2021/810 K. 2023/186 T. 8.3.2023

VDDK., E. 2021/810 K. 2023/186 T. 8.3.2023

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2021/810
Karar No.: 2023/186
Karar tarihi: 08.03.2023
 

T.C.

D A N I Ş T A Y

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2021/810

Karar No : 2023/186

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …Hizmetleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU :... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Davacı tarafından, arazi olarak bildirilen taşınmazın arsa vasfında olduğundan bahisle adına 2009 ilâ 2013 yılları için ikmalen tarh edilen arsa vergisinin ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını koruma katkı payının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.

... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nun 12. maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan halinde belediye sınırları içinde belediyece parsellenmiş arazilerin arsa sayılacağı, belediye sınırları içinde veya dışında bulunan parsellenmemiş araziden hangilerinin bu kanuna göre arsa sayılacağının Bakanlar Kurulu kararı ile belli edileceği hükme bağlanmıştır.

Söz konusu Kanun hükmüne istinaden hazırlanan ve 11/03/1983 tarih ve 17984 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 28/02/1983 tarih ve 6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın eki ''Arsa Sayılacak Parsellenmemiş Arazi Hakkında Karar''ın 1. maddesinin (a) ve (b) fıkralarında belediye ve mücavir alan sınırları içinde, imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış yerlerde bulunan veya imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmamış olmakla beraber fiilen meskun halde bulunan ve belediye hizmetlerinden faydalanmakta olan yerler arasında kalan parsellenmemiş arazi ve arazi parçalarının arsa sayılacağı, ancak bu yerlerdeki arazi ve arazi parçalarının zirai faaliyette kullanılmaları halinde arsa sayılmayacağı belirtilmiştir.

Davacının maliki olduğu, "İzmir ili Bornova ilçesi … Mahallesi … ada … pafta … parsel"de kayıtlı taşınmazda davalı idarece yapılan 14/05/2013 tarihli yoklama sonucu düzenlenen tutanak ile taşınmaz üzerinde 70-80 adet zeytin ağacı bulunduğu, zeminin ekilip biçilmediği, herhangi bir zirai faaliyet yapılmadığı ve taşınmazın bir bölümünde çocuk oyun parkı bulunduğu tespit edilmiş ve 2009 ilâ 2013 yılları için arsa vergisi tahakkuk ettirilmiştir. Söz konusu tahakkuklara karşı açılan davada tahakkuktan önce ihbarname düzenlenmesi gerektiği gerekçesiyle tahakkukların iptaline karar verilmiştir. Bunun üzerine idarece ihbarname düzenlenmiştir. Ancak bu kez de ihbarnameye sehven taşınmazın vergi değerinin yazıldığının anlaşılması üzerine ihbarnamenin terkin edilmesi akabinde dava konusu vergilerin bulunduğu ihbarnamenin düzenlenip tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda anılan hükümler uyarınca, belediye ve mücavir alan sınırları içinde olup, imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış yerlerde bulunan veya imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmamış olmakla beraber fiilen meskun halde bulunan ve belediye hizmetlerinden faydalanmakta olan yerler arasında kalan parsellenmemiş arazi ve arazi parçalarının arsa sayılması, ancak, bu yerlerdeki arazi parçalarının zirai faaliyette kullanılması halinde arsa sayılmayarak araziye ait oran üzerinden vergilendirilmesi gerekmektedir.

Mahkemenin, 13/03/2014 tarihli ara kararı ile davalı idareden söz konusu taşınmaza ilişkin parselasyon planı bulunup bulunmadığı sorulmuştur. Cevaben gönderilen bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde parselasyon planının bulunmadığı ancak taşınmazın belediye hizmetlerinden faydalandığı anlaşıldığından ve davacı şirket tarafından yoklama fişinin imzalanmamış olması ve tarımsal faaliyette bulunulduğunun iddia edilmiş olması üzerine uyuşmazlığın çözümü için 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20. ve 31. maddeleri uyarınca keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.

Bilirkişi ile davacı ve idare vekilleri nezdinde 05/06/2014 tarihinde yapılan keşif sonucunda bilirkişi raporu hazırlanmıştır. Anılan bilirkişi raporunda özetle, taşınmazın 10.787 m² ve toprak yapısının tarımsal faaliyete uygun olduğu, tarımsal faaliyetin toprak işlemeli ve dikili ağaç tarımı olmak üzere iki şekilde yapıldığı, taşınmaz üzerinde dağınık vaziyette dikilmiş toplam 45 adet zeytin ağacı bulunduğu, ağaçların dip ve şekil budaması ile 5-6 yıldır ağaç arası toprak işlemesinin yapılmadığı, herhangi bir tarımsal sulama sistem ve kaynağının bulunmadığı ifade edilmiştir. Öte yandan raporda, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu uyarınca bir alanın dikili tarım arazisi sayılabilmesi için 1000 m²'de en az 8 ağacın bulunması gerektiği buna göre söz konusu 10.878 m²'lik parselde en az 90 ağacın bulunması lazım iken 45 ağaç bulunduğu, bu ağaçların da parselin tümünde değil kuzey bölümündeki alanda yoğunlaştığı, bu alanın toplam 4.590 m² olduğu, taşınmazın geri kalan kısmında ise tarımsal niteliği bulunmayan çam-maki ağaçları ile moloz ve inşaat artığı dökülü olduğu ve bir bölümünde ise çocuk oyun parkı bulunduğu, geçmiş tarihli IKONOS uydu görüntüleri kullanılarak yapılan incelemede de 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında da söz konusu alanların değişmeden aynı kaldığı belirtilmiş ve sonuç olarak taşınmazın 4.590 m²'lik kısmının zirai faaliyette kullanıldığı sonucuna varılmıştır.

Taşınmazın çocuk oyun parkı yapılan kısmı haricinde kalan bölümü yönünden inceleme:

Anılan raporda taşınmazın belirli bir kısmında zirai faaliyet yapıldığı belirtilmiş ise de, yine raporda belirtildiği gibi ağaçların bakımsız olması, tarımsal niteliği bulunmayan ağaçların ve inşaat artıklarının yer alması, taşınmazın apartmanlar arasında bulunması ve taşınmazın tarım arazisi olarak kullanılacak şekilde bakım yapılmaması dikkate alındığında söz konusu alanın zirai faaliyet amacı ile kullanılmadığı dolayısıyla arazi olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna varılmıştır.

Her ne kadar, davacı tarafından Bornova Çiftçi Mallarını Koruma Başkanlığı yazısı ibraz edilmiş ise de söz konusu yazı, bir alanın Kanun'un öngördüğü şekilde tarım arazisi olduğu veya üzerinde bilfiil tarım yapıldığını tek başına ispata yeterli olmadığından davacının bu iddiasına itibar edilmemiştir.

Bu durumda, dava konusu tarhiyatların taşınmazın çocuk oyun parkı alanı dışında kalan kısmına isabet eden tutarında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Taşınmazın 1.800 m²'lik kısmında bulunan çocuk oyun parkı yapılan kısmı yönünden inceleme:

13/03/2014 tarihli ara kararına istinaden gönderilen bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucu taşınmaz için parselasyon planı yapıldığı ancak bu planın Mahkemece iptal edildiği anlaşılmaktadır. Planın yürürlükte kaldığı süre içinde park yapılmış olması sebebi ile söz konusu alanda davacının malik veya intifa hakkı sahibi olmadığı veya malik gibi tasarruf etme yetkisi bulunmadığı açıktır. Bu nedenle dava konusu tarhiyatların taşınmazın çocuk oyun parkı bulunan kısmına isabet eden tutarında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Mahkeme bu gerekçeyle cezalı tarhiyatların bir kısmını kaldırmış, cezalı tarhiyatların bir kısmı yönünden ise davayı reddetmiştir.

Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 24/10/2019 tarih ve E:2015/1567, K:2019/5054 sayılı kararı:

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun 37. maddesinde, bu Kanun hükümleri saklı kalmak şartıyla, bu Kanun'a göre alınacak vergiler hakkında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 127. maddesinde yoklamadan maksadın, mükellefleri ve mükellefiyetle ilgili maddi olayları, kayıtları ve mevzuları araştırmak ve tespit etmek olduğu belirtilmiştir. Kanun'un 129. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yoklama yapanların elinde yoklama yetkilerini gösteren fotoğraflı resmi bir vesika bulunacağı, yoklama yapanların bu vesikayı, kendilerinden sorulmasa bile, nezdinde yoklama yapılan kimseye gösterecekleri açıklanmıştır. Kanun'un 131. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yoklama neticelerinin tutanak mahiyetinde olan "yoklama fişine" geçirileceği, bu fişlerin yoklama yerinde iki nüsha tanzim olunarak tarihleneceği, bulunursa nezdinde yoklama yapılan veya yetkili adamına imza ettirileceği; bunlar bulunmaz veya imzadan çekinirlerse keyfiyetin fişe yazılarak ve yoklama fişinin polis, jandarma, muhtar veya ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalattırılacağı öngörülmüştür. Kanun'un 132. maddesinin birinci fıkrasında da yoklama fişlerinin birinci fıkrasında da nüshasının yoklaması yapılan şahıs veya yetkili adamına bırakılacağı, bunlar bulunmazsa bilinen adresine yedi gün içinde posta ile gönderileceği hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Yukarıdaki Kanun hükümlerinin birlikte incelenmesinden, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 127. maddesi ile getirilen yoklama müessesesinin amacının, mükellefleri ve mükellefiyetle ilgili maddi olayları, kayıtları ve mevzuları araştırmak ve tespit etmek olduğu, yoklama fişinin sadece düzenlendiği dönem için kanıtlayıcı belge niteliğine sahip bulunduğu, tutanak tarihinden önceki dönemlere ait durumların daha sonraki tarihli bir yoklama tutanağı ile tespit edilemeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır.

Mahkeme kararının davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasına davacı tarafından yöneltilen temyiz isteminin, tarhiyatın 2009 ilâ 2012 yıllarına ilişkin kısmı yönünden inceleme:

Vergiye dayanak alınan 14/05/2013 tarih ve 38 sayılı yoklama fişinde “taşınmazın bulunduğu alan içerisinde 70-80 adet bakımlı zeytin ağacı olduğu, zeminin ekilip biçilmediği, herhangi bir zirai faaliyetin olmadığı, taşınmazın bir bölümünün çocuk oyun parkı olarak kullanıldığı, herhangi bir yapının bulunmadığı, belediye hizmetlerinden faydalandığı” tespit edilmiştir. Bu yoklama fişi dayanak alınmak suretiyle 2009 ilâ 2013 yılları için uyuşmazlık konusu tarhiyatın yapıldığı anlaşılmıştır.

14/05/2013 tarihli yoklama fişinin, tanzim tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak gayrimenkulün hangi tarihten itibaren zirai faaliyette kullanılmadığı, hangi belediye hizmetlerinden yararlandığı yönünde hiçbir veriyi içermediği görülmüştür. Sadece düzenlendiği dönem için kanıtlayıcı belge niteliğine sahip bulunan ve düzenleme tarihinden önceki yıllar için maddi delil niteliği taşımayan tutanak esas alınarak, geçmişe yönelik olarak 2009 ilâ 2012 yılları için tarhiyat yapılmasında isabet bulunmamaktadır.

Mahkeme kararının davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasına davacı tarafından yöneltilen temyiz isteminin tarhiyatın 2013 yılına ilişkin kısmı yönünden inceleme:

Vergilemede vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetinin esas olması gerektiği yönündeki vergileme prensibi de nazara alındığında anılan düzenlemelerden, asıl olanın kimlik ibraz edilmek suretiyle mükellefin veya yetkili adamının nezdinde yoklama yapılarak imzası da alınmak suretiyle onun yoklamaya konu olaylarla ilgili beyan ve ifadelerini de yoklama fişine geçirmek ve yoklama fişinin bir örneğini kendisine bırakmak olduğu, mükellef veya yetkili adamının bulunmaması veya imzadan imtina etmesi halinde ise bu durumun yoklama fişine şerh verildikten sonra yoklamanın Kanun'da yazılı kimselere imzalattırılmak suretiyle tamamlanacağı sonucuna varılmaktadır.

Tarhiyata dayanak olan yoklama fişinde iki zabıta memurunun ve mahalle muhtarının isim ve imzalarının bulunduğu, davacının veya yetkili adamının yoklama anında olmadığına veya imzadan imtina ettiğine dair hiçbir şerhe yer verilmediği görülmüştür. 213 sayılı Kanun'un yukarıda anılan maddelerindeki usule aykırı şekilde tanzim edilen ve vergilemeye esas alınabilecek nitelikte bulunmayan tutanak esas alınarak yapılan tarhiyatın 2013 yılına ilişkin kısmında da isabet bulunmamaktadır.

Davalı idarenin temyiz istemi yönünden inceleme:

Davalı idarenin ileri sürdüğü iddialar sonucu itibarıyla yerinde olan Vergi Mahkemesi kararının kabule ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmamaktadır.

Daire bu gerekçeyle kararın davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasını bozmuş; kabule ilişkin hüküm fıkrasına yöneltilen temyiz istemini reddetmiştir.

... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:

Mahkeme, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeyle bozulan hüküm fıkrası yönünden ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: "İzmir ili, Bornova İlçesi, … Mahallesi,… Sokak, … ada, … nolu parsel"deki taşınmaza ilişkin düzenlenen … tarih ve … sayılı yoklama fişine istinaden söz konusu taşınmazın arazi vasfında kullanılmadığından bahisle taşınmazın arsa olarak nitelendirilmesi nedeniyle dava konusu ikmalen tarhiyatın yapıldığı, yoklama fişinin kanuna uygun düzenlenmediği gibi düzenlendiği tarihten önceki dönemler için maddi delil niteliği taşımadığı, arazinin binaların arasında bulunması ve arazide bulunan zeytin ağaçlarının bakımsız olması gibi soyut ve yasal dayanağı bulunmayan gerekçeler ile bilirkişi raporunda zirai tarıma uygun olduğu ifade edilen alana ilişkin olarak davanın reddine karar verildiği, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'nda ağaç yoğunluğu, ağaç adedi gibi hususlara yer verilmiş iken ağaçların bakımlı olup olmadığına yönelik herhangi bir hüküm bulunmadığı, kanunda aranılmayan hususların mahkeme tarafından ek koşul olarak aranılmasının hukukun temel ilkelerine aykırılık teşkil ettiği iddialarıyla ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ: İhtilafa konu olan taşınmazın bir diğer maliki hakkında dava konusu ikmalen tarhiyata da dayanak olan yoklama fişinde yer alan tespitlere istinaden 2011 ilâ 2013 yılları için tahakkuk ettirilen emlak vergisi, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını koruma katkı payı, kesilen vergi ziyaı cezası ve hesaplanan gecikme zammına karşı açılan davada, ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile "taşınmazda 70-80 adet bakımlı zeytin ağacının bulunduğu bizzat davalı idarece tespit edilmiş olmakla, söz konusu ağaçlardan ürün elde edilebilmesi için ayrıca ekip biçme işlemi yapılmasına gerek bulunmadığından, taşınmazın arazi olarak vergilendirilmesi gerektiği" gerekçesiyle tahakkuk ettirilen emlak vergisi ile taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını koruma katkı payının, arazi vergisini aşan kısmı iptal edilmiştir.

Aynı yoklama fişindeki tespitler değerlendirilmek suretiyle taşınmaz maliklerinden birinin açtığı davada taşınmazın arazi niteliği taşıdığı sonucuna ulaşılması nedeniyle tahakkuk ettirilen emlak vergisi ile taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını koruma katkı payının, arazi vergisini aşan kısmının kaldırıldığı anlaşıldığından, taşınmazın arsa niteliği taşıdığından bahisle ikmalen tarh edilen arsa vergisi ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını koruma katkı payının da hakkaniyet gereği kaldırılması gerektiği düşüncesiyle davanın reddi yönündeki ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY:

"İzmir ili Bornova ilçesi … Mahallesi … ada … pafta … parsel"de kayıtlı taşınmaza ilişkin düzenlenen yoklama fişinde, "taşınmazın bulunduğu alan içerisinde 70-80 adet bakımlı zeytin ağacı olduğu, zeminin ekilip biçilmediği, herhangi bir zirai faaliyetin olmadığı, taşınmazın bir bölümünün çocuk oyun parkı olarak kullanıldığı, herhangi bir yapının bulunmadığı, belediye hizmetlerinden faydalandığı” tespitlerine yer verilmiştir. Bu yoklama fişi dayanak alınmak suretiyle arazi olarak bildirilen anılan taşınmazın arsa vasfında olduğundan bahisle uyuşmazlık konusu dönemlere ilişkin ikmalen tarhiyat yapılmıştır.

İhtilafa konu olan paylı mülkiyete konu taşınmazın bir diğer maliki hakkında da anılan yoklama fişinde yer alan tespitlere istinaden 2011 ilâ 2013 yılları için tahakkuk ettirilen emlak vergisi, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını koruma katkı payı, kesilen vergi ziyaı cezası ve hesaplanan gecikme zammına karşı açılan davada, ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile "taşınmazda 70-80 adet bakımlı zeytin ağacının bulunduğu bizzat davalı idarece tespit edilmiş olmakla, söz konusu ağaçlardan ürün elde edilebilmesi için ayrıca ekip biçme işlemi yapılmasına gerek bulunmadığından, taşınmazın arazi olarak vergilendirilmesi gerektiği" gerekçesiyle tahakkuk ettirilen emlak vergisi ile taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını koruma katkı payının, arazi vergisini aşan kısmı kaldırılmıştır. Bu karara karşı davalı idarece yapılan temyiz başvurusu Danıştay 9. Dairesinin 16/04/2018 tarih ve E:2014/9661, K:2018/2394 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:

Anayasa'nın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükme bağlanmıştır.

Uluslararası mevzuat bakımından ise ülkemiz açısından bağlayıcılığı bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 6. maddesinde, "adil yargılanma hakkı" başlığı altında herkesin, davasının, medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Anayasa'nın 36. maddesinde yer alan düzenleme biçimiyle hak arama özgürlüğü, kişilerin, davacı veya davalı olarak haklarını savunabilmek için yargı organlarına başvurabilmesi ve bu organlar önünde adil ve hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanma hakkının bulunması olarak tanımlanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de AİHS'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında kişilerin davalarının hakkaniyete uygun olarak görülmesini isteme haklarının güvence altına alındığını belirtmektedir (Ruiz-Mateos/İspanya [GK], B. No: 12952/87, 23/6/1993, § 63).

Anayasa Mahkemesi farklı tarihlerde verdiği kararlarda aynı maddi vakıadan kaynaklanan davalarda farklı kararlar verilmesini hakkaniyete uygun yargılama hakkı kapsamında incelemiştir. Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararlarına göre mahkemelerce uyuşmazlığın çözümünde etkili olan maddi vakıaların değerlendirilmesi, yorumlanması ve nitelendirilmesi derece mahkemelerinin takdirindedir. Maddi vakıalar, uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarından farklı olarak sadece somut bir olayı ilgilendirdiğinden ancak somut olayın koşulları çerçevesinde yorumlanabilir ve anlamlandırılabilir. Somut olayın tek bir uyuşmazlığa konu edildiği durumlarda maddi vakıalara ilişkin olarak mahkemeler arasında görüş ayrılığı oluşması mümkün değildir. Buna mukabil aynı olay çerçevesinde birden fazla uyuşmazlığın farklı mahkemelerde davaya konu edildiği hâllerde mahkemelerin olay kapsamındaki bir sorunu farklı değerlendirmesi ve yorumlaması mümkündür. Maddi vakıanın farklı yorumlanmasına bağlı olarak söz konusu davalarda farklı sonuçlara ulaşılması ve birbiriyle çelişen kararlar verilmesi mümkün olabilir. Bu durumda da aynı maddi vakıanın farklı değerlendirilmesine bağlı olarak adil yargılanma hakkının ihlal edileceği kabul edilmiştir (AYM, B. No:2019/10802, 07/12/2022, § 20, AYM, B. No:2019/10793, 19/01/2023, § 20).

Uyuşmazlığa konu olan paylı mülkiyete konu taşınmaza ilişkin düzenlenen yoklama fişindeki tespitler değerlendirilerek taşınmazın arazi vasfında bulunduğu gerekçesiyle dava dışı paydaş tarafından açılan davada, tahakkuk ettirilen emlak vergisi ile taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını koruma katkı payının, arazi vergisini aşan kısmının hukuka aykırı olduğuna karar verilmiş ve bu karar temyiz incelemesi sonucunda kesinleşmiştir.

Anılan davada dava konusu taşınmazın arazi vasfında olduğu kesinleşmiş yargı kararıyla ortaya konulduğundan ve bakılan davanın da aynı maddi vakıadan kaynaklı olduğu anlaşıldığından, hakkaniyete uygun yargılama hakkı gereği, taşınmazın arsa niteliğini haiz olduğundan bahisle ikmalen yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesine dayalı ısrar kararının bozulması gerekmektedir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1- Davacının temyiz isteminin KABULÜNE,

2- ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,

3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,

2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/03/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.