2019/36493

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET KAYA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/36493)

 

Karar Tarihi: 18/1/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucu

:

Mehmet KAYA

Vekili

:

Av. Cihan KOÇ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, iptal davasında delil olarak kullanılan gizli bilgi ve belgelerden haberdar edilmeme sebebiyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/11/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden 3/7/2015 tarihinde mezun olduktan sonra 2017 yılı dış kaynaktan subay temini kapsamında açılan sınava başvurmuştur.

9. Başvurucu hakkında 9/5/1977 tarihli ve 15932 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Fakülte ve Yüksek Okullar Askerî Öğrenci Komutanlıkları ve Öğrencileri ile Fakülte ve Yüksek Okullardan Yetişen Subaylara Ait Yönetmelik'in 25. maddesi uyarınca güvenlik soruşturması yapılmıştır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle sınava ilişkin 29/12/2017 tarihli sonuç duyurusunda başvurucunun subay temini kapsamında başvuru şartlarını taşımadığı için başarılı olmadığı ilan edilmiştir.

10. Başvurucu, işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Millî Savunma Bakanlığına (MSB) karşı 16/1/2018 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde; başarısız olmasına ilişkin herhangi bir bilgi verilmediğini, adli sicil ve arşiv kaydının bulunmadığını belirtmiştir. Her ne kadar bilgi verilmese de işlemin dayanağının hakkında yapılan güvenlik soruşturması olduğunu düşündüğünü ve güvenlik soruşturmasının olumsuz olmasını gerektirecek herhangi bir bilginin bulunmadığını ifade etmiştir.

11. Davalı MSB, dava dilekçesine karşı 22/2/2018 tarihli dilekçe ile savunma yapmıştır. Dilekçede, başvurucu hakkında yapılan güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi neticesinde başvurucunun gerekli şartları taşımadığına karar verildiği ve yapılan işlemin takdir yetkisi kapsamında hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir.

12. Ankara 17. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 13/3/2018 tarihinde yürütmenin durdurulması istemini oyçokluğu ile reddetmiştir. Kararın karşıoyu şu şekildedir:

"Davacı hakkında güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasına esas alınan belgede, davacının 2009 yılında yasa dışı bir toplantıya katıldığı notunun yer aldığı ve bundan başka bir bilgi ve belgenin de dosyaya sunulmadığı, ancak bahse konu bilgi notunda toplantının bir örgüt toplantısı olup olmadığına ilişkin bir tespit veya kanaatin belirtilmediği ve davacının o tarihte 17 yaşında olduğu hususları dikkate alındığında, mevcut verilerin davacının güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak değerlendirilmesini gerektirecek nitelikte olmadığı ve bu değerlendirmenin esas alınarak davacının başarısız sayılmasına ilişkin işlemin hukuka uygun olmadığı..."

13. Başvurucu 3/4/2018 tarihli dilekçesi ile savunmaya cevap vermiştir. Dilekçesinde güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasına sebep olabilecek herhangi bir nedenin bulunmadığını belirtmiştir. Güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasına dayanak olan bilgi ve belgelerin neler olduğunu bilmediğini, söz konusu bilgi ve belgelerin savunma hakkı kapsamında tarafına tebliğ edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

14. Davalı MSB 18/5/2018 tarihli dilekçesi ile cevap dilekçesine cevap vermiştir. Dilekçede mevzuat hükümlerine yer verildikten sonra askerlik görevinin önemi nedeniyle gerektirdiği nitelikler konusunda hassas olunması gerektiği vurgulandıktan sonra başvurucu hakkında yapılan güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen bilgiler nedeniyle başvurucunun başarısız sayıldığı tekrar edilmiş ve işlemin hukuka uygun olduğu bir kez daha dile getirilmiştir.

15. Mahkeme 31/1/2018 tarihli ara kararı ile başvurucu hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucu elde edilen bilgilerin gizlilik derecesine sahip olması durumunda gizlilik prosedürüne uygun olarak kapalı zarf içinde ve gizli kaşesi basılarak gönderilmesini istedikten sonra gelen gizli bilgileri değerlendirerek 9/10/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararda, başvurucunun istihdam edileceği hizmetin ve görevin niteliği gözönüne alındığında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.

16. Başvurucu, karara karşı 2/1/2019 tarihinde istinaf yoluna başvurmuştur. Dilekçesinde her ne kadar güvenlik soruşturmasına ilişkin bilgiler paylaşılmasa da yürütmenin durdurulmasının reddedilmesine ilişkin kararın karşıoyundan, hakkında yapılan güvenlik soruşturmasının 2009 yılında katıldığı bir toplantı nedeniyle olumsuz sonuçlandığının anlaşıldığını ifade etmiştir. Anılan toplantının içeriğinden ve neden olumsuz olarak değerlendirildiğinden bahsedilmediğini, bu nedenle içeriğinin ne olduğunun somut olarak belli olmayan bir bilgi nedeniyle güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanamayacağını belirtmiştir.

17. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi (Daire) 30/9/2019 tarihinde istinaf talebini oyçokluğu ile reddetmiştir. Kararın karşıoyunun ilgili kısmı şu şekildedir:

"Somut uyuşmazlıkta, dava konusu işlemin dayalı olduğu güvenlik soruşturması sonucunda ilgili hakkında edinilen istihbari bilgi notunda 'davacının 2009 yılında İslami Cihat Birliği Örgütü sorumlu düzeyde faaliyet göstermekteyken tutuklanan şahsın iş yerinde gerçekleştirilen toplantıya katıldığı' bilgisinin teyidi amacıyla yapılan Dairemizin 29/03/2019 ve 28/06/2019 tarihli ara kararlarına verilen cevapta istihbari bilgi notu dışında herhangi bir bilgi ve belge gönderilmediği, istihbarat notunun ise tek başına hukuki delil niteliği taşımadığı, haricen delillendirilmedik[ç]e yapılacak işlemlere gerekçe teşkil edemeyeceği, bu kapsamda herhangi adli soruşturma bulunup bulunmadığı, yapılan bu toplantılarla ilgili adli işlem başlatılıp başlatılmadığı, davacı hakkında istihbari bilgiye teyit eden yasa dışı faaliyetlere katılıp katılmadıklarına ilişkin olarak açılmış bir tahkikat veya adli soruşturma bulunup bulunmadığı, bugüne kadar herhangi bir tahkikata isimlerinin dahil edilip edilmediğin veya herhangi bir tahkikatta isminin geçip geçmediğinin araştırılması gerektiğinden ..."

18. Nihai karar başvurucuya 4/11/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 8/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

19. İlgili hukuk için bkz. Bünyamin Uçar, B. No: 2017/32004, 3/6/2020, §§ 16-22.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 18/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu; teyide muhtaç bilgi notuna dayanarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, verilen kararın emsal nitelikteki mahkeme kararlarına aykırı olduğunu, mahkemelerce bilgi notunun doğruluğunun araştırılmadığını iddia ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Öte yandan başvurucu; gizli nitelikteki bilgilerin Mahkemeden talep edilmesine karşı talebin reddedildiğini, hakkında elde edilen bilgileri bilmeden savunma yapmış olması nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

22. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sadece idarenin sunduğu belgeler dayanak alınarak Mahkemece karar verildiği, söz konusu belgelerin hukuki temelinin bulunmadığı ve işleme dayanak olarak gösterilen belgelerin taraflarına gönderilmediğine ilişkin şikâyetleri silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri kapsamında incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

25. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddiasavunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).

26. Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması olanaklı değildir (Mehmet Fidan, § 38).

27. Anayasa Mahkemesinin görevi başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını değerlendirmektir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunma hususunda uygun imkânların sağlanması şarttır (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 19).

28. Silahların eşitliği ilkesi; davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması, taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).

29. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede başvuranların bilirkişi raporunun sonucuna itiraz edememesi ya da delillerle ilgili görüş bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılama ilkesinin ihlali olarak değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).

30. Yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir (Mustafa Kupal, B. No: 2013/7727, 4/2/2016, § 52).

31. Bununla birlikte kamu güvenliği veya başkalarının haklarının korunması gibi haklı nedenlerin bulunması hâlinde hükme esas alınan kanıt ve belgelerin başvurucuya verilmemesi veya gösterilmemesi makul görülebilir. Ancak bu hâlde dahi hükme esas alınan belge kendisine verilmeyen başvurucunun savunma hakkında meydana gelen bu kısıtlamayı telafi edecek karşıt-dengeleyici imkânların başvurucuya sağlanması gerekir. Bu bağlamda başvurucunun belge içeriğinden haberdar edilmesinin, buna karşı savunma ve itirazlarını mahkemeye sunabilme fırsatına sahip olmasının dengeleyici bir imkân olduğu söylenebilir. Yine söz konusu belgenin başvurucu tarafından bilinmesinin sakıncalı olduğu düşünülen kısımları karartılarak başvurucuya verilmesi ya da başvurucunun söz konusu belgeyi Mahkeme kaleminde inceleme fırsatı bulması da dengeleyici birer imkân olarak görülebilir (Ayfer Atalmış, B. No: 2016/12198, 9/6/2020, § 35).

32. Adil yargılanma hakkı yargılamanın sonucunun adil olmasını garanti etmemekte, yargılama sürecinin hakkaniyete uygun bir biçimde yürütülmesini güvence altına almaktadır. Öte yandan yargılama sürecinde savunma hakkını zedeleyen birtakım eksikliklerin bulunması otomatik olarak adil yargılanma hakkının ihlaline yol açmamaktadır. Adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği değerlendirilirken yargılamadaki bir eksikliğin yargılama süreci içinde telafi edilip edilmediği ve bunun bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini etkileyip etkilemediği değerlendirilir (Ayfer Atalmış, § 41).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

33. Somut uyuşmazlık başvurucunun güvenlik soruşturması nedeniyle subaylık temini kapsamında açılan sınavda başvuru şartlarını taşımadığına karar verilmesinden doğmuştur. Mahkeme ara karar sonucu sunulan belgede yer alan bilgiyi değerlendirerek başvurucunun başvuru şartlarını taşımadığına yönelik tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşmıştır. Yani Mahkeme, davalı MSB tarafından sunulan belge üzerine kurmuştur. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan inceleme sonucunda davalı MSB tarafından dava dosyasına sunulan gizli ibareli belgenin başvurucuya bildirildiğine veya incelettirilme imkânı verildiğine dair herhangi bilgi ya da belgeye rastlanmamıştır. Öte yandan bireysel başvuru dilekçesinde Mahkeme nezdinde gizli belgenin incelenmesi talep edilse de söz konusu talebin Mahkeme tarafından reddedildiği de belirtilmiştir.

34. Anayasa Mahkemesi Rıdvan Batur (B. No: 2018/17680, 3/12/2020) kararında, vergi müfettişliğine güvenlik soruşturması nedeniyle atanamayan başvurucunun açmış olduğu davada idare tarafından sunulan belgelerin içeriğinden hüküm verilene değin haberdar olmadığını ve kararın gerekçesinin hükme esas alınan belgelerin içeriğini yansıtmaktan uzak olduğunu belirtmiştir. Güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen bilgilerin hangi delillere dayandığı, bu iddianın nasıl ve neden doğduğu konusunda idare tarafından mahkemeye sunulan bilgi ve belgelere sahip olmayan başvurucunun ret hükmünün gerekçesi ile (temyiz aşamasında) hükme esas alınan belgelere ilişkin etkin olarak yorumda ve itirazda bulunması adına yeterli imkâna sahip olduğu söylenemeyeceğini ve somut yargılama sürecine bu çerçeveden bakıldığında başvurucuya hükme esas alınan belgeleri incelemesi, bu belgelere yönelik yorumda ve itirazda bulunabilmesi için pratik ve etkin imkânların sağlanmadığını ifade etmiştir. Bu nedenlerle başvurucuya hükme esas alınan belgelere yönelik yorumda/itirazda bulunma konusunda etkin ve pratik imkânların sağlanmamasının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleriyle bağdaşmadığı, bu bağlamda adil bir yargılamanın gerçekleşmediği sonucuna varmıştır (Rıdvan Batur, §§ 40, 41).

35. Yine Anayasa Mahkemesinin Bünyamin Uçar kararında sözleşmeli subaylık ve muvazzaf astsubay temini sınavlarında başarılı olmasına rağmen güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğu gerekçesiyle işlemleri sonlandırılan başvurucu hakkında elde edilen bilgilerin idare tarafından dava dosyasına sunulduğu ve mahkemenin de gizli ibareli olarak sunulan belgeleri esas almak suretiyle davanın reddine karar verdiği ifade edilmiştir. Söz konusu bilgilerin başvurucuya incelettirme imkânı sağlanmadığı gibi mahkeme tarafından gizli ibareli bilgi ve belgelerin başka şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya idarenin soruşturma metotlarının gizli tutulması ya da benzeri haklı görülebilecek hususlar nedeniyle başvurucuya verilmediğini gösterecek hiçbir argümanın ortaya konulmadığı belirtilmiştir. Öte yandan anılan belgelerin başvurucunun incelemesine açılmayacağına ilişkin herhangi bir karar alınmadığı ve bu belgelerden başvurucunun haberdar edilmediği söylenmiştir. Belirtilen nedenlerle davalı idareler tarafından sunulan ve mahkeme kararlarında hükme esas alınan gizli ibareli belgelere karşı başvurucuya savunma yapma imkânı verilmemesi nedeniyle başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır (Bünyamin Uçar, § 45).

36. Başvurucu her ne kadar yürütmenin durdurulması talebinin reddedilmesine ilişkin kararın karşıoyunda güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasının nedeninin 2009 yılında katıldığı toplantı olduğunu öğrendiğini iddia etse de toplantının içeriğinin ne olduğu karşıoyda belirtilmediği gibi söz konusu toplantının Daire kararında yer alan karşıoyda daha açık bir şekilde ifade edildiği ve Daire kararının nihai karar olduğu gözönüne alındığında başvurucu hakkında yapılan güvenlik soruşturmasına ilişkin hiçbir bilgi ve belgenin yargılama sırasında başvurucuyla paylaşılmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan mahkemelerin kararlarının gerekçelerinde de güvenlik soruşturmasının neden olumsuz olduğuna dair hiçbir bilgiye yer verilmediği görülmektedir.

37. Bu durumda yukarıda yer verilen kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmaması nedeniyle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma güvencelerinden olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 "(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

39. Başvurucu, ihlalin tespitine, yeniden yargılama yapılmasına ve 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

40. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

41. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

42. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

43. İncelenen başvuruda yargılama süreci içinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

44. Bu durumda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

45. İşbu ihlal kararının başvurucu tarafından açılan davanın esasıyla ilgili herhangi bir değerlendirme içermediği vurgulanmalıdır. Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiği ihlal gerekçelerini gözeterek ve söz konusu işlemlerle ilgili olarak yeniden bir değerlendirme yaparak gereken kararı vermek Ankara 17. İdare Mahkemesinin takdirindedir.

46. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 17. İdare Mahkemesine (E.2018/105, K.2018/1846) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.