2019/5982

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

M.R.T. A.Ş. BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2019/5982)

 

Karar Tarihi: 25/5/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Mahmut ALTIN

Başvurucu

:

M.R.T. A.Ş.

Vekili

:

Av. Gürcihan ÇEVİEL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, çalışanlar adına ödenen katkı payı ödemelerinin ücret olarak kabul edilmesi sonucu bu ödemeler üzerinden cezalı gelir vergisi ve damga vergisi tahsil edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/2/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Vergi Denetim Kurulu tarafından başvurucu Şirket nezdinde 2007-2011 yılları arasındaki dönem için M.R.T. A.Ş. Mensupları Munzam Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Sandığı Vakfına (Vakıf) yapılan ödemeler ile ilgili olarak vergi incelemesi gerçekleştirilmiştir.

6. Vergi inceleme raporunda başvurucunun Vakfa yaptığı ödemelerin ücret mahiyetinde olduğu belirtilmiştir. Vergi idaresince rapordaki tespitler doğrultusunda, bu ödemeler üzerinden gelir vergisi tevkif edilerek beyan edilip ödenmediği gerekçesiyle vergi ziyaı cezalı gelir ve damga vergisi tarhiyatları yapılmıştır.

7. Başvurucu tarafından 23/11/2015 tarihinde 2015/10 dönemi muhtasar beyannamesi ile çalışanları adına Vakfa ödenen katkı paylarına ilişkin olarak pişmanlıkla beyan edilen gelir vergisi ve damga vergisi tutarları ihtirazi kayıtla ödenmiştir. Başvurucunun bu katkı paylarının ücret sayılamayacağı iddiasıyla 3/12/2015 tarihinde İstanbul 6. Vergi Mahkemesinde (Mahkeme) açtığı dava, 29/4/2016 tarihinde reddedilmiştir. Mahkeme gerekçesinde Türkiye İş Bankası A.Ş. ([GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014) kararımıza atıf yaparak vakıf senedi uyarınca ödenen katkı paylarının, şirket çalışanlarına hizmet karşılığı sağlanan bir menfaat olduğu ve ücret niteliğini taşıdığı belirtilmiştir.

8. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Danıştay Dördüncü Dairesince 4/7/2018 tarihinde onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi aynı Daire tarafından 3/12/2018 tarihinde reddedilmiştir.

9. Nihai karar, başvurucu vekiline 17/1/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 15/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

10. Anayasa Mahkemesinin 25/5/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

11. Başvurucu 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 61. maddesinde ücretin tanımının yapıldığını ve hangi ödemelerin ücret sayılabileceğinin belirtildiğini, bu kapsamda işveren payı olarak Vakfa ödenen tutarların ücretin unsurlarını taşımadığını ve söz konusu ödemelerin anılan Kanun maddesinde sayılmadığını ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca aynı Kanun'un 94. maddesi çerçevesinde ücret gelirlerinin stopaj yoluyla vergilendirilmesi bakımından vergiyi doğuran olayın hukuki, ekonomik ve fiilî tasarrufa bağlandığını vurgulamıştır. Başvurucu somut olayda ise Vakfa yapılan ödemenin ücretin unsurlarını içermediği gibi ödeme yapıldığı anda üye açısından elde etme koşulunun da gerçekleşmediğini, buna rağmen belirtilen katkı payları üzerinden gelir vergisi ödemek zorunda kaldığını belirtmiştir.

12. Başvurucu ayrıca benzer bir bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi tarafından kanunilik ölçütü yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verildiğine işaret etmiştir. Başvurucu bunun yanında, konuya ilişkin Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelgesi ile Yargıtay Dairesi kararının gözönüne alınmadan karar verildiğinden yakınarak Vakfa yaptığı katkı payı ödemeleri üzerinden vergi ve ceza tahsil edilmesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

13. Bakanlık görüşünde, yapılacak incelemede Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşulları ile Hazine ve Maliye Bakanlığı Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü ile Gelir İdaresi Başkanlığından temin edilen görüş ve ilgili belgelerin dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır.

B. Değerlendirme

14. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu konuya ilişkin Özelge ile Yargıtay Dairesi kararının gözönüne alınmadan karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Ancak başvurucunun Vakfa çalışanlar adına ödediği katkı paylarının ücret olarak kabul edilerek bunlar üzerinden gelir vergisi ve cezaları tahsil edilmesi esas itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirmektedir. Bu sebeple başvurucunun yukarıda belirtilen şikâyetinin mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

16. Somut olayda başvurucu Şirket, 2015 yılı Ekim ayı için ihtirazi kayıtla beyanname vermiş ve bu beyannameye istinaden tahakkuk ettirilen gelir vergisini ödemiştir. Vergilendirme işleminin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. İskenderun Demir ve Çelik A.Ş. [GK], B. No: 2015/941, 25/10/2018, § 45; Türkiye İş Bankası A.Ş., § 48).

17. Anayasa Mahkemesi Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi (B. No: 2014/17286, 16/11/2016) kararında eldeki başvuruyla aynı sebebe dayalı olarak 2007-2011 dönemleri için Şirket adına tarh edilen vergi ziyaı cezalı gelir vergisine karşı açılan davaların reddedilmesi sonrası yapılan bireysel başvuruyu incelemiştir. Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında öngörülebilirlik yönünden öncelikle Vakfın kurulduğu tarihten vergi incelemesinin yapıldığı 2012 yılına kadar Vergi İdaresinin, Şirket tarafından Vakfa ödenen katkı paylarının vergilendirilmesine ilişkin bir girişiminin veya emsal bir uygulamasının olmadığına özellikle vurgu yapmıştır. Bu doğrultuda Şirket tarafından uzun yıllar boyunca yapılan katkı payı ödemeleri vergilendirilmediği gibi konu ile ilgili Yargıtay kararı ve özelge de dikkate alındığında 2012 yılı öncesi vergilendirme dönemlerinde söz konusu katkı payı ödemelerinin ücret kapsamında değerlendirilerek vergilendirileceğinin öngörülemeyeceğini kabul etmiştir. Diğer bir deyişle başvurucudan, söz konusu vergilendirme dönemi itibarıyla bu ödemelerin vergiye tabi olacağını öngörmesini beklemenin mümkün olmadığı kanaatine ulaşmıştır (Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi, §§ 26-32).

18. Yine Anayasa Mahkemesi başka bir mükellefle ilgili olarak 2012 sonrası döneme ilişkin olarak yapılan vergilendirme işlemini de incelemiştir (Türkiye İş Bankası A.Ş. (9), B. No: 2016/2400, 3/4/2019). Anılan kararda Anayasa Mahkemesi, ilk defa 23/11/2012 tarihli vergi inceleme raporu ile söz konusu katkı paylarının ücret olarak kabul edilmesi gerektiğine işaret ederek buna göre söz konusu menfaatin ücret niteliğinde olduğu ve vergilendirilmesi gerektiği hususunun anılan rapora dayalı olarak açılan davalarda nihai olarak karara bağlandığını ve böylece 193 sayılı Kanun hükümlerine dair idari yorumun 2013 yılında verilen Danıştay kararlarıyla hukuka uygun görüldüğünü vurgulamıştır. Başvurucunun da rapor tarihinden sonraki vergilendirme dönemlerine ilişkin beyannamelerini ihtirazi kayıtla verdiğine dikkat çekilen kararda, başvurucunun 2012 yılı Aralık ayı itibarıyla bu inceleme sonuçlarından haberdar olduğu, dolayısıyla bu idari ve yargısal süreçler bir bütün olarak dikkate alındığında 2013 yılı vergilendirme döneminden sonrası için işveren katkı payı ödemelerinin ücret niteliğinde olduğuna ve vergilendirmeye tabi tutulması gerektiğine ilişkin müdahalenin öngörülebilir olduğu ifade edilmiştir (Türkiye İş Bankası A.Ş. (9), § 68).

19. 2015/Ekim dönemi muhtasar beyannamesine ilişkin vergilendirmenin incelendiği eldeki başvurunun koşullarının Türkiye İş Bankası A.Ş. (9) kararının ihlal bulunmayan vergilendirme dönemleriyle aynı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut olaydaki vergilendirme işleminin kanuniliği yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır.

20. Başvurucu Şirketin çalışanları adına Vakfa ödediği katkı paylarının ücret kabul edilerek bunlardan gelir ve damga vergileri tahsil edilmesinin kamu yararına dayalı meşru bir amacının olduğu kuşkusuzdur (Türkiye İş Bankası A.Ş. (9), § 71).

21. Öte yandan Anayasa Mahkemesi Türkiye İş Bankası A.Ş. (9) kararında işveren tarafından işçi yararına özel yardım sandığına aktarılan katkı payının ücret olarak kabulüyle vergilendirilmesi suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna ulaşmıştır. Kararda; mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucunun bu iddialarını açmış olduğu iptal davasında da etkin bir biçimde ileri sürebildiği vurgulanmış, söz konusu iddiaların derece mahkemelerince ilgili hukuk kuralları yorumlanmak suretiyle makul bir biçimde karşılandığına işaret edilmiştir. Başvurucunun ödemiş olduğu söz konusu vergilerin açıkça orantısız olduğunu öne sürmediğine dikkat çekilen kararda, müdahalenin dayandığı kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı sonucuna varılmıştır (Türkiye İş Bankası A.Ş. (9), §§ 75-77). Ölçülülük yönünden eldeki başvuruda anılan kararda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmamaktadır.

22. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin bir ihlal oluşturmadığının açık olması sebebiyle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 25/5/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.