2019/3711 K. 2022/13421 T. 27.6.2022

11. CD., E. 2019/3711 K. 2022/13421 T. 27.6.2022

T.C. Yargıtay Başkanlığı - 11. Ceza Dairesi
Esas No.: 2019/3711
Karar No.: 2022/13421
Karar tarihi: 27.06.2022
 

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

SUÇ : Sahte belge düzenleme

HÜKÜMLER : Mahkumiyet, beraat

Hükümden sonra 15.04.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 7394 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle değişik 213 sayılı Kanun’un 359. maddesinin 3, 4, 5 ve 6. fıkra hükümleri dikkate alınarak sanık hakkında 2010 takvim yılında sahte belge düzenleme suçundan verilen mahkumiyet hükmünün, hakkında 2009 takvim yılında sahte belge düzenleme suçundan beraat hükmü kurulan sanık hakkındaki dava zamanaşımını kestiği ve bu nedenle temyiz tarihinde olağanüstü dava zamanaşımı dolmadığı belirlenerek yapılan incelemede;

1-Sanık hakkında 2009 takvim yılında sahte belge düzenleme suçundan açılan kamu davasında karşıt inceleme raporları arasında 2009 takvim yılına ilişkin fatura elde edilmediği, bu nedenle de 2009 takvim yılında sahte belge düzenleme suçu yönünden bir tespit yapılamadığından bahisle beraat hükmü kurulmuş ise de; 2009 takvim yılında kasım ve aralık dönemlerinde toplam 1.281.726,30 TL tutarında matrahlı beyanname verildiğinin anlaşılması karşısında sanığın 2009 takvim yılında sahte belge düzenleme suçundan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmiş olması yasaya aykırı,

2-Hükümden sonra 15.04.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 7394 sayılı Kanun’un 4 ve 5. maddeleriyle değişik 213 sayılı Kanun’un 359. maddesinin 3, 4, 5 ve 6. fıkra hükümleri uyarınca 5237 sayılı TCK’nin 7/2. maddesi de gözetilerek öncelikle lehe Kanun'un tespit edilip uygulama yapılması ve her iki Kanunla ilgili uygulamanın gerekçeleriyle birlikte denetime olanak verecek şekilde ayrıntılı olarak kararda gösterilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 27.06.2022 tarihinde, 2009 takvim yılında sahte belge düzenleme suçundan açılan kamu davasının gerçekleşen olağanüstü zamanaşımı nedeniyle düşmesi gerektiğine dair Başkan vekili ...'ın karşı oyu ve oy çokluğuyla diğer yönlerden ise oy birliğiyle karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

Dairemizin yukarıda esas ve karar numaraları belirtilen 27/06/2022 tarihli, ilamındaki hükümlerin tamamının bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebeplerle kısmen katılmıyorum.

Sayın çoğunlukla ortaya çıkan aykırılığın konusu her biri bağımsızlığını koruyan ancak zincirleme şekilde işlenen suçlar yönünden zaman aşımının ayrı ayrı mı yoksa son işlenen suç tarihinden geriye doğru (zincirdeki suçların tamamını kapsayacak şekilde) bir bütün olarak mı hesaplanacağına ilişkindir.

İnceleme konusu yerel mahkeme kararında sahte fatura düzenleme eylemleri ile ilgili olarak sanık hakkında birden fazla takvim yılına (2009, 2010 takvim yılları) ilişkin ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulduğu anlaşılmaktadır.

Zincirleme suç hükümlerini düzenleyen TCK’nin 43/1 maddesine göre; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.”

Zamanaşımının hesaplama yöntemini düzenleyen TCK’nin 66/6 maddesine göre; “... zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden... işlemeye başlar.”

Yerel mahkemece sanığın birden fazla takvim yılına ilişkin sahte belge düzenleme suçlarından ayrı ayrı mahkumiyetine dair hüküm kurulmuş olup, inceleme tarihi itibariyle bazı takvim yılına ilişkin suçlardan açılan kamu davalarının yasada öngörülen olağanüstü zamanaşımı süresinin dolmuş olması sebebiyle TCK’nin 66/1-e ve 67/4 maddeleri uyarınca düşürülmesi zorunludur.

Sanığa atılı sahte belge düzenleme suçuna öngörülen olağan zamanaşımı süresi TCK’nin 66/1-e maddesine göre 8 yıl, olağanüstü zamanaşımı süresi ise TCK’nin 67/4 maddesine göre 12 yıldır.

TCK’nin 43/1 maddesindeki düzenlemeye göre zincirleme suçlar aynı suç işleme kararı ile işlenmiş olmasına rağmen her biri bağımsızlığını korumaktadır. Buna karşılık bağımsızlığı koruyan suçlara tek bir ceza verilmesi, ancak bu cezanın artırılarak uygulanması benimsenmiştir. Dolayısıyla zincirleme suç kurumu sanık lehine bir düzenlemedir. Zincirleme olarak işlenen her bir suç bağımsızlığını koruduğu içinde birbirinden bağımsız olarak zamanaşımına uğraması gerekir. Diğer bir değişle zincirleme olarak işlenen suçlardan bazılarının zamanaşımına uğraması halinde bu suçların zincirden çıkarılması ve yalnızca zamanaşımına uğramayan suçların cezalandırılması gerekir. ( TANER, Fahri Gökçen, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, s.165; KUNTER, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, s.69; ayrıca TAŞDEMİR Kubilay, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, 2. Bası, Ocak 2015, s.134)

TCK’nin 66/6. Maddesindeki düzenleme zaman aşımının başlangıcının tespit açısından mahkemelere ışık tutan bir düzenlemedir. Diğer bir deyişle, yasa koyucu zincirleme şekilde işlenen suçlarda zamanaşımının zincirin hangi halkasından başlatılacağına ilişkin bir belirleme yapmaktadır. Esasen böyle bir düzenleme olmasaydı dahi suç teorisi gereği zamanaşımının zincirin en son halkasından başlatılması gereklidir.

Dolayısıyla kural olarak dava zamanaşımı süresi zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden itibaren başlarsa da bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda bu suçlar arasındaki zaman aralıkları net ve ayrı ayrı belirlenebilecek durumda ise zincirin halkasını teşkil eden suçlardan bir kısmının diğer suçlardan bağımsız olarak dava zamanaşımına uğraması mümkündür. TCK’nın 43/1. maddesinde fiillerin çokluğu korunurken cezanın birliği ilkesi benimsendiğine göre inceleme tarihi itibariyle zincirleme suçun halkalarına oluşturan suçlardan biri ve birkaçının zamanaşımına uğraması halinde bu suçlar bakımından düşme kararı verilmesi zorunludur. Çünkü TCK’nin 66/6. maddesi fiillerin çokluğunu ortadan kaldıran bir düzenleme değildir.

Kaldı ki TCK'nin 67/2-d maddesinde (sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,) zamanaşımını kesen sebep olarak öngörülmüştür. Oysa somut olayda, sanığın 2009 takvim yılında düzenlediği ve sahte olduğu iddia edilen faturalarla ilgili beraat kararı verilirken 2010 takvim yılında düzenlediği iddia edilen faturalarla ilgili olarak açılan kamu davasının ise 213 sayılı VUK'nin 359/b, TCK'nin 62. Maddelerince 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı görülmektedir.

Dolayısıyla zamanaşımına uğrayan 2009 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan dolayı zamanaşımını kesen başka bir usuli işlem de mevcut değildir. Çünkü her bir takvim yılından açılan kamu davaları birbirinden bağımsızlığını korumaktadır. Bir başka takvim yılında açılan kamu davasında verilen mahkumiyet kararının farklı yıldaki sahte belge düzenleme suçundan verilen beraat kararı bakımından zamanaşımını kesmesi mümkün değildir. Dolayısıyla 2009 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçunda açılan kamu davasının her halükarda düşmesine karar verilmesi elzemdir.

Bu açıklamalar ışığında inceleme tarihi itibariyle olağanüstü zamanaşımı gerçekleşen (2009 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan açılan) kamu davasının düşürülmesi gerekir. Bu sebeplerle sayın çoğunluğun hükümlerin tamamının bozulması yönündeki düşüncesine katılmıyorum. 27.06.2022