E. 2021/42 K. 2021/943 T. 9.6.2021
TEMYİZEDEN(DAVALI): Gelir İdaresi Başkanlığı
VEKİLİ: Av. K1 -(Aynı yerde)
KARŞI TARAF (DAVACI):F1 Taahhüt Gayrimenkul Yatırımları İnşaat Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi
İSTEMİN KONUSU : Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Vergi Dava Dairesinin 29/09/2020 tarih ve E:2020/631, K:2020/880 sayılı ısrar kararınıntemyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı ile İller Bankası Anonim Şirketi arasında imzalanan 09/12/2013 tarihli sözleşme için tahsil edilen damga vergisi ile anılan sözleşme uyarınca davacı adına kayıtlı taşınmazların % 25 hissesinin İller Bankası Anonim Şirketine devri ve sonrasında sözleşmenin feshi üzerine taşınmazların % 25 hissesinin davacıya devri sırasında her iki tarafça ödenen tapu harçlarından oluşan toplam 132.965,30 TL'nin iadesi istemiyle davacı tarafından yapılan düzeltme başvurusunun reddi üzerine yapılan şikayet başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile 132.965,30 TL'nin ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle dava açılmıştır.
Ankara 3.VergiMahkemesinin 05/03/2018 tarih ve E:2017/567, K:2018/334 sayılı kararı:
Davacı ile İller Bankası Anonim Şirketi arasında imzalanan 09/12/2013 tarihli sözleşme uyarınca gerçekleştirilecek ortak proje kapsamında Ankara ili, Çankaya ilçesi, Lodumu Mahallesi, 28765 ada, 1 parsel ve 29017 ada, 1 parselde kayıtlı taşınmazlardaki davacıya ait hisselerin %25 oranındaki kısmı 28/03/2014 tarihinde İller Bankası Anonim Şirketine devredilmiştir. Sözleşme için 13.601,50 TL damga vergisi ve tapudaki devir işlemi için ise 28.695,15 TL tapu harcı ödeyen davacı, sözleşmenin feshi üzerine taşınmazları iade alabilmek için ilk devirde İller Bankası Anonim Şirketi tarafındanödenen 28.695,15 TL tapu harcını anılan kuruma ödemiştir. Davacı, taşınmazların iadesi için yapılan tapu devir işlemleri nedeniyle de 61.973,50 TL tapu harcı ödemiştir.
Davacı tarafından, bahsedilen işlemler sebebiyle ödediği toplam 132.965,30 TL harç ve damga vergisinin iadesi istemiyle 21/12/2016 tarihinde düzeltme başvurusu yapılmıştır. Düzeltme başvurusunun reddi sonrasında 20/02/2017 tarihinde yapılan şikayet başvurusunun zımnen reddi üzerine bakılmakta olan dava açılmıştır.
Davacıya ait taşınmazların sözleşme hükümleri uyarınca İller Bankası Anonim Şirketine devredildiği ve sözleşmeden beklenen amacın gerçekleşmemesi üzerine sözleşmenin davacı tarafından feshedilerek taşınmazlarındavacıya devredildiği, dolayısıyla imzalanan sözleşmeye ait hükümlerin uygulanmadığı hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır.
Olayda, davacı şirketçe, İller Bankası Anonim Şirketinin kamu tüzel kişiliği de dikkate alınmak ve bu vasfına güvenilmek suretiyle sözleşme yapılmış ve taşınmazların devri gerçekleştirilmiştir. Ancak İller Bankası Anonim Şirketi sözleşme uyarınca gerçekleştirmesi beklenen projeyi gerçekleştirememiştir. Hal böyle olunca İller Bankası Anonim Şirketinin,gerçekleştiremediği proje nedeniyle uzunca bir süre arsalar üzerinde tasarruf hakkını elde ederek malik gibi hareket etme imkanına sahip olduğu ve böylece arsanın gerçek maliki olan davacının bu hakkını kullanmasına mani olduğu tartışmasızdır. Diğer taraftan geçen süre içerisinde mülkiyet hakkını kullanma yetkileri elinden alınan davacı, projenin gerçekleştirilmemesi nedeniyle de hem tapu harcı hem de damga vergisi maliyetlerine katlanmak zorunda bırakılmıştır.
Bu durumda kamu tüzel kişiliği vasfı nedeniyle güven esasına dayanılarak kendisiyle sözleşme imzalanan ve bu sözleşmeye dayalı olarak da tapu devri gerçekleştirilen İller Bankası Anonim Şirketinin projeyi gerçekleştirememesi nedeniyle davacının katlanmak zorunda kaldığı vergi ve harçların, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 118. maddesinde düzenlenen mevzuda hata kapsamında değerlendirme yapılmak suretiyle davacıya iade edilmesi gerekirken, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Mahkeme bu gerekçeyle dava konusu işlemi iptal etmiş, 132.965,30 TL'nin düzeltme başvurusunun yapıldığı 21/12/2016 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya iadesine karar vermiştir.
Davalının istinaf istemini inceleyen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Vergi Dava Dairesinin 07/06/2018 tarih ve E:2018/863, K:2018/1278 sayılı kararı:
Davacıya ait taşınmazların % 25 hissesi, davacı şirket ile İller Bankası Anonim Şirketi arasında 09/12/2013 tarihinde imzalanan “hazırlanacak imar planları doğrultusunda tasarlanacak projelere göre gayrimenkul projesi gerçekleştirerek elde edilecek gelirin mutabakat sağlanan koşullarda arsa maliki (davacı) ve İLBANK arasında paylaşılması” konulu sözleşme uyarınca İller Bankası Anonim Şirketinedevredilmiştir.
Söz konusu işin, 6107 sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun'un 3. maddesinin 2. fıkrasına 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen (h) bendinde belirtilen, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından talep edilen özel projeler ve kentsel altyapı projeleri ile yapım işleri kapsamında olduğu ve sözleşmenin konularından birini oluşturan imar planı değişikliğinin yaptırılması hususunda, 17/03/2001 tarih ve 24345 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan İmar Planı Yapılması ve Değişikliklerine Ait Esaslara Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik ile değişik Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik hükümlerini yürütmekle görevli ve yetkili Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından, anılan Yönetmelik'in 10. maddesi uyarınca, İller Bankası Genel Müdürlüğüne yetki verilmemesi üzerine 29/07/2016 tarihinde sözleşmenin feshedildiği anlaşılmıştır.
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 57. maddesinde, tapu ve kadastro işlemlerinden bu Kanun'a bağlı (4) sayılı tarifede yazılı olanların, tapu ve kadastro harçlarına tabi olduğu belirtilmiştir. Anılan (4) sayılı tarifenin “I–Tapu işlemleri:” başlıklı bölümüne 2588 sayılı Kanun'la eklenen 20. maddesinin 3239 sayılı Kanun'la değişik (a) bendinde, gayrimenkullerin ivaz karşılığında veya ölünceye kadar bakma akdine dayanarak yahut trampa hükümlerine göre devir ve iktisabında gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap bedelinden az olmamak üzere emlak vergisi değeri üzerinden (cebrî icra ve şüyuun izalesi hallerinde satış bedeli, istimlaklerde takdir edilen bedel üzerinden) devir eden ve devir alan için ayrı ayrı harç alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda, ivaz karşılığı gayrimenkul devir ve iktisaplarında hem alıcı, hem satıcı tapu harcının mükellefidir.
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun genel gerekçesinde de belirtildiği üzere “harçlar”, teorik bakımdan vergi karakteri taşıyan, diğer bir deyimle, vergi dışı kalan bir kamu alacağı kategorisi teşkil ederler. Teoriye göre harcı doğuran olay, yapılan bir kamu hizmetidir. Bir hizmetin harç konusu olabilmesi için; ferdin bir kamu müessesesinden faydalanması, ferde kamu eliyle özel bir menfaat sağlanması ve kamu idaresinin ferdin bir işiyle uğraşması gerekir. Bu esaslara göre harç, fertlerin, özel menfaatlerine ilişkin olarak kamu müesseseleri ve hizmetlerinden faydalanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir. Bu tanıma göre harç mükellefiyetinin doğması için kamunun kişinin bir işiyle uğraşması tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda kişinin bu işlemden faydalanmış olması gerekir.
Nitekim 2588 sayılı Kanun'la yürürlükten kaldırılan 198 sayılı Emlak Alım Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde de ivaz karşılığında, Türkiye'deki gayrimenkullerin iktisabı, bunlar üzerinde irtifak haklarının ve gayrimenkul mükellefiyetinin tesisi ve bu hakların devrinin emlâk alım vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştı. Madde gerekçesinde ise “Yukardan beri mahiyetleri izaha çalışılan gayrimenkullerin ve gayrimenkule mütaallik irtifak haklarının ve gayrimenkul mükellefiyetinin ivaz karşılığında iktisab edilmesi, verginin mevzuu içine alınmıştır. Bunların ivazsız iktisabı ise yürürlükte bulunan Veraset ve İntikal Vergisinin mevzuu içindedir ve teklif edilen yeni mükellefiyet ile bittabi alâkası yoktur.” denilmek suretiyle, kanun koyucunun,gayrimenkul iktisaplarında gerek 198 sayılı Kanun döneminde gerekse 492 sayılı Kanun döneminde vergiyi doğuran olay olarak gayrimenkullerin ivaz karşılığında iktisap edilmiş olmasını kabul ettiği açıktır.
Olayda, 09/12/2013 tarihli sözleşme hükümlerinin Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından yürütülmemesi ve bu konuda İller Bankası Anonim Şirketine yetki verilmemesi nedeniyle davacının sözleşme gereği gerçekleştirdiği devir nedeniyle herhangi bir ivaz elde etmediği tartışmasız olduğundan, söz konusu devir işlemlerinin harca tabi tutulmasında, harcın mevzuunda hata halinin mevcut olduğu sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, damga vergisinde vergiyi doğuran olay, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’na (1) sayılı tabloda yer alan ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek nitelikteki kağıtların yazılıp imzalanması veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenmesi; elektronik veri şeklindeki belgelerin de elektronik imza kullanılarak manyetik ortamda oluşturulması suretiyle gerçekleşmektedir. Olayda davacı ile İller Bankası Anonim Şirketi arasındakisözleşme, taraflarca yazılıp imzalanmış olmakla birlikte, sözleşme hükümleri, Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik hükümleri uyarınca Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından yürütülmediği gibi bu konuda İller Bankası Genel Müdürlüğüne de yetki verilmediği dikkate alındığında, sözleşmenin hukuken tekemmül ettiğinden bahsedilmesine olanak bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, vergiyi doğuran olayın gerçekleşmemesi nedeniyle verginin mevzuunda hata halinin damga vergisi açısından da mevcut olduğu sonucuna varıldığından, yazılı gerekçeyle davanın kabulü yolundaki mahkeme kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bölge İdare Mahkemesi, bu gerekçeyle istinaf istemini reddetmiştir.
Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 26/02/2020 tarih ve E:2018/5454, K:2020/1209 sayılı kararı:
Temyize konu kararın, Mahkeme kararının, dava konusu işlemin, sözleşme için ödenen damga vergisi ile sözleşme uyarınca yapılan taşınmaz devirleri nedeniyle davacı adına tahakkuk ederek ödenen tapu harçlarının iadesi isteminin reddine ilişkin kısmının iptali ile belirtilen kısma isabet eden tutarın 21/12/2016 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya iadesine ilişkin hüküm fıkrasına yönetilen istinaf isteminin reddine ilişkin hüküm fıkrası usul ve hukuka uygun olup ileri sürülen temyiz nedenleri kararın belirtilen hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Kararın, İller Bankası Anonim Şirketi adına tahakkuk ederek ödenen tapu harçlarına ilişkin hüküm fıkrasına gelince;
Harçlar Kanunu'nda, tapu harcının mükellefi, gayrimenkullerin ivaz karşılığında devir ve iktisabında devir eden ve devir alan olarak belirlenmiştir.
Olayda, davacı adına kayıtlı taşınmazların İller Bankası Anonim Şirketine tapuda devri sırasında İller Bankası Anonim Şirketi adına tahakkuk edip ödenen tapu harçları ile taşınmazların tekrar davacıya devri sırasında İller Bankası Anonim Şirketi adına tahakkuk edip davacı tarafından ödenen tapu harçlarının mükellefi ve sorumlusu İller Bankası Anonim Şirketi olduğundan, davacının İller Bankası Anonim Şirketi adına tahakkuk ederek ödenen tapu harçlarının iadesini talep etme hususundadava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu nedenle, davanın kabulüne ilişkin Mahkeme kararına yöneltilen istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararının, İller Bankası Anonim Şirketi adına tahakkuk ederek ödenen tapu harçlarına ilişkin hüküm fıkrasında hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan, İller Bankası Anonim Şirketi tarafından, uyuşmazlık konusu tapu harcı tutarının kendi adına tahakkuk eden kısmının, aralarındaki özel hukuk ilişkisine dayanılarak davacı şirketten tahsili hukuka aykırı ise bu durum, İller Bankası Anonim Şirketinin davacı şirket aleyhine sebepsiz zenginleştiğini göstermektedir. Sebepsiz zenginleşmeden doğan uyuşmazlıkların ise adli yargı merciilerinde Borçlar Kanunu hükümlerine göre açılacak davaya konu edilebileceği açıktır.
Daire bu gerekçeyle temyize konu kararın, sözleşme için ödenen damga vergisi ile sözleşme uyarınca yapılan taşınmaz devirleri nedeniyle davacı adına tahakkuk ederek ödenen tapu harçlarına ilişkin hüküm fıkrasını onamış; İller Bankası Anonim Şirketi adına tahakkuk ederek ödenen tapu harçlarına ilişkin hüküm fıkrasınıbozmuştur.
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Vergi Dava Dairesinin 29/09/2020 tarih ve E:2020/631, K:2020/880 sayılı ısrar kararı:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Vergi mahkemesinde dava açmaya yetkili olanlar" başlıklı 377. maddesinde, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde mükelleflerin ve kendilerine ceza kesilenlerin dava açabileceği; aynı Kanun'un 378. maddesinin ikinci fıkrasında ise mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları, ancak bu Kanun'un vergi hatalarına ait hükümlerinin mahfuz olduğu hüküm altına alınmıştır.
Vergi hukukumuzda vergi mükellefi ve sorumlusu kavramları 213 sayılı Kanun'un 8. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre, mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüb eden gerçek veya tüzel kişi; vergi sorumlusu ise verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişiyi ifade etmektedir. Bu tanım karşısında, hem mükellefin hem de vergi sorumlusunun ilgili vergi kanununda belli edilmesi gerektiği açıktır. Başka bir deyişle, vergilendirmeyle Devlet ile kişi arasında kurulan vergi ilişkisinin tarafı olabilmek için verginin mükellefi veya sorumlusu olmak, yani vergi ehliyetine sahip olmak gerekir. 213 sayılı Kanun'un 377. maddesinin lafzına bakıldığında, kanun koyucunun, tarh işlemlerine karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri belli ederken, vergi ehliyetine sahip olmayı esas aldığı görülmektedir. Ancak, idare ile kişi arasında yasa gereği kurulan vergi ilişkisinin doğrudan tarafı olmamakla birlikte, yine yasadan kaynaklanan nedenle verginin asıl yüklenicisi olan, yani vergi yükü nihai olarak kendisinde kalan ve mal varlığından bu yükü karşılamak zorunda kalan “vergi taşıyıcısı”nın, vergi ilişkisinde dolaylı da olsa menfaati etkilenen taraf olduğu tartışmasızdır.
213 sayılı Kanun'un 377. maddesinin lafzına sıkı sıkıya bağlı kalındığında vergi taşıyıcısının vergi mahkemesinde dava açma yetkisinin (sübjektif ehliyetinin) bulunmadığı ileri sürülebilir.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, vergilerle ilgili alınan tedbirlerin mülkiyet hakkına bir müdahale olduğunu bir çok kararında kabul etmiştir. Mahkeme aynı zamanda, vergi politikaları ve vergilendirme yetkisi kapsamında alınan tedbirlere ve yapılan uygulamalara karşı, bu tür yükümlülüklerin muhataplarının yargıya başvurma yolunun her durumda açık bırakılması gerektiğini, mükelleflerin haklarını koruyabilmesi için yeterli hukuksal güvencelerin bulunmamasının mülkiyet hakkına aykırılık oluşturduğunu kabul etmektedir (Hentrich/Fransa ve S.A. Dangeville/Fransa kararları). Zira, Sözleşme'nin 6. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar konusunda bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde adil ve makul süre içerisinde yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle medeni haklardan olan mülkiyet hakkına ilişkin uyuşmazlıkların çözümünün hukuki yolları da güvence altına alınmaktadır.
Mülkiyet hakkının idari işlem yoluyla ihlalinden doğan zararların karşılanmasına yönelik dava usulü 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca açılacak tam yargı davasının esasının incelenebilmesi için iptal istemine konu idari işlemin kişinin kanunen korunması gereken bir hakkını ihlal etmiş olması, başka deyişle, idari işlemin kişide maddi ve/veya manevi bir zarara neden olması gerekli ve yeterlidir.
Olayda, devir işlemlerinin harca tabi tutulmasında harcın mevzuunda hata halinin mevcut olduğu kabul edilmekle, bu işlem nedeniyle davacının mülkiyet hakkının ihlal edildiği; dosyada mevcut İller Bankası Anonim Şirketinin 08/06/2016 tarihli yazısından da açıkça anlaşılacağı üzere, İller Bankası Anonim Şirketince ödenmesi gereken tutarların davacı tarafından yüklenildiği; bu haliyle, davacının, hem kendisine hem de dava dışı Bankaya düşen harç ödeme yükümlülüğünü yerine getirmekle, yasaya aykırı işlem nedeniyle mülkiyet hakkı ihlal edilen taraf olduğu tartışmasızdır. Devir masraflarının davacı tarafından üstlenilmesinin, diğer tarafın kamu tüzel kişisi olması da dikkate alındığında, sözleşme serbestisinden kaynaklandığının kabulü de hayatın olağan akışına aykırı olacaktır.
Öte yandan, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun E:2009/1, K:2012/2 sayılı kararında, kanuna uygun vergilendirme olup olmadığının saptanması konusunda ortaya çıkan hukuki uyuşmazlıkların vergi yargısının görev alanına girdiği kabul edilmiştir.
Sonuç olarak, davacının, yüklenmek zorunda kaldığı tapu harcının iadesi istemiyle, Anayasa'nın 90. maddesinin son paragrafında yapılan gönderme uyarınca, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 1 Nolu Protokolü ve Sözleşme'nin 6. maddesi ile 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi ve Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun E:2009/1; K:2012/2 sayılı kararı uyarınca vergi mahkemesinde dava açma ehliyetinin bulunduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
Bölge İdare Mahkemesi, bu gerekçeyle ilk kararının bozulan hüküm fıkrası yönünden ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Uyuşmazlığın çözümünün hukuki yorum gerektirmesi karşısında olayda vergi hatası bulunmadığı, dolayısıyla davacının iddialarının ancak vergiye karşı açılacak davada ileri sürülebileceği, bu yönde verilmiş bir çok yargı kararının olduğu; tapuda taşınmaz devir işleminin gerçekleşmesiyle birlikte vergiyi doğuran olayın meydana geldiği, devir işleminin gerçekleştirilmesinden sonra devir işleminin dayanağı sözleşmenin feshedilmesi halinde tapu harcının taraflara iadesinin mümkün olmadığı; alıcı ve satıcının tapu harcını birbirlerine yansıtmasının harç uygulamasını etkilemeyeceği; taşınmazların davacı tarafından İller Bankası Anonim Şirketine devri sırasında İller Bankası Anonim Şirketi adına tarh edilen tapu harçlarının İller Bankası Anonim Şirketince ödendiği ve sözleşmenin feshedilmesi üzerine sözleşme hükümleri uyarınca anılan tapu harçlarına isabet eden tutarın davacı tarafından İller Bankası Anonim Şirketine ödendiği dikkate alındığında davacının, tapu harcı niteliğinde olmayan, özel hukuk borç ilişkisi kapsamında ödediği bu tutarın iadesini vergi dairesinden isteyemeyeceği; taşınmazların İller Bankası Anonim Şirketi tarafından davacıya devri sırasında İller Bankası Anonim Şirketi adına tarh edilen ve ödenen tapu harçları için İller Bankası Anonim Şirketi adına makbuz düzenlendiği, İller Bankası Anonim Şirketi adına tarh edilen harçların, davacı tarafından ödenmiş olması nedeniyle davacıya iade edilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, yargı kararları uyarınca iadesi gereken vergiler için faiz ödenmesi gerekiği yolunda herhangi bir kanun hükmünün bulunmadığı belirtilerek ısrar kararınınbozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun E:2009/1, K:2012/2 sayılı kararı uyarınca dava açma ehliyetlerinin bulunduğu, İller Bankası Anonim Şirketi tarafından kendilerine zorla imzalatılan yazı ile adli yargıda dava açmalarının engellendiği, bu durumun hak arama hürriyeti ile bağdaşmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ K2'İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin ısrar hükmü yönünden reddi ile işin esası yönünden temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Danıştay Dokuzuncu Dairesine gönderilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Temyize konukararın ısrar hükmü aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın değinilen hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararı, İller Bankası Anonim Şirketi adına tahakkuk ederek ödenen tapu harçlarının iadesini talep etme hususunda davacının dava açma ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle bozulduğundan, uyuşmazlığın esasına ilişkin temyiz incelemesi yapılmamış olup, bu incelemenin Kurulumuzca değil, söz konusu kararları temyizen incelemekle görevli vergi dava dairesince yapılması gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin ısrar hükmü yönünden REDDİNE,
2- Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. Vergi Dava Dairesinin 29/09/2020 tarih ve E:2020/631, K:2020/880 sayılı kararının, dava konusu işlemin, İller Bankası Anonim Şirketi adına tahakkuk ederek ödenen tapu harçlarının iadesi isteminin reddine ilişkin kısmının iptali ile anılan harçların, düzeltme başvurusunun yapıldığı 21/12/2016 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya iadesine ilişkin hüküm fıkrası temyizen incelenmek üzere dosyanın Danıştay Dokuzuncu Dairesine GÖNDERİLMESİNE,
09/06/2021 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
X - KARŞI OY:
Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Dokuzuncu Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.
XX - KARŞI OY:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'un, istinafın, temyizin şekil ve usullerine tabi olduğu yolundaki düzenlemesini içeren 45. maddesinin 2. fıkrasının, istinaf başvurusuna konu olacak kararlara karşı yapılan kanun yolu başvurularında dilekçelerdeki hitap ve istekle bağlı kalınmaksızın dosyaların bölge idare mahkemelerine gönderileceği kuralına dair cümleyle tamamlanması ve fıkrada Kanun'un "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesine herhangi bir atıfta bulunulmamış olması karşısında, istinafın temyizin şekil ve usullerine tabi olacağı yolundaki kuralın, istinaf dilekçeleri ve bu dilekçeler üzerine Kanun'un 48. maddesine göre bölge idare mahkemelerince yapılacak işlemlerle ilgili olarak getirilmiş olduğunun kabulü gerekir. Başka bir ifadeyle, değinilen bu kuralın, Danıştay'ın temyiz incelemesi sonunda verdiği kararlarla ilgili 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesinin, istinaf incelemesi üzerine verilecek kararlar için de uygulama imkanı getirdiğinden söz edilemez.
Nitekim, istinaf başvuruları üzerine bölge idare mahkemelerince verilecek kararlara ilişkin 45. madde düzenlemesi ile temyiz incelemesi üzerine Danıştay tarafından verilecek kararlara ilişkin 49. madde düzenlemesi, 2577 sayılı Kanun'da 6545 sayılı Kanun'la eş zamanlı getirilmiş değişiklikler olup kanun koyucu tarafından 49. maddede, temyiz incelemesi üzerine verilecek onama ve bozma kararları bentler halinde ayrıntılı biçimde belirtilmişken, aynı Kanun'un 45. maddesinin 3. ve 4. fıkralarında istinaf başvuruları üzerine verilecek kararla ilgili olarak 49. maddeden farklı terimler ve usuller getirilmiş olması yukarıdaki görüşü doğrular mahiyettedir.
Bu durumda, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulması durumunda istinaf başvurusunun reddine; hukuka uygun bulmaması durumunda ise istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak işin esası hakkında yeniden bir karar verecek olan bölge idare mahkemelerince, istinaf incelemesine konu kararda sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemekle birlikte gerekçesinin hukuka uygun bulunmadığı hallerde ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek istinaf isteminin reddine karar verilemeyecektir.
Bu nedenle, Vergi Mahkemesi kararına yönelik davalı idarenin istinaf başvurusunun, kararın gerekçesi değiştirilerek reddi yolundaki Bölge İdare Mahkemesi kararında yargılama usulüne uygunluk görülmemiştir.
Temyiz istemine konu ısrar kararının yukarıda açıklanan hukuksal nedenler ve gerekçeyle bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.