2021/180 K. 2022/1135 T. 5.10.2022

VDDK., E. 2021/180 K. 2022/1135 T. 5.10.2022

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2021/180
Karar No.: 2022/1135
Karar tarihi: 05.10.2022
 

T.C.

D A N I Ş T A Y

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2021/180

Karar No : 2022/1135

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı - …

(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Davacı adına, kanuni temsilcisi olduğu … İnşaat Tekstil Gıda Turizm Petrol Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin muhtelif vergi borçlarının tahsili amacıyla … hissesine sahip olduğu gayrimenkulüne uygulanan haczin iptali istemiyle dava açılmıştır.

… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararı:

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 62. maddesinde, borçlunun, mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen borçlu veya üçüncü şahısların elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarının tahsil dairesince haczolunacağı hükmüne yer verilmiştir.

Amme alacağının cebren tahsili yöntemleri arasında yer alan haczin uygulanabilmesi için öncelikle alacağın ödeme emri ile istenilmesi gerekmektedir. Borçlunun ödeme emri tebliği üzerine borcu bulunmadığı, kısmen ödediği, alacağın zamanaşımına uğradığı yolunda iddiaları ileri sürme hakkı mevcuttur. Borçlu olduğu ileri sürülen şahsa, iddialarını ileri sürme hakkı tanınmalı, borçlarını ödemesi için süre verilmedir. Aksi durumda borçlu şahsın adına sonraki aşamada haciz işlemi tesis edilmesi hukuka aykırı düşecektir.

Davacı adına, dava konusu haciz işleminden önce asıl amme borçlusu şirketten tahsil edilemeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emirleri düzenlenmiştir.

Bu ödeme emirlerinin davacıya tebliğ edildiğine dair tebliğ alındıları mevcut değildir. Tebliğ alındıları yerine davacının bilinen adresinde bulunamadığına ilişkin mahalle muhtarı nezdinde tanzim edilmiş bir adet adres tespit tutanağı ile ödeme emirlerinin ilanen tebliğe ilişkin belgeler mevcuttur.

Davalı idare tarafından haciz işlemi öncesinde davacının bilinen adreslerine gidildiği ve bulunamadığı, bu nedenle anılan ödeme emirlerinin posta ya da memur eliyle tebliğ edilemediği hususu 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda yazılı usullere uygun şekilde düzenlenmiş bir tebliğ alındısı ile ortaya konulamamıştır.

Davacının bilinen adresinde tanzim edilmiş adres tespit tutanağı ile adreste bulunamadığı tespit edilmiş ise de adres tespit tutanağının posta ya da memur eliyle yapılacak tebligat ile aynı hukuki sonuçları yaratması mümkün değildir. Bu nedenle adres tespit tutanağının, posta yolu ya da memur eliyle yapılacak bir tebligat olmaksızın tek başına ilanen tebligat yoluna gidilmesine dayanak alınmasında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Bu durumda, dava konusu haciz işleminin tesis edildiği tarihten önceki bir tarihte ödeme emirlerinin davacıya usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmeksizin ve davacıya kamu borçlarını ödeme ve diğer yasal hakları kullanma imkanı tanınmaksızın tesis edilen haciz işleminde hukuka uygunluk görülmemiştir.

Vergi mahkemesi bu gerekçe ile haciz işlemini iptal etmiştir.

Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesinin 11/06/2020 tarih ve E:2016/10264, K:2020/1767 sayılı kararı:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 103. maddesinde, muhatabın adresi hiç bilinmezse, bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa tebliğin ilanen yapılacağı hükme bağlanmış, 104. maddesinde ise ilanen tebliğin şekil şartlarına yer verilmiştir.

Davacının bilinen adresleri olan "… Mahallesi … Sokak No:… " adresi ile "… Mahallesi … Sokak No:… " adresinde bulunmadığı hususu sırasıyla 10/04/2012 ve 06/11/2012 tarihli mahalle muhtarı nezdinde düzenlenen adres tespit tutanaklarıyla tespit edilmiştir. Bunun üzerine davacı adına düzenlenen ödeme emirleri ilanen tebliğ edilmiştir.

Davacının bilinen adreslerinde tebliğ imkansızlığının adres tespit tutanakları ile ortaya konulması nedeniyle ilanen tebliğ koşularının gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.

Bu nedenle, Vergi Mahkemesi kararının, ilanen yapılan tebligatın 213 sayılı Kanun'un 104. maddesinde düzenlenen şekil koşullarına uygun biçimde gerçekleşip gerçekleşmediği, dava konusu haczin dayanağı haciz varakalarının düzenlenip düzenlenmediği, düzenlenmiş ise hukuka uygun olup olmadığı hususunda yapılacak inceleme sonucu yeniden bir karar verilmek üzere bozulması gerekmiştir.

Daire, bu gerekçeyle kararı bozmuştur.

… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı ısrar kararı:

Mahkeme, ilk kararında yer alan aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Dava konusu haciz işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … 'İN DÜŞÜNCESİ: Davacının 05/09/2012 tarihi itibarıyla ikamet ettiği adreste bulunamadığının mahalle muhtarı nezdinde 06/11/2012 tarihinde düzenlenen tutanakla tespit edilmesi nedeniyle dava konusu haciz işlemine dayanak ödeme emirleri ilanen tebliğ edilmiştir.

Kendisine tebligat yapılacak muhatabın bilinen adresinde bulunamaması her hal ve şartta adresten sürekli olarak ayrıldığı sonucunu doğurması mümkün değildir. Tebliğ memurunca, adreste bulunamama durumunun o adresten geçici ayrılmaları da kapsayacağı gözetilerek bilinen adreste bu yönden bir araştırmanın yapılması, yapılan araştırmanın sonucunun da tutanak altına alınması gerekmektedir.

Davacı tarafından anılan adreste ikamet edilmeye başlandığı tarih ile davalı idarece adreste bulunmadığının tespit edildiği tarihin aralığı ve davacının söz konusu adresten 11/09/2015 tarihi itibarıyla sürekli olarak ayrıldığı dikkate alındığında davacının değinilen adresten geçici olarak ayrıldığı sonucuna varılmıştır.

Ancak davalı idarece davacının adresten geçici olarak ayrılıp ayrılmadığı yönünden herhangi bir araştırma yapılmamış, davacıya aynı adreste ödeme emirlerinin yeniden tebliğe çalışılmasına rağmen aynı sebeple tebligat yapılamadığına dair herhangi bir belge dava dosyasına sunulmamıştır.

Bu durumda, ilanen tebliğ için aranan şartların olayda gerçekleşmediği görüldüğünden dava konusu haciz işlemine dayanak alınan ödeme emirlerinin ilanen tebliğ edilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır. Dolayısıyla dava konusu haciz işleminin iptali yolundaki ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmadığı görüşüyle temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY:

Davacı 05/09/2012 tarihinde ikametgâh adresini "… Mahallesi … Sokak No:… … " adresinden "… Mahallesi … Sokak No:… " adresine taşımıştır.

Davalı idarece, davacının (05/09/2012 tarihi itibarıyla) bilinen adresi olarak kabul edilen "… Mahallesi … Sokak No:… " adresinde bulunmadığı 06/11/2012 tarihinde mahalle muhtarı nezdinde düzenlenen tutanakla tespit edilmiştir.

Bunun üzerine davacı adına düzenlenen ödeme emirleri ilanen tebliğ edilmiştir.

Diğer taraftan, davacı 11/09/2015 tarihinde ikametgâh adresini "… Mahallesi … Sokak No:… " adresinden "… Mah. … Nolu Cad… " adresine taşımıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :

213 saylı Kanun'un "Tebliğ esasları" başlıklı 93. maddesinde "Tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilümum vesikalar ve yazılar adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasiyle ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmiyenlere ilan yolu ile tebliğ edilir." kuralına yer verilmiştir.

Anılan Kanun'un "Tebliğ evrakının teslimi" başlıklı 102. maddesinin 7061 sayılı Kanun'un 17. maddesiyle değiştirilmeden önceki hali şu şekildedir:

"Tebliğ olunacak evrakı muhtevi zarf posta idaresince muhatabına verilir ve keyfiyet muhatap ile posta memuru tarafından taahhüt ilmühaberine tarih ve imza konulmak suretiyle tesbit olunur.

Muhatabın zarf üzerinde yazılı adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması halinde posta memuru durumu zarf üzerine yazar ve mektup posta idaresince derhal tebliği yaptıran daireye geri gönderilir.

Muhatabın geçici olarak başka bir yere gittiği, bilinen adresinde bulunanlar veya komşuları tarafından bildirildiği takdirde keyfiyet ve beyanda bulunanın kimliği tebliğ alındısına yazılarak altı beyanı yapana imzalatılır. İmzadan imtina ederse, tebliği yapan bu ciheti şerh ve imza eder ve tebliğ edilemiyen evrak çıkaran mercie iade olunur.

Bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tâyin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğ çıkarılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeple tebliğ edilemiyerek iade olunursa tebliğ ilân yolu ile yapılır.

Muhatap imza edecek kadar yazı bilmez veya her hangi bir sebeple imza edemiyecek durumda bulunursa sol elinin baş parmağı bastırılmak suretiyle tebliğ olunur.

Muhatap tebelluğdan imtina ederse tebliğ edilecek evrak önüne bırakılmak suretiyle tebliğ edilir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı işlemler komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyet taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz'edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tesbit olunur."

Kanun'un 103. maddesinin 7061 sayılı Kanun'un 18. maddesiyle değiştirilmeden önceki halinde ise muhatabın adresinin hiç bilinmemesi, bilinen adresinin yanlış veya değişmiş olması nedeniyle gönderilmiş olan mektubun geri gelmesi ve başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmaması hallerinde tebliğin ilan yoluyla yapılacağı belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

213 sayılı Kanun'un 93. maddesinde vergilendirme ile ilgili hüküm ifade eden her türlü vesika ve yazıların adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edileceği kurala bağlanmış ve ilanen tebligat, Kanun'da öngörülen birtakım şartların gerçekleşmesi halinde, idarenin, vergilendirme ilişkisinde muhatabı, onun hak ve menfaatini etkileyen durumlar hakkında bir bilgilendirme yöntemi olarak benimsenmiştir.

Tebliğin ilan yoluyla yapılabilmesi için aranan haller, esasen, 213 sayılı Kanun'un 103. maddesinde sayılmakla birlikte bu hallerden başka anılan Kanun'un 102. maddesinin dördüncü fıkrasında da tebliğin ilan yoluyla yapılabileceği bir başka duruma daha yer verilmiştir. Bu kurallarda kanun koyucu, muhatabın bilinen adresini değiştirmesinden dolayı bulunamamış olması durumu ile muhatabın adresten geçici olarak ayrılmasından dolayı bulunamamış olması durumuna yönelik farklı usullerin işletilmesini öngörmüştür.

213 sayılı Kanun'un 103. maddesine göre tebliğin ilan yoluyla yapılabilmesi ancak muhatabın adresinin hiç bilinmediği, bilinen adresinin yanlış olduğu, muhatabın bilinen adresten sürekli olarak ayrıldığı ve başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmadığının ilanen tebliğ tarihinden önce usulüne uygun olarak tespit edilmiş olması durumunda mümkündür. Anılan Kanun'un 102. maddesinin dördüncü fıkrasında ise muhatabın bilinen adresinden geçici olarak ayrıldığının tespiti üzerine tebliğ edilemeyerek merciine iade edilen evrakın ilgili merci tarafından tâyin olunacak münasip bir süre sonra ikinci defa tebliğe çıkarılmasına rağmen aynı sebeple tebliğ edilememesi durumunda tebliğin ilanen yapılacağı kurala bağlanmıştır. Öte yandan, muhatabın adresinden geçici olarak ayrıldığının saptanılması ve evrakın yeniden tebliğe çıkarılmasına rağmen bu kez muhatabın adresten sürekli olarak ayrıldığının tespiti halinde ise ilanen tebligat koşulları yönünden 213 sayılı Kanun'un 103. maddesinde öngörülen halin gerçekleştiği açıktır.

Muhataba bilinen adresinde ulaşılamaması olgusunun, her durumda, ilgilinin adresini değiştirdiği ve adresinden sürekli olarak ayrıldığı yönünde bir kabule yol açması mümkün değildir. Tebliğ memuru tarafından muhatabın hangi sebeple adreste olmadığının ve adresten geçici olarak ayrılıp ayrılmadığının etraflıca araştırılması, yapılan araştırmanın sonucunda alınan beyan ve ifadeler ile tespit edilen hususların usulüne uygun olarak tutanak altına alınması, ilanen tebligatın Kanun'un hangi maddesine dayanılarak yapılacağının tespit edilmesi açısından önem arz etmektedir.

Olayda, davacı, 05/09/2012 tarihi itibarıyla "… Mahallesi … Sokak No:… " adresinde ikamet etmeye başlamış, davacının anılan adreste bulunmadığı 06/11/2012 tarihinde düzenlenen tutanakla tespit edilmiştir. Diğer taraftan, davacı anılan adresten 11/09/2015 tarihi itibarıyla sürekli olarak ayrılmıştır.

Bu durumda, uyuşmazlığın çözümü, 6/11/2012 tarihli tutanakta, davacının ilgili adresten geçici olarak ayrılıp ayrılmadığına yönelik yapılan araştırmanın sonucuna dair herhangi bir tespite yer verilip verilmediğinin, ödeme emirlerinin aynı adreste yeniden tebliğ edilmeye çalışılıp çalışılmadığının ve anılan tespitler yapılmaksızın adreste bulunmaması hususunun tek başına davacının adresinden sürekli olarak ayrıldığı sonucu doğurup doğurmayacağının belirlenmesine bağlıdır.

Davacının ilgili adreste bulunmaması durumunun adresten geçici olarak ayrılmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı yönünden 06/11/2012 tarihli tutanağın, tebliğ memurunca yapılmış araştırmaya dayalı herhangi bir tespit içermediği görülmektedir. Davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğ alındısı dava dosyasına sunulmadığından, ödeme emirlerinin aynı adreste yeniden tebliğ edilmeye çalışılmasına rağmen aynı sebeple (geçici ayrılmaya bağlı olarak) tebliğ edilemediği hususu da davalı idarece ortaya konulabilmiş değildir.

Diğer taraftan, anılan tutanakta, tebligatın yapılamama nedeni açıkça ortaya konulmadığından, davacının adresinden sürekli olarak ayrıldığının kabul edilmesi de hukuken mümkün bulunmamaktadır.

Bu durumda, 213 sayılı Kanun'un 102 ve 103. maddelerinde belirtilen ve davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğinin ilan yoluyla yapılabilmesini gerektiren koşulların olayda gerçekleştiği usulüne uygun bir biçimde ortaya konulamadığından davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin ilanen tebliğ edilmesi hukuka uygun düşmemiştir.

Dolayısıyla ilanen tebliğ edilen ödeme emirlerine dayalı olarak, kamu alacağının tahsili amacıyla uygulanan haczin iptali yolundaki ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı ısrar kararına yönelik temyiz isteminin REDDİNE,

2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/10/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

X -

KARŞI OY

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.

XX -

KARŞI OY

Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Üçüncü Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.