2021/867 K. 2023/169 T. 8.3.2023

VDDK., E. 2021/867 K. 2023/169 T. 8.3.2023

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2021/867
Karar No.: 2023/169
Karar tarihi: 08.03.2023
 

T.C.

D A N I Ş T A Y

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2021/867

Karar No : 2023/169

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Vergi Dairesi Başkanlığı)

(... Vergi Dairesi Müdürlüğü)

VEKİLİ : Av. ...

KARŞI TARAF (DAVACI) : ... Anonim Şirketi

VEKİLİ : Av. ...

İSTEMİN KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin .. tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Davacı şirket tarafından ihtirazi kayıtla verilen 2013 yılına ait kurumlar vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden ve ödenen 684.555,19 TL tutarındaki verginin mahkeme kararıyla kaldırılmasına istinaden iade edilen tutar üzerinden 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesi uyarınca tahsil tarihinden iade tarihine kadar geçen süre için hesaplanacak yasal faizin ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin ... tarih ve ... sayılı işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır.

... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesince dosyanın mahkemesine iadesi üzerine verilen ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı:

Davacı tarafından ihtirazi kayıtla verilen 2013 yılına ait kurumlar vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden ve ödenen 684.555,19 TL tutarındaki verginin iadesi istemiyle açılan davada, ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla uyuşmazlık konusu kurumlar vergisi tahakkukunun kaldırılmasına karar verilmiştir.

Anılan karara istinaden davacıdan tahsil edilen vergi 12/02/2015 tarihli düzeltme fişi ile iade edilmiştir.

Davacı, iadeye konu tutar için 213 sayılı Kanun'un 112. maddesi gereğince tecil faizi ödenmesi gerektiğinden bahisle 23/01/2017 tarihli dilekçe ile Kızılbey Vergi Dairesi Müdürlüğüne başvurmuş, vergi dairesi müdürlüğünün ... tarih ve ... sayılı yazısıyla, ... Vergi Mahkemesi nezdinde açılan davaya ilişkin dava dilekçesinde iadesi talep edilen tutarın tecil faizi ile birlikte iadesi yönünde bir talep yer almadığı ve söz konusu mahkeme kararında da tecil faizinin ödenmesi gerektiği yolunda hüküm kurulmadığından bahisle davacının talebi reddedilmiştir.

Faiz, paranın sahibinden başkası tarafından kullanılmasının sahibine vermiş olduğu zararının karşılığıdır. Hukuk devletlerinde, açıklanan nitelikteki bir zararın faiz ya da başka bir ad altında ödenecek tazminatla karşılanabilmesi için açık yasa hükmü aranması düşünülemez.

Aksine anlayış, Devletin ve ona bağlı idarenin eylem ve işlemlerinden doğan her türlü zararın tazmini için de açık yasa hükmü aranması sonucuna götürür ki böyle bir anlayış, Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında yer alan idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu yolundaki hüküm ile bağdaştırılamaz.

İdari yargı rejimi kabul eden hukuk sistemlerinde, idarenin hukuka aykırı işlem ve eylemlerinden dolayı idare edilenlerin uğrayacakları her türlü zararın tazmini, idarenin sorumluluğu ile ilgili kurallarla sağlanır. Esasen, idari yargının varlık nedenlerinden birisi de budur. Kuruluş, görev ve yetkileri bakımından bir kamu idaresi olan vergi idarelerinin de hukuka aykırı işlemleri nedeniyle ortaya çıkan zararı tazmin etmesi yukarıda açıklanan Anayasa kuralının ve hukuk devleti ilkesinin gereğidir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 09/03/2006 tarih ve 10162/02 sayılı Eko-Elda Avee/Yunanistan kararında da haksız olarak tahsil edilen verginin beş yıl beş ay sonra iade edilmesinin, belirli bir meblağdan yararlanma hakkı uzunca süre engellenen kişinin, ekonomik durumunda önemli ve kesin zarara neden olduğu, bu durumun, sürdürülmesi gereken genel yarar ile kişi yararı arasındaki dengeyi bozduğu, Anayasa'nın 90. maddesi gereğince kanun hükmünde kabul edilen Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme'ye ekli 1 No’lu Protokol'ün 1. maddesi ihlal edilerek kendisine aşırı yük yüklenen bu kişinin mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden bahisle faiz ödenmesi gerektiğine karar verilmiştir.

Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 14/05/2011 tarih ve 27934 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 10/02/2011 tarih ve E:2008/58, K:2011/37 sayılı kararında da idarece yapılmış olan vergi tahsilatının fazla veya yersiz olduğu tespit edildikten sonra bu tahsilatın, mükellefler için bir “alacak” haline geldiği, alacak hakkının mülkiyet hakkı kapsamında kişilerin temel haklarından olduğu, kişilerin yanlış veya yersiz vergi tahsilatı nedeni ile belli bir süre mülkiyetlerinde olması gereken bir meblağdan kullanma, tasarruf etme ve harcama şeklinde yararlanma imkanından mahrum kaldığı, bu süre zarfında enflasyon nedeni ile paranın değerinde oluşan aşınma ile mülkiyetin gerçek değeri azaldığı gibi bu mülkiyetin tasarruf veya yatırım aracı olarak getirisinden yararlanmak imkânı da bulunmadığı, bu şekilde kişilerin mülkiyet haklarından mahrum edilerek haksızlığa uğratılmakta olduğu ve bu durumun hukuk devletinde korunması gereken mülkiyet hakkının ihlaline neden olduğu belirtilmiştir.

Uyuşmazlık konusu olayda, davacı şirket tarafından, ihracat nedeniyle döviz olarak elde ettiği hasılatın binde beşinin götürü gider olarak kurum kazancından indirilmesi gerektiği ihtirazi kaydıyla verilen kurumlar vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden verginin iptali ve iadesi istemiyle açılan davanın kabulü ve ödenen tutarın iadesi yolunda verilen karara davalı tarafından yöneltilen temyiz isteminin reddedildiği görülmüştür.

Bu durumda, davacı şirketten haksız yere tahsil edildiği mahkeme kararı ile sabit olan verginin tahsil edildiği tarihten mahkeme kararı uyarınca iade edileceği tarihe kadar geçen süre içinde kullanımından mahrum kalındığı ve davacının bu süre içinde anılan bu tutarın tasarrufundan yoksun bırakıldığı açık olduğundan, dava konusu 684.555,19 TL kurumlar vergisinin tahsil edildiği tarihten iade edildiği tarihe kadar tecil faizi oranında hesaplanacak faiziyle birlikte davacı şirkete iadesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Bu nedenle uyuşmazlık konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Davalı tarafından, ... Vergi Mahkemesi nezdinde açılan davaya ilişkin dava dilekçesinde iadesi talep edilen tutarın tecil faizi ile birlikte iadesi yönünde bir talep yer almaması ve söz konusu mahkeme kararında da tecil faizinin ödenmesi gerektiği yolunda hüküm kurulmaması nedeniyle davacının faiz talebininin yerine getirilmediği iddia edilmiştir. Ancak Anayasa'nın 125. maddesinde yer alan idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğuna ilişkin hüküm uyarınca, kuruluş, görev ve yetkileri bakımından bir kamu idaresi olan vergi dairelerinin hukuka aykırı işlemleri nedeniyle ortaya çıkan zararı tazinim etmelerinin hukuk devleti ilkesinin bir gereği olması, hukuka aykırı işlem nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini amacıyla mükellefler tarafından talep edilen faizin, aslında mükellefin uhdesinde kalması gereken bir meblağın vergi dairesinin haksız işleminden dolayı mükellef tarafından kullanılamaması nedeniyle uğranılan zararın tazmininden kaynaklanması ve bir mübadele aracı olan paranın uzunca bir süre kullanımından yararlanamayan kişinin paranın değeri dikkate alındığında ekonomik olarak önemli zararlara uğrayabilecek olması gibi nedenler göz önüne alındığında, faize ilişkin herhangi bir mahkeme kararına gerek duyulmaksızın davacı şirkete faiz ödenmesi hukuk kurallarının gereği olduğundan, bu iddia yerinde görülmemiştir.

Vergi Mahkemesi bu gerekçeyle dava konusu işlemin iptaline ve davacıya iade edilen tutar üzerinden ödeme tarihinden iade tarihine kadar geçen süre için tecil faizi oranında hesaplanacak faizin davacıya iadesine karar vermiştir.

Davalının istinaf istemini inceleyen ... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E:... , K:... sayılı kararı:

Vergi Dava Dairesi, istinaf istemine konu vergi mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu gerekçesiyle istemi reddetmiştir.

Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin 12/03/2020 tarih ve E:2018/9235, K:2020/1451 sayılı kararı:

Uyuşmazlık konusu olayda, davacı şirket tarafından ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden verginin iptali ve iadesi istemiyle açılan davanın kabulü ve ödenen tutarın iadesi yolunda karar verilmiş ancak dava dilekçesinde faiz talebinde bulunulmasına rağmen bu hususta hüküm kurulmamıştır.

Anılan karara davalı tarafından yöneltilen temyiz istemi Danıştay Dördüncü Dairesince reddedilerek temyize konu karar onanmış; davalı tarafından anılan karara yöneltilen karar düzeltme istemi de reddedilmiştir.

Davacı tarafından dava dilekçesinde talep edilmesine rağmen, kararda yasal faiz konusunda hüküm kurulmadığı ve davacının bu karara karşı temyiz yoluna başvurmadığı dikkate alındığında kesin hüküm nedeniyle faize hükmedilemeyeceğinden, vergi mahkemesi kararına yöneltilen istinaf isteminin reddi yolundaki Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Daire bu gerekçeyle kararı bozmuştur.

... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararı:

İdari yargı, hukuk devletinde hukuka bağlılığı esas olan kamu idaresinin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun, bağımsız yargı yerlerince yargılama yöntemleri kullanılarak denetlenmesinin sağlanması için var olan yargı düzenidir. Bu nedenle idari yargı denetiminin işleyebilmesi, idarenin kamu hukuku alanında faaliyette bulunmasına ve idari nitelikte eylem veya işlem yapmasına bağlıdır. Böyle bir faaliyet olmadan, söz konusu denetimin işletilmesi olanaklı değildir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) işaretli bendinde, dava dilekçelerinin, ortada idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gerekli işlemin olup olmadığı yönünden inceleneceği, 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) işaretli bendinde de böyle bir işlemin bulunmaması halinde, davanın, sonraki yargılama işlemlerine girişilmeksizin reddedileceğinin belirtilmesi bu nedenledir.

Olayda, davacı tarafından, ihtirazi kayıtla verilen 2013 yılına ait kurumlar vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden verginin iptali ve iadesine hükmedilmesi istemiyle açılan davada, verginin tahsil edilmiş olması nedeniyle, tahsil edilen verginin yasal faiziyle birlikte iadesine hükmedilmesi de istenilmiş olmasına rağmen mahkemece bu hususta hüküm kurulmamış ise de esasen, anılan uyuşmazlıkta idari davaya konu edilebilecek olan tarh işleminden başkaca bir işlem bulunmamaktadır. Beyannamenin ihtirazi kayıtla verilmesi sırasında, idarenin ihtirazi kaydı dikkate alıp almayacağının belli olmaması nedeniyle davacı tarafından faiz konusunda herhangi bir talepte bulunulmadığı gibi ihtirazi kaydın dikkate alınmayarak kurumlar vergisi tarh ve tahsil edilmesinden itibaren tarh işleminin iptali istemiyle dava açılıncaya kadar geçen süre içinde de faiz talebiyle ilgili idareye yapılmış bir başvuru ve başvuru hakkında tesis edilmiş olumsuz bir işlem bulunmamaktadır.

Bu nedenle, ihtirazi kaydın kabul edilmemesi suretiyle yapılan tarh işleminin iptali ve tahsil edilen verginin yasal faiziyle birlikte iadesine hükmedilmesi istemiyle açılan davada, yasal faiz verilip verilmeyeceğinin mahkemece incelenmesine olanak bulunmadığından, bu istem hakkında hüküm kurulmaması, faiz isteminin esastan reddedildiği anlamına gelmemektedir.

Zira, tarh işlemi mahkemece iptal edilen verginin daha önceden tahsil edilmiş olması halinde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesi uyarınca iade edilirken, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesine göre tecil faizinin de verilmesi yasal bir zorunluluk olup söz konusu faizin verilmesi için bu konuda mahkemece hüküm kurulmasına da gerek yoktur.

2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi, "İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11'inci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır. " şeklinde düzenlenmiştir.

Olayda, ihtirazi kaydın kabul edilmemesi suretiyle tahakkuk eden verginin kaldırılması talebinin iptal davası, tahsil edilmiş bulunan vergiyle birlikte yasal faiz ödenmesi talebinin de tam yargı davası olduğunun kabul edilmesi halinde anılan davanın sonuçlanmasından sonra davacının 23/01/2017 tarihinde Kızılbey Vergi Dairesine, tahsil edilen verginin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesi uyarınca hesaplanacak faizin ödenmesi talebiyle, 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi kapsamında yaptığı başvurunun ve bu başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemin, ilk davadaki tazmin isteminden gerek talebin konusu, gerekse yasal dayanakları bakımından farklı olması karşısında, bu davanın konusunu oluşturan işlemle ve bu işlemin tesisine neden olan istemle ilgili kesin hüküm bulunduğundan söz edilemez.

Vergi Dava dairesi ilk kararda yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak bu gerekçeyle ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Uyuşmazlık konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :

Davacı şirket tarafından ihtirazi kayıtla verilen 2013 yılına ait kurumlar vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden ve ödenen 684.555,19 TL tutarındaki verginin iadesi istemiyle açılan davada, ... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla uyuşmazlık konusu kurumlar vergisi tahakkukunun kaldırılmasına karar verilmiştir. Anılan karara davalı tarafından yöneltilen temyiz istemi Danıştay Dördüncü Dairesince reddedilerek karar onanmış, davalının karar düzeltme istemi de reddedilmiştir.

... Vergi Mahkemesinin anılan kararına istinaden davacıdan tahsil edilen vergi 12/02/2015 tarihli düzeltme fişi ile iade edilmiştir.

Davacı, iadeye konu tutar için 213 sayılı Kanun'un 112. maddesi gereğince tecil faizi ödenmesi gerektiğinden bahisle 23/01/2017 tarihli dilekçe ile Kızılbey Vergi Dairesi Müdürlüğüne başvurmuştur. Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... tarih ve ... sayılı yazısıyla, ... Vergi Mahkemesi nezdinde açılan davaya ilişkin dava dilekçesinde iadesi talep edilen tutarın tecil faizi ile birlikte iadesi yönünde bir talep yer almadığı ve söz konusu mahkeme kararında da tecil faizinin ödenmesi gerektiği yolunda hüküm kurulmadığından bahisle davacının talebi reddedilmiştir.

Davacı şirket tarafından ihtirazi kayıtla verilen 2013 yılına ait kurumlar vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden ve ödenen 684.555,19 TL tutarındaki verginin mahkeme kararıyla kaldırılmasına istinaden iade edilen tutar üzerinden 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesi uyarınca tahsil tarihinden iade tarihine kadar geçen süre için hesaplanacak yasal faizin ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle iş bu dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin, 15/06/2012 tarih ve 28324 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6322 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik (4) numaralı fıkrasında, fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte 120. madde hükümlerine göre mükellefe red ve iade edileceği hükme bağlanmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. maddesi şu şekildedir:

"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

İş bu dava, ihtirazi kayıtla ödenen verginin mahkeme kararına istinaden faizsiz olarak iade edilmesi üzerine 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. maddesi uyarınca iptal davası üzerine açılan tam yargı davası niteliğindedir.

Mükellefler tarafından yersiz veya fazla olarak ödenen vergilerin iadesinde ilgilinin ödediği paradan mahrum kaldığı süre zarfında, enflasyon nedeniyle paranın değerinde meydana gelen aşınma ve mülkiyetin gerçek değerinde oluşan azalma nedeniyle faiz ödenmesi gerekmektedir.

Bu durum göz önüne alındığında, davacı tarafından mahkeme kararına istinaden tahsil tarihinden iade tarihine kadar geçen süre için hesaplanacak yasal faizin ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali yolunda verilen ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararına yönelik temyiz isteminin REDDİNE,

08/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

X -

KARŞI OY

Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Dördüncü Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.