2021/977 K. 2022/1333 T. 26.10.2022

VDDK., E. 2021/977 K. 2022/1333 T. 26.10.2022

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2021/977
Karar No.: 2022/1333
Karar tarihi: 26.10.2022
 

T.C.

D A N I Ş T A Y

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2021/977

Karar No : 2022/1333

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı …

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Kuyumculuk Turizm Otomotiv Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi

İSTEMİN KONUSU : ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem:

Motorlu araç alım satımıyla uğraşan davacının 2012 yılı hesap ve işlemlerinin incelenmesi neticesinde düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca yurt dışından ithal ettiği iki adet araç ve ithalatçılardan temin ettiği sekiz adet aracın satış bedellerinin araçlara ilişkin ithalat beyannamelerinde yer alan tutarlardan düşük gösterildiğinden bahisle 2012 yılının Ocak ilâ Mart dönemlerine ilişkin re'sen tarh edilen özel tüketim vergileri ile vergilerin bir katı tutarında kesilen ve tekerrür hükmü uygulanmak suretiyle arttırılan vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.

... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:

Özel tüketim vergileri ile vergilerin bir katı tutarında kesilen vergi ziyaı cezaları yönünden yapılan inceleme:

İthal edilen otomobillerin ithalde ödenen bedellerden daha düşük fiyatlara nihai tüketicilere satılması ticari icaplara uygun bir durum değildir. Kâr amacı güden davacı bu şekilde satış yapmasının nedenini izah edememiş olup nihai alıcılar nezdinde bu yönde bir tespite de gerek bulunmamaktadır.

Anılan nedenle davacının sattığı araçlar ile ilgili olarak ithaldeki katma değer vergisi matrahları dikkate alınarak re'sen tarh edilen özel tüketim vergileri ile vergilerin bir katı tutarında kesilen vergi ziyaı cezalarında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Vergi ziyaı cezalarının tekerrür hükmü uygulanmak suretiyle arttırılan kısmı yönünden yapılan inceleme:

Tekerrürün dayanağı idarece ortaya konulamadığından vergi ziyaı cezalarının tekerrür nedeni ile artırılan kısmında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Karar sonucu:

Mahkeme bu gerekçeyle özel tüketim vergileri ile vergilerin bir katı tutarında kesilen vergi ziyaı cezaları yönünden davayı reddetmiş, vergi ziyaı cezasının bir katı aşan kısmını ise kaldırmıştır.

Tarafların temyiz istemini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesinin 24/02/2020 tarih ve E:2016/3198, K:2020/1716 sayılı kararı:

Vergi ziyaı cezalarının tekerrür hükmü uygulanmak suretiyle arttırılan kısmı yönünden yapılan inceleme:

Mahkeme kararının davaya konu vergi ziyaı cezalarının tekerrür hükmü uygulanarak artırılan kısmının kaldırılmasına dair hüküm fıkrasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Özel tüketim vergileri ile vergilerin bir katı tutarında kesilen vergi ziyaı cezaları yönünden yapılan inceleme:

Uyuşmazlığın çözümü ithalatçı/bayi konumundaki davacı tarafından 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu'na ekli (II) sayılı listedeki malların satış faturalarında gösterilen bedellerin ithalattaki katma değer vergisi matrahından düşük olduğunun tespit edilmesi durumunda söz konusu matrah esas alınarak re'sen özel tüketim vergisi tarh edilip edilemeyeceği, diğer bir ifadeyle asgari vergi uygulaması yapılıp yapılamayacağının saptanmasına bağlı olup anılan saptamanın yapılabilmesi olayda uygulanacak mevzuat hükümlerinin doğru olarak belirlenmesini gerektirmektedir.

Konunun üç döneme ayrılarak incelenmesi zorunludur:

(II) sayılı listedeki mallar bakımından asgari vergi uygulaması 4760 sayılı Kanun'un 12. maddesinin birinci fıkrasına 5766 sayılı Kanun'un 19. maddesinin (d) fıkrasıyla eklenen paragrafla getirilmiş olup ilk dönem söz konusu hükmün yürürlüğe girdiği 01/07/2008 tarihinden öncesini kapsamaktadır. Anılan dönemde konuya ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığından özel tüketim vergisi genel hükümlere göre ithalatçı/bayiler tarafından yapılan satış bedeli üzerinden hesaplanacaktır. Söz konusu bedelin, ithalattaki katma değer vergisi matrahı veya alış bedelinden düşük olması da vergilendirmeyi etkilemeyecektir. Bir başka ifadeyle bu dönemde hem ithalatçılar hem de bayiler bakımından ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahı esas alınmak suretiyle asgari vergi uygulamasına gidilemeyecektir. Aksi yönde alıcı ifadesi ya da satış bedelinin doğru olmadığı hususunda somut tespit bulunması durumunda söz konusu tespitlere göre vergilendirme yapılacağı tabiidir.

4760 sayılı Kanun'un 12. maddenin birinci fıkrasına eklenen paragrafın yürürlüğe girdiği 01/07/2008 tarihi ile anılan paragrafın 6487 sayılı Kanun'un 28. maddesiyle değiştirilen halinin yürürlüğe girdiği 11/06/2013 tarihleri arasını kapsamına alan ikinci dönemde asgari vergi uygulamasına geçilmiştir. Buna göre araçlardan alınacak vergi mükellefin bu malı alış bedeli üzerinden, malın tabi olduğu orana göre hesaplanan vergi tutarından az olamayacak; ithalatçıların alış bedeli olarak da, ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahı esas alınacaktır. Bu dönemde, genel kural yine ithalatçı/bayiler tarafından yapılan satış bedeli üzerinden özel tüketim vergisi hesaplanması olmakla birlikte öngörülen şekilde hesaplanan vergi tutarının ithalatçı/bayilerin alış bedeli üzerinden hesaplanacak vergiden az olması durumunda alış bedeli (ithalatçılar için bu bedel ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahıdır) üzerinden vergilendirme yapılacaktır. Söz konusu dönem bakımından önem arz eden husus ithalatçılar yönünden alış bedeli olarak getirilen ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahının bayiler bakımından esas alınamayacak olmasıdır. Aksi yönde alıcı ifadesi ya da alış/satış bedellerinin doğru olmadığı hususunda başkaca somut bir tespit bulunması durumunda bu dönemde de tespit edilen bedel üzerinden vergilendirme yapılacağı açıktır.

Anılan Kanun'un 12. maddesinin birinci fıkrasına eklenen paragrafın 6487 sayılı Kanun'un 28. maddesiyle değiştirilen halinin yürürlüğe girdiği 11/06/2013 tarihinden sonrasını kapsayan üçüncü dönemde (II) sayılı listedeki mallardan alınacak vergi, mükellefin bu malı alış bedeli ile her hâlükârda bu malların imalatçısının satış bedeli veya ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahı üzerinden malın tabi olduğu orana göre hesaplanan vergi tutarından az olamayacaktır. Söz konusu dönemde ithalatçılar ve bayiler bakımından herhangi bir ayrım yapılmaksızın araçların satış bedeli, imalatçıların satış bedeli veya ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahı üzerinden malın tabi olduğu orana göre hesaplanan vergi tutarından en yüksek olanı üzerinden vergilendirme yapılması esası getirilmiştir. Diğer bir anlatımla maddede sayılan diğer bedellerden yüksek olması durumunda ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahı hem bayiler hem de ithalatçılar bakımından vergilendirmeye esas alınabilecektir.

Olayda, 2012 yılında satışı gerçekleştirilen araçlar nedeniyle yapılan dava konusu cezalı tarhiyat ikinci dönem kapsamına girmekte olup söz konusu dönemde ithalatçılar yönünden alış bedeli olarak getirilen ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahının davacı tarafından ithalatçı sıfatıyla satışı gerçekleştirilen iki adet araç bakımından esas alınabileceği, bayi sıfatıyla satışı gerçekleştirilen sekiz adet araç bakımından ise esas alınamayacağı açıktır. Anılan araçlar bakımından dosyada aksi yönde alıcı ifadesi ya da alış/satış bedelinin doğru olmadığı hususunda başkaca somut bir tespit de bulunmamaktadır. Ayrıca, ithalatta hesaplanan katma değer vergisi matrahının bayiler bakımından da esas alınabilmesine imkan tanıyan ve vergilendirme döneminde yürürlükte olmayan 4760 sayılı Kanun'un 12. maddesinin birinci fıkrasına 5766 sayılı Kanun'un 19. maddesinin (d) fıkrasıyla eklenen paragrafın 6487 sayılı Kanun'un 28. maddesiyle değişik halinin olayda uygulanma imkanının bulunmadığı da izahtan varestedir.

Bu durumda mahkeme kararının davacı tarafından ithalatçı sıfatıyla satışı gerçekleştiren iki adet araç bakımından davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Öte yandan anılan gerekçeyle vergi ziyaı cezalı özel tüketim vergisi tarhiyatının ithalatçı firmadan satın alınan sekiz adet araca isabet eden kısmının kaldırılması gerekirken 4760 sayılı Kanun'un 12. maddesinin birinci fıkrasına eklenen paragrafın olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinin yanlış yorumlanması suretiyle verilen kararın bu kısım yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Karar sonucu:

Daire bu gerekçeyle temyize konu kararın davacı tarafından ithalatçı sıfatıyla satışı gerçekleştirilen iki adet araç bakımından davanın reddine ilişkin hüküm fıkrası ile vergi ziyaı cezalarının tekerrür hükmü uygulanarak artırılan kısmının kaldırılmasına dair hüküm fıkrasını onamış, davacının ithalatçı olmadığı sekiz araç yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasını bozmuş; davalının karar düzeltme istemini ise reddetmiştir.

... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:

Mahkeme kesinleşen hüküm fıkralarını dikkate almaksızın ilk kararında yer alan aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Vergi ziyaı cezasının tekerrür hükmü uygulanarak artırılan kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek ısrar kararının davanın kabulüne ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ: Kesinleşen hüküm fıkrasına yöneltilen davalının temyiz isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Vergi mahkemesince verilen kararın vergi ziyaı cezasının tekerrür hükmü uygulanarak artırılan kısmının kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrasına davalının yönelttiği temyiz ve karar düzeltme istemleri Danıştay Yedinci Dairesince reddedildiğinden kararın belirtilen hüküm fıkrası kesinleşmiştir.

Vergi mahkemesince verilen kararın vergi ziyaı cezalı özel tüketim vergisi tarhiyatının davacının ithalatçı firmadan satın aldığı sekiz adet araca isabet eden kısmına dair hüküm fıkrasının bozulmasından sonra verilen ısrar kararının varlığı mahkeme kararının tekerrüre ilişkin kesinleşen hüküm fıkrasının yeniden temyizen incelenmesini olanaklı kılmayacağından davalının kararın sözü edilen hüküm fıkrasına yönelttiği temyiz iddialarının incelenmesi mümkün bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

Davalının temyiz isteminin İNCELENMEKSİZİN REDDİNE,

2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.