Haciz tutanağı belgesinin aciz vesikası olarak kullanılıp muhasebeleştirilmesinin mümkün olup olmadığı hususunda
Haciz tutanağı belgesinin aciz vesikası olarak kullanılıp
muhasebeleştirilmesinin mümkün olup olmadığı hususunda
Sayı:
B.07.1.GİB.4.26.15.02-105[323-2017/2]-8
Tarih:
02/01/2018
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
ESKİŞEHİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü
Sayı : 64950229-105[323-2017/2]-8 02.01.2018
Konu : Aciz Vesikasının
Muhasebeleştirilmesi
İlgi :…. tarihli ve … sayılı yazınız.
İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ile, güncel olarak … TL olan alacaklarınızı tahsil etmek için
yapılan icra takiplerinin neticesiz kaldığını, 11.07.2017 tarihli haciz işlemi neticesinde borçlunun
bulunamadığı ve şirketin hacze kabil mal varlığı olmadığının haciz tutanağı ile belgelendiği,
03.10.2017 tarihli ek dilekçenizde borçlu hakkındaki 11.07.2017 tarihli araç takyidat belgesinde
borçlunun üzerinde yıllardır yakalama kararı olmasına rağmen yakalanamayan ve çok miktarda
haczin bulunduğu … model motosikletin tespit edildiği, söz konusu aracın yakalanıp satış işlemi
yapılmadan icra dairesince aciz vesikasının düzenlenemediği belirtilerek, 2004 sayılı İcra İflas
Kanununun 105 inci maddesinde yer alan "haczi kabil mal bulunmazsa haciz tutanağı 143 üncü
maddedeki aciz vesikası hükmündedir." hükmü gereği haciz tutanağı belgesinin aciz vesikası olarak
kullanılıp muhasebeleştirilmesinin mümkün olup olmadığı hususunda görüşümüzün bildirilmesi
istenilmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesinde, kazai bir hükme veya kanaat verici bir
vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacakların değersiz alacak olacağı, değersiz
alacakların, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybedecekleri ve mukayyet
kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edileceği, işletme hesabı esasına göre defter tutan
mükelleflerin de bu madde hükmüne giren değersiz alacaklarını gider kaydetmek suretiyle yok
edecekleri hüküm altına alınmıştır.
Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre
tahsiline artık imkan kalmayan alacaklar değersiz alacak olarak nitelendirilmiştir. Görüldüğü gibi
değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline artık imkan kalmamış, değeri sıfıra inmiş bir alacaktır.
Kanuni düzenlemeye göre alacağın tahsil imkanının kalmadığının, kazai bir hükümle veya kanaat
verici bir vesika ile tevsik edilmesi icap etmektedir. Kazai bir hükümden anlaşılması gereken,
alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması, icra takibinin yapılmış bulunması, bu
müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hakim tarafından hükmedilmiş olması;
kanaat verici vesika teriminden ise ödemeyi imkansız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya
çıkmış belgeler anlaşılmalıdır. Alacağın tahsil güçlüğünün objektif ve inandırıcı belgelerle ortayakonması değersiz alacak uygulaması bakımından büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde
alacakların tahsilinin mümkün olmadığının takdiri mükellefe bırakılmış olur. Böyle bir boşluk
bırakmamak amacıyla kanun koyucu değersiz hale geldiği ileri sürülen alacağın ciddi olarak takip
edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika ile tevsikini öngörmüştür.
Aynı Kanunun 323 üncü maddesinde ise, "Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi
ile ilgili olmak şartıyla;
1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından
ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;
şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık
ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu
karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına
intikal ettirilir." hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükme göre, ticari kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olarak dava veya icra
safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine
rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecedeki küçük
alacaklar şüpheli alacak sayılmakta ve münhasıran maddede belirtilen şartları haiz alacaklar için
karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır.
Ayrıca, şüpheli alacak karşılığı ayrılmasında temel unsur, ortada bir alacağın olması ve bu alacağın
tahsilinin mezkûr maddede belirtilen kapsamda şüpheli hale gelmiş bulunması olup, Kanunun 323
üncü maddesinde bir ayrım yapılmaksızın, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi
ile ilgili olmak şartıyla, dava ve icra safhasında bulunan bütün alacaklar için karşılık ayrılabileceği
öngörülmüştür.
Bunun yanı sıra, mahkemeye dava veya icra merciine takip dilekçesinin verilmiş olması, alacağın
dava veya icra safhasına intikal ettiğini göstermektedir. Ancak şekli bir başvuru alacağın şüpheli
sayılması için yeterli değildir. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için
mahkemeye dava veya icra merciine takip için dilekçe verilmiş olması ve gerek mahkemeye gerek
icra merciine yapılan başvuruların ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.
Kanun hükmü, teminatlı alacaklarda bu karşılığı teminattan geri kalan miktarla sınırlamakta,
alacağın ipotek, haciz, rehin, kefil vs. suretlerle teminata bağlanmış olması halinde, şüpheli alacak
karşılığı ayrılmayacağını kabul etmiş bulunmaktadır. Şüpheli alacak uygulamasında teminat sayılan
haller arasında bulunan (alacaklının alacağının tahsili için icra daireleri aracılığıyla uygulanan)
hacizler, alacağın tahsilinin kuvvetle muhtemel olduğunu ve alacağın teminatsız kalmadığının
göstergesi olarak değerlendirilmekte olup, borçluların mal, hak veya alacaklarına haciz konulması
suretiyle söz konusu alacağın haciz konulan kısmı teminatlı hale gelmektedir.
Diğer taraftan, teminat sayılan haller arasında bulunan hacizler, alacağın tahsilinin kuvvetle
muhtemel olduğunun ve alacağın teminatsız kalmadığının göstergesi olarak değerlendirilmekle
birlikte alacaklı şirketin önceki toplam haciz alacakları tutarının hacze konu gayrimenkullerin veya
menkullerin değerinin üzerinde olması bir başka deyişle alacaklı şirketten önce sırada bulunanların
alacaklarını tahsil ettikten sonra paraya dönüştürülecek borçlu mallarından alacaklı şirkete kalacak
bir tutar kalmayacağının anlaşılması, dolayısıyla söz konusu alacağın tahsil kabiliyetinin
bulunmadığı durumlar için şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.Öte yandan, 2004 sayılı İcra İflas Kanununun;
- 143 üncü maddesinde, "Alacaklı alacağının tamamını alamamış ve aciz vesikası düzenlenmesi için
gerekli şartlar yerine gelmişse, icra dairesi kalan miktar için hemen bir aciz vesikası düzenleyip
alacaklıya ve bir suretini de borçluya verir; bu belgeler hiçbir harç ve vergiye tabi değildir.
Bu vesika ile 105 inci maddedeki vesika borcun ikrarını mutazammın senet mahiyetinde olup,
alacaklıya 277 nci maddede yazılı hakları verir.Alacaklı aciz vesikasını aldığı tarihten bir sene
içinde takibe teşebbüs ederse yeniden ödeme emri tebliğine lüzum yoktur. Aciz vesikasında yazılı
alacak miktarı için faiz istenemez. Kefiller, müşterek borçlular ve borcu tekeffül edenler bir miktar
için vermeye mecbur oldukları faizlerden dolayı borçluya rücu edemezler. Bu borç borçluya karşı
aciz vesikasının düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar...",
- 102 nci maddesinde, "Taşınır bir malı haciz için mahallinde bir tutanak tutulur. Tutanakta alacaklı
ve borçlunun isim ve şöhretleri, alacağın miktarı, haczin hangi gün ve saatte yapıldığı, haczedilen
mallar ve takdir edilen kıymetleri ve varsa üçüncü şahısların iddiaları yazılır ve haczi icra eden
memur tarafından imza edilir. Haczi talep edilen mal taşınmaz ise icra dairesi 91 inci madde
mucibince haczi ait olduğu daireye tebliğ eder ve mahallinde tutulacak tutanakta taşınmazın nevi
ve mahiyeti ve hududu ve lüzumlu vasıfları dercolunur. Evvelce ihtiyaten haczedilen şeylere icra
haczi vazedildiği surette tutanağa ihtiyati haciz sahibinin dahi iştirak hakkı işaret olunur. Haczi
kabil mallar kafi gelmezse veya hiç bulunmazsa bu hal tutanağa kaydolunur.",
- 105 inci maddesinde, "Haczi kabil mal bulunmazsa haciz tutanağı 143 üncü maddedeki aciz
vesikası hükmündedir. İcraca takdir edilen kıymete göre haczi kabil malların kifayetsizliği
anlaşıldığı surette dahi tutanak muvakkat aciz vesikası yerine geçerek alacaklıya 277 nci maddede
yazılı hakları verir."
hükümleri bulunmaktadır.
Buna göre;
1- İcra takibi halinde borçlunun haczedilen bütün mallarının satışı sonucu, alacaklıların
alacaklarının tamamına kavuşamamaları halinde veya borçlunun haczi olanaklı hiçbir malı
bulunmaması durumunda tutulan haciz tutanağı anılan Kanunun 105 inci maddesi uyarınca aciz
vesikası hükmündedir.
2- Aciz vesikası, alacağını tamamen alamamış olan alacaklıya, ödenmeyen alacak miktarı için
verilen bir belgedir. Bu belgenin verilmesi ile alacaklının alacağı son bulmaz, hatta alacaklının
durumu kısmen kuvvetlendirilmiş olur. Örneğin alacağın zamanaşımı süresi belgenin
düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl olur ve artık borçlu borcunun olmadığını iddia edemez. Başka
bir deyişle aciz belgesi İcra İflas Kanununun 68 inci maddesi anlamında borç ikrarını içeren bir
belge olup, alacağın değersiz olduğuna ilişkin bir vesika değildir. Bu nedenle bir alacağın aciz
belgesine bağlanmış olması, alacağın gelecekte tahsil edilme imkânını ortadan kaldırmamaktadır.
Dolayısıyla, somut durumda yukarıda yer verilen hüküm ve açıklamalar çerçevesinde icraya konu
edilen ve teminatsız bulunan alacaklar için söz konusu icra takibinin başladığı hesap döneminde
şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır. Ancak ilgili dönemde ayrılmayan karşılık
için sonraki dönemlerde karşılık ayrılamayacağı tabiidir.
Diğer taraftan yapılan takip sonucu aciz vesikası alınan alacakların değersiz alacak olarak kabul
edilerek değerleme yapılması mümkün bulunmamaktadır.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise
bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz
dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi
için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.