ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirilecek personele, görev yaptığı her saat için (200) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı tutarında ilave ödeme, hizmet alan kurum tarafından yapılır. Bu ödemeden damga vergisi hariç herhangi bir kesinti yapılmaz. Bu durumdaki görevlendirmeye ilişkin ilave ödemelerde, günlük mesai saatlerine bağlı kalmak kaydıyla, aylık toplam seksen saatten fazla olan görevlendirmeler dikkate alınmaz. "

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Anayasa Mahkemesinin 16/3/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu, hukuka aykırı olduğu yargı kararıyla tespit edilen idari işlemin sonuçlarının giderilmemesinin hukuk devleti ilkesini zedelediğini ileri sürmüştür. Başvurucu, iş güvenliği uzmanı olarak görev yapmasının idarenin hukuka aykırı işlemiyle engellendiğini belirtmiş, buna rağmen fiilen görev yapmadığı gerekçesiyle parasal haklarının ödenmemesinin mülkiyet hakkını ve etkili başvuru hakkını ihlal ettiğini ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca Danıştay içtihadında fiilen çalışma şartının bulunmadığını iddia etmiş, yerleşik içtihattan ayrılmanın ayrımcılık yasağını ihlal ettiğini savunmuştur. Başvurucu son olarak idarenin savunmasının esas alınarak hüküm kurulmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini öne sürmüştür.

B. Değerlendirme

19. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, hukuka aykırılığı mahkeme kararıyla tespit edilen görevlendirmeye son verme işlemi sebebiyle iş güvenliği uzmanı görevini icra edememesine ve buna bağlı olarak iş güvenliği uzmanlığı için öngörülen parasal haklarından yoksun kalmasına yöneliktir. Başvurucunun tüm şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Mülkün Varlığı

22. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015, § 54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).

23. Somut olayda başvurucu 15/7/2015 tarihinde iş güvenliği uzmanı olarak görevlendirilmiştir. Dolayısıyla 6331 sayılı Kanun'un 8. maddesinin (7) numaralı fıkrasında iş güvenliği uzmanlığı görevi karşılığında ödenmesi öngörülen parasal hakların 15/7/2015 tarihi itibarıyla başvurucu yönünden mülk teşkil ettiği açıktır.

b. Müdahalenin Varlığı ve Türü

24. Anayasa'nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkı kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma ve ondan tasarruf etme, onun ürünlerinden yararlanma olanağı verir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32). Dolayısıyla malikin mülkünü kullanma, mülkün semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin sınırlanması mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 53).

25. Anayasa’nın 35. maddesi ile mülkiyet hakkına temas eden diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde Anayasa'nın mülkiyet hakkına müdahaleyle ilgili üç kural ihtiva ettiği görülmektedir. Buna göre Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş; ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten yoksun bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, §§ 55-58).

26. Somut olayda iş güvenliği uzmanı olarak görevlendirilen başvurucunun görevlendirmesi 14/4/2016 tarihinde sona erdirilmiştir. Ancak anılan görevlendirmenin sona erdirilmesine ilişkin işlem Mersin 1. İdare Mahkemesinin 28/12/2017 tarihli kararıyla iptal edilmiştir. Somut olayın koşulları gözetildiğinde başvurucunun görevlendirmesinin sona erdirilmesinin aynı zamanda mülkiyet hakkına da müdahale teşkil ettiği değerlendirilmiştir. Mülke erişimin engellenmesi biçiminde tezahür eden müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına ilişkin genel kural çerçevesinde incelenmesi uygun görülmüştür.

c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

27. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

28. Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62). Bu bağlamda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenmelidir.

29. Anayasa'nın 35. maddesinin ikinci fıkrasında mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir. Öte yandan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkelerin düzenlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde de hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği temel bir ilke olarak benimsenmiştir. Buna göre mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerde dikkate alınacak öncelikli ölçüt, müdahalenin kanuna dayalı olmasıdır. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır (Ford Motor Company, B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49).

30. Somut olayda başvurucunun görevlendirmesine son verilmesine ilişkin işlemin hukuka aykırı olduğu Mersin 1. İdare Mahkemesinin 28/12/2017 tarihli kararıyla saptanmıştır. Görevlendirmeye son verme işleminin hukuka aykırı olması başvurucunun iş güvenliği uzmanlığı görevini yapmasının engellenmesi suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanaktan yoksun olduğunu da göstermiştir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik ihlalin Mersin 1. İdare Mahkemesi tarafından tespit edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu aşamadan sonra Anayasa Mahkemesince yapılacak inceleme bu ihlalin giderilip giderilmediğine yönelik olacaktır.

31. İdari işlemin iptal edilmesi ve başvurucunun görevlendirmesinin yeniden sağlanması mağduriyetini hafifletse de tam olarak gidermemektedir. Mağduriyetin gerçek manada ortadan kalkabilmesi için başvurucunun mülkiyet hakkının ihlali sebebiyle oluşan maddi ve manevi zararlarının da karşılanması gerekir. Başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik ihlalin giderilmesi amacıyla tam yargı davası açtığı anlaşılmıştır. İdare Mahkemesi başvurucunun tazminat talebini kabul etse de Bölge İdare Mahkemesinin, başvurucunun fiilen çalışmadığı gerekçesiyle bu kararı kaldırdığı ve tazminat istemini reddettiği görülmüştür.

32. Başvurucunun fiilen çalışmamasının kendi kusurundan değil, idarenin hukuka aykırı işleminden kaynaklandığı dikkate alınmalıdır. Hukuka aykırılığı yargı kararıyla tespit edilmiş olan görevlendirmeye son verme işleminin tesis edilmemesi durumunda başvurucunun iş güvenliği uzmanlığı görevini ifa etmeyeceğinin düşünülmesi için hiçbir neden bulunmamaktadır. Görevini ifa etmeye amade bir durumda bulunan başvurucunun idarenin hukuka aykırı işlemi sebebiyle fiilen çalışmamasından idare lehine sonuçlar çıkarılması, mülkiyet hakkına yönelik ihlalin sonuçlarının giderilmesini önlemiştir.

33. Hukuk devletinde idare, hukuka aykırı olarak tesis ettiği işlemlerin sebep olduğu ihlalleri giderme yükümlülüğü altındadır. İdare, eski hâle getirme (restitutio in integrum) ilkesi gereğince kişiyi, hukuka aykırı işlem tesis edilmemiş olsaydı kişi hangi durumda olacaksa ona mümkün olduğunca en yakın konuma getirmekle yükümlüdür. Bu açıdan, idarenin başvurucuyu yeniden görevlendirmekle ihlali giderme hususundaki yükümlülüklerini bütünüyle ifa ettiği söylenemeyecektir. İhlalin tam olarak giderildiğinden söz edilebilmesi için hukuka aykırı işlem tesis edilmemiş olsaydı başvurucunun elde edeceği mali hakların da başvurucuya ödenmesi gerektir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Demet Demirel ve diğerleri, [GK], B. No: 2019/12998, 1/12/2022, §. 45; Narin Nihal Parlak, B. No: 2019/16487, 3/3/2022, § 39).

34. Sonuç olarak görevlendirmeye son verme işleminin iptali suretiyle tespit edilen ihlalin tam olarak giderilmesi, Bölge İdare Mahkemesinin başvurucunun fiilen çalışmadığı gerekçesiyle tam yargı davasını reddetmesi suretiyle önlenmiştir. Bu durumda mülkiyet hakkına ilişkin ihlalin devam ettiği kabul edilmelidir.

35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. Giderim Yönünden

36. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini ve 35.771 TL'nin yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesini talep etmiştir.

37. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

38. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

39. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebi kabul edilmemiştir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 2. İdare Mahkemesine (E.2018/454, K.2018/1159) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminata ilişkin talebinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.