2022/579 K. 2022/640 T. 8.6.2022

VDDK., E. 2022/579 K. 2022/640 T. 8.6.2022

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2022/579
Karar No.: 2022/640
Karar tarihi: 08.06.2022
 

T.C.

D A N I Ş T A Y

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2022/579

Karar No : 2022/640

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ...Vergi Dairesi Başkanlığı - ...

(...Vergi Dairesi Müdürlüğü)

VEKİLİ : Av. ...

KARŞI TARAF (DAVACI) : ...İnşaat Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi

İSTEMİN KONUSU : ...Bölge İdare Mahkemesi .... Vergi Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Davacı adına, 2011 yılının Şubat, Mayıs, Ağustos ve Aralık dönemleri için re'sen salınan katma değer vergileri ile vergilerin bir katı tutarında kesilen vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.

...Vergi Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararı:

Vergi mahkemesi işin esasını inceleyerek vergi ve cezaları kaldırmıştır.

Davalının istinaf istemini inceleyen ...Bölge İdare Mahkemesi .... Vergi Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararı:

Vergi Dava Dairesince, Vergi Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiş ve istinaf istemi, kararın gerekçesi değiştirilerek reddedilmiştir.

Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesinin 25/11/2021 tarih ve E:2019/971, K:2021/5623 sayılı kararı:

2577 sayılı Kanun'un ilgili kuralları uyarınca yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulması durumunda istinaf başvurusunun reddine; hukuka uygun bulmaması durumunda ise istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak işin esası hakkında yeniden bir karar verecek olan bölge idare mahkemelerince, istinaf incelemesine konu kararda sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemekle birlikte gerekçesinin hukuka uygun bulunmadığı hallerde, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek istinaf isteminin reddine karar verilemeyeceğinden, Vergi Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun, kararın gerekçesi değiştirilerek reddi yolundaki Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerekmektedir.

Daire bu gerekçeyle kararı bozmuştur.

...Bölge İdare Mahkemesi .... Vergi Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı ısrar kararı:

Bölge İdare Mahkemesince, gerekçesi değiştirilmekle birlikte ilk derece mahkemesiyle aynı sonuca varılan istinaf yargılamalarında verilen ve esasen istinaf isteminin reddi sonucunu doğuran "istinaf isteminin gerekçeli reddine" dair kararların dayanağının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin (3) numaralı fıkrası olduğu; Kanun'un 45. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer verilen kuralın, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonrasında varılan sonuç (bağlayıcı hüküm fıkrası) hukuka uygun görülmekle birlikte gerekçede hukuka uygunluk görülmeyen istinaf yargılamalarında verilecek kararın usulünü de belirlediğinin kabulü halinde, bölge idare mahkemesinin, ilk derece mahkemesi kararının bağlayıcı hüküm fıkrasını değiştiren ve değiştirmeyen kararlarının verilme usulüne aynı fıkra hükmünün dayanak alınmasını gerektireceği gibi ilk derece mahkemesince aleyhine hüküm verilen tarafın istinaf başvurusu haklı bulunarak kabul edilmek suretiyle mahkeme kararı kaldırılırken yeniden istinaf istemi haklı bulunarak kabul edilen tarafın aleyhine hüküm kurulması çelişkisini de doğuracaktır.

Bunun yanı sıra, ilk derece Mahkemesi kararının hukuken ortadan kaldırılmasını ve uyuşmazlığı nihai olarak sonlandıran yeni bir karar verilmesini gerektireceği dikkate alındığında vekille takip edilen işlerde bozma kararına uygun karar verilmesi, sonradan istinaf dairesince lehine karar verilen taraf vekili için ve istinaf kanun yoluna başvuran taraf aleyhine sonuç doğuracak şekilde yeniden ve güncel vekalet ücretine hükmedilerek aleyhe bozma/hüküm verme yasağına ve usule aykırı karar verilmesi sonucunu doğuracaktır.

Bozma kararına uygun karar verilmesinin doğuracağı bir diğer sakınca da tarh işlemlerine karşı açılan davalarda davanın kısmen veya tamamen reddine karar verilmesi durumunda, yargı organı kararının tebliği tarihine kadar hesaplanan gecikme faizinin, hesaplanacağı sürenin tespitinde ortaya çıkacaktır. Zira istinaf dairesince, bozma kararı sonrasında bir yandan davacı istinaf istemi kabul edilmek suretiyle aleyhe Mahkeme kararı ortadan kaldırılırken bir yandan yeniden nihai olarak davanın reddine karar verilmek suretiyle kanun yoluna başvuran davacı aleyhine daha uzun bir süre gecikme faizi hesaplanması sonucunu doğuracak şekilde hüküm kurulması gerekecektir.

Vergi Dava Dairesi, bu gerekçeyle ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Dava konusu vergi ve cezaların hukuka uygun olduğu belirtilerek verilen kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...DÜŞÜNCESİ: Dava, temsilcisi olmayan şahıs tarafından imzalanan dava dilekçesiyle ... İnşaat Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi adına açılmıştır.

2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) işaretli bendinde, aynı Kanun'un 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c) işaretli bendinde yazılı hallerde ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "Vekâlet İlişkileri" başlıklı bölümünde yer alan 502 ve devamı maddelerinde vekalet sözleşmesine yönelik düzenlemelere yer verilmiştir. Anılan maddelerde, vekalet sözleşmelerine yönelik mutlak bir şekil şartı öngörülmemiştir.

Dava dilekçesini imzalayan şahsın, davacı şirketin temsilcisi olarak kabulüne imkan bulunmamaktadır. Ancak adı geçen şahıs dava dilekçesini imzalayarak davacı şirket ile vekalet ilişkisinin varlığını bir anlamda ortaya koymuştur.

Dava ehliyeti bulunan herkesin, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil aracılığıyla açabileceği ve takip edebileceği açıktır. Ancak ehliyetli olan şahıs tarafından tayin edilen vekilin avukat olması gerekmektedir.

Bu durumda davacı şirket tarafından yetkili organları vasıtasıyla bizzat veya tayin ettiği avukat olan vekili tarafından imzalanan dilekçeyle dava açılmak üzere 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) işaretli bendi uyarınca dilekçenin reddine karar verilmesi gerekirken, davayı işin esasına girmek suretiyle sonuçlandıran Mahkeme kararına yöneltilen istinaf başvurusunun reddi yolundaki ısrar kararının bu nedenle bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY:

... İnşaat Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi adına tarh edilen vergi ve kesilen cezalara ilişkin ihbarnameler tebliğ alındısında şirketin kanuni temsilcisi olduğu belirtilen ...'ın adresinde 15/06/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

Bunun üzerine ..., ... İnşaat Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi adına imzaladığı dava dilekçesine, şirketi temsile yetkili olduğunu gösteren 07/10/2011 tarihli imza sirkülerini de ekleyerek 11/07/2017 tarihinde işbu davayı açmıştır.

13/11/2013 ve 04/02/2015 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilen hususlar dikkate alındığında, 27/05/2013 tarihli yönetim kurulu kararıyla ...’a ait şirket pay ve hisselerin devredilmek suretiyle şirketin tek pay sahibinin ... olduğu, 03/09/2013 tarihli genel kurul kararıyla her türlü temsil ve ilzama yetkili olmak üzere ...’nin yönetim kuruluna tek başına seçildiği, bu suretle ...’ın kanuni temsilcilik görevinin sona erdiği, 15/11/2013 tarihli yönetim kurulu kararı ile 16/01/2015 tarihli genel kurul ve yönetim kurulu kararlarıyla ...’ye ait şirket pay ve hisselerinin ...’a devredildiği ve bu hususun şirketin pay defterine işlendiği, şirketi her türlü temsil ve ilzama yetkili olmak üzere ...’ın yönetim kurulu başkanı seçildiği ve bu suretle ...’nin kanuni temsilcilik görevinin sona erdiği anlaşılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun “Dilekçeler üzerine ilk inceleme” başlıklı 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c) işaretli bendinde, dava dilekçelerinin ehliyet yönünden inceleneceği; (6) numaralı fıkrasında, maddede sayılan hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı belirtilmiştir. Kanun'un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) işaretli bendinde ise 14. maddenin (3) numaralı fıkrasının (c) işaretli bendinde yazılı hususta kanuna aykırılık görülürse davanın reddedileceği hükme bağlanmıştır.

2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) işaretli bendinde, iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

Aynı Kanun'un Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun uygulanacağı halleri düzenleyen 31. maddesinde, 2577 sayılı Kanun'da hüküm bulunmaması durumunda hakkında Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun uygulanacağı belirtilen haller arasında "ehliyet" de sayılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Taraf ehliyeti" başlıklı 50. maddesinde, medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu; "Dava ehliyeti" başlıklı 51. maddesinde dava ehliyetinin, medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği düzenlenmiştir. Aynı Kanun'un "Dava takip yetkisi" başlıklı 53. maddesinde ise dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisi olarak tanımlanmış ve bu yetkinin, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edileceği düzenlenmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun tüzel kişilerle ilgili ikinci kısmının "Hak Ehliyeti" başlıklı 48. maddesinde, tüzel kişilerin, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehil oldukları belirtilmiştir. Aynı Kanun'un 49. maddesinde, tüzel kişilerin, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyetini kazanacağı açıklanmıştır. Anılan Kanun'un 50. maddesinde ise, tüzel kişinin iradesinin, organları aracılığıyla açıklanacağı, organların, hukuki işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokacağı, organların, kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumlu oldukları belirtilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 94. maddesinde de tebliğin mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı, tüzel kişilere yapılacak tebliğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine yapılacağı, tüzel kişilerin müteaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılmasının yeterli olacağı kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

İdari yargılama hukukunda objektif ehliyet, bir davada davacı ve davalı olabilme ve davayı takip ehliyeti olarak ifade edilmekte ve İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesindeki atıf nedeniyle bu hususta 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uygulanmaktadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda taraf ehliyeti, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'ndaki medeni haklardan yararlanma ehliyeti olan hak ehliyetine, dava ehliyeti ise medeni hakları kullanma ehliyetine yani fiil ehliyetine karşılık gelmektedir. Medeni yargılama usulünde hem taraf ehliyeti hem de dava ehliyeti dava şartıdır ve yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınır. İdari yargıda da tarafların bizzat davacı ya da davalı olabilmesi öncelikle taraf ehliyeti ve dava ehliyetine sahip olmasına bağlıdır.

Ticaret şirketleri kendisini oluşturan şahıslardan ayrı ve bağımsız bir tüzel kişiliği haiz olup mevzuatın öngördüğü şekilde kurulmalarıyla hak ehliyetine ve mevzuatın öngördüğü organlara sahip olmalarıyla birlikte fiil ehliyetine sahip olurlar.

Gerçek kişiler gibi doğal bir iradeye sahip olmayan tüzel kişiler, hak edinip borç altına girebilmek için iradelerini sahip olduğu organları aracılığıyla açıklarlar. Ancak tüzel kişinin iradesinin hukuk düzeninde varlık kazanabilmesi bu iradeyi yansıtan organların temsile yetkili olmasını gerektirmektedir.

İdari yargılama hukukunda ehliyet, kişinin medeni hakları kullanabilme yeteneği yanında, idari dava açmakta menfaati olmasını, yani iptali istenilen idari işlemle, meşru, güncel ve doğrudan bir menfaatinin ihlal edilmiş bulunmasını da ifade etmektedir.

"Maddi olay" başlığı altında da belirtildiği üzere şirket adına tarh edilen vergi ve kesilen cezalara ilişkin düzenlenen ihbarnamelerin, Vergi Usul Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca yetkili kanuni temsilciye tebliğ edilmesi gerekirken, kanuni temsilcilik görevi sona ermiş olan ...'a tebliğ edildiği görülmektedir.

Bu durumda, ...'ın, kendisine tebligat yapılmış olması nedeniyle menfaatinin ihlal edildiğinden söz edilemeyecektir. Öte yandan, anılan şahsın davanın açıldığı tarih itibarıyla ve yargılama süreci boyunca şirketi temsile yetkili olmadığı hususunda da herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.

Usule uygun şekilde tebliğ edilmeyen ihbarname içeriği vergi ve cezaların hem anılan şirket hem de tebligat yapılan eski kanuni temsilci yönünden hukuki sonuç doğurmayacağı da tabiidir.

Belirtilen nedenlerle, şirketi temsile yetkili olmayan kişi tarafından şirket adına açılan davanın ehliyet yönünden reddedilmesi gerekirken dava konusu vergi ve cezaların hukuka uygunluğu incelenerek verilen Mahkeme kararına yöneltilen istinaf başvurusunun reddi yolundaki ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,

2- ...Bölge İdare Mahkemesi .... Vergi Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,

3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, 08/06/2022 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

X -

KARŞI OY

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, idari davaların, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı, (2) numaralı fıkrasının (a) işaretli bendinde, tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adresleri ile gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaralarının dilekçelerde gösterileceği, 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (g) işaretli bendinde, dilekçelerin 3 ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönünden inceleneceği, 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) işaretli bendinde ise Kanun'un 14. maddesinin (3/g) bendinde yazılı halde otuz gün içinde 3 ve 5. maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak yahut ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dava dilekçesinin reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.

Değinilen düzenlemelerde, dava açma ehliyetini haiz tüzel kişilerin yetkisiz temsilcileri tarafından imzalanmış dava dilekçeleri hakkında ne şekilde karar verileceği gösterilmemiş ise de "avukat olmayan vekil" ifadesinin, tüzel kişilerin temsilcilerini de kapsadığı açıktır.

"Maddi olay" başlığında da belirtildiği üzere dava açma ehliyeti olan şirket adına, temsil yetkisi sona eren şahıs tarafından açılan dava dilekçesinin, 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) işaretli bendi uyarınca, davacı şirketi temsile yetkili kişilerce veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek verilen karara yöneltilen istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararın bu nedenle bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.