2020/6778 K. 2021/2890 T. 1.3.2021

7. CD., E. 2020/6778 K. 2021/2890 T. 1.3.2021

T.C. Yargıtay Başkanlığı - 7. Ceza Dairesi
Esas No.: 2020/6778
Karar No.: 2021/2890
Karar tarihi: 01.03.2021
 

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi

SUÇ : Tefecilik yapmak, tefecilik yapma eylemlerine yardım etmek, Vergi Usul Kanununa muhalefet, vergi kaçakçılığı, 5411 sayılı Kanuna muhalefet, suç delillerini gizleme ve yok etme

HÜKÜM : Tefecilik yapmak suçu nedeniyle; sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında hükümlülük

Tefecilik eylemlerine yardım etme suçu nedeniyle; sanıklar ... ve ... hakkında hükümlülük, HAGB

Vergi Usul Kanununa muhalefet suçu nedeniyle; sanıklar ... ve ... hakkında beraat

Vergi kaçakçılığı suçu nedeniyle; sanık ... hakkında hükümlülük, HAGB

5411 sayılı Kanuna muhalefet suçu nedeniyle;

..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında beraat,

Suç delillerini gizleme ve yok etme suçu nedeniyle; sanıklar ..., Kübra Kurt ve ... hakkında beraat; iade

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;

Hükmolunan cezanın nevi ve miktarına göre sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... müdafıilerinin duruşma taleplerinin CMUK'nun 318. maddesi gereğince REDDİNE karar verilerek yapılan incelemede;

I-Maliye Hazine vekilinin sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkındaki 5411 sayılı Yasaya muhalefet suçundan kurulan beraat hükümleri ile sanıklar ..., ...ve ... hakkında suç delillerini gizleme ve yok etme suçundan kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

5411 sayılı Yasaya muhalefet ve suç delillerini gizleme ve yok etme suçlarından doğrudan zarar görmeyen Maliye Hazmesi'nin davaya katılma ve hükmü temyize hakkı bulunmadığı dikkate alınarak, Maliye Hazine vekilinin temyiz isteğinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

II- Maliye Hazinesi vekilinin sanıklar ... ve ... hakkında 213 sayılı VUK muhalefet suçundan beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yapılan duruşmaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, gösterilen gerekçeye ve takdire göre katılan Maliye Hâzinesi vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

III-Sanık ... müdafii, sanıklar ..., ... müdafiileri, sanıklar ..., ..., ..., ... müdafiilerinin anılan sanıklar hakkındaki Tefecilik ve Vergi Usul Kanununa muhalefet suçlarına yönelik mahkumiyet hükümlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde,

Sivas Cumhuriyet Başsavcılığınca suç ve suç örgütlerine yönelik yapılan 2011/2249 sayılı soruşturma kapsamında "Suç işlemek amacı ile örgüt kurmak, örgüt faaliyetleri kapsamında Bankalar Kanuna Muhalefet ve Zimmet" suçlarına yönelik Sivas 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 25/02/2011 tarih ve 2011/106 D.İş sayılı kararı ile iletişimin tespitine, dinlenmesine ve kayda alınmasına karar verildiği, aynı kararla tefecilik suçu yönünden bu suçun CMK'nun 135. maddesinde sayılan suçlardan olmadığından talebin reddine karar verildiği,

İletişimin tespiti, kayda alınması, dinlenmesi ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesiyle ilgili 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135. maddesindeki iletişim tespiti karar tarihinde yürürlükte olan düzenleme;

"Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veva sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir,

dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet Savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır."

Şeklinde olup, yine aynı maddenin 6. fıkrası da,

"Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümlerin ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir,

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

1.Göçmen kaçakçılığı ve İnsan ticareti (Madde 79, 80),

2.Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),

3.İşkence (Madde 94,95),

4.Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, Madde 102),

5.Çoçuklann cinsel İstismarı (Madde 103),

6.Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),

7.Parada sahtecilik (Madde 197),

8.Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (İki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç Madde 220),

9.Fuhuş (Madde 227, fıkra3)

10.İhaleye fesat karıştırma (Madde 235),

11.Rüşvet (Madde 252),

12.Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (Madde 282),

13.Silahlı örgüt (Madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (Madde 315),

14.Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (Madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları,

b)Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12 ) suçları,

c)Bankalar Kanunun 22. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,

d)Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar

e)Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 68. ve 74. maddelerinde tanımlanan suçlar.

Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz." biçimindedir.

Anılan yasal düzenlemeler ışığında bir suç soruşturması nedeni ile dinleme kararı alınabilmesi için suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmamasının gerekli olduğu gibi, aynı zamanda soruşturması yapılan suçların da 6. fıkrada düzenlenen suçlardan olması gerekmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/10-283 esas 2013/599 karar ve 10.12.2013 tarihli kararında da, "İfade alma ve sorgunun 5271 sayılı CMK’nun 148. maddesinde sayılan şekillerde yapılması, tanıklıktan çekinme hakkı olan kişiye bu hakkının hatırlatılmaması delil elde etme yasaklarına; duruşmada tanıklıktan çekinen tanığın önceki ifadesinin okunamaması, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen delillerin aynı kanunun 135. maddesinin altıncı fıkrasında sayılanlar dışında bir suçun soruşturma ve kovuşturulmasında kullanılmaması ile delil değerlendirilmesi yasaklarına örnek olarak gösterilebilir." şeklinde belirtilen yasak delil niteliğinde olan kanıtların hükme esas alınamayacağı ifade edilmiştir.

Yine 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 138. maddesinin 2. fıkrasında "Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir." hükmünün yer aldığı,

Dosya kapsamında alınan dinleme kararları incelendiğinde kararlarda yüklenen suçun "Suç işlemek amacı ile örgüt kurmak, örgüt faaliyetleri kapsamında Bankalar Kanuna Muhalefet ve Zimmet" suçu olarak gösterilmesine rağmen sanıklar hakkında Tefecilik ve Vergi Usul Kanununa muhalefet suçlarına yönelik dinlemeye devam edilerek delil toplamaya devam edildiği cihetle sanıkların tapelere yansıyan görüşmelerinin tesadüfen elde edilen delil olarak değerlendirilmesi gerektiği, sanıklara atılı eylemlerinin TCK'nun 241 ve VUK'nun 359. maddesindeki suçları oluşturduğu, sanıkların anılan madde uyarınca mahkumiyetlerine karar verildiği, bu suçlarında katalog suçlar arasında da bulunmaması karşısında tapelerin tesadüfen elde edilen delil olarak da kabul edilmesinin mümkün olmadığı, bu suretle adı geçen sanıklar yönüyle iletişimin tespiti tutanaklarının detil olarak kabul edilemeyeceği anlaşıldığından, sanıkların aşamalardaki üzerlerine atılı suçlamayı kabul etmedikleri yönündeki savunmalarının aksine suça iştirak ettiklerine ilişkin cezalandırılmalarına yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,

Kabule göre ise;

1-TCK'nun 241. maddesinde düzenlenen Tefecilik Suçu Kanunun "Topluma Karşı Suçlar" başlıklı üçüncü kısmının dokuzuncu bölümünde düzenlenmiş olup; suçun mağdurunun tefecilik ilişkisinde faiz karşılığı ödünç para alan kişi olmadığı, tefecilik fiilinin pasif faili konumunda bulunan faiz karşılığı ödünç para alan kişinin suçun mağduru olarak kabulüne olanak bulunmadığı, bu kişilerin fail hakkında şikayetçi olmaları halinde açılan bir kamu davasındaki konumlarının ihbar eden niteliğinde olacağı ve suçun doğrudan mağduru olmadıklarından davaya katılma hak ve yetkileri bulunmadığı halde ... ve ...'nin davaya katılan olarak kabul edilip, ... kendisini vekil ile temsil ettiğinden bahisle lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,

2-Sanık ...'ın 2009 ve 2010 yılı vergilendirme dönemine yönelik VUK'nun 359/b maddesine muhalefet suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine ilişkin olarak sanığa CMK'nun 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeden 5327 sayılı TCK'nun 43/1. maddesine göre cezasında arttırım yapılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

Yasaya aykırı, sanık ... müdafii, sanıklar ..., ... müdafiileri, sanıklar ..., ..., ..., ... müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1, maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

IV-Sanık ...'ın 2008 yılı vergilendirme dönemine yönelik VUK'nun 359/b. maddesine muhalefet suçundan kurulan mahkumiyet hükümüne ilişkin olarak;

Sanığa yüklenen “2008 takvim yılı vergilendirme dönemine yönelik VUK'nun 359/b maddesine muhalefet” suçunun anılan maddesindeki cezasının üst sınırına göre 5237 sayılı Kanunun 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık uzatılmış dava zamanaşımının, en aleyhe kabulle 31.12.2008 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, anılan maddeler uyarınca sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle 5271 sayılı CMK'nun 223/8. maddesine göre DÜŞÜRÜLMESİNE,

V-Sanık ...'in hükümden sonra temyiz aşamasında öldüğü, yerel mahkemece 11.09.2013 tarihli ek karar ile düşme kararı verildiği, bu kararında yok hükmünde olduğu gözetilerek, sanık ... müdafiinin temyiz talebine yönelik yapılan incelemede;

UYAP'tan alınan güncellenmiş nüfus kayıt örneğine göre sanığın, hükümden sonra 15/08/2013 tarihinde vefat ettiği anlaşıldığından 5237 sayılı TCK’nun 64. maddesi uyarınca kamu davasının düşürülmesi hususunun mahallince değerlendirilmesinin gerekmesi,

Yasaya aykırı, sanık ... müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. Maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.