2021/444 K. 2022/1138 T. 5.10.2022

VDDK., E. 2021/444 K. 2022/1138 T. 5.10.2022

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2021/444
Karar No.: 2022/1138
Karar tarihi: 05.10.2022
 

T.C.

D A N I Ş T A Y

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2021/444

Karar No : 2022/1138

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı

(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Davacı tarafından 24/08/2015 tarihinde idareye başvuruda bulunularak tüm vergi borçlarına ilişkin bilgiler ve bu borçlardan zamanaşımına uğramış olan ile tahsil kabiliyeti olan vergi borçlarının bildirilmesinin istenildiği, anılan başvuruya istinaden davalı idarece verilen 25/08/2015 tarihli cevap yazısında, zamanaşımına uğramış herhangi borcunun bulunmadığının ve yazının ekine 24/08/2015 tarihli borç döküm listesinin eklendiğinin belirtildiği olayda, davalı idarenin cevap yazısının ekinde yer alan 24/08/2015 tarihli borç döküm listesi marifetiyle öğrenildiği belirtilen 2005 yılına ilişkin gelir vergisi, katma değer vergisi, gelir (stopaj) vergisi, vergi ziyaı cezası, gecikme faizi ve gecikme zammının (toplam 186.227,20 TL) kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.

... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 102. maddesinin son fıkrasında, adreste bulunamama halinin, komşulardan bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyetin taahhüt ilmuhaberine yazılarak tarih ve imza vaz edilmek ve hazır bulunanlara da imzalattırılmak suretiyle tespit edilmesinin gerektiği hükme bağlanmıştır.

... Vergi Mahkemesince verilen 09/11/2015 tarihli ara kararı ile davalı idareden "1-Davacıya ilanen tebliğ edilen vergi ceza ihbarnamelerinin ilanen tebliğ şartlarının oluştuğuna dair tüm bilgi ve belgelerin; Vergi ceza ihbarnamelerinin ilanen tebliğ öncesi posta yoluyla tebliğ edilemediğine ilişkin tebliğ alındıları ile adres tespit tutanaklarının, 2-Tebliğ yapılamayan bilinen adreslerin, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 101. maddesinde sayılan bilinen adreslerden hangisi olduğuna ilişkin bilgi ve belgelerin" gönderilmesinin istenilmesine karar verilmiştir. Davalı idare tarafından, Mahkemenin ara kararının üzerine dava dosyasına aşağıda yer verilen bilgileri içeren belgeler sunulmuştur.

i. İlanen tebliğ tarihinden önce davacının adreslerine gönderilen ihbarnamelere ilişkin tebliğ alındısında, ihbarnamelerin tebliğ edilemediğine dair herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.

ii. Muhtar ve memur imzasını taşıyan 26/09/2011 tarihli adres tespit tutanağında "Ödevli ADNKS kayıtlarında kayıtlı olup adreste oturmadığı, çevre komşulardan sorulduğunda tanınmadığı, adresten nakil almadan terk olduğu tespit olundu" şeklinde tespite yer verilmiştir.

iii. Vergi ve cezaların davacıya bilinen adreslerinde tebliğ edilememesi üzerine vergi ve cezalar ilanen tebliğ edilmiştir.

Olayda davalı idarece ihbarnamelerin davacının bilinen adreslerinde tebliğ edilememesi 213 sayılı Kanun'un 102. maddesinin son fıkrasına uygun bir şekilde tespit edilmemiştir.

Bu durumda dava konusu kamu alacağının ilanen tebliği hukuka uygun olmadığından, amme alacağının kesinleştiği ve ödenmediğinden bahsedilemeyeceği sonucuna varılmış, bu nedenle 25/08/2005 tarih 250.01.02 sayılı yazı ekinde bildirilen 186.227,20 TL tutarındaki amme alacağında hukuki isabet görülmemiştir.

Vergi Mahkemesi bu gerekçeyle 24/08/2015 tarihli borç döküm listesi marifetiyle öğrenildiği belirtilen 2005 yılına ilişkin gelir vergisi, katma değer vergisi, gelir (stopaj) vergisi, vergi ziyaı cezası, gecikme faizi ve gecikme zammını kaldırmıştır.

Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesinin 26/02/2020 tarih ve E:2016/7880, K:2020/1029 sayılı kararı:

Davacının bilinen adreslerinde tebliğ imkansızlığının adres tespit tutanağı ile saptandığı olayda ilanen tebliğ koşullarının gerçekleştiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle, vergi mahkemesi kararının, ilanen tebliğin 213 sayılı Kanun'un 104. maddesine uygun olarak yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa davanın süresinde açılıp açılmadığı, yapılmamış ise tarhiyatın hukuka uygunluğu yönünde yapılacak inceleme neticesinde ulaşılacak sonuca göre yeniden karar verilmek üzere bozulması gerekmiştir.

Daire, bu gerekçeyle kararı bozmuştur.

... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:

Adres tespit tutanakları 213 sayılı Kanun'da tebliğ alındısı olarak sayılmamıştır. Bu nedenle davalı idarece yapılacak tespitlerin tebliğ alındısının üzerinde yapılması gerekmektedir.

Ayrıca asıl borçlu şirket adına düzenlenen ihbarnamelere ilişkin tebliğ alındısının şirket adresinde düzenlenen adres tespit tutanağıyla ilişkilendirilmediği görülmüştür.

Mahkeme, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak bu gerekçeyle ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacının bilinen adresinde bulunamadığının tespit edilmesi üzerine davacı adına tarh edilen vergi ve kesilen cezaların ilanen tebliğ edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Herhangi bir tebligat yapılmaksızın adına vergi borcunun tahakkuk ettirilmesinin hukuka aykırı olduğu belirtilerek davalı idarenin temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ: Borç döküm listesi marifetiyle öğrenilen vergi borcunun arasında yer alan ve dava konusu edilen "…" tahakkuk fiş numaralı ve 26/04/2005 vade tarihli 2005 yılının Ocak-Mart dönemine ait gelir (stopaj) vergisi, anılan vergi türüne ilişkin verilen beyanname üzerine verginin tahakkuk etmesinden kaynaklanmaktadır. Anılan verginin üzerinden hesaplanan gecikme zammı da tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin vadesinde ödenmemesi nedeniyle tatbik edilmiştir. Bu nedenle anılan vergi borcuna ilişkin olarak davacı adına ödeme emrinin düzenlenip düzenlenmediği, düzenlenmemiş ise 213 sayılı Kanun'un 378. maddesi ile 6183 sayılı Kanun'un 51 ve 52. maddelerinde yer alan kurallar dikkate alınarak; düzenlenmiş ise ödeme emrinin tebliğinin hukuka uygun olup olmadığı araştırılarak ulaşılacak sonucun yeniden verilecek kararda dikkate alınması gerekmektedir. Bu değerlendirmeler ışığında ısrar kararının, Danıştay Üçüncü Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Danıştay Üçüncü Dairesinin yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar kararının bozulması gerekmektedir.

Diğer taraftan, bozma kararı üzerine yeniden verilecek kararda, borç döküm listesi marifetiyle öğrenilen ve dava konusu edilen vergi borcunun arasında yer alan, "…" tahakkuk fiş numaralı ve 26/04/2005 vade tarihli 2005 yılının Ocak-Mart dönemine ait gelir (stopaj) vergisinin, anılan vergi türüne ilişkin verilen beyanname üzerine tahakkuk eden vergiden mi yoksa re'sen veya ikmalen yapılan tarhiyat üzerine tahakkuk eden vergiden mi kaynaklandığı yönünden araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılarak, ulaşılacak sonuca göre anılan döneme ilişkin gelir (stopaj) vergisi ve bu verginin vadesinde ödenmemesi nedeniyle hesaplanan gecikme zammı hakkında ayrıca hüküm kurulacağı tabiidir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,

2- ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,

3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,

2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/10/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

X -

KARŞI OY

Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.