2022/607 K. 2022/1387 T. 16.11.2022

VDDK., E. 2022/607 K. 2022/1387 T. 16.11.2022

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2022/607
Karar No.: 2022/1387
Karar tarihi: 16.11.2022
 

T.C.

D A N I Ş T A Y

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2022/607

Karar No : 2022/1387

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı

(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … İnşaat Taahhüt Gıda ve Madencilik Sanayi Ticaret Limited Şirketi

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Davacının 28/11/2014 tarihli borç döküm listesiyle öğrendiğini belirttiği 2002, 2006, 2007, 2012 yıllarına ilişkin muhtelif vergi, ceza, gecikme faizi ve gecikme zammının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.

... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:

Davanın konusu vergi borcuna yönelik olduğundan davalı idarenin davanın süresinde açılmadığına yönelik itirazı yerinde görülmemiştir.

Olayda, davaya konu borç sorgulama işleminin dayanağı 2007 yılının Ocak ila Eylül dönemleri ile aynı yılın Ocak-Aralık ve 2012 yılına ait borca ilişkin ihbarnameler davacının ikametgâh adresinde tebliğe çalışılmış, davacının imzadan imtina etmesi nedeniyle 21/12/2012 tarihinde muhtara tebliğ edilmiş ve bir nüshası da davacının önüne bırakılarak tutanak düzenlenmiştir.

Bu durumda, usulüne uygun tebliğ edildiği halde ödenmeyen ve dava da açılmayan söz konusu borçta hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Davalı idarece, 2002 yılının Haziran dönemi ile 2007 yılının Ocak-Mart ila Ekim-Aralık dönemlerine ait borca ilişkin ihbarname ve tebliğ alındısı ibraz edilmemiştir. Bu durumda borcun usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği anlaşılamadığından değinilen kısımda hukuka uygunluk görülmemiştir.

Diğer taraftan, mahkeme kararıyla kaldırılan 2006 yılına ilişkin vergi borcunda da hukuki isabet görülmemiştir.

Vergi Mahkemesi bu gerekçeyle borç döküm listesiyle öğrenildiği belirtilen 2002 yılına ait ceza, 2006 yılına ait vergi, ceza ve gecikme zammı ile 2007 yılının Ocak-Mart ila Ekim-Aralık dönemlerine ait gecikme zammını kaldırmış, 2007 yılının Ocak ila Eylül dönemleri ile aynı yılın Ocak-Aralık ve 2012 yılına ait vergi, ceza, gecikme faizi ve gecikme zammı yönünden davayı reddetmiştir.

Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesinin 19/12/2019 tarih ve E:2016/11358, K:2019/7290 sayılı kararı:

Borç döküm listeleri, mükelleflerin fiziksel yahut elektronik ortamdaki talepleri üzerine vergi dairelerince hazırlanarak mükellefe verilen, güncel borç durumunu gösteren dökümlerdir. Vergilendirme açısından hüküm ifade eden bir vesika yahut yazı niteliği taşımaması sebebiyle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 93. maddesi kapsamında bir "vergi vesikası" olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.

Bilgilendirme amacı taşıyan bir dökümün aynı zamanda bazı durumlarda haberdar etme niteliği de taşıyabileceği açıktır. Borç döküm listesini alan bir kişiye, içeriği vergi ve cezalara karşı açacağı davada, döküm içeriği vergi ve cezalara ilişkin düzenlenen vergi vesikalarının (ihbarnamelerin, ödeme emirlerinin) 213 sayılı Kanun'da öngörülen tebligat esaslarına uygun olarak tebliğ edilip edilmediğinin irdelenmesine imkan tanınması mahkemeye erişim hakkının bir gereğidir.

Borç döküm listesinin 213 sayılı Kanun kapsamında bir vergi vesikası olmaması sebebiyle, borç döküm listesiyle öğrenilen vergi ve cezalara karşı açılacak davaların 2577 sayılı Kanun hükümleri uyarınca vergi ve cezaların öğrenildiği borç döküm listesinin temin edilmesinden itibaren genel dava süresi içinde açılması gerekmektedir.

Olayda, dava dilekçesine ekli borç sorgu dökümünün 28/11/2014 tarihli olduğu, yargılama esnasında Mahkemece verilen ara kararla taraflardan, borç döküm çıktısının hangi tarihte tebliğ edildiğinin sorulması üzerine davalı idarece, borç döküm çıktısının yapılandırma işlemine yönelik olarak başvuru sahiplerine verildiği, ayrıca tebliğ edilmediği, davacı tarafından ise borçlardan 14/12/2014 tarihinde haberdar olunduğu belirtilmiştir.

Bu durumda, tarafların ara karara cevapları ile davacı tarafından dava dilekçesi ekine 28/11/2014 tarihli borç dökümü çıktısının eklendiği maddi gerçeği göz önüne alındığında, davacının borç döküm listesi içeriği vergilerden haberdar olma tarihinin borç döküm listesi üzerinde yazılı 28/11/2014 olarak kabulüyle yasal dava açma süresi geçtikten sonra 09/01/2015 tarihinde açılan davanın süre aşımı yönünden reddi gerekmekte iken işin esası incelenmek suretiyle verilen Mahkeme kararının davanın kabulü yolundaki hüküm fıkrasının bozulması gerekmiştir.

Daire, bu gerekçeyle kararın, 2002 yılına ait ceza, 2006 yılına ait vergi, ceza ve gecikme zammı ile 2007 yılının Ocak-Mart ila Ekim-Aralık dönemlerine ait gecikme zammını kaldırılması yolundaki hüküm fıkrasını bozmuş; davacının karar düzeltme istemini reddetmiştir.

... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:

Borç döküm listesiyle öğrenilen vergi ve cezalara karşı açılacak davalarda, dava açma süresinin hesabında borç döküm listesinin temin edildiği tarih değil, vergilendirmeye ilişkin vesikaların tebliğ edilmesine dair tarihin dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle ihbarnamelerin tebliğ edildiğini gösteren evrakların ayrı ayrı irdelenmesi sonucunda davalı idarenin davanın süresinde açılmadığına yönelik itirazı yerinde görülmemiştir.

Olayda, davaya konu borç döküm listesinde yer alan vergi ve cezaların dayanağı olan ve ihbarname ve tebliğ alındıları dava dosyasına ibraz edilemeyen 2007 yılının Ocak-Mart ila Ekim-Aralık dönemlerine ait geçici vergilerin (1086 vergi kodlu gecikme zamları) usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği davalı idarece ispatlanamadığından, söz konusu amme borçlarında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, 2002 yılının Haziran dönemine ait ceza ile 2006 yılına ilişkin vergi ve cezalara (3073 kodlu usulsüzlük cezaları, 1086 vergi kodlu gecikme zammı, 0010 vergi kodlu kurumlar vergisi) ilişkin amme borçlarının dayanağı ihbarnamelerin ara kararıyla davalı idareden istenildiği halde, 2002 yılının Haziran dönemine ilişkin ihbarname ve tebliğ alındısının ibraz edilemediği görülmekle usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği davalı idarece ispatlanamamıştır.

Ayrıca Mahkeme kararları ile dayanağı ihbarnamelerin iptal edildiği anlaşılan 2006 yılına ilişkin vergi ve cezalarda da (3073 kodlu usulsüzlük cezaları, 1086 vergi kodlu gecikme zammı, 0010 vergi kodlu kurumlar vergisi) hukuki isabet görülmemiştir.

Vergi Mahkemesi ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak bu gerekçeyle bozulan hüküm fıkrası yönünden ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Israr kararının hukuka aykırı olduğu belirtilerek bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'iN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin ısrar hükmü yönünden reddi ile Mahkeme kararının diğer yönlerden temyizen incelenmesi için dosyanın Danıştay Üçüncü Dairesine gönderilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

İLGİLİ MEVZUAT:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) işaretli bendinde; idari davaların idari işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı belirtilmiştir. Kanun'un 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise dilekçelerin, görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet, 2577 sayılı Kanun'un 3 ve 5. maddelerine uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği hükme bağlanmıştır.

Anılan Kanun'un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) işaretli bendinde de dilekçelerde, aynı Kanun'un 14. maddenin 3/c (ehliyet), 3/d (idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlemin olup olmadığı) ve 3/e (süre aşımı) bentlerinde yazılı hallerin bulunması halinde davanın reddine karar verileceğine yer verilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 377. maddesinin birinci fıkrasında, mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri düzenlenmiştir. Kanun'un 378. maddesinde ise, vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödeme yapılmış veya ödemeyi yapan taraftan verginin kesilmiş olması gerektiği belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

i. Dava konusu edilen işlemin, 2577 sayılı Kanun'un 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) işaretli bendi uyarınca idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem niteliğinde olup olmadığı yönünden hukuki değerlendirme:

Davacı tarafından borç döküm listesi ile öğrenilmiş olan vergi ve cezalar ile bunlara bağlı olarak hesaplanan fer'iler dava konusu edilmiştir. Dava dilekçesinde borç döküm listesinin iptali istenilmemiştir. Vergi uyuşmazlığından doğan idari davanın konusu belirlenirken, 2577 sayılı Kanun'un 63. maddesi uyarınca 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun kaldırılan hükümleri arasında yer verilmeyip hukuki varlığı korunan ve bu konuda özel hüküm niteliği taşıyan 213 sayılı Kanun'un 377 ve 378. maddelerinin de dikkate alınması gerekir. Dava konusu vergi ve cezaların 213 sayılı Kanun'un anılan kuralları uyarınca idari davanın konusunu oluşturabileceğinde duraksama bulunmamaktadır.

Kurul Üyeleri …, …, …, …, … bu görüşe aşağıdaki gerekçeyle katılmamışlardır:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14. maddesinde dava dilekçelerinin kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı yönünden inceleneceği, Kanun'un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) işaretli bendinde dava konusu edilebilecek bir işlem bulunmadığı takdirde davanın reddedileceği hüküm altına alınmıştır.

Vergi mahkemesinde dava açmaya yetkili olanları belirleyen 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 377. maddesinin birinci fıkrasında, mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri belirtilmiştir. Anılan Kanun'un 378. maddesinde de vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödeme yapılmış veya ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği belirtilmiştir.

2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinde öngörülen idari davalara konu edilebilecek idari işlemler, idari makamlar tarafından bir kamu hizmetini yürütmek üzere kendilerine tanınan kamu gücü kullanılarak ve idarenin tek yanlı iradesiyle tesis edilen, kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte olup ilgililerin menfaatini etkileyen hukuksal işlemlerdir.

Vergi mahkemelerinde dava konusu edilebilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlemler, tesis sebepleri, şekli, doğuracağı hukuki sonuçları vergi kanunlarıyla belirlenmiş vergi tarhiyatına, ceza kesilmesine ve vergi tevkifatına ilişkin işlemler ile düzeltme işlemleri, düzeltme ve şikayet başvurularının reddine ilişkin işlemler, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un uygulanmasına ilişkin ödeme emri, haciz, ihtiyati tahakkuk, ihtiyati haciz gibi işlemler ile ilgililerin hukuki menfaatini etkileyen diğer işlemlerdir.

Bu durumda mükelleflerin vergi idaresine olan borçlarını gösterir bilgilendirici mahiyette olan borç döküm listeleri idari davaya konu olabilecek kesin ve icrai nitelikte işlem olmadıklarından, 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) işaretli bendi uyarınca, borç sorgulama sonucu öğrenilen vergi borçlarının kaldırılması istemiyle açılan davanın incelenmeksizin reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle işin esasını incelenerek verilen ısrar kararında hukuki isabet görülmemiştir.

2577 sayılı Kanun'un 22. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer verilen, 15. maddede sayılan sebeplerden biri ile veya yargılama usulüne ilişkin meselelerde azınlıkta kalanların işin esası hakkında da oylarını kullanacaklarına ilişkin kural ve Kurulumuzun usule ilişkin meselelerde azınlıkta kalanların diğer usuli meselelerde ve nihai kararda oy kullanacaklarına dair içtihadı uyarınca usuli mesele yönünden karşı oyda kalanlar işbu davanın süresinde açılıp açılmadığı yönünden de oylamaya katılmıştır.

ii. Vergi Mahkemesince işin esası incelenerek verilen ısrar kararıyla kaldırılan vergi ve cezalar ile bunların üzerinden hesaplanan fer'ilere karşı açılan davanın, 2577 sayılı Kanun'un 14. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (e) işaretli bendi uyarınca süresinde açılıp açılmadığı yönünden değerlendirme:

Danıştay Üçüncü Dairesinin yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar kararının bozulması gerekmektedir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,

2- ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,

3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,

2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/11/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

XX -

KARŞI OY

Temyiz isteminin ısrar hükmü yönünden reddi ile kararın diğer yönlerden temyizen incelenmesi için dosyanın Danıştay Üçüncü Dairesine gönderilmesi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.