E. 2019/902 K. 2019/707 T. 23.10.2019

TEMYİZEDEN(DAVALI): Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı- ANKARA

KARŞITARAF(DAVACI): F1 Teknoloji Ürünleri Dağıtım Ticaret Anonim Şirketi

VEKİLİ: Av. K1

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Dördüncü Dairesinin, 13/03/2019 tarih ve E:2018/6584, K:2019/1881 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

26/04/2014 tarih 28983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 01/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin, ''Matrah, Nispet ve İndirim'' başlıklı 3. bölümünün, ''A- Matrah, 5. Matraha Dahil Olan Unsurlar'' başlığı altında düzenlenen ''5.3. Kur Farkları'' alt başlıklı bölümünde yer alan"Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibarıyla vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanır.

Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir..."şeklindeki düzenleme ile ''B. Oran 1.2. Vade Farkı, Kur Farkı ve Matrahta Değişikliğe Yol Açan İşlemlerde Katma Değer Vergisi Oranı'' başlığı altında düzenlenen ''1.2.2. Kur Farkları'' alt başlığında yer alan

"Teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle katma değer vergisi hesaplanır.

Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden katma değer vergisi hesaplanması gerekmektedir."şeklindeki düzenlemenin iptali istemiyle davaaçılmıştır.

Danıştay Dördüncü Dairesince dava konusu düzenleyici işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Bu karar, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 13/12/2017 tarih ve E:2017/548, K:2017/606 sayılı kararı ile bozulmuştur.

Bunun üzerine bozma kararına uyanDanıştay Dördüncü Dairesinin, 13/03/2019 tarih ve E:2018/6584, K:2019/1881 sayılı kararı:

Kur farkı, dövizin, değişik kurlardan ulusal paraya çevrilmesi sonucu ortaya çıkan fark olarak tanımlanmaktadır.

Dövizli işlemler sonrasında mal teslimi veya hizmet ifasında bulunan kişi tarafından her zaman ilave bir bedel elde edilmesi mümkün olmadığından ve döviz kurunun düşmesi halinde alıcı lehine bir durum oluştuğundan, kur farkı niteliği itibarıyla Katma Değer Vergisi Kanununun 24. maddesinde sayılan diğer gelir unsurlarından faklılık arz etmektedir.

Kanunun 24. maddesinde yer alan "gibi" ifadesinden yola çıkılarak kur farkının vade farkı mahiyetinde olduğu kabul edilmek suretiyle katma değer vergisi matrahına dahil edilmesi, hukuk devletinin unsurlarından biri olan hukuki belirlilik ilkesiyle bağdaşmadığı gibi dava konusu Tebliğ ile katma değer vergisi matrahına ilişkin hükümlerin yorum yoluyla genişletilmesi, vergilendirmenin temel öğelerinin kanunla belirlenmesi gerekliliğini de kapsayan verginin kanuniliği ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.

Bu durumda, Katma Değer Vergisi Kanununun 26. maddesi de dikkate alındığında, mal veya hizmetin karşılığını teşkil eden bedelin döviz ile hesaplanması halinde, dövizin, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile gerçekleşen vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihteki cari kur üzerinden Türk parasına çevrilmesi suretiyle bulunan tutar katma değer vergisinin matrahını oluşturacaktır.

Bedelin farklı zamanlarda ödenmesi nedeniyle zaman içinde oluşabilecek kur farklarının matraha ilave edilmesi mümkün değildir.

Öte yandan, Katma Değer Vergisi Kanununun 21. maddesinde, ithalatta verginin matrahına dahil olan unsurlar arasında kur farkı açıkça sayılmasına rağmen 24. maddesinde matraha dahil olan unsurlar arasında kur farkına yer verilmemiş olması dakanun koyucunun, ithalat dışındaki işlemlerde kur farkının katma değer vergisi matrahına dahil edilmesini amaçlamadığını göstermektedir. Bu nedenle dava konusu düzenlemelerde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Daire, bu gerekçeyle dava konusu düzenleyici işlemleri iptal etmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI :Katma Değer Vergisi Kanununun 20. maddesi uyarınca kur farkının katma değer vergisi matrahına dahil olduğu, anılan Kanunun 24. maddesinde ''gibi'' ifadesinin kullanılması karşısında kur farkının vade farkı mahiyetinde olduğunun kabulü gerektiği, kur farkının ticari hayattaki yer ve işlevi bakımından vade farkı, fiyat farkı ve faizden bir farkının bulunmadığı, kur farkının katma değer vergisi matrahına dahil olduğuna ilişkin açıklamaların Gelir İdaresi Başkanlığınca uzun yıllar yapıldığı, matraha dahil olan unsurların matrahı artırıcı etkisi yanında matrahı azaltıcı etkilerinin de olabileceği, 7161 sayılı Kanun ile Katma Değer Vergisi Kanununun 24. maddesine "kur farkı" ibaresinin eklendiği, Kanunun gerekçesinde uygulamadaki tereddütlerin giderilmesinin amaçlandığının belirtildiği, kanun değişikliğiyle birlikte davanın konusunun kalmadığıileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI Bozmaya uyularak verilen kararların ancak bozmaya uygunluk yönünden incelenebileceği, Kurulca bozma kararı verildikten sonra 7161 sayılı Kanun ile Katma Değer Vergisi Kanununun 24. maddesinde alelacele değişiklik yapıldığı, Kanunun gerekçesinde uygulamadaki tereddütlerin giderildiğinden söz edilmiş ise de kur farkının vade farkı ile benzerliğine ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilmediği, 7161 sayılı Kanun ile gerekçesinin otuz beş yıl önceki kanun koyucunun amacını ve örtülü iradesini yansıtmadığı, zira kanun koyucu aynı olmadığı gibi dövizli işlemlerin ekonomideki yeri, ağırlığı, kurların hareket biçiminin de aynı olmadığı, mükellef aleyhine olacak şekilde Kanunların geçmişe yürütülemeyeceği ileri sürülerek temyizistemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ K2'İN DÜŞÜNCESİ :Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, Danıştay Dördüncü Dairesinin Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun bozma kararına uyarak verdiği kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun bozma kararı üzerine Danıştay dairelerince verilen kararlara karşı yapılan temyiz başvuruları, bozma esaslarına uygunluk yönünden incelenebilecek olup temyiz istemine konu kararın Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun bozma kararındaki esaslar doğrultusunda verildiği anlaşıldığından, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri usul ve hukuka uygun olan kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1- Davalının temyiz istemininREDDİNE,

2- Danıştay Dördüncü Dairesinin, 13/03/2019 tarih ve E:2018/6584, K:2019/1881 sayılı kararınınONANMASINA,

23/10/2019tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.