2021/1607 K. 2023/133 T. 15.2.2023

VDDK., E. 2021/1607 K. 2023/133 T. 15.2.2023

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2021/1607
Karar No.: 2023/133
Karar tarihi: 15.02.2023
 

T.C.

D A N I Ş T A Y

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2021/1607

Karar No : 2023/133

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Başkanlığı

KARŞI TARAF (DAVACI) : ... Vakfı

VEKİLİ : Av. ...

İSTEMİN KONUSU : ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Davacı tarafından, vakfa ait mevduat hesaplarından elde edilen faiz gelirinden 08/06/2009 tarihinden 31/12/2014 tarihine kadar yapılan vergi kesintilerinin iadesi istemiyle yapılan düzeltme başvurusunun reddi üzerine yapılan şikayet başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile tahsil edilen tutarın iadesi istemiyle dava açılmıştır.

... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı:

Davacı vakfın kanunla kurulan vakıf statüsünde bulunduğu, bu nedenle banka mevduat hesaplarına yürütülen faizler üzerinden gelir stopaj vergisi kesintisi yapılamayacağı gerekçesiyle 08/06/2009 tarihinden itibaren yapılan gelir stopaj vergisi kesintisinin iadesi için 17/02/2015 tarihinde Hitit Vergi Dairesi Müdürlüğüne düzeltme başvurusu yapılmıştır. Bu talep ... tarih ve ... sayılı işlem ile reddedilmiştir. Bunun üzerine 21/04/2015 tarihinde Gelir İdaresi Başkanlığına şikayet başvurusunda bulunulmuştur. Talep zımnen reddedilmiştir.

Olayda, davacının vergi mükellefi olmadığı, banka hesapları üzerinden kesilen gelir stopaj vergisinin iadesi talebinin vergi hatası kapsamında olduğu ve düzeltme-şikayet prosedürü kapsamında incelenebileceği sonucuna ulaşıldığından, davalı idarenin itirazı yerinde görülmemiştir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'na 5281 sayılı Kanun'un 30. maddesiyle eklenen ve 01/01/2006 dan itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere 01/01/2006 tarihinde yürürlüğe giren geçici 67. maddenin 5436 sayılı Kanun'la değişik (4) numaralı fıkrasında, "Bankalar arası mevduat ile aracı kurumların borsa para piyasasında değerlendirdikleri kendilerine ait paralarına yürütülen faizler hariç olmak üzere, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (7), (12) ve (14) numaralı bentlerinde yazılı menkul sermaye iratlarından ödemeyi yapanlarca %15 oranında vergi tevkifatı yapılır. Bu fıkra kapsamında yapılan tevkifat tutarları 98 inci ve 119 uncu maddelerde belirtilen sürelerde beyan edilir ve ödenir. Bu iratlar üzerinden 94 üncü madde veya Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi kapsamında ayrıca tevkifat yapılmaz." denilmektedir. Maddenin (5) numaralı fıkrasının olay tarihinde yürürlükte olan halinde "Gelir sahibinin gerçek veya tüzel kişi ya da dar veya tam mükellef olması, vergi mükellefiyetinin bulunup bulunmaması, vergiden muaf olup olmaması ve elde edilen kazancın vergiden istisna olup olmaması (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkra hükümleri uyarınca yapılacak tevkifatı etkilemez. Şu kadar ki, Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan borsa yatırım fonları ve emeklilik yatırım fonlarının elde ettikleri kazançlar üzerinden (1) ve (4) numaralı fıkralar uyarınca tevkifat yapılmaz" hükmü bulunmaktadır. Maddenin (7) numaralı fıkrasında ise (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkra hükümleri uyarınca tevkifata tabi tutulan kazançlar için gerçek kişilerce yıllık veya münferit beyanname verilmeyeceği, diğer gelirler dolayısıyla verilecek yıllık beyannameye bu gelirlerin dahil edilmeyeceği, ticari faaliyet kapsamında elde edilen gelirlerin ise ticari kazanç hükümleri çerçevesinde kazancın tespitinde dikkate alınacağı ve tevkif suretiyle ödenmiş olan vergilerin mahsup edileceği belirtilmiştir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu gerçek kişilerin elde ettikleri gelirlerin vergilendirilmesi ve bazı hallerde de kurumlar vergisi mükellefleri dahil tevkifat uygulamalarının düzenlenmesine ilişkin genel bir kanun niteliğindedir. Anılan Kanun'da bu verginin mükellefleri, konusu, istisna ve muafiyetleri ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Kanun'da, tevkifattan müstesna tutulan kişi ve kurumlar ile gelir vergisinden muaf tutulmakla birlikte bu muafiyetin vergi tevkifatına tesir etmeyeceği haller, ayrıntılı olarak ilgili bölümlerde açıkça düzenlenmiştir.

Yukarıda açıklanan geçici 67. maddede başka kanunlarda düzenlenen istisna ve muafiyetlerin kaldırıldığına ilişkin bir hüküm yoktur. Dolayısıyla dernek ve kurumlara terettüp eden vergi mükellefiyetinin kurumlara ait olduğu hallerde bu dernekler vergilerden muaf tutulmuştur.

Bankadaki mevduat hesaplarına yürütülen faizler nedeniyle yapılacak gelir vergisi tevkifatı doğrudan davacı vakfa terettüp ettiğinden, kanunla kurulan vakıf statüsündeki davacı kurumun bu tevkifattan muaf olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu nedenle, yukarıda yer alan mevzuat hükümleri uyarınca davacının başvurusunun düzeltme-şikayet hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden, şikayet başvurusunun zımnen reddine yönelik işlemde yasal isabet görülmemiştir.

Mahkeme bu gerekçeyle dava konusu işlemi iptal etmiş ve yapılan kesintilerin iadesine karar vermiştir.

Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin 22/06/2021 tarih ve E:2016/9108, K:2021/3492 sayılı kararı:

Davacı vakfın kanunla kurulan vakıf statüsünde bulunduğu, davacı tarafından, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesine göre parantez içi hükümle kanunla kurulan vakıfların menkul sermaye iratlarından elde ettiği gelirler üzerinden stopaj yapılamayacağının düzenlendiği, aynı Kanun'un geçici 67. maddesinde yer alan düzenlemelerin ise tarafına uygulanamayacağı, zira ilgili maddenin vakfın muafiyetine ilişkin düzenlemeyi ilga etmediği, bu nedenlerle banka mevduat hesaplarına yürütülen faizler üzerinden gelir (stopaj) vergisi kesintisi yapılamayacağı gerekçesiyle 08/06/2009 tarihinden itibaren yapılan kesintilerin iadesi talebiyle yapılan şikâyet başvurusunun zımnen reddine dair işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacı tarafından, elde edilen mevduat gelirlerinden kesinti yapılmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek yalnızca kesinti tarihinden itibaren yasal süresi içerisinde açılacak davada incelenme olanağı bulunan iddia ile yapılan düzeltme-şikâyet başvurusunun zımnen reddi üzerine açılan davanın, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 75, 94 ve geçici 67. maddelerinin irdelenmesi sonucunda çözümleneceği ve olayda düzeltme şikayet konusunu oluşturacak açık bir vergilendirme hatasının bulunmadığı görülmektedir.

Bu durumda, hukuki bir sorun teşkil eden ve sözü edilen yasal düzenlemelerin yorumu sonunda çözümlenebilecek nitelikte olan dava konusu uyuşmazlıkta, işin esasına girmek suretiyle davayı sonuçlandıran Vergi Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Daire bu gerekçeyle kararı bozmuştur.

... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararı:

Mahkeme, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Uyuşmazlığın düzeltme şikâyet kapsamında değerlendirilemeyeceği, olayda açık bir vergi hatasının bulunmadığı, davacının ilk şikayet başvurusunun zımnen reddi üzerine otuz gün içinde dava açılmadığından dava hakkının düştüğü, aynı konuya ilişkin yapılan ikinci şikayet başvurusunun reddi üzerine açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'na eklenen geçici 67. maddenin (4) numaralı fıkrasında, Gelir Vergisi Kanunu'nun 75. maddesinin ikinci fıkrasının 7, 12 ve 14. bentlerinde yazılı menkul sermaye iratlarından ödemeyi yapanlarca %15 oranında tevkifat yapılacağı, (5) numaralı fıkrasında da, gelir sahibinin gerçek veya tüzel kişi ya da dar ve tam mükellef olmasının, vergi mükellefiyeti bulunup bulunmamasının, vergiden muaf olup olmamasının ve elde edilen kazancın vergiden istisna olup olmamasının (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkra hükümleri uyarınca yapılacak tevkifatı etkilemeyeceğinin hüküm altına alındığı, buna göre söz konusu gelirlerin ilgili kurum ve kuruluşlarca elde edilmesi durumunda da tevkifat yapılacağının açık olduğu, 193 sayılı Kanun'un 67. maddesi uyarınca vergi kesintisine tabi tutulan kazanç ve iratlardan anılan Kanun'un 94. maddesi kapsamında ayrıca kesinti yapılamayacağı, kanunla kurulan veya vergi muafiyeti tanınan bir vakfın statüsüne bakılmaksızın 01/01/2006 tarihinden itibaren elde edilen faiz gelirleri üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılması gerektiği, 193 sayılı Kanun'un 94. maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendinde yer alan parantez içi hükmünün uygulanma imkanının kalmadığı ileri sürülerek ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'İN DÜŞÜNCESİ: Temyizen incelenen ısrar kararının, Danıştay Dördüncü Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Danıştay Dördüncü Dairesinin yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar kararının bozulması gerekmektedir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,

2- ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,

3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,

2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/02/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

X -

KARŞI OY

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.

XX -

KARŞI OY

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 116. maddesinde vergi hatası, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak tanımlanmış ve bu hatalar, hesap hataları ve vergilendirme hataları başlığı altında 117 ve 118. maddelerde ayrı ayrı düzenlenmiştir. Kanun'un 122. maddesinde mükelleflerin vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilecekleri, 124. maddesinde, vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri, 126. maddesinde, 114. maddede yazılı zamanaşımı süresi dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hatalarının düzeltilemeyeceği kurala bağlanmıştır. Kanun'un 114. maddesinde ise, zamanaşımı süresinin, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlamak üzere beş yıl olduğu hüküm altına alınmıştır.

Uyuşmazlığın, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Vergi Hatalarını Düzeltme ve Reddiyat" ile ilgili 116 ilâ 126. maddelerinde öngörülen düzeltme ve şikayet kapsamında bulunduğunun kabulü gerektiğinden temyiz istemi hakkında olayın esası incelenerek karar verilmesi gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.