2022/849 K. 2023/447 T. 26.4.2023

VDDK., E. 2022/849 K. 2023/447 T. 26.4.2023

T.C. Danıştay Başkanlığı - Vergi Dava Daireleri Kurulu
Esas No.: 2022/849
Karar No.: 2023/447
Karar tarihi: 26.04.2023
 

T.C.

D A N I Ş T A Y

VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No : 2022/849

Karar No : 2023/447

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … İdaresi Başkanlığı

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından ihale edilen iş nedeniyle alınan ihale kararı üzerine 2010, 2011, 2012 ve 2014 yılları arasında muhtelif tarihlerde düzenlenen kağıtlardan doğan ve ödenen damga vergilerinin iadesi istemiyle yapılan düzeltme başvurusunun reddine ilişkin işlem üzerine yapılan şikayet başvurusunun reddine ilişkin ... tarihli ve ... sayılı işlemin iptali ile ödenen vergilerin tahsil tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle dava açılmıştır.

... Vergi Mahkemesince verilen yetki ret kararı üzerine dosyanın gönderildiği ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:

Olayda davacı şirkete ihale edilen "Elazığ ... Etap 40 Adet Afet Konutu, ... Beldesi … Mahallesi 48 Adet Afet Konutu, P...50 Adet Afet Konutu, ... 144 Adet Afet Konutu, ... 38 Adet Afet Konutu, ... Etap 24 Adet Afet Konutu, ... Etap 12 Adet Afet Konutu ... 1 Adet Cami, ... 1 Adet Spor Salonu, ... 1 Adet 8 Derslikli İlköğretim Okulu ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İnşaatı İşi" ile ilgili olarak 2010, 2011, 2012 ve 2014 yıllarına ilişkin hak ediş ödemelerinden kesilen damga vergilerinin ret ve iadesi kapsamında yapılan düzeltme şikayet talebinin reddedilmesine yönelik … tarihli ve … sayılı işlemin iptali istenilmektedir.

Uyuşmazlığın çözümü, davacının uhdesinde kalan işin döviz kazandırıcı faaliyet kapsamında olup olmadığının belirlenmesine bağlıdır. Bu ise 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu'nun 1, 4 ve ek 2. maddesi ile ek 2. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan 1 ve 4 Seri No'lu Döviz Kazandırıcı Faaliyetlerde Damga Vergisi ve Harç İstisnası Uygulaması Hakkında Tebliğ hükümlerinin yorumlanmasını gerektirmektedir.

Bu nedenle uyuşmazlığa ilişkin iddialar hukuki tartışmaya meydan bırakmayacak şekilde açık bir vergi hatası kapsamında olmayıp hukuki bir ihtilaf niteliğinde olduğundan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Vergi Mahkemesi bu gerekçeyle davayı reddetmiştir.

Davacının istinaf istemini inceleyen … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:

i. Mahkeme kararının, dava konusu işlemin 2010 yılının muhtelif dönemlerine ait damga vergisinden kaynaklanan kısmı yönünden davanın reddine dair hüküm fıkrası yönünden istinaf incelemesi:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 126. maddesinde 114. maddede yazılı zamanaşımı süresi dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hatalarının düzeltilemeyeceği belirtilmiş ve düzeltme zamanaşımı süresinin bazı durumlarda nasıl hesaplanacağı düzenlenmiştir.

Buna göre davacı şirketin hak edişlerinden kesinti suretiyle 2010 yılında tahsil edilen damga vergilerinin 30/11/2016 tarihinde vergi dairesi müdürlüğü kaydına giren 29/11/2016 tarihli dilekçe ile düzeltilmesi istenildiğinden, mahkeme kararının, dava konusu işlemin, zamanaşımı süresi dolduktan sonra düzeltme istemine konu edilen 2010 yılına ilişkin hak edişlere yönelik kağıtlardan doğan damga vergisinden kaynaklanan kısmı yönünden davanın reddine dair hüküm fıkrasında sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmemiştir.

ii. Mahkeme kararının, dava konusu işlemin 2011, 2012 ve 2014 yıllarının muhtelif dönemlerine ait damga vergisinden kaynaklanan kısmı yönünden davanın reddine dair hüküm fıkrası yönünden istinaf incelemesi:

7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun'un 1. maddesinin 3956 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değişik birinci fıkrasında "Deprem (yer sarsıntısı), yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ, tasman ve benzeri afetlerde; yapıları ve kamu tesisleri genel hayata etkili olacak derecede zarar gören veya görmesi muhtemel olan yerlerde alınacak tedbirlerle yapılacak yardımlar hakkında bu kanun hükümleri uygulanır." kuralına yer verilmiştir. Kanun'un 42. maddesinde ise "Bu kanunun uygulanması dolayısiyle taşınmaz malların alım, satım, ipotek, tapu-kadastro işlemleri, yeniden inşa edilecek veya onarılacaklarla ilgili ihale, sözleşme, ruhsatname ve sair işlemler ve bu kanundan faydalanacakların verecekleri beyanname, taahhütname ve yapacakları sözleşmeler her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır." hükümleri yer almaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 116. maddesinde, vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasının vergi hatası olduğu belirtilmiş, hangi hataların vergilendirme hatası olduğunu belirleyen 118. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde ise açık olarak vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınmasının mevzuda hata olduğu belirtilmiştir.

Buna göre vergiden istisna olan işlemlerden vergi alınmasının mevzuda hata olduğu ifade edildiğinden, davacının sözünü ettiği faaliyetin istisna kapsamında değerlendirilmesi halinde vergi hatası bulunduğunun da kabulü gerekmektedir.

30/05/2018 tarihli ara kararıyla, Toplu Konut İdaresi Başkanlığından, davacıya ihale edilen işin 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun'a göre afete maruz bölge ilan edilip edilmediği sorulmuş, gelen cevabı yazıda; söz konusu işin 7269 sayılı Kanun'un 1. maddesi uyarınca Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından alınan "Genel Hayata Etkili Olur"u kapsamında yürütülen bir proje olduğu belirtilerek, yazı ekinde de Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 10/06/2010 ve 15/07/2010 tarih ve 4592-5565 sayılı yazılarının ibraz edildiği görülmüştür.

Bu durumda, davacı şirket tarafından üstlenilen söz konusu yapım işinin, 7269 sayılı Kanun kapsamında bulunduğu ihtilafsız olup, söz konusu işe ilişkin olarak 2011, 2012 ve 2014 yıllarında hak edişler için düzenlenen belgelerin, 7269 sayılı Kanun'da belirtilen, kanunun uygulanması dolayısıyla yeniden inşa edilecek veya onarılacaklarla ilgili ihale, sözleşme, ruhsatname ve sair işlemler kapsamında bulunduğu ve isabet edecek vergilerden bağışık olduğu sonucuna varılmıştır.

Dava konusu olayda "mevzuda hata" durumunun bulunduğu anlaşıldığından, davacı şirket tarafından 2011, 2012 ve 2014 yıllarında ödenen damga vergilerinin düzeltme ve şikayet yoluyla iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığından, mahkeme kararının anılan hüküm fıkrasında hukuki isabet görülmemiştir.

iii. Davacının faiz istemi yönünden yapılan inceleme:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin (3) numaralı bendi uyarınca Devlet, mükellef tarafından dava konusu edilen vergilerin ödeme yapılmamış olan kısmını, tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren yargı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanun'da düzenlenen gecikme zammı oranında hesaplanan gecikme faiziyle tahsil etmektedir. Aynı ilişkinin diğer tarafı olan mükellefin davayı kazanması durumunda uygulanacak faize ilişkin aynı Kanun'da herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.

Bu durum, devlet ile birey arasında kurulmaya çalışılan çıkarlar dengesini birey aleyhine bozmaktadır. Bu dengenin kurulabilmesi için haksız olarak tahsil edildiği tespit edilen dava konusu verginin mükellefe, tahsil tarihinden itibaren amme alacaklarına uygulanan gecikme zammı oranında hesaplanan faizle birlikte iadesi gerekmektedir.

iv. Karar sonucu:

Vergi Dava Dairesi, mahkeme kararının dava konusu işlemin 2010 yılına ait damga vergisi yönünden davanın reddine dair hüküm fıkrasına yöneltilen istinaf istemini anılan gerekçeyle reddetmiş, kararın diğer hüküm fıkralarını kaldırdıktan sonra dava konusu işlemin 2011, 2012 ve 2014 yıllarına ait damga vergisinden kaynaklanan kısmını iptal etmiş ve 2011, 2012 ve 2014 yıllarına ait damga vergisinin tahsil tarihinden itibaren gecikme zammı oranında hesaplanacak faiziyle iadesine karar vermiştir.

Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 06/10/2021 tarih ve E:2019/1512, K:2021/4497 sayılı kararı:

i. Bölge İdare Mahkemesi kararının dava konusu işlemin 2011, 2012 ve 2014 yıllarına ilişkin damga vergisinden kaynaklanan kısmının iptali ile anılan yıllara ait vergilerin iadesine ilişkin hüküm fıkrası yönünden yapılan temyiz incelemesi:

Temyize konu kararın anılan hüküm fıkraları usul ve hukuka uygun olup ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

ii. Bölge İdare Mahkemesi kararının faize ilişkin kısmı yönünden yapılan temyiz incelemesi:

Mükelleflerden fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesi durumunda, iade edilen tutarlara hangi oranda faiz ödeneceği konusunda açık bir düzenleme bulunmadığı dönemde, hukuk yaratma yetkisi kapsamında yerleşik Danıştay içtihatları ile 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun uyarınca hesaplanacak faiz oranının uygulanması öngörülmüş bulunmaktaydı. Ancak 15/06/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6322 sayılı Kanun ile Vergi Usul Kanunu'nda yapılan değişikliklerden sonra vergi idaresince, fazla ve yersiz olarak tahsil edilen tutarların 6183 sayılı Kanun'a göre belirlenen tecil faiziyle birlikte iade edileceği açıkça hüküm altına alınmış bulunmaktadır.

Bu durumda, 15/06/2012 tarihinden sonraki dönemde tahsil edilen damga vergisinin, tahsil tarihinde yürürlükte bulunan Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca davacıya tecil faiziyle birlikte iade edilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle Vergi Dava Dairesi tarafından Kanun'un açık hükmüne rağmen hukuk devletinde adil dengenin korunması gerektiğinden bahisle haksız tahsil edilen vergi aslı ile birlikte 213 sayılı Kanun'un 112. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca gecikme zammı oranında hesaplanan faizin ödenmesine ilişkin olarak verilen kararda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

iii. Karar sonucu:

Daire bu gerekçeyle istinaf incelemesi sonucunda verilen kararın faize ilişkin hüküm fıkrasını bozmuş, kararın diğer hüküm fıkralarını onamıştır.

… Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:

Devlet, dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için daha yüksek oranda gecikme faizi hesaplamak suretiyle uğradığı ekonomik kaybı telafi etmektedir. Aynı ilişkinin diğer tarafı olan mükellefin davayı kazanması durumunda ise daha düşük bir faiz oranına rıza göstermesi beklenmektedir. Bu durum, devlet ile birey arasında adil olması gereken çıkarlar dengesini birey aleyhine bozmaktadır.

Bu dengenin, Anayasa'nın 35 ve 90. maddeleri ile AİHM içtihatları doğrultusunda, devletin kendi alacaklarına uyguladığı faiz oranının mükelleflerin alacakları bakımından da esas alınması suretiyle sağlanması gerekmektedir.

Bu nedenle, iadesine karar verilen meblağ üzerinden tahsil tarihinden iade tarihine kadar gecikme zammı oranında hesaplanacak faiz tutarı davacıya ödenmelidir.

Vergi Dava Dairesi, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak bu gerekçeyle bozulan hüküm fıkrası yönünden ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Israr kararının hukuka aykırı olduğu belirtilerek kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesi, geçici 29. maddesi ile Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun bölge idare mahkemesi dava daireleri arasındaki karar aykırılığının giderilmesine ilişkin … tarih ve E:… K:… sayılı kararı birlikte dikkate alındığında davacı tarafından iadesi istenen 2011, 2012 ve 2014 yıllarına ilişkin damga vergisinin, 15/06/2012 tarihinden önce tahsil edilen kısmının 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'da belirlenen faiz oranı; 15/06/2012 tarihinden sonra tahsil edilen kısmının ise tecil faizi oranı uyarınca düzeltmeye dair müracaat tarihinden itibaren hesaplanacak faiz ile birlikte iadesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle ısrar kararının bozulması gerekmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

İLGİLİ MEVZUAT:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin, 15/06/2012 tarih ve 28324 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6322 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik (4) numaralı fıkrası şu şekildedir:

"4. Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergiler, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte, 120 nci madde hükümlerine göre mükellefe red ve iade edilir.''

213 sayılı Kanun'un 6322 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle eklenen ve 15/06/2012 tarihinde yürürlüğe giren geçici 29. maddesi ise şu şekildedir:

"Bu Kanunun 112 nci maddesinin (4) numaralı fıkrası, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde uygulanır."

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Israr kararına konu edilen uyuşmazlık, fazla veya yersiz tahsil edildiği yargı kararıyla tespit edilen 2011, 2012 ve 2014 yıllarına ilişkin damga vergisinin iadesinde, hükmolunacak faizin hesaplanmasında hangi tarihin başlangıç tarihi olarak esas alınacağı ve verginin iadesinde hangi faiz türünün uygulanacağına ilişkindir.

i. 2011, 2012 ve 2014 yıllarına ilişkin damga vergisinin davacıya faiziyle iadesinde hükmolunacak faizin hesaplanmasında esas alınacak başlangıç tarihi yönünden hukuki değerlendirme:

İdareyi, eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü tutan Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrası, yargı yeri kararı uyarınca iadesi gereken bir miktar paranın idarenin tasarrufunda kalan sürede ilgilisi tarafından tasarruf edilememesinden doğan zararın giderilmesini de kapsamaktadır.

Haksız veya yersiz olarak tahsil edildiği tespit edilen vergilerin iadesinde ilgilinin ödediği paradan mahrum kaldığı süre zarfında, enflasyon nedeniyle paranın değerinde meydana gelen aşınma ve mülkiyetin gerçek değerinde oluşan azalma nedeniyle faiz ödenmesi gerektiği açıktır. Aksi halde paranın değerinde meydana gelen aşınma nedeniyle alacağın tahsil tarihindeki gerçek değeri iade edilmiş olmadığından iade işlemi eksik olarak yerine getirilmiş ve ilgililerin mülkiyet hakkı korunmamış olmaktadır.

Bu durumda, yargı kararıyla haksız veya yersiz olarak tahsil edildiği tespit edilen verginin iadesinde, hesaplanacak faizin başlangıç tarihinin paranın idarenin tasarrufuna girdiği diğer bir deyişle davalı idarece verginin tahsil edildiği tarih olarak belirlenmesi gerekmektedir.

ii. 15/06/2012 tarihinden önce tahsil edilen damga vergisinin tahsil tarihinden itibaren hesaplanacak faizin türü yönünden hukuki değerlendirme:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin (4) numaralı fıkrasındaki kural değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarih ve yeni kuralın uygulanmasına ilişkin Kanun'un geçici 29. maddesinde yer alan hüküm gözetildiğinde, somut olayda 15/06/2012 tarihinden önce tahsil edilen vergiler için yeni kurala göre faiz yönünden hüküm kurulmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.

Bu durumda, 15/06/2012 tarihinden önceki dönemde tahsil edilen vergi nedeniyle yoksun kalınan tutarın, Danıştayın yerleşik hale gelen içtihatlarıyla kabul edilen ve bu husustaki genel hükümleri içeren 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'da öngörülen oranda faiz uygulanarak tahsil tarihinden itibaren hesaplanacak faiziyle birlikte iadesi gerektiğinden, ısrar kararının anılan hüküm fıkrasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

iii. 15/06/2012 tarihinden sonra tahsil edilen damga vergisinin tahsil tarihinden itibaren hesaplanacak faizin türü yönünden hukuki değerlendirme:

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 10/03/2021 tarih ve E:2021/1, K:2021/3 sayılı kararında, bölge idare mahkemesi dava daireleri arasındaki karar aykırılığının "dava dilekçesinde, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na tabi olan ve 15/06/2012 tarihinden sonra tahsil edilip yargı kararı uyarınca iadesi gereken bir verginin herhangi bir yasal dayanak gösterilmeksizin yasal/kanuni faiziyle birlikte iadesine karar verilmesinin istenmesi durumunda, yasal/kanuni faiz talebinden, Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin 6322 sayılı Kanun'la değişik 4. fıkrasında belirtilen tecil faizinin anlaşılması gerektiği yönünde giderilmesine" karar verilmiştir.

Kurul, kararında 213 sayılı Kanun'un 112. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 15/06/2012 tarihi esas alarak değerlendirme yapmıştır.

Olayda dava dilekçesinde faiziyle birlikte iadesi istenen vergilerin 15/06/2012 tarihinden sonra ödenen kısmının Danıştay Dokuzuncu Dairesinin kararında yer alan aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle tecil faiziyle birlikte iade edilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle ısrar kararının anılan hüküm fıkrasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,

2- … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA

3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,

26/04/2023 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

X -

KARŞI OY

Anayasa Mahkemesinin 10/02/2011 tarih ve E:2008/58, K:2011/37 sayılı iptal kararı üzerine, 15/06/2012 tarihli ve 28324 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6322 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la yeniden düzenlenen 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanun'a göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte anılan Kanun'un 120. maddesi hükümlerine göre mükellefe red ve iade edileceği düzenlenmiştir.

Diğer bir ifadeyle vergi idaresince, mükelleflerden 15/06/2012 tarihinden sonra fazla ve yersiz olarak tahsil edilen tutarların 6183 sayılı Kanun'a göre belirlenen tecil faiziyle iade edileceği açıkça hüküm altına alınmış bulunmaktadır.

Öte yandan 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un "Kanuni Faiz" başlıklı 1. maddesinde, Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu'na göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse yıllık, bu Kanun'da belirtilen oranda ödeme yapılacağı kuralına yer verilmiştir.

Devletin vergilendirme yetkisi Anayasa'nın 73. maddesinde yer alan verginin kanuniliği, mali güce göre ödenmesi, genelliği, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ilkeleri yanında Anayasa'nın genel ilkeleri ile de sınırlandırılmıştır. Bu durum hukuki güvenliği sağlama amacına matuftur ve vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği dönemde yürürlükte olmayan bir kanuna dayanılarak mali yükün artırılmasına imkan vermez. Aksine bir anlayış, bir Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere ait olmakla birlikte o tarihte devam etmekte olan durumları ayrık tutan geçici bir hükme yer vermemiş olmasına rağmen, kapsamına giren olayların bir bölümü açısından yürürlüğe girmesini önlemek anlamına gelir ki, böyle bir anlayış hukukun temel ilkeleri ile bağdaşmaz.

Olayda davacıdan 15/06/2012 tarihinden önceki dönemde tahsil edilen damga vergisinin hukuka aykırılığı ilk olarak 09/10/2018 tarihli Vergi Dava Dairesi kararıyla ortaya konulmuştur.

6322 sayılı Kanun'la 213 sayılı Kanun'un 112. maddesinde getirilen değişiklik ile fazla ve yersiz olarak tahsil edilen vergiler için tecil faizi öngörüldüğünden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren tahsil edilen vergiler için söz konusu düzenleme uyarınca fazla ve yersiz tahsil edilen vergilerin iadesinde tecil faizi uygulanacağında duraksama yoktur. İhtilaf, bu tarihten önce tahsil edilip de Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihte sonradan haksız ve yersiz olarak vergi idaresinin uhdesinde kalıp mükellefin mamelekinden çıkmış durumda olan alacaklar için iade edilecek tutara hangi faiz oranının uygulanacağı hususuna ilişkindir.

Bilindiği gibi, 6322 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce 213 sayılı Kanun'da mükelleflerden fazla ve yersiz olarak tahsil edilen tutarların iadesinde uygulanacak faize ilişkin açık bir belirleme olmadığından yargı içtihatları ile bu boşluk doldurulmuş ve 3095 sayılı Kanun'a göre faizin ödenmesi gerektiği yolunda içtihat birliği de sağlanmıştır. Hal böyle iken salt 6322 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce mal varlığından amme alacağının tahsil edilmiş olması nedeniyle bu tarihten sonra da hazinede kalıp mükellefin mamelekinden çıkmış olması durumu devam eden alacaklar için bu tarihten sonra da 3095 sayılı Kanun'a göre faizin uygulanması, başka bir ifade ile tecil faizinin uygulanamayacağı sonucuna varılması; 6322 sayılı Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda yapılan düzenlemelerin amacına uygun düşmeyeceği gibi, hakkaniyete de uygun olmayacaktır.

Bu durumda yargı kararıyla haksız ve yersiz olarak davacıdan tahsil edildiğine hükmedilen tutarın, 213 sayılı Kanun'un 112. maddesinin (4) numaralı fıkrasının yürürlüğe girdiği 15/06/2012 tarihine kadar 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun uyarınca belirlenen faiz oranı, anılan tarihten sonra ise 6183 sayılı Kanun'a göre belirtilen tecil faiz oranı üzerinden hesaplanmak suretiyle davacıya iade edilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle Kurul kararının, ısrar kararının, 15/06/2012 tarihinden önce tahsil edilen damga vergisinin 3095 sayılı Kanun uyarınca belirlenen faiziyle birlikte iadesi gerektiği yönündeki hukuki değerlendirmeyle bozulan kısmına bu gerekçeyle katılmıyoruz.

XX -

KARŞI OY

Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesine 31/05/2012 tarih ve 6322 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle eklenen (4) numaralı fıkrada, fazla veya yersiz olarak tahsil edildiği tespit edilen vergilerin, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi; diğer hallerde ise verginin tahsili tarihinden itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanun'a göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte mükellefe red ve iade edileceği düzenlenmiştir.

Değinilen düzenlemenin gerekçesinde, düzenlemeyle fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde mükelleflere tahsil tarihinden itibaren faiz ödenmesinin sağlandığı belirtilmiş ancak fazla veya yersiz tahsilin mükellef beyanından kaynaklanması durumunda faizin, mükellef tarafından hatanın düzeltilmesine dair yapılan müracaat tarihinden itibaren hesaplanacağı vurgulanmıştır.

Dolayısıyla yeni düzenlemede iade sebebi yönünden bir ayrıma gidilmediği, ayrımın sadece ödenecek faizin başlangıç tarihi noktasında olduğu görülmektedir. Bu ayrımda da fazla ve yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususu yasal bir ölçüt olarak benimsenmiş; fazla veya yersiz tahsilata sebep olan mükellefin tahsil tarihi yerine düzeltmeye dair müracaat tarihinden başlayacak şekilde daha sınırlı bir giderim elde etmesi öngörülmüştür.

Dava, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından ihale edilen iş nedeniyle alınan ihale kararı üzerine 2010, 2011, 2012 ve 2014 yılları arasında muhtelif tarihlerde düzenlenen kağıtlardan doğan ve ödenen damga vergilerinin iadesi istemiyle yapılan düzeltme başvurusunun reddine ilişkin işlem üzerine yapılan şikayet başvurusunun reddine ilişkin ... tarihli ve ... sayılı işlemin iptali ile ödenen vergilerin tahsil tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılmıştır.

Israr kararına konu edilen uyuşmazlık fazla veya yersiz tahsil edildiği yargı kararıyla tespit edilen 2011, 2012 ve 2014 yıllarına ilişkin damga vergisine ilişkindir.

Olayda haksız tahsilatın mükelleften kaynaklandığı açık bulunduğundan, davacıdan haksız olarak tahsil edildiği tespit olunan 2011, 2012 ve 2014 yıllarına ait verginin düzeltmeye dair başvurunun yapıldığı tarih olan 30/11/2016 tarihinden itibaren işletilecek faiziyle birlikte davacıya iadesi gerekmektedir.

Bu gerekçeyle ihale makamınca ödenen verginin davacıya iadesinde ödenecek faizin işletilmeye başlayacağı tarih yönünden Kurul kararına katılmıyoruz.