2019/36 K. 2019/700 T. 23.10.2019
VDDK., E. 2019/36 K. 2019/700 T. 23.10.2019
T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2019/36
Karar No.: 2019/700
Karar tarihi: 23.10.2019
TEMYİZEDEN(DAVALI): Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı - ANKARA
KARŞITARAF(DAVACI): K1
VEKİLİ: Av. K2
A1
İSTEMİN KONUSU : İstanbul 9. Vergi Mahkemesinin, 27/09/2018 tarih ve E:2018/1412, K:2018/2746sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem:Davacı ile F1 Anonim Şirketi arasında 06/06/2000 tarihinde imzalanan iki adet dövize endeksli hayat sigortası poliçesinin 06/06/2010 tarihinde sona erdirilmesi üzerine sadece nema üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılması gerekirken anapara ve nema tutarının toplamı üzerinden kesinti yapıldığı ve her bir poliçe için ayrı ayrı istisna tutarının uygulanması gerektiği ileri sürülerek fazladan ödenen verginin iadesi istemiyle yapılan düzeltme ve şikayet başvurusunun reddi üzerine fazladan ödenen verginin yasal faiziyle iadesi istemiyle dava açılmıştır.
İstanbul 9. Vergi Mahkemesinin 19/11/2012 tarih ve E:2011/1943, K:2012/3091 sayılı kararı:
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75. maddesinin birinci fıkrasında, sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri iratların menkul sermaye iradı olduğu belirtilmiştir. Aynı maddenin 15/b bendinde ise tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları, yardım sandıkları ile emeklilik ve sigorta şirketleri tarafından on yıl süreyle katkı payı ödemiş olmakla birlikte bireysel emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazanmadan ayrılanlar ile diğer sandık ve sigortalardan on yıl süreyle prim veya aidat ödeyenlere ve vefat, maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerin menkul sermaye iradı sayılacağı hükmüne yer verilmiştir. Kanunun 94. maddesinin 15/b bendinde de 75. maddenin ikinci fıkrasının 15/b bendinde yer alan menkul sermaye iratlarından 03/02/2009 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca %10 oranında vergi tevkifatı yapılacağı düzenlenmiştir.
Davacı ile sigorta şirketi arasında düzenlenen iki adet dövize endeksli birikimli hayat poliçesi uyarınca primlerin ödendiği, poliçenin davacının isteği ile on yıllık süre sonunda 2010 yılında sonlandırılması üzerine sigorta şirketi tarafından davacıya sistemde kaldığı sürece ödediği anapara ve getirisinin iade edildiği, ardından anılan sigorta şirketince sehven eksik vergi kesintisi yapıldığı belirtilerek davacı adına sorumlu sıfatıyla ilgili vergi dairesine ek vergi ödemesinin gerçekleştirildiğinin davacıya bildirildiği anlaşılmaktadır. Ödeme yapılırken anapara ve getiriden oluşan toplam tutar üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin 15/b bendi uyarınca gelir vergisi tevkifatı yapıldığı, anapara üzerinden kesinti yapılmasının haksız olduğu ileri sürülerek davacı tarafından düzeltme ve şikayet başvurularında bulunulduğu, sigorta şirketi tarafından ek vergi kesintisi yapıldığının da bu başvurularda belirtildiği, isteminin reddi üzerine anapara üzerinden fazladan yapılan kesintiye isabet eden tutarın faiziyle birlikte iadesi istemiyle işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Gelir Vergisi Kanununun 75. maddesinin birinci fıkrasındaki menkul sermaye iradının tanımına göre davacının sigorta şirketine nakden yaptığı ödemeler dolayısıyla elde ettiği gelir menkul sermaye iradı sayılacağından, sigorta şirketince yapılan ödemelerin tamamı değil, bu ödemenin anapara dışında kalan kısmı menkul sermaye iradı niteliğindedir. Bu nedenle davacıya iade edilen toplam ödeme üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin 15/b bendi uyarınca yapılan tevkifatta hukuka uygunluk bulunmamaktadır. Bu durumda olayda matrahta hata bulunduğu izahtan varestedir. Dolayısıyla davacıdan yapılan stopaj kesintisinden, elde ettiği geliri aşan kısmına isabet eden ve haksız tahsil edilen tutarın iadesi gerekmektedir.
Tahsili hukuka aykırı bulunan ve tahsil tarihinden iade tarihine kadar geçen süre içinde kullanımından mahrum kalınan tutarın 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda öngörülen oranda faiz uygulanmak suretiyle davacıya iadesi gerekmektedir.
Mahkeme bu gerekçeyle anapara üzerinden kesilen verginin yasal faiziyle birlikte davacıya iadesine karar vermiştir.
Davalı idarenintemyiz istemini inceleyenDanıştay Dördüncü Dairesinin, 31/01/2017 tarih ve E:2013/1249, K:2017/803 sayılı kararı:
4697 sayılı Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1. maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "Tazminat ve Yardımlarda İstisnalar" başlıklı 25. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin 4697 sayılı Kanunun 3. maddesi ile değişmeden önceki halinde yer alan hükümler uyarınca, 4697 sayılı Kanunun yürürlüğü girdiği 07/10/2001 tarihinden önce akdedilmiş hayat sigorta poliçelerinin ilgili olduğu primler ve ödemelerle ilgili olarak, on yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri tarafından iade olunan mevduat veya toptan yapılan ödeme tutarı, gelir vergisinden istisna olacak ve ancak sigorta şirketleri tarafından ödenen tazminat, yardım ve toptan yapılan ödemelerin, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla olması halinde aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.
Olayda, sigorta poliçesinin 07/10/2001 tarihinden önce düzenlenmiş olması ve on yıl süre ile prim ödemesi yapılmış olması nedeniyle sigorta şirketi tarafından davacıya ödenen toplam ödeme tutarından, ödeme yapıldığı tarih itibarıyla en yüksek devlet memuruna ödenen en yüksek tazminat tutarı düşüldükten sonra kalan kısmın, davacının ücret geliri olarak 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunundaki oranlara göre vergilendirilmesi gerekmektedir.
Bu durumda Vergi Mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Daire bu gerekçeyle kararı bozmuş; davacının karar düzeltme istemini reddetmiştir.
İstanbul 9.Vergi Mahkemesinin 27/09/2018 tarih ve E:2018/1412, K:2018/2746 sayılı ısrar kararı:
Davalı idare tarafından 07/10/2001 tarihinden önce akdedilmiş şahıs sigorta poliçelerinin ilgili olduğu prim ve ödemeler bakımından Gelir Vergisi Kanununun 4697 sayılı Kanunla değişmeden önceki 25/3 ve 23/11 madde hükümlerine göre kesinti yapılacağı, bu kapsamda söz konusu hükümlere göre, 10 yıl süreyle prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından iade olunan mevduat veya toptan yapılan ödeme tutarının, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla olması halinde sadece aradaki farkın, ücret olarak vergiye tabi tutulacağı iddia edilmişse de Gelir Vergisi Kanununun 75. maddesine 13/6/2012 tarih 6327 sayılı Kanun ile eklenen 16-c bendin özel hüküm olduğu, bu fıkraya göre davacıya yapılan ödemenin sadece neması üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılabileceği, bireysel emeklilik sigorta şirketlerine ilişkin olmayan ve aslında bu alanda düzenleme yok iken boşluğu doldurmak için uygulanan 25/3 ile 23/11 maddelerinin olaya uygulanmasının kıyas anlamına geleceği ve bu hususun hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenle en yüksek devlet memurunun en yüksek maaşının istisna tutulup kalan tutar üzerinden kesinti yapılmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Mahkeme ilk kararında yer alan gerekçeye yer vermeksizin bu gerekçe ile ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI :Tevkifatın yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren 30 günlük süre içinde dava açılmadığı, uyuşmazlık konusu olayda vergilendirme ve hesap hatalarının hiçbirinin bulunmadığı, 4697 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi uyarınca 07/10/2001 tarihinden önce akdedilmiş sigorta poliçeleri ile ilgili olarak yapılan ödemelerin en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarına isabet eden kısmı gelir vergisinden istisna olup bu tutarı aşan kısmın ise menkul sermaye iradı olarak değil ücret olarak vergiye tabi tutulması gerektiği, istisna tutarının belirlenmesinde, toptan yapılan ödemeler en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarı ile karşılaştırılırken ödemelerin tamamının dikkate alınması gerektiği,ihtirazi kayıtla verilen beyanname ve ödeme olmaksızın yargı kararı ile verginin iadesine karar verildiği durumlarda faize hükmedilemeyeceği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI :Cevap verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ K3'İN DÜŞÜNCESİ :4697 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi uyarınca, Gelir Vergisi Kanununun 4697 sayılı Kanunla değişiklik yapılmadan önceki 4369 sayılı Kanunla değişik 25. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi dikkate alınmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, olayda uygulanma imkanı bulunmayan kanun hükümleri dayanak alınarak verilen ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Davacı ile F1 Anonim Şirketi arasında 06/06/2000 tarihinde imzalanan iki adet dövize endeksli hayat sigortası poliçesi 06/06/2010 tarihinde sona erdirilmiştir. Bunun üzerine sigorta sirketi tarafından verilen beyannameler ile iki poliçe kapsamında davacıyayapılan toplam ödeme tutarının, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarına isabet eden kısmı istisna olarak beyan edilmiş olup, bu tutarı aşan kısım ise ücret olarak değerlendirilerek gelir vergisi kesintisi yapılmıştır.
Davacı tarafından, sadece nema üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılması gerekirken anapara ve nema tutarının toplamı üzerinden kesinti yapıldığı ve her bir poliçe için ayrı ayrı istisna tutarının uygulanması gerektiği ileri sürülerek fazladan ödenen verginin iadesi istemiyle yapılan düzeltme ve şikayet başvurusunun reddi üzerine fazladan ödenen verginin yasal faiziyle iadesi istemiyle dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
10/07/2001 tarih ve 24458 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 07/10/2001 tarihinde yürürlüğe giren 4697 sayılı Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanununun geçici 1. maddesinde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, faaliyete başlamış olan emekli ve yardım sandıklarına ödenen primler ile bu sandıklardan iştirakçilerine yapılan ödemeler ve akdedilmiş şahıs sigorta poliçelerinin ilgili olduğu prim ve ödemeler bakımından Gelir Vergisi Kanununun 23, 25, 63, 75, 89 ve 94. maddelerinin bu Kanunla değişiklik yapılmadan önceki hükümlerinin uygulanacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 4697 sayılı Kanunla değişiklik yapılmadan önceki, 4369 sayılı Kanunla değişik 25. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz olan emekli sandıklarınca kendilerine zat aylığı bağlananlara aylıkları dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar ile on yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından iade olunan mevduat veya toptan yapılan ödeme tutarının gelir vergisinden müstesna olduğu; parantez içi hükümle de kamu idare ve müesseseleri ile kanunla kurulan Sosyal Güvenlik Kurumları dışında kalan tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen tazminat, yardım ve toptan yapılan ödemelerin en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki farkın ücret olarak vergiye tabi tutulacağı, bu mukayesede gerek muhtelif emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından gerek aynı emekli sandığı ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından muhtelif zamanlarda alınan ikramiye, tazminat ve toptan yapılan ödemelerin topluca dikkate alınacağı kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, 4697 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin yürürlüğe girdiği 07/10/2001 tarihinden önce akdedilmiş şahıs sigorta poliçeleri kapsamında yapılan toplu ödemelerin vergilendirilmesinde Gelir Vergisi Kanununun 4697 sayılı Kanunla değişiklik yapılmadan önceki 25. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin uygulanması gerekmektedir.
Buna göre 07/10/2001 tarihinden önce düzenlenen şahıs sigorta poliçeleri kapsamında 10 yıl süre ile prim ödenmiş olmak şartıyla sigorta şirketleri tarafından yapılan toptan ödemelerin en yüksek Devlet memuruna (Başbakanlık Müsteşarına) ödenen en yüksek ödeme tutarına isabet eden kısmı gelir vergisinden istisna olup bu tutarı aşan kısmın ise ücret geliri olarak ödemeyi yapan sigorta şirketlerince tevkifata tabi tutulması gerekmektedir.
Olayda sigorta poliçeleri 07/10/2001 tarihinden önce düzenlenmiş ve on yıl süre ile prim ödemesi yapılmıştır. Gelir Vergisi Kanununun 4697 sayılı Kanunla değişiklik yapılmadan önceki 4369 sayılı Kanunla değişik 25. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin parantez içi hükmünde, gerek muhtelif sigorta şirketlerinden gerek aynı sigorta şirketinden muhtelif zamanlarda toptan yapılan ödemelerin topluca dikkate alınacağı düzenlemesine yer verildiği de dikkate alındığında, her bir poliçe için ayrı ayrı istisna tutarının uygulanması mümkün olmayıp, iki poliçe kapsamında davacıya yapılan toplam ödeme tutarının, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarına isabet eden kısmı istisna olup bu tutarı aşan kısmın ise ücret olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.
Bu durumda olayda uygulama imkanı bulunmayan kanun hükümleri dayanak alınarak anapara üzerinden kesilen verginin yasal faiziyle birlikte davacıya iadesine hükmeden mahkeme kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- İstanbul 9. Vergi Mahkemesinin, 27/09/2018 tarih ve E:2018/1412, K:2018/2746 sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/10/2019tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 122. maddesinde, mükelleflerin, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden isteyebilecekleri; 124. maddesinde de vergi mahkemelerinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri kurala bağlanmıştır. Vergi dairelerinden düzeltilmesi istenebilecek vergi hatasının tanımı ise aynı Kanunun 116. maddesinde, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak yapıldıktan sonra, hesap ve vergilendirme hatalarının neler olduğu 117 ve 118. maddelerinde sayılmıştır.
Sözü edilen yasal düzenlemelere göre idareden düzeltilmesi talep edilebilecek vergi hataları, kendisinden düzeltme isteminde bulunulan idari makamın veya uyuşmazlık halinde yargı yerinin, 213 sayılı Kanunun 3. maddesinde öngörülen yorum tekniklerine başvurmadan ilk bakışta anlayabileceği açıklıktaki vergilendirme yanlışlıklarıdır.
Olayda uyuşmazlığın çözümü, 06/06/2000 tarihinde imzalanıp 06/06/2010 tarihinde sona erdirilen iki adet dövize endeksli hayat sigortası poliçesi kapsamında elde edilen gelirin niteliğinin belirlenmesine bağlıdır. Bu belirleme ise 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 25. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin olay tarihinde yürürlükte olan şeklinin yorumlanmasını gerektirdiğinden, 213 sayılı Kanunun aradığı anlamda vergilendirme hatası kapsamına girmeyen davacı iddialarının ancak süresi içerisinde açılan davada ileri sürülmesi ve incelenmesi mümkündür.
Bu durumda, hukuki bir sorun teşkil eden ve yasaların yorumu sonunda çözümlenebilecek nitelikte olan uyuşmazlık hakkında, 213 sayılı Kanunun sözü edilen 122 ve 124. maddeleri hükümleri uygulanamayacağından, uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle verilen ısrar kararının bu gerekçeyle bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.