2021/698 K. 2023/146 T. 8.3.2023

VDDK., E. 2021/698 K. 2023/146 T. 8.3.2023

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2021/698
Karar No.: 2023/146
Karar tarihi: 08.03.2023
 

T.C.

D A N I Ş T A Y

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2021/698

Karar No : 2023/146

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı - ANKARA

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay 7. Dairesinin 22/10/2020 tarih ve E:2018/2954, K:2020/4155 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: 19/04/2018 tarih ve 30396 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4804.11.11.10.00, 4804.11.15.10.00, 4804.11.90.10.11 ve 4804.11.90.10.12 gümrük tarife istatistik pozisyonlarında sınıflandırılan "metrekare ağırlığı 175 gramı geçmeyen beyazlatılmamış birincil elyaf yüzey (kraftlayner) kağıtlar" cinsi eşyanın Finlandiya, Rusya Federasyonu, Polonya ve Brezilya menşeli olanlarının ithalinde dampinge karşı verginin yürürlüğe konulmasına dair 2018/12 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ'in iptali istenilmektedir.

Danıştay Yedinci Dairesinin 22/10/2020 tarih ve E:2018/2954, K:2020/4155 sayılı kararı:

Usul Yönünden:

19/04/2018 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren dava konusu Tebliğ'in iptali istemiyle 18/06/2018 tarihinde açılan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesi hükmü uyarınca süresinde olduğu anlaşıldığından davalı idarenin süre def'i yerinde görülmemiştir.

Esas Yönünden:

Yerli üretici … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (...) tarafından yapılan başvuru üzerine, 4804.11.11.10.00, 4804.11.15.10.00, 4804.11.90.10.11 ve 4804.11.90.10.12 gümrük tarife istatistik pozisyonlarında yer alan "metrekare ağırlığı 175 gramı geçmeyen beyazlatılmamış birincil elyaf yüzey (kraftlayner) kağıtlar"ın Finlandiya, Rusya Federasyonu, Polonya ve Brezilya menşeli olanlarına yönelik olarak 30/10/2016 tarihli ve 29873 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin 2016/46 sayılı Tebliğ ile damping soruşturması başlatılmıştır.

Yürütülen soruşturma sonucunda yayımlanan Tebliğ'in 4. maddesine göre Finlandiya, Rusya Federasyonu, Polonya ve Brezilya menşeli soruşturma konusu ürünün ithalatının dampingli olduğu ve yerli üretim dalında maddi zarar tehdidine neden olduğu tespit edilerek, dava konusu Tebliğ ile anılan ülkeler/ihracatçı firmalardan yapılan soruşturma konusu eşya ithalatında değişen oranlarda dampinge karşı kesin önlem uygulanmasına karar verilmiştir.

Davacı, Polonya'da yerleşik kraftlayner kağıt üreticisi/ihracatçısı bir firma olup bu firmadan Türkiye'ye yapılan soruşturma konusu eşya ithalatında CIF bedelinin %5'i oranında dampinge karşı önlem yürürlüğe konulmuştur.

Davacı tarafından 19/04/2018 tarih ve 30396 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2018/12 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ'in iptali talep edilmişse de; davacının menfaatini etkileyen kısım Tebliğ'in 4. maddesinde yer alan dampinge karşı kesin önlemlerden davacı hakkında olan %5 oranında dampinge karşı vergi uygulanmasına ilişkin kısım olduğundan dava, Tebliğ'in anılan kısmının iptali istemine hasren incelenmiştir.

Damping soruşturması kapsamında idarece düzenlenen raporda şu tespitlere yer verilmiştir:

Yerli üretim dalının 2014 ila 2016 döneminde yenileme yatırımı bulunmamaktadır. Yerli üretim dalının yurt içi satışları, kapasite kullanım oranı, stok çevrim hızı, verimlilik, ürün nakit akışı, aktif büyüklük ve öz sermayesi gibi ekonomik göstergeleri 2015 yılında bir önceki yıla göre belirli bir artış göstermekle birlikte 2016 yılında düşüş kaydetmiştir. 2016 yılında yerli üretim dalının stoklarında artış olmuştur.

Yerli üretim dalının ekonomik göstergeleri 2014 ila 2016 (ilk 6 ay) döneminde nispeten olumlu seyretmiş ise de bu ekonomik göstergeler 2014 ila 2016 döneminde negatif bir eğilim içine girmiş, yerli üretim dalının ekonomik göstergelerinde ortaya çıkan mezkur negatif eğilim maddi zararın ortaya çıkmasına temel teşkil etmiştir.

İnceleme döneminde yerli üretim dalı üzerinde zarar tehdidi gerçekleşmiş olup yerli üretim dalının ekonomik göstergelerinde maddi zarar halini işaret eden unsurlar artış kaydetmiştir. 2016 tüm yıl olarak değerlendirildiğinde üretim, yurt içi satışlar, kapasite kullanım oranı, stok çevrim hızı, verimlilik, ürün nakit akışı, aktif büyüklük ve öz sermaye gibi ekonomik göstergelerde olumsuzluklar yaşanmaya başlanmış ve stoklarda da artış görülmüştür. Dönem başı ve sonu itibarıyla değerlendirildiğinde yerli üretim dalının anılan dönemde verimliliği arttığından yerli üretim dalı üzerindeki zarar tehdidi verimlilik kaybı nedeniyle ortaya çıkmamıştır.

Öte yandan zarar tehdidine ilişkin olarak maliyetlerde yaşanan artış yüksek hammadde maliyetlerinden kaynaklanmamıştır. İncelenen diğer unsurlar da dampinge konu ithalat ile yerli üretim dalının karşı karşıya kaldığı zarar tehdidi arasında mevcut olan illiyet bağını ortadan kaldırmamıştır.

Bu durumda ilgili yerli üretici firma tarafından makul olarak elde edilebilecek ve soruşturma başlatılmasına yetebilecek asgari bilgileri içeren şikayet başvurusu üzerine açılan ve 3577 sayılı Kanun'a ve ilgili Yönetmelik'e uygun olarak yürütülen soruşturma sonucunda elde edilen veriler ışığında yapılan hesaplamalar ve değerlendirmeler uyarınca dampingli ithalatın yerli üretim dalı üzerinde maddi zarar tehdidine neden olduğu anlaşılmıştır.

Anılan nedenle haksız rekabetin önlenmesi ve yerli üretim dalının korunması amacıyla yürürlüğe konulan dava konusu Tebliğ ile getirilen dampinge karşı önlem uygulanmasında üst hukuk normlarına aykırılık görülmemiştir.

Daire bu hukuksal nedenler ve gerekçeyle davayı reddetmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Dava konusu Tebliğ ile yerli üretim dalına haksız rekabet ortamının sağlandığı, Türkiye'deki kraftlayner kağıt talebinin yerli üretim ile karşılanamadığı, dampingli ürün ihraç edilmediği, davaya konu önlemin somut ve gerçek ekonomik verilere dayanmadığı belirtilerek kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Usul Yönünden:

Dava konusu Tebliğ'in 4. maddesinde yer alan dampinge karşı kesin önlemlerden davacı hakkında olan %5 oranında dampinge karşı vergi uygulanmasına ilişkin kısmın iptali istemi yönünden davacının ehliyetinin bulunduğuna oyçokluğuyla karar verilmiştir.

Kurul Üyeleri …, … ve … bu görüşe aşağıdaki gerekçeyle katılmamışlardır:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) işaretli bendinde idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar iptal davaları olarak tanımlanmış ve subjektif ehliyet koşulu "menfaat ihlali" olarak yer almıştır.

İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri gözönüne alındığında idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunludur. Kaldı ki iptal davaları idare tarafından tesis edilen kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlerden dolayı kişisel, meşru ve güncel bir menfaati ihlal edilenler tarafından açılabilen davalardır.

Görüldüğü gibi bu davaların açılabilmesi için genel anlamdaki ehliyet yanında "menfaatin ihlal edilmesi" şeklinde bir şart aranmıştır. Bu şart, herkes tarafından idari bir işleme karşı dava açılabilmesi ve bu şekilde oluşabilecek idari istikrarsızlık ve belirsizlikleri önlemek için öngörülmüştür. İhlal edilen menfaatin kişisel olması yanında hukuksal bir durumdan kaynaklanması yani meşru olması gerekir.

Öte yandan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 3. maddesinde Kanun'un 1. maddesinde sayılan kurumların kanuni ve/veya iş merkezlerinin Türkiye'de bulunup bulunmamasına bağlı olarak tam ve dar mükellefiyet kavramları tanımlanmış, kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye'de bulunmayan kurumlar sadece Türkiye'de elde ettikleri kazançlarla sınırlı vergilendirilebilecek olan dar mükellefler kapsamına alınmıştır.

Dava konusu Tebliğ'le davacı arasında dampinge karşı önlem uygulanmasına karar verilen ürünün soruşturma konusu ülkede yerleşik üretici ve ihracatçısı olması dışında herhangi bir bağ bulunmadığı, söz konusu önlemin Türkiye'de yerleşik ithalatçı firmalar hakkında ithalat aşamasında uygulanabilir olduğu ve bu firmalar tarafından idari davaya konu edilebileceği hususları dikkate alındığında tam ya da dar mükellefiyeti de bulunmayan davacı şirketin doğrudan ihlal edilen bir menfaatinin varlığından söz etmek mümkün değildir.

Bu durumda davacı tarafından meşru, kişisel ve güncel bir menfaatini etkilemeyen ve kendisi bakımından uygulanma imkanı bulunmayan Tebliğ'e karşı açılan davanın 2577 sayılı Kanun'un 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c) işaretli bendi ile 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) işaretli bendi uyarınca ehliyet nedeniyle reddi gerektiğinden temyiz istemine konu Daire kararının 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (c) işaretli bendi uyarınca bozulması gerekmektedir.

2577 sayılı Kanun'un 22. maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki 15. maddede sayılan sebeplerden biri ile veya yargılama usulüne ilişkin meselelerde azınlıkta kalanların işin esası hakkında da oylarını kullanacaklarına ilişkin kural ve Kurulumuzun usule ilişkin meselelerde azınlıkta kalanların diğer usuli meselelerde ve nihai kararda oy kullanacaklarına dair içtihadı uyarınca usuli mesele yönünden karşı oyda kalanlar esas yönünden oylamaya katılmıştır.

Esas Yönünden:

Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Daire kararı, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1- Davacının temyiz isteminin REDDİNE,

2- Danıştay 7. Dairesinin 22/10/2020 tarih ve E:2018/2954, K:2020/4155 sayılı kararının ONANMASINA,

3- Davacıdan daha önce yatırılan … TL temyiz karar harcı mahsup edilmek suretiyle 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun ilgili hükümleri ve Kanun'a ek (3) sayılı Tarife uyarınca maktu harç alınmasına,

08/03/2023 tarihinde usulde oyçokluğu esasta oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.