Konsinye olarak ihracatı yapılan malın imalatçısından alınması işleminin vergilendirilmesi ve belge düzeni hk.

Özelge: Konsinye olarak ihracatı yapılan malın
imalatçısından alınması işleminin vergilendirilmesi ve belge
düzeni hk.
Sayı: 
11395140-105[229-2012/VUK-1- . . .]--1390
Tarih: 
02/09/2013
 
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
 İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü
 
   
Sayı : 11395140-105[229-2012/VUK-1- . . .]--1390 02/09/2013
Konu : Konsinye olarak ihracatı yapılan malın imalatçısından  
alınması işleminin vergilendirilmesi ve belge düzeni.
 
            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, şirketinizin ... şirketler arasında yer aldığı, esas
faaliyet konunuzun muhtelif ürünlerin ihracatına aracılık etmek olduğu, bu çerçevede üretici
firmalardan satın aldığınız ürünleri, aracı ihracat sözleşmesi çerçevesinde ve ihracat yönetmeliği
hükümleri gereğince ihraç ettiğiniz, bazı ürünlerin konsinye ihracat işlemine tabi tutuldukları, bu
durumda imalatçı firma tarafından malın şirketinize sevk edildikten sonra yasal sürede fatura
edildiği, şirketiniz tarafından malın konsinye olarak yurt dışına gönderildiği, imalatçı firma
tarafından kati satışı yapılarak yasal defter ve belgelerinde gösterilen mal bedeli ile buna ilişkin
döneminde ödenen katma değer vergisi tutarının, kati ihracatın yapıldıktan sonra imalatçı firmaya
ödendiği, bu hususun imalatçı üzerine finansman yükü oluşturduğu belirtilerek, imalatçı firmaların
konsinye ihracat edilecek malların şirketinize tesliminin de konsinye usulüne göre yapılıp
yapılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
            KURUMLAR VERGİSİ YÖNÜNDEN
            5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin,
mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı,
safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki
hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
             Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38 inci
maddesinde ise; bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi
sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya
sahiplerce işletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise
farka ilave olunacağı, ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun
değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükme
bağlanmıştır. Anılan Kanunun 40 ıncı maddesinde de; safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek
giderler sayılmıştır.
             Ticari kazancın tespitinde "tahakkuk esası ilkesi" ve "dönemsellik ilkesi" olmak üzere iki
temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibarıyla
miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması
gereklidir. Ticari faaliyet içerisinde satılan mal ve yapılan bir hizmet bedeli taraflarca belirlenip
fatura kesildiğinde gelir ve gider tahakkuk etmiş kabul edilir. Tahakkuk esasında gelir unsurlarının
tahsil edilmesi gerekmemektedir. Dönemsellik ilkesinde ise, bu gelir veya giderin ilgili olduğu
döneme intikalinin sağlanmasıdır. Ayrıca "Dönemsellik" kavramı gereği işletmeler, gelir ve
giderlerini tahakkuk esasına göre muhasebeleştirmek, hasılat, gelir ve kârlarını aynı döneme aitmaliyet, gider ve zararlarla karşılaştırmak durumundadırlar. Bu ilke uyarınca gelir ve giderlerin
ilgili oldukları dönemde kaydedilmesi gerekir.
            Ayrıca, imalatçı firma tarafından satışı yapılan mallara ilişkin gelirin miktar ve mahiyet
olarak kesinleştiği dönemin kurum kazancının tespitinde dikkate alınacağı tabiidir.
            KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN:
            3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun;
            1/1 inci maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde
Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu,
            10/a maddesinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin
yapılması ile 10/d maddesinde de, komisyoncular vasıtasıyla veya konsinyasyon suretiyle yapılan
satışlarda, malların alıcıya teslimi ile vergiyi doğuran olayın meydana geldiği,
            11/1-a maddesinde, ihracat teslimleri ile bu teslimlere ilişkin hizmetler ile yurtdışındaki
müşteriler için yapılan hizmetlerin KDV den istisna olduğu,
            11/1-c maddesinde de, ihraç edilmek şartıyla imalatçılar tarafından kendilerine teslim edilen
mallara ait katma değer vergisinin, ihracatçılar tarafından ödenmeyeceği ve mükelleflerce tahsil
edilmeyen ancak ilgili dönem beyannamesinde beyan edilecek olan bu verginin, vergi dairesince
tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil olunacağı, söz konusu malların, ihracatçıya teslim tarihini takip
eden ay başından itibaren 3 ay içinde ihraç edilmesi halinde de, tecil edilen vergi terkin edileceği
            hüküm altına alınmıştır.
            Buna göre, ihracatçıların Kanunun 11/1-c maddesi kapsamında tecil-terkin sistemi
kapsamında KDV ödemeksizin imalatçılardan satın aldıkları malları konsinye olarak ihraç etmeleri
mümkün bulunmakta olup, ihraç kaydıyla teslim edilen malların ihracatçılar tarafından teslim
tarihini takip eden aybaşından itibaren 3 ay içinde konsinye olarak ihraç edilmesi halinde söz
konusu malların yurt dışında satıldığı tarihe bakılmaksızın KDV Kanununun 11/1-c maddesi
çerçevesinde işlem yapılması mümkün bulunmaktadır.
            Dolayısıyla, imalatçılar tarafından malların ihraç edilmek üzere ihracatçıya teslimi ile
imalatçıların işlemleri bakımından vergiyi doğuran olay meydana geldiğinden, ihraç edilecek olan
bu malların ihracatçı tarafından konsinyasyon suretiyle satılmak üzere yurtdışına gönderilmesi bu
durumu değiştirmeyecek, imalatçının terkin veya iade işlemi söz konusu malların yurtdışı edildiği
vergilendirme dönemi itibariyle sonuçlandırılacak, terkin ve iade işlemi için malların yurtdışında
nihai alıcısına teslimi beklenilmeyecektir.
            VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN
            213 sayılı Vergi Usul Kanununun 229 uncu maddesinde; "Fatura, satılan emtia veya yapılan
iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar
tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır." hükmü yer almaktadır.
            Aynı Kanunun 231 inci maddesinin birinci fıkrasının 5 numaralı bendinde ise; "Fatura, malın
teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre
içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır." hükmüne yer verilmiştir.
            Mezkûr Kanunun 230 uncu maddesinin birinci fıkrasının 5 numaralı bendinde, satılan
malların alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının,
teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya
taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlemesi ve taşıtta bulundurması gerektiği; malın, bir
mükellefin birden çok işyerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu
veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malın gönderen tarafından sevk irsaliyesinebağlanması gerektiği hükme bağlanmıştır.
        Öte yandan, konsinye işlemi, bir işletmenin daha önceden tespit edilen bir fiyatla ya da günün
koşullarına göre satılmak üzere diğer bir işletmeye mal göndermesi işlemidir. Malı gönderen tüccar
veya işletmeye konsinyatör, malı satmak üzere teslim alan tüccar veya işletmeye de konsinyi
denmektedir.
           Malın konsinyiye teslimi bir satış değil emanet işlemi niteliğindedir. Zira malın mülkiyeti,
konsinyi tarafından satılıncaya kadar konsinyatör üzerinde kalmaktadır. Esas itibariyle konsinyinin
görevi, malın satışına aracılık yapmaktır.
            Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre; Konsinyatör ile konsinyi arasında yapılan
yazılı bir sözleşme ile konsinyasyon suretiyle satılacağı belirlenen konsinye malın satılması halinde,
bu satış işlemine ait belgenin, malı satan konsinyi tarafından gerçek satış bedeli üzerinden malın
alıcısına düzenlenmesi, konsinyatörün de konsinyiye kendi sattığı bedel üzerinden fatura
düzenlemesi gerekmektedir.
            Ayrıca, konsinye malın konsinyatör tarafından konsinyiye gönderilmesi halinde konsinyatör
tarafından; konsinyi tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde ise konsinyi tarafından
konsinye işlemi ile sevk edildiğine ilişkin açıklama yapılmak suretiyle sevk irsaliyesi tanzim edilmesi
gerekmektedir.
            Buna göre, konsinyasyon suretiyle satılmak üzere şirketinize gönderilen malların
şirketinizce yeniden konsinye işlemine tabi tutulması mümkün bulunmamaktadır.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.
 
 
(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise
bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz
dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi
için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.