E. 2019/310 K. 2019/952 T. 13.11.2019
TEMYİZEDEN(DAVACI): Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü
VEKİLİ: Av. K1
KARŞITARAF(DAVALI): Ticaret (Gümrük ve Ticaret) Bakanlığı Adına
Ankara Tır Gümrük Müdürlüğü
VEKİLİ: Av. K2 - (Aynı yerde)
İSTEMİN KONUSU :Ankara 3. Vergi Mahkemesinin, 19/12/2018 tarih ve E:2018/1460, K:2018/1625sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem:Davacı adına tescilli 01/10/2007 tarih ve 18876 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyaya ilişkin olarak beyan edilene nazaran fazla miktarda ithal edildiğinden ve beyana dayalı olarak tahakkuk ettirilen katma değer vergisinin süresi içerisinde ödenmediğinden bahisle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre hesaplanan gecikme faizinin on gün içerisinde ödenmesi ve makbuzunun ibrazı, aksi halde anılan Kanun hükümleri uyarınca takibe gidileceği yolunda tesis edilen işlem davaya konu yapılmıştır.
Ankara 3. Vergi Mahkemesinin 26/05/2009 tarih ve E:2008/1347; K:2009/956sayılı ilk kararı:
İthal esnasında tahakkuk ettirilerek teminata bağlanan gümrük vergilerinin vadesi belli değildir.Bu durumda verginin 6183 sayılı Kanunun 37. maddesi uyarınca bir aylık süre içinde ödenmesi hususunun tebliği gerekirken, dava konusu işlemle on gün vade verilmesinin, 6183 sayılı Kanunun anılan maddesine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan 6 Seri Nolu Serbest Dolaşıma Giriş Gümrük Genel tebliğinde belirtilen 45 günlük ibraz süresine uyulmaması durumunda faiz talep edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Bulunan fark verginin de ilgili tahakkukun tebliğinden itibaren verilen on günlük süre içerisinde yatırılmış olması nedeniyle davacı hakkında gecikme faizi uygulanamayacağından davacıdan tahsili gerçekleştirilen 12.881,00TL tutarındaki gecikme faizinin ve ilgili 18/01/2008 tarih ve R-1846 sayılı davalı idare işleminin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Vergi mahkemesi bu gerekçeyle dava konusu işlemi iptal etmiştir.
Davalı idarenin temyiz istemini inceleyenDanıştay Yedinci Dairesinin 08/05/2013 tarih ve E:2009/5808, K:2013/2383 sayılı kararı:
6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca tesis edilen işlemlere karşı, 4458 sayılı Gümrük Kanununda öngörülen idari itiraz prosedürünün uygulanması mümkün olmadığından, bu Kanuna göre düzeltme ve itiraz yollarına başvurulmasının dava açma süresini etkilemesinden söz edilemez.
Olayda; 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca tesis edilen dava konusu işleme karşı, üst makam olan gümrük başmüdürlüğü yerine işlemi tesis eden gümrük müdürlüğüne başvuruda bulunulduğundan, bu başvurunun üst makama yapılmamış olması nedeniyle işlemeye başlayan dava açma süresini durdurması mümkün değildir.
Bu bakımdan; 21/01/2008 tarihinde tebliğ edilen işlemin iptali istemiyle, 2577 sayılı Kanun'un yukarıda yer alan hükmünde öngörülen otuz günlük sürenin geçirilmesinden sonra, 21/03/2008 tarihidne açılan davanın, 2577 sayılı Kanunun 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca süre aşımı yönünden reddi gerekirken, işin esasının incelenmesi suretiyle sonuçlandırılması yolundaki vergi mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Daire bu gerekçe ile kararı bozmuş; davacının karar düzeltme istemini reddetmiştir.
Ankara 3. Vergi Mahkemesinin bozma kararına uyarak verdiği 07/05/2014 tarih ve E:2014/1008; K:2014/766sayılı kararı:
Vergi mahkemesi Dairenin bozma kararında yer alan aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle davayı süre aşımı yönünden reddetmiştir.
Davacının temyiz istemini inceleyenDanıştay Yedinci Dairesinin 18/04/2017 tarih ve E:2014/3054, K:2017/2425 sayılı kararı:
Anayasanın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesine, 4709 sayılı Kanunun 16. maddesiyle eklenen ikinci fıkrada, "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." düzenlemesinin yer verilmiştir. Bu ek fıkranın gerekçesinde değişikliğin, bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkan sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama; hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk haline gelmesi nedeniyle yapıldığına değinilmiştir.
Anayasal düzenlemeler ve değinilen gerekçeden Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idari makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk haline getirildiği anlaşılmaktadır.
Anayasanın bağlayıcılığı karşısında, bu zorunluluğa; yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu bakımdan Devletin bir kurumu olan gümrük idaresinin de tesis ettiği idari işlemlerde; işleme karşı başvurulacak kanun yolunu, idari mercii ve başvuru süresini göstermesi ilgili makamların takdirinde olmayıp en üst hukuki norm olan Anayasanın bağlayıcılığının zorunlu bir sonucudur.
Dava konusu edilen işlemde, bu işleme karşı başvurulacak yargı mercii veya idari makam gösterilmediği gibi başvuru süresi de gösterilmemiştir. Bu durum Anayasanın temel hak ve hürriyetlerin korunmasını düzenleyen 40. maddesine açıkça aykırılık oluşturmaktadır.
Her ne kadar, mahkemece, Dairenin bozma kararı uyarınca yeniden yapılan inceleme sonucunda karar verilmiş ise de; kararda, maddi bir hatanın bulunması, yasada geçmişe etkili bir değişiklik yapılması, o konuda sonradan bir içtihadı birleştirme kararı alınması ve kamu düzenini ilgilendiren bir usul kuralı dikkate alınmadan karar verilmiş olması hallerinde ise, usuli kazanılmış haktan söz edilemeyeceği uygulamada kabul edilmiştir.
Olayda Anayasanın 40. maddesindeki düzenlemeye aykırı olarak, başvuru yolları ve süresi gösterilmeyen işlemin iptali istemiyle açılan davada, kamu düzenini ilgilendiren bir usul kuralı dikkate alınmaksızın karar verildiğinden, salt, bozma kararına uyulmuş olmasından hareketle usuli kazanılmış hakkın varlığından söz edilemez.
Bu itibarla; davada süre aşımı bulunmadığından, aksi yolda verilen mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Daire bu gerekçe ile kararı bozmuş; davalı idarenin karar düzeltme istemini reddetmiştir.
Ankara 3. Vergi Mahkemesinin 19/12/2018 tarih ve E:2018/1460; K:2018/1625sayılı ısrar kararı:
Mahkeme aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle Dairenin ilk bozma kararına uyarak verdiği davanın süre aşımı yönünden reddine dair kararda ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:Israr kararının Daire kararı doğrultusunda bozulması gerektiği ileri sürülmüştür.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI :Temyiz istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ K3'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyizen incelenen ısrar kararının, Danıştay Yedinci Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay Yedinci Dairesinin yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar kararının bozulması gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davacının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- Ankara 3. Vergi Mahkemesinin, 19/12/2018 tarih ve E:2018/1460, K:2018/1625 sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3-Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/11/2019tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.