Fazla ve yersiz tahsil edilen komisyon primlerinin iadesinde belge düzeni ve gider kaydı.
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü
Sayı :B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-1135 23/03/2012
Konu :Fazla ve yersiz tahsil edilen komisyon
primlerinin iadesinde belge düzeni ve
gider kaydı.
İlgide kayıtlı özelge talep formunun tetkikinde, ... nin sigorta acenteliğini yaptığınız, ... adına düzenlediğiniz sigorta
poliçelerinden dolayı ... nin Kurumunuza 20... yılında %.. prim komisyonu tahakkuk ettirmesi gerekirken sehven % ... prim
komisyonu tahakkuk ettirdiği, bu nedenle sigorta şirketiyle aranızda yaptığınız ek sözleşmeye istinaden fazla ve yersiz
ödenen komisyon primlerinin iadesi için ödeme planı oluşturulduğu ancak, ... nin yaptığınız ödemeler karşılığında
tarafınıza dekont, tahsilat makbuzu vb. belgeler verdiği belirtilerek, bu belgelere istinaden geri ödenen sigorta komisyon
bedellerinin kayıtlarınıza gider olarak intikal ettirilip ettirilemeyeceği hususunda görüş talep edilmektedir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 1'inci maddesinin 2'nci bendinde kurum kazancının, gelir vergisinin
konusuna giren gelir unsurlarından oluştuğu, Kanun'un 6'ncı maddesinde kurumlar vergisinin mükelle erin bir hesap
dönemi içinde elde ettikleri safı kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safî kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi
Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükümlerine yer verilmiş olup safı kurum kazancının
tespitinde Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 8'inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu'nun 40'inci maddesindeki giderler,
hasılattan indirim konusu yapılmaktadır.
Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanunu'nun "Ticari Kazancın Tari " başlıklı 37'nci maddesinde; "Her türlü ticari ve sınai
faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.", hükmü yer almış olup; aynı Kanun'un "Bilanço Esasında Ticari Kazancın
Tespiti" başlıklı 38'inci maddesinde ise;
"Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri
arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:
1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;
2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.
Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu
kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." denilmiş, Gelir Vergisi Kanunu'nun 40'ınci maddesinde safî
kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılarak 1'inci bendinde "Ticari kazancın elde edilmesi veidame
ettirilmesi için yapılan genel giderlerin" safı kazancın tespitinde indirilebileceği belirtilmiştir.
Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler, Gelir ve Kurumlar Vergisi
Kanunlarında sayılan kanunen kabul edilmeyen giderler dışında kalan ticari organizasyona bağlı olarak yapılan giderlerdir
ve bunlara işletme gideri de denilebilir.
Ticari kazancın tespitinde iki temel ilke geçerlidir. Bunlar "dönemsellik" ve "tahakkuk esası" ilkeleridir. Tahakkuk
esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin
tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da
belirlenmiş olması gereklidir. Bu esas dikkate alındığında bir gelir unsurunun, özel bir düzenleme bulunmadığı sürece,
mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.
Tahakkuk kavramından, fatura düzenleme, tahakkuk şi tanzim etme gibi, hukuki sonuç doğuran belli şekil ve
usule tabi işlemler veya bu işlemlerin yapılabilmesi için gerekli hukuki ortamın oluşması anlaşılmalıdır.
Buradan da anlaşılacağı üzere, tahakkuk esasının gereği ticari kazançta bir hasılatın ya da giderin ilgili olduğu
dönemde ödenmiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Ticari kazanç açısından giderin ve gelirin tahakkuk etmiş
olması yeterlidir. Ancak dönemsellik ilkesinin gereği olarak bir gelir veya gider tahakkuk etmiş olsa bile ilgili olduğu
dönemle ilişkilendirilmesi gerekir.
Buna göre, dönemsellik ilkesinin işlerlik kazanabilmesi ancak vergi uygulaması bakımından tahakkuk etmiş
sayılma vasfını taşıyan bir gelir ve giderin var olmasına bağlıdır.
Sonuç olarak tahakkuk ilkesi her zaman önde gelmekte ise de; tahakkuk esası ile beraber dönemsellik ilkesi de
belirleyici bir fonksiyon üstlenmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "İspat Edici Kağıtlar" başlıklı 227'nci maddesinde; "Bu Kanunda aksine hüküm
olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki
mecburidir."
Aynı Kanun'un "Tevsiki Zaruri Olmayan Kayıtlar" başlıklı 228'inci maddesinde,
"Aşağıdaki giderler için ispat edici kağıt aranmaz:
1. Örf ve teamüle göre bir vesikaya istinat ettirilmesi mutat olmıyan müteferrik giderler;
2. Vesikanın teminine imkan olmıyan giderler;
3. Vergi kanunlarına göre götürü olarak tespit edilen giderler.
1 ve 2 numaralı fıkralarda yazılı giderlerin gerçek miktarları üzerinden kayıtlara geçirilmesi ve miktarlarının işin
genişliğine ve mahiyetine uygun bulunması şarttır."
Hükümleri mevcuttur.
Söz konusu Kanun'un 229-242'nci maddelerinde de bu Kanun'a göre düzenlenmesi ve alınması gereken fatura ve
fatura yerine geçen vesikalar ile diğer evrak ve vesikalara ait hükümlere yer verilmiş olup dekont ve tahsilat makbuzu
Vergi Usul Kanunu'nda sayılan tevsik edici belgeler arasında yer almamaktadır.
Diğer taraftan, 243 Sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile de, Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 257'nci
maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak mükerrer belge düzenlenmesini önlemek amacıyla bankalar,
sigorta şirketleri ve acenteleri, sermaye piyasası aracı kurumları ile ikrazatçılıkla uğraşanların faaliyetleri sırasında
düzenleyecekleri belgelerle ilgili olarak düzenlemeler yapılmıştır.
243 Sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nin "B - Sigorta Şirketleri İle Acenteleri Tarafından Düzenlenecek
Belgeler" başlıklı bölümünde;
"Sigorta şirketleri tarafından düzenlenen sigorta poliçileri (ek belgeler "-zeyilnameler-" dahil) Vergi Usul Kanunu
uyarınca düzenlenmesi zorunlu belgeler kapsamına alınmış olup, sigorta şirketleri bu poliçeler ve ek belgelere
(zeyilnameler) konu işlemlere ait tutarlar için ayrıca fatura düzenlemiyeceklerdir." açıklamasına yer verilmiştir.
Öte yandan, 86 Seri No'lu Gider Vergileri Genel Tebliği'nin "4. Diğer Hususlar" başlıklı bölümünde;
"...
e) Sigorta İşlemlerinde Belge Düzeni
Bilindiği üzere, sigorta işlemleri dolayısıyla sigorta şirketleri ve acenteleri tarafından düzenlenecek belgelere ilişkin
açıklamalar 243 ve 246 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde yer almaktadır. Buna göre, sigorta acenteleri
tarafından sigorta şirketlerine sağlanan hizmetler nedeniyle ödenen komisyon bedelleri için sigorta şirketlerince sadece
sigorta komisyon gider belgesi düzenlenmesi gerekmekte olup ayrıca acentelerce söz konusu bedeller için fatura
düzenlenmeyecektir. Diğer taraftan, sigorta şirketlerinin sigortacılık faaliyeti dışında kalan diğer işlemleri için fatura
düzenleneceği tabiidir.
..."
denilmiştir.
Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde;
1. Dekont ve tahsilat makbuzlarının 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamında fatura ve fatura yerine geçen
vesikalar kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmadığından ... ile aranızda yapılan ek sözleşmeye istinaden ... nin
hatalı komisyon tahakkukundan doğan .... TL tutarındaki tahsil edeceği alacağı için fatura düzenlemesi gerekmektedir. Ek
sözleşme protokolünün ... maddesi gereği ek kampanyalardan doğan ilave komisyon gelirleri için ise sigorta komisyon
gider belgesi düzenleneceği tabiidir.
2. Şirketiniz ile ... Sigorta A.Ş. arasında düzenlenen protokolün ... maddesinde, ... Sigorta A.Ş.nin hatalı komisyon
tahakkukundan doğan ... TL tutarındaki alacağının, ... tarihinden itibaren ... ay içerisinde tahsil edilmesi yönünde
anlaşmaya varıldığı görülmektedir.
Bu itibarla, rmanız tarafından ... .den acentelik faaliyeti karşılığı sehven %... oranında tahsil edilerek 20... hesap
dönemi kurum kazancının tespitinde dikkate alınan komisyonların, fazla ve yersiz tahsil edilen %.. oranının üzerindeki
kısmının, ödeme koşullarının da belirlendiği protokol gereğince ... tarihinde mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleştiği dikkate
alınarak, ödeme tarihleri dikkate alınmaksızın tamamının bu tarih itibarıyla kurum kazancının tespitinde gider olarak
indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu illeriniz dolayısıyla vergi tarh
edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.