2021/9749 K. 2021/6445 T. 14.9.2021

11. CD., E. 2021/9749 K. 2021/6445 T. 14.9.2021

T.C. Yargıtay Başkanlığı - 11. Ceza Dairesi
Esas No.: 2021/9749
Karar No.: 2021/6445
Karar tarihi: 14.09.2021
 

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

SUÇLAR : Sahte fatura düzenleme, Anlaşmalı olmayan matbaaya bastırılan faturaları kullanma

Tebligat Kanunu'nun 20 ve 6099 sayılı Kanunla değişik 21, 23 ve özellikle bu Kanunun uygulanmasına dair Yönetmeliğin 30. maddesi uyarınca; adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Gösterilen koşul geçerlilik koşuludur. Anılan kanun ve yönetmelik hükümleri uyarınca beyanda bulunan ilgilinin imzadan imtina hakkı bulunmakta ise de isimden imtina hakkı bulunmamaktadır.

Somut olayda, sanığa gerekçeli kararın tebliğine ilişkin evrakta “muhatap tevziat saatinde adreste bulunmadığından komşusu “D: 6” imzadan imtina edip şifahi beyanına göre çarşıda olduğundan tebliğ evrakı mahalle muhtarına teslim edildi, aynı komşusuna haber verilerek 2 nolu haber kağıdı kapısına yapıştırıldı.” şerhiyle, 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesine göre tebliğe çalışıldığı, ancak tebliğ evrakında bilgisine başvurulan ve haber verilen komşunun ismi tespit ve tevsik edilmeden tebliğ işleminin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu hali ile yapılan tebligatın, 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesi ile Yönetmeliğin 30. maddesi hükümlerine aykırı olduğu anlaşılmakla;

5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 311. maddesi hükmüne göre, eski hale getirme istemiyle birlikte temyiz isteminde bulunulması halinde, inceleme mercisi Yargıtay’ın ilgili dairesi olduğundan, Mahkemenin temyiz isteminin reddine dair 29.06.2016 tarihli ek kararının kaldırılarak, sanığın öğrenme üzerine temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;

A) 2011 ve 2012 takvim yıllarında 'sahte fatura düzenleme' suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz nedenlerinin incelenmesinde;

5237 sayılı TCK‟nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yargılamanın hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen hususların gerekçeli kararda gösterilip tartışılarak değerlendirildiği, fiillerin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, suç vasfının doğru biçimde belirlendiği, cezaların kanuni takdir sınırlarında uygulandığı, incelenen dosyaya göre kurulan hükümlerde bir isabetsizlik bulunmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanığın temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden hükümlerin ONANMASINA,

B)Anlaşmalı olmayan matbaaya bastırılan faturaları kullanma' suçundan kurulan hükme yönelik temyiz nedenlerinin incelenmesine gelince;

213 sayılı VUK’nin 359. maddesindeki suçlara ilişkin olarak Cumhuriyet savcısının dava açması, Kanun gerekçesindeki ifadeyle “vatandaşın mali emniyeti mülahazası ile” vergi idaresinin vereceği mütalaaya bağlandığı gibi anılan Kanun'un 142-147. maddeleri arasında “arama” ve “aramalı inceleme”nin usul ve şartları ayrıntılı bir şekilde hükme bağlanmıştır.

213 sayılı VUK’nin 142. maddesi uyarınca "İhbar veya yapılan incelemeler dolayısıyla, bir mükellefin vergi kaçırdığına delalet eden emareler bulunursa, bu mükellef veya kaçakçılıkla ilgisi görülen diğer şahıslar nezdinde ve bunların üzerinde arama yapılabilir. Aramanın yapılabilmesi için:

a) Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların buna lüzum göstermesi ve gerekçeli bir yazı ile arama kararı vermeye yetkili sulh yargıcından bunu istemesi,

b) Sulh yargıcının istenilen yerlerde arama yapılmasına karar vermesi, şarttır.”

Buna göre, vergi kaçırıldığına delalet eden emarelerin bulunması halinde, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar, arama yapılmasını gerekli kılan bir yazıyla sulh ceza hâkiminden talepte bulunacak, arama kararının verilmesi halinde de, arama işlemi genel kolluk görevlileri tarafından değil, vergi inceleme elemanları gerçekleştirilecektir. VUK’nin 7. maddesine göre genel kolluk, talep üzerine sadece gerekli güvenlik önlemlerinin alınmasını sağlamakla yükümlüdür.

VUK'nin 147. maddesinde, “bu bölümde açıkça yazılı olmayan hallerde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun arama ile ilgili bulunan hükümlerinin uygulanacağının belirtilmesinden maksat, VUK’nin aramaya ilişkin 142-146. maddelerinde açıkça düzenlenen konularda bu hükümlerin, açıkça düzenlenmeyen konularda ise CMK hükümlerinin uygulanmasının sağlanmasıdır.

Ceza muhakemesinde, arama olağan bir koruma tedbiri iken, Vergi Hukuku’nda istisnai, olağandışı bir denetim yoludur. Niteliği itibarıyla adli arama olmasına rağmen, bu aramanın genel suç kolluğu tarafından değil, vergi inceleme elemanlarınca yapılabilmesi, vergi suçlarına ilişkin olarak yapılacak aramanın özelliğidir. Bir araç koruma tedbiri olarak vergi araması, vergi incelemesi denetim yolunun ön basamağıdır. Amaç, vergi kaçırıldığını ortaya çıkaracak ve destekleyecek belge ve kayıtların bulunmasıdır.

Anayasa'ya göre, kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular delil olarak kullanılamaz (m.38/6). CMK uyarınca, yüklenen suç, ancak hukuka uygun şekilde elde edilmiş olan delillerle ispat edilebilir (m. 217/2). Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, reddolunur (m.206/2-a). Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hukuka kesin aykırılık sebebidir (m. 289). Açıklanan pozitif hukuk normları ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun (29.11.2005, 2005/144 Esas, 2005/150 Karar, 17.11.2009, 2009/7-160 Esas, 2009/264 Karar) kararları ile aynı yöndeki Özel Daire Kararları karşısında; “hukuka aykırı biçimde” elde edilen deliller, Türk Ceza Yargılaması Hukuku sisteminde dikkate alınamaz. Bu husus, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan ve Anayasamıza da eklenen (m. 36) adil yargılanma hakkının da gereğidir.

Yukarıda yer verilen Anayasa ve Kanun hükümleri ile 213 sayılı VUK’nin 142 ve devamı maddeleri hükümleri karşısında somut olay değerlendirildiğinde; sanık hakkında düzenlenen vergi tekniği ve suçu raporlarında, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından ' ... Soğanlık Orta Mah. Fatih Cd. No:8-A' adresinde yapılan aramada ele geçtiği belirtilen, üzerinde sanığın kimlik bilgileri ve mükellefiyetine ait vergi kimlik numarasını içeren suça konu '15.08.2011 ve 30.08.2011' tarihli iki adet faturaya ait alt nüshaların ne şekilde ele geçtiğinin dosya kapsamından anlaşılamaması karşısında;

1)Suça konu belgelerin ele geçmesine konu soruşturmaya ve yapılan aramaya dair arama kararı, arama tutanakları ve ilgili belgelerin tespit edilmesi ve onaylı örneklerinin dosya içerisine alınması,

2)Suça konu belge asılları temin edildikten sonra sanığa gösterilerek bu belgeleri kendisinin düzenleyip düzenlemediğinin sorulması,

3)Suça konu faturaları kullanan şirket yetkilileri tanık olarak dinlenilerek sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıklarının, sanığı tanıyıp tanımadıklarının, faturaların verilmesinde sanığın iştirakinin olup olmadığının sorulması,

Sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması yasaya aykırı,

4)Kabule göre de; 5237 sayılı TCK'nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 14.09.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.