E. 2019/336 K. 2019/445 T. 3.7.2019

TEMYİZEDEN(DAVALI): İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı - İSTANBUL

(Sarıgazi Vergi Dairesi Müdürlüğü)

VEKİLİ: Av. K1 - (Aynı yerde)

KARŞITARAF(DAVACI): F1 Nakliyat Lojistik İnşaat Sanayi ve Ticaret

Limited Şirketi

VEKİLİ: Av. K2

İSTEMİN KONUSU : İstanbul 4. Vergi Mahkemesinin, 30/05/2018 tarih ve E:2018/1185, K:2018/1892sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem:Davacı adına, sahte fatura düzenlemek suretiyle elde ettiği komisyon gelirini kayıt ve beyan dışı bıraktığı yolundaki vergi tekniği raporunu dayanak alan takdir komisyonu kararı uyarınca, 2010 yılının Ocak, Şubat ve Haziran dönemleri için re'sen tarh edilen katma değer vergileri ile üç kat kesilen vergi ziyaı cezalarının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır.

Mahkemenin ilk kararının özeti:İstanbul 4. Vergi Mahkemesinin 27/04/2012 tarih ve E:2011/2130, K:2012/1243 sayılı kararında aşağıdaki hukuksal nedenler ve gerekçeye yer verilmiştir:

Davalı idare tarafından ibraz edilen savunma dilekçesinde, davacı şirket adına tanzim edilen 20111015135030000004 sayılı vergi ceza ihbarnamesinin, 2010/Mayıs dönemine ait olması gerekirken sehven 2010/Şubat dönemine ilişkin olarak düzenlendiği, bahsi geçen ihbarnamenin 21/12/2011 tarih ve 20111221175030004098 sayılı düzeltme fişi ile kaldırıldığı belirtilmiştir. Bu durum karşısında davanın bu kısmı hakkında karar verilmesine gerek görülmemiştir.

Dava konusu 2010/Ocak ve Haziran dönemlerine ilişkin vergi ziyaı cezalı katma değer vergileri yönünden ise;

Vergilemede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esas olduğundan, vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetinin hukuken kabul edilebilir bilgi ve belgelerle ortaya konulması gerekmektedir. Diğer taraftan vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu dikkate alındığında, vergi incelemesinin ve inceleme sonucu düzenlenen raporların varsayım, kanaat ve tahminden öte somut verilerle desteklenen hukuken kabul edilebilir bilgilere dayanması gerekmektedir.

Davacı hakkında düzenlenen 18/03/2010 tarih ve 2010/37 sayılı Vergi Tekniği Raporunda, davacının 2008 yılında özel esaslara tabi üç mükelleften fatura aldığı, 2009 yılı için ise sadece genel ifadelerle alışlarının büyük bölümünün özel esaslara tabi mükelleflerden olduğu ve tahakkuk eden vergilerin ödenmediğinden bahsedilmiştir. Bunların dışında sahte fatura ticaretini ispata elverişli başkaca bir delile yer verilmemiştir. 2009 ve 2010 yıllarında yapılan yoklamalarda davacının yerinde olduğu anlaşılmış, sahte fatura düzenlediği iddia edilen dönemlerde iş yerinde faal olmadığına ilişkin yoklama tutanaklarına yer verilmemiştir.

Vergi mahkemesi, bu tespitlerden hareketle davacı şirketin komisyon geliri elde etme amacıyla sahte belge düzenlediği hususunun somut verilerle açık ve net olarak ortaya konulamadığı sonucuna ulaşmış ve 2010/Ocak, Haziran dönemleri için vergi ziyaı cezalı olarak re'sen tarh edilen katma değer vergilerini kaldırmıştır.

Daire kararının özeti: Davalı idarenin temyiz istemini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi, 07/03/2016 tarih ve E:2016/1665, K:2016/1970 sayılı kararıyla temyiz istemini reddetmiş ise de, karar düzeltme istemini kabul ederek önceki kararını kaldırdıktan sonra temyiz istemini yeniden inceleyerek verdiği 14/12/2017 tarih ve E:2016/15143, K:2017/9316 sayılıkararında aşağıdaki hukuksal nedenler ve gerekçeye yer vermiştir:

Dava konusu katma değer vergisinin matrah yönünden bağlı olduğu2010 yılına ait vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisini kaldıran İstanbul 4. Vergi Mahkemesinin 27/04/2012 tarih ve E:2011/2129, K:2012/1242 sayılı kararının, Danıştay Üçüncü Dairesinin 14/12/2017 tarih ve E:2016/15144, K:2017/9317 sayılı kararı ile bozulduğu anlaşılmaktadır.

Anılan bozma kararı uyarınca mahkemece yeniden verilecek kararın sonucu dava konusu tarhiyatı da etkileyeceğinden, sözü edilen karara göre yeniden bir karar verilmek üzere temyize konu kararın bozulması gerekmektedir.

Israr kararının özeti:Mahkeme,ilk kararında yer alan gerekçeye yer vermeksizin; İstanbul 4. Vergi Mahkemesinin, 30/05/2018 tarih ve E:2018/1192, K:2018/1893 sayılı ısrar kararı ile dava konusu tarhiyatın matrahı yönünden bağlı olduğu 2010 yılına ait vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi kaldırıldığından, dava konusu 2010/Ocak ve Haziran dönemine ilişkin vergi ziyaı cezalı tarhiyatın da kaldırılması gerektiği sonucuna ulaşarak ısrar etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI Davacı hakkında düzenlenen vergi tekniği raporundaki tespitlerden, davacının gerçek bir ticari faaliyetinin olmadığı, sahte fatura düzenlemek amacıyla kurulmuş paravan bir şirket olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, davacı adına takdir komisyonu kararına istinaden vergi ziyaı cezalı olarak yapılan dava konusu tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ K3'NİN DÜŞÜNCESİ :Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :

Davacı adına, sahte fatura düzenlemek suretiyle elde ettiği komisyon gelirini kayıt ve beyan dışı bıraktığından bahisle 18/03/2010 tarih ve 2010/37 sayılı Vergi Tekniği Raporu düzenlenmiş ve söz konusu raporu dayanak alan takdir komisyonu kararlarına istinaden 2010 yılının Ocak ve Haziran dönemleri için re'sen katma değer vergisi tarh edilmiş ve üç kat vergi ziyaı cezası kesilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT :

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3. maddesinin (B) fıkrasında, vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; gerçek mahiyetin, yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği; vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan tanık ifadesinin, ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı; iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde, ispat külfetinin bunu iddia edene ait olduğu düzenlemesi yer almıştır.

Kanunun 227. maddesinin birinci fıkrasında; Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu düzenlenmiş; 229. maddesinde de faturanın; satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari belge olduğu kurala bağlanmıştır.

Aynı Kanunun 230. maddesinin birinci fıkrasına göre de, faturada tarih, seri ve sıra numarası, düzenleyenin ve müşterinin adı, unvanı, adresi, bağlı olduğu vergi daireleri, hesap numaraları ile malın veya işin nev'i, miktarı, fiyatı ve tutarı, malın teslim tarihi ve irsaliye numarasının bulunması zorunlu kılınmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Vergi Usul Kanunundaki düzenlemeler uyarınca, kanunda aranan tüm bilgileri içermesine rağmen gerçekte bir emtia teslimi veya hizmet ifasına dayanmayan ya da malı satan ve işi yapan dışındaki bir kişi tarafından düzenlenen faturaların, alım-satım ya da hizmet ifasının belgesi olarak kabul edilmesine olanak yoktur. Başka bir ifadeyle düzenlenen faturaların, biçimsel kurallara uygun olmasının yanında vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyeti ile uyumlu olması da gereklidir. Faturaların gerçek mahiyetle uyumlu olmadığının kabul edilebilmesi; belgeyi düzenleyenin faaliyet konusu, sermayesi, organizasyonu, ekipmanı, işin gerektirdiği sayıda işçisinin olup olmadığı, emtia alımlarının gerçekliği, mali durumu ile iş hacmi arasındaki ilişki, vergi ödevlerinin yerine getirilmesindeki özen gibi hususlar hakkında yapılacak inceleme sonucunda, faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığının somut olarak ortaya konulmasına bağlıdır.

Davacı şirketçe kara yolu ile şehir içi ve şehirler arası yük taşımacılığı faaliyetinde bulunmak üzere 07/02/2008 tarihinde tesis ettirilen vergi mükellefiyeti, 31/12/2009 tarihi itibariyle re'sen terkin edilmiş olup şirketin ortaklık yapısında kuruluşundan itibaren bir değişiklik meydana gelmemiştir. Mükellefiyet kaydının devam ettiği bu tarihler arasında, defter ve belge isteme yazısı 23/01/2009 tarihinde tebliğ edilmiş; 18/02/2008 ve 24/02/2010 tarihlerinde iş yeri adresinde yapılan yoklamalarda davacı şirkete ulaşılabilmiştir. 18/02/2008 tarihinde yapılan yoklamada; ofis olarak kullanılan ve yaklaşık 20 m² büyüklüğe sahip iş yerinde 2 adet masa, 4 adet sandalye bulunduğu, iletişim ve üretim aracının bulunmadığı tespit edilmiş; şirket ortağı K4'nin, gümrük komisyonculuğu ve nakliye işi ile iştigal edileceği, şirket aktifinde araç bulunmadığı, iş yeri kirasının 100,00 TL olduğu yolundaki beyanı tutanağa alınmıştır. 27/01/2010 tarihli yoklamada ise; adreste bulunmadığı, çevreden yapılan araştırmadan şirketin tanınmadığı, adreste başka bir mükellefin faaliyette bulunduğu tespit edilmiş olmasına rağmen kısa bir süre sonra, 24/02/2010 tarihinde yapılan yoklamada, bu durumun aksine davacı şirketin faaliyetine devam ettiği tespit edilmiş olup, bu tespitin yanı sıra, iş yerinin ofis olarak kullanıldığı ve kirasının 250,00 TL olduğu, şirketin aktifinde kayıtlı araç ile şube, depo ve çalışanının bulunmadığı, 5 adet kiralık aracının mevcut olduğu saptanmıştır.

Davacı hakkında düzenlenen 18/03/2010 tarih ve 37 sayılı Vergi Tekniği Raporu ile mahkemece verilen 03/11/2011 tarihli ara kararı üzerine davalı idarece gönderilen bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının verdiği Ba formlarının tetkiki sonucu, 2008 yılında, adresinde bulunmaması nedeniyle mükellefiyet kaydı re'sen terkin olunan bir mükelleften katma değer vergisi hariç 629.943,00 TL; hakkında sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenlediği yolunda vergi tekniği raporu bulunan iki mükelleften toplam katma değer vergisi hariç 1.365.175,00 TL mal ve hizmet alımı yapıldığı; 2009 yılında, sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenlediği tespit edilen ve adresinde bulunamaması nedeniyle mükellefiyet kaydı re'sen terkin olunan bir mükelleften katma değer vergisi hariç 816.200,00 TL; hakkında sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenlediği yolunda vergi tekniği raporu bulunan başka bir mükelleften katma değer vergisi hariç 367.000,00 TL mal ve hizmet alımı yapıldığı anlaşılmıştır. Vergi tekniği raporunda sözü edilen alışlar haricindeki diğer alışlarla ilgili somut bilgilere yer verilmemiş; mal ve hizmetin satın alındığı mükelleflerin isimlerine yer vermeksizin genel ifadelerle, bu yılda yapılan alımların büyük bölümünün özel esaslara tabi mükelleflerden gerçekleştirildiği belirtilmiştir.

Ayrıca, davacı tarafıdan 2008 ve 2009 yıllarında her ay yüksek tutarlarda katma değer vergisi matrahı beyan edilmiş ve beyan edilen ödenecek katma değer vergileri ödenmemiş, defter ve belge isteme yazısı tebliğ edilmesine rağmen defter ve belgeler ibraz edilmemiştir.

Yukarıda yer verilen tespitler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, bir kısım yükümlülüklerin yerine getirilmediği olayda dönem matrahının re'sen takdirini gerektiren re'sen tarh sebeplerinin gerçekleştiği sonucuna ulaşılmakla birlikte, sahte belge düzenleyerek komisyon geliri elde edildiğini ortaya koyacak yeterlilikte somut tespit bulunmadığından, tarhiyatın kaldırılması yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

Davalının, İstanbul 4. Vergi Mahkemesinin, 30/05/2018 tarih ve E:2018/1185, K:2018/1892 sayılı ısrar kararına yönelik temyiz isteminin REDDİNE,

2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. Maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/07/2019tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

X - KARŞI OY:

Davacı adına aynı maddi olay nedeniyle 2010 yılı için re'sen tarh edilen kurumlar vergisine ilişkin, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 05/12/2018 tarih ve E:2018/840, K:2018/968 sayılı kararının, işaretli "Karşı Oy"unda belirtilen hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca, ısrar kararının bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.