2021/1092 K. 2023/190 T. 8.3.2023

VDDK., E. 2021/1092 K. 2023/190 T. 8.3.2023

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2021/1092
Karar No.: 2023/190
Karar tarihi: 08.03.2023
 

T.C.

D A N I Ş T A Y

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2021/1092

Karar No : 2023/190

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … İdaresi Başkanlığı

İSTEMİN KONUSU :... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: ... - ... Ortaklığının 2007, 2008 ve 2009 yıllarına ilişkin muhtasar beyannamelerinde beyan edilen ücretler üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergisinin terkini için yapılan düzeltme başvurusunun reddi üzerine yapılan şikayet başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır

... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 378. maddesinde "Mükellefler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Bu kanunun vergi hatalarına ait hükümleri mahfuzdur." hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanun'un 122. maddesinde, mükelleflerin vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden isteyebilecekleri; 124. maddesinde, vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri öngörülmüştür.

Bu maddeler uyarınca düzeltme istemine konu olabilecek vergi hatasının tanımı ise, aynı Kanun'un 116. maddesinde, "vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenilmesi " olarak yapıldıktan sonra, 117. maddesinde hesap hataları, 118. maddesinde de vergilendirme hatalarına işaret edilmiştir.

Yukarıda belirtilen Kanun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, düzeltme isteme hakkı doğuran hataların, yorum tekniklerine başvurmadan ilk bakışta anlaşılabilecek açıklıktaki vergilendirme yanlışlıkları olduğu sunucuna ulaşılmaktadır.

Davacı tarafından ortağı olduğu ... - ... Ortaklığının 2007, 2008, 2009 yıllarına ilişkin muhtasar beyannamelerinde beyan edilen işçi ücretleri üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergisinin, söz konusu işçilerin fiilen çalışmadıklarının tespit edildiği, durumun Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına bildirilerek sigorta bildirgelerinin iptal edildiği ileri sürülerek terkini için yapılan 25/11/2014 tarihli düzeltme başvurusu … tarih ve … sayılı işlem ile reddedilmiştir. Bu işlemin iptali istemiyle açılan davada, ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı merciine tevdi kararı ile dava dilekçesi Gelir İdaresi Başkanlığına tevdi edilmiştir. Merciine tevdi kararı ile yapılan şikayet başvurusu zımnen reddedilmiştir. Anılan zımnen ret işleminin iptali istemiyle dava açılmıştır.

Uyuşmazlıkta, muhtasar beyannamelerde ücretinden gelir vergisi kesintisi yapılan ücretlilerin kimlik bilgilerine ve çalışma sürelerine yer verilmemesi, ücret ödemesi yapılıp yapılmadığının harici araştırmalar gerektirmeksizin tespitinin mümkün olmaması ve söz konusu gelir (stopaj) vergilerinin ... - ... Ortaklığının kendi beyanı üzerine tahakkuk etmesi karşısında, davacı tarafından düzeltme istenebilecek vergi ve hesap hatalarına ilişkin olarak ileri sürülen iddialar, 213 sayılı Kanun'un yukarıda yer verilen maddelerinde sınırlı olarak sayılan hususlardan hiçbirinin kapsamına girmemektedir.

Uyuşmazlıkta düzeltme ve şikayet yolu kapsamına giren bir vergi hatası bulunmadığından, davacı tarafından ... - ... Ortaklığının 2007, 2008, 2009 yıllarına ilişkin muhtasar beyannamelerinde beyan edilen işçi ücretleri üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergisinin terkini için yapılan düzeltme ve şikayet başvurusunun zımmen reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.

Mahkeme bu gerekçeyle davayı reddetmiştir.

Davacının temyiz istemini reddetmişse de karar düzeltme istemini kabul ederek önceki kararını kaldırdıktan sonra temyiz istemini yeniden inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesinin 01/10/2020 tarih ve E:2019/6080, K:2020/3470 sayılı kararı:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 116. maddesinde vergi hatası, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak tanımlanmıştır. Bu hatalar, "hesap hataları" ve "vergilendirme hataları" başlıkları altında Kanun'un 117 ve 118. maddelerinde ayrı ayrı düzenlenmiştir. Kanun'un 117. maddesinde matrah hataları, vergilendirme ile ilgili beyanname, tahakkuk fişi, ihbarname, tekalif cetveli ve kararlarda matraha ait rakamların veya indirimlerin eksik veya fazla gösterilmiş veya hesaplanmış olması olarak tanımlanmıştır. Kanun'un 122. maddesinde mükelleflerin vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairelerinden yazı ile isteyebilecekleri, 123. maddesinin ikinci fıkrasında da düzeltme merciinin talebi yerinde gördüğü takdirde düzeltmenin yapılmasını emredeceği, yerinde görmediği takdirde, keyfiyetin düzeltmeyi isteyene yazı ile tebliğ olunacağı belirtilmiştir. Kanun'un 124. maddesinde, vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri, 126. maddesinin birinci fıkrasında düzeltme yoluna tarh zamanaşımı süresi içinde başvurulabileceği, "a" bendinde düzeltme zamanaşımı süresinin, zamanaşımı süresinin son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde hatanın yapıldığı tarihten başlayarak bir yıldan aşağı olamayacağı kurallarına yer verilmiştir.

Bu kurallara göre düzeltme yolu, vergiye ilişkin hesaplarda; matrah ve miktar hatası bulunması yahut mükerrer vergi istenmesi şeklinde, vergilendirmede ise mükellefin şahsında, mükellefiyette, verginin mevzuunda ve vergilendirme ve muafiyet döneminde yapılmış hataların varlığı halinde izlenebilecek bir idari başvuru yoludur.

Ancak yükümlülerce vergi idaresine yapılan her başvuru nedeniyle düzeltme yolunun izlendiği düşünülemeyeceği gibi vergilendirmeye ilişkin bir olayın düzeltme ve şikayet yoluyla yargı önüne getirilebilmesi ve vergi hatasının varlığından söz edilebilmesi için, hukuksal sorun olarak çözümlenmesi gerekmeyen açık ve mutlak bir hata bulunduğunun belirlenebilmesi gerekir.

Başka bir anlatımla, idareden düzeltilmesi talep edilebilecek vergi hataları, kendisinden düzeltme isteminde bulunulan idari makamın veya uyuşmazlık halinde yargı yerinin, 213 sayılı Kanun'un 3. maddesinde öngörülen yorum tekniklerine başvurmadan ilk bakışta anlayabileceği açıklıktaki vergilendirme yanlışlıklarıdır.

Davacının, uyuşmazlık konusu dönemde işçilerin fiilen çalışmadığı yönündeki iddiası ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca düzenlenen denetim raporuna istinaden ortaklığın tüm bildirimlerinin de iptal edildiğinin ortaya konulmuş olması karşısında, söz konusu düzeltme ve şikayet kapsamında yapılan başvurunun 213 sayılı Kanun'un 3. maddesinde öngörülen yorum tekniklerine başvurmadan ilk bakışta gerçeğe dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Davacının iddialarının 213 sayılı Kanun'un 116. maddesinde tanımı yapılan vergi hatası kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden, vergi mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Daire bu gerekçeyle kararı bozmuştur.

... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:

Dava konusu işlemin, 2007 ve 2008 yıllarına ilişkin muhtasar beyannamelerde beyan edilen işçi ücretleri üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergisine ilişkin kısmı yönünden hukuki değerlendirme:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun düzeltme zamanaşımı başlıklı 126. maddesinde "114'üncü maddede yazılı zamanaşımı süresi dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hataları düzeltilemez. Şu kadar ki, düzeltme zamanaşımı süresi: a) Zamanaşımı süresinin son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde hatanın yapıldığı; b) İlan yolu ile tebliğ edilip vergi mahkemelerinde dava konusu yapılmaksızın tahakkuk eden vergilerde mükellefe ödeme emrinin tebliğ edildiği; c) İhbarname ve ödeme emri ilan yoluyla tebliğ edilen vergilerde 6183 sayılı Kanuna göre haczin yapıldığı tarihten başlayarak bir yıldan aşağı olamaz." kuralı yer almaktadır. Kanun'un 114. maddesinde de "Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından itibaren başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar." hükümlerine yer verilmiştir.

213 sayılı Kanun'un 114 ve 126. maddelerinde yer alan kuralların incelenmesinden açıkça görüleceği üzere, düzeltme işlemlerinin yapılabilmesi için düzeltme başvurusunun, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından itibaren beş yıl içinde yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.

Olayda, davacı tarafından dava konusu edilen düzeltme başvurusu 25/11/2014 tarihinde yapılmıştır. Ancak 2007 ve 2008 yıllarına ait vergiler için zamanaşımı süresi sırasıyla 31/12/2012 ve 31/12/2013 tarihleri itibarıyla dolmuştur. Dolayısıyla, 2007 ve 2008 yıllarına ait vergilerin düzeltilmesi istemiyle 213 sayılı Kanun'un 114. maddesinde yazılı zamanaşımı süresi içerisinde başvuru yapılmadığı anlaşılmaktadır. Dava konusu işlemin 2007 ve 2008 yıllarına yönelik talebin bu gerekçeyle reddine ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

Mahkeme, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeden farklı olarak bu gerekçeyle ısrar etmiştir.

Dava konusu işlemin 2009 yılına ilişkin muhtasar beyannamede beyan edilen işçi ücretleri üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergisine ilişkin kısmı yönünden hukuki değerlendirme:

Mahkeme, bu kısım yönünden ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe ile ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Adi ortaklık şeklinde mükellefiyet tesis ettirdiği, ortağı ya da ilgili dönemdeki muhasebecisi tarafından kendisinin bilgisi olmaksızın bazı kişilerin iş yerinde sigortalı olarak gösterildiği, bu durumdan anılan işçilerden kaynaklı sosyal güvenlik alacakları nedeniyle maaşına haciz konulması üzerine 2012 yılında haberdar olduğu, Sosyal Güvenlik Kurumuna yaptığı başvuru neticesinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından denetmenlerce düzenlenen rapora istinaden tüm bildirimlerin iptal edildiği, söz konusu raporda adi ortaklıkta başka kimsenin çalışmadığının tespit olunduğu, bunun üzerine maaşından yapılan kesintilerin tarafına iade edildiği, 2014 yılında ... - ... Adi Ortaklığının borçlarından hissesine düşen kısmının yapılandırılması amacıyla 2014 yılında başvuru yaptığı, bu başvuru üzerine gelir ve katma değer vergisi borçlarının yanı sıra çalıştığı ileri sürülen kişilerden kaynaklı gelir (stopaj) vergisi borcu bulunduğunun öğrenildiği, iş yerinde fiilen çalışan işçinin bulunmaması ve prim borçlarının da Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından terkin edildiği gerekçesiyle 2014 yılında yapılan düzeltme talebinin reddi üzerine merciine tevdi kararı yoluyla yapılan şikayet başvurusunun zımnen reddedildiği, işçilere ödenmeyen ancak ödenmiş gibi gösterilen ücretler üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergilerinin yok hükmünde olduğu, devletin bir kurumu tarafından söz konusu işçilerin fiilen çalışmadığı kabul edilerek prim borçları terkin edilmesine karşın diğer bir kurum vergi dairesi tarafından bu durumun dikkate alınmadığı, vergiyi doğuran olayı gerçekleşmediği iddialarıyla ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ: Temyizen incelenen ısrar kararının, dava konusu işlemin, 2007 ve 2008 yıllarına ilişkin muhtasar beyannamelerde beyan edilen işçi ücretleri üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergisine ilişkin kısmı yönünden 213 sayılı Kanun'un 114. maddesinde yazılı zamanaşımı süresi içerisinde başvuru yapılmadığı gerekçesiyle verilen davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasının ısrar kararı mahiyetinde olmadığı anlaşıldığından anılan kısma ilişkin temyiz istemi hakkında karar verilmek üzere dosyanın Danıştay Üçüncü Dairesine gönderilmesi; 2009 yılına ilişkin muhtasar beyannamede beyan edilen işçi ücretleri üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergisine ilişkin kısmı yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasına yöneltilen temyiz isteminin ise Danıştay Üçüncü Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY:

Davacı tarafından, ortağı olduğu ... - ... Adi Ortaklığının 2007, 2008, 2009 yıllarına ilişkin muhtasar beyannamelerinde beyan edilen işçi ücretleri üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergisinin, söz konusu işçilerin fiilen çalışmadıklarının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından tespit edilmesi nedeniyle sigorta bildirgelerinin iptal edildiği ileri sürülerek, terkini için 2014 yılında yapılan düzeltme başvurusunun reddi üzerine merciine tevdi kararı yoluyla yapılan şikayet başvurusu zımnen reddedilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:

28/06/2014 tarih ve 29044 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 22. maddesiyle değiştirilmeden önceki hali ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kararın bozulması" başlıklı 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasında temyiz incelemesi sonunda Danıştayın, görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmesi ve usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı temyizen incelenen kararı bozacağı; (4) numaralı fıkrasında ise mahkemenin, bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği belirtilmiştir.

6545 sayılı Kanun ile değişik güncel hali ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun, "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bozma sebepleri, usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması hali dışında aynı şekilde düzenlenmiş; ısrar müessesesine ise "Temyizen verilen karar üzerine yapılacak işlem" başlıklı 50. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer verilmiştir. Anılan fıkrada, bölge idare mahkemesinin, Danıştayca verilen bozma kararına uyabileceği gibi kararında ısrar da edebileceği ifade edilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

I- Kararın, dava konusu işlemin, 2007 ve 2008 yıllarına ilişkin muhtasar beyannamelerde beyan edilen işçi ücretleri üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergisine ilişkin kısmı yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasına yöneltilen temyiz istemi hakkındaki inceleme:

Kararı temyiz incelemesi sonucunda bozulan yargı mercii bozma kararına uymak zorunda değildir. İlgili yargı mercii bozma uymama yolundaki tutumunun hukuksal nedenlerini açıklamak ve bunu gerekçelendirmek kaydıyla ilk kararında ısrar edilebilir.

İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda ısrar kararının bir tanımı bulunmamaktadır. Kanun'da sadece mahkeme veya bölge idare mahkemesinin, Danıştayca verilen bozma kararına ısrar edebileceği belirtilmiştir. Bu nedenle ısrar kararından ne anlaşılması gerektiği hususunun ortaya konulması gerekmektedir.

Israr, kelime anlamı olarak direnme, ayak direme, üsteleme, üstünde durma anlamlarına gelmektedir. Doktrinde de ısrar kararı, temyiz mercii tarafından kararı bozulan yargı yerinin bozma kararının değil, kendi kararının doğru olduğu hususunda direnmesi olarak tanımlanmıştır.

Bu anlamda ısrar kararı, iki dereceli yargılama sisteminin geçerli olduğu dönemde idare ve vergi mahkemeleri tarafından, üç dereceli yargılama sisteminin geçerli olduğu dönemde ise bölge idare mahkemesi dava daireleri tarafından istinaf incelemesi sonucunda verilen kararların temyiz yolu ile Danıştayın ilgili dairesince bozulması üzerine anılan yargı mercileri tarafından bozma kararındaki esaslara uyulmayarak eski görüşlerinde, başka bir ifadeyle ilk verdikleri kararlarında direnmeleridir.

Bu bağlamda ısrar kararından bahsedilebilmesi için bozulan karar ile bozma üzerine verilen kararda gerekçe ve hüküm fıkrası yönünden bir örtüşmenin olması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle bozma kararı sonrasında verilen kararın hüküm fıkrası, bozulan kararla aynı olmakla birlikte gerekçesi farklı ise ısrar kararından söz edilemeyecektir. Öte yandan, mahkeme veya bölge idare mahkemesinin, eski gerekçesini güçlendirecek yeni hukuksal nedenlere yer vererek de ilk kararında ısrar etmesinin önünde hukuken bir engel bulunmamaktadır.

Uyuşmazlıkta, düzeltme ve şikayet yolu kapsamına giren bir vergi hatası bulunmadığı gerekçesiyle verilen davanın reddine dair vergi mahkemesi kararının, davacının iddialarının 213 sayılı Kanun'un 116. maddesinde tanımı yapılan vergi hatası kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine mahkemece, 2007 ve 2008 yıllarına ait vergilerin düzeltilmesi istemiyle 213 sayılı Kanun'un 114. maddesinde yazılı zamanaşımı süresi içerisinde başvuru yapılmadığı belirtilerek karar verilmiştir.

Yukarıda yer verilen açıklamalar dikkate alındığında bozma üzerine verilen kararın ısrar kararı mahiyetinde olmadığı anlaşılmıştır.

Bu durumda, Vergi Mahkemesince, yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

II- Kararın, dava konusu işlemin 2009 yılına ilişkin muhtasar beyannamede beyan edilen işçi ücretleri üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergisine ilişkin kısmı yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasına yöneltilen temyiz istemi hakkındaki inceleme:

Danıştay Üçüncü Dairesinin yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar hükmünün bozulması gerekmektedir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1- Davacının temyiz isteminin KABULÜNE,

2- ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,

3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,

2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

X -

KARŞI OY

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında ısrar kararının, 2009 yılına ilişkin muhtasar beyannamede beyan edilen işçi ücretleri üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergisine ilişkin kısmı yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.

XX-

KARŞI OY

Israr kararından bahsedilebilmesi için bozulan karar ile bozma üzerine verilen kararda gerekçe ve hüküm fıkrası yönünden bir örtüşmenin olması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, bozma kararı sonrasında verilen kararın hüküm fıkrası bozulan kararla aynı olmakla birlikte gerekçesi farklı ise ısrar kararından söz edilemeyecektir. Öte yandan, mahkeme veya bölge idare mahkemesinin, eski gerekçesini güçlendirecek yeni hukuksal nedenlere yer vererek de ilk kararında ısrar etmesinin önünde hukuken bir engel bulunmamaktadır.

Uyuşmazlıkta, düzeltme ve şikayet yolu kapsamına giren bir vergi hatası bulunmadığı gerekçesiyle verilen davanın reddine dair vergi mahkemesi kararının, davacının iddialarının 213 sayılı Kanun'un 116. maddesinde tanımı yapılan vergi hatası kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine mahkemece, 2007 ve 2008 yıllarına ait vergilerin düzeltilmesi istemiyle 213 sayılı Kanun'un 114. maddesinde yazılı zamanaşımı süresi içerisinde başvuru yapılmadığı belirtilerek aynı yönde karar verilmiştir.

Yukarıda yer verilen açıklamalar dikkate alındığında bozma üzerine verilen kararın ısrar kararı mahiyetinde olmadığı anlaşılmıştır.

Bu durumda, ısrar kararı mahiyetinde olmayan dava konusu işlemin, 2007 ve 2008 yıllarına ilişkin muhtasar beyannamelerde beyan edilen işçi ücretleri üzerinden kesilen gelir (stopaj) vergisine ilişkin kısmı yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasına yöneltilen temyiz isteminin incelenmesinde Vergi Dava Daireleri Kurulu görevsiz olduğundan, temyiz istemi hakkında karar verilmek üzere dosyanın Danıştay Üçüncü Dairesine gönderilmesi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.