Sipariş verilen ancak teslim alınamayan mallara ilişkin verilen çeklerin, sipariş verilen tarafından 3. kişiye ciro edilmiş olması ve çek tutarının, b

Sipariş verilen ancak teslim alınamayan mallara ilişkin
verilen çeklerin, sipariş verilen tarafından 3. kişiye ciro
edilmiş olması ve çek tutarının, bu kişiye ödenmesi halinde
gider yazılıp yazılmayacağı hk.
Sayı: 
62030549-120[40-2017/501]-96708
Tarih: 
30/01/2019
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
 İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü
 
   
Sayı :62030549-120[40-2017/501]-96708 30.01.2019
Konu :Sipariş verilen ancak teslim  
alınamayan mallara ilişkin verilen
çeklerin 3.kişiye ciro edilmiş olması
ve bu kişi tarafından dava konusu
yapılması sonucu ödenmesi halinde
gider yazılıp yazılmayacağı.
 
 
 
İlgide kayıtlı başvurularınızda, kumaş siparişi verilen firmaya 70.000 TL- değerinde 5 adet çek
keşide  edildiği,  firmanın  çekleri  ciro  ederek  başka  firmaya  verdiği,  anılan  kumaşların
gönderilmediği, keşide edilen çekler için ... Asliye Ticaret Mahkemesinde ihtiyati tedbir
talepli dava açıldığı, söz konusu çekler hakkında ihtiyati tedbir kararı verildiği, diğer
taraftan çeklerin kendisine ciro edildiği üçüncü kişi tarafından ... Asliye Ticaret
Mahkemesine dava açılması üzerine verilen ihtiyati haciz kararına istinaden 56.000-TL'lik
tutarın söz konusu üçüncü kişiye ödendiği belirtilerek, yapılan ödemelerin gider yazılıp
yazılmayacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde, bilanço esasına göre ticari
kazancın teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonundaki ve başındaki değerleri
arasındaki müspet fark olduğu; bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave
olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave
olunacağı, ticari kazancın bu şekilde tespit edilmesi sırasında Vergi Usul Kanununun
değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı
hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanunun 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler
sayılmış olup, anılan maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde, ticari kazancın
elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin; (7) numaralı bendinde de
Vergi Usul Kanununa göre ayrılan amortismanların gider olarak indirilebileceği hükme
bağlanmıştır.
Bunun yanı sıra, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesinde; "Kazai bir hükme veya
kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkân kalmayan alacaklar değersiz alacaktır.
Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet
kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler.İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz
alacakları, gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler." hükümlerine yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline artık imkân kalmamış, değeri sıfıra inmiş bir
alacaktır. Kanuni düzenlemeye göre alacağın tahsil imkânının kalmadığının, kazai bir hükümle veya
kanaat verici bir vesika ile tevsik edilmesi icap etmektedir. Kazai bir hükümden anlaşılması
gereken, alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması, icra takibinin yapılmış
bulunması, bu müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hakim tarafından
hükmedilmiş olması; kanaat verici vesika teriminden ise ödemeyi imkansız hale getirmiş hal ve
sebepler sonucu ortaya çıkmış belgeler anlaşılmalıdır. Alacağın tahsil güçlüğünün objektif ve
inandırıcı belgelerle ortaya konması değersiz alacak uygulaması bakımından büyük önem
taşımaktadır. Aksi takdirde alacakların tahsilinin mümkün olmadığının takdiri mükellefe bırakılmış
olur. Böyle bir boşluk bırakmamak amacıyla kanun koyucu değersiz hale geldiği ileri sürülen
alacağın ciddi olarak takip edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika
ile tevsikini öngörmüştür.
Kanaat verici bir vesikadan ne anlaşılması gerektiği hususunda ise kanunda yeterli açıklık
bulunmamaktadır. Ancak, vergi hukuku uygulaması bakımından kanaat verici vesikalara örnek
olarak aşağıdaki belgeler sayılabilir.
-Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü veya Medeni Kanunun 31 ve izleyen
maddelerine göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı ve mirasçıların da mirası
reddettiklerine dair sulh hukuk mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı,
-Borçlu aleyhine alacaklı tarafından açılan davayı borçlunun kazandığına dair mahkeme kararı,
-Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,
-Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,
-Borçlunun dolandırıcılıktan mahkum olması ve herhangi bir malvarlığı bulunmadığını belgeleyen
resmi evrak,
-Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını ve yasal süresi
içerisinde yenileme talebinde de bulunulmadığını gösteren icra memurluğu yazısı,
-Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla
alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar, (Alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından
vazgeçilen alacakların, değersiz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.)
-Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş
bulunan iflas kararına ilişkin belgeler.
Öte yandan, mezkûr Kanunun 323 üncü maddesinde; " Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve
idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından
ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar; şüpheli alacak
sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık
ayrılabilir. Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı
alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder. Şüpheli alacakların sonradan
tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar zarar hesabına intikal ettirilir." hükümleri yer
almaktadır.Bu bağlamda, dava veya icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir
defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine
değmeyecek derecedeki küçük alacaklar şüpheli alacak sayıldığından, yukarıda belirtilen şartları
taşıyan alacakların bu kapsamda kabulü mümkün bulunmakta olup, bu şartlardan herhangi birinin
mevcut olmaması halinde ise şüpheli alacak kaydına imkan bulunmamaktadır.
Bu itibarla, ileride teslim alınacak bir mal için sipariş avansı niteliğindeki ödemelerin ticari
faaliyetin devamı için yapılması ve bu tür ödemelerin Kanunun 323 üncü maddesinde belirtilen
şartları haiz olması halinde, bu ödemelerin tahsil edilemediği durumlarda karşılık ayrılması
mümkün bulunmaktadır.
Buna göre, somut durumda, mahkeme kararına istinaden ödenen tutarlar için ancak, çeklerin
keşide edildiği … Şti. nezdinde yukarıda belirtilen çerçevede takibine ve Kanunun 322 ve 323 üncü
maddeleri uygulamalarında öngörülen şartların sağlanmasına bağlı olarak, şartların sağlandığı ilgili
dönemde şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılması veya bu tutarların değersiz alacak olarak kabul
edilmesi mümkün bulunmaktadır.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
 
 
 
(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise
bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz
dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi
için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.