Davalı olan ortaklardan alacak için adat faizi

T.C.

 GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

 KOCAELİ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

 Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 Sayı :70280967-105[323-2012/12]-111 20/06/2013

 Konu :Davalı olan ortaklardan alacak için adat

 faizi

            İlgide kayıtlı dilekçenizin tetkikinde; ...Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... vergi kimlik numaralı mükelle olarak ...

 faaliyetinde bulunduğunuz, ortaklarınızın şirkete olan borçlarından dolayı alacağın tahsili için dava yoluna gidildiği,

 davanın kazanılması halinde asıl alacaklar ile borcun doğduğu tarihten itibaren ticari avans faiziyle birlikte tahsili talep

 edilen bu tutarın, ayrıca her ay sonu itibariyle adat faizleri hesaplanıp ortaklara fatura edilmesinin gerekip

 gerekmeyeceği ile ortaklarınızdan olan bu alacaklar için hesaplanan faizlerin fatura edilerek gelir yazılması ve daha sonra

 dava konusu yapılarak şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılıp ayrılmayacağı hususunda görüş talep ettiğiniz tespit edilmiştir.

            I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

           5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisi, mükelle erin bir hesap dönemi içinde

 elde ettikleri sa kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, sa kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun

 ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup, ticari kazançta vergiyi doğuran olay tahakkuk

 esasına bağlanmıştır.

            Ticari kazancın tespitinde iki temel ilke geçerlidir. Bunlar "dönemsellik" ve "tahakkuk esası" ilkeleridir. Tahakkuk

 esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin

 tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da

 belirlenmiş olması gereklidir. Bu esas dikkate alındığında bir gelir unsurunun, özel bir düzenleme bulunmadığı sürece,

 mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.

            Aynı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında, kurumların ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı

 olarak tespit ettikleri bedel veya yat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunması durumunda, kazancın

 tamamen veya kısmen transfer yatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı; alım, satım, imalat ve inşaat

 işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri

 gerektiren işlemlerin her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirileceği belirtilmiştir.

            Söz konusu maddenin ikinci fıkrasında, ilişkili kişilerin kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili

 bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı

 bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade ettiği; üçüncü fıkrasında ise emsallere

 uygunluk ilkesinin tanımı yapılarak emsallere uygunluk ilkesinin ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da

 satımında uygulanan yat veya bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak yat veya

 bedele uygun olmasını ifade ettiği hükme bağlanmıştır.

            Buna göre, transfer yatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımından söz edebilmek için;

 Bir kurum tarafından bir mal veya hizmet alım ya da satımının yapılmış olması,

 Söz konusu kurumun bu mal veya hizmet alım ya da satımını ilişkili kişilerle yapmış olması,

Bu mal veya hizmet alım ya da satımında "emsallere uygunluk ilkesi"ne aykırı olarak yat veya bedel tespiti yapılmış

 olması gerektiği belirtilmiştir.

            Bu açıklamalar çerçevesinde, şirket ortakları ilişkili kişi kapsamında olduğundan, şirketinizin ortaklarından olan

 alacaklarına uygulanan faizin emsallere uygun olması gerekmektedir. Söz konusu emsal faiz oranı anılan madde hükmü

 ile konuya ilişkin 1 seri numaralı Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğde

 yapılan açıklamalara göre belirlenecektir.

            Aksi halde kazancın transfer yatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı hükümleri yönünden değerlendirileceği

 tabiidir.

            Bu çerçevede, şirketinizin ortaklarından olan alacaklarına emsallere uygun bir faiz uygulanması ve aylık dönemler

 itibariyle ortaklara fatura edilen bu faiz tutarlarının tahakkuk esası gereği kurum kazancına dahil edilerek

 vergilendirilmesi gerekmektedir.

            Öte yandan, şirketinizin ortaklarından olan alacaklarına ilişkin açılan davanın kazanılması halinde, bu

 alacaklarınıza ilişkin mahkemece hükmedilen faiz tutarının daha önce tahakkuk esası gereği gelir yazılan faiz tutarından

 yüksek olması halinde bu fark tutarın da gelir yazılması gerekmekte olup, düşük olması halinde ise fark tutarın gider

 yazılabileceği tabiidir.

            II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

            3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de yapılan ve maddede sayılan

 işlemlerin katma değer vergisine tabi olduğu belirtildikten sonra, 1 inci bentte, ticarî, sınaî, ziraî faaliyet ve serbest meslek

 faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olacağı belirtilmiştir. Anılan Kanunun 2 ve

 3 üncü maddelerinde teslim ve teslim sayılan haller, 4 ve 5 inci maddelerinde de, hizmet ve hizmet sayılan haller ile mal

 ithalatı dışında kalan işlemlerin hizmet sayılacağı düzenlenmiştir.

            Bu nedenle, şirketinizin ortaklardan olan alacaklarına adat faizi hesaplanması ve hesaplanan adat faizi üzerinden

 nansman hizmeti olmasından dolayı şirketin alacaklı olduğu ortak adına fatura düzenlenmesi ve bu faturada genel

 katma değer vergisi oranının uygulanması gerekmektedir.

 III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN

            213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Şüpheli Alacaklar" başlıklı 323 üncü maddesinde; "Ticari ve zirai kazancın elde

 edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

            1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;

            2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan

 dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;

            Şüpheli alacak sayılır.

            Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.

            Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan

 geri kalan miktara inhisar eder.

            Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir."

 hükmü yer almaktadır.

            Bu hükme göre; bir alacağın şüpheli alacak niteliği kazanabilmesi için birinci şart bu alacak ile işletmenin elde

 etmeyi amaçladığı ticari ve zirai kazanç arasında illiyet bağı bulunması gerekmektedir. Bu nedenle, ortaklardan olan

 alacaklarınızın ticari faaliyetin elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmaması nedeniyle bu alacak için şüpheli alacak

 karşılığı ayrılması mümkün bulunmamaktadır.

            Diğer taraftan, şirketinizin ortaklardan olan alacaklarına aylık dönemler itibariyle hesaplanan adat faizleri için

 Kanunda yer alan şartların yerine getirilmesi durumunda şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 (*)    

Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

 (**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

 (***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu illeriniz dolayısıyla vergi tarh

 edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.